Fe zerhum yehûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yûadûn(yûadûne).
A. GÖLPINARLI :
Bırak artık onları dalsınlar daldıklarına ve oynasınlar oynadıklarıyla, kendilerine vaadedilen güne kavuşuncaya dek.
ADEM UĞUR :
Ama sen onları (şimdilik) bırak da, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya dek dalsınlar, oynayadursunlar.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
O halde (Ey Rasûlüm) bırak o inkârcıları, (bâtıl inançlarına) dalsınlar ve oynaya dursunlar; tâ o vaad olundukları güne kavuşturulacakları zamana kadar...
BEKİR SADAK :
Onlari birak; kendilerine soz verilen gune kavusmalarina kadar dalip oynasinlar.
CELAL YILDIRIM :
Artık sen, onları bırak da, kendileri için va´dolunan güne kavuşuncaya kadar (inkâr ve azgınlıklarına) dalıp oynasınlar.
DİYANET :
Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar.
DİYANET VAKFI :
Ama sen onları (şimdilik) bırak da, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya dek dalsınlar, oynayadursunlar.
DİYANET İSLERİ :
Onları bırak; kendilerine söz verilen güne kavuşmalarına kadar dalıp oynasınlar.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
O halde bırak onları dalsınlar ve oynıya dursunlar tâ o va´d olundukları güne çatacakları deme kadar
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
O halde bırak onları, kendilerine vadolunan güne çatacakları ana kadar dalsınlar ve oynayadursunlar.
GÜLTEKİN ONAN :
Şu halde sen kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp oynasınlar, oyalansınlar.
H. BASRİ ÇANTAY :
(Şimdilik) onları (hallerine) bırak. (Azâb ile) tehdîd edilmekde oldukları günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynaya dursunlar.
FİZİLAL :
Bırak onları kendilerine va´dedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın oynasınlar.
İBNİ KESİR :
Bırak onları, kendilerine vaadolunan güne kavuşuncaya kadar dalıp oynasınlar.
MUHAMMET ESED :
O halde, bırak onları, kendilerine vaad edilen (Hesap) Günü ile karşılaşıncaya kadar boş konuşmalarla oyalansınlar ve (kelimelerle) oynayıp dursunlar;
Ö NASUHİ BİLMEN :
Şimdilik onları bırak, dalsınlar ve oynasınlar, vaad olundukları günlerine kavuşacaklarına değin.
TEFHİMÜL KURAN :
Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp oynasınlar, oyalansınlar.
SÜLEYMAN ATEŞ :
Bırak onları kendilerine va´dedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oynasınlar.
ŞABAN PİRİŞ :
-Bırak onları, kendilerine söz verilen gün gelinceye kadar dalıp, oynasınlar!