KUR'AN-I KERİM 26-Şuara Suresideki 227 Ayeti Kerime ve Mealleri | بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ |
SURE AYET CÜZÜ SAYFA |
ARAPÇA OKUNUŞU |
SURE AYET CÜZÜ SAYFA |
DİYANET VAKFI | ELMALILI | ALI FIKRI YAVUZ | CELAL YILDIRIM | HASAN BASRI CANTAY | ABDULBAKİ GOLPINARLI |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|
26-Şuara Suresi
1.Ayet Mekke 19 366 |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طسم
-1
(Ta sım mım) |
26-Şuara Suresi
1.Ayet Mekke 19 366 |
Tâ Sîn Mîm. | Ta, Sin, Mim. | Tâ, Sîn, Mîm. | Tâ - Sîn - Mîm. | Taa, Sîn, Mîm. | Tâ sîn mîm. |
26-Şuara Suresi
2.Ayet Mekke 19 366 |
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
-2
(Tilke ayatül kitabil mübın) |
26-Şuara Suresi
2.Ayet Mekke 19 366 |
Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. | Bunlar sana o mübin kitabın âyetleri | Bu ayetler, sıhhatı apaçık olan Kur’an’ın âyetleridir. | Bu, açık-seçik (aynı zamanda açıklayıcı) Kitab´ın âyetleridir. | Bunlar o hakikatleri açıklayan kitabın âyetleridir. | Bunlardır gerçekle bâtılı açıklayan kitabın âyetleri. |
26-Şuara Suresi
3.Ayet Mekke 19 366 |
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
-3
(Lealleke banıun nefseke ella yekunu mü´minın) |
26-Şuara Suresi
3.Ayet Mekke 19 366 |
Ey Muhammed! Mü’min olmuyorlar diye âdeta kendini helâk edeceksin! | Sen âdetâ kendine kıyacaksın mü´min olmıyacaklar diye | Ey Rasûlüm, Kureyş halkı) iman etmiyecekler diye, kederden nerde ise, nefsine kıyacaksın. | (Ey Peygamber!) Onlar dosdoğru imân etmiyeoekler diye neredeyse kendine yazık edip kıyacaksın. | (Habîbim) Onlar mü´min olmayacaklar diye aadetâ kendine kıyacaksın! | Kendine kıyacaksın inanmıyorlar diye âdetâ. |
26-Şuara Suresi
4.Ayet Mekke 19 366 |
إِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ
-4
(İn neşe´ nünezzil aleyhim mines semai ayeten fe zallet a´nakuhüm leha hadııyn) |
26-Şuara Suresi
4.Ayet Mekke 19 366 |
Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar. | Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır | Biz eğer dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (iman etmelerini gerektirecek bir delâlet) indiriveririz de ona boyunları eğile kalır (artık hiç biri isyan etmez). | Biz isteseydik onlara gökten bir âyet (acık bir belge ya da mu´cize) indirirdik de onlar ona boyun eğip eğilirlerdi. | Eğer dilersek biz onların tepesine gökden bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğilekalır. | Dileseydik gökten bir delîl indirirdik onlara, onun karşısında başlarını eğerlerdi, kalakalırlardı. |
26-Şuara Suresi
5.Ayet Mekke 19 366 |
وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ
-5
(Ve ma ye´tıhim min zikrim miner rahmani muhdesin illa kanu anhü mu´ridıyn) |
26-Şuara Suresi
5.Ayet Mekke 19 366 |
Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler. | Bununla beraber Rahmandan kendilerine yeni bir zikir gelmiyor ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar | Kendilerine, Rahman’dan yeni bir öğüt her geldikçe, muhakkak ondan yüz çevirici olmuşlardır. | Onlara Rahmân´dan ne kadar yeni bir öğüt geldiyse mutlaka ondan yüzçevirdiler. | Kendilerine O çok esirgeyici (Allah) dan (vahy ile) yeni bir öğüd gelmeye dursun, ille bundan yüz çeviricidirler onlar. | Rahman katından, Kur´ân´ın yeni bir âyeti indi mi, hemen yüz çevirirler ondan. |
26-Şuara Suresi
6.Ayet Mekke 19 366 |
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنْبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
-6
(Fe kad kezzebu fe seye´tıhim embaü ma kanu bihı yestehziun) |
26-Şuara Suresi
6.Ayet Mekke 19 366 |
Onlar (Allah’ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek. | Evet tekzib etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müdhiş haberleri gelecek | Onlar, ısrarla Peygamberi ve Kur’an’ı yalanladılar. Fakat o istihza ettikleri Kur’an’ın dehşetli (azab) haberi kendilerine yakında gelecektir. (Bedir savaşında veya kıyamette perişan olacaklardır). | Cidden (onu) yalanladılar. Alaya aldıkları hususların haberi kendilerine gelecektir. | Şimdi (kat´î suretde) tekzîb etdiler. (Fakat) istihza edegeldikleri (hakıykatların mühim) haberleri yakında onlara gelecekdir. | Gerçekten de yalanladılar, artık yakında alay ettikleri şeyin haberleri gelip çatacak onlara. |
26-Şuara Suresi
7.Ayet Mekke 19 366 |
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
-7
(E ve lem yerav ilel erdı kem embetna fıha min külli zevcin kerım) |
26-Şuara Suresi
7.Ayet Mekke 19 366 |
Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik. | Arza bir bakmadılar da mı? biz onda her hoş çiftten ne kadar bitirmişiz. | (O kâfirler), yeryüzüne bakmadılar mı? Her çift ve çeşit iyi nebattan orada nicelerini bitirmişizdir!... | Yeryüzüne bakmadılar mı? Onda gönül çekici her (bitki)den nice çiftler yetiştirdik. | Yer (yüzün) e bir bakmadılar mı ki biz orada her güzel çiftden nice nebatlar bitirdik. | Bakmazlar mı yeryüzüne, nice güzelim nebatlar bitirdik çifter çifter orada. |
26-Şuara Suresi
8.Ayet Mekke 19 366 |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
-8
(İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın) |
26-Şuara Suresi
8.Ayet Mekke 19 366 |
Şüphesiz bunlarda (Allah’ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar. | Şübhesiz ki bunda mutlak bir âyet var, hemde ekserîsi mü´min olmadı | Şüphesiz ki bu nebatları bitirmekte (Allah’ın kudretine, merhamet ve nimetinin genişliğine delâlet eden) bir alâmet vardır. Bununla beraber onların çoğu mümin olmadılar. | Şüphesiz ki bunda açık bir belge vardır, ama onların çoğu inanmazlar. | Şübhesiz ki bunlardan (Hakkın kemâl-i kudretine) elbet birer, nişane vardır. (Fakat) onların çoğu îman edici değildirler. | Bunda bir delil var elbette ve çoğu inanmaz gene de. |
26-Şuara Suresi
9.Ayet Mekke 19 366 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
-9
(Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym) |
26-Şuara Suresi
9.Ayet Mekke 19 366 |
Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. | Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz, öyle rahîm | Muhakkak ki senin Rabbin Azîzdir (kâfirlerden intikam almaya kâdirdir), Rahîm’dir (Müminlere merhametlidir). | Rabbin gerçekten çok üstündür, çok güçlüdür ve çok merhamet sahibidir. | Şüphesiz ki senin Rabbin, elbette O, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir. | Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahîmdir. |
26-Şuara Suresi
10.Ayet Mekke 19 366 |
وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰ أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
-10
(Ve iz nada rabbüke musa eni´til kavmez zalimın) |
26-Şuara Suresi
10.Ayet Mekke 19 366 |
(10-11) Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?” diye seslenmişti. | Bir vakıt da rabbın, Musaya nidâ buyurdu: git o zalim kavme dedi | Bir vakit Rabbin, Mûsa’ya şöyle buyurmuştu: “- Git o zalimler kavmine; | (10-11) Hani bir zaman Rabbin, Musâ´ya : «Zulmü âdet edinen millete, Fir´avn´ın milletine git; artık (Allah´tan) korkup (inkâr ve azgınlıktan, haksızlık ve taşkınlıktan) sakınmıyacaklar mı ?» diye seslenmişti. | (10-11) Hani Rabbin Musâya: «O zaalimler güruhuna, Fir´avnın kavmine git. Haalâ (fenâlıkdan) sakınmayacaklar mı onlar?» diye nida etmişdi. | An o zamanı ki hani Rabbin, Mûsâ´ya, git zâlimler topluluğuna diye nidâ etmişti, |
26-Şuara Suresi
11.Ayet Mekke 19 366 |
قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ
-11
(Kavme fir´avn e la yettekun) |
26-Şuara Suresi
11.Ayet Mekke 19 366 |
(10-11) Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?” diye seslenmişti. | Fir´avn kavmine, daha sakınmıyacaklar mı? | Firavun kavmine. Hâlâ (küfürden) sakınmıyacaklar mı?” | (10-11) Hani bir zaman Rabbin, Musâ´ya : «Zulmü âdet edinen millete, Fir´avn´ın milletine git; artık (Allah´tan) korkup (inkâr ve azgınlıktan, haksızlık ve taşkınlıktan) sakınmıyacaklar mı ?» diye seslenmişti. | (10-11) Hani Rabbin Musâya: «O zaalimler güruhuna, Fir´avnın kavmine git. Haalâ (fenâlıkdan) sakınmayacaklar mı onlar?» diye nida etmişdi. | Firavun´un kavmine, hâlâ mı çekinmeyecekler? |
26-Şuara Suresi
12.Ayet Mekke 19 366 |
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ
-12
(Kale rabbi innı ehafü ey yükezzibun) |
26-Şuara Suresi
12.Ayet Mekke 19 366 |
Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.” | Yarab! dedi: doğrusu ben korkarım ki beni tekzib ederler | Mûsa dedi ki: “ - Rabbim! Doğrusu onların beni tekzib etmelerinden korkuyorum. | Musâ: «Rabbim! Doğrusu (beni) yalanlıyacaklarından korkuyorum da, | O, dedi ki: «Rabbim, onların beni tekzîb edeceklerinden cidden korkarım». | Mûsâ, Rabbim demişti, gerçekten de beni yalanlarlar diye korkuyorum. |
26-Şuara Suresi
13.Ayet Mekke 19 366 |
وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ
-13
(Ve yedıyku sadrı ve la yentaliku lisanı fe ersil ila harun) |
26-Şuara Suresi
13.Ayet Mekke 19 366 |
“Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap).” | ve Göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harûna da risalet ver | Hem (beni tekzib etmelerinden) canım sıkılır, dilim açılmaz. Onun için Hârun’a da peygamberlik ver (ve onu tebliğ için bana arkadaş yap). | Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun´a da peygamberlik gönder. | «Benim de göğsüm daralır, dilim açılmaz. Onun için Hâruuna (Cebrâili) gönder (ona da peygamberlik ver)». | Gönlüm daralır, dilim açılmaz, sen Hârûn´u gönder. |
26-Şuara Suresi
14.Ayet Mekke 19 366 |
وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ
-14
(Ve le hüm aleyye zembün fe ehafü ey yaktülun) |
26-Şuara Suresi
14.Ayet Mekke 19 366 |
“Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.” | Hem onlara üzerinde bir günah var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler | Bir de (Kıptî’yi öldürdüğümden) onların üzerimde bir kısas davası var, bundan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler.” | Hem onların benim üzerimde bir (cinayet) günahı vardır; bu yüzden beni öldüreceklerinden endişeliyim» demişti. | «Hem onların benim aleyhimde bir suç (da´vaları) da var. Bundan dolayı beni öldürmelerinden korkarım». | Ve bir de onlara karşı suçum var, korkarım, öldürürler beni. |
26-Şuara Suresi
15.Ayet Mekke 19 366 |
قَالَ كَلَّا ۖ فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا ۖ إِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ
-15
(Kale kella fezheba bi ayatina inna meaküm müstemiun) |
26-Şuara Suresi
15.Ayet Mekke 19 366 |
Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.” | Hayır, buyurdu: haydi ikiniz bir, âyetlerimizle gidin, her halde biz sizinle beraberiz, dinliyoruzdur | Allah şöyle buyurdu: “ -Hayır, ikiniz de mucizelerimizle hemen gidin. Muhakkak ki biz sizinle beraberiz, işiticileriz. | (Allah ona): «Hayır, bırak bu endişeleri» dedi; açık belge ve mu´cizelerimizle ikiniz (onlara) gidiniz. Şüpheniz olmasın ki biz sizinle beraberiz ; (olup bitenleri) işitiriz. | (Allah) dedi: «Hayır. İkiniz de âyetlerimizle gidin. Şübhesiz ki biz sizinle beraberiz, (her şey´i) işidiciyiz». | Rab, hayır dedi, ikiniz de, delillerimizle gidin, şüphe yok ki biz, sizinleyiz, her şeyi duyarız. |
26-Şuara Suresi
16.Ayet Mekke 19 366 |
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
-16
(Fe´tiya fir´avne fe kula inna rasulü rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
16.Ayet Mekke 19 366 |
“Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz”, | Haydin Fir´avne varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz | Haydin Firavun’a gidin de deyin ki: Biz alemlerin Rabbinin peygamberiyiz. | İkiniz Fir´avn´a gidin de ona deyin ki:«Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin peygamberleriyiz; | (16-17) «Haydi Fir´avna gidin de: — Biz, israil oğullarını beraberimizde yollayasın diye aalemlerin Rabbinin gönderdiği gerçek (iki) peygamberiz» deyin. | Firavun´un tapısına geldiler de biz dediler, şüphe yok ki âlemlerin Rabbinin peygamberleriyiz. |
26-Şuara Suresi
17.Ayet Mekke 19 366 |
أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
-17
(En ersil meana benı israiyl) |
26-Şuara Suresi
17.Ayet Mekke 19 366 |
“İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.” | Beni İsraili bizimle beraber salıver | İsrail oğullarını bizimle beraber salıver (onlara azab etme).” | İsrail oğulları´nı (salıver de) bizimle gönder.» | (16-17) «Haydi Fir´avna gidin de: — Biz, israil oğullarını beraberimizde yollayasın diye aalemlerin Rabbinin gönderdiği gerçek (iki) peygamberiz» deyin. | İsrâiloğullarını bizimle gönder. |
26-Şuara Suresi
18.Ayet Mekke 19 366 |
قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
-18
(Kale e lem nürabbike fına velıdev ve lebiste fına min umürike sinın) |
26-Şuara Suresi
18.Ayet Mekke 19 366 |
Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.” | Â, dedi: seni çocukken bizde büyütmedik mi? hem bizde ömründen senelerce kaldın | Firavun şöyle dedi: “- Seni çocukken yanımızda büyütmedik mi? Hem de bizde, ömründen senelerce kaldın. | (Fir´avn onlara): «A, seni çocukken aramızda besleyip büyütmedik mi ve sen ömrünün birkaç yılını bizde (geçirip) kalmadın mı ?! | (Fir´avn) dedi ki: «Biz seni yeni doğmuş (bir çocuk) ken içimizde büyütmedik mi? Sen ömründen bir hayli seneler bizim aramızda kalmadın mı»? | Firavun, sen dedi, çocukken içimizde büyüyüp yetişmedin mi ve ömrünün nice yılını aramızda geçirmedin mi? |
26-Şuara Suresi
19.Ayet Mekke 19 366 |
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
-19
(Ve fealte fa´letekelletı fealte ve ente minel kafirın) |
26-Şuara Suresi
19.Ayet Mekke 19 366 |
“(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.” | Hem de o yaptığın fi´li yaptın, o halde sen o nankör kâfirlerdensin | O yaptığın işi (Kıptî’yi öldürmeyi) de sen işledin; sen nankörlerdensin.” | Yapmak istediğini yaptın ve sen (cidden) nankörlerdensin,» dedi. | «O yapdığın fi´li de sen işledin. Sen nankörlerdensin». | Ve o yaptığın işi de yaptın ve sen, nankörlerdensin. |
26-Şuara Suresi
20.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ
-20
(Kale fealtüha izev ve ene mined dallın) |
26-Şuara Suresi
20.Ayet Mekke 19 367 |
Mûsâ, şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken (istemeyerek) yaptım.” | O vakıt, dedi: o fi´li yaptım şaşkınlardandım | Mûsa dedi ki: “- Ben bunu, o vakit cahillerden olduğum halde yaptım. | Musâ, «o işi ben henüz (peygamberlik) yolunda değil iken yapmıştım» dedi. | (Muusâ) dedi: «Ben bunu o vakit bilmezlerden olarak yapdım». | Mûsâ, o işi yaptım ama dedi, o vakit cahillerdendim. |
26-Şuara Suresi
21.Ayet Mekke 19 367 |
فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ
-21
(Fe ferartü minküm lemma hıftüküm fe vehebe lı rabbı hukmev ve cealenı minel murselın) |
26-Şuara Suresi
21.Ayet Mekke 19 367 |
“Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.” | Onun üzerine vaktâki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken rabbım bana huküm ihsan buyurdu ve beni mürselinden kıldı | Sizden korkunca da içinizden hemen kaçtım. Nihayet rabbim bana peygamberlik ihsan etti ve beni peygamberlerden (sana gönderilen biri) yaptı. | «Sizden korktuğum zaman da aranızdan kaçtım, derken Rabbim bana hüküm ve hikmet verdi ve beni peygamberlerden eyledi. | «Sizden korkunca da hemen içinizden (bırakıb) kaçdım. Nihayet Rabbim bana bir hüküm verdi ve beni peygamberlerden yapdı». | Korktuğumdan da hemen kaçtım sizden, derken Rabbim bana peygamberlik verdi ve beni, peygamberler zümresine aldı. |
26-Şuara Suresi
22.Ayet Mekke 19 367 |
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدْتَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
-22
(Ve tilke nı´metün temünnüha aleyye en abbedte benı israıl) |
26-Şuara Suresi
22.Ayet Mekke 19 367 |
“Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir.” | O başıma kakdığın bir ni´met de Beni İsraili kul, köle edinmiş olmandır. | Zahiren başıma kaktığın o nimet de, gerçekte İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olman içindi.” | Sizde büyütülmemi başıma kakılan bir nîmet (görüyorsan bu), israil oğulları´nı kulköle edinmendendir.» | «Bana karşı imtinân etdiğin (başıma kakdığın) o ni´met, Isrâîl oğullarını kendine kul (köle) edindiğin içindi». | Verdiğin nîmeti başıma kakıyorsun ama bu da, İsrâiloğullarını kendine kul edindiğinden meydana gelen bir şeydi. |
26-Şuara Suresi
23.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ
-23
(Kale fir´avnü ve ma rabbül alemın) |
26-Şuara Suresi
23.Ayet Mekke 19 367 |
Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi. | Fir´avn, rabbülâlemin de nedir? dedi | Firavun şöyle dedi: “- Âlemlerin Rabbi de kimdir?” | Fir´avn ona: «Âlemlerin Rabbı ne demektir ?» diye sordu. | Fir´avn dedi ki: «Aalemlerin Rabbi (dediğin) nedir»? | Firavun, âlemlerin Rabbi nedir ki, dedi. |
26-Şuara Suresi
24.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ
-24
(Kale rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma inküntüm mukının) |
26-Şuara Suresi
24.Ayet Mekke 19 367 |
Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.” | Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer ehli yakîn iseniz dedi | Mûsa dedi ki: “- O, göklerle yerin ve aralarında bulunan her şeyin Rabbidir; eğer gerçek olarak bilenlerseniz, (O’na iman ediniz).” | Musâ, «göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbıdır. Kesin olarak bilip inanırsanız (bu böyledir),» dedi. | (Muusâ): «Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan şeylerin Rabbidir. Eğer hakıykatı yakıynen bilmiye ehil kimselerseniz (Onun birliğine îman edin)» dedi. | Mûsâ, göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin Rabbi, dedi, iyice bilip anlıyorsanız. |
26-Şuara Suresi
25.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
-25
(Kale li men havlehu ela testemiun) |
26-Şuara Suresi
25.Ayet Mekke 19 367 |
Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) “dinlemez misiniz?” dedi. | Etrafındakilere dinlemezmisiniz? dedi | Firavun, etrafında bulunan kimselere: “-Duymuyor musunuz?” (Mûsa’nın verdiği cevab, suale karşılık değildir) dedi. | Fir´avn çevresindekilere, «işitmiyor musunuz ? (Ben ne sordum, o ne cevap verdi!)» dedi. | (Fir´avn) etrafında bulunan kimselere dedi ki: «İşitmiyor musunuz»? | Firavun, etrafındakilere, işitiyor musunuz? dedi. |
26-Şuara Suresi
26.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
-26
(Kale rabbüküm ve rabbü abaikümül evvelın) |
26-Şuara Suresi
26.Ayet Mekke 19 367 |
Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir” dedi. | Rabbınızın ve evvelki atalarınızın rabbı dedi | Mûsa dedi ki: “- O, sizin de Rabbinizdir, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.” | (Bunun üzerine Musâ): «O, sizin de Rabbınızdır ve daha önceki atalarınızın da Rabbıdır» dedi. | (Muusâ sözüne devamla:) «(O) sizin de, evvelki atalarınızın da Rabbidir» dedi. | Mûsâ, sizin de Rabbinizdir dedi, sizden önce gelip geçen atalarınızın da Rabbi. |
26-Şuara Suresi
27.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
-27
(Kale inne rasulekümüllezı ürsile ileyküm le mecnun) |
26-Şuara Suresi
27.Ayet Mekke 19 367 |
Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi. | Her halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi | Firavun: “- Her halde size gönderilen peygamberiniz (!) ancak bir delidir.” dedi. | Fir´avn, «doğrusu size gönderilen elçinin elbette aklî dengesi bozuktur» dedi. | (Fir´avn) «Her halde size gönderilen (bu) peygamberