27-Neml Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 27-Neml Suresideki 93 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 27-Neml Suresideki 93 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
27-Neml Suresi

1.Ayet
Mekke

19
376
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طس ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُبِينٍ -1
(Ta sın tilke ayatül kur´ani ve kitabim mübın)
27-Neml Suresi
1.Ayet
Mekke
19
376
Tâ-Sîn. Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir. Ta, Sin, bunlar sana Kur´anın ve mübîn bir kitabın âyetleri Tâ, Sîn. Şu sûre, Kur’an’ın ve helâl ile haramı açıklayan kitabın âyetleridir. Tâ-Sîn. Bu, Kur´ân´ın ve (hakkı, doğruyu) açıklayan kitabın âyetleridir. Taa, Sîn. Bunlar Kur´ânın, (hak ile baatılı) apaçık gösteren bir kitabın âyetleridir. Tâ sîn, bunlardır Kur´ân´ın, gerçekle bâtılı açıklayan kitabın âyetleri.
27-Neml Suresi

2.Ayet
Mekke

19
376
هُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ -2
(Hüdev ve büşra lil mü7minın)
27-Neml Suresi
2.Ayet
Mekke
19
376
(2-3) Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. birer hidayet ve müjde olmak üzere o mü´minlere Onlar, müminlere birer hidayet, (sapıklıktan kurtuluş) ve (cenneti) müjdedir. Mü´minler için doğru yol ve müjdedir. Mü´minler için birer hidâyet ve müjdedir (onlar). Doğru yolu gösterir ve müjdedir inananlara.
27-Neml Suresi

3.Ayet
Mekke

19
376
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ -3
(Ellezıne yükıymunes salate ve yü´tunez zekate ve hüm bil ahırati hüm yukınun)
27-Neml Suresi
3.Ayet
Mekke
19
376
(2-3) Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. Ki namazı dürüst kılarlar ve zekâtı verirler, Âhırette de onlar yakîn edinirler O müminler ki, namazı gereği üzere kılarlar, zekâtı verirler; âhireti ancak bunlar hakkıyla tasdik ederler. O mü´minler ki, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Âhiret´e kesinlikle inanırlar. (öyle mü´minler) ki namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Onlar âhirete kat´î kanaat edinenlerin de ta kendileridir. O inananlara ki namazlarını kılarlar, zekâtlarını verirler ve onlardır âhirete adamakıllı inananlar.
27-Neml Suresi

4.Ayet
Mekke

19
376
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ -4
(İnnellezıne la yü´minune bil ahırati zeyyenna lehüm a´malehüm fe hüm ya´mehun)
27-Neml Suresi
4.Ayet
Mekke
19
376
Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar. Çünkü Âhırete inanmıyanların yaptıklarını kendilerine müzeyyen göstermişizdir de onlar ilerisini görmezler, kalbleri körelmiştir Ahirete inanmıyanların âmellerini, kendilerine süslü göstermişiz de, onlar hakkı göremiyorlar. Âhiret´e inanmayanlara ise amellerini süsleyip çekici kıldık da o sebeple onlar (inkâr ve azgınlıkları içinde) bocalayıp dururlar. Biz, âhirete inanmayanların (kötü) amel (ve hareket) lerini kendileri için süslemişizdir de (kalbleri kör olarak) şaşırıb kalmakdadırlar. Âhirete inanmayanların işledikleri işleri bezedik de artık onlar, şaşkın bir halde kalakaldılar.
27-Neml Suresi

5.Ayet
Mekke

19
376
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ -5
(Ulaikellezıne lehüm suül azabi ve hüm fil ahırati hümül ahserun)
27-Neml Suresi
5.Ayet
Mekke
19
376
Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. bunlar o kimselerdir ki kendilerine azâbın kötüsü vardır ve bunlardır ki Âhırette en çok husrana düşenlerdir Bunlar o kimselerdir ki, kendilerine azabın kötüsü vardır; ve âhirette de onlar, en ziyade hüsrana uğrayanlardır. İşte bunlar öyle kimselerdir ki, kendilerine azâbın kötüsü vardır ve bunlar Âhiret´te de ziyana uğrayanların kendileridir. Onlar öyle kimselerdir ki kötü azâb (işte) onlara mahsusdur. Onlar âhiretde de en çok hüsrana uğrayanların ta kendileridir. Onlar, o kişilerdir ki onlarındır kötü azap ve onlardır âhirette en fazla ziyan edenlerin ta kendileri.
27-Neml Suresi

6.Ayet
Mekke

19
376
وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ -6
(Ve inneke le tülekkal kur´ane mil ledün hakımin alım)
27-Neml Suresi
6.Ayet
Mekke
19
376
Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir. Ve emin ol ki sen bu Kur´ana ılmine nihayet olmıyan bir hakîmin ledünnünden irdiriliyorsun Muhakkak ki bu Kur’an, sana, hükmünde hikmet sahibi olup her şeyi bilen Allah katından veriliyor. Şüphesiz ki sen (Ey Muhammed !) Kur´ân´ı O yegâne hikmet sahibi (her şeyi) bilenden alıyorsun. Şübhesiz ki (bu) Kur´an sana (her şey´i) hakkıyle bilen, yegâne hüküm ve hikmet saahibi (Allah) tarafından veriliyor. Ve şüphe yok ki sen, Kur´ân´ı, hüküm ve hikmet sâhibinin, her şeyi bilenin katından almadasın.
27-Neml Suresi

7.Ayet
Mekke

19
376
إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ -7
(İz kale musa li ehlihı innı anestü nara seatiküm minha bi haberin ev atıküm bi şihabin kabeşil lealleküm tastalun)
27-Neml Suresi
7.Ayet
Mekke
19
376
Hani Mûsâ, ailesine, “Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim” demişti. Hani bir vakıt Musâ, ehline demişti; ben cidden bir ateş hissettim, ondan size bir haber getireceğim, yâhud bir yalın şu´le alıp geleceğim, gerek ki bir ocak yakar ısınırsınız Bir vakit Mûsa, (sefere çıkıp yolunu şaşırdığı zaman beraberinde bulunan) ehline şöyle demişti: “- Ben cidden bir ateş gördüm; size ondan (ateşin yanında bulunanlardan yol hakkında) ya bir haber getireceğim yahut parlak bir ateş koru getireceğim. Olur ki, ateş yakar ısınırsınız.” Hani bir vakit Musâ kendi ailesine, «doğrusu benim bir ateşe gözüm ilişti; size ondan ya bir haber getireceğim, ya da ısınasınız diye bir kor getireceğim» demişti. Hani Musa, aailesine: «Ben gerçek bir ateş, gördüm. Size ondan ya bir haber getireyim, yahud size parlak bir ateş koru getireyim. Tâki ısınasınız» demişdi. An o zamanı, hani Mûsâ, eşine demişti: Gerçekten de ben bir ateş görüyorum, ya gider, size bir haber getiririm oradan, yahut bir kor getiririm de ısınırsınız.
27-Neml Suresi

8.Ayet
Mekke

19
376
فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ -8
(Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemın)
27-Neml Suresi
8.Ayet
Mekke
19
376
(Mûsâ) Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: “Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır.” Derken vaktâ ki ona vardı şöyle nidâ olundu: haberin olsun mubarek kılınmıştır bu ateşteki kimse ve bunun havalisindekiler ve sübhandır o âlemlerin rabbı Allah Vakta ki, o ateşe vardı, şöyle nida olundu: “- Ateş yerinde olan Mûsa’ya ve etrafında bulunan meleklere bereket verildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah (bütün noksanlıklardan ve ihtiyaçtan) münezzehtir. Ne vakit ki o ateşe vardı, kendisine (şöyle) seslenildi: «Ateşin önündeki kimse ve çevresindekiler mubarek kılınmıştır. Âlemlerin Rabbı Allah (her türlü noksanlıktan, eş ve ortaktan) paktır, yücedir, münezzehtir. Vaktâkî oraya gitdi, kendisine (şöyle) nida olundu: «Ateş (mahallin) de bulunana da, çevresinde olan kimselere de muhakkak (feyz ve) bereket verildi. Aalemlerin Rabbi olan Allah münezzehdir». Oraya gelince nidâ edildi: Ateşteki melekler de gerçekten kutlanmıştır, çevresindeki Mûsâ da ve münezzehtir noksan sıfatlardan âlemlerin Rabbi Allah.
27-Neml Suresi

9.Ayet
Mekke

19
376
يَا مُوسَىٰ إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -9
(Ya musa innehu enellahül azızül hakım)
27-Neml Suresi
9.Ayet
Mekke
19
376
“Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.” Ya Musâ! hakıkat bu: benim o azîz, hakîm Allah Ey Mûsa! Her şeye gâlib ve hikmet sahibi olan Allah benim. Ya Musâ ! Şüphen olmasın ki Ben, O çok üstün hikmet sahibi olan Allah´ım. «Ey Musa, hakıykat şudur ki mutlak gaalib olan, yegâne hüküm ve hikmet saahibi olan Allah ben im». Ey Mûsâ, gerçek olan şey şu ki: Benim üstün olan, hüküm ve hikmet sâhibi Allah.
27-Neml Suresi

10.Ayet
Mekke

19
376
وَأَلْقِ عَصَاكَ ۚ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ -10
(Ve elkı asak felemma raaha tehtezzü ke enneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun)
27-Neml Suresi
10.Ayet
Mekke
19
376
“Değneğini at.” (Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allah, şöyle dedi): “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.” Ve bırak asanı, derken onu çevik bir yılan gibi ihtizaz ediyor görüverince dönüb geri kaçtı ve arkasından bakmadı, ya Musâ, korkma, zira benim korkmaz yanımda Resul olanlar Asânı bırak! (bırakınca) onu, çevik bir yılan gibi hareket ediyor halde gördüğü zaman, dönüp kaçtı ve arkasına bakmadı. Ey Mûsa! Korkma; benim izzet huzurumda, peygamber olanlar korkmaz. Asâ´nı yere atıver.» Derken onu çok kıvrak bir yılan gibi hareket eder görünce dönüp kaçtı, arkasına bakmadı. «Ya Musâ ! Korkma ; çünkü gerçekten benim yanımda peygamberler korkmazlar.» «Asaanı bırak». (Muusâ asaasını bırakıb da) onu çevik bir yılan gibi hareket eder görünce arkasına dönüb kaçdı ve geri dönmedi. «Ey Muusâ, korkma. Çünkü ben (varım). Benim yanımda peygamber (hiçbir şeyden) korkmaz (lar)». Ve at sopanı. Mûsâ, sopayı tıpkı bir yılan gibi kıvranıyor görünce arkasını dönüp kaçmıştı ve geriye de dönmemişti. Ey Mûsâ dendi, korkma, şüphe yok, ben öyle bir mâbûdum ki korkmazlar benim katımda peygamberler.
27-Neml Suresi

11.Ayet
Mekke

19
376
إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ -11
(İlla men zaleme sümme beddele husnem ba´de suin fe innı ğafurur rahıym)
27-Neml Suresi
11.Ayet
Mekke
19
376
“Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.” Ancak zulmeden sonra da kötülüğün arkasından güzelliğe tebdil eyliyen başka, ona da ben gafûr, rahîmim Ancak zulmeden müstesna. Sonra da kötülüğün arkasından iyiliğe dönen (tevbe eden) için muhakkak ki ben Gafûr’um= bağışlayıcıyım, Rahîm’im= çok merhametliyim. Ancak zulmeden müstesna. Sonra da kötülüğün ardından onu iyiliğe çevirirse, şüphe etmesin ki ben cok bağışlayan ve cok merhamet edenim. «Meğer ki zulmeden kimseler ola. Sonra bir kötülüğün ardından onu bir iyiliğe çevirirse şübhesiz ki ben (yine) hakkıyle yarlığayıcı, çok esirgeyiciyimdir». Ancak zulmeden korkar; fakat kötülükten sonra onu iyiliğe döndürene gelince, hiç şüphe yok ki ben suçları örterim, rahîmim.
27-Neml Suresi

12.Ayet
Mekke

19
376
وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ ۖ فِي تِسْعِ آيَاتٍ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ -12
(Ve edhıl yedeke fı ceybike tahruc beydae min ğayri suin fı tis´ı ayatin ila fir´avne ve kavmih innehüm kanu kavmen fasikıyn)
27-Neml Suresi
12.Ayet
Mekke
19
376
“Elini koynuna sok; Firavun’a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir.” Bir de elini koynuna sok çıksın bembeyaz hiç bir afetsiz, dokuz âyet içinde, Fir´avne ve kavmına, çünkü onlar fasık bir kavm oldular Elini koynuna sok, (sonra) lekesiz bembeyaz çıksın da dokuz mucize ile beraber Firavun’a ve onun (kıpt) kavmine git. Çünkü onlar kâfirler topluluğudur.” (Ya Musâ!) Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz pırıl pırıl çıksın, tâ ki Fir´avn´a ve milletine sunacağın dokuz mu´cize içinde yer alsın. Çünkü gerçekten onlar Hakk´ın yolundan çıkmış bir millettir. «Elini koynuna sok da Fir´avne ve kavmine (göstereceğin) dokuz mu´cize içinde o, kusursuz, bembeyaz olarak çıkıversin. Şübhesiz ki onlar fâsıklar güruhudur». Ve elini koynuna sok da bir hastalık yüzünden olmaksızın bembeyaz, parıl parıl parlar bir halde çıksın; bu, Firavun´la kavmine gösterilen dokuz delil içindedir; şüphe yok ki onlar, buyruktan çıkmış bir topluluktur.
27-Neml Suresi

13.Ayet
Mekke

19
376
فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ مُبِينٌ -13
(Felemma caethüm ayatüna mübsıraten kalu haza sıhrum mübın)
27-Neml Suresi
13.Ayet
Mekke
19
376
Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, “Bu apaçık bir sihirdir” dediler. Bu suretle âyetlerimiz hakıkati gözlerine sokarak vardığı vakıt onlara bu apaçık bir sihir dediler Vaktaki mucizelerimiz açık olarak onlara geldi: “- Bu meydanda bir sihirdir.” dediler. Mu´cize ve belgelerimiz onların gözleri önüne acık biçimde sergilenerek gelince, «bu açık bir sihirdir» dediler. Vaktaki âyetlerimiz böyle parlak (ve vazıh) olarak onlara geldi, «Bu, apaçık bir büyüdür» dediler. Delillerimiz, gözle görünür bir sûrette onlara gösterilince bu, apaçık bir büyü dediler.
27-Neml Suresi

14.Ayet
Mekke

19
377
وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا ۚ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ -14
(Ve cehadu biha vesteykanetha enfüsühüm zulmev ve ulüvva fenzur keyfe kane akıbetül müfsidın)
27-Neml Suresi
14.Ayet
Mekke
19
377
Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri hâlde, sırf zalimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkâr ettiler. Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak! Ve nefisleri yakîn hasıl ettiği halde mücerred zulm-ü kibirden onlara cehudluk ettiler, fakat bak o müfsidlerin akıbeti nasıl oldu? (Mucizelerin Allah tarafından olduğunu) kalbleriyle yakînen bildikleri halde, nefislerine zulüm yaparak ve kibrederek bütün mucizeleri (açıktan) inkâr ettiler. Ey Rasûlüm, bak ki müfsidlerin (kâfirlerin) akıbeti nasıl oldu! (Nasıl boğulup gittiler!...) Mu´cizeleri, gönülleri kesinlikle kabul ettiği halde sırf haksızlık, azgınlık ve kendilerini yüksek görmek yüzünden onları inadla inkâr ettiler. Artık sen fesatçıların sonunun ne olduğuna bir bak ! Vicdanları da bunlara tam bir kanâat haasıl etdiği halde zulm ve kibr ile yine bunları (inâdlarından) inkâr etdiler. (Habîbim) fesâdcıların encamı bak nice oldu! Kendileri de bunlara adamakıllı inandıkları, bunları iyice bilip anladıkları halde zulümle, ululanmayla inadına inkâr ettiler; bak da gör, bozguncuların sonları ne oldu.
27-Neml Suresi

15.Ayet
Mekke

19
377
وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ عِلْمًا ۖ وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ -15
(Ve le kad ateyna davede ve süleymane ılma ve kalel hamdü lillahillezı faddalena ala kesırim min ıbadihil mü´minın)
27-Neml Suresi
15.Ayet
Mekke
19
377
Andolsun! Biz Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler. Şanım hakkı için Davûda ve Süleymana bir ılim verdik, ikisi de hamd o Allaha ki, dediler: bizi mü´min kullarından bir çoğunun üzerine tafdıyl buyurdu Gerçekten biz, Davûd’a ve Süleyman’a bir ilim verdik de onlar şöyle dediler: “-Hamd olsun O Allah’a ki, bizi mümin kullarından çoğu üzerine üstün kıldı.” And olsun ki Davud´a ve Süleyman´a ilim verdik. Onlar da «bizi mü´min kullarından bir çoğuna üstün kılan o Allah´a hamd olsun» dediler. Andolsun ki biz Dâvuda ve Süleymana ilim vermişizdir. (Bundan dolayı) onlar: «Bizi mü´min kullarının bir çoğundan üstün kılan. Allaha hamd olsun» dediler. Ve andolsun ki biz, Dâvûd´a ve Süleyman´a bilgi verdik ve hamdolsun Allah´a ki dediler, bizi inanan kullarının çoğundan üstün etti.
27-Neml Suresi

16.Ayet
Mekke

19
377
وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ ۖ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبِينُ -16
(Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentıkat tayri ve utına min külli şey´ inne haza le hüvel fadlül mübın)
27-Neml Suresi
16.Ayet
Mekke
19
377
Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur” dedi. Ve Süleyman Davûda varis olup ey nâs, didi: bize mantıkuttayr (kuş dili) ta´lim buyuruldu, hem bize her şeyden verildi, şübhesiz ki bu her halde o fazlı mübîn Süleyman, (babası) Davûd’a vâris oldu (onun nübüvvet ve ilmi kendisine geçti) de dedi ki: “- Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi; hem de bize her şeyden (bütün nimetlerden) verildi. Şüphesiz ki bu, açık bir üstünlüktür.” Ve Süleyman (babası) Davud´a (hem peygamberlik, hem hükümdarlıkta) vâris oldu da ; «Ey insanlar !» dedi, «bize kuş dili öğretildi ve bize (insanları idare edip yönetme hususunda) her şey verildi. Şüphesiz ki bu apaçık ortada (gözle görülebilen) bir üstünlüktür..» Süleyman Dâvuda mîrascı oldu. Dedi ki: «Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi. Bize her şeyden (behre) verildi. Şübhesiz ki bu, apaçık bir üstünlüğün ta kendisidir». Ve Süleyman, Dâvûd´un mîrasçısı oldu ve ey insanlar dedi, bize kuşdili öğretildi ve her şeye âit bilgi verildi bize; şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir lütuf ve ihsândır.
27-Neml Suresi

17.Ayet
Mekke

19
377
وَحُشِرَ لِسُلَيْمَانَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ -17
(Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun)
27-Neml Suresi
17.Ayet
Mekke
19
377
Süleyman’ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı. Hem Süleymana Cinn-ü İns ve tuyurdan orduları toplandı, hep bunlar zabt-u idare olunuyorlardı Bir de Süleyman’a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı. Bütün bunlar sevk ve idare ediliyorlardı. Süleyman´ın (buyruğu gereği) cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen ordusu toplanıp bir araya getirildi ve bunlar (emredildiği cihete) gruplar halinde dağıtıldı. Süleymanın cinlerden, insanlardan, kuşlardan orduları toplandı. İşte bütün bunlar (onun tarafından) zabt ve idare ediliyorlardı. Ve Süleyman´ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları toplandı ve her takım, yerli yerince karâr etti.
27-Neml Suresi

18.Ayet
Mekke

19
377
حَتَّىٰ إِذَا أَتَوْا عَلَىٰ وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -18
(Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtımenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş´urun)
27-Neml Suresi
18.Ayet
Mekke
19
377
Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi. Hattâ karınca deresi üzerine vardıklarında bir karınca şöyle dedi: ey karıncalar, haydin meskenlerinize girin, Süleyman ve ordusu sizi farketmiyerek kırıp geçirmesin Nihayet (Süleyman ve ordusu Şam’daki karıncası bol) Karınca Vadisine vardıkları zaman, (karıncaların beyi olan) bir karınca şöyle dedi: “- Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu sizi farketmiyerek kırıp ezmesin.” Sonunda karıncaların (daha çok eyleştiği) vadiye geldiler. Dişi bir karınca, «ey karıncalar! Yuvanıza hemen girin ki Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi kırıp geçmesinler» dedi. Hattâ Karınca Vâdîsi üzerine geldikleri zaman (dişi) bir karınca dedi ki: «Ey karıncalar, yuvalarınıza girin. Sakın Süleyman ve ordusu, kendileri bilmeyerek, sizi kırmasın»! Sonunda bir karınca vâdisine geldikleri zaman bir karınca, ey karıncalar dedi, yuvalarınıza girin de Süleyman ve orduları, bilmeden çiğnemesinler sizi.
27-Neml Suresi

19.Ayet
Mekke

19
377
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَىٰ وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ -19
(Fe tebesseme dahıkem min kavliha ve kale rabbi evzı´nı en eşküra nı´metekelletı en´amte aleyye ve ala valideyye ve en a´mele salihan terdahü ve edhılnı bi rahmetike fı ıbadikes salihıyn)
27-Neml Suresi
19.Ayet
Mekke
19
377
Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” O da bunun sözünden gülercesine tebessüm etti de ya rabb! Dedi: beni nefsime zâbıt kıl ki bana ve valideynime in´am buyurduğun ni´metine şükredeyim ve razı olacağın iyi bir amel yapayım ve beni rahmetinle salih kulların miyanına idhal buyur (Karıncaların konuştuğu sözü anlıyan Süleyman) karıncanın bu sözünden gülercesine tebessüm etti ve şöyle dedi: “- Ey Rabbim! Bana ilham et ki, hem bana, hem de ebeveynime ihsan buyurduğun nimetine şükredeyim; ve razı olacağın iyi bir amel yapayım. Beni de rahmetinle salih kullarının arasına (cennete) koy.” Bunun üzerine Süleyman, karıncanın o sözüne gülerek tebessüm etti ve «Ey Rabbim!» dedi, «bana, anama-babama verdiğin nimetlere şükretmemi ve senin hoşnut olacağın iyi-yararlı işde bulunmamı bana ilham eyle ve beni kendi rahmetinle sâlih kulların arasına sok.» (Süleyman) onun bu sözünden gülercesine tebessüm etdi de: «Ey Rabbim, dedi, bana ve ana ve babama lûtfetdiğin ni´metine şükr etmemi ve (geri kalan ömrüm içinde) Senin raazî olacağın iyi (işler) yapmamı bana ilham et. Rahmetinle beni de (cennetde) saalih kullarının arasına sok». Süleyman, onun sözünü duyunca hafifçe güldü de Rabbim dedi, bana ve anamla babama verdiğin nîmetlere şükretmemi ve razı olacağın iyi işlerde bulunmamı ilhâm et bana ve rahmetinle, beni temiz kullarının arasına kat.
27-Neml Suresi

20.Ayet
Mekke

19
377
وَتَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَا أَرَى الْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ الْغَائِبِينَ -20
(Ve tefekkadet tayra fe kale maliye le eral hüdhüde em kane minel ğaibın)
27-Neml Suresi
20.Ayet
Mekke
19
377
Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?” Bir de kuşları teftiş etti de bana dedi: ne oluyor hüdhüdü görmüyorum? Yoksa gaiblere mi karıştı? Bir de Süleyman kuşları teftiş etti de şöyle dedi: “- Hüdhüd’ü niye (yerinde) göremiyorum, yoksa gaiblerden mi oldu? Bir de kuşları denetleyip araştırdı, derken, «nerede Hüdhüd´ü (çavuşkuşu) göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı ? (Süleyman) kuşları araşdırıb dedi ki: «Hüdhüdü neye görmüyorum? Yoksa gaaiblerden mi oldu»? Kuşları araştırdı da ne oldu dedi, hüdhüdü görmüyorum, yoksa bir yere mi gidip gizlendi?
27-Neml Suresi

21.Ayet
Mekke

19
377
لَأُعَذِّبَنَّهُ عَذَابًا شَدِيدًا أَوْ لَأَذْبَحَنَّهُ أَوْ لَيَأْتِيَنِّي بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ -21
(Le üazzibennehu azaben şedıden ev le ezbehannehu ev le ye´tiyennı bi sultanim mübın)
27-Neml Suresi
21.Ayet
Mekke
19
377
“Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.” Elbette ona şiddetli bir azâb ederim veya boynunu keserim, yâhud da bana her halde açık, kuvvetli bir bürhan getirir Muhakkak surette ona şiddetli bir azab yapacağım veya boynunu keseceğim, yahud özrünü gösterecek açık bir delil bana getirir.” O, ya bana açık kesin bir kanıt getirmelidir, ya da ona çok şiddetli bir azâb ile azâb ederim veya onu keserim» dedi. «Onu her halde çetin bir azaba uğratacağım. Yahud onu mutlakaa kesdireceğim, yahud bana açık ve kat´î bir bürhan getirir». Ona şiddetli bir sûrette azâp edeceğim, yahut onu kestireceğim, yahut da bana, neden bulunmadığının sebebini açıklayan bir delil gösterir.
27-Neml Suresi

22.Ayet
Mekke

19
377
فَمَكَثَ غَيْرَ بَعِيدٍ فَقَالَ أَحَطْتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهِ وَجِئْتُكَ مِنْ سَبَإٍ بِنَبَإٍ يَقِينٍ -22
(Fe mekese ğayra beıydin fe kale ehattü bi ma lem tühıt bihı ve ci´tüke min sebeim bi nebiy yekıyn)
27-Neml Suresi
22.Ayet
Mekke
19
377
Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman’a) şöyle dedi: “Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe’den sana sağlam bir haber getirdim.” Derken bekledi çok geçmeden geldi, ben, dedi: senin ihata etmediğin bir şey ihata eyledim ve sana Sebe´den sağlam bir haber getirdim Nihayet bekledi, çok geçmeden Hüdhüd gelip şöyle dedi: “-Ben senin bilmediğin bir şeyi bildim. Sana Sebe’den (Yemendeki bir kabile veya memleketten) çok sağlam ve iyi bir haber getirdim. Derken çok beklemeden Hüd-hüd çıkageldi ve Süleyman´a dedi ki: «Senin (hükümdarlığınla bilip) kapsayamadığın bir şeyi kapsayıp öğrendim ; sana Sebe´ (ülkesin)den kesin bir haberle geldim. Derken (hüdhüd) çok geçmeden geldi. «Ben, dedi, senin muttan olmadığın (bir Hakıykat) a vaakıf oldum Sebe den sana çok doğru (ve mühim) bir haber getirdim». Derken hüthüt, çok geçmeden geldi de dedi ki: Senin henüz bilmediğin birşeyi öğrendim ve sana doğru bir haberle Sebe´den geliyorum.
27-Neml Suresi

23.Ayet
Mekke

19
378
إِنِّي وَجَدْتُ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ -23
(İnnı vecedtümraeten temlikühüm ve utiyet min külli şey´iv ve leha arşün azıym)
27-Neml Suresi
23.Ayet
Mekke
19
378
“Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm.” Çünkü ben bir kadın buldum, onlara meliklik ediyor, kendisine her şeyden verilmiş, azametli bir tahtı da var Gerçekten ben bir kadın buldum, Sebe’ halkına padişahlık yapıyor, kendisine (padişahların muhtaç olduğu) her şey verilmiş. Muhteşem bir tahtı da var. Şüphen olmasın ki ben, ülkesi halkına hükmeden ve (bu hususta gereken ne ise) kendisine her şeyden (bir pay) verilen, aynı zamanda büyük bir tahtı bulunan bir kadına rastladım. «Hakıykat, orada bir kadını onlara hükümdarlık eder buldum. Kendisine her şey verilmişdir. Onun bir de çok büyük bir tahtı var». Orada, onlara bir kadının hükümdâr olduğunu gördüm ve kendisine her şey verilmiş ve bir de çok büyük tahtı var.
27-Neml Suresi

24.Ayet
Mekke

19
378
وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ -24
(Vecedtüha ve kavmeha yescüdune liş şemsi min dunillahi ve zeyyene lehümüş şeytanü a´malehüm fe saddehüm anis sebıli fehüm la yehtedun)
27-Neml Suresi
24.Ayet
Mekke
19
378
“Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.” Onu ve kavmini buldum ki Allaha değil, Güneşe secde ediyorlar, Şeytan onlara amellerini yaldızlamış, bu suretle kendilerini yoldan sapıtmış da doğru gidemiyorlar Onu ve kavmini, Allah’a değil, güneşe tapıyorlar buldum. Şeytan onlara amellerini süslü göstermiş, böylece kendilerini hak yoldan sapıtmış da doğru yola giremiyorlar. Onu ve milletini, Allah´ı bırakıp Güneş´e secde ettiklerini gördüm. Şeytan onlara işlerini süslemiş de (onları doğru yoldan) alıkoymuştur; bu yüzden onlar da doğru yolu bulamıyorlar.» «(Gerek )onu, (gerek) kavmini Allâhı bırakıb güneşe secde ediyorlarken buldum (gördüm). Şeytan onların yapdıklarını süslemiş de kendilerini yoldan alıkoymuş (sapdırmış). Onun için onlar doğru yola giremiyorlar». Onu ve kavmini, Allah´ı bırakıp güneşe secde eder buldum ve Şeytan, yaptıklarını bezemiş de yoldan çıkarmış onları ve onlar, doğru yolu bulamıyorlar.
27-Neml Suresi

25.Ayet
Mekke

19
378
أَلَّا يَسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ۩ -25
(Ella yescüdu lillahillezı yuhricül hab´e fis semavati vel erdı ve ya´lemü ma tuhfune ve ma tu´linun)
27-Neml Suresi
25.Ayet
Mekke
19
378 ۩
“Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)” Allâha secde etmemeleri için o Allaha ki Göklerde ve Yerde gizliyi çıkarır ve neyi saklıyorlar, neyi açıklıyorlarsa bilir (Şeytan onlara amellerini süslü gösterdi ki), göklerde ve yerde gizli olan yağmur ve nebatı meydana çıkaran, gizledikleri ve açıkladıkları şeylerin hepsini bilen Allah’a secde etmesinler. (*) (Şeytanın bu süslemesi ve alıkoyması), göklerde ve yerde gizli (her şeyi) ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi de açıkladığınızı da bilen Allah´a secde etmemeleri(ni sağlaması) içindir. «(Bunu) göklerdeki ve yerdeki her gizliyi (meydana) çıkaran, (kalblerinde) ne gizliyorlar, (dilleriyle) ne açıklıyorlarsa (hepsini) bilen Allaha secde etmesinler diye (yapıyorlar)». Ve bunu da, göklerde ve yeryüzünde gizli olan şeyleri meydana çıkaran ve neyi gizliyorlar, neyi açığa vuruyorlarsa hepsini bilen Allah´a secde etmemek için yapıyorlar.
27-Neml Suresi

26.Ayet
Mekke

19
378
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ ۩ -26
(Allahü la ilahe illa hüve rabbül arşil azıym)
27-Neml Suresi
26.Ayet
Mekke
19
378
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir. Allah, başka ilâh yok ancak o, o azîm Arşın sahibi o Allah, O varlıktır ki, ondan başka bir ilâh yoktur; büyük arşın Rabbidir.” Allah, Büyük Arş´ın Rabbıdır; Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. «Allah Odur ki o büyük arşın saahibi olan kendisinden başka hiçbir tanrı yokdur». Öyle bir Allah ki yoktur ondan başka tapacak ve pek büyük Arşın da sâhibi.
27-Neml Suresi

27.Ayet
Mekke

19
378
قَالَ سَنَنْظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ -27
(Kale senenzuru e sadakte em künte minel kazibın)
27-Neml Suresi
27.Ayet
Mekke
19
378
Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.” Bakalım, dedi: sadık mısın yoksa yalancılardan mı oldun? (Süleyman Hüdhüd adlı kuşa şöyle) dedi: “- Bakalım doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun? Süleyman ona dedi ki: «Bir bakalım doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?» (Süleyman) dedi: «Bakalım, doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun»? Süleyman, bakayım dedi, doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın?
27-Neml Suresi

28.Ayet
Mekke

19
378
اذْهَبْ بِكِتَابِي هَٰذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ -28
(İzheb bi kitabı haza fe elkıh ileyhim sümme tevelle anhüm fenzur maza yarciun)
27-Neml Suresi
28.Ayet
Mekke
19
378
“Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak.” Şu mektubumu götür bırak onlara, sonra dön kendilerinden de bak ne neticeye varacaklar Bu mektubumu götür de bırak onlara. Sonra yanlarından çekil de bak, ne neticeye varacaklar.” «Şimdi bu mektubumu götür de onların yanına bıraktıktan sonra geri çekil, nasıl bir sonuca varacaklarına bir bak!» «Şu mektubumu götür, onu kendilerine bırak. Sonra onlardan biraz çekil de bak neye dönecekler»? Git, şu mektubumu götür, ver onlara, sonra biraz çekil onlardan, bak bakalım, ne cevap verecekler?
27-Neml Suresi

29.Ayet
Mekke

19
378
قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ -29
(Kalet ya eyyühel meleü innı ülkıye ileyye kitabün kerım)
27-Neml Suresi
29.Ayet
Mekke
19
378
Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.” Kadın, ey a´yan dedi: bana bir mektub bırakıldı, bana çok mühim ve şayani tekrim (Sebe’ hükümdarı Belkıs kavmine) dedi ki: “- Ey seçkin topluluk! Bana çok iyi bir mektup bırakıldı. (29-30) (Hüdhüd verilen emri aynen yerine getirdi. Sebe´ Melikesi): «Ey ileri gelenler!» dedi, «doğrusu bana cok önemli bir mektup bırakıldı; şüphesiz ki o, Süleyman´dandır; Rahman ve Rahîm olan Allah adıyladır.» (Sebe´ hükümdarı) dedi ki: «Ey ileri gelenler, hakikat bana çok şerefli bir mektub bırakıldı». Sebe hükümdârı, ey ulular dedi, bana pek güzel bir mektup geldi;
27-Neml Suresi

30.Ayet
Mekke

19
378
إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ -30
(İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahıym)
27-Neml Suresi
30.Ayet
Mekke
19
378
(30-31) “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir.” Süleymandan ve, o Rahmân, rahîm Allahın ismiyle O, muhakkak ki Süleyman’dandır ve o (mektubun ilk satırı) bismillâhirrahmânirrahîm’dir. (29-30) (Hüdhüd verilen emri aynen yerine getirdi. Sebe´ Melikesi): «Ey ileri gelenler!» dedi, «doğrusu bana cok önemli bir mektup bırakıldı; şüphesiz ki o, Süleyman´dandır; Rahman ve Rahîm olan Allah adıyladır.» «O, gerçek Süleymandandır ve O, hakıykaten rahman ve rahim olan Allahın adiyle», O, gerçekten de Süleyman´dan geliyor ve gerçekten de içinde şunlar yazılı: Rahman ve rahîm Allah Adıyla.
27-Neml Suresi

31.Ayet
Mekke

19
378
أَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُونِي مُسْلِمِينَ -31
(Ella ta´lu aleyye ve´tunı müslimın)
27-Neml Suresi
31.Ayet
Mekke
19
378
(30-31) “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir.” Şöyle ki: bana karşı baş kaldırmayın ve müsliman olarak gelin bana! (Sonra mektupta şöyle denilmektedir): Bana karşı baş kaldırmayın ve müslüman olarak bana gelin. (Mektup şöyledir). «Bana karşı kendinizi yüksek görüp baş kaldırmayın ve (Hakk´a, bir olan Allah´a) teslimiyet göstererek bana gelin !» «Bana karşı baş kaldırmayın. Müslümanlar olarak bana gelin» diye (yazılmışdır)». Bana karşı yücelik dâvasına girişmeyin ve teslîm olarak gelin bana.
27-Neml Suresi

32.Ayet
Mekke

19
378
قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنْتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّىٰ تَشْهَدُونِ -32
(Kalet ya eyyühel meleü eftunı fı emrı ma küntü katıaten emrah hatta teşhedun)
27-Neml Suresi
32.Ayet
Mekke
19
378
“Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem.” Ey a´yan, dedi: bana emrimde bir fetvâ verin, sizin huzurunuz olmadan ben hiç bir emri kestirmiş değilim Ey seçkin topluluk! Bana bu işim hakkında bir fikir verin. Sizin görüşünüz olmadan ben hiç bir işi yapmış değilim.” (Melike): «Ey ileri gelenler! Bu önemli işim hakkında görüşünüzü bildirin. Siz hazır olmadığınız takdirde bir işi kesin sonuca bağlayacak değilim» dedi. (Kadın): «Ey ileri gelenler, bana (bu) işim hakkında bir re´y verin. Siz huzurumda bulununcaya kadar ben hiçbir işde kat´î (bir hüküm saahibi) olamadım». Ey ulular dedi, şu işi ne yapacağım, bana bir rey verin, sizi çağırmadan kesin bir karar vermedim.
27-Neml Suresi

33.Ayet
Mekke

19
378
قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ وَالْأَمْرُ إِلَيْكِ فَانْظُرِي مَاذَا تَأْمُرِينَ -33
(Kalu nahnü ülu kuvvetiv ve ülu be´sin şedıdiv vel emru ileyki fenzurı maza te´mürın)
27-Neml Suresi
33.Ayet
Mekke
19
378
Dediler ki: “Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün.” Dediler: biz bir kuvvet sahibiyiz ve şiddetli harb ehliyiz, maamafih emir sana aiddir, bak ne ferman buyurursun (Kavmin ileri gelenleri Belkıs’a şöyle) dediler: “- Biz, kuvvet sahibiyiz ve cesur savaşçıyız. Bununla beraber emir sana aiddir (savaş emrine de, sulh emrine de uyarız). Artık bak, ne emredeceksin.” Onlar dediler ki: «Biz kuvvet sahibiyiz ve oldukça şiddetli (savaşçı ve dayanıklı) kimseleriz. Ama emir size aittir; artık ne emredeceksen ona bak.» Dediler: «Biz güc, kuvvet saahibleri, çetin savaş erbabıyız. Emir sana aaid. Bak, sen ne emr edeceksin». Biz dediler; güçlü kuvvetli ve şiddetli savaşır bir topluluğuz, fakat emir senin, ne yapacaksan sen düşün, yap.
27-Neml Suresi

34.Ayet
Mekke

19
378
قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً ۖ وَكَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ -34
(Kalet innel müluke iza dehalu karyeten efseduha ve cealu eızzete ehliha ezilleh ve kezalike yefalun)
27-Neml Suresi
34.Ayet
Mekke
19
378
(Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.” Doğrusu, dedi: mülûk bir memlekete girdiler mi onu perişan ederler ve ehalisinin azîz olanlarını zelîl kılarlar, evet, böyle yaparlar (Padişah Belkıs onlara şöyle) dedi: “- Doğrusu padişahlar bir memlekete girdikleri zaman, orasını perişan ederler ve halkının şerefli kimselerini (öldürerek, esir ederek, mal ve mülklerini yağma ederek) zelil kılarlar. İşte bunlar da böyle yaparlar. (Melike); «Doğrusu hükümdarlar bir kasabaya (savaş niyetiyle) girecekleri zaman oranın düzenini bozarlar da aziz ve şerefli kişilerini aşağılık kılıp rezîl ederler. İşte (bir ülkeye giren düşmanlar) böyle yaparlar.» (Kadın): «Şübhesiz ki hükümdarlar, dedi, bir memlekete girdikleri zaman orasını perişan ederler. Halkından şerefli olanları hor ve hakıyr kılarlar. Bunlar da böyle yapacaklardır». Dedi ki: Padişahlar, bir şehre girdiler mi, o şehri harâp ederler ve halkının yücelerini aşağılık bir hâle getirirler ve bunlar da böyle yapacaklar.
27-Neml Suresi

35.Ayet
Mekke

19
378
وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ -35
(Ve innı mürsiletün ileyhim bi hedeyyetin fe nazıratüm bime yarciul mürselun(25. Ayet secde ayetidir.))
27-Neml Suresi
35.Ayet
Mekke
19
378
“Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.” Ben ise onlara hediyye ile bir hey´et göndereceğim de bakacağım sefîrler ne ile dönecekler Ben onlara (Süleyman’a) bir (heyetle) hediye göndereyim de bakayım, elçiler ne ile dönecekler (hediyem kabul mü edilecek, yoksa red mi edilecek)?” (*) Dikkat! Secde âyetidir. «Doğrusu ben onlara bir he diye göndereyim de elçilerin ne (haber) ile döneceğine bir bakayım» dedi. «Ben onlara bir hediyye göndereyim de elçiler ne (cevab) ile dönecek, bakayım». Onlara bir armağan göndereyim de bakalım elçiler, dönüp ne cevap getirecekler?
27-Neml Suresi

36.Ayet
Mekke

19
379
فَلَمَّا جَاءَ سُلَيْمَانَ قَالَ أَتُمِدُّونَنِ بِمَالٍ فَمَا آتَانِيَ اللَّهُ خَيْرٌ مِمَّا آتَاكُمْ بَلْ أَنْتُمْ بِهَدِيَّتِكُمْ تَفْرَحُونَ -36
(Felemma cae süleymane kale etümidduneni bi malin fema ataniyellahü hayrum mimma ataküm bel entüm bi hediyyetiküm tefrahun)
27-Neml Suresi
36.Ayet
Mekke
19
379
(Elçilerin sözcüsü) Süleyman’ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: “Siz beni mal ile desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz? Oysa Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz.” Bunun üzerine gönderilen Süleymana vardığı vakıt siz, dedi: mal ile bana imdad mı ediyorsunuz? Bakın Allahın bana verdiği size verdiğinden daha iyi, hayır siz hediyyenize güveniyorsunuz Bunun üzerine gönderilen hediye Süleyman’a vardığı zaman, Süleyman dedi ki: “- Siz, bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Bakın, Allah’ın bana verdiği (mülk ve nübüvvet), size verdiğinden daha hayırlı ve faziletlidir. Doğrusu siz hediyenize güvenip ferahlık duyuyorsunuz. (Melikenin gönderdiği elçi) Süleyman´a gelince, O, «siz mal ile mi bana yardım ve destekte bulunmak istiyorsunuz ? (Oysa) Allah´ın bana verdiği (nîmetler) size verdiğinden daha hayırlıdır. Hayır, siz hediyenizle sevinip duruyorsunuz! Bunun üzerine vaktaki (o gönderilen hey´et) Süleymana geldi, (Süleyman) dedi ki: «Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? İşte Allahın bana verdiği (ni´metler ki onlar) size verdiğinden daha çok hayırlıdır. Belki siz hediyyenizle böbürlenirsiniz». Elçiler, Süleyman´a gelince Süleyman, bana dedi, mal göndererek yardım mı ediyorsunuz? Allah´ın bana verdikleri, sizin getirdiklerinizden daha da hayırlı, fakat siz, armağanınızla sevinir, övünürsünüz.
27-Neml Suresi

37.Ayet
Mekke

19
379
ارْجِعْ إِلَيْهِمْ فَلَنَأْتِيَنَّهُمْ بِجُنُودٍ لَا قِبَلَ لَهُمْ بِهَا وَلَنُخْرِجَنَّهُمْ مِنْهَا أَذِلَّةً وَهُمْ صَاغِرُونَ -37
(İrcı´ileyhim fe lene´tiyennehüm bi cünudil la kıbele lehüm biha ve le nuhricennehüm minha ezilletev ve hüm sağırun)
27-Neml Suresi
37.Ayet
Mekke
19
379
“Sen onlara dön. Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız.” Dön onlara, vallahi karşı gelemiyecekleri ordularla varırım da oradan kendilerini zilletler içinde hor, hakıyr oldukları halde çıkarırım (Ey heyet reisi, hediyelerinle) dön o padişaha (Belkıs’a) ve kavmine... VAllahi, karşı gelemiyecekleri ordularla varırım da, oradan (Sebe’den) kendilerini zilletler içinde hor oldukları halde çıkarırım.” Sen artık (getirdiğin hediyenle) onlara dön. Yemin ederim ki, karşı koyamıyacakları bir ordu ile kendilerine geleceğiz ve onları aşağılayıp rüsvay edilmiş bir halde zelil ve hakîr olarak (yurtlarından) çıkaracağız,» dedi. «Dön onlara. Andolsun önüne geçemeyecekleri ordularla onlara gelir, onları, hor ve hakîr oldukları halde, oradan çıkarırım». Dön, git onlara, öyle bir orduyla geleceğim ki karşı duramayacaklar ve oradan, hor hakir bir halde çıkaracağım onları, aşağılık bir hâle gelecek onlar.
27-Neml Suresi

38.Ayet
Mekke

19
379
قَالَ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَيُّكُمْ يَأْتِينِي بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَنْ يَأْتُونِي مُسْلِمِينَ -38
(Kale ya eyyühel meleü eyyüküm ye´tını bi arşiha kable ey ye´tunı müslimın)
27-Neml Suresi
38.Ayet
Mekke
19
379
Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?” Ey hey´et, dedi: kendileri teslim olarak bana gelmezden evvel o kadının tahtını bana kim getirir? (Sonra Süleyman, kavminin ileri gelenlerine şöyle) dedi: “- Ey seçkin topluluk! Onlar (Belkıs ve kavmi), bana müslüman olarak gelmezden önce onun (Belkıs’ın) tahtını hanginiz bana getirir?” Süleyman, «ey ileri gelenler! Bana teslimiyet gösterip gelmelerinden önce sizden hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir ?» dedi. (Süleyman) dedi: «Ey ileri gelenler, onun tahtını, kendilerinin bana müslüman olarak gelmelerinden evvel, hanginiz bana getirir»? Ey ulular dedi, onlar, bana teslîm olup gelmeden onun tahtını kim getirebilir bana?
27-Neml Suresi

39.Ayet
Mekke

19
379
قَالَ عِفْرِيتٌ مِنَ الْجِنِّ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَ ۖ وَإِنِّي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ أَمِينٌ -39
(Kale ıfrıtüm minel cinni ene atıke bihı kable en tekume mim mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın)
27-Neml Suresi
39.Ayet
Mekke
19
379
Cinlerden bir ifrit , ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi. Cinden bir ıfrit, ben, dedi: onu sana sen makamından kalkmazdan evvel getiririm ve her halde ben buna karşı kuvvetli bir emînim Cinlerden bir ifrît (kuvvetli ve becerikli olan biri şöyle) dedi: “ - Sen yerinden kalkmadan önce, ben o tahtı sana getiririm. Muhakkak onu taşımağa gücü yetib (onu) zayi etmiyen güvenilir bir kimseyim.” Cinlerden bir ifrit, «sen yeninden henüz kalkmadan ben onu sana getiririm. Ben elbette ona karşı hem güçlüyüm, hem de güvenilirimdir,» dedi. Cinden bir ifrit: «Sen makaamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Ben buna karşı her halde güvenilecek bir kuvvete mâlikim» dedi. Cinlerden bir ifrit, sen yerinden kalkmadan dedi, ben onu sana getiririm ve şüphe yok ki ben, elbette güvenilecek bir kuvvete sâhibim.
27-Neml Suresi

40.Ayet
Mekke

19
379
قَالَ الَّذِي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ ۚ فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هَٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ ۖ وَمَنْ شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ ۖ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ -40
(Kalellezı ındehu ılmüm minel kitabi ene atıke bihı kable ey yertedde ileyke tarfük felmma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbı li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbı ğaniyyün kerım)
27-Neml Suresi
40.Ayet
Mekke
19
379
Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.” Nezdinde kitabdan bir ılim bulunan zat ise: ben dedi: onu sana gözünü kırpmadan evvel getiririm, derken onu yanında duruyor görünce: bu rabbımın fazlından, dedi: beni imtihan için ki şükür mü edeceğim? Yoksa küfran mı? Her kim şükr ederse sırf kendi lehine eder, her kim de küfranda bulunursa şübhe yok ki rabbım ganiydir kerîmdir Kendinde ilâhî kitabdan bir ilim bulunan bir (melek) dedi ki; “-Ben gözünü kırpmadan önce onu sana getiririm.” Derken Süleyman, tahtı yanında duruyor görünce dedi ki; “- Bu, rabbimin fazlındandır; beni imtihan etmek içindir: Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım? Kim şükrederse, ancak kendi menfaatine şükreder; kim de nankörlük ederse, muhakkak ki rabbim onun şükrüne muhtaç değildir, ona yine de nimet verir.” Yanında kitaptan (az-çok) bilgisi bulunan biri ise şöyle dedi: «Sen gözünü açıp kapamadan onu sana getiririm» derken Süleyman onu (melikenin tahtını) yanında karar kılmış bir halde görünce dedi ki: «Bu, Rabbimin lütf-u kereminden (bana verilen bir nîmet) dir ki şükür mü edeceğim, nankörlükte mi bulunacağım diye beni deniyor. Tabiî kim şükrederse, o ancak kendi lehine şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse elbette Rabbim ganiy (=her şeyden müstağnidir, kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur; ama herkes O´na mutlaka muhtaç)dır. Kerîm (=iyilik ve ihsan sâhibi)dir. Nezdinde kitabdan bir ilim olan (zât). «Ben, dedi, gözün sana dönmeden (gözünü yumub açmadan) evvel onu sana getiririm». Vaktaki (Süleyman) onu yanında durur bir halde gördü, «Bu, dedi, Rabbimin fazl (-u lutf) ündendir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim, beni imtihan etdiği içindir (bu). Kim şükrederse kendi fâidesinedir. Kim de nankörlük ederse şübhe yok ki Rabbim (onun şükründen) tamamen müstağnidir, (hem O) hakkıyle kerem saahibidir». Kitaba âit bir bilgiye sâhib olansa ben dedi, gözünü yumup açmadan onu getiririm sana. Derken baktı ki taht yanında durmada, onu görünce bu dedi, Rabbimin lûtfundan, ihsânından, şükür mü edeceğim, nankör mü olacağım, beni sınamak istiyor. Fakat şükreden, mutlaka kendisini faydalandırmış olur ve nankörlük edene gelince hiç şüphe yok ki Rabbim, kullarından müstağnîdir, onlara karşı lütuf ve kerem sâhibidir.
27-Neml Suresi

41.Ayet
Mekke

19
379
قَالَ نَكِّرُوا لَهَا عَرْشَهَا نَنْظُرْ أَتَهْتَدِي أَمْ تَكُونُ مِنَ الَّذِينَ لَا يَهْتَدُونَ -41
(Kale nekkiru leha arşeha nenzur e tehtedı em tekunü minellezıne la yehtedun)
27-Neml Suresi
41.Ayet
Mekke
19
379
Süleyman, “Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı olacak?” dedi. Ona, dedi: tahtını başkalaştırın bakalım hakıkati tanıyacak mı? Yoksa tanımazlardan mı olacak? Süleyman dedi ki: “- Onun (Belkıs’ın) tahtını tanınmaz hale getirin; bakalım, tanıyacak mı, yoksa tanımıyanlardan mı olacak?” Süleyman, «tahtını ona tanıyamıyacağı hale sokun da bakalım onu tanıyabilecek mi, yoksa tanımayanlardan mı olacak?» dedi. (Süleyman) dedi ki: «Onun tahtını bilinmez şekle getirin. Bakalım (tanımıya) muvaffak olacak mı, yoksa muvaffak olamayacaklardan mı bulunacak»? Süleyman, tahtının şeklini değiştirin dedi, bakalım tanıyacak mı, tanımıyacak mı?
27-Neml Suresi

42.Ayet
Mekke

19
379
فَلَمَّا جَاءَتْ قِيلَ أَهَٰكَذَا عَرْشُكِ ۖ قَالَتْ كَأَنَّهُ هُوَ ۚ وَأُوتِينَا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمِينَ -42
(Felemma caet kıyle e hakeza arşük kalet keennehu hu ve utınel ılme min kabliha ve künna müslimın)
27-Neml Suresi
42.Ayet
Mekke
19
379
Belkıs gelince, “Senin tahtın böyle mi?” denildi. O da, “Sanki o! Fakat zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik” dedi. Binaenaleyh geldiğinde böyle mi senin tahtın? denildi, sanki o, maamafih bize ondan önce ılim verildi müsliman olduk dedi Vakta ki (Belkıs) geldi, ona denildi ki: “- Böyle mi senin tahtın?” (Belkıs şöyle) dedi: “- Sanki odur. Bununla beraber bize bu taht mucizesinden önce (peygamberliğine delâlet eden Hüdhüd mucizesi ile) ilim verildi ve müslüman olduk.” Melike gelince, «tahtın böyle mi idi ?» denildi. O da «onun gibi bir şey; bundan daha önce bize bilgi verilmişti; bizler de teslîm olmuş idik,» dedi. Artık (kadın) gelince ona (şöyle) denildi: «Senin tahtın böyle mi idi»? (Kadın) dedi: «Sanki bu, odur. Ondan evvel de bize ilim verilmişdi ve biz müslüman olmuşduk». Hükümdâr gelince, tahtın bu muydu dendi, o da ona pek benziyor zâten daha önce de Süleyman´ın peygamberliğini bilmiş, anlamıştık ve teslîm olmuştuk dedi.
27-Neml Suresi

43.Ayet
Mekke

19
379
وَصَدَّهَا مَا كَانَتْ تَعْبُدُ مِنْ دُونِ اللَّهِ ۖ إِنَّهَا كَانَتْ مِنْ قَوْمٍ كَافِرِينَ -43
(Ve saddeha ma kanet ta´büdü min dunillah inneha kanet min kavmin kafirın)
27-Neml Suresi
43.Ayet
Mekke
19
379
Daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. Çünkü o inkâr eden bir kavimden idi. Mukaddemâ Allahdan başka taptığı şeyler ona mâni´ olmuştu çünkü kâfir bir kavmden idi (Daha evvel Belkıs’ın) Allah’dan başka tapmış olduğu şey, müslüman olmasına engel olmuştu (yahut Süleyman, onu, daha önce Allah’dan başka taptığı şeyden alıkoydu, güneşe taptırmadı). Çünkü o, kâfirler kavminden idi. Melike´yi (bu teslimiyetten) alıkoyan, Allah´tan başka taptığı şeydi; çünkü o inkarcı bir milletten idi. (Hayır) Onun Allâhı bırakıb tapmakda devam etdiği şey kendisi (nin İslâm) ına mâni´ olmuşdu. Hakıykatde o, kâfirler gürûhundandı. Allah´ı bırakıp da kulluk ettiği şeyler, onu yoldan çıkarmıştı; şüphe yok ki o, kâfirler topluluğundandı.
27-Neml Suresi

44.Ayet
Mekke

19
379
قِيلَ لَهَا ادْخُلِي الصَّرْحَ ۖ فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً وَكَشَفَتْ عَنْ سَاقَيْهَا ۚ قَالَ إِنَّهُ صَرْحٌ مُمَرَّدٌ مِنْ قَوَارِيرَ ۗ قَالَتْ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي وَأَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمَانَ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ -44
(Kıyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarır kalet rabbi innı zalemtü nefsı ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemın)
27-Neml Suresi
44.Ayet
Mekke
19
379
Ona “köşke gir” denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi. Belkıs, “Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi. Köşke gir denildi ona, derken onu görünce derin bir su sandı ve paçalarından çemrendi, Süleyman, o dedi: mücellâ bir köşk, sırçadan, kadın ya rabb! dedi: hakıkaten ben evvel nefsime zulmetmişim, şimdi Süleymanın maıyyetinde teslim oldum Allaha, o rabbül´âlemine Ona (Belkıs’a şöyle) denildi: “- Saray’a gir.” (Süleyman tarafından yaptırılan sarayın giriş yerine, daha önce cam konulmuş olup altından su akıtılmakta olduğundan Belkıs) bunu görünce derin bir su zannetti ve (ıslanmasın diye) elbiselerini kaldırarak bacaklarından (bir miktar) açtı. Süleyman dedi ki:(Ey Belkıs bacaklarını ört) o, camdan yapılmış şeffaf bir saraydır. (Belkıs şöyle) dedi: “- Ey Rabbim, gerçekten ben (önceden) nefsime zulmetmişim. Şimdi Süleyman’ın beraberliğinde âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim olup müslüman oldum.” Ona, «köşke gir!» denildi. Melike köşkün (selâmlık kısmını) görünce onu derince büyük bir su (havuzu) sandı ve bacaklarını sıvadı. Süleyman, «o camdan kaplı bir salondur» dedi. Melike «Rabbim!» dedi, «doğrusu ben kendime haksızlık ettim ve artık Süleyman´la beraber âlemlerin Rabbı Allah´a teslîm oldum.» Ona denildi ki: «Köşke gir». (Kadın) onu görünce, derin bir su sandı, iki ayağını aç (ıb sıva) dı. (Süleyman): «O, dedi, Hakıykaten sırçadan ma´mul, düzeltilmiş (ve şeffaf) bir açıklıkdır». (Kadın): «Ey Rabbim, hakıykat ben kendime yazık etmişim. Süleymanın maiyyetinde aalemlerin Rabbi olan Allaha teslîm oldum (müslüman oldum.)» dedi. Ona, saraya gir dendi. Billûr döşemeyi görünce derin bir su sandı ve bacaklarını sıvadı. Süleyman, bu dedi, billûr döşenmiş düz bir sâha. Bunun üzerine o da Rabbim dedi, ben kendime zulmettim ve teslîm oldum Süleyman´la berâber âlemlerin Rabbi Allah´a.
27-Neml Suresi

45.Ayet
Mekke

19
380
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ فَإِذَا هُمْ فَرِيقَانِ يَخْتَصِمُونَ -45
(Ve le kad erselna ila semude ehahüm salihan enı´büdüllahe fe izahüm ferıkani yahtesımun)
27-Neml Suresi
45.Ayet
Mekke
19
380
Andolsun biz, “Allah’a kulluk edin” diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen iki grup olmuşlar. Celâlim hakkı için, Allaha ıbadet edin diye, Semûda da kardeşleri Salihi göndermiştik, derken bunlar iki fırka oldular çekişiyorlardı Gerçekten biz Semûd kavmine, Allah’a ibadet edin diye, kardeşleri Salih’i peygamber göndermiştik. Bir de baksın, onlar iki fırka olup çekişiyorlar (kimi mümin olmuş, kimi kâfir. Her biri hak üzere olduğunu iddia ediyor). And olsun ki, Semûd (kavmine) de Allah´a tapsınlar diye kardeşleri Salih´i (peygamber olarak) gönderdik. Fakat onlar, ansızın birbirleriyle sürtüşüp tartışan iki grup oluverdiler. Andolsun ki biz Semud (kavmin) e de, Allaha ibâdet edin diye, biraderleri Saalihi gönderdik. Bir de ne görsün, onlar birbirleriyle çekişir iki fırka (oldular). Ve andolsun ki biz, Semûd kavmine, Allah´a kulluk edin diye kardeşleri Sâlih´i göndermiştik. O zaman onlar, birbiriyle çekişen, birbirine düşmanlık eden iki fırkaya ayrılmışlardı.
27-Neml Suresi

46.Ayet
Mekke

19
380
قَالَ يَا قَوْمِ لِمَ تَسْتَعْجِلُونَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ ۖ لَوْلَا تَسْتَغْفِرُونَ اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ -46
(Kale ya kavmi lime testa´cilune bis seyyieti kablel haseneh lev la testağfirunellahe lealleküm türhamun)
27-Neml Suresi
46.Ayet
Mekke
19
380
Salih, onlara “Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? Merhamet edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!” ey benim kavmim! dedi: niçin haseneden önce seyyieyi iviyorsunuz? Ne olur Allaha istiğfar etseniz, belki rahmetine nâil olursunuz (Salih onlara şöyle) dedi: “- Ey benim kavmim! Niçin tevbeden önce azabı çabuk istiyorsunuz? Ne olur, Allah’dan mağfiret dileseniz, belki merhamet olunursunuz.” Sâlih, onlara: «Ey kavmim!» dedi, «neden iyilikten önce kötülüğü acele istiyorsunuz? Allah´tan bağışlanmanızı dileseniz a ; ola ki rahmete eriştirilirsiniz.» (Saalih) dedi ki: «Ey kavmim, niçin iyiden (ve güzelden) evvel çarçabuk kötüyü istiyorsunuz? Allahdan yarlığanmanızı istemeli değil misiniz? (Böyle yaparsanız) me´müldür ki esirgenirsiniz». Ey kavmim dedi, iyilikten önce ne diye çarçabuk kötülüğü istersiniz? Ne olur, Allah´tan yarlıganma dileseniz de merhamete lâyık olsanız.
27-Neml Suresi

47.Ayet
Mekke

19
380
قَالُوا اطَّيَّرْنَا بِكَ وَبِمَنْ مَعَكَ ۚ قَالَ طَائِرُكُمْ عِنْدَ اللَّهِ ۖ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ تُفْتَنُونَ -47
(Kalüt tayyerna bike ve bi mem meak kale tairuküm ındellahi bel entüm kavmün tüftenun)
27-Neml Suresi
47.Ayet
Mekke
19
380
Onlar, “Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. Salih, “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında (yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz” dedi. Biz, sen ve maıyyetindekiler ile teşe´üm ettik dediler, sizin dedi: şeâmetinizin sebebi Allaha ma´lûm doğrusu siz öyle bir kavmsiniz ki imtihan olunuyorsunuz (Onlar peygambere) dediler ki: “- Biz, sen ve beraberindekilerle (müminlerle) uğursuzluğa uğradık, (başımıza çeşitli musibetler geldi)”. Salih onlara şöyle dedi: “- Size gelen uğursuzluk, Allah katında takdir edilmiştir. Doğrusu siz, imtihana çekilen bir kavimsiniz.” Kavmi ona: «Biz seninle ve beraberinde bulunanlar sebebiyle uğursuzluğa uğradık» dediler. O da. «sizin uğursuzluğunuz Allah yanında (kötü amelinizden dolayı)dır. Hayır, siz ciddi bir imtihandan geçiriliyorsunuz!» dedi. Dediler: «Senin yüzünden ve maiyyetinde bulunan kimseler (mü´minler) yüzünden uğursuzluğa uğradık». (Saalih de:) «Sizin (bütün) amel (ve hareketler) iniz Allah nezdinde (gizli değildir, yazılı) dır. Belki siz imtihaana çekilmekde olan bir kavmsiniz» dedi. Biz dediler, seninle ve yanında bulunanlarla uğursuzluğa uğramadayız. O, uğradığınız uğursuzluk, Allah katından gelmede; hattâ siz, sınanmakta olan bir topluluksunuz dedi.
27-Neml Suresi

48.Ayet
Mekke

19
380
وَكَانَ فِي الْمَدِينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ -48
(Ve kane fil medıneti tis´atü rahtıy yüfsidune fil erdı ve la yuslihun)
27-Neml Suresi
48.Ayet
Mekke
19
380
Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı. Şehirde dokuz çete vardı, hep Arzda fesad yaparlar, salâha yaramazlardı O (Semûd kavminin bulunduğu Hicr adlı) şehirde dokuz kimse vardı ki, bunlar yeryüzünde fesad çıkarıyorlar, iyiliğe yanaşmıyorlardı. O şehirde dokuz kişilik bir (fesâdçı) grubu bulunuyordu ki onlar yeryüzünde fesâd çıkarıp barış ve düzenden yana olmuyorlardı. O şehirde (düşman) dokuz erkek vardı ki bunlar yer (yüzün) de fesâd çıkarıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı. Şehirde dokuz kişi vardı ki yeryüzünde bozgunculuk ediyorlar, düzene hiç yanaşmıyorlardı.
27-Neml Suresi

49.Ayet
Mekke

19
380
قَالُوا تَقَاسَمُوا بِاللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُ وَأَهْلَهُ ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ -49
(Kalu tekasemu billahi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme le nekullenne li veliyyihı ma şehidna mehlike ehlihı ve inna le sadikın)
27-Neml Suresi
49.Ayet
Mekke
19
380
Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: “Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz, sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle doğru söyleyenleriz’, diyeceğiz.” Allaha yeminleşerek kavlettiler, and olsun ona ve ehline bir gece baskını yapalım, sonra da veliysine: yemîn edelim biz onun helâkine şâhid olmadık diyelim, şübhesiz sözümüz sözdür, sadıkızdır dediler Allah’a yeminleşerek şöyle dediler: “ - Salih’e ve ailesine (kendisine iman edenlere) muhakkak bir gece baskını yapalım (onları öldürelim), sonra geride kalan akrabasına yeminle diyelim ki, biz onun ehlinin helâkinde bulunmadık, gerçekten biz doğru söyliyenleriz.” O (fesâdçılar) kendi aralarında yemin edip dediler ki: «Ona ve ailesine bir gece baskınında bulunalım, sonra da ona sahip çıkan yakınına, ailesinin yok edilmesine şâhid olmadık ve elbette bizler doğru kimseleriz, diyelim.» (Birbirine), Allah (adı) ile andlaşarak, dediler ki: «Ona ve ehline herhalde bir gece baskın yapalım (hepsini öldürelim). Sonra da velîsine: — andolsun biz o aailenin helakinde haazır değildik. Şübhesiz ki biz (bu sözümüzde) elbette saadıklarız, diyelim»! Allah adına, aralarında yemîn ederek dediler ki: Bir gece Sâlih´i de, âilesini de öldürelim, sonra velîsine, onu öldürmediğimiz gibi öldüreni de bilmiyoruz ve şüphe yok ki doğru söylüyoruz deriz.
27-Neml Suresi

50.Ayet
Mekke

19
380
وَمَكَرُوا مَكْرًا وَمَكَرْنَا مَكْرًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -50
(Ve mekeru mekrav ve mekerna mekrav ve hüm la yeş´urun)
27-Neml Suresi
50.Ayet
Mekke
19
380
Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu. Böyle bir mekir kurdular, halbuki haberleri yok biz de bir mekir kurmuştuk Böyle bir hile kurdular. Biz de, onların haberi olmadan hilelerinin cezasını verdik (kendilerini helâk ettik). Onlar, bir hile ve düzen plânladılar, biz de onlar farkında değilken hilelerini başlarına geçirerek bir plân kurduk. Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de, kendilerinin haberleri olmadan, onların plânlarını altüst ediverdik. Onlar, bir düzendir kurdular, biz de düzenlerine bir cezâdır verdik, fakat onlar, anlamıyorlardı bunu, haberleri bile yoktu bundan.
27-Neml Suresi

51.Ayet
Mekke

19
380
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ -51
(Fenzur keyfe kane akıbetü mekrihim enna demmernahüm ve kavmehüm ecmeıyn)
27-Neml Suresi
51.Ayet
Mekke
19
380
Bak, onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk ettik. Şimdi bak! mekirlerinin akıbeti nasıl oldu? Kendileri ve kavimlerini toptan tedmir ediverdik Ey Rasûlüm, şimdi bak ki, hilelerinin akıbeti nasıl oldu!... Hem (o imansızların) kendilerini, hem de kavimlerini toptan helâk ettik. Onların hile ve düzeninin sonuna bir bak! Doğrusu onları ve kavimlerinin hepsini yok edip (ülkelerinin) altını üstüne getirdik. İşte bak, O tuzaklarının aakıbeti nice oldu! Çünkü biz onları da, kavmlerini de toptan helak etdik. Düzenlerinin sonucu ne oldu, bak da gör; şüphe yok ki biz, onları da, topluluklarını da tamâmıyla helâk ettik.
27-Neml Suresi

52.Ayet
Mekke

19
380
فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةً بِمَا ظَلَمُوا ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ -52
(Fe tilke büyutühüm haviyetem bima zalemu inne fı zalike le ayetel li kavmiy ya´lemun)
27-Neml Suresi
52.Ayet
Mekke
19
380
İşte zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret vardır. Daha: evleri çökmüş zulümleri yüzünden bomboş, şübhe yok bunda ılim şanından olan bir kavm için ıbret alacak bir âyet var İşte küfürleri yüzünden çökmüş, harabeye dönmüş evleri! Muhakkak ki bunda, kudretimizi bilen bir kavim için ibret alacak bir alâmet var. İşte zulmettiklerine karşılık çatısı çökük evleri!. Şüphesiz ki bunda bilen bir millet için (ibret alınacak) belge ve öğüt vardır. İşte zulümetmeleri yüzünden çökmüş, ıpıssız kalmış evleri (nin ankaazı)! Şübhe yok ki bilecek bir kavm için bunda (ibret verici) bir nişane vardır. İşte zulümleri yüzünden bomboş kalmış evleri; şüphe yok ki bunda, bilen topluluğa bir delil var.
27-Neml Suresi

53.Ayet
Mekke

19
380
وَأَنْجَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ -53
(Ve enceynellezıne amenu ve kanu yettekun)
27-Neml Suresi
53.Ayet
Mekke
19
380
İman edip Allah’a karşı gelmekten sakınmakta olanları ise kurtardık. Halbuki iyman edip korunur olanları necata çıkardık Halbuki iman edip de küfürden sakınanları kurtardık. İmân edenleri kurtardık. Bunlar (Allah´tan) korkup (kötülüklerden) sakınanlar idi. İman edib de (fenâlıkdan) sakınır olanları biz (dâima) kurtardık. Ve inanıp çekinenleri kurtardık biz.
27-Neml Suresi

54.Ayet
Mekke

19
380
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَأَنْتُمْ تُبْصِرُونَ -54
(Ve lutan iz kale li kavmihı ete´tunel fahışete ve entüm tübsırun)
27-Neml Suresi
54.Ayet
Mekke
19
380
Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre, o çirkin işi mi yapıyorsunuz?” Lûta da risalet verdik, o vakıt ki kavmine demişti: siz gözünüz göre göre o fuhşu yapacaksınız ha? Lût’a da peygamberlik verdik. Kavmine şöyle demişti: “- Gözünüz göre göre (bilerek) hâlâ o kötülüğü yapacak mısınız? Lût´u da (kavmine peygamber gönderdik). Hani o, kavmine, «görüp bildiğiniz halde bu gibi hayasızlığı mı işleyeceksiniz, öyle mi ? Luuta da (peygamberlik vermişdik). O zaman kavmine (öyle) demişdi: «Siz gözünüz göre göre haalâ o kötülüğü yapacak mısınız»? Ve Lût´u da göndermiştik de o zaman, kavmine demişti ki: Çirkin bir iş işlemedesiniz ve siz de onun çirkinliğini görüyorsunuz.
27-Neml Suresi

55.Ayet
Mekke

19
380
أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَاءِ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ -55
(E inneküm le te´tuner ricale şehvetem min dunin nisa´ bel entüm kavmün techelun)
27-Neml Suresi
55.Ayet
Mekke
19
380
“Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz.” Sahi siz kadınları bırakıp şehvet için mutlak erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz ne yaptığınızı bilmez bir kavmsiniz Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle mutlaka erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz, ne yaptığınızı bilmez bir kavimsiniz. Kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere mi gidiyorsunuz ? Hayır siz (ne yaptığını) bilmeyen bir milletsiniz» dedi. «Gerçek, siz kadınları bırakıb da şehvetle mutlakaa erkeklere yanaşacak mısınız? Hayır, siz beyinsizlikde (ahmaklıkda) devam edegelen bir kavmsiniz». Kadınları bırakıp da şehvetle erkeklerle mi temâs edeceksiniz, hattâ siz, bilgisiz bir topluluksunuz.
27-Neml Suresi

56.Ayet
Mekke

19
381
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَخْرِجُوا آلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْ ۖ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ -56
(Fe ma kane cevabe kavmihı illa en kalu ahricu ale lutım min karyetiküm innehüm ünasüy yetetahherun)
27-Neml Suresi
56.Ayet
Mekke
19
381
Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış(!)” Buna kavminin cevabı sade şu olmuştu: çıkarın şu Lût ailesini memleketinizden, çünkü onlar çok temizlik taslar kimseler, demişlerdi Buna karşı , kavminin cevabı ancak şu olmuştur: “- Lût âilesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar (bizim yaptığımız işten son derece sakınıp) temizliğe gayret eden insanlardır.” Bu uyarıya karşı milletinin cevabı sadece şu olmuştu : «Lût ailesini kasabanızdan çıkarın ; çünkü onlar fazlaca temizlenip arınmaya özenen insanlardır.» (Buna karşı) kavminin cevâbı: «Luut haanedânını memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temizliğe zorlar insanlardır» demelerinden başka (bir şey) olmadı. Kavminin cevâbı, Lût´u ve soyunu şehrinizden çıkarın, hiç şüphe yok ki onlar, temizliğe pek düşkün bir topluluk sözünden başka bir söz değildi.
27-Neml Suresi

57.Ayet
Mekke

19
381
فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَاهَا مِنَ الْغَابِرِينَ -57
(Fe enceynahü ve ehlehu illemraetehu kaddernaha minel ğabirın)
27-Neml Suresi
57.Ayet
Mekke
19
381
Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helâk olmasını takdir ettik. Bunun üzerine onu ve ehlini necâta çıkardık ancak karısını kalanlardan takdir etmiştik Bunun üzerine biz de Lût’u ve âilesini kurtardık; ancak karısını geride kalanlardan (helâke uğrayanlardan) takdir ettik. Biz, Lût´u da, ailesini de kurtardık ; ancak karısını değil, onu geride kalıp (yok edilecekler) arasında takdîr ettik. Bunun üzerine biz de hem onun, hem geri kalanlardan olmasını takdîr etdiğimiz karısından, başka bütün haanedânını kurtardık. Derken, onu ve âilesini kurtardık, ancak karısını kurtarmadık, onun, geri kalanlarla kalmasını takdîr etmiştik.
27-Neml Suresi

58.Ayet
Mekke

19
381
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ -58
(Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın)
27-Neml Suresi
58.Ayet
Mekke
19
381
Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kötüydü! Ve onların üzerlerine öyle bir yağmur yağdırmıştık ki ne kötüdür o münzerîn yağmuru? Onların üzerine öyle (taştan ibaret) bir yağmur yağdırdık ki!... O korkutulup da iman etmiyenlerin yağmuru ne kötüdür!... Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. O uyarılanların yağmuru ne kötüdür! Onların üstüne öyle bir yağmur yağdırdık ki... Ne kötü idi inzâr edilenlerin yağmuru! Ve onlara öylesine bir yağmur yağdırdık ki, korkutulanlara yağan yağmur, ne de kötü yağmurdur.
27-Neml Suresi

59.Ayet
Mekke

19
381
قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ وَسَلَامٌ عَلَىٰ عِبَادِهِ الَّذِينَ اصْطَفَىٰ ۗ آللَّهُ خَيْرٌ أَمَّا يُشْرِكُونَ -59
(Kulil hümdü lillahi ve selamün ala ıbadihillezınastafa allahü hayrun emma yüşrikun)
27-Neml Suresi
59.Ayet
Mekke
19
381
(Ey Muhammed!) De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı? De ki hamd Allaha, bir de selâm ıstıfa buyurduğu kullarına Allah mı hayırlı yoksa müşriklerin şirk koştukları mı? Ey Rasûlüm de ki: Hamd olsun Allah’a, selâm olsun O’nun seçtiği peygamber kullarına... Allah mı hayırlı, yoksa (Mekke müşriklerinin ibadet edip Allah’a) ortak koştukları putlar mı? De ki, hamd Allah´a, selâm da Allah´ın seçip beğendiği kullarına olsun. Allah mı daha hayırlıdır, yoksa (sapıkların) ortak koştukları mı ? De ki: «Hamd olsun Allaha, selâm olsun Onun beğenib seçdiği kullarına. Allah mı hayırlı, yoksa (kâfirlerin Ona) ortak tutageldikleri nesneler mi»? De ki: Hamd Allah´a ve esenlik, seçtiği kullarına; Allah mı daha hayırlıdır, ona şirk koştukları şeyler mi?
27-Neml Suresi

60.Ayet
Mekke

19
381
أَمَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَأَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا بِهِ حَدَائِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍ مَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُنْبِتُوا شَجَرَهَا ۗ أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَ -60
(Emmen halekas semavati vel erda ve enzele leküm mines semai maa fe embetna bihı hadaika zate behceh ma kane leküm en tümbitu şeceraha e ilahüm meallah bel hüm kavmüy ya´dilun)
27-Neml Suresi
60.Ayet
Mekke
19
381
Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Hayır, onlar (Allah’a) eş tutan bir kavimdir. Yoksa Gökleri ve Yeri yaratıp sizin için Semâdan bir su indiren mi? Bir su ki indirip de onunla gözler gönüller açan hadîkalar bitirmekteyiz, siz onların ağacını bitiremezdiniz, bir tanrı mı var Allahla beraber? Hayır onlar sapkınlık ediyorlar Yoksa, gökleri ve yeri yaratıp da sizin için gökten bir yağmur indiren mi? Bir su ki, biz onunla, sizin bir ağacını bitiremiyeceğiniz güzel manzaralı bağ ve bahçeler bitirmişizdir. Allah ile beraber bir ilâh mı var? Hayır, onlar hakdan ayrılan bir kavimdirler. (Onlar mı) yoksa gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi (daha hayırlıdır) ? Ki o su ile göz ve gönül açan güzel bahçeler yetiştirdik. Oysa siz onun bir ağacını bile bitirecek (güce sahip) değilsiniz. Allah ile beraber başka bir tanrı mı ?! Hayır, onlar doğru yoldan sapan bir millettir. «(O nesneler mi,) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökden sizin için su indiren mi»? (Öyle, bir su ki) biz onunla sizin (bir) ağacını (bile) bitiremeyeceğiniz nice güzel bağçelerin nebatını bitirmişizdir. Allah ile beraber bir Tanrı ha? Hayır, onlar sapıklıkda devam eden bir güruhdur. Gökleri ve yeryüzünü yaratan ve size gökten yağmur yağdıran mı hayırlı? Biz, o yağmurla, ağacını bile bitiremiyeceğiniz nice güzelim bahçelerdeki nebatları bitirmedeyiz; Allah´la berâber bir başka mâbut var mı? Hayır, siz, yoldan sapmış kişilersiniz.
27-Neml Suresi

61.Ayet
Mekke

19
381
أَمَّنْ جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَالَهَا أَنْهَارًا وَجَعَلَ لَهَا رَوَاسِيَ وَجَعَلَ بَيْنَ الْبَحْرَيْنِ حَاجِزًا ۗ أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -61
(Emmen ceallel erda kararav ve cealle hılaleha enharav ve ceale leha ravasiye ve ceale beynel bahrayni haciza e ilahüm meallah bel ekseruhüm la ya´lemun)
27-Neml Suresi
61.Ayet
Mekke
19
381
Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor! Yoksa Arzı bir karargâh kılıp aralarında ırmaklar akıtan ve onun için oturaklı dağlar yapıp iki deniz arasına bir hâciz koyan mı? Bir tanrı mı var Allahla beraber? Hayır ekserîsi ılim ehli değiller Yoksa, arzı bir mesken yapıp da ortasından ırmaklar akıtan, ona âid sabit dağlar yaratan ve iki denizin ortasına (acı ve tatlı suları birbirine karışmamak için) bir engel koyan mı (hayırlı)? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Hayır, onların çoğu tevhidi bilmezler. Yoksa yeri oturmaya uygun yaratan, aralarında ırmaklar meydana getiren; ona (denge sağlayıcı) dağlar sunan ve iki deniz arasında bir engel koyan mı ? Allah ile beraber başka bir tanrı mı ?! Hayır, onların çoğu (gerçeği) bilmezler. (O nesneler mi,) yoksa yeri bir karargâh yapan, aralarından ırmaklar akıtan, ona haas ve sabit dağlar kuran, iki denizin arasına bir perde koyan mı? Allah ile beraber bir Tanrı ha? Hayır, onların çoğu (tevhîdi) bilmiyorlar. Yoksa yeryüzünü, karâr edilecek bir sâha olarak yaratan ve yerin üstünden ırmaklar akıtan ve orada sağlam dağlar halkeden ve iki denizin arasına bir sınır çeken mi hayırlı? Allah´la berâber bir başka mâbut var mı? Hayır, onların çoğu bilmez.
27-Neml Suresi

62.Ayet
Mekke

19
381
أَمَّنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاءَ الْأَرْضِ ۗ أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ ۚ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ -62
(Emmey yücıbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec´alüküm hulefael ard e ilahüm meallah kalılem ma tezekkerun)
27-Neml Suresi
62.Ayet
Mekke
19
381
Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! Yoksa, sıkılan kendisine duâ ettiği zaman ona icabet edip fenalığı açan ve size Arzın halifeleri kılan mı? Bir tanrı mı var Allahla beraber? Siz pek az düşünüyorsunuz Yoksa, sıkıntıya düşen kimse, dua ettiği zaman, onun duasını kabul edip fenalığı gideren, sizi yeryüzünün sakinleri kılan mı, (hayırlı)? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Siz pek az düşünüyorsunuz. Yoksa darda kalıp da duâ ettiğinde duasına olumlu cevap veren ; üzüntü ve sıkıntıyı açıp gideren ve sizi yeryüzünde öncekilerin yerine geçirip söz sahibi kılan mı ? Allah ile beraber başka bir tanrı mı ?! Ne de az düşünüyorsunuz! Yoksa bunalmışa, kendisine düâ (ve iltica) etdiği zaman, icabet eden, fenalığı gideren, sizi yer (yüzünün) hükümdarları kılan mı? Allah ile beraber bir Tanrı ha? Siz ne kıt düşünüyorsunuz! Yoksa darda kalana, duâ ettiği zaman icâbet eden ve kötülüğü gideren ve sizi, yeryüzüne sâhip kılan mı hayırlı? Allah´la berâber bir başka mâbut var mı? Ne de az düşünmedesiniz.
27-Neml Suresi

63.Ayet
Mekke

19
381
أَمَّنْ يَهْدِيكُمْ فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَنْ يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۗ أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ ۚ تَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ -63
(Emmey yehdıküm fı zulümatil berri vel bahri ve mey yursilür riyaha büşram beyne yedey rahmetih e ilahüm meallah tealellahü amma yüşrikun)
27-Neml Suresi
63.Ayet
Mekke
19
381
Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir. Yoksa o kara ve deniz karanlıklarında size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi? Bir tanrı mı var Allahla beraber? Yüksek, çok yüsek Allah onların şirk koştuklarından Yoksa, (yola çıktığınız zaman) karaların ve denizlerin karanlıklarında size yol gösteren ve selâmete çıkaran, yağmurunun önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Allah, onların (putperestlerin) ortak koştukları şeylerden çok yücedir, münezzehtir. Yoksa kara ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin hemen önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi ? Allah ile beraber başka bir tanrı mı ?! Allah onların ortak koştuklarından çok yücedir. Yahud o kara ve denizlerin karanlıkları içinde sizin yolunuzu doğrultmakda, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci göndermekde olan mı? Allah ile beraber bir Tanrı ha? Allah onların katdıkları ortaklardan çok yüce, çok münezzehdir. Yoksa karanın ve denizin karanlıklarında sizi doğru yola sevkeden ve rahmetinden önce müjde olarak rüzgârları yollayan mı hayırlı? Allah´la berâber bir başka mâbut var mı? Yücedir, münezzehtir Allah, onların şirk koştuklarından.
27-Neml Suresi

64.Ayet
Mekke

19
382
أَمَّنْ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَمَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۗ أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ ۚ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -64
(Emmey yebdeül halka sümme yüıydühu ve mey yerzükuküm mines semai vel ard e ilahüm meallah kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn)
27-Neml Suresi
64.Ayet
Mekke
19
382
Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.” Yoksa halkı ibtida yaratıp duran sonra onu iade edecek olan ve size Gökten ve Yerden rızık veren mi? Bir tanrı mı var Allahla beraber? De ki haydin getirin bürhanınızı sadıksanız Yoksa, halkı yaratıp duran, (öldükten) sonra onu iade edecek (diriltecek) olan, size gökten (yağmurla) ve yerden (nebatla) rızık veren mi (hayırlı, yahut ortak koştukları putlar mı)? Allah ile beraber bir ilâh mı var? De ki: “- (Ey Müşrikler) eğer Allah’la beraber bir takım ilâhlar vardır.” sözünüzde doğru iseniz, delilinizi getirin bakalım! Yoksa halkı yaratmaya başlayıp devam eden, sonra da onu (öldürdükten sonra) yeniden çevirip var kılan ; gökten ve yerden size rızık veren mi ? Allah ile beraber başka bir ilâh mı ?! De ki: Eğer doğrulardan iseniz haydi delil ve belgenizi getirin. Yahud halkı dâima yaratmakda olan, sonra onu iade edecek olan ve sizi gökden ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir Tanrı ha? De ki: «Eğer (Allaha ortak koşmada) saadık (ve samîmi) kimselerseniz getirin hüccetinizi»! Yoksa dâimâ halkı yaratıp duran, sonra da yeniden halkeden ve sizi, gökten ve yeryüzünden rızıklandıran mı hayırlı? Allah´la berâber bir başka mâbut var mı? De ki: Gösterin delillerinizi doğru söylüyorsanız.
27-Neml Suresi

65.Ayet
Mekke

19
382
قُلْ لَا يَعْلَمُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ ۚ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ -65
(Kul la ya´lemü men fis semavati vel erdıl ğaybe illellah ve ma yeş´urune eyyane yüb´asun)
27-Neml Suresi
65.Ayet
Mekke
19
382
De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.” De ki: Göklerde ve Yerde Allahdan başka kimse gaybi bilmez, onlar da ne zaman ba´solunacaklarını bilmezler (Ey Rasûlüm), de ki: “- Göklerde ve yerde olan kimse gaybı bilmez; ancak Allah bilir.” Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah´tan başka kimse bilmez ve onlar da ne zaman diriltilip kaldırılacaklarının bilincinde değillerdir. Hayır, onların Âhiret hakkındaki bilgisi kıt ve yetersizdir. Hayır, Âhiret hakkında (devamlı) şüphe içindedirler. Hayır, onlar Âhiret´ten yana (o hususta) kördürler. De ki: «Göklerde ve yerde ğaybı Allahdan başka kimse bilmez. Onlar da ne zaman diriltileceklerini bilmezler. De ki: Göklerde ve yeryüzünde bulunanların hiçbiri, gizli şeyi bilemez, ancak Allah bilir ve onlar da ne vakit tekrar diriltileceklerini bilemezler
27-Neml Suresi

66.Ayet
Mekke

19
382
بَلِ ادَّارَكَ عِلْمُهُمْ فِي الْآخِرَةِ ۚ بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِنْهَا ۖ بَلْ هُمْ مِنْهَا عَمُونَ -66
(Belid darake ılmühüm fil ahırati bel hüm fı şekkim minha bel hüm minha amıun)
27-Neml Suresi
66.Ayet
Mekke
19
382
Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile) onlara peş peşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana kördürler. Fakat Âhıret hakkında ılimleri tevalî etmekte fakat onlar ondan bir şekk içindedirler, daha doğrusu onlar ondan kördürler Fakat âhiretin olacağına dair kendilerine (peygamberler vasıtasıyla) arka arkaya ilim ulaşmaktadır. Doğrusu onlar bundan şüphe içerisindedirler, daha doğrusu onlar, âhiretten yana kördürler (delillerini anlıyamazlar). De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah´tan başka kimse bilmez ve onlar da ne zaman diriltilip kaldırılacaklarının bilincinde değillerdir. Hayır, onların Âhiret hakkındaki bilgisi kıt ve yetersizdir. Hayır, Âhiret hakkında (devamlı) şüphe içindedirler. Hayır, onlar Âhiret´ten yana (o hususta) kördürler. Hayır, onların bilgileri âhiret hakkında (ki bilgiye kadar uzanıb) erişememişdir. Hayır, onlar bundan şek (ve şübhe) içindedirler. Hayır, onlar bundan kördürler. Hayır, onların bilgileri, bu dünyâdayken, âhirete ulaşamaz; hayır, onlar, âhiret hakkında şüphe içindedir; hayır, onlar âhiret husûsunda kördür.
27-Neml Suresi

67.Ayet
Mekke

19
382
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَإِذَا كُنَّا تُرَابًا وَآبَاؤُنَا أَئِنَّا لَمُخْرَجُونَ -67
(Ve kalellezıne keferu e iza künna türabev ve abaüna einna le muhracun)
27-Neml Suresi
67.Ayet
Mekke
19
382
İnkâr edenler dediler ki: “Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi (diriltilip) çıkarılacağız?” Ve o küfredenler şöyle dediler: bir toprak olduğumuz vakıt mı biz ve atalarımız? Hakıkaten bizler mutlak çıkarılacak mıyız? Kâfir olanlar şöyle dediler: “- Biz ve babalarımız toprak olduğumuz vakit mi, sahiden biz mi (kabirlerimizden diriltilip) çıkarılacağız? O küfredenler dediler ki: «Biz ve babalarımız toprak olduğumuz vakit mi, cidden bizler (kabirlerimizden diriltilip) çıkarılacak mıyız?!» Küfr (ve inkâr) edenler dedi (ler) ki: «Biz ve atalarımız birer toprak oldukdan sonra mı, hakıykaten biz mi mutlakaa (kabirlerinden) çıkarılanlar (tekrar diriltilecekler olacağız)»? Ve kâfir olanlar, derler ki: Biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra mı mezarlarımızdan çıkarılacağız?
27-Neml Suresi

68.Ayet
Mekke

19
382
لَقَدْ وُعِدْنَا هَٰذَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا مِنْ قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ -68
(Le kad vüıdna haza nahnü ve abaüna min kablü in haza illa esatıyrul evvelın)
27-Neml Suresi
68.Ayet
Mekke
19
382
“Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.” Yemin ederiz ki bu bize de va´dolundu bundan evvel atalarımıza da, bu, eskilerin esatîrinden başka bir şey değil Yemin ederiz ki, bu dirilme işi hem bize, hem bizden önce atalarımıza da vaad olundu. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değil...” «And olsun ki, bu bize ve daha önce babalarımıza da söylenegelen bir tehdittir; bu ancak eskilerin (uydurdukları) masallardır.» «Andolsunki (şimdi) bu tehdîd bize (yapıldığı gibi) daha önce atalarımıza da yapılmışdır. Bu, evvelkilerin düzme yalanlarından başka (bir şey) değildir». Andolsun ki bu, bize de vaadedilmiştir, daha önce atalarımıza da vaadedilmişti; fakat bu, gelip geçenlere âit bir masal ancak.
27-Neml Suresi

69.Ayet
Mekke

19
382
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ -69
(Kul sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mücrimın)
27-Neml Suresi
69.Ayet
Mekke
19
382
De ki: “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.” De ki; hele, Arzda bir gezinin de bakın mücrimlerin akıbeti nasıl olmuş? (Ey Rasûlüm, Mekke halkına) de ki: “- Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın, günahkârların akıbeti nasıl olmuş!...” De ki: Yeryüzünde bir gezin de o suçlu günahkârların sonunun ne olduğunu bir görün. De ki: «Yerde gezin (dolaşın) da günahkârların sonu nice olmuşdur, görün». De ki: Gezin yeryüzünde de bakın, görün, ne olmuş mücrimlerin sonu.
27-Neml Suresi

70.Ayet
Mekke

19
382
وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُنْ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ -70
(Ve la tahzen aleyhim ve la tekün fı daykım mimma yemkürun)
27-Neml Suresi
70.Ayet
Mekke
19
382
Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme. Ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirlerden bir darlığa da düşme (Ey Rasûlüm, inkârlarından ve yüz çevirmelerinden dolayı) onlara karşı mahzun olma ve yaptıkları hilelerden ötürü bir sıkıntıya düşme. Ve artık (ey Peygamber! Bu inkâr ve inatlarından dolayı) onlara karşı (onlardan yana) üzüntü çekme ve plânladıkları hile ve düzenden de sıkıntıya kapılma. (Habîbim) onlara karşı tasalanma. Kurmakda oldukları tuzaklardan dolayı da darlıkda olma. Ve üzülme onlar için ve daralma kurdukları düzenlerden.
27-Neml Suresi

71.Ayet
Mekke

19
382
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -71
(Ve yekulune meta hazel va´dü in küntüm sadikıyn)
27-Neml Suresi
71.Ayet
Mekke
19
382
Onlar, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar. Bir de ne zaman bu va´d gerçek iseniz? diyorlar Bir de şöyle diyorlar: “- (Azabla bizi korkuttuğunuz) bu vaad ne zaman? Sözünüzde doğru kimselerseniz söyleyin.” Derler ki, doğrulardan iseniz bu va´diniz (tehdidiniz) ne zaman ? Onlar: «Bu va´d (ve tehdîd) in (tahakkuku) ne zaman? Doğrucu kimselerseniz (söyleyin)» derler. Ve derler ki: Bu vait, ne vakit yerine gelecek doğru söylüyorsanız.
27-Neml Suresi

72.Ayet
Mekke

19
382
قُلْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ رَدِفَ لَكُمْ بَعْضُ الَّذِي تَسْتَعْجِلُونَ -72
(Kul asa ey yekune radife leküm ba´dullezı testa´cilun)
27-Neml Suresi
72.Ayet
Mekke
19
382
De ki: “Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.” De ki: «belki o ivdiğinizin bir kısmı ensenize binmiş bulunuyor» De ki: “- Çarçabuk gelmesini istediğiniz azabın bir kısmı (yakında Bedir savaşında) size ulaşmak üzeredir.” De ki: O acele istediğiniz şeyin (azâbın) bir kısmı belki size yaklaşıp ensenize yapışmak üzeredir. De ki: «Çabucak (gelmesini) istemekde olduğunuz (o azâb) ın bir kısmı ensenize binmek üzeredir». De ki: Çarçabuk gelip çatmasını dilediğiniz o azâbın birazcığı neredeyse gelmek üzere size.
27-Neml Suresi

73.Ayet
Mekke

19
382
وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ -73
(Ve inne rabbeke le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekserahüm la yeşkürun)
27-Neml Suresi
73.Ayet
Mekke
19
382
Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler. Ve her halde rabbın insanlara karşı mutlak bir fazıl sahıbidir ve lâkin onların ekserisi şükretmezler Muhakkak ki, senin Rabbin insanlara karşı bir ihsan sahibidir. Fakat, onların çoğu şükretmezler. Ve şüphesiz ki Rabbın, insanlara karşı lütuf, iyilik ve ihsan sahibidir ; ne var ki onların çoğu şükretmezler. Şüphesiz ki senin Rabbin insanlara karşı (mutlak) bir fazl (-u kerem) saahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler. Ve şüphe yok ki Rabbin, insanlara lütuf ve ihsân sâhibidir, fakat çoğu şükretmez.
27-Neml Suresi

74.Ayet
Mekke

19
382
وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ -74
(Ve inne rabbeke le ya´lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu´linun)
27-Neml Suresi
74.Ayet
Mekke
19
382
Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir. Halbuki sîneleri ne gizliyor ve ne i´lân ediyorlar rabbın her halde hepsini biliyor Şüphe yok ki, senin Rabbin, kalblerinin gizlediği kini ve açıkladıkları küfrü tamamen biliyor. Hem gerçekten Rabbın, onların göğüslerinde neleri gizlediklerini ve neleri açığa vurduklarını elbette bilir. Senin Rabbin, Onların sînelerinin saklamakda olduklarını da, açıklayageldiklerini de muhakkak biliyor. Ve şüphe yok ki Rabbin, gönüllerinde gizlediklerini de bilir elbette, açığa vurduklarını da.
27-Neml Suresi

75.Ayet
Mekke

19
382
وَمَا مِنْ غَائِبَةٍ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ -75
(Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdı illa fı kitabim mübın)
27-Neml Suresi
75.Ayet
Mekke
19
382
Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın. Ve Yerde, Gökte hiç bir gâib yoktur ki açık bir kitabda olmasın Yerde ve gökte gizli hiç bir sır yoktur ki, açık bir kitabda (Levh-i Mahfuz’da) olmasın. Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki o açık ve açıklayıcı kitapta (yazılı) olmasın. Yerde ve gökde (en gizli) hiçbir gaaib müstesna olmamak üzere hepsi apaçık bir kitabdadır. Gökte ve yeryüzünde hiçbir gizli şey yoktur ki apaçık kitapta tespît edilmemiş olsun.
27-Neml Suresi

76.Ayet
Mekke

19
382
إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَكْثَرَ الَّذِي هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ -76
(İnne hazel kur´ane yekussu ala benı israıle ekserallezı hüm fıhi yahtelifun)
27-Neml Suresi
76.Ayet
Mekke
19
382
Şüphesiz bu Kur’an, İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor. Haberiniz olsun ki bu Kur´an Benî İsraîle ihtilâf edip durdukları şeylerin ekserisini anlatır Gerçekten bu Kur’an, İsrâiloğullarına, (din hususunda) ihtilâf edip durdukları şeylerin çoğunu anlatıyor. Şüpheniz olmasın ki, bu Kur´ân, İsrail oğulları´na, hakkında ihtilâf ettikleri şeylerin pek çoğunu (yer yer, bölüm bölüm) anlatır. Şübhesiz ki bu Kur´an Isrâîl oğullarına, hakkında kendilerinin ihtilâf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu açıklar. Şüphe yok ki bu Kur´ân, İsrâiloğullarına, ihtilâfa düştükleri birçok şeyleri anlatmadadır.
27-Neml Suresi

77.Ayet
Mekke

19
383
وَإِنَّهُ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ -77
(Ve innehu lehüdev ve rahmetül lil mü7minın)
27-Neml Suresi
77.Ayet
Mekke
19
383
Şüphesiz o, elbette mü’minler için bir hidayet ve bir rahmettir. Ve hakıkat o doğruyu gösterir kat´î bir hidayet ve mü´minler için mahzı rahmettir Şüphe yok ki Kur’ân, doğruyu gösteren gerçek bir hidayetdir ve müminler için bir rahmettir. Hem Kur´ân, şüphesiz ki imân edenlere doğru yolu gösterendir ve katıksız bir rahmettir. Hakıykaten o, mutlak bir hidâyetdir, mü´minler için de bir rahmet. Ve şüphe yok ki Kur´ân, elbette hidâyettir ve rahmettir inananlara.
27-Neml Suresi

78.Ayet
Mekke

19
383
إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ بِحُكْمِهِ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ -78
(İnne rabbeke yakdıy beynehüm bi hukmih ve hüvel azızül alım)
27-Neml Suresi
78.Ayet
Mekke
19
383
Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla bilendir. Elbette rabbın hukmiyle beyinlerinde kazasını infaz buyuracaktır ve azîzdir o alîmdir Elbette senin Rabbin, (dinde ihtilâf eden kimselerin) aralarında hükmünü verecektir. Allah Azîz’dir= hükmünde gâlibdir, Alîm’dir= bütün hallerini bilir. Rabbın elbette onlar arasında kendi hükmünü verecektir ve O, çok üstündür, cok güçlüdür ve (her şeyi) bilendir. Muhakkak ki senin Rabbin onların arasındaki hükmünü yerine getirecek. O, mutlak gaalibdir, hakkıyle bilendir. Şüphe yok ki Rabbin, hükmüyle, aralarında takdîr ettiğini yerine getirecektir ve odur üstün olan ve bilen.
27-Neml Suresi

79.Ayet
Mekke

19
383
فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۖ إِنَّكَ عَلَى الْحَقِّ الْمُبِينِ -79
(Fe tevekkel alellah inneke alel hakkıl mübın)
27-Neml Suresi
79.Ayet
Mekke
19
383
Öyle ise Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun. O halde Allaha i´timad et sen şübhesiz açık bir hakk üzerindesin O halde (Ey Rasûlüm), Allah’a tevekkül et; çünkü sen apaçık bir hak üzerindesin. Artık Allah´a güvenip dayan. Çünkü sen mutlaka apaçık hakk üzeresin. O halde sen Allaha güvenib dayan. Çünkü sen apaçık bir hak üzerindesin. Ve artık dayan Allah´a, şüphe yok ki sen, apaçık gerçek yoldasın.
27-Neml Suresi

80.Ayet
Mekke

19
383
إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَىٰ وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاءَ إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ -80
(İnneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirın)
27-Neml Suresi
80.Ayet
Mekke
19
383
Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Şübhesiz sen ölülere işittiremezsin, arkalarına dönmüş kaçarlarken sağırlara da da´veti işittiremezsin Şüphesiz sen, (kalbleri) ölü olanlara işittiremezsin ve arkalarını dönmüş kaçarlarken, (kalbleri) sağırlara hak çağrını duyuramazsın. Şüphesiz ki sen ölülere işittiremezsin ; arkalarını dönüp gidecekleri vakit sağırlara da (Hakk´ın davetini) duyuramazsın. Zîrâ şübhesiz ki sen ölülere duyuramazsın. Arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da da´veti (ni) işitdiremezsin. Şüphe yok ki sen, ölüye duyuramazsın ve arkalarını çevirip giderlerken çağırsan da sağırlara sesini işittiremezsin.
27-Neml Suresi

81.Ayet
Mekke

19
383
وَمَا أَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ ۖ إِنْ تُسْمِعُ إِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ -81
(Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yü´minü bi ayatina fe hüm müslimun)
27-Neml Suresi
81.Ayet
Mekke
19
383
Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin. Sen o körleri delâletlerinden hidayete erdirecek de değilsin sen ancak âyetlerimize iyman edeceklere işittirirsin de onlar müsliman olur selâmet bulurlar Sen, o körleri sapıklıklarından hidayete erdirici de değilsin. Sen ancak âyetlerimize iman edeceklere dâvetini duyurursun da onlar müslüman olurlar. Ve sen körleri bulundukları sapıklıktan kurtarıp doğru yola eriştirici de değilsin. Sen ancak âyetlerimize inanan kimselere (Hakk´ın sesini) duyurabilirsin. İşte (Hakk´a) teslîm olup esenliğe erişenler bunlardır. Ve sen o körleri sapıklıklarından ayırıb hidâyet verici de değilsin. Sen âyetlerimize îman edecek kimselerden başkasına (söz) dinletemezsin. İşte müslüman olanlar onlardır. Ve köre, sapıklığından döndürüp doğru yolu gösteremezsin sen; ancak delillerimize inanan kişiye duyurursun sesini ve onlardır gerçekten de Müslüman olanlar.
27-Neml Suresi

82.Ayet
Mekke

19
383
وَإِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً مِنَ الْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ أَنَّ النَّاسَ كَانُوا بِآيَاتِنَا لَا يُوقِنُونَ -82
(Ve iza vekaal kavlü aleyhim ahracna lehüm dabbetem minel erdı tükellimühüm ennen nase kanu bi ayatina la yukınun)
27-Neml Suresi
82.Ayet
Mekke
19
383
(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler. Söylenen başlarına geleceği vakıt da onlar için Arzdan bir dâbbe çıkarırız, nâsın âyetlerimize yakîn ile inanmaz idiklerini kendilerine söyler (Kıyametin kopacağına dair), o sözün, üzerlerine vukuu yaklaştığı zaman, onlar için yerden bir Dabbe (kıyamet âlâmetlerinden olup, mümin ile kâfiri işaretliyerek birbirinden ayıracak olan bir hayvan) çıkarırız da, insanların âyetlerimize yakînen iman etmemiş olduklarını kendilerine söyler. Söylenen (tehdîd edildikleri şey) başlarına gelince, onlara yerden bir DÂBBE çıkarırız da, o, insanların âyetlerimize kesin kesin inanmadıklarını kendilerine bildirir. O söz (ün ma´nâsı) kendilerinin aleyhinde (tahakkuk edib) vukuu (ve zuhuur) a geldiği zaman yerden bunlar için bir dâbbe çıkarırız ki bu, onlara insanların âyetlerimize kat´î bir kanâat beslemezler idiğini (başlarına kakarak) söyler. Sözün, onlar hakkında yerine geleceği, tahakkuk edeceği zaman gelip çatınca yeryüzünden, onlara bir mahlûk çıkarırız ki o, konuşur onlarla ve gerçekten de insanlar, delillerimize adamakıllı inanmazlar der.
27-Neml Suresi

83.Ayet
Mekke

19
383
وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ فَوْجًا مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ -83
(Ve yevme nahşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükezzibü bi ayatina fehüm yuzeun)
27-Neml Suresi
83.Ayet
Mekke
19
383
Her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız ve bunların (topluca hesap yerine) sevk edilecekleri günü hatırla. Ve her ümmetten âyetlerimizi tekzib eden kimselerden bir fevc yaparak mahşere sevkedebileceğimiz gün artık onlar hep inzıbat altında tevkıf olunurlar Kıyamet gününde her din ehlinden, âyetlerimizi tekzip edenlerden bir topluluk toplıyacağız. Artık bunlar, diğer kafileler arka arkaya gelip toplanıncaya kadar tutuklanacaklardır. Ve o gün, her ümmetten, âyetlerimizi yalanlıyanları birer grup halinde toplayıp biraraya getireceğiz ; onları birarada tutup (sonra da Cehennem´e) sevkedeceğiz. (Hatırla) o gün (ü ki) her ümmetin âyetlerimizi yalan sayanlarından bir cemâati toplayacağız. Artık onlar (kaafilelerin ardı alınıncaya kadar) tevkıyf olunacaklardır. Ve o gün, her ümmetten, delillerimizi yalanlayan bir topluluğu toplayacağız ve onlar, takım takım duracaklar.
27-Neml Suresi

84.Ayet
Mekke

19
383
حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوا قَالَ أَكَذَّبْتُمْ بِآيَاتِي وَلَمْ تُحِيطُوا بِهَا عِلْمًا أَمَّاذَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -84
(Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatı ve lem tühıytu biha ilmen emma za küntüm ta´melun)
27-Neml Suresi
84.Ayet
Mekke
19
383
Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: “Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!” Nihayet geldikleri vakıt: siz benim âyetlerimi ılmen kavramadığınız halde tekzib mi ettiniz? Yoksa ne yapıyordunuz Nihayet hesap yerine geldikleri vakit, Allah buyurur ki: “- Siz benim âyetlerimi ilim bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?” Sonunda (Mahşer alanına) geldiklerinde, (Allah onlara) «siz âyetlerimi anlayıp kavrayamazken onları yalan mı saydınız ? Yoksa neler yapıyordunuz?» der. Nihayet (hesâb yerine) geldikleri zaman (Allah) buyurur ki: «Siz benim âyetlerimi, onları hiçbir bilgi ile kavramadığınız halde (körü körüne), tekzîb mi etdiniz? Ne idi o ısraar ile yapdığınız»? Sonunda, onlar geldi mi, delillerimi bir bilgi edinip kavramadığınız halde yalanladınız mı, neydi o yaptığınız der.
27-Neml Suresi

85.Ayet
Mekke

19
383
وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنْطِقُونَ -85
(Ve vekaal kavlü aleyhim bima zalemu fe hüm la yentıkun)
27-Neml Suresi
85.Ayet
Mekke
19
383
Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar. Buyurur ve haksızlık ettikleri cihetle aleyhlerinde söz, hakk olur (söylenen başlarına gelir) de artık nutukları tutulur Yaptıkları küfür yüzünden o vaadedilen azap tepelerine inmiştir; artık onlar konuşamazlar. İşledikleri zulümden dolayı söylenen söz (va´dedilen azâb) başlarına gelir de artık söz söyleyecek (güçleri) kalmaz. Zulüm etdikleri sebebiyle üzerlerine o söz vukuua gelmişdir. Artık onlar söz de söyleyemeyeceklerdir. Zulmettiklerinden dolayı o söz, tahakkuk etmiş, başlarına gelmiştir, artık onlar konuşamazlar da.
27-Neml Suresi

86.Ayet
Mekke

19
383
أَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا اللَّيْلَ لِيَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -86
(E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü´minun)
27-Neml Suresi
86.Ayet
Mekke
19
383
Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak yarattık. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette (Allah varlığını gösteren) deliller vardır. Görmediler mi biz içinde sükûn bulsunlar diye geceyi yaptık, göz açmak üzere de gündüzü. Elbette bunda iyman edecek bir kavm için âyetler var Görmediler mi? Biz, içinde sükûn bulsunlar diye geceyi yarattık, görmeleri için de gündüzü... Gerçekten bunda iman edecek bir kavim için şüphe götürmez alâmetler var (öldükten sonra dirilmeye delâlet ederler). Görmediler mi ki biz gerçekten dinlensinler diye geceyi oluşturduk, gündüzü de aydınlık kıldık. Şüphesiz ki bunda imân eden bir millet için deliller ve belgeler vardır. İçinde sükûn (ve istiraahat) bulmaları için geceyi, aydınlıkla gözlerini açmaları için gündüzü yaratdığımızı görmediler mi? Bunda îman edecek bir kavm için elbette kat´î ibretler vardır. Görmezler mi ki biz, şüphe yok ki dinlensinler diye geceyi yarattık, gözlerini açsınlar diye de gündüzü; şüphe yok ki bunda deliller var inanan topluluğa.
27-Neml Suresi

87.Ayet
Mekke

19
383
وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ ۚ وَكُلٌّ أَتَوْهُ دَاخِرِينَ -87
(Ve yevme yünfehu fis suri fe fezia men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah ve küllün etevhü dahırın)
27-Neml Suresi
87.Ayet
Mekke
19
383
Sûr’a üfürüleceği ve Allah’ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler. Hele Sûr üfürüleceği, üfürülüb de bütün Göklerdeki kimseler, Yerdeki kimseler, Allahın dilediği müstesnâ olmak üzere hepsi feza´ ile ürperdiği ve her biri ona hor, hakir geldikleri gün ne müdhiştir? O günü hatırla ki, Sûr’a üfürülüpte göklerde ve yerde olanlar (meleklerle insanlar) korkudan ölecekler; ancak Allah’ın dilediği (bazı melekler) müstesna... Onların her biri küçülmüş olarak Allah’ın huzuruna varacaklardır. Sûr´a üfürüleceği gün, —Allah´ın dilediği kimseler dışında— göktekiler de, yerdekiler de boyunlarını bükerek aşağılanmış bir halde gelecekler. «Suur» a üfürüleceği gün (ü) de (hatırla) ki (o gün) — Allahın diledikleri müstesna olmak üzere — artık göklerde kim var, yerde kim varsa dehşetle korkmuşdur. Her biri hor ve hakıyr Ona gelmişlerdir. Ve o gün Sûr üfürülür de göklerde kimler varsa ve yeryüzünde kimler varsa, Allah´ın dilediğinden başka hepsi, pek şiddetli bir korkuya kapılır ve hepsi de hor hakir bir halde onun tapısına gelir.
27-Neml Suresi

88.Ayet
Mekke

19
383
وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ ۚ صُنْعَ اللَّهِ الَّذِي أَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍ ۚ إِنَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ -88
(Ve teral cibale tahsebüha camidetev ve hiye temürru merras sehab sun´allahillezı etkane külle şey´ innehu habırum bima tefalun)
27-Neml Suresi
88.Ayet
Mekke
19
383
Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Bir de o dağları görür câmid sanırsın, halbuki onlar bulut geçer gibi geçer, her şey´i itkan eden Allahın sun´u, o şübhesiz habîrdir ne yapıyorsanız Bir de dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Halbuki onlar, bulut geçer gibi geçer (hareket ederler. Müfessirlerin çoğuna göre, bu hareket kıyamette olacaksa da, bazılarına göre, arzın dönmekte olduğuna işarettir.) Bu, her şeyi muhkem yapan Allah’ın işidir. Şüphesiz ki, O bütün yaptıklarınızdan tamamiyle haberdardır. (Ey Peygamber ve ey inananlar !) Dağları yerinde durur görürsün, oysa onlar bulutların geçişi gibi geçmektedirler. Her şeyi sapasağlam yapan Allah´ın sanatıdır bu. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan haberlidir. Sen dağları görür, onları yerinde durur sanırsın. Halbuki onlar bulut geçer gibi geçer gider. (Bu) her şey´i sapasağlam yapan Allahın san´atıdır. Şübhesiz ki O, ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır. Ve görürsün dağları da yerlerinde duruyor sanırsın, halbuki onlar, kıyâmette bulut gibi geçip gider, dağılır. Her şeyi, adamakıllı ve yerli yerinde halkeden Allah´ın işidir bu; şüphe yok ki o, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır.
27-Neml Suresi

89.Ayet
Mekke

19
384
مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَا وَهُمْ مِنْ فَزَعٍ يَوْمَئِذٍ آمِنُونَ -89
(Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve hüm min fezeıy yevmeizin aminın)
27-Neml Suresi
89.Ayet
Mekke
19
384
Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan emindirler. Her kim hasene ile gelirse o vakıt ona ondan daha hayırlısı var ve onlar o günkü feza´dan emîn kalırlar Kim (kıyamet gününde ihlâslı bir tevhidle= Lâ ilâhe illAllah sözü olan) hasene ile gelirse, bundan dolayı ona bir hayır (cennet) vardır. Onlar, o kıyamet azabının korkusundan emniyet içindedirler. Kim iyilikle gelirse, ona ondan daha hayırlısı var ve onlar, o gü nün müthiş korkusundan güven içindedirler. Kim iyi (bir haalet) le gelirse ona bu sayede bir hayır vardır. Onlar o gün (azâb) korku (sun) dan emniyyet içindedirler. Kim, bir iyilikle gelirse yaptığı iyilikten de hayırlı bir mükâfat var ona ve onlar, o günün şiddetli korkusundan emindirler.
27-Neml Suresi

90.Ayet
Mekke

19
384
وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَكُبَّتْ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ هَلْ تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -90
(Ve men cae bis seyyieti fe kübbet vücuhühüm fin nar hel tüczevne ila ma küntüm ta´melun)
27-Neml Suresi
90.Ayet
Mekke
19
384
Kimler de kötü amel getirirse, yüzüstü ateşe atılırlar. (Onlara), “Ancak yaptıklarınızın karşılığını görüyorsunuz” (denir.) Her kim de fenalıkla gelirse artık yüzleri ateşte sürtülür, başka değil sırf yaptığınız amellerin cezası Kim de fenalıkla (Allah’a ortak koşarak) gelirse, yüzleri üstü ateşe atılırlar. (Melekler tarafından kendilerine şöyle denir): “-Başka değil, ancak (dünyada küfür olarak) yaptığınız amellerin cezası.” Kim de kötülük getirirse, yüzükoyun ateşe atılırlar. Sizler yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılacaksınız ?. Kim de fena (bir amel) ile gelirse yüzleri ateşde sürtülür. Yâ siz, yapdıklarının başka (türlü) siyle mi mukaabele edileceksiniz? Ve kim, bir kötülükle gelirse o çeşit kişiler, yüzüstü cehenneme atılırlar; yaptığınıza karşılık neyse ondan başka bir şeyle mi size cezâ verilecek sandınız?
27-Neml Suresi

91.Ayet
Mekke

19
384
إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ ۖ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ -91
(İnnema ümirtü en a´büde rabbe hazihil beldetillezı harrameha ve lehu küllü şey´iv ve ümirtü en ekune minel müslimın)
27-Neml Suresi
91.Ayet
Mekke
19
384
(91-92) De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.” Ben sâde emrolundum ki şu beldenin şanına hurmet veren, her şey de kendisinin olan rabbına ıbadet edeyim, hem emrolundum ki halîs müslimînden olayım (Ey Rasûlüm) de ki: “- Ben ancak bu şehrin (Mekke’nin) Rabbine ibadet etmemle emrolundum; öyle bir şehir ki, Allah onu, hürmet edilmesi gereken emîn bir koru yapmıştır. Her şey O’nundur. Ben İslâmda sebat gösterenlerden olmamla emr edildim. Ben ancak hürmete lâyık gördüğü bu şehrin (Mekke´nin) Rabbına ibâdetle emrolundum. Her şey O´na aittir ve ben Müslümanlardan olmakla, Kur´ân okumakla da emrolundum. Artık kim doğru yolu bulup seçerse, o ancak kendi lehine bulmuş olur; kim de sapıtırsa, de ki: Ben ancak (kötü ve tehlikeli sonucu haber veren) uyarıcılardanım. (De ki:) «Ben ancak bu şehrin Rabbine — ki O, bunu hürmetli kılmışdır — ibâdet etmemle emr olundum. Her şey Onundur. Ben müslümanlardan olmamla emr olundum». Bana, ancak orasını emin bir harem olarak halkeden bu şehrin Rabbine ibâdet etmem emredildi ve onundur her şey ve Müslümanlardan olmam emredildi bana.
27-Neml Suresi

92.Ayet
Mekke

19
384
وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ ۖ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ ۖ وَمَنْ ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنْذِرِينَ -92
(Ve en etlüvel kur´an fe menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe kul innema ene minel münzirın)
27-Neml Suresi
92.Ayet
Mekke
19
384
(91-92) De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.” Ve Kur´an okuyayım, bunun üzerine her kim hidayeti kabul ederse sırf kendi lehine eder, kim de sapa giderse de ki: ben sâde tehlükeyi haber verenlerdenim Kur’an okumamla da emr edildim. (Bu hususta bana) kim uyarsa, ancak kendi menfaatı için uyup iman eder. Kim de ayrılır küfrederse, de ki: “- Ben ancak cehennem azabından korkutanlardanım (vazifem yalnız tebliğ etmektir).” Ben ancak hürmete lâyık gördüğü bu şehrin (Mekke´nin) Rabbına ibâdetle emrolundum. Her şey O´na aittir ve ben Müslümanlardan olmakla, Kur´ân okumakla da emrolundum. Artık kim doğru yolu bulup seçerse, o ancak kendi lehine bulmuş olur; kim de sapıtırsa, de ki: Ben ancak (kötü ve tehlikeli sonucu haber veren) uyarıcılardanım. «Ve Kur´an okumamla (emr olundum). Kim doğru yolu bulursa o yolu kendi fâidesine bulmuş olur. Kim de saparsa (ona) de ki: «Ben sâdece fena hareketlerin korkunç aakıbetini haber verenlerdenim». Ve Kur´ân okumam emredildi. Artık kim doğru yolu bulursa faydası kendisine âit ve kim saparsa artık de ki: Ben ancak korkutanlardanım.
27-Neml Suresi

93.Ayet
Mekke

19
384
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ سَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَتَعْرِفُونَهَا ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ -93
(Ve kulil hamdü lillahi seyürıküm ayatihı fe ta´rifuneha ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta´melun)
27-Neml Suresi
93.Ayet
Mekke
19
384
De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” Ve de ki: hamdolsun Allaha: o size âyetlerini gösterecek de onları tanıyacaksınız ve rabbın ne yapacağınızdan gafil değil Yine de ki: “ - Allah’a hamd olsun. O, yakında size azab alâmetlerini (Bedir savaşında veya kıyamette) gösterecektir de, onları tanıyacaksınız (Allah tarafından olduklarını anlıyacaksınız). Senin Rabbin bütün yaptıklarınızdan (Kureyş kâfirlerinin işlerinden) gâfil değildir.” Ve de ki: Hamd olsun O Allah´a ki size âyetlerini gösterecek de onları bilip anlayacaksınız. Hem Rabbim yapageldiklerinizden habersiz değildir. Ve: «Allaha hamd olsun de. O, size âyetlerini gösterecek de siz de bunları tanıyacaksınız. Rabbin ne yapacağınızdan gaafil değildir. Ve de ki: Hamd Allah´a, yakında delillerini gösterecek size ve siz de tanıyacaksınız onları ve Rabbin, ne yaptığınızdan gafil değildir.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021