ALİ FIKRİ YAVUZ :
Sanki o hanımlar, (saflık ve beyazlıkta, birer) yakut ve mercan...
BEKİR SADAK :
Onlar yakut ve mercan gibidirler.
CELAL YILDIRIM :
Onlar (o zevceler) sanki yakutlar ve mercanlardır.
DİYANET :
Onlar sanki yakut ve mercandır.
DİYANET VAKFI :
Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
DİYANET İSLERİ :
Onlar yakut ve mercan gibidirler.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Sanırsın onları yâkut-ü mercan
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Onları yakut ve mercan sanırsın;
GÜLTEKİN ONAN :
Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
H. BASRİ ÇANTAY :
Sanki onlar (birer) yaakutdur, mercandır.
FİZİLAL :
O eşler sanki birer yakut ve mercandırlar.
İBNİ KESİR :
Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
MUHAMMET ESED :
İncilerin ve yakutların (güzelliği) gibi (muhteşem güzellikler vaad edildiği zaman,)
Ö NASUHİ BİLMEN :
(58-60) Sanki onlar, yakut ve mercandır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? İyiliğin mükâfaatı, iyilikten başka mıdır? (elbette değildir)
TEFHİMÜL KURAN :
Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
SÜLEYMAN ATEŞ :
Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.
ŞABAN PİRİŞ :
Sanki onlar yakut ve mercan gibidir.