A. GÖLPINARLI :
Biz, böylece Kur´ân´ı, mücrimlerin gönüllerine kadar işlettik.
ADEM UĞUR :
Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
Biz, o küfrü mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuz ki,
BEKİR SADAK :
(200-20) 2 Suclularin kalblerine Kuran´i boylece sokariz da, can yakici azabi gormedikce ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.
CELAL YILDIRIM :
(200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar.
DİYANET :
İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk.
DİYANET VAKFI :
(200-201) Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
DİYANET İSLERİ :
Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur.
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Biz onu suçluların kalbine öyle sokmuşuzdur.
GÜLTEKİN ONAN :
Biz onu, suçlu günahkarların kalbine işte böyle işlettik.
H. BASRİ ÇANTAY :
Biz (küfrü) o günahkârların kalbine Öyle bir sokduk ki,
FİZİLAL :
Böylece inanmamayı ağır suçluların kalplerine aşıladık.
İBNİ KESİR :
İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız.
MUHAMMET ESED :
Biz bu (mesajı)n o günahkarların kalplerinden (bir yankı bulmadan) geçip gitmesine yol açtık: