Ve erâdû bihî keyden fe cealnâ humul ahserîn(ahserîne).
A. GÖLPINARLI :
Onlar, İbrâhim´e bir düzen kurmak istedilerse de biz, onları en büyük bir ziyâna uğrattık.
ADEM UĞUR :
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
İbrâhîm’e bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz, kendilerini daha ziyade hüsrana düşürdük. (üzerlerine sinek musallat ederek onları helâk ettik).
BEKİR SADAK :
Ona duzen kurmak istediler, fakat Biz onlari husrana ugrattik.
CELAL YILDIRIM :
İbrahim´e tuzak kurmak istediler. Biz de onları hüsrana uğrattık.
DİYANET :
Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.
DİYANET VAKFI :
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.
DİYANET İSLERİ :
Ona düzen kurmak istediler, fakat Biz onları hüsrana uğrattık.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Ona bir dolab kurmak istediler, biz de daha ziyade kendilerini husrâna düşürdük
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
O´na bir dolap kurmak istediler, fakat Biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık.
GÜLTEKİN ONAN :
Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
H. BASRİ ÇANTAY :
Ona (böyle) bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz kendilerini daha ziyâde hüsrana düşenler (den) kıldık.
FİZİLAL :
Onlar O´nu tuzağa düşürmek istediler. Biz ise onları en ağır hüsrana uğrattık.
İBNİ KESİR :
Ona düzen kurmak istediler. Ama Biz, onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
MUHAMMET ESED :
Bu arada onlar İbrahim´e tuzak kurmaya çalıştılar; ama Biz onların bütün yapıp ettiklerini boşa çıkardık:
Ö NASUHİ BİLMEN :
Ve O´na bir hud´ada bulunmak istediler. Biz de onları ziyâde hüsrâna uğramış kimseler kıldık.
TEFHİMÜL KURAN :
Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
SÜLEYMAN ATEŞ :
Ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de, asıl kendilerini hüsrâna uğrattık.
ŞABAN PİRİŞ :
-Ona bir tuzak kurmak istediler. Ama onları hüsrana uğrattık.