28-Kasas Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 28-Kasas Suresideki 88 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 28-Kasas Suresideki 88 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
28-Kasas Suresi

1.Ayet
Mekke

20
384
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طسم -1
(Ta sım mım)
28-Kasas Suresi
1.Ayet
Mekke
20
384
Tâ-Sîn-Mîm. Ta, Sin, Mim. Tâ, Sîn, Mîm. Tâ-Sîn-Mîm. Taa, sîn, mîm. Tâ sîn mîm.
28-Kasas Suresi

2.Ayet
Mekke

20
384
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ -2
(Tilke ayatül kitabil mübın)
28-Kasas Suresi
2.Ayet
Mekke
20
384
Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir. Bunlar sana âyetleri o mübîn kitabın Bu sûredeki âyetler, haram ile helâli açıklayan Kur’an’ın âyetleridir. Bunlar o çok açık ve açıklayıcı Kitab´ın âyetleridir. Bunlar (hakıykatları) apaçık bildiren kitabın âyetleridir. Bunlardır gerçekle bâtılı açıklayan kitabın âyetleri.
28-Kasas Suresi

3.Ayet
Mekke

20
384
نَتْلُو عَلَيْكَ مِنْ نَبَإِ مُوسَىٰ وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -3
(Netlu aleyke min nebei musa ve fir´avne bil hakkı li kavmiy yü´minun)
28-Kasas Suresi
3.Ayet
Mekke
20
384
İman eden bir kavm için Mûsâ ile Firavun’un haberlerinden bir kısmını sana gerçek olarak anlatacağız. Sana Musâ ve Fir´avn kıssasından hakkıyle biraz okuyacağız iyman edecek kavm için Biz sana Mûsa ve Firavun’un mühim haberlerinden, iman edecek bir kavim için, gerçek olarak okuyacağız. İmân eden bir millet için (onların yararına) Musâ ve Fir´avn´la ilgili haberi sana gerçek ölçüde okuyup anlatacağız: Muusâ ile Fir´avn haberinden bir kısmını, îman edecek bir zümre (nin fâidelenmesi) için, hak olarak sana okuyacağız. Mûsâ´ya ve Firavun´a âit haberlerden bir kısmını, gerçek olarak, inanan topluluğa bildirmen için okumaktayız sana.
28-Kasas Suresi

4.Ayet
Mekke

20
384
إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءَهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءَهُمْ ۚ إِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ -4
(İnne fir´avne ala fil erdı ve ceale ehleha şiyeay yestad´ıfü taifetem minhüm yüzebbihu ebnaehüm ve yestahyı nisaehüm innehu kane minel müfsidın)
28-Kasas Suresi
4.Ayet
Mekke
20
384
Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı. Çünkü Fir´avn o yerde baş kaldırmış ve ahalisini fırka fırka edip arkasına takmıştı, onlardan bir taifeyi ezmek istiyor, oğullarını boğazlatıyor ve kadınlarını hayata atıyordu, o cidden müfsidlerden idi Çünkü Firavun o yerde (Mısır’da) baş kaldırmış ve ahalisini parçalara bölüp kendisine bağlamıştı. Onlardan bir topluluğu ezmek istiyerek oğullarını boğazlatıyor, kadınlarını diri bırakıyordu. (Bu zulme uğrayanlar İsrailoğullarıdır. Çünkü bir kâhin, Firavun’a: İsrailoğullarından erkek bir çocuk dünyaya gelecek ve saltanatını yok edecek, demişti). Şüphesiz o fesadçılardandı. Şüphesiz ki Fir´avn yeryüzünde (Mısır ülkesinde) yükselip iyice azıttı ve ora halkını farklı zümrelere ayırdı; onlardan bir zümreyi güçsüz hale sokup erkek çocuklarını boğazlıyor, kız çocuklarını sağ bırakıyordu. Doğrusu o, fitne ve fesâd çıkaranlardan idi. Hakıykat, Fir´avn o yerde teğalübe kalkdı, ora ehâlîsini fırkalar haaline getirdi. Onlardan bir zümreyi za´fa uğratıyor, bunların oğullarını boğazlıyor, (yalınız) kızlarını diri bırakıyordu. Çünkü o fesadcılardandı. Şüphe yok ki Firavun, yeryüzünde yücelmişti ve halkını bölük bölük etmişti ve onlardan bir topluluğu zayıf bir hâle getirmede, oğullarını kesmede, kadınlarını bırakmadaydı; hiç şüphe yok ki o, bozgunculardandı.
28-Kasas Suresi

5.Ayet
Mekke

20
384
وَنُرِيدُ أَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ -5
(Ve nürıdü en nemünne alellezınestud´ıfu fil erdı ve nec´alehüm eimmetev ve nec´alehümül varisın)
28-Kasas Suresi
5.Ayet
Mekke
20
384
Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım. Biz de istiyorduk ki o yerde ezilmekte olanlara lûtfedelim, onları öncül imamlar yapalım, hem onları vârisler kılalım Biz de istiyorduk ki, o yerde ezilmekte olanlara lütûf yapalım, onları hayırda önderler yapalım ve kendilerini (Firavun’un yerine Mısır’da) mirasçılar kılalım. Biz ise, o ülkede güçsüz hale düşürülenlere (lütuf ve rahmetimizle) yardımda bulunmayı, onları (örnek alınacak) liderler, önderler kılmayı, onları (o yerlere) vârisler yapmayı, Biz ise diliyoruz ki o yerde za´fa uğratılanlara lütfedelim, onları (hayırda) muktedâbihler yapalım, onları (Fir´avn mülkünün) vârisler (i) kılalım. Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hâle getirilmesi istenenlere lûtfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları mîras bırakmayı dilemedeydik.
28-Kasas Suresi

6.Ayet
Mekke

20
385
وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَنُرِيَ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُمْ مَا كَانُوا يَحْذَرُونَ -6
(Ve nümekkine lehüm fil erdı ve nüriye fir´avne ve hamane ve cüundehüma minhüm ma kanu yahzerun)
28-Kasas Suresi
6.Ayet
Mekke
20
385
Yeryüzünde onları kudret sahibi kılalım ve onların eliyle Firavun’a, Hâmân’a ve ordularına, çekinegeldikleri şeyleri gösterelim. Ve Arzda onlara kuvvet ve müknet verelim de Fir´avne, Haman´e ve ordularına onlardan kortukları şeyi gösterelim Bir de o ezilmekte olan İsrailoğullarına Mısır ve Şam’da kuvvet ve üstünlük verelim de hem Firavun’a, hem (veziri) Hâmân’a ve ordularına, onlardan (Mûsa ve İsrailoğullarından) korktukları şeyi (helâklerini) gösterelim. O yerlere yerleştirmeyi ve Fir´avn´a, Hâmân´a ve askerlerine onlardan (hep endişe duyup) kaçındıkları hususu göstermeyi diledik. Onlara o yerde kudret (ve haakimiyyet) verelim, Fir´avna, Hâmâne ve bunların ordularına da onlardan kocunmakda oldukları şey´i (başlarına getirib) gösterelim. İstiyorduk ki onları yeryüzünde yerleştirip kuvvetlendirelim ve Firavun´la Hâmân´a ve askerlerine de, onlardan çekindikleri şeyleri gösterelim.
28-Kasas Suresi

7.Ayet
Mekke

20
385
وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّ مُوسَىٰ أَنْ أَرْضِعِيهِ ۖ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي ۖ إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ -7
(Ve evhayna ila ümmi musa en erdııyh fe iza hıfti aleyhi fe elkıyhi fil yemmi ve la tehafı ve la tahzenı inna radduhü ileyki ve caıluhü minel murselın)
28-Kasas Suresi
7.Ayet
Mekke
20
385
Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil’e) bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” diye ilham ettik. O esnada Musânın anasına şu vahyi verdik: onu emzir, derken aleyhinde bir korku hissettin mi o vakıt onu deryaya bırakıver, hem korkma ve mahzun olma, biz muhakkak onu sana iade edeceğiz ve kendisini mürselînden yapacağız Mûsa’nın anasına şöyle ilham ettik: “- Bu çocuğu (Mûsa’yı) emzir; sonra öldürülmesinden korktuğun zaman, onu denize (Nil nehrine) bırakıver, boğulmasından korkma, ayrılığından kederlenme. Çünkü biz, muhakkak onu sana geri vereceğiz; ve kendisini peygamberlerden yapacağız. Musa´nın anasına : «Çocuğunu emzir, ona karşı (bir kötülük ve tecâvüzden) korktuğun zaman onu suya (Nil ırmağının akıntısına) atıver; korkma ve üzülme. Şüphen olmasın ki onu mutlaka sana döndüreceğiz ve onu tebliğ görevini yüklenen peygamberlerden kılacağız» diye ilhamda bulunduk. Musânın anasına: «Onu emzir, ona karşı sana bir tehlike gelirse kendisini denize bırak, (boğulacağından) korkma, (firakından) kederlenme. Çünkü biz onu yine sana geri döndüreceğiz. Hem onu peygamberlerden biri de yapacağız» diye vahyetdik. Ve Mûsâ´nın anasına, onu emzir, bir tehlikeye uğramasından ürkersen at onu nehre ve korkma, tasalanma, şüphe yok ki biz, onu sana tekrar veririz ve onu peygamberlere katar, peygamber yaparız diye vahyettik.
28-Kasas Suresi

8.Ayet
Mekke

20
385
فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا ۗ إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِئِينَ -8
(Feltekatahu alü fir´avne li yekune lehüm adüvvev ve hazena inne fir´avne ve hamane ve cünudehüma kanu hatıın)
28-Kasas Suresi
8.Ayet
Mekke
20
385
Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz Firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı. Bunun üzerine âli Fir´avn onu lekıyt olarak aldı, çünkü ileride kendilerine bir düşman, bir gamm olacaktı. Doğrusu Fir´avn de Hamân de, askerleri de hep cânîlerdiler Bunun üzerine (Mûsa bir müddet emzirilip Nil nehrine atıldıktan sonra), Firavun’un adamları onu bulup aldılar. Çünkü, ileride kendilerine bir düşman ve bir üzüntü olacaktı. Doğrusu Firavun, (veziri) Hâmân ve askerleri hep günahkârdılar. Fir´avn´ın ailesinden bir kısmı, kendilerine ileride düşman, üzülmelerine sebep olsun diye (bilmeden) onu suya atılmış sahipsiz bir çocuk olarak kendi himayelerine aldılar. Doğrusu Fir´avn da, Hâmân da, askerleri de hep suçlu günahkârlar idiler, Bunun üzerine Fir´avnın adamları onu yetik olarak aldı (lar). Çünkü o, aakıbet kendileri için bir düşman ve bir tasa olacakdı. Çünkü Fir´avn da, Hâmân da, bunların orduları da suçlu (insan) lardı. Kendilerine düşman olması, onları tasalandırması için Firavun´un adamları, onu buldular; şüphe yok ki Firavun ve Hâmân´la askerleri, yanlış hareket etmedeydiler.
28-Kasas Suresi

9.Ayet
Mekke

20
385
وَقَالَتِ امْرَأَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لِي وَلَكَ ۖ لَا تَقْتُلُوهُ عَسَىٰ أَنْ يَنْفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -9
(Ve kaletimraetü fir´avne kurratü aynil lı ve lek la taktüluhü asa ey yenfeana ev nettehızehu veledev ve hüm la yeş´urun)
28-Kasas Suresi
9.Ayet
Mekke
20
385
Firavun’un karısı şöyle dedi: “Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz.” Oysaki onlar (olacak şeylerin) farkında değillerdi. Fir´avnin hatunu ise «bir göz bebeği: bana ve sana, bunu öldürmeyin, belki bize yarar, yâhud evlâd ediniriz» dedi ve onlar farkında değillerdi Firavun’un hanımı (çocuğu görünce kocasına) dedi ki: “-Göz bebeği, bana ve sana! Onu öldürmeyin, olur ki bize faydası dokunur, yahut kendisini çocuk ediniriz.” Onlar işin farkında değillerdi (helâklerinin bu çocuk yüzünden olacağını bilmiyorlardı). Fir´avn´ın eşi, «bu bulunan çocuk benim için de, senin için de göz bebeği (veya gözümün aydınlığı) ! Sakın onu öldürmeyin ; umulur ki bize yararlı olur veya onu kendimize evlâd ediniriz» dedi. Kendileri (bunun altındaki sır ve hikmetten) habersiz idiler. Fir´avnın karısı dedi ki: «Benim için de, senin için de bir göz bebeği! Onu öldürmeyin. Olur ki bize fâidesi dokunur, yahud onu bir evlâd ediniriz». Halbuki onlar (işin) farkında değillerdi! Firavun´un karısı dedi ki: Senin de gözünü aydınlatır bu, benim de, öldürme bunu, umarım ki bize faydası dokunur, yahut da evlât ederiz onu kendimize ve onların, hiçbir şeyden haberleri yoktu.
28-Kasas Suresi

10.Ayet
Mekke

20
385
وَأَصْبَحَ فُؤَادُ أُمِّ مُوسَىٰ فَارِغًا ۖ إِنْ كَادَتْ لَتُبْدِي بِهِ لَوْلَا أَنْ رَبَطْنَا عَلَىٰ قَلْبِهَا لِتَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ -10
(Ve asbeha füadü ümmi musa fariğa in kadet le tübdı bihı levla er rabatna ala kalbiha li tekune minel mü´minın)
28-Kasas Suresi
10.Ayet
Mekke
20
385
Mûsâ’nın anasının kalbi bomboş kaldı. Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması için kalbine güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı. Musânın anasının gönlü ise bomboş sabahı etti, az daha onu açıverecekti: kalbine râbıta vermese idik eğer iymanlılardan olsun diye Mûsa’nın anasının kalbi, evlâd derdinden başka her şeyden boş olarak sabahladı. Eğer vaadimizi tasdik edenlerden olması için kalbine sabır vermeseydik, az kalsın onu açığa vuracaktı (bu çocuk benimdir, diyecekti). Musa´nın anası ise, yüreği bomboş olarak sabahladı. (Hakk´ın verdiği sözün eninde sonunda gerçakleşeceğine) inananlardan olması için onun kalbini güçlendirip yatıştırmasaydık, neredeyse olup biteni açığa vuracaktı. Musânın anası — yüreği (evlâdından başka bir şeyden) bomboş olarak — sabahladı. Eğer (Allahın vadine) inananlardan olması için kalbine (sabr-ü sükûn ile) rabıta vermeseydik az daha onu mutlak açığa vuracakdı. Mûsâ´nın anası, gönlü bomboş bir halde kaldı, eğer inananlara katılması için gönlünü, bize bağlamasaydık nerdeyse açığa vuracaktı bunu.
28-Kasas Suresi

11.Ayet
Mekke

20
385
وَقَالَتْ لِأُخْتِهِ قُصِّيهِ ۖ فَبَصُرَتْ بِهِ عَنْ جُنُبٍ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -11
(Ve kalet li uhtihı kussıhi fe besurat bihı an cünübiv ve hüm la yeş´urun)
28-Kasas Suresi
11.Ayet
Mekke
20
385
Annesi, Mûsâ’nın kız kardeşine, “Onu takip et” dedi. O da Mûsâ’yı, onlar farkına varmadan uzaktan gözledi. Onun hemşiresine izini ta´kıyb et de demişti, o da uzaktan gözetti, onlar farkında değillerdi (Mûsa nehire atıldıktan sonra) Mûsa’nın annesi, Mûsa’nın kızkardeşine dedi ki: “- Onun izini tâkip et.” O da uzaktan gözetledi, onlar farkında değillerdi. O, Musa´nın kızkardeşine, «kardeşini izle!» dedi. O da uzaktan onu gözetti. Onlar (Fir´avn ailesi) bunu farketmemişlerdi. (Musânın) kız kardeşine dedi ki: «Onun izini ta´kıyb et». O da, berikiler farkında olmayarak, onu uzakdan gözetledi. Ve kız kardeşine, sen dedi gözetle onu; o da, öbürleri anlamadan uzaktan gözetledi.
28-Kasas Suresi

12.Ayet
Mekke

20
385
وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ مِنْ قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ أَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ -12
(Ve harramna aleyhil meradıa min kablü fe kalet hel edüllüküm ala ehli beytiy yekfülunehu leküm ve hüm lehu nasıhun)
28-Kasas Suresi
12.Ayet
Mekke
20
385
Biz, daha önce onun, süt analarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi. Önceden ona emzikcileri haram etmiştik bu vesîle ile vardı da sizin hisabınıza bunun bakımını deruhde edecek hem ona hayırhahâne bakacak bir ehli beyt buluvereyim mi size? dedi Biz daha evvel (annesi gelmeden) bütün emzikçi kadınların sütünü ona haram etmiştik (kimsenin sütünü emmiyordu). Bunun üzerine Mûsa’nın kızkardeşi, Firavun ailesine şöyle dedi:”- Sizin için onun bakımını yapacak ve ona noksanlık yapmıyacak bir ev halkını size göstereyim mi?” Daha önceden ona, süt analarının göğsünü emmeyi yasakladık. Bunun üzerine Musa´nın kızkardeşi, (Fir´avn ailesine) «sizin için bu çocuğu emzirip besleyecek, onu iyi eğitecek bir aile halkını size bulup göstereyim mi ?» dedi. Biz daha evvel ona süt analar (ın sütünü emmeyi) haram etmişdik. Bunun üzerine (hemşiresi onlara:) «Sizin için onun bakımını te´mîn edecek, kendileri buna hayırhah olacak bir aaile hakkında size delâletde bulunayım mı?» dedi. Ve Mûsâ´ya daha önce bütün süt ninelerin sütünü harâm etmiştik; kız kardeşi, ona süt verip yetiştirecek, ona öğüt verip büyütmeyi üstlerine alacak bir âileyi bildireyim mi size dedi.
28-Kasas Suresi

13.Ayet
Mekke

20
385
فَرَدَدْنَاهُ إِلَىٰ أُمِّهِ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -13
(Fe radednahü ila ümmihı key tekarra aynühaa ve la tahzene ve li ta´leme enne va´dellahi hakkuv ve lakinne ekserahüm la ya´lemun)
28-Kasas Suresi
13.Ayet
Mekke
20
385
Böylece biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin, Allah’ın va’dinin hak olduğunu bilsin diye onu anasına geri döndürdük. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler. Bu suretle onu anasına iâde eyledik ki gözü aydın olsun da huzünlenmesin ve bilsin ki Allahın va´di muhakkak haktır ve lâkin çokları bilmezler İşte böylece onu annesine geri verdik ki, gözü aydın olsun, kederlenmesin ve Allah’ın vaadinin şüphe götürmez hak olduğunu bilsin. Fakat (Mısır halkının) çoğu bunu bilmezler. Böylece onu, tekrar anasına döndürdük ki gözü aydınlık olsun, üzülmesin ve Allah´ın va´dinin hak olduğunu bilsin. Ne var ki onların çoğu bunu (bu gerçeği ve taşıdığı hikmeti) bilmezler. İşte (böylece) onu anasına iaade etdik. Tâki gözü aydın olsun, tasalanmasın, Allahın va´dinin şübhesiz bir hak olduğunu bilsin. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler. Derken, gözü aydın olsun, ışıklansın ve mahzûn olmasın ve Allah´ın vaadettiği şeyin, şüphesiz gerçek olduğunu bilsin diye tekrar anasına verdik onu, fakat insanların çoğu bilmez.
28-Kasas Suresi

14.Ayet
Mekke

20
386
وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوَىٰ آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -14
(Ve lemma beleğa eşüddehu vesteva ateynahü hukmev ve ılma ve kezalike neczil muhsinın)
28-Kasas Suresi
14.Ayet
Mekke
20
386
Mûsâ, olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca, biz ona ilim ve hikmet verdik. Biz, iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız. Vaktâ ki kıvamına irip dengini buldu ona bir hâkimiyyetle bir ılim verdik ve işte muhsinlere böyle mükâfat ederiz Mûsa, tam kemâl çağına erip de dengini bulunca, biz ona peygamberlik ve ilim verdik. İşte güzel iş yapanlara böyle mükâfat veririz. Musâ olgunluk çağına erişip ölçü ve itidalini bulunca, ona hüküm, hikmet ve ilim verdik. Biz, iyi-güzel işlerde bulunanları böyle mükâfatlandırırız. Vaktaki (Musa) civanlığına erib olgunlaşdı. Biz ona hikmet ve ilim verdik. İyi hareket edenleri biz böyle mükâfatlandırırız. Ergenlik çağına gelip olgunlaşınca ona peygamberlik ve bilgi verdik ve biz, iyilik edenleri böylece mükâfâtlandırırız.
28-Kasas Suresi

15.Ayet
Mekke

20
386
وَدَخَلَ الْمَدِينَةَ عَلَىٰ حِينِ غَفْلَةٍ مِنْ أَهْلِهَا فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هَٰذَا مِنْ شِيعَتِهِ وَهَٰذَا مِنْ عَدُوِّهِ ۖ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذِي مِنْ شِيعَتِهِ عَلَى الَّذِي مِنْ عَدُوِّهِ فَوَكَزَهُ مُوسَىٰ فَقَضَىٰ عَلَيْهِ ۖ قَالَ هَٰذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ ۖ إِنَّهُ عَدُوٌّ مُضِلٌّ مُبِينٌ -15
(Ve dehalel medınete ala hıyni ğafletim min ehliha fe vecede fıha racüleyni yaktetilani haza min şıatihı ve haza min adüvvih festeğasehüllezı min şıatihı alellezı min adüvvihı fe vekezehu musa fe kada aleyhi kale haza min ameliş şeytan innehu adüvvüm müdıllüm mübın)
28-Kasas Suresi
15.Ayet
Mekke
20
386
Mûsâ, halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Mûsâ, “Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır” dedi. Bir de şehre girdi ehalisinin bir gaflet demi idi, derken orada iki adam buldu döğüşüyorlardı biri şiy´asından biri de düşmanından, binaenaleyh şiy´asından olan ondan düşmanından olana karşı istimdad etti Musâ da ona bir yumruk indirdi işini bitiriverdi, bu dedi: Şeytanın işinden, o cidden şaşırtıcı belli bir düşman Mûsa, halkının meşgul bulunduğu bir zamanda şehire (Mısır’a) girdi de, orada birbirleriyle döğüşen iki adam buldu. Biri kendi taraftarlarından, diğeri de düşmanlarından. Taraftarlarından olan adam, düşmanı olan kimseye karşı, kendisinden (Mûsa’dan) yardım istedi. Bunun üzerine Mûsa ona bir yumruk atıp onu öldürdü. Mûsa dedi ki:”- Bu şeytanın işindendir. O, gerçekten şaşırtıcı açık bir düşmandır.” Musâ, halkının haberi olmadığı bir sırada şehre girdi; iki adamı kavga eder buldu. Biri kendi tarafdarlarından, diğeri de düşmanı tarafından idi. Kendi tarafdarlarından olan adam, düşmana karşı Musa´dan yardım diledi. Musâ da ona bir yumruk vurdu, derken adam öldü. Musâ, bu (olsa olsa) şeytanın işindendir. Şüphesiz ki o apaçık saptırıcı bir düşmandır, dedi. (Musa), ehâlîsinin gaflet üzere bulunduğu bir zamanda şehre girdi de (orada) birbiriyle kavga etmekde olan iki adam gördü. Şu kendi tarafdarlarından, bu da düşman (lar) ındandı. Derken tarafdarlarından olan (adam), düşmanının aleyhinde imdâd istedi. Bunun üzerine (Musa) onu bir yumruk vurub öldürdü. «Bu, dedi, şeytanın iş (ler) indendir. O, hakıykat şaşırtıcı, apaçık bir düşman». Halkı, gaflete dalmış, öğle uykusundayken şehre girdi de orada iki adamın kavga etmekte olduğunu gördü; bu, kendi taraftarlarındandı, öbürü, düşmanlarından. Derken, taraftarlarından olan, düşmanlarından olana karşı Mûsâ´dan yardım istedi, o da düşmanlarından olan kişinin göğsüne bir yumruk indirdi de işini bitiriverdi; bu iş dedi, Şeytan´ın işlerinden; şüphe yok ki o, insanı apaçık sapıklığa sevkeden bir düşman.
28-Kasas Suresi

16.Ayet
Mekke

20
386
قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ ۚ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ -16
(Kale rabbi innı zalemtü nefsı fağfirlı fe ğafera leh innehu hüvel ğafurur rahıym)
28-Kasas Suresi
16.Ayet
Mekke
20
386
Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ya rabb dedi: doğrusu ben nefsime yazık ettim, artık mağrifetinle benim suçumu ört: o da mağrifet buyurdu, hakıkat o, öyle ğafur öyle rahîmdir (Mûsa yaptığına pişman olarak Allah’dan afv diledi ve şöyle) dedi: “- Ey Rabbim! Doğrusu ben nefsime (onu öldürmekle) yazık ettim. Artık günahımı bağışla.” Bunun üzerine Allah da onu bağışladı. Çünkü O, Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir. Musâ: «Ey Rabbim!» dedi, «doğrusu ben kendime haksızlık ettim; artık beni bağışla.» Bunun üzerine Rabbı onu bağışladı. Çünkü O, gerçekten çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Dedi: «Rabbim, ben cidden kendime yazık etdim. Artık beni yarlığa». Bunun üzerine (Allah) onu yarlığadı. Çünkü O, çok yarlığayıcı, çok esirgeyici olanın ta kendisidir. Rabbim dedi, ben kendime zulmettim, sen yarlıga beni ve mabudu, onu yarlıgadı; şüphe yok ki o, suçları örter, rahîmdir.
28-Kasas Suresi

17.Ayet
Mekke

20
386
قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًا لِلْمُجْرِمِينَ -17
(Kale rabbi bima en´amte aleyye fe lem ekune zahıral lil mücrimın)
28-Kasas Suresi
17.Ayet
Mekke
20
386
“Rabbim! Bana verdiğin nimetle asla suçlulara arka çıkmayacağım” dedi. Ya rabb! Dedi: bana olan bu in´amın hakkı için artık mücrimlere aslâ zahîr olmam (Yine Mûsa şöyle) dedi:” - Ey Rabbim! Bana olan bu ihsanın (beni bağışlamanın) hakkı için, artık suçlulara hiç bir zaman yardımcı olmıyacağım.” Musâ: «Ey Rabbim ! Bana olan nîmetin hakkı için suçlu günahkârlara hiçbir zaman arka olmayacağım» dedi. Dedi: «Rabbim, bana in´aam etdiğin şeyler hakkıyçin artık suçlulara asla arka olmayacağım». Rabbim dedi, beni nîmetlendirdiğin şeylerle mücrimlere kesin olarak arka olmayacağım artık.
28-Kasas Suresi

18.Ayet
Mekke

20
386
فَأَصْبَحَ فِي الْمَدِينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ فَإِذَا الَّذِي اسْتَنْصَرَهُ بِالْأَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُ ۚ قَالَ لَهُ مُوسَىٰ إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُبِينٌ -18
(Fe asbeha fil medıneti haifey yeterakkabü fe izellezistensarahu bil emsi yestasrihuh kale lehu musa inneke le ğaviyyüm mübın)
28-Kasas Suresi
18.Ayet
Mekke
20
386
Korkarak, etrafı gözetleyerek şehirde sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen yine feryat ederek ondan yardım istiyordu. Mûsâ da ona, “Belli ki sen azgın bir kimsesin” dedi. Derken şehirde korku içinde sabahı etti gözetiyordu, baktı ki dün kendisinden yardım istiyen ona yine feryad ediyor, Musâ ona besbelli sen yaramazsın dedi Böylece (Kıptî’yi öldürdüğü) şehirde (yakalanmasından) korkarak sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım istiyen (adam yine başka bir Kıptî’ye karşı) ondan yardım istiyor! Mûsa, ona şöyle dedi: “- Muhakkak sen besbelli bir azgınsın.” Bu sebeple Musâ, şehirde korkarak etrafı gözetip sabahladı, derken bir de ne görsün, daha dün kendisinden yardım isteyen adam yine feryâd edip yardım isteğinde bulunuyor ! Musâ ona: «Sen cidden açıkça ortada (dönüp dolaşan) bir azgınsın !» dedi. Hulâsa şehirde korkarak (ve başına gelecek aakıbete) intizaar ederek sabahladı. Bir de ne görsün: Dün kendisinden imdâd isteyen (adam yine) ona feryâd (ve ondan istimdâd) ediyor! Musa ona dedi ki: «Sen hakıykat apâşikâr bir azgınsın». Korkarak, gözleyip bekleyerek şehirde sabahladı, derken dün kendisinden yardım isteyen, gene birisiyle çekişmedeydi ve gene kendisinden yardım istedi. Mûsâ da ona, şüphe yok ki dedi sen, apaçık bir azgınsın.
28-Kasas Suresi

19.Ayet
Mekke

20
386
فَلَمَّا أَنْ أَرَادَ أَنْ يَبْطِشَ بِالَّذِي هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَا قَالَ يَا مُوسَىٰ أَتُرِيدُ أَنْ تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ ۖ إِنْ تُرِيدُ إِلَّا أَنْ تَكُونَ جَبَّارًا فِي الْأَرْضِ وَمَا تُرِيدُ أَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِحِينَ -19
(Fe lemma en erade ey yebtışe billezı hüve adüvvül lehüma kale ya musa e türıdü en taktülenı kema katelte nefsem bil emsi in türıdü illa en tekune cebbara fil erdı ve ma türıdü en tekune minel muslihıyn)
28-Kasas Suresi
19.Ayet
Mekke
20
386
Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam, “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun” dedi. Deyip de o ikisinin bir düşmanı olan herifi yakalayıvermek isteyince: ya Musâ dedi: dün bir adamı öldürdüğün gibi beni de öldürmek mi istiyorsun, ara düzelticilerden olmak istemeyip de yer yüzünde bir zorba mı olmak istiyorsun Vakta ki Mûsa, hem kendisine, hem de kendisinden yardım istiyene düşman olanı (bu ikinci Kıptî’yi) yakalamak istedi, (yardım istiyen adam, daha önce kendisine Mûsa tarafından azgın diye hitab edildiğinden, Mûsa kendisini yakalayacak zannederek) şöyle dedi: “- Ey Mûsa! Dün bir adamı öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Ara buluculardan olmayı arzu etmiyorsun da yeryüzünde bir zorba mı olmak istiyorsun?” Ve hem kendinin, hem de yardım isteyenin düşmanı olan o adamı atılıp yakalamayı arzu ederken, o, «ey Musâ !» dedi, «dün bir cana kıydığın gibi beni de mi öldürmek istiyorsun ? Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmayı arzuluyorsun, ıslâh edenlerden olmak istemiyorsun.» Derken (Musa) ikisinin de düşmanı olan birini yakalamak isteyince (onun bu hareketinin kendisine müteveccih olduğunu sanan istimdada) dedi ki: «Musa, dün bir canı öldürdüğün gibi (şimdi) beni de mi öldürmek istiyorsun?! Ara buluculardan olmayı arzu etmiyorsun da bu yerde ille yaman bir zorba olmak istiyorsun sen»! Kendilerine düşman olanı tutmak isteyince öbürü, Mûsâ´yı kendi aleyhinde sanıp ey Mûsâ dedi, dün birini öldürdüğün gibi beni de öldürmek istiyorsun galiba; sen, yeryüzünde mutlaka bir cebbar olmak istiyor, arabuluculardan olmayı hiç dilemiyorsun.
28-Kasas Suresi

20.Ayet
Mekke

20
386
وَجَاءَ رَجُلٌ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَىٰ قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ -20
(Ve cae racülüm min aksal medıneti yes´a kale ya musa innel melee ye´temirune bike li yaktüluke fahruc innı leke minen nasıhıyn)
28-Kasas Suresi
20.Ayet
Mekke
20
386
Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. “Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt verenlerdenim” dedi. Şehrin öte başından bir adam da koşarak geldi: Musâ dedi: haberin olsun hey´et, seni öldürmek için hakkında emri müzakere ediyorlar, hemen çık! Ben cidden senin hayırhahlarındanım Şehrin öte başından koşarak bir adam geldi. Şöyle dedi: “- Ey Mûsa, şehrin ileri gelenleri seni öldürmek için hakkında müzakere yapıyorlar. Hemen çık git, muhakkak ki ben senin iyiliğini istiyenlerdenim.” Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve: «Ey Musâ !» dedi, «şüphen olmasın ki ileri gelenler seni öldürmek için (kendi aralarında) görüşüyorlar. Vakit kaybetmeden (şehirden) hemen çık. Çünkü ben elbette öğüt verip iyi düşünenlerdenim.» Şehrin öte başından koşarak bir adam geldi. «Musa, dedi, (şehrin) öne gelenler (i) seni öldürmek için (toplandılar), hakkında müzâkere ediyorlar. Hemen (buradan) çık (git). Şübhesiz ki ben senin hayırhaahlarındanım». Ve şehrin öte yanından koşa koşa birisi geldi de ey Mûsâ dedi, ileri gelenler, seni öldürmek için birbirleriyle görüşüp danışmadalar, hemen çık git, şüphe etme ki ben sana öğüt verenlerdenim.
28-Kasas Suresi

21.Ayet
Mekke

20
386
فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ ۖ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ -21
(Fe harace minha halifey yeterakkabü kale rabbi neccinı minel kavmiz zalimın)
28-Kasas Suresi
21.Ayet
Mekke
20
386
Mûsâ, korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve “Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar” dedi. Derhal oradan korku ile çıktı gözetiyordu, dedi: ya rabbi! kurtar beni bu zalim kavmden Mûsa korkarak ve sağı solu gözetliyerek hemen şehirden çıktı; şöyle dedi: “- Ey Rabbim! Beni bu zalimler kavminden kurtar.” Bu haber üzerine Musâ, korku içinde etrafı gözeterek çıktı (da şehirden uzaklaştı): «Ey Rabbim! Beni şu zâlim milletten kurtar» dedi. Bunun üzerine (Musa) korkarak (ve etrafı) gözetleyerek oradan çıkdı. «Rabbim, dedi, beni o zaalimler güruhundan kurtar». Mûsâ, korkarak, çekinip gözetleyerek şehirden çıktı ve Rabbim dedi, sen beni zâlim topluluktan kurtar.
28-Kasas Suresi

22.Ayet
Mekke

20
387
وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسَىٰ رَبِّي أَنْ يَهْدِيَنِي سَوَاءَ السَّبِيلِ -22
(Ve lemma teveccehe tilkae medyene kale asa rabbı ey yehdiyenı sevaes sebıl)
28-Kasas Suresi
22.Ayet
Mekke
20
387
(Şehirden çıkıp) Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi. Vaktâ ki Medyen cihetine yöneldi, ola ki rabbım beni düz yola çıkara dedi Mûsa Medyen (şehrine) doğru yönelince dedi ki: “- Umarım, Rabbim bana doğru yolu gösterir (de Medyen’e giderim).” Ve Medyen tarafına yöneldiğinde şöyle dedi, «Rabbimin beni doğru yola eriştireceğini umarım.» (Musa) Medyen tarafına yönelince dedi ki: «Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir». Medyen tarafına yönelince de umarım ki dedi, Rabbim, beni doğru yola sevk eder.
28-Kasas Suresi

23.Ayet
Mekke

20
387
وَلَمَّا وَرَدَ مَاءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةً مِنَ النَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِنْ دُونِهِمُ امْرَأَتَيْنِ تَذُودَانِ ۖ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا ۖ قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّىٰ يُصْدِرَ الرِّعَاءُ ۖ وَأَبُونَا شَيْخٌ كَبِيرٌ -23
(Ve lemma verade mae medyene vecede aleyhi ümmetem minen nasi yeskune ve veced min dunihimümraeteyni tezudan kel ma hatbüküma kaleta la neskıy hatta yusdirar riaü ve ebuna şeyhun kebır)
28-Kasas Suresi
23.Ayet
Mekke
20
387
Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı insanlar gördü. Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, “(Koyunlarınızı burada tutmaktaki) maksadınız ne?” dedi. Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” dediler. Ve vaktâ ki Medyen suyuna vardı, üzerinde bir küme insan buldu suluyorlar, ötelerinde de iki dişi ehli buldu sakınıp duruyorlar, derdiniz nedir? Dedi «biz, çobanlar çekip gitmeyince sulamayız ve bizim babamız büyük bir pirdir» dediler Medyen suyuna varınca, kuyunun başında hayvanlarını sulayan bir küme insan buldu. Onların aşağısında da, (suya doğru içmek için zorlayan hayvanları) engellemekte olan iki kadın gördü. (Onlara) dedi ki: “- Haliniz nedir?” Onlar şöyle cevap verdiler: “ - Çobanlar davarlarına su içirip dönmedikçe biz (hayvanlarımıza) su veremeyiz. Babamız da yaşı çok büyük bir ihtiyardır, (biz onun için çıkıyoruz).” Medyen suyuna varınca üzerinde toplanıp (davarlarını) sulayan bir grup insan buldu ve onların gerisinde (koyunlarına sahip çıkıp) sakınarak (sıra) bekleyen iki kadın gördü. Onlara : «Ne bu hâliniz ?» diye sordu. Onlar: «Çobanlar davarlarını sulayıp ayrılmadıkça biz davarlarımızı sulayamayız. Babamız ise iyice yaşlanmış bir ihtiyardır» diyerek cevap verdiler. Vaktaki Medyen suyuna vardı, üst tarafında (ve kenarında) bir sürü insan buldu ki (hayvanlarını) suluyorlardı. Onların gerisinde (ve alt yanında) da (sürülerini) alıkoyan iki kadın gördü. Dedi: «(Bu) haaliniz ne»? Dediler: «Çobanlar sıvarıb dönünceye kadar biz sıvarmayız. Babamız ise büyük bir ihtiyardır». Medyen suyuna varınca orada, hayvanlarını sulayan bir bölük halk gördü. Gerilerinde de iki kadın vardı, onlar, hayvanlarını sudan men ediyorlardı. Mûsâ, ne yapıyorsunuz, niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz deyince dediler ki çobanlar gidinceye dek biz, hayvanlarımızı sulayamıyoruz ve babamız da pek ihtiyar bir adam.
28-Kasas Suresi

24.Ayet
Mekke

20
387
فَسَقَىٰ لَهُمَا ثُمَّ تَوَلَّىٰ إِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنْزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ -24
(Fe seka lehüma sümme tevella ilez zılli fe kale rabbi ninı lima enzelte ileyye min hayrin fekıyr)
28-Kasas Suresi
24.Ayet
Mekke
20
387
Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, “Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım” dedi. Bunun üzerine ikisine sulayıverdi, sonra gölgeye çekildi de «ya rabbi! dedi: ben cidden bana indirdiğin hayırdan dolayı bir fakirim» Bunun üzerine Mûsa, onların davarlarını suvardı. Sonra gölgeye çekilip şöyle dedi: “- Ey Rabbim, doğrusu ben, bana hayırdan (yemekten) ne indirirsen ona muhtacım (karnım aç bulunuyor). Bunun üzerine (Musâ gayrete galip) onların davarlarını suladı, sonra da gölgeye çekilip şöyle dedi: «Rabbim! Doğrusu bana indirdiğin nimete (her zaman) muhtacım.» Bunun üzerine (Musa) onlarınkini sıvarıverdi. Sonra gölgeye dönüb dedi ki: «Rabbim, hakıykat ben, bana indirdiğin hayırdan dolayı muhtacım». Mûsâ, onların hayvanlarına su verdi, sonra da bir gölgeye çekilip Rabbim dedi, bana, hayra âit ne indirdiysen, ne lütufta bulunduysan şüphe yok ki hepsine de muhtâcım ben.
28-Kasas Suresi

25.Ayet
Mekke

20
387
فَجَاءَتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاءٍ قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا ۚ فَلَمَّا جَاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ ۖ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ -25
(Fe caethü ıhdahüma temşı alestıhyain kalet inne ebı yed´uke li yecziyeke ecra ma sekayte lena felemma caehu ve kassa aleyhil kasasa kale la tehaf necevte minel kavmiz zalimın)
28-Kasas Suresi
25.Ayet
Mekke
20
387
Nihayet kızlardan biri utana utana yürüyerek ona gelip, “Bizim için koyunlarımızı sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor” dedi. Mûsâ, onun (Şu’ayb’ın) yanına gelip başından geçenleri ona anlatınca Şu’ayb, “Korkma, o zalim kavimden kurtuldun” dedi. Derken o ikinin birisi bir edeb-ü haya üzere yürüyerek ona geldi, «babam seni da´vet ediyor bize su çekiverdiğin ecrini sana ödemek için» dedi bunun üzerine varıp ona kıssayı anlatınca, korkma, dedi, kurtuldun o kavmden, o zalimlerden Derken, o iki kadından biri utançla yürüyerek Mûsa’ya geldi. De di ki: “- Bize su çekiverdiğinin ücretini sana ödemek için, babam seni çağırıyor.” Bunun üzerine Mûsa o ihtiyar adama varınca ve Firavun’dan kaçış hâdisesini ona anlatınca, Mûsa’ya şöyle dedi: “- Korkma, zalimler kavminden kurtuldun.” Az sonra o iki kızdan biri utanarak Musâ´ya doğru yürüyüp geldi ve «bizden yana davarları sulamanıza karşı bir ücret vermek için babam seni çağırıyor» dedi. Musâ, onun babasına gelip (başından geçen) olayı anlatınca, o, «korkma, (halkı) zâlimler olan bir milletten kurtuldun» de di. Derken o iki (kadın) dan biri utana utana yürüyerek ona geldi. «Babam, dedi, biz (im sürümüz) ü sıvardığının ücretini sana ödemek için seni çağırıyor». Bunun üzerine (Muusâ) ona gidib kendisine kıssayı anlatınca o: «Korkma, dedi, o zâlimler gürûhünden kurtuldun». Derken o iki kadının biri, utanarak ona geldi de babam dedi, hayvanlarımızı suladığından dolayı seni mükâfâtlandırmak için çağırıyor. Mûsâ, ona gidip başından geçenleri anlatınca o, korkma dedi, zâlim topluluktan kurtuldun.
28-Kasas Suresi

26.Ayet
Mekke

20
387
قَالَتْ إِحْدَاهُمَا يَا أَبَتِ اسْتَأْجِرْهُ ۖ إِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْأَمِينُ -26
(Kalet ihdahüma ya ebetiste´cirhü inne hayra meniste´certel kaviyyül emın)
28-Kasas Suresi
26.Ayet
Mekke
20
387
Kızlardan biri, “Babacığım, onu ücretle tut. Herhâlde ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir olan bu adam olacaktır” dedi. O ikinin biri, babacığım! Dedi: onu ecîr tut, çünkü tuttuğun ecîrlerin en hayırlısı o kavîy, emîn adam O iki kadından biri dedi ki: “- Babacığım! Onu (davarları otlatmak için) ücretle tut. Çünkü tuttuğun ücretlilerin en hayırlısı o, güvenilir, güçlü adamdır.” O iki kızdan biri, «babacığım ! Onu ücretle tut; şüphesiz ki ücretle tuttuğun kimselerin en hayırlısı bu güçlü ve güvenilir olan (adam)dır» dedi. O ikiden biri: «Babacığım, dedi, onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle kullandıklarının en hayırlısı şübhesiz ki o kuvvetli, emîn (adamdır)». O iki kızın biri de babacığım dedi, onu ücretle tut, şüphe yok ki ücretle tutacağın adamların en hayırlısı, en emîni bu.
28-Kasas Suresi

27.Ayet
Mekke

20
387
قَالَ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أُنْكِحَكَ إِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلَىٰ أَنْ تَأْجُرَنِي ثَمَانِيَ حِجَجٍ ۖ فَإِنْ أَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِنْدِكَ ۖ وَمَا أُرِيدُ أَنْ أَشُقَّ عَلَيْكَ ۚ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ -27
(Kale innı ürıdü en ünkihake ıhdebneteyye hateyni ala en te´cüranı semaniye hıcec fe in etmente aşran fe min ındik ve ma ürıdü en eşükka aleyk setecidünı in şaellahü minas salihıyn)
28-Kasas Suresi
27.Ayet
Mekke
20
387
Şu’ayb, “Ben, sekiz yıl bana çalışmana karşılık, şu iki kızımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. Ben seni zora koşmak da istemiyorum. İnşaallah beni salih kimselerden bulacaksın” dedi. Dedi: haberin olsun ben şu iki kızımın birini sana nikâh etmek istiyorum, sen bana sekiz sene ecîrlik etmek üzere ki eğer onu doldurursan, o da kendinden, maamafih seni zorlamak istemiyorum inşaallah beni salihînden bulacaksın (İhtiyar adam, Mûsa’ya şöyle) dedi: “- Bana sekiz yıl ücretle çalışmak üzere, şu iki kızımın birini sana nikâh etmek istiyorum. Eğer (hizmet yaparak) on seneyi tamamlarsan, bu da senden (bir fazlalık). Bununla beraber seni zorlamak istemiyorum. İnşAllah, beni dürüst kimselerden bulacaksın.” (Kızların babası, Musâ´ya): «Sekiz yıl (ücretle çalışan bir işçi gibi) bana çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum ; ama bunu on yıl olarak tamamlarsan o da senden (bir lütuf)... Ben (on yıl hususunda bir şart koşup) sana zorluk çıkarmak istemem. İnşaallah beni iyi-yararlı kimselerden bulacaksın» dedi. (O zât Muusâya) dedi ki: «Ben iki kızımdan birini — sen bana sekiz yıl ecîrlik etmek üzere — sana nikâhlamayı arzu ediyorum. Eğer (hizmetini) on (yıl) a tamamlarsan o da kendinden. (Bununla beraber) arzu etmem ki sana zorluk çekdireyim. inşâallah beni saalihlerden bulacaksın». Babası, Mûsâ´ya dedi ki: Bana sekiz yıl hizmet edersen buna karşılık sana şu iki kızımdan birini vermek istiyorum; ama sen on yılı doldurursan bu da sana âit artık ve ben, sana zahmet ve meşakkat vermek istemem; Allah dilerse beni iyi kişilerden bulursun.
28-Kasas Suresi

28.Ayet
Mekke

20
387
قَالَ ذَٰلِكَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ ۖ أَيَّمَا الْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّ ۖ وَاللَّهُ عَلَىٰ مَا نَقُولُ وَكِيلٌ -28
(Kale zalike biynı ve beynek eyyemel eceleyni kadaytü fe la udvane aleyy vallahü ala ma nekulü vekıl)
28-Kasas Suresi
28.Ayet
Mekke
20
387
Mûsâ, şöyle dedi: “Bu, seninle benim aramda bir iş. İki süreden hangisini tamamlarsam bana bir husûmet yok. Allah, söylediklerimize vekildir.” Dedi: o, benimle senin aramızda, iki müddetin her hangisini ödersem demek aleyhime husumet yok ve Allah mukavelemiz üzerine vekîl (Mûsa şöyle) dedi: “- Bu söylediğin söz, benimle senin aranda (gözetilecek bir husus)...Bu iki müddetten (sekiz ve on yıldan) hangisini ödersem, demek bana karşı düşmanlık yok. Allah da dediğimize şahiddir.” Musâ (ona): «Bu husus benimle senin orandadır. Bu iki süreden hangisini (tamamlayıp sözümü) yerine getirsem, artık bana karşı bir haksızlık söz konusu değildir. Allah bu dediklerimize vekildir» dedi. (Muusâ) dedi: «O, seninle benim aramdadır. Bu iki müddetden hangisini ödersem demek ki bana karşı bir husumet yok. Allah da şu dediğimizin üstünde bir vekîl». Mûsâ, bu dedi, seninle benim aramda bir sözleşme. Hangi müddeti tamamlarsam tamamlayayım, demek bir haksızlık edilmeyecek bana ve Allah da şu sözlerimize tanık.
28-Kasas Suresi

29.Ayet
Mekke

20
388
فَلَمَّا قَضَىٰ مُوسَى الْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ نَارًا قَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَعَلِّي آتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ جَذْوَةٍ مِنَ النَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ -29
(Felemma kada musel ecele ve sara bi ehlihı anese min canibit türi nasa kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi haberin ev cezvetim minen nari lealleküm tastalun)
28-Kasas Suresi
29.Ayet
Mekke
20
388
Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm” dedi. Vaktâ ki Mûsâ, artık eceli ödedi ve ehlile yola çıktı Tur canibinden bir ateş hissetti, ehline durun dedi: ben bir ateş hissettim, ümid ederim ki size ondan bir haber getiririm veya o ateşten bir eksi, belki bir ocak yakar ısınırsınız Mûsa, (on senelik hizmet) müddetini bitirince ve (evlenmiş olduğu) ailesiyle (Mısır tarafına) yola çıkınca Tûr tarafından bir ateş gördü. Ailesine dedi ki, siz durun. Ben bir ateş gördüm; umarım ki, oradan (şaşırdığımız yolu gösterecek) size bir haber getiririm, yahud o ateşten bir parça (kor); belki ateş yakar ısınırsınız. Musâ (hizmeti) yerine getirip belirlenen süreyi tamamlayınca ailesiyle birlikte yola çıktı ve Tûr tarafında gözü bir ateşe ilişti. Ailesine dedi ki: «Siz burada bekleyin, çünkü benim gözüm bir ateşe ilişti; umarım ki ondan size ya bir haber, ya da bir kor parçası getiririm de ısınma imkânı bulursunuz.» Artık Musa müddetini bitirince aailesiyle yola çıkdı. Tuur yanından bir ateş hissetmişdi o. Aailesine dedi ki: «(Siz burada) eğlenin. Çünkü ben bir ateş gördüm. Olur ki size ondan bir haber, yahud (ocak yakıb) ısınmanız için bir ateş parçası getiririm». Derken Mûsâ, o müddeti bitirince âilesiyle yola düştü ve Tur tarafında bir ateş gördü. Âilesine, siz durun dedi, gerçekten de bir ateş görüyorum ben, gideyim de orada birisi varsa yoldan haber alayım, yahut da ısınmanız için bir kor getireyim size.
28-Kasas Suresi

30.Ayet
Mekke

20
388
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ مِنْ شَاطِئِ الْوَادِ الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَنْ يَا مُوسَىٰ إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ -30
(Felemma etaha nudiye min şatııl vadil eymeni fil buk´atil mübaraketi mineş şecerati ey ya musa innı enellahü rabbül alemın)
28-Kasas Suresi
30.Ayet
Mekke
20
388
Mûsâ, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.” Derken ona varınca vâdinin sağ kıyısından o mübarek buk´ada ağaçtan nidâ olundu, şöyle ki: ya Mûsâ, haberin olsun benim ben: Allah rabbül´alemin Nihayet oraya varınca, bereketli yerdeki vadinin sağ kıyısından, ağaç tarafından şöyle nida edildi (çağrıldı): “- Ey Mûsa! Gerçekten ben, alemlerin Rabbi olan Allah’ım. Ateşe doğru gelince, mübarek bölgedeki vadinin sağ tarafında yer alan ağaçtan: «Ya Musâ ! Şüphen olmasın ki ben âlemlerin Rabbı Allah´ım» diye seslenildi. (30-31) Derken oraya gelince feyizli (ve mümtaz) bir yerdeki vâdînin sağ kıyısından, ağacdan: «Yâ Musa, aalemlerin Rabbi olan Allah ben im ben» diye. Ve «asaanı (yere) bırak» diye nida olundu. Şimdi (Musa) onu bir yılan gibi deprenir görünce arkasını dönüb uzaklaşdı, geri dönmedi. «Yâ Musa, beri gel, korkma. Çünkü sen emniyyetde olanlardansın». Oraya gelince kutlu yerde bulunan vâdînin sağ tarafındaki ağaçtan kendisine nidâ edildi: Ey Mûsâ, şüphe yok ki ben, âlemlerin Rabbi Allah´ım.
28-Kasas Suresi

31.Ayet
Mekke

20
388
وَأَنْ أَلْقِ عَصَاكَ ۖ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَا مُوسَىٰ أَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ ۖ إِنَّكَ مِنَ الْآمِنِينَ -31
(Ve en elkı asak felemma raaha tehtezzü keenneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkıb ya musa akbil ve la teh0af inneke minel aminın)
28-Kasas Suresi
31.Ayet
Mekke
20
388
“Değneğini (yere) at.” (Mûsâ, değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Bu sefer şöyle seslenildi:) “Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.” Ve şöyle: bırak Asânı, derken onu sanki (bir cânn) bir çevik yılan gibi ihtizaz ediyor görünce öyle bir dönüp kaçtı ki arkasına bile bakmadı, ya Mûsâ, yüzünü dön ve korkma çünkü sen aminîndensin Ve Asâ’nı (elinden yere) bırak.” (Asâ’yı bıraktıktan sonra) onu, çevik bir yılan gibi hareket ediyor görünce dönüb kaçtı, ona bakmadı bile. (Mûsa’ya şöyle dendi): “- Ey Mûsa! Yüzünü dön ve korkma, çünkü sen emniyyette olanlardansın. «Asâ´nı yere atıver» denildi. Musâ, Asa´nın kıvrak bir yılan gibi hareket ettiğini görünce arkasını dönüp uzaklaştı, geriye dönüp bakmadı. «Ya Musâ! Yüzünü çevirip gel, hiç korkma ; çünkü gerçekten sen güven içinde olanlardansın. (30-31) Derken oraya gelince feyizli (ve mümtaz) bir yerdeki vâdînin sağ kıyısından, ağacdan: «Yâ Musa, aalemlerin Rabbi olan Allah ben im ben» diye. Ve «asaanı (yere) bırak» diye nida olundu. Şimdi (Musa) onu bir yılan gibi deprenir görünce arkasını dönüb uzaklaşdı, geri dönmedi. «Yâ Musa, beri gel, korkma. Çünkü sen emniyyetde olanlardansın». Ve at sopanı yere. Mûsâ, sopayı, bir yılan gibi kıvranıyor görünce geri döndü ve bir daha da oraya gelmemek istedi. Rab, ey Musa dedi, gel ve korkma, şüphe yok ki sen, emniyete erenlerdensin.
28-Kasas Suresi

32.Ayet
Mekke

20
388
اسْلُكْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ وَاضْمُمْ إِلَيْكَ جَنَاحَكَ مِنَ الرَّهْبِ ۖ فَذَانِكَ بُرْهَانَانِ مِنْ رَبِّكَ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ -32
(Üslük yedeke fi ceybike tahruc beydae min ğayri su´iv vadmün ileyke cenahake miner rahbi fe zanike bürhanani mir rabbike ila fir´avne ve meleih innehüm kanu kavmen fasikıyn)
28-Kasas Suresi
32.Ayet
Mekke
20
388
“Elini koynuna sok. (Alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın. Korkudan açılan kolunu kendine çek (toparlan). İşte bunlar, Firavun ve ileri gelen adamlarına (göstermen için) Rabbin tarafından (sana verilen) iki delildir. Çünkü onlar fasık bir kavimdirler.” Elini koynuna sok, çıksın bembeyaz, bir âfetsiz ve heybetten cenahını kendine kavuştur, işte bu ikisi sana iki bürhan, rabbından Fir´avne ve cem´ıyyetine, çünkü onlar fasık bir kavm oldular Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz (ışık veren güneş gibi) çıkacaktır. Ellerini de koltuklarının altına koy, sendeki korku gidecektir. İşte bunlar (Asâ’nın yılan olması, elin embeyaz güneş gibi çıkması), Rabbinden iki mucizedir ki, (seni onlarla) Firavun’a ve kavmine gönderdik, çünkü onlar fâsık (kâfir) bir kavim oldular.” Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz pırıl pırıl çıksın. Korku uyandıran durumdan dolayı kollarını kendine çekip toparlan. İşte bu ikisi, Fir´avn ile ileri gelen yoldaşlarına Rabbından iki açık ve kesin belgelerdir. Çünkü onlar gerçekten (ilâhî) sınırı aşmış suçlulardır» denildi. «Elini yakanın içine sok. Âfetsiz, bembeyaz olarak çıkacakdır o. Korkudan (kanad gibi açılan) ellerini kendine (birbirine) kavuşdur (korkma). İşte bu iki (mu´cize) Fir´avna ve cemaatına Rabbinden iki burhandır. Çünkü onlar fâsıklar güruhudur» diye (buyuruldu). Elini koynuna koy da bir hastalık yüzünden olmaksızın bembeyaz, parıl parıl parlar bir halde çıksın, korkudan yanlarına düşen ellerini kavuştur göğsüne; bu iki şey, Rabbinden, Firavun´a ve ileri gelen adamlarına iki kesin delil; şüphe yok ki onlar, buyruktan çıkmış bir topluluktur.
28-Kasas Suresi

33.Ayet
Mekke

20
388
قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ -33
(Kale rabbi nnı kateltü minhüm nefsen fe ehafü ey yaktülun)
28-Kasas Suresi
33.Ayet
Mekke
20
388
Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum.” Dedi: ya rabbi! ben onlardan bir adam öldürdüm korkarım beni hemen öldürürler Mûsa dedi ki: “- Rabbim, ben onlardan bir adam öldürdüm, korkarım hemen beni öldürürler. Musâ : «Ey Rabbim !» dedi, «doğrusu ben onlardan birini öldürdüm ; bu yüzden beni öldüreceklerinden korkuyorum. (Musa) dedi: «Rabbim, hakıykat ben onlardan bir cana (kıydım), öldürdüm. Onun için beni katledeceklerinden korkarım». Mûsâ, Rabbim dedi, ben onlardan birisini öldürdüm, korkarım, beni öldürürler.
28-Kasas Suresi

34.Ayet
Mekke

20
388
وَأَخِي هَارُونُ هُوَ أَفْصَحُ مِنِّي لِسَانًا فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي ۖ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ -34
(Ve ehıy harunü hüve efsahu minnı lisaen fe ersilhü meıye rid´ey yüsaddikunı innı ehafü ey yükezzibun)
28-Kasas Suresi
34.Ayet
Mekke
20
388
“Kardeşim Hârûn’un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da benimle birlikte, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Çünkü ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum.” Biraderim Harûn ise lisanca benden fesahatlidir beni tasdık eder bir muavin olmak üzere maıyyetimde ona da risalet ver. Doğrusu ben beni tekzib ederler diye korkarım Kardeşim Hârûn, lisan bakımından benden daha düzgündür o. Bunun için, beni tasdik eder bir yardımcı olmak üzre beraberimde onu peygamber gönder. Doğrusu ben, beni tekzib edeceklerinden korkuyorum.” Kardeşim Hârûn var ya, o benden daha güzel ve pürüzsüz konuşur ; onu benimle yardımcı olarak gönder de beni tasdîk etsin ; çünkü (Fir´avn ve yandaşlarının) beni yalanlamalarından endişe ediyorum,» dedi. «Biraderim Harun, o, lisan bakımından benden daha fasıyhdir. Binâen´aleyh onu da benimle beraber yardımcı (bir peygamber) olarak gönder ki beni tasdıyk etsin. Çünkü ben, beni tekzîb edeceklerinden endîşe ediyorum». Ve kardeşim Hârûn, dil bakımından benden daha fasih, onu da benimle berâber gönder de bana yardım etsin, gerçeklesin beni, çünkü ben yalanlamalarından korkmaktayım.
28-Kasas Suresi

35.Ayet
Mekke

20
388
قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِأَخِيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا فَلَا يَصِلُونَ إِلَيْكُمَا ۚ بِآيَاتِنَا أَنْتُمَا وَمَنِ اتَّبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ -35
(Kale seneşüddü adudeke bi ehıyke ve nec´alü leküma sültanen fe la yesılune ileyküma bi ayatina entüma ve menit tebeakümel ğğalibun)
28-Kasas Suresi
35.Ayet
Mekke
20
388
Allah, “Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz de âyetlerimiz sayesinde size (kötü bir amaçla) ulaşamayacaklar. Siz ve size uyanlar, galip gelecek olanlardır” dedi. Buyurdu ki biraderinle bâzûna kuvvet vereceğiz ve sizin için bir saltanat kuracağız da size irişemiyecekler âyetlerimizin hakkı için siz ve size tabi´ olanlar galip geleceksiniz (Allah şöyle) buyurdu: “-Seni, kardeşinle takviye edeceğiz ve size bir üstünlük vereceğiz ki, onlar size erişemiyecekler (sizi öldüremiyecekler). Mucizelerimizle gidin, siz ve size bağlı olanlar gâlib geleceksiniz.” (Allah ona): «Pazını kardeşinle takviye edip güçlendireceğiz; ikinize öyle bir üstünlük vereceğiz ki bu belgelerimiz karşısında size el uzatamıyacaklar. İkiniz de, ikinize uyanlar da elbette üstünlersiniz» dedi. Buyurdu: «Senin bâzunu biraderinle kuvvetlendireceğiz ve size öyle bir satvet (ve galebe) vereceğiz ki onlar size erişemeyecekler. Gidin âyetlerimizle. Siz de, size tabî, olanlar da gaalib (gelecek) siniz». Kardeşinle dedi, kolunu kuvvetlendireceğiz ve size öylesine bir kuvvet vereceğiz ki delillerimiz sâyesinde size hiçbir fenalıkta bulunamayacaklar; siz ve size uyanlar, üstünsünüz.
28-Kasas Suresi

36.Ayet
Mekke

20
389
فَلَمَّا جَاءَهُمْ مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُفْتَرًى وَمَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ -36
(Felemma caehüm musa bi ayatina beyyinatin kalu ma haza illa sıhrum müfterav ve ma semı´na bihaza fı abainel evvelın)
28-Kasas Suresi
36.Ayet
Mekke
20
389
Mûsâ, onlara delillerimizi apaçık olarak getirince onlar, “Bu, ancak uydurulmuş bir sihirdir. Biz geçmiş atalarımızın zamanında böyle bir şeyin varlığını duymadık” dediler. Vaktâ ki Musâ bunun üzerine açık açık âyetlerimizle onlara vardı bu, dediler: sırf uydurma bir sihir, biz bunu evvelki atalarımızda dahi işitmedik Vakta ki Mûsa, açık mucizelerimizle onlara vardı, dediler ki: “- Bu, ancak uydurulmuş bir sihirdir; biz evvelki atalarımızdan dahi, bunu (bu peygamberlik davasını yahut sihri) işitmedik.” Musâ, açık-seçik belge ve mu´cizelerle onlara gelince, «bu ancak uydurulmuş bir sihirdir. Önce gelen atalarımızdan böyle bir şey işitmedik» dediler. Bunun üzerine (Musa) onlara açık açık âyetlerimizi getirince dediler ki: «Bu, uydurulmuş bir büyüden başka bir şey değildir. Biz evvelki atalarımızdan bunu işitmedik». Mûsâ, apaçık delillerimizle onlara gelince bu, uydurma bir büyüden başka bir şey değil, gelip geçmiş atalarımız zamanında böyle bir şey duymadık biz dediler.
28-Kasas Suresi

37.Ayet
Mekke

20
389
وَقَالَ مُوسَىٰ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ مِنْ عِنْدِهِ وَمَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ ۖ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ -37
(Ve kale musa rabbı a´lemü bi men cae bil hüda min ındihı ve men tekunü lehu akıbetüd dar innehu la yüflihuz zalimun)
28-Kasas Suresi
37.Ayet
Mekke
20
389
Mûsâ, “Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun (güzel) sonucunun kimin olacağını Rabbim daha iyi bilir. Doğrusu zalimler kurtuluşa eremezler” dedi. Musâ da, rabbım daha iyi bilir, dedi: tarafından hidayetle gelen kim? Ve yurdun akıbeti kimin olur? Doğrusu bu: zalimler felâh bulmaz Mûsa şöyle dedi: “- Allah katından kimin hidayet (Peygamberlik) getirdiğini ve yurdun akıbeti (Cennet), kimin olacağını Rabbim daha iyi bilendir. Doğrusu zalimler. (Allah’ın azabından) kurtulamazlar.” Musâ dedi ki: «Rabbim kendi katından kimin doğru yol üzere geldiğini ve (Dünya ile Âhiret) yurdunun neticesi kimin olacağını daha iyi bilir. Gerçek şu ki, zâlimler kurtuluşa eremezler.» Muusâ: «Rabbim, dedi, cânib (i ilâhîsi) nden kimin hidâyet getirdiğini, yurdun aakıbeti kimin olacağını daha iyi bilendir. Hakıykat şudur ki zaalimler asla felah bulmazlar». Mûsâ dedi ki: Kim hidâyetle gelmiştir onun katından ve yurdun sonu, kimin için daha hayırlı olacak, bunu Rabbim, daha iyi bilir; şüphe yok ki zâlimler, kurtulmazlar muratlarına ermezler.
28-Kasas Suresi

38.Ayet
Mekke

20
389
وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرِي فَأَوْقِدْ لِي يَا هَامَانُ عَلَى الطِّينِ فَاجْعَلْ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ مِنَ الْكَاذِبِينَ -38
(Ve kale fir´avnü ya eyyühel meleü ma alemtü leküm min ilahin ğayrı Fe evkıd lı ya hamanü alet tıyni fec´al lı sarhal leallı ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnühu minel kazibın)
28-Kasas Suresi
38.Ayet
Mekke
20
389
Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum” dedi. Fir´avn ise dedi ki: Ey millet, ben sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum, haydi benim için çamura ocağı yak da ya Hâmân bana bir kule yap belki Musânın tanrısına muttali´ olurum, maamafih ben onu her halde yalancılardan sanıyorum Firavun dedi ki: “- Ey millet! Ben sizin için benden başka bir ilâh bilmiyorum. Haydi, bana çamurdan kerpiç pişir, ey Hâmân!... Sonra bana bir kule yap, olur ki ben, yukarı çıkar Mûsa’nın ilâhına bakarım. Doğrusu ben, Mûsa’yı yalancılardan sanıyorum. Fir´avn dedi ki: «Ey ileri gelenler ! Ben sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum. Ey Hâmân ! Balçık(tan hazırlanan tuğlalar) üzerinde ateş yak da benim için bir kule yap ; belki Musa´nın tanrısına doğru yükselip onun hakkında bir şeyler öğrenirim. Doğrusu, ben, Musa´yı yalancılardan sanıyorum.» Fir´avn dedi: «Ey ileri gelenler, ben sizin benden başka bir Tanrınız olduğunu bilmiyorum! Ey Hâman, haydi benim için çamurun üzerinde ateş yak da bana büyük bir kule yap. Belki ben Musânın Tanrısına tırmanıb çıkarım! Maamâfih ben onu mutlakaa yalancılardan sanıyorum ya!» Ve Firavun, ey ileri gelenler dedi, ben, benden başka bir mâbûdunuz olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân, balçığa bir ateş yak da tuğla yap bana ve yüksek bir köşk kur, belki oraya çıkar, Mûsâ´nın mâbûdunu anlarım ve gene de şüphe yok ki ben yalancılardan sanıyorum onu.
28-Kasas Suresi

39.Ayet
Mekke

20
389
وَاسْتَكْبَرَ هُوَ وَجُنُودُهُ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ إِلَيْنَا لَا يُرْجَعُونَ -39
(Vestekbera hüve ve cünudühu fil erdı bi ğayril hakkı ve zannu ennehüm ileyna la yurceun)
28-Kasas Suresi
39.Ayet
Mekke
20
389
O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar. Hem de o ve askerleri yeryüzünde haksızlıkla kibirlenmek istediler ve zannettiler ki onlar bize iâde olunmıyacaklar O Firavun ve askerleri, yeryüzünde (Mısır’da) hakları olmıyarak büyüklük tasladılar ve zannettiler ki, bize döndürülmiyecekler. O ve askerleri yeryüzünde haksız olarak gurura kapılıp büyüklük tasladılar ve zannettiler ki bize hiç döndürülmeyecekler. Kendisi de, askerleri de o yerde haksız yere büyüklük tasladılar) ve hakıykaten bize döndürülemeyeceklerini sandılar. O da, askerleri de yeryüzünde haksız yere ululanmaya kalkıştılar ve şüphe yok ki dönüp tapımıza gelmeyecekler sandılar kendilerini.
28-Kasas Suresi

40.Ayet
Mekke

20
389
فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ -40
(Fe ahaznahü ve cünudehu fenebeznahüm fil yemm fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın)
28-Kasas Suresi
40.Ayet
Mekke
20
389
Biz de onu ve askerlerini yakaladık ve onları denize attık (Orada boğuldular). Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak! Biz de kendisini ve ordularını tuttuk da deryaya fırlatıverdik, şimdi bak o zâlimlerin akıbeti nasıl oldu? Biz de hem Firavunu, hem askerlerini yakaladık da onları denize atıverdik. Ey Rasûlüm, şimdi bak ki, zalimlerin akıbeti nasıl olmuştur!... Biz onu da, askerlerini de yakalayıp (Kızıldeniz´in) sularına fırlatı verdik. Bir bak, o zâlimlerin sonu ne oldu.. Bunun üzerine biz de hem onu, hem askerlerini yakalayıverdik de denizin içine atdık. Bak (Habîbim) zâlimlerin aakıbeti nice oldu! Biz de hem onu, hem askerini helâk ettik, onları suya boğduk; artık bak da gör, zâlimlerin sonucu ne olmuş.
28-Kasas Suresi

41.Ayet
Mekke

20
389
وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ ۖ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ لَا يُنْصَرُونَ -41
(Ve cealnahüm eimmetey yed´une ilen nar ve yevmel kıyameti la yünsarun)
28-Kasas Suresi
41.Ayet
Mekke
20
389
Biz onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir. Biz onları öyle baş kumandanlar yaptık ki ateşe da´vet ederler ve kıyamet günü yardım olunmazlar Biz, onları, ateşe (küfür ve şirke) çağıran öncüler yaptık. Kıyamet gününde ise yardım olunmazlar. Biz, onları (tuttukları yol gereği) Cehennem ateşine davet eden liderler kıldık ve Kıyamet gününde ise yardım göremiyecekler. Biz onları (dünyâda insanları) ateşe da´vet edegelen rehberler yapdık. Kıyamet gününde ise (azâblarının def´i husuusunda) asla yardıma kavuşdurulmayacaklardır. Ve onları, halkı ateşe çağıran rehberler yaptık ve kıyâmet günü de yardım edilmez onlara.
28-Kasas Suresi

42.Ayet
Mekke

20
389
وَأَتْبَعْنَاهُمْ فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً ۖ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوحِينَ -42
(Ve etba´nahüm fı hazihid dünya la´neh ve yevmel kıyameti hüm minel makbuhıyn)
28-Kasas Suresi
42.Ayet
Mekke
20
389
Bu dünyada onları lânete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğrenç kılınmış kimselerden olacaklardır. Hem kendilerine bu Dünyada arkalarından bir lâ´net yağdırmaktayız hem de Kıyamet günü bunlar pek menfurlardandırlar Hem kendilerine, bu dünyada, arkalarından bir lânet yağdırmaktayız, hem de kıyamet gününde onlar yüzleri çirkin olanlardandırlar. Bu Dünya´da peşlerinden lanet gönderdik ; Kıyamet gününde ise çok çirkin suratlılardan olacaklardır. Bununla beraber bu dünyâda biz onların arkalarına lâ´net de takdık. (Hele) kıyamet gününde onlar (suratları çirkinleşdirilen) çok menfur (adam) lordandır. Ve şu dünyâda artlarından lânet ettik onlara ve kıyâmet günü de onlar, çirkin bir azâba uğrayanlara katılacaklar.
28-Kasas Suresi

43.Ayet
Mekke

20
389
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِ مَا أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ الْأُولَىٰ بَصَائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ -43
(Ve le kad ateyna musel kitabe mim ba´di ma ehleknel kurunel ula besaira lin nasi ve hüdev ve rahmetel leallehüm yetezekkerun)
28-Kasas Suresi
43.Ayet
Mekke
20
389
Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya -düşünüp ibret alsınlar diye- insanların kalp gözünü açan deliller ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Celâlim hakkı için biz Mûsâya o kitabı kurûnı ûlâyı ihlâk ettiğimizden sonra nâsın vicdanlarını tenvir edecek basîretler ve bir hidayet-ü rahmet olmak üzere verdik, gerek ki tezekkür ederler Azametim hakkı için, biz evvelki nesilleri helâk edişimizden sonra, Mûsa’ya Tevrat’ı verdik ki, insanların kalbleri için aydınlıklarla bir hidayet ve rahmet olsun. Olur ki, düşünür de iman ederler. Ve and olsun ki biz, önceki kuşakları yok ettikten sonra Musâ´ya, insanların kalb ve vicdanlarını açıp aydınlatacak, doğru yol (rehberi) ve rahmet olacak Kitab´ı verdik; ola ki düşünüp öğüt alırlar. Andolsun ki biz evvelki nesilleri belâk etdiğimizden sonra Musâya — (insanlara kalb gözlerini açacak) basıyretler (vermek) ve bir hidâyet ve rahmet olmak üzere — o kitabı (Tevrâtı) vermişizdir. Olur ki onlar nasıyhat kabul ederler (diye). Ve andolsun ki gelip geçen eski çağlardaki ümmetleri helâk ettikten sonra öğüt alsınlar, ibret alsınlar diye insanlara cangözleri, hidâyet ve rahmet olarak Mûsâ´ya kitap verdik.
28-Kasas Suresi

44.Ayet
Mekke

20
390
وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الْغَرْبِيِّ إِذْ قَضَيْنَا إِلَىٰ مُوسَى الْأَمْرَ وَمَا كُنْتَ مِنَ الشَّاهِدِينَ -44
(Ve ma künte bi canibil ğarbiyyi iz kadayna ila musel emra ve ma künte mineş şahidın)
28-Kasas Suresi
44.Ayet
Mekke
20
390
(Ey Muhammed!) Mûsâ’ya o emri verdiğimiz zaman sen (vadinin) batı tarafında değildin. (O olayı) görenlerden de değildin. Sen ise Musâya o emri kaza ettiğimiz sıra canibi garbîde değildin, o şâhidlerden de değildin (Ey Rasûlüm), biz Mûsa’ya (Firavun’a gitmesine dair) o emri vahy ettiğimiz zaman sen Tûr dağının yakasında değildin (orada bulunmuyordun). Şahidlerden de değildin. (Ey Muhammed !) Biz, Musâ´ ya emri vahyedip yerine getirdiğimizde sen Tûr´un batı yanında değildin ve sen (o olaya) şâhidlerden de değildin. Musâya o emri vahyetdiğimiz vakit (Habîbim) sen batı tarafında (haazır) değildin, görenlerden de değildin. Ve Mûsâ´ya o emri verip takdîrimizi yerine getirdiğimiz zaman sen, ne batı tarafındaydın, ne de görüyordun onu.
28-Kasas Suresi

45.Ayet
Mekke

20
390
وَلَٰكِنَّا أَنْشَأْنَا قُرُونًا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ ۚ وَمَا كُنْتَ ثَاوِيًا فِي أَهْلِ مَدْيَنَ تَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا وَلَٰكِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ -45
(Ve lakinna enşe´na kurunen fe tetavele aleyhimül umür ve ma künte saviyen fı ehli medyene tetlu aleyhim ayatina ve lakinna künna mursilın)
28-Kasas Suresi
45.Ayet
Mekke
20
390
Fakat biz (Mûsâ’dan sonra) birçok nesiller meydana getirdik. Üzerlerinden uzun çağlar geçti. Sen Medyen halkı arasında yaşıyor değildin, âyetlerimizi onlardan okuyup öğreniyor da değildin. Fakat biz (bu haberi) göndereniz. Ve lâkin biz bir çok karınlar inşa eyledik de onların üzerlerine omür uzadı, sen Medyen ehalisi içinde ikamet ederek âyetlerimizi onlardan okuyub öğrenmedin de ve lâkin biz olduk risalet verip gönderen Fakat biz, Mûsa’dan sonra bir çok ümmetler yarattık da onların üzerine ömür uzadı (her şey çöktü). Sen Medyen halkı içinde durmuş da ayetlerimizi onlardan okuyarak öğrenmiş de değilsin. Ancak biz seni peygamber olarak gönderdik (ve bunları sana öğrettik). Fakat biz, birçok kuşaklar meydana getirdik de ömürleri uzayıp gitti. Ve sen onlara (Mekkeli´lere) âyetlerimizi okurken Medyen halkı arasında da ikamet eder değildin; ama (bu kıssaları anlatman için sana bilgileri) gönderenler elbetteki biziz. Fakat biz (Mûsâdan sonra) daha bir çok nesiller yaratdık da ömürleri (uzadıkça) uzadı onların. Sen Medyen ehâlîsi içinde ikaamet edici, olub da âyetlerimizi onlardan okuyarak öğrenmiş de değilsin. Ancak (geçmişlerin haberleri sana) gönderenler biziz. Fakat biz, Mûsâ´dan sonra da nice nesiller meydana getirdik de ömürleri uzayıp gitti onların ve sen, Medyen halkı içinde oturup âyetlerimizi onlardan okumak sûretiyle de bellemedin, fakat biziz onları gönderen.
28-Kasas Suresi

46.Ayet
Mekke

20
390
وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الطُّورِ إِذْ نَادَيْنَا وَلَٰكِنْ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَا أَتَاهُمْ مِنْ نَذِيرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ -46
(Ve ma künte bi canibit turi iz nadeyna ve lakir rahmetem mir rabbike li tünzira kavmem ma etahüm min nezırim min kablike leallehüm yetezekkerun)
28-Kasas Suresi
46.Ayet
Mekke
20
390
Yine biz (Mûsâ’ya) seslendiğimiz zaman Tûr’un yan tarafında da değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmeyen bir kavmi, düşünüp öğüt alsınlar diye uyarman için (o haberleri) sana bildiriyoruz. Hem biz o nidayı yaptığımız vakıt sen Tûrun canibinde de değildin ve lâkin rabbından bir rahmet olarak gönderildin ki senden evvel kendilerine bir nezîr gelmemiş olan bir kavmi inzar edesin gerek ki tezekkür edeler Mûsa’ya nida ettiğimiz vakit de Tûr dağının yanında değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin (de bu haberleri biliyorsun). Tâ ki, senden evvel kendilerine bir peygamber gelmemiş olan bir kavmi (Kur’an’la) korkutasın. Olur ki nasihat kabul ederler. Ve biz (Musâ´ya) seslendiğimiz vakit sen Tûr´un yanında da bulunmuyordun. Senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmeyen bir milleti uyarman için Rabbından bir rahmet olarak gönderildin. Ola ki düşünüp öğüt alırlar. (Musâya) nida etdiğimiz vakit da sen «Tuur» un yanında değildin. Fakat sen Rabbinden bir rahmet olarak (gönderildin). Tâki senden evvel kendilerine inzâr edici (bir peygamber) gelmemiş olan bir kavmi sen inzâr edesin. Olur ki onlar iyice düşünüb nasıyhat (ını) kabul ederler. Nidâ ettiğimiz zaman Tur tarafında da değildin; fakat senden önce kendilerine bir peygamber gelmeyen topluluğu, belki ibret alırlar, öğüt dinlerler diye korkutmak için Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin.
28-Kasas Suresi

47.Ayet
Mekke

20
390
وَلَوْلَا أَنْ تُصِيبَهُمْ مُصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَيَقُولُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ -47
(Ve lev la en tusiybehüm müsıybetüm bima kaddemet eydıhim fe yekulu rabbena lev la erselte iyna rasulen fe nettebia yatike ve nekune minel mü´minın)
28-Kasas Suresi
47.Ayet
Mekke
20
390
Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, “Ey Rabbimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü’minlerden olsaydık” diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik. (47-48) Ellerinin takdim eylediği günahlar yüzünden başlarına birer musîbet gelib de o vakıt «ya rabbenâ bize bir Resûl gönderseydin de âyetlerine uyup mü’minlerden olsakdı ya!» diyecek olmasalardı! Fakat şimdi onlara tarafımızdan hak gelince “Musa’ya verilen gibisi verilse ya!” dediler, ya bundan evvel Mûsâya verilene küfretmediler mi? İki sihir tezâhür etti dediler ve biz hiçbirisine inanmayız dediler. (Ey Rasûlüm, eğer Kureyş kavmine) yaptıkları inkâr ve isyan yüzünden (kıyamet günü) başlarına bir azab geldiği zaman: “- Ey Rabbimiz, bize bir peygamber göndereydin de ayetlerine uyub müminlerden olsaydık ya.” diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik. (Biz ancak onların özrünü kesmek için seni gönderdik). Kendi ellerinin (kazanıp da) öne sürdüğünden dolayı başlarına bir musîbet geldiği zaman, «Ey Rabbimiz ! Bize bir (uyarıcı) peygamber gönderseydin de senin âyetlerine uysaydık ve (öylece) mü´minlerden olsaydık» dememeleri için (bunu böyle yaptık). Kendi elleri (ve ihtiyarları) ile öne sürdükleri (küfür ve zulüm) yüzünden onlara her hangi bir musîybet geldiği zaman: «Ey Rabbimiz, bize bir peygamber göndereydin de biz de âyetlerine ittiba edeydik, mü´minlerden olaydık ya» diyecek olmasalardı... Onlara, elleriyle hazırladıkları bir felâket gelip çatsaydı Rabbimiz derlerdi, bize bir peygamber gönderseydin de delillerine uysaydık ve inananlara katılsaydık.
28-Kasas Suresi

48.Ayet
Mekke

20
390
فَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا لَوْلَا أُوتِيَ مِثْلَ مَا أُوتِيَ مُوسَىٰ ۚ أَوَلَمْ يَكْفُرُوا بِمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ مِنْ قَبْلُ ۖ قَالُوا سِحْرَانِ تَظَاهَرَا وَقَالُوا إِنَّا بِكُلٍّ كَافِرُونَ -48
(Felemma caehümül hakku min ındina kalu levla utiye misle ma utiye musa e ve lem yekfüru bima utiye musa min kabl kalu sıhrani tezahera ve kalu inna bi küllin kafirun)
28-Kasas Suresi
48.Ayet
Mekke
20
390
Onlara katımızdan gerçek gelince, “Mûsâ’ya verilen (mucize)lerin benzeri niçin buna da verilmedi” dediler. Onlar daha önce Mûsâ’ya verilen (mucize)leri inkâr etmemişler miydi? Onlar, “İki sihirbaz birbirlerine destek oluyor” dediler. “Biz hepsini inkâr ediyoruz” dediler. (47-48) Ellerinin takdim eylediği günahlar yüzünden başlarına birer musîbet gelib de o vakıt «ya rabbenâ bize bir Resûl gönderseydin de âyetlerine uyup mü’minlerden olsakdı ya!» diyecek olmasalardı! Fakat şimdi onlara tarafımızdan hak gelince “Musa’ya verilen gibisi verilse ya!” dediler, ya bundan evvel Mûsâya verilene küfretmediler mi? İki sihir tezâhür etti dediler ve biz hiçbirisine inanmayız dediler. Fakat, şimdi onlara tarafımızdan hak (Kur’an’la peygamber) gelince: “- Mûsa’ya verilenler (mucizeler), aynen ona verilse ya!” dediler. Ya bundan evvel Mûsa’ya verileni (Tevrat’ı ve mucizelerini) inkâr etmediler mi? (Mekke kâfirleri, Tevrat ve Kur’an için): “- İki sihir birbirine destek oldu.” dediler. Bir de: “- Biz hepsini inkâr ediciyiz.” söylediler. Ne vakit ki onlara katımızdan HAKK geldi, dediler ki: «Musâ´ya verilenin bir benzeri (mu´cize) buna da verilmeli değil miydi ?» (Oysa) daha önce (bu nankörler) Musâ´ya verileni de inkâr etmemişler miydi ? Birbirlerine arka olan iki sihirbaz, demişlerdi ve «biz elbette hepsini inkâr edenleriz» diye eklemişlerdi. (Fakat) şimdi onlara tarafımızdan o hak (peygamber) gelince: «Musâya verilenler gibi ona da verilmeli değil miydi?» dediler! Onlar (ın ataları) daha evvel Musâya verileni (inkâr ile) kâfir olmadılar mı (sanki)? «iki sihir birbirine destek oldu dediler, «Doğrusu biz hepsini (inkâr edici) kâfirleriz» dediler. Fakat katımızdan o gerçek gelince de Mûsâ´ya verilen mûcizeler gibi mûcizeler verilseydi ona derler; önce Mûsâ´ya verilen mûcizeleri de inkâr edip iki büyü, birbirini desteklemede bunlar demediler mi ve şüphesiz biz, hepsini de inkâr ediyoruz demediler mi?
28-Kasas Suresi

49.Ayet
Mekke

20
390
قُلْ فَأْتُوا بِكِتَابٍ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ هُوَ أَهْدَىٰ مِنْهُمَا أَتَّبِعْهُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -49
(Kul fe´tu bi kitabim min ındillahi hüve ehda minhüma etebı´hü in küntüm sadikıyn)
28-Kasas Suresi
49.Ayet
Mekke
20
390
De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah katından, doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım.” De ki: o halde bu ikisinden daha doğru bir kitab getirin Allah tarafından da ben ona tabi´ olayım eğer sadıksanız (Ey Rasûlüm onlara) de ki: “-Eğer doğru söyliyen kimselerseniz, bu ikisinden (Mûsa’ya indirilen Tevrat’dan ve bana indirilen Kur’an’dan) daha doğru bir kitab getirin Allah tarafından da, ben ona uyayım!... De ki: Eğer doğrulardan iseniz bu ikisinden daha doğru yol gösterici ve daha gerçekçi bir kitab Allah´tan getirin de ona uyayım ! De ki: «Eğer (sözünüzde) saadık (adam) larsanız Allah tarafından bu ikisinden daha doğru bir kâtib getirin de ben ona uyayım!» De ki: Şu iki kitaptan daha fazla doğru yola sevkeden bir kitap getirin doğru söylüyorsanız, getirin de uyayım ona.
28-Kasas Suresi

50.Ayet
Mekke

20
390
فَإِنْ لَمْ يَسْتَجِيبُوا لَكَ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يَتَّبِعُونَ أَهْوَاءَهُمْ ۚ وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ -50
(Fe il lem yestecıbu leke fa´lem ennema yettebiune ehvaehüm ve men edallü mimmenittebea hevahü bi ğayri hüdem minellah innellahe la yehdil kavmez zalimın)
28-Kasas Suresi
50.Ayet
Mekke
20
390
Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse, bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah, zalimler toplumunu doğruya iletmez. Yine sana icâbet etmek istemezlerse artık bil ki onlar sırf kendi hevaları peşinde gidiyorlar, halbuki Allahdan bir doğru delil olmaksızın mücerred kendi hevası peşinde giden kimselerden daha şaşkın kim olabilir? Muhakkak ki Allah zâlimler güruhunu muvaffak etmez Yine senin davetini kabul etmezlerse, artık bil ki, onlar sırf kendi nefis arzuları peşinde gidiyorlar. Halbuki Allah’dan doğru bir delil olmaksızın yalnız kendi nefis arzusu peşinde gidenlerden (şirk, küfür ve putlara ibadet edenlerden) daha sapık kim olabilir? Muhakkak ki Allah, (havalarına düşkünlükle uyub nefislerine yazık eden) zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. Eğer senin davetini kabul etmezlerse, bilmiş ol ki, onlar sadece heveslerine uyarlar. Allah´tan doğruyu gösterir belge olmaksızın sadece kendi hevesine uyan kimseden daha sapık ve şaşkın kim vardır? Şüphesiz ki Allah zâlim kavmi (milleti) doğru yola iletmez. (Bu kerre de) sana icabet (senin teklîfini kabul) etmek istemezlerse bil ki onlar sırf kendi hevalarının arkasında gitmekdedirler. Halbuki Allahdan dosdoğru bir delîl olmaksızın (dînde yalınız) kendi havasına uyandan daha sapık kimdir? Şübhe yok ki Allah zaalimler güruhunu muvaffak etmez. Bunu kabûl etmezlerse artık bil ki onlar, ancak kendi dileklerine uyuyorlar ve Allah´ın hidâyetini bırakıp kendi dileğine uyan kişiden daha sapık kimdir ki? Şüphe yok ki Allah, zâlim topluluğu doğru yola sevketmez.
28-Kasas Suresi

51.Ayet
Mekke

20
391
وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ -51
(Ve le kad vessalna lehümül kavle leallehüm yetezekkerun)
28-Kasas Suresi
51.Ayet
Mekke
20
391
Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü (Kur’an âyetlerini) onlara peş peşe ulaştırdık. Celâlim hakkı için onlar hakkında sözü uladık da uladık ki iyi düşünsünler Gerçekten o kâfirlere, Kur’an ayetlerini, birbiri ardınca inzal ve beyan ettik ki, ibret alıp iman etsinler. Biz, düşünürler de öğüt alırlar diye sözü birbiri ardınca getirdik, Andolsun ki biz onlar için, nasıyhat kabul etsinler diye, sözü birbiri ardınca inzal edib durmuşuzdur. Ve andolsun öğüt alsınlar diye sözü, birbiri ardınca âyet âyet ulayıp indirmedeyiz.
28-Kasas Suresi

52.Ayet
Mekke

20
391
الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِهِ هُمْ بِهِ يُؤْمِنُونَ -52
(Ellezıne ateynahümül kitabe min kablihı hm bihı yü´minun)
28-Kasas Suresi
52.Ayet
Mekke
20
391
Bu Kur’an’dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, işte onlar ona da inanırlar. Bundan evvel kendilerine kitab verdiklerimiz ona iyman ediyorlar Kur’an’dan evvel kendilerine kitab verdiklerimiz (Abdullah ibni Selâm ve arkadaşları gibi kimseler), Kur’an’a iman ediyorlar. Kur´ân´dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz (onlardan ilim sahibi bulunan gerçekçiler) buna da inanırlar. Bundan evvel kendilerine kitâb verdiğimiz (nice kimseler vardır ki) onlar buna (Kur´ana) inanıyorlar. Bundan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, inanıyorlar buna.
28-Kasas Suresi

53.Ayet
Mekke

20
391
وَإِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ قَالُوا آمَنَّا بِهِ إِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلِهِ مُسْلِمِينَ -53
(Ve iza yütla aleyhim kalu amenna bihı innehül hakku mir rabbina inna künna min kablihı müslimın)
28-Kasas Suresi
53.Ayet
Mekke
20
391
Kur’an kendilerine okunduğu zaman, “Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz ondan önce de müslümandık” derler. Hem kendilerine tilâvet olunur olunmaz «biz, dediler: buna iyman ettik bu şübhesiz hak, rabbımızdan, biz doğrusu evvelinden müsliman idik» Onlara Kur’an okunduğu zaman: “- Biz buna iman ettik. Şübhesiz bu, Rabbimiz tarafından inzal edilen hak kelâmdır. Doğrusu biz, Kur’an bize okunmadan önce de müslüman olmuş kimselerdik.” dediler. (Kur´ân âyetleri) onlara karşı okununca, derler ki: «Biz buna inandık ; şüphesiz ki bu Rabbımızdan gelen hakk (bir kitap)tır. Biz bundan önce de Hakk´a teslîm olanlar idik.» Onlara (Kur´an) okunduğu zaman: «Buna inandık. Şübhesiz ki bu, Rabbimizden (gelen) bir hakdır. Hakıykat, biz bundan evvel de İslâmı kabul etmiş kimselerdik» dediler. Onlara okundu mu inandık ona diyorlar, şüphe yok ki o, Rabbimizden gelen bir gerçek, bundan önce de gerçeğe teslîm olmuştuk biz.
28-Kasas Suresi

