A. GÖLPINARLI :
Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?
ADEM UĞUR :
(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.
ALİ FIKRİ YAVUZ :
(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der.
BEKİR SADAK :
Yanindakilere: «Siz onu bilir misiniz?» der.
CELAL YILDIRIM :
(54-55) Bir diğeri, «onun ne durumda olduğunu bilir misiniz» Derken bakar da onu Cehennem´in ortasında görür.
DİYANET :
Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.
DİYANET VAKFI :
(54-55) (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.
DİYANET İSLERİ :
Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.
ELMALILI M. HAMDİ (ORJİNAL):
Nasıl der: bir bakıştırır mısınız?
ELMALILI M. HAMDİ (SADE.) :
Nasıl bir bakıştırır mısınız (seyretmek ister misiniz)? der.
GÜLTEKİN ONAN :
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"
H. BASRİ ÇANTAY :
(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?»
FİZİLAL :
Yanındakilere; «Siz onu bilir misiniz?» der.
İBNİ KESİR :
Siz, onu bilir misiniz? dedi.
MUHAMMET ESED :
(Ve) ekleyecek: "Bakmak (ve onu görmek) ister misiniz?"
Ö NASUHİ BİLMEN :
Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz?
TEFHİMÜL KURAN :
(Konuşan yanındakilere) Der ki: «Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?»
SÜLEYMAN ATEŞ :
(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi.
ŞABAN PİRİŞ :
-Ona ne olduğunu görüyor musunuz? der birisi.