A. GÖLPINARLI :
Görmez misiniz çakmakla çakıp yaktığınız ateşi?
ADEM UĞUR :
Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
ALİ FIKRİ YAVUZ :
Şimdi çakıp yakmakta olduğunuz ateşi bana haber verin:
BEKİR SADAK :
(71-72) Soyleyin; yaktiginiz atesin agacini var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?
CELAL YILDIRIM :
Ya yaktığınız ateşe ne dersiniz ?
DİYANET :
Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!
DİYANET VAKFI :
Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
DİYANET İSLERİ :
Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
bir de gördünüz mü o çakdığınız ateşi?
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Bir de o çaktığınız ateşi gördünüz mü?
GÜLTEKİN ONAN :
Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
H. BASRİ ÇANTAY :
Şimdi bana (yeşil bir ağacdan) çakmakda olduğunuz ateşi söyleyin.
FİZİLAL :
Tutuşturduğunuz ateşi görüyor musunuz?
İBNİ KESİR :
Söyleyin bana, şimdi çakmakta olduğunuz ateşi,
MUHAMMET ESED :
Hiç tutuşturduğunuz ateşi düşündünüz mü?
Ö NASUHİ BİLMEN :
(69-71) Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz? Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz? Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz?
TEFHİMÜL KURAN :
Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
SÜLEYMAN ATEŞ :
(İki dalı birbirine sürterek) Çıkardığınız ateşi gördünüz mü?