54.Ayet
Mekke

20
391
أُولَٰئِكَ يُؤْتَوْنَ أَجْرَهُمْ مَرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا وَيَدْرَءُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ -54
(Ülaike yü´tevne ecrahüm merrateyni bima saberu ve yedraune bil hasenetis seyyiete ve mimma razaknahüm yünfikun)
28-Kasas Suresi
54.Ayet
Mekke
20
391
İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir. İşte bunlar ecirlerine iki kerre nâil kılınacaklar, çünkü sabretmişlerdir, hem de kötülüğünü iyilikle def´eyler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayra sarf ederler İşte bunlara, (hem kendi kitablarına, hem de Kur’an’a iman hususunda gösterdikleri sebat ve eziyetlere) sabırlarından dolayı mükâfatları iki kat verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayra harcarlar. İşte onlara (imânlarında ve Hakk´a teslimiyetlerinde gösterdikleri) sabırlarına karşılık mükâfatlan iki defa verilir. Hem onlar, kötülüğe iyilikle karşı gelip savarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (Allah´ın hoşnutluğunu kazanmak için) harcarlar. İşte bunlara, sabr (ve sebat) etdiklerinden dolayı, mükâfatları iki defa verilecekdir. Bunlar kötülüğü iyilikle defederler, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (hayra) harcarlar. İşte onlardır ki mükâfatları iki kat verilir onlara sabrettiklerinden dolayı ve onlar, iyilikle giderirler kötülüğü ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden bir kısmını yoksullara harcarlar.
28-Kasas Suresi

55.Ayet
Mekke

20
391
وَإِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ أَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِلِينَ -55
(Ve iza semiullağve a´adu anhü ve kalu lena a´malüna ve leküm a´malüküm selamün aleyküm la nebteğıl cahilın)
28-Kasas Suresi
55.Ayet
Mekke
20
391
Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve, “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size. Selâm olsun size (bizden size zarar gelmez). Biz cahilleri istemeyiz” derler. Ve lâğiv işittikleri zaman ondan yüzlerini çevirirler de «bize kendi amellerimiz size de kendi amelleriniz, selâmün aleyküm Allaha ısmarladık biz cahillik edenleri aramayız» derler Çirkin söz işittikleri zaman da ondan yüz çevirirler ve şöyle derler: “- Bizim amellerimiz (Allah’a ibadetlerimiz) bize ve sizin amelleriniz (putlara ibadetleriniz) size aiddir. Bizden emin olabilirsiniz, size sövmeyiz. Biz cahilleri arayıb onlarla arkadaş olmayız.” Boş ve anlamsız bir söz işittiklerinde (vakar ile) ondan yüzçevirirler ve «bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir; selâm size olsun ; biz kendini bilmezleri (o gibilerin dostluk ve arkadaşlığını) arzu etmeyiz !» derler. Bunlar yaramaz lâkırdı (lar) işitdikleri zaman ondan yüz çevirdiler ve: «Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aaiddir. Size selâm (olsun). Biz câhilleri aramayız» dediler. Ve onlar, kötü ve çirkin söz duyunca yüz çevirirler ve bizim yaptıklarımız derler, bize âit, sizin yaptıklarınız size, esenlik size, biz bilgisizleri dilemez, sevmeyiz.
28-Kasas Suresi

56.Ayet
Mekke

20
391
إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ -56
(İnneke la tehdı men ahbebte ve lakinnellahe yehdı mey yeşa´ ve hüve a´lemü bil mühtedın)
28-Kasas Suresi
56.Ayet
Mekke
20
391
Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. O, doğru yola gelecekleri daha iyi bilir. Doğrusu sen sevdiğine hidâyet veremezsin ve lâkin Allah, kimi dilerse hidayet verir ve hidayete irecekleri o, daha iyi bilir (Ey Rasûlüm), doğrusu sen, her sevdiğine hidayet veremezsin (onu İslâm’a sokamazsın, ancak tebliğ yaparsın.) Fakat Allah, dilediği kimseye hidayet verir ve hidayete kavuşacak olanları, O, daha iyi bilir. Ey Peygamber! Doğrusu sen, sevdiğin kimseyi doğru yola eriştiremezsin ; ama Allah dilediğini doğru yola eriştirir ve O, doğru yola erişecekleri daha iyi bilir. Hakıykat sen (Habîbim, her) sevdiğin kişiyi hidâyete erdiremezsin. Fakat Allahdır ki kimi dilerse ona hidâyet verir ve O, hidâyete erecekleri daha iyi bilendir. Şüphe yok ki sen, sevdiğini doğru yola sevkedemezsin ve fakat Allah, dilediğini doğru yola sevk eder ve odur hidâyete erecekleri daha iyi bilen.
28-Kasas Suresi

57.Ayet
Mekke

20
391
وَقَالُوا إِنْ نَتَّبِعِ الْهُدَىٰ مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا ۚ أَوَلَمْ نُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَىٰ إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ رِزْقًا مِنْ لَدُنَّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -57
(Ve kalu in netteblıl hüda meake nütehattaf min erdına e ve lem nümekkil lehüm haramen aminey yücba ileyhi semeratü külli şey´ir rizkam mil ledünna ve lakinne ekserahüm la ya7lemun)
28-Kasas Suresi
57.Ayet
Mekke
20
391
Onlar, “Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” dediler. Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler. Bir de, doğrusun amma biz o doğru yolu tutar seninle beraber olursak derhal yerimizden yurdumuzdan olur çarpılırız dediler, ya biz onlara darül´emân bir haremi mekân kılmadık da mı? Ona ledünnümüzden rızk olarak her şeyin semaratı toplanacak ve lâkin ekserîsi bilmezler (Kureyş’liler) dediler ki: “- (Doğrusun amma), eğer biz doğru yola (dinine) uyar, seninle beraber olursak yerimizden (Mekke’den) kovuluruz.” Tarafımızdan bir rızık olarak, onları, çeşitli bir çok mahsüllerin gelib toplanacağı emin bir Harem’de (içinde Beytullah olan hürmete değer bir yerde) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu (bunların Allah katından bir rızık olduğunu) bilmezler. Onlar (henüz imân etmeyenler) dediler ki: «Eğer biz seninle beraber doğru yola uyarsak yurdumuzdan atılırız.» Oysa biz onları güvenli, katımızdan rızık olarak her türlü ürünün taşınıp toplandığı Harem´e yerleştirmedik mi ? Ama çoğu (bu kutsal nimeti) bilmezler. Dediler ki: «Biz, eğer senin maiyyetinde doğru yolu (tutub) uyarsak derhal yerimizden (yurdumuzdan olub) kapılırız». Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak her şey´in mahsullerinin gelib toplanacağı korkusuz bir haremde yerleşdirmedik mi? Fakat onların çoğu (bu hakıykatı) bilmezler. Ve dediler ki: Seninle berâber doğru yola uyarsak yerimizden, yurdumuzdan oluruz, bizi çıkarıverirler buradan. Biz onları, her çeşit yiyeceklerin, meyvelerin getirilip toplandığı emin bir haremde yerleştirmedik mi, onlara katımızdan rızık olarak vermedik mi bunları ve fakat çoğu bilmez.
28-Kasas Suresi

58.Ayet
Mekke

20
391
وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ بَطِرَتْ مَعِيشَتَهَا ۖ فَتِلْكَ مَسَاكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَنْ مِنْ بَعْدِهِمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ وَكُنَّا نَحْنُ الْوَارِثِينَ -58
(Ve kem ehlekna min karyetim betırat meıyşeteha fe tilke mesakinühüm lem tüskem mim ba´dihim illa kalıla künna nahnül varisın)
28-Kasas Suresi
58.Ayet
Mekke
20
391
Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz varis olduk, biz. Bununla beraber biz maışetiyle şımarmış nice memleket helâk ettik, işte meskenleri bir daha arkalarından meskûn olmadı meğer ki pek az, ve hep biz vâris olduk Biz (böyle) geçimi ile şımarıb azmış nice memleket halkını helâk ettik. İşte meskenleri, (seyahatlerinizde gördüğünüz harabeye dönmüş evleri) ki, kendilerinden sonra pek azı iskân edilmiştir!... Varis olan (bâkî kalan ve hakikî mutasarrıf bulunan) da ancak biz olduk. Biz, geçimleri konusunda refah içinde şımaran nice kasaba halkını yok ettik. İşte onların kalıntıları; kendilerinden sonra pek az kimseler o yerlerde oturabilmiştir. (Onlara) biz, evet biz vârisler olduk. Biz, (bol) geçimi ile (halkı) şımarmış nice memleket (ler) helak etdik. İşte kendilerinden sonra ancak pek az kimselerin konabileceği (haraab) meskenleri! (Bütün onlara.) biz vâris olmuşuzdur. Ve biz, geçim bolluğuna nâil olmuş ve şükretmemiş nice şehirlerin halkını helâk ettik; işte pek azı müstesna, kendilerinden sonra insanlara yurt olmayan evleri ve oralara biz vâris olmuşuzdur.
28-Kasas Suresi

59.Ayet
Mekke

20
391
وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ حَتَّىٰ يَبْعَثَ فِي أُمِّهَا رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا ۚ وَمَا كُنَّا مُهْلِكِي الْقُرَىٰ إِلَّا وَأَهْلُهَا ظَالِمُونَ -59
(Ve ma kane rabbüke mühlikel kura hatta yeb´ase fı ümmiha rasuley yetlu aleyhim ayatina ve ma künna mühlikil kura illa ve ehlüha zalimun)
28-Kasas Suresi
59.Ayet
Mekke
20
391
Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe oraları helâk edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz. Hem rabbın memleketleri, ana noktasında kendilerine âyetlerimizi okur bir Resul göndermedikçe helâk edici değiller, hem de biz o memleketleri hep ahalisinin zulümleri halinde helâk etmişizdir Senin Rabbin şehirlerin (merkezine) en büyüğüne, halkı üzerine ayetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe, o memleketler halkını helâk edici değildir. Biz ahalisi zalim (kâfir) olan memleketlerden başkasını helâk edici değiliz. Rabbın kasabaların ana yerleşim yerlerine peygamber göndermedikçe o kasabaları yok etmiş değildir. Ve biz, halkı zâlimler olan kasabalardan başkasını da yok ediciler değiliz. Senin Rabbin memleketlerin ana merkez (ler) ine, karşılarında âyetlerimizi okuyacak bir peygamber gönderinceye kadar, o memleketleri helak edici değildir ve biz ehâlîsi zaalimler (den ibaret) olan memleketlerden başkasını helak edici de değiliz. Ve Rabbin, ana şehirlerine, halka âyetlerimizi okuyacak peygamber göndermedikçe şehirleri helâk etmez ve biz, halkı zâlim olan şehirlerden başka şehirleri helâk etmedik.
28-Kasas Suresi

60.Ayet
Mekke

20
392
وَمَا أُوتِيتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَزِينَتُهَا ۚ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -60
(Ve ma utıtüm min şey´in fe metaul hayatid dünya ve zınetüha ve ma ındellahi hayruv ve ebka e fe la ta´kılun)
28-Kasas Suresi
60.Ayet
Mekke
20
392
(Dünyalık olarak) size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah’ın katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? Hem size hangi bir şey verilmişse sırf Dünya hayatın geçici metaı ve ziynetidir, Allah yanındaki ise hem daha hayırlı hem bekalıdır, artık akıl etmez misiniz? Size (dünya vasıtalarından) verilen şey, (kısa) dünya hayatının istifadesi ve onun süsüdür. Allah katında olan (sevab ve cennet) ise, hem daha hayırlı, hem daha devamlıdır, (dünya nimetleri gibi sona ermez). Artık (bâkînin faniden daha hayırlı olduğunu anlayıb) akıllanmıyacak mısınız? Size verilen herhangi bir şey Dünya hayatının yararlanılacak geçimi ve süsüdür. Allah katındaki ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Artık aklınızı kullanmaz mısınız? Size verilen her şey dünyâ hayâtının (geçici) metaldir, onun süsüdür. Allah nezdinde olan şeyler ise hem daha hayırlı, hem daha devamlıdır. Haalâ akıllanmayacak mısınız? Ve size ne verildiyse, dünyâ yaşayışına âit metâlardan, dünyâ ziynetinden ibâret ve Allah katındaki, daha hayırlıdır ve daha sürekli; hâlâ mı akıl etmezsiniz?
28-Kasas Suresi

61.Ayet
Mekke

20
392
أَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ -61
(E fe mev veadnahü va´den hasenen fe hüve lakıyhi ke mem metta´nahü metaal hayatid dünya sümme hüve yevmel kıyameti minel muhdarın)
28-Kasas Suresi
61.Ayet
Mekke
20
392
Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) huzura getirilecek kimse gibi midir? Ya şimdi kendisine güzel bir va´d va´dettiğimiz ve binaenaleyh ona irecek olan kimse hiç o kendisine Dünya hayatın geçici zevkına yaşattığımız, sonra Kıyamet günü o ihzar edilenlerden olacak kimse gibi olur mu? Kendisine (cennet gibi) güzel bir vaidde biz bulunub da, kıyamette ona kavuşan kimse, hiç geçici dünya hayatının zevkini kendisine taddırdığımız kimse gibi olur mu ki, sonra da kıyamet günü, ateşe hazırlananlardan olacaktır? Kendisine güzel bir va´dde bulunduğumuz ve bu sebeple va´dedilene (lâyık olup) kavuşan kimse; (sadece) Dünya geçimiyle geçindirdiğimiz sonra da Kıyamet günü (hesap ve azâb için) hazırlananlardan olan kimse gibi midir? Şimdi kendisine güzel bir vaîd,ile söz verdiğimiz (cenneti vad etdiğimiz), binâen´aleyh ona kavuşan kişi, dünyâ hayâtının geçici zevki ile fâidelendirdiğimiz, sonra kıyamet gününde huzurumuza getirilmişlerden olan kimse gibi midir? Kendisine güzelim bir vaitte bulunduğumuz ve vaadettiğimize kavuşmuş olan, dünyâ yaşayışında nîmetlendirdiğimiz, sonra da kıyâmet gününde tapımıza getirdiğimiz kimseye mi benzer?
28-Kasas Suresi

62.Ayet
Mekke

20
392
وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ -62
(Ve yevme yünadıhim fe yekulü eyne şürakaiyellezıne küntüm tez´umun)
28-Kasas Suresi
62.Ayet
Mekke
20
392
Allah’ın onlara seslenerek, “Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım?” diyeceği günü hatırla! Hele onlara haykırıb da «nerede o zu´mettiğiniz şeriklerim» diyeceği gün... Kıyamet gününde (Allah o müşriklere) nida edib şöyle buyuracaktır: “- Nerede, kendilerini ortaklarım diye zannettikleriniz?” O gün (Allah) onlara seslenir de, «iddia edip durduğunuz ortaklarım nerede ?» der. O günde ki (Allah) onlara nida edib: «Hani baatıl zan ile iddia edib durduğunuz ortaklarım nerede?» diyecekdir. O gün, onlara nidâ eder de nerede der, bana eş, ortak sandığınız şeyler?
28-Kasas Suresi

63.Ayet
Mekke

20
392
قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا ۖ تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ ۖ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ -63
(Kalellezıne hakka aleyhimül kavlü rabbena haülaillezıne ağveyna ağveynahüm kema ğaveyna teberra´na ileyke ma kanu iyyana ya´büdun)
28-Kasas Suresi
63.Ayet
Mekke
20
392
Haklarında azap hükmü gerçekleşenler, “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten (gerçekte) onlar bize tapmıyorlardı” diyeceklerdir. Aleyhlerinde söz hakk olmuş olanlar şöyle demektedir: ey bizim yegâne rabbımız! daha işte şunlar: o azdırdığımız kimseler, biz onları kendi azdığımız gibi azdırdık sana teberri ettik onlar bizlere tapmıyorlardı Üzerlerine azab vacib olanlar şöyle diyecektir:” - Ey Rabbimiz! İşte şu düşükler, azdırdığımız kimseler. Biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık, (hak yoldan çıkardık). Onların seçtiği küfürden beri olub sana döndük. Aslında onlar bize tapmıyorlardı (ancak hevalarına uyuyorlardı).” Aleyhlerine söz (ilâhî hüküm) sabit olanlar derler ki: «Ey Rabbimiz ! İşte bunlar bizim azdırıp saptırdığımız kimselerdir; biz nasıl azdıysak onları da öylece azdırıp saptırdık. Onlarla ilgimizi kesip sana yöneldik. Aslında onlar bize tapıyor değillerdi.» (O gün) aleyhlerinde söz hak olanlar (şöyle) demişdir (diyecekdir): «Ey Rabbimiz, işte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık. Uzaklaşdık, sana (döndük. Zâten) onlar bize tapmıyorlardı». Azâp edeceğimize dâir söylediğimiz sözü hakedenler, Rabbimiz derler, işte şunlar, azdırdığımız kişiler, biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık. Onlardan uzaklaştık, tapına geldik; onlar, bize tapmıyorlardı zâten.
28-Kasas Suresi

64.Ayet
Mekke

20
392
وَقِيلَ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَرَأَوُا الْعَذَابَ ۚ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ -64
(Ve kıyled´u şürakaeküm fe deavhüm fe lem yestecıbu lehüm ve raevül azab lev ennehüm kanu yehtedun)
28-Kasas Suresi
64.Ayet
Mekke
20
392
Onlara, “Haydi ortaklarınızı çağırın!” denir. Onlar da çağırırlar fakat ortakları onlara cevap veremez. Azabı görürler. Keşke onlar (dünyada iken) doğru yola gelselerdi. Bir de haydin yalvarın bakalım şeriklerinize denilmiştir, binaenaleyh yalvarmışlardır fakat kendilerine icabet etmemişler ve azâbı görmüşlerdir, vaktiyle hakkı görselerdi ya Müşriklere şöyle denecek: “- (azabdan kurtulmanız için) yalvarın bakalım ortaklarınıza (putlarınıza).” Onlar da yalvaracaklar, fakat kendilerine karşılık vermiyecekler, (hiç bir yardımda bulunamıyacaklardır. Öncüler ve düşükler hepsi) azabı göreceklerdir. Önceden onlar hakkı kabul edib hidayete ereydiler ya!... Onlara, «ortak koşup durduğunuz şeyleri (o sahte tanrıları) çağırın !» denilir. Çağırırlar ama onlara cevap vermezler, derken azabı görürler; keşke doğru yolu bulmuş olsalardı !. (O gün onlara): «Çağırın ortaklarınızı» denilmişdir (denilecekdir) de onları çağırmışlardır. Fakat bunlar kendilerine icabet etmemişlerdir ve (onların uğradıkları) azâbı görmüşlerdir. Nolurdu (o müşrikler) hidâyeti kabul etmiş olsalardı. Ve çağırın şirk koştuğunuz şeyleri denir, onlar da çağırırlar, fakat icâbet etmezler onlara ve azâbı görürler; ne olurdu doğru yolu bulsalardı.
28-Kasas Suresi

65.Ayet
Mekke

20
392
وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ -65
(Ve yevme yünadıhim fe yekulü maza ecebtümül murselın)
28-Kasas Suresi
65.Ayet
Mekke
20
392
Allah’ın onlara seslenerek, “Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyeceği günü hatırla.” Ve hele onlara haykırıb da gönderilen Peygamberlere ne cevap verdiniz diyeceği gün O kıyamet günü Allah kâfirlere nida edip şöyle buyuracaktır: “- Size gönderilen peygamberlere (davetlerine karşı) ne cevab verdiniz?” O gün (Allah) onlara seslenecek : «Peygamberlerin davet ve tebliğine ne cevap verdiniz ?» diyecek. O gün (Cenâb-ı Hak) onlara nida edib: «(Gönderilen) peygamberlere ne cevab verdiniz?» diyecekdir. Ve o gün onlara nidâ eder de ne cevap verdiniz der, gönderilen peygamberlere?
28-Kasas Suresi

66.Ayet
Mekke

20
392
فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْأَنْبَاءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَاءَلُونَ -66
(Fe amiyet aleyhimül embaü yevmeizin fe hüm la yetesaelun)
28-Kasas Suresi
66.Ayet
Mekke
20
392
O gün onlara karşı bütün haberler kapanmıştır. Artık birbirlerine de soramazlar. Artık o gün onlara bütün haberler kör olmuştur, o vakıt onlar artık birbirlerine de soruşmazlar Artık o gün, cevap vermek onlara kapanmıştır, birbirlerine de (verilecek cevabı veya beyan edilecek özrü) soramazlar. O gün haberler, onlara (cevabı verilmez) bir düğüm olacak, artık bu durumda birbirlerinden de soramıyacaklar. Artık o gün onlara karşı haberler kör olmuşdur. Artık yekdiğerine de (bir şey) soramazlar. O gün bütün bahâneler kör olur onlarca ve hiçbir şey söyleyemezler.
28-Kasas Suresi

67.Ayet
Mekke

20
392
فَأَمَّا مَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسَىٰ أَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحِينَ -67
(Fe memma men tabe ve amene ve amile salihan fe asa ey yekune minel müflihıyn)
28-Kasas Suresi
67.Ayet
Mekke
20
392
Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin kurtuluşa erenlerden olması umulur. Amma tevbe ve iyman edip salâh ile çalışan kimse işte o felâh bulanlardan olmayı umabilir Fakat küfürden tevbe edip de iman eden ve salih amel işliyen kimse, zafere kavuşanlardan olmayı umabilir. Ama tevbe edip dosdoğru inanan, iyi-yararlı amelde bulunan kimselerin korktuklarından kurtulup umduklarına kavuşanlardan olması umulur. Amma tevbe ve îman edib de iyi amel (ve hareket) de bulunan kimseler muradlarına erenlerden olacaklarını umabilir (ler). Fakat tövbe eden ve inanan ve iyi işlerde bulunan, umulur ki kurtulanlardan olur, muradına erer.
28-Kasas Suresi

68.Ayet
Mekke

20
392
وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَيَخْتَارُ ۗ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ -68
(Ve rabbüke yahlüku ma yeşaü ve yahtar ma kane lehümül hıyerah sübhanellahi ve teala amma yüşrikun)
28-Kasas Suresi
68.Ayet
Mekke
20
392
Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir. Rabbın dilediğini yaratır ve ihtiyar eyler, muhayyerlik onların değil, sübhan o Allah ve çok yüksek onların şirkinden Rabbin dilediğini yaratır ve seçer (istediğini peygamber yapar, Mekke’li elebaşların istediği olamaz). İrade (dilemede) serbestlik onların değil; (ancak Allah’ındır). Allah (bir kimsenin kendisi üzerine irade sahibi olmasından) münezzehtir ve onların ortak koştukları şeylerden yücedir. Rabbın dilediğini yaratır ve dilediğini seçip beğenir. Onların ise seçmek ve seçilmek yetkileri yoktur. Allah, onların koştukları ortaklardan münezzehtir ve yücedir, Rabbin ne dilerse yaratır, (ne dilerse) ihtiyar eder. Onlar için ise (Rablerine karşı böyle) muhayyerlik yokdur. Allah münezzehdir. (Onların) eş tutmakda oldukları (her) şeyden yücedir. Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçmek, onlara âit bir hak değildir; münezzehtir Allah ve yücedir şirk koştukları şeylerden.
28-Kasas Suresi

69.Ayet
Mekke

20
392
وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ -69
(Ve rabbüke ya´lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu´linun)
28-Kasas Suresi
69.Ayet
Mekke
20
392
Rabbin, onların sinelerinin gizlediğini de açığa vurduklarını da bilir. Hem rabbın bilir onların sîneleri ne saklıyor ve de i´lân ediyorlar (Allah’ın peygamberine besledikleri kinden) kalblerinin ne sakladığını ve ne açıkladıklarını Rabbin hep bilir. Rabbın onların göğüslerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Göğüsleri neler saklıyorsa, neleri ne açıklıyorsa Rabbin (hepsini) bilir. Ve Rabbin bilir, gönüllerinde ne saklıyorlarsa ve neyi açıklıyorlarsa.
28-Kasas Suresi

70.Ayet
Mekke

20
392
وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَىٰ وَالْآخِرَةِ ۖ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -70
(Ve hüvellahü la ilahe illa hu lehül hamdü fil ula vel ahırati ve lehül hukmü ve ileyhi türceun)
28-Kasas Suresi
70.Ayet
Mekke
20
392
O, Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Dünyada da ahirette de hamd O’na mahsustur. Hüküm yalnızca O’nundur. Kesinlikle O’na döndürüleceksiniz. Allah o, başka tanrı yok ancak o, önünde sonunda hamd onun, huküm onun, nihayet döndürülüp ona götürüleceksiniz O, öyle Allah’dır ki, kendisinden başka hiç bir İlâh yoktur. Dünyada ve ahirette hamd O’na mahsustur ve (her şeyde geçerli) hüküm de O’nundur. Nihayet döndürülüb O’na götürüleceksiniz. O (öyle) Allah´tır ki, Ondan başka Tanrı yoktur. Dünya´da da, Âhiret´te de hamd (her türlü güzel övgü) O´na mahsustur. Hüküm O´na aittir ve ancak O´na döndürüleceksiniz. O, öyle Allahdır ki kendinden başka hiçbir Tanrı yokdur, önünde de, sonunda da hamd Onundur. Hüküm de Onundur. Siz ancak Ona döndürül (üb götürül) eceksinız. Ve o, bir Allah´tır ki yoktur ondan başka tapacak, onadır hamd önde de, sonda da ve onundur hüküm ve dönüp onun tapısına varacaksınız.
28-Kasas Suresi

71.Ayet
Mekke

20
393
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِضِيَاءٍ ۖ أَفَلَا تَسْمَعُونَ -71
(Kul eraeytüm in cealellahü aleykümül leyle sermeden ila yevmil kıyameti men ilahün ğayrullahi ye´tiküm bi dıya´ e fe la tesmeun)
28-Kasas Suresi
71.Ayet
Mekke
20
393
De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?” De ki: söyleyin bakayım eğer Allah üzerinizde geceyi Kıyamet gününe kadar sermedî kılarsa size bir zıya getirecek Allahın gayri tanrı kim? Halâ dinlemiyecek misiniz? (Ey Rasûlüm, Mekke halkına) de ki: “- Eğer Allah kıyamete kadar devamlı olarak geceyi üzerinize (karanlık) bıraksa, Allah’dan başka, size bir aydınlık getirecek ilâh kimdir, (ey kâfirler topluluğu) ne dersiniz? Hâlâ dinleyip kabul etmiyecek misiniz?” De ki, ne elersiniz ? Eğer Allah geceyi size Kıyâmet´e kadar uzatıp devam ettirseydi, Allah´tan başka hangi tanrı size bir ışık getirebilir ? Artık (gerçeği anlayıp Hakk´ın sesini) duymaz mısınız ? De ki: «Eğer Allah üzerinizde geceyi tâ kıyamete kadar faasılasız devam etdirirse Allahdan başka size bir ziyaa getirecek Tanrı kimdir? Bana haber verin. Haalâ dinlemeyecek misiniz»? De ki: Allah, kıyâmet gününe dek geceyi uzatsaydı size, Allah´tan başka kim bir ışık verebilirdi size? Hâlâ mı duymazsınız?
28-Kasas Suresi

72.Ayet
Mekke

20
393
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ -72
(Kul eraeytüm incealellahü aleykümün nehara sermeden ila yevmil kıyameti men ilahün ğayrullahi ye´tıküm bi leylin teskünune fıh e fe la tübsırun)
28-Kasas Suresi
72.Ayet
Mekke
20
393
De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?” De ki: haber verin bakayım eğer Allah üzerinizde gündüzü Kıyamet gününe kadar sermedî kılarsa size içinde dinleyeceğiniz bir gece getirecek Allahın gayri tanrı kim? Hâlâ görmiyecek misiniz? De ki: “-Eğer Allah kıyamet gününe kadar, devamlı olarak gündüzü üzerinize bırakacak olsa, Allah’dan başka, size içinde dinleneceğiniz bir geceyi getirecek ilâh kimdir, ne dersiniz? (Üzerinde bulunduğunuz hatayı) halâ görmiyecek misiniz?” De ki, ne dersiniz ? Eğer Allah gündüzü size Kıyâmet´e kadar uzatıp devam ettirseydi, Allah´tan başka hangi tanrı size içinde dinlenip rahat edeceğiniz geceyi getirebilir? Hâlâ görmüyor musunuz?! De ki: «Eğer Allah üzerinizde gündüzü kıyamet gününe dek mütemadiyen devam etdirirse size içinde dinleneceğiniz bir geceyi Allahdan başka getirecek kimdir? Bana haber verin. Haalâ görmeyecek misiniz»? De ki: Allah, kıyâmet gününe dek gündüzü uzatsaydı, içinde huzûra erip dinleneceğiniz geceyi Allah´tan başka kim getirebilirdi size? Hâlâ mı görmezsiniz?
28-Kasas Suresi

73.Ayet
Mekke

20
393
وَمِنْ رَحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -73
(Ve mir rahmetihı ceale lekümül leyle ven nehara li teskünu fıhi ve li tebteğu min fadlihı ve lealleküm teşkürun)
28-Kasas Suresi
73.Ayet
Mekke
20
393
Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz ve şükredesiniz diye sizin için yarattı. Rahmetinden o sizin için hem geceyi hem gündüzü yaptı ki hem içinde dinlenesiniz ve hem çalışıp fazlından istiyesiniz de şükredesiniz O’nun rahmetindendir ki, sizin için geceyi ve gündüzü yaratmış, içinde istirahat edesiniz ve fazlından (rızkını) arayasınız diye... Olur ki (gece ile gündüzde bulunan Allah’ın nimetlerine) şükredersiniz. Rahmetinin tecellisi olarak dinlenmeniz ; O´nun bol bol verdiği nimetlerinden geçiminizi arayıp elde etmeniz için geceyi ve gündüzü düzenleyip var kılmıştır. Ola ki şükredersiniz. Onun rahmeti (cümlesinde) ndir ki O, sizin fâideniz için, içinde sükûn ve istiraahat etmeniz için geceyi ve fazlu kereminden (rızkınızı) aramanız için gündüzü yaratmışdır. Tâki şükr edesiniz. Ve rahmetindendir ki sükûn ve huzûra ermeniz ve lûtfundan rızkınızı arayıp bulmanız ve şükretmeniz için geceyle gündüzü halketti size.
28-Kasas Suresi

74.Ayet
Mekke

20
393
وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ -74
(Ve yevme yünadıhim fe yekulü eyne şürakaiyellezıne küntüm tez´umun)
28-Kasas Suresi
74.Ayet
Mekke
20
393
Allah’ın, onlara seslenerek, “Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım”? diyeceği günü hatırla. Ve hele onlara haykırıp ta nerede o zu´mettiğiniz şeriklerim diyeceği gün Kıyamet gününde onlara (müşriklere, Allah) nida edib şöyle buyuracak: “- Nerede, kendilerini ortaklarım diye zannettikleriniz?” O gün (Allah) onlara (putperest müşriklere) seslenip şöyle der «iddia edip durduğunuz ortaklarım nerede?». (Hatırla) o gün (ü ki Allah) onlara nida edib: «Hani baatıl zan ile iddia edegeldiğiniz ortaklarım nerede»? diyecektir. Ve o gün onlara nidâ edilir de nerede denir, bana eş sandıklarınız?
28-Kasas Suresi

75.Ayet
Mekke

20
393
وَنَزَعْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ فَعَلِمُوا أَنَّ الْحَقَّ لِلَّهِ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ -75
(Ve neza´na minkülli ümmetin şehıden fe kulna hatu bürhaneküm fe alimu ennel hakka lillahi ve dalle anhüm ma kanu yefterun)
28-Kasas Suresi
75.Ayet
Mekke
20
393
Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (kâfirlere), “Kesin delilinizi getirin” deriz. Onlar da gerçeğin Allah’a ait olduğunu bilirler ve (Allah’a ortak diye) uydurdukları şeyler kendilerini yüzüstü bırakıp kaybolup gitmişlerdir. Hem her ümmetten birer şâhid çıkardık ta haydin bürhanınızı dedik mi o vakıt hakk Allahın olduğunu bilmişler ve o uydurdukları şeyler kendilerinden gaib olup gitmişlerdir (O gün) her ümmetten (peygamberlerini) birer şahid çıkaracağız da: “- (Ey peygamberleri yalanlıyan ümmetler, yolunuzun hak olduğuna ve ortaklarım bulunduğuna dair) delilinizi getirin.” diyeceğiz. O vakit (her ümmet), hak Allah’ın olduğunu bilecektir; ve uydurdukları şeyler de kendilerinden ayrılıb kaybolacaktır. (Kıyamet günü) her bir ümmetten (kendilerine uyarıcı olarak gönderilen peygamberlerini) şahit olarak çekip çıkarırız, «haydi açık-seçik kesin delillerinizi getirin !» deriz. Onlar, artık Hakk´ın (tamamiyle) Allah´a ait olduğunu bilip anlarlar ve uydurdukları (bâtıl tanrılar) da kendilerinden uzaklaşıp kaybolurlar. (O gün) her ümmetden birer şâhid (çekib) çıkarmışızdır da «Burhanınızı getirin» demişizdir. (O vakit) bilmişlerdir ki hak muhakkak Allahındır ve uydurageldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıb gaalib olmuşdur. Ve biz her ümmetten bir tanık getirir de getirin bakalım deriz, delillerinizi. Artık bilirler ki şüphesiz gerçek, Allah´ındır ve uydurdukları şeylerin hepsi de gözlerinden kaybolup gider.
28-Kasas Suresi

76.Ayet
Mekke

20
393
إِنَّ قَارُونَ كَانَ مِنْ قَوْمِ مُوسَىٰ فَبَغَىٰ عَلَيْهِمْ ۖ وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ -76
(İnne karune kane min kavmi masu fe beğa aleyhim ve ateynahü minel künuzi ma inne mefatihahu le tenuü bil usbeti ülil kuvveti iz kale lehu kavmühu la tefrah innellahe la yühıbbül ferihıyn)
28-Kasas Suresi
76.Ayet
Mekke
20
393
Şüphesiz Kârûn, Mûsâ’nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: “Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez.” Hakıkaten Karûn Musânın kavminden idi de onlara karşı bağyetmiş idi, ona öyle hazîneler vermiştik ki anahtarları cidden güçlü kuvvetli bir bölüğe ağır geliyordu, o vakıt kavmı ona şöyle demişti: güvenme çünkü Allah güvenenleri sevmez Gerçekten Karûn, Mûsa’nın kavminden idi de onlara karşı azgınlık etmişti. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları güçlü kuvvetli bir toplulukla (zorla) taşınıyordu. O vakit (Mûsa’nın) kavmi, ona şöyle demişti: “- Gururlanıb şımarma, çünkü Allah (dünya malı ile) şımaranları sevmez. Şüphesiz ki, Karun, Musa´nın milletinden idi. Onlara karşı azgınlık ve taşkınlıkta bulundu. Biz ona öyle hazineler verdik ki, anahtarlarını taşımak güçlü bir gruba bile ağır geliyordu. Hani kavmi ona dedi ki: «Şımarıp böbürlenme; Allah elbetteki şımarıp böbürlenenleri sevmez». Filhakıyka Kaarun Musânın kavmindendi. Fakat onlara karşı serkeşlik etdi o. Biz ona öyle hazineler verdik ki anahtarları (nı taşımak bile) gücü kuvvetli büyük bir cemâate ağır geliyordu. O vakit kavmi ona şöyle demişdi: «Şımarma. Çünkü Allah şımarıkları sevmez». Şüphe yok ki Kârun, Mûsâ´nın kavmindendi de onlara karşı isyân etti; ona öyle hazîneler vermiştik ki anahtarlarını bile güçlü kuvvetli on, onbeş kişi götüremezdi. Hani kavmi ona sevinip övünme demişti, şüphe yok ki Allah, sevinip övünenleri sevmez.
28-Kasas Suresi

77.Ayet
Mekke

20
393
وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ ۖ وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا ۖ وَأَحْسِنْ كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ ۖ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ -77
(Vebteğı fıma atakellahüd daral ahırate ve la tense nesıybeke mined dünya ve ahsin kema ahsenellahü ileyke ve la tebğıl fesade fil ard innellahe la yühıbbül müfsidın)
28-Kasas Suresi
77.Ayet
Mekke
20
393
“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” Ve Allahın sana bu vergisi içinde sen Âhıret evini ara ve Dünyadan nasîbini unutma da Allahın sana ihsan ettiği gibi ihsan et ve Yer yüzünde fesad arama, çünkü Allah müfsidleri sevmez Allah’ın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu, (cenneti) iste, (servetini hayır yoluna harca). Dünyadan nashibini de unutma, (ihtiyacın kadar sakla). Allah, sana ihsan ettiği gibi, sen de (Allah’ın kullarına) ihsan et. Yeryüzünde fesad arama; çünkü Allah fesad çıkaranları sevmez.” «Allah´ın sana verdiği bunca hazinelerle Âhiret yurdunu arayıp elde etmeye çalış. Dünya´daki nasibini de unutma ; Allah sana iyilikte bulunduğu gibi sen de iyilikte bulun ; bir de sakın yeryüzünde fesâd çıkarmaya özenme ; çünkü gerçekten Allah fesâd çıkaranları hiç sevmez.» «Allahın sana verdiği (maldan harcayıb) âhiret yurdunu ara. Dünyâdan nasıybini de unutma. Allahın sana ihsan etdiği gibi sen de (insanlara sadaka vererek) ihsanda bulun. Yer (yüzün) de fesâd arama. Çünkü Allah fesadcıları sevmez». Allah´ın sana verdiği mal, menâl yüzünden âhiret yurdunu aramaya bak ve dünyâdaki nasîbini de unutma ve Allah sana nasıl ihsân ettiyse sen de ihsân et ve yeryüzünde bozgunculuk etmeye kalkışma; şüphe yok ki Allah, bozguncuları sevmez.
28-Kasas Suresi

78.Ayet
Mekke

20
394
قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ عِنْدِي ۚ أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا ۚ وَلَا يُسْأَلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ -78
(Kale innema utıtühu ala ılmin ındı e ve lem ya7lem ennellahe kad ehleke min kablihı minel kuruni men hüve eşeddü minhü kuvvetev ve ekseru cem´a ve la yüs´elü an zünubihimül mücrimun)
28-Kasas Suresi
78.Ayet
Mekke
20
394
Kârûn, “Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” dedi. O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir). Ben ona, sırf bendeki bir ılim sayesinde nâil oldum dedi, Allahın ondan evvel o kurûn içinden kuvvetçe ondan daha şiddetli ve cem´ıyyetce daha kesretli nice kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Mücrimler günahlarından suâl de olunmaz Karûn dediki: “- Bana bu mal, ancak bendeki ilim sayesinde verildi.” Allah’ın, ondan evvel, geçmiş asırlar halkı içinden kuvvetçe ondan daha şiddetli, mal ve etrafça daha çok, nice kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Mücrimler günahlarından da sorulmaz. (Allah günahlarını bilir de cehenneme atılırlar). Karun, «bu hazineler tendeki bir bilgi (ve beceri) sayesinde bana verilmiştir» dedi. Bilmez mi ki Allah ondan önceki nesillerden daha güçlü ve daha cok servet toplayan nicelerini yok etmiştir. Suçlu günahkârların suç ve günahı kendilerinden sorulmaz. (Kaarun) dedi ki: «Bu (servet) bana ancak bende olan ilimle (ilim sayesinde) verilmişdir». (O, madem ki aalimdi) kendisinden evvelki nesillerden kuvvetçe ondan daha üstün, Cem´iyyetce daha kesretli kimseleri Allahın hakıykaten helak etmiş olduğunu bilmedi mi? Mücrimlerden günâhları sorulmaz. O, bu dedi, ancak bendeki bilgi sâyesinde bana verilmiştir. Bilmez miydi ki Allah, hiç şüphesiz ondan önce, kuvvet bakımından ondan daha üstün, topluluk bakımından ondan daha fazla nice nesilleri helâk etmiştir ve suçluların suçlarını bile sormaya hâcet yok zâten.
28-Kasas Suresi

79.Ayet
Mekke

20
394
فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِ فِي زِينَتِهِ ۖ قَالَ الَّذِينَ يُرِيدُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَا أُوتِيَ قَارُونُ إِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍ -79
(Fe harace ala kamihı fı zınetih kalellezıne yürıdunel hayeted dünya ya leyte lena misle ma utiye karunü innehu lezu hazzın azıym)
28-Kasas Suresi
79.Ayet
Mekke
20
394
Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler. Derken ziyneti içinde kavmına karşı huruç etti, Dünya hayati arzu edenler ah, dediler, ne olurdu şu Karûna verilen gibi bizim de olsa! O cidden büyük bir bahtiyar (Derken bir gün Karûn) zînet ve ihtişamı içinde kavmine karşı çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: “- Keşki Karûn’a verilen mal gibi, bizim de olsa! O, gerçekten büyük bir bahtiyardır.” dediler. Derken Karun (bir gün) şatafat içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını (gönülden) arzu edenler, «keşke Karun´a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o büyük bir pay sahibidir» diye temennide bulundular. Derken zîneti (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıkdı. Dünyâ hayâtını arzu edenler: «Nolurdu, dediler, Kaaruna verilen (şu servet) gibi bizim de (malımız) olsaydı. O, hakıykaten büyük nasîb saahibidir. Derken kavminin karşısına süslenip çıktı da dünyâ yaşayışını dileyenler, ne olurdu dediler, bize de Kârun´a verilen verilseydi, şüphe yok ki o, dünyâ malından büyük bir nasîbe sâhip.
28-Kasas Suresi

80.Ayet
Mekke

20
394
وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللَّهِ خَيْرٌ لِمَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا وَلَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الصَّابِرُونَ -80
(Ve kalellezıne utül ılme veyleküm sevabüllahi hayrul li men amene ve amile saliha ve la yülekkaha illes sabirun)
28-Kasas Suresi
80.Ayet
Mekke
20
394
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, “Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur” dediler. Kendilerine ılim verilmiş olanlar ise yazıklar olsun size dediler: Allahın sevâbı iyman edip salâh ile çalışan kimseler için daha hayırlıdır, ona ise ancak sabredenler kavuşdular Kendilerine (ahiret ahvali hakkında) ilim verilenler de şöyle dedi: “- (Ey Karûn gibi, dünyayı istiyenler), yazıklar olsun size! İman edip salih amel işliyen için, Allah’ın (cennetteki) sevabı daha hayırlıdır. Ona (cennete ve sevaba ise) ancak ibadet üzerine sabredenler kavuşur.” Kendilerine ilim verilenler ise, «yazıklar olsun size ! Allah´ın sevabı, dosdoğru imân edip iyi-yararlı amelde bulunan için daha hayırlıdır. Buna da ancak sabredenler kavuşabilir,» dediler. Kendilerine ilim verilenler de (şöyle) dedi: «Yazıklar olsun size. Allahın sevabı îman ve iyi amel (ve hareket) eden kimseler için daha hayırlıdır. Buna da sabr (ve sebat) edenlerden başkası kavuşdurulamaz». Ve kendilerine bilgi verilenlerse yazıklar olsun size dediler, inanan ve iyi işlerde bulunana Allah´ın sevâbı, daha da hayırlıdır ve buna da ancak sabredenler nâil olur.
28-Kasas Suresi

81.Ayet
Mekke

20
394
فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِنْ فِئَةٍ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنْتَصِرِينَ -81
(Fe hasefna bihı ve bidarihil erda fe ma kane lehu min fietiy yensurunehu min dunillahi ve ma kane minel müntesırın)
28-Kasas Suresi
81.Ayet
Mekke
20
394
Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah’a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi! Derken biz onu hem de sarayı ile yere geçiriverdik o vakıt Allaha karşı yardımına gelecek tarafdarları da olmadı, kendini kurtaracaklardan da değildi Nihayet Karûn’u, hem de sarayı ile yere geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek bir cemaatı yoktu onun. Allah’ın azabından kendini kurtarıcılardan da olmadı. Biz Karun´u da, evini de yere geçirdik. Allah´a karşı ona yardımda bulunacak çevresi de olmadı. O da (bu durumda) kendine yardım edip savunabilenlerden değildi. Nihayet biz onu da, sarayını da yere geçiriverdik. Artık Allaha karşı kendisine yardım edecek hiçbir cemâati da yokdu onun. Bizzat kendisini müdâfaa edebileceklerden de değildi o. Derken onu da, sarayını da yere geçirdik, Allah´tan başka ona yardım edecek bir topluluğa sâhip değildi ve kendisinin de kendisine bir yardımı dokunamadı.
28-Kasas Suresi

82.Ayet
Mekke

20
394
وَأَصْبَحَ الَّذِينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ ۖ لَوْلَا أَنْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا ۖ وَيْكَأَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ -82
(Ve asbehallezıne temennev mekanehu bil emsi yekulune veyke ennellahe yebsütur rizka li mey yeşaü min ıbadihı ve yakdir lev la em mennellahü aleyna le hasefe bina veykeennehu la yüflihul kafirun)
28-Kasas Suresi
82.Ayet
Mekke
20
394
Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış. Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kâfirler iflah olmayacak” demeye başladılar. Dün onun mevkıini temenni edenler de bu sabah şöyle diyorlardı: vayy be, demek ki Allah rızkı kullarından dilediğine seriyor ve kısıyor, eğer Allah bize lûtf etmese idi bizi de batırmıştı, âyy demek ki hakıkat bu: kâfirler felâh bulmıyacak Dün onun mal ve saltanatını temenni edenler, şöyle demeğe başladılar: “- Vay, demek ki, Allah dilediği kimsenin rızkını genişletiyor ve daraltıyor. Eğer Allah bize lütuf etmeseydi, bizi de batırmıştı! Vay, demek ki hakikat şu: Kâfirler asla kurtulmıyacak!...” Daha dün onun yerinde olmayı temenni edenler sabahlayınca, «vay!» dediler, «demek Allah rızkı kullarından dilediği kimselere genişletiyor, dilediğine daraltıyor. Eğer Allah bize lûtfetmeseydi, elbette bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkâra saplananlar (küfrü seçip azgınlık göstererek böbürlenenler) umduklarına kavuşamazlar.» Dün onun mevkiini temennî edenler sabahleyin (şöyle) diyorlardı: «Vay, demek ki Allah, kullarından kimi dilerse onun rızkını yayıyor (genişletiyor, yahud) daraltıyor. Allah bize lûtfetmeseydi bizi de muhakkak batırırdı. Vay, demek ki hakıykat şudur: Kâfirler felâh bulmaz»! Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, öylesine sabahladılar ki hey gidi hey diyorlardı, şüphe yok ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını bollaştırmada, dilediğini daraltmada, Allah lûtfetmeseydi bize, bizi de yere geçirirdi ve hey gidi hey, şüphe yok ki kâfirler kurtulmazlar, muratlarına ermezler.
28-Kasas Suresi

83.Ayet
Mekke

20
394
تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا ۚ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ -83
(Tilked darul ahıratü nec´alüha lillezıne la yürıdune ulüvven fil erdı ve la fesada vel akıbetü lil müttekıyn)
28-Kasas Suresi
83.Ayet
Mekke
20
394
İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır. O Âhıret evi (son yurd) biz onu öyle kimselere veririz ki yeryüzünde ne bir kibir ne de bir fesad istemezler, ve o akıbet korunan müttekılerindir Şu ahiret yurdunu (cenneti) biz, yeryüzünde ne bir zulüm, ne de bir fesad istemiyen kimselere veririz. İyi akıbet (cennet, Allah’ın razı olmadığı şeylerden) sakınanlarındır. İşte Âhiret yurdu! Onu yeryüzünde ne böbürlenip başkasına te peden bakmak, ne de fesâd çıkarmak arzu ve isteğinde olmayanlara veririz, iyi sonuç (Allah´tan) korkup (fenalıklardan) sakınanlarındır. İşte âhiret yurdu! Biz onu yer (yüzün) de ne teğallüb, ne fesâd arzusuna düşmeyeceklere veririz. (İyi) sonuç (Allahın ıkaabından) sakınanlarındır. İşte âhiret yurdu; biz onu, yeryüzünde yücelik ve bozgunculuk dilemeyenlere veririz ve sonuç, çekinenlerindir.
28-Kasas Suresi

84.Ayet
Mekke

20
394
مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَا ۖ وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -84
(Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve men cae bis seyyieti fe la yüczellezıne amilüs seyyiati illa ma kanu ya´melun)
28-Kasas Suresi
84.Ayet
Mekke
20
394
Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar. Her kim hasene ile gelirse o vakıt ona ondan daha hayırlısı var, her kim de seyyie ile gelirse seyyiat yapanlar hep yaptıklariyle cezalanırlar Kim hasene (salih amel) ile gelirse, ona, ondan daha hayırlısı (bir mükâfat) vardır. Kim de günahla gelirse, artık o kötülükleri yapanlar ancak yaptıklarıyla cezalanır, (cezaları kötülükleri kadar olur). Kim iyilikle gelirse, ona daha hayırlısı vardır. Kim de kötülükle gelirse, kötülük işleyenler ancak işlediklerine denk ceza görürler. Kim iyi (haal) ile gelirse onun için bundan daha hayırlısı vardır. Kim de kötü (haal) ile gelirse o kötülükleri işleyenler yapmış olduklarından başkasıyle cezalandırılmaz(lar). Kim bir iyilikle gelirse ona, yaptığından daha hayırlı mükâfat var ve kim, bir kötülükle gelirse o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıklarının karşılığı neyse onunla cezâlandırılır.
28-Kasas Suresi

85.Ayet
Mekke

20
395
إِنَّ الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَرَادُّكَ إِلَىٰ مَعَادٍ ۚ قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ مَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -85
(İnnellezı ferad aleykel kur´ane le raddüke illa mead kur rabbı a´lemü men cae bil hüda ve men hüve fı dalalüm mübın)
28-Kasas Suresi
85.Ayet
Mekke
20
395
Kur’an’ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.” Her halde sana o Kur´anı farz kılan seni muhakkak bir meâda kadar geri getirecektir, de ki: rabbım daha iyi bilir! Hidayetle gelen kim? Açık bir dalâl içinde olan kim? Muhakkak ki Kur’an’ı sana inzâl eden (Allah), seni (ahirete göçmeden önce, hicret ederek içinden çıktığın) Mekke’ye geri çevirecektir. (Ey Rasûlüm), de ki: Rabbim, hidayetle gelen kimseyi ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir. Şüphesiz ki sana Kur´ân´ı (ondaki hükümlerle amel etmeyi) farz kılan (Allah) seni döneceğin yere döndürecektir. De ki: Rabbim doğru yol üzere geleni de, açık bir sapıklık içinde bulunanı da daha iyi bilendir, Her halde o Kur´ânı (n tilâvetini, teblîğını ve mucibince amel etmeni) senin üzerine farz kılan (Allah) seni (yine) dönülecek yere döndürecekdir. De ki: «Hidâyetle gelen kim, o apaçık bir sapıklık içinde olan kim, Rabbim çok iyi bilendir». Şüphe yok ki sana, Kur´ân´ın hükümlerini farz eden, elbette döneceğin yere döndürecek seni. De ki: Rabbim daha iyi bilir, kimdir doğru yola gelen ve kimdir apaçık sapıklıkta kalan.
28-Kasas Suresi

86.Ayet
Mekke

20
395
وَمَا كُنْتَ تَرْجُو أَنْ يُلْقَىٰ إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًا لِلْكَافِرِينَ -86
(Ve ma künte tercu ey yülka ileykel kitabü illa rahmetem mir rabbike fe la tekunenne zahıral lil kafirın)
28-Kasas Suresi
86.Ayet
Mekke
20
395
Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle ise kâfirlere sakın arka çıkma. Sen, sana kitab indirileceğini ümid eder değildin fakat rabbından bir rahmet, o halde sakın kâfirlere zahîr olma (Ey Rasûlüm) Kur’an’ın sana vahy olunacağını ummuyordun; ancak Rabbinden bir rahmet (olarak sana indirildi). O halde sakın kâfirlere yardımcı olma... Sen, sana bu Kitab´ın vahyolunacağını ummuyordun. Şüphen olmasın ki, bu ancak Rabbından bir rahmet (olarak sana verilmiş)tir. O halde sakın kâfirlere arka olma ! Sen (bu) kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu), ancak Rabbinden bir rahmetdir. O halde kâfirlere arka olma sakın! Sana ancak Rabbinden bir rahmet olarak kitabın vahyedilmesini umuyordun, artık kâfirlere arka olma.
28-Kasas Suresi

87.Ayet
Mekke

20
395
وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ آيَاتِ اللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنْزِلَتْ إِلَيْكَ ۖ وَادْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -87
(Ve la yesuddünneke an ayatillahi ba´de iz ünzilet ileyke ved´u ila rabbike ve la tekunenne minel müşrikın)
28-Kasas Suresi
87.Ayet
Mekke
20
395
Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra, sakın seni onlardan çevirmesinler. Rabbine çağır ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma! Ve sakın sana indirildikten sonra Allahın âyatından seni çevirmesinler, hemen rabbına davet et ve sakın müşriklerden olma Sana indirildikten sonra, sakın Allah’ın ayetlerinden, (onları okuyup gereği üzre amel etmekten) seni çevirmesinler. Rabbine (ibadete) çağır ve kat’iyyen müşriklerden olma... Sana indirildikten sonra sakın onlar seni Allah´ın âyetlerinden alıkoymasınlar. Rabbına (insanları) davete devam et; sakın Allah´a ortak koşanlardan olma ! Allahın âyetlerinden — onların sana indirildiği andan i´tibâren — sakın (müşrikler) seni çevirmesinler! Sen (insanları) Allaha da´vet et. Zinhar müşriklerden olma! Ve sakın sana indirildikten sonra seni Allah´ın âyetlerinden çevirmesinler ve Rabbine çağır halkı ve sakın şirk koşanlardan olma.
28-Kasas Suresi

88.Ayet
Mekke

20
395
وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۘ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ ۚ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -88
(Ve la ted´u meallahi ilahen ahar la ilahe illa hüve küllü şey´in halikün illa vecheh lehül hukmü ve ileyhi türceun)
28-Kasas Suresi
88.Ayet
Mekke
20
395
Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O’nundur ve kesinlikle O’na döndürüleceksiniz. Allahın yanında diğer bir tanrıya daha çağırma, başka tanrı yok ancak o, onun vechinden başka her şey helâktedir, huküm onun ve nihayet döndürülüb ona götürüleceksiniz Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur!... O’nun zatından başka her şey yokluğa mahkumdur. (Geçerli) hüküm ancak O’nundur; ve (öldükten sonra) hep O’na döndürüleceksiniz. Allah ile beraber sakın başka bir tanrıya tapma. Ondan başka tanrı yoktur. Allah´ın vechinden (zatından veya O´nun rızasına uygun olanından) başka her şey yok olucudur. Hüküm O´nundur ve ancak O´na döndürüleceksiniz. Allah ile birlikde diğer bir Tanrı daha (edinib) tapma (ona). Ondan başka hiç bir Tanrı yok. Onun zâtinden başka her şey helak olucudur. Hüküm Onundur ve siz ancak Ona döndürül (üb götürül) eceksiniz. Ve Allah´la berâber bir başka mâbûdu çağırma; yoktur tapacak ondan başka; her şey helâk olur, ancak onun zâtıdır kalan, onundur hüküm ve hepiniz, dönüp onun tapısına varacaksınız.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021