A. GÖLPINARLI :
Ne bir serinlik var, ne bir güzellik var.
ADEM UĞUR :
Serin ve hoş olmayan.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
O gölge ne serindir, ne mülâyim...
BEKİR SADAK :
(42-44) Insanin icine isleyen bir sicaklik ve kaynar su icinde, serinligi ve hoslugu olmayan kara bir dumanin golgesinde bulunurlar.
CELAL YILDIRIM :
O ne serindir, ne de okşayıcı ve rahatlatıcıdır.
DİYANET :
(42-44) Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!.
DİYANET VAKFI :
(43-44) Serin ve hoş olmayan kapkara dumandan bir gölge altındadırlar;
DİYANET İSLERİ :
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Ne serin ne de kerîm
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
ne serin, ne de rahatlatıcı!
GÜLTEKİN ONAN :
Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
H. BASRİ ÇANTAY :
Ki (o gölge) ne serin, ne de fâideli değildir.
FİZİLAL :
Ne serinliği ve ne de okşayıcılığı var.
İBNİ KESİR :
Ne serindir, ne de hoştur.
MUHAMMET ESED :
ne serinleten, ne de rahatlatan (bir gölge).
Ö NASUHİ BİLMEN :
(44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.
TEFHİMÜL KURAN :
Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim) .