A. GÖLPINARLI :
Biz böylece, Kur´ân´ı, yüreklerine kadar sokarız da.
ADEM UĞUR :
İşte böylece biz onu, (inkârcılığı) suçluların kalplerine sokarız.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
Biz, o küfrü (istihzâyı) mücrimlerin kalblerine işte böyle geçiririz.
BEKİR SADAK :
(12-13) Ayni sekilde biz de Kitap´i suclularin kalblerine sokariz, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden oncekilerin ugradiklari meydandadir.
CELAL YILDIRIM :
Bunun gibi onu (sapıklık, inkâr, alay ve şirki) suçlu günahkârların kalblerine sokarız (öncekilerin kalblerine soktuğumuz gibi).
DİYANET :
Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların kalbine sokarız.
DİYANET VAKFI :
İşte böylece biz onu, (inkârcılığı) suçluların kalplerine sokarız.
DİYANET İSLERİ :
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Biz ona mücrimlerin kalblerinde böyle bir sülûk veririz
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Biz böylece suçluların kalplerine sokarız onu.
GÜLTEKİN ONAN :
Böylece biz onu (alayı), suçlu günahkarların kalplerine sokarız.
H. BASRİ ÇANTAY :
Biz böylece o (istihzâyi) günahkârların kalblerine sokarız.
FİZİLAL :
Biz böylece peygamberleri alaya alma huyunu günahkârların kalplerine aşılarız.
İBNİ KESİR :
Biz, böylece onu suçluların kalbine sokarız.
MUHAMMET ESED :
Biz (mesajımızdan yana) bu (alaycı tutumu), işte böylece, o günaha gömülüp gitmiş kimselerin yüreklerine sokarız,
Ö NASUHİ BİLMEN :
İşte böylece onu (o istihzâyı) günahkâr olanların kalplerine sokarız.
TEFHİMÜL KURAN :
Böylece biz onu (alayı), suçlu günahkârların kalblerine sokarız.
SÜLEYMAN ATEŞ :
İşte biz o(Tanrı Zikri)ni suçluların kalblerine böyle sokarız.
ŞABAN PİRİŞ :
İşte biz onu suçluların kalplerine sokarız.