ALİ FIKRİ YAVUZ :
Bizi ancak (kendilerine uyduğumuz bizden önceki) mücrimler sapıttı.
BEKİR SADAK :
(96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlarda
CELAL YILDIRIM :
Ve bizi ancak suçlu günahkârlar saptırdı.
DİYANET :
“Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.”
DİYANET VAKFI :
Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
DİYANET İSLERİ :
Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Ve bizi hep o suçlular şaşırtmıştı.
GÜLTEKİN ONAN :
"Bizi suçlu günahkarlardan başka saptıran olmadı."
H. BASRİ ÇANTAY :
«Bizi o mücrimlerden başkası sapdırmadı».
FİZİLAL :
Bizi ağır suçlular yoldan çıkarmışlardır.
İBNİ KESİR :
Ve bizi suçlulardan başka da saptıran olmamıştı.
MUHAMMET ESED :
yine de (sizi tanrılaştırarak) yoldan çıkmamıza günah (önderlerimiz) sebep oldu!
Ö NASUHİ BİLMEN :
«Ve bizi ancak o mücrimler sapıtmış oldular.»
TEFHİMÜL KURAN :
«Bizi suçlu günahkârlardan başka saptıran da olmadı.»
SÜLEYMAN ATEŞ :
"Ama bizi saptıran o suçlulardır."