Tecrî bi a’yuninâ, cezâen li men kâne kufir(kufire).
A. GÖLPINARLI :
Gözümüzün önünde akıp giderdi; bir mükâfattı nankörlük görene.
ADEM UĞUR :
İnkâr edilmiş olana (Nuh´a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
Öyle ki, muhafazamız altında akıb gidiyordu. Bunu, (peygamberlik nimeti) inkâr edilen Nuh’a, bir mükâfat olarak yaptık.
BEKİR SADAK :
(13-14) Onu, tahtadan yapilmis, mihla cakilmis bir gemiye bindirdik; inkar edilmis olan Nuh´a mukafat olarak verdigimiz gemi nezaretimiz altinda yuzuyordu.
CELAL YILDIRIM :
Nankörlük ve inkâr edilen kimseye (Nuh´a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözetim ve denetimimiz altında yüzüp yol alıyordu.
DİYANET :
Gemi, inkâr edilen kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.
DİYANET VAKFI :
İnkâr edilmiş olana (Nuh´a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
DİYANET İSLERİ :
Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Nezaretimizle giderdi o nankörlük edilen zata bir mükâfat olarak
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
gözetimimiz altında yürüyüp yol alıyordu, inkar ve nankörlüğe uğramış kimseye mükafat olmak üzere.
GÜLTEKİN ONAN :
Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) küfredilmiş olan (Nuh)´a bir mükafaat olmak üzere.
H. BASRİ ÇANTAY :
ki (o gemi; hakkında) nankörlük edilmiş bulunan (o zât) e bir mükâfat olmak üzere, bizim gözlerimiz önünde akıb gidiyordu.
FİZİLAL :
Mesajı inkar edilen kulumuza ödül olarak bu gemi gözetimimiz altında yüzüyordu.
İBNİ KESİR :
Küfredilmiş olana mükafat olmak üzere Bizim gözetimimizle yüzüyordu.
MUHAMMET ESED :
ve (gemi), gözlerimizin önünde akıp gitti. (Bu,) nankörce reddedilmiş olan o (Nuh) için bir ödüldü.
Ö NASUHİ BİLMEN :
(13-14) Ve O´nu (Nûh´u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm´a) bir mükâfaat olarak.
TEFHİMÜL KURAN :
Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisine ve getirdiklerine karşı) Küfredilip nankörlük edilmiş olan (Nuh)´a bir mükafat olmak üzere.
SÜLEYMAN ATEŞ :
(Kendisine karşı) Nankörlük edilen (kulumuz)a (bizden) bir mükâfât olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
ŞABAN PİRİŞ :
Gözlerimizin önünde akıp gitti. İnkar edilen (Nuh’a) bir ödül olarak.