CELAL YILDIRIM :
(Yoksulu) engellemeye güçleri yeter halde sabah erkenden gittiler.
DİYANET :
(Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.
DİYANET VAKFI :
(Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
DİYANET İSLERİ :
Yoksullara yardım etmeye güçleri yeterken böyle konuşarak erkenden gittiler.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Sırf bir men´a güçleri yeterek erkenden gittiler.
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Sadece engelleme gücüne sahip (bir tavırla) erkenden gittiler.
GÜLTEKİN ONAN :
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
H. BASRİ ÇANTAY :
(Fakirleri) men´e (sanki) gücleri yetecek adamlar tavriyle erkenden gitdiler.
FİZİLAL :
Ürünleri toplayacaklarından emin olarak erkenden gittiler.
İBNİ KESİR :
Güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler.
MUHAMMET ESED :
ve amaçlarına ulaşmaya kararlı bir şekilde erkenden kalkıp gittiler.
Ö NASUHİ BİLMEN :
(24-25) «Sakın bugün aranızda bir yoksul o bostana girivermesin,» diyorlardı. Ve yoksulları men´e kâdir oldukları halde erkenden gidiverdiler.
TEFHİMÜL KURAN :
(Yoksulları) Engellemeğe güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
SÜLEYMAN ATEŞ :
Devşirebileceklerini umarak erkenden gittiler.
ŞABAN PİRİŞ :
Varlıklı oldukları halde (muhtaçları) engellemek için erken yola çıktılar.