A. GÖLPINARLI :
Artık tadın azâbımı ve korkutuşlarımı.
ADEM UĞUR :
İşte azabımı ve uyarılarımı tadın! (denildi).
ALİ FIKRİ YAVUZ :
Tadın bakalım azabımı ve peygamberimin tehdidlerini!...
BEKİR SADAK :
«zabimi ve uyarmalarimi dinlememenin sonucunu tadin» dedik.
CELAL YILDIRIM :
(38-39) And olsun ki, bir sabah devam eden bir azâb onlara geliverdi. «Tadın azabımı ve uyarılarımı!» (dedik),
DİYANET :
“Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik.
DİYANET VAKFI :
İşte azabımı ve uyarılarımı tadın! (denildi).
DİYANET İSLERİ :
"Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Tadın bakalım azâbımı ve inzarlarımı
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımı!
GÜLTEKİN ONAN :
Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
H. BASRİ ÇANTAY :
«İşte tadın benim azabımı ve tehdîdlerimi (n akıbetini)».
FİZİLAL :
Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımın sonuçlarını.
İBNİ KESİR :
Tadın, işte azabımı ve tehditlerimi.
MUHAMMET ESED :
"Uyarılarım gözardı edildiğinde başınıza gelen azabı tadın bakalım!"
Ö NASUHİ BİLMEN :
(39-40) «Artık azabımı ve tehditlerimi tadın!» (dedik). Kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?
TEFHİMÜL KURAN :
Şimdi azabımı ve uyarıp korkutmamı tadın.
SÜLEYMAN ATEŞ :
"Azâbımı ve uyarılarımı(n âkıbetini) tadın!"