Fe lemmâ câehum bi âyâtinâ izâhum minhâ yadhakûn(yadhakûne).
A. GÖLPINARLI :
Onlara delillerimizle gelince o delillere gülmeye başladılar.
ADEM UĞUR :
Onlara âyetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
Fakat onlara böyle mucizelerimizle varınca, hemen onlar bunlara gülüverdiler.
BEKİR SADAK :
Onlara mucizelerimizi getirdigi zaman, bunlara guluvermislerdi.
CELAL YILDIRIM :
Ne vakit ki onlara mu´cizelerimizle geldi, onlar birdenbire (işi alaya alıp) buna gülüverdiler.
DİYANET :
(Mûsâ) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar!
DİYANET VAKFI :
Onlara âyetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi.
DİYANET İSLERİ :
Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Vaktâ ki onlara böyle âyetlerimizle vardı, birdenbire onlar bunlara gülüverdiler
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Onlara böyle mucizelerimizle vardığında, onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.
GÜLTEKİN ONAN :
Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.
H. BASRİ ÇANTAY :
Fakat onlara âyetlerimiz gelince bir de ne görsünler, onlar bu (âyetlere) gülüyorlar!
FİZİLAL :
Onlara ayetlerimizi getirince, birden bire onlarla alay etmeye koyuldular.
İBNİ KESİR :
Onlara ayetlerimizle varınca, onlar bunlara gülüvermişlerdi.
MUHAMMET ESED :
Ama önlerine (mucizevi) işaretlerimizi getirince, hemen onları alaya aldılar,
Ö NASUHİ BİLMEN :
(46-47) Andolsun ki, Mûsa´yı âyetlerimizle Fir´avun´a ve onun cemaatine gönderdik. Binaenaleyh dedi ki: «Ben şüphe yok âlemlerin Rabbinin bir Resûlüyüm.» Vaktâ ki onlara Bizim âyetlerimizle geldi, onlar o zaman, bunlardan gülüşür oldular.
TEFHİMÜL KURAN :
Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.
SÜLEYMAN ATEŞ :
Onlara âyetlerimizi getirince onlar o âyetlerle alay edip gülmeğe başladılar.
ŞABAN PİRİŞ :
Onlara ayetlerle geldiği zaman onlar, ona gülüp geçmişlerdi.