BEKİR SADAK :
(96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlarda
CELAL YILDIRIM :
(100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz...
DİYANET :
“Candan bir dostumuz da yok.”
DİYANET VAKFI :
(100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.
DİYANET İSLERİ :
Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Ne de yakın bir sadîk
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
ne de sadık bir dost!
GÜLTEKİN ONAN :
"Ne de candan, yakın bir dost."
H. BASRİ ÇANTAY :
«ne de candan bir dost yok».
FİZİLAL :
Cana yakın bir dostumuz da yok.
İBNİ KESİR :
Ve sıcak bir dostumuz da yoktur.
MUHAMMET ESED :
ne de candan bir dostumuz.
Ö NASUHİ BİLMEN :
(100-101) «Artık bize ne şefaat edicilerden var. Ne de yakın bir dost var.»