A. GÖLPINARLI :
Yahut da öğüt alacaktır da ondan faydalanacaktır.
ADEM UĞUR :
Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
Yahud öğüd alacaktı da, o öğüt kendisine fayda verecekti.
BEKİR SADAK :
Yahut ogut alacakti da bu ogut kendisine fayda verecekti.
CELAL YILDIRIM :
(3-4) Ne bilirsin, belki o temizlenecek veya öğüt alacaktı da o öğüt ona fayda verecekti ?
DİYANET :
Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.
DİYANET VAKFI :
(1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
DİYANET İSLERİ :
Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Veya öğüt belliyecek de o öğüt kendine fâide verecek
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Veya öğüt alacak da öğüt kendisine fayda verecek.
GÜLTEKİN ONAN :
Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
H. BASRİ ÇANTAY :
Yahud öğüd olacakdı da (senin) bu öğüd (ün) kendisine fâide verecekdi.
FİZİLAL :
Yahut öğüt alacak da bu öğüt, kendisine fayda verecek.
İBNİ KESİR :
Yahut öğüt alacaktı da bu, kendisine fayda verecekti.
MUHAMMET ESED :
yahut (hakikat) hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti.
Ö NASUHİ BİLMEN :
Yahut öğüt dinleyecek de kendisine o öğüt fâide verecektir.
TEFHİMÜL KURAN :
Ya da öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
SÜLEYMAN ATEŞ :
Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak.
ŞABAN PİRİŞ :
Veya öğüt alacak da öğüt ona fayda verecektir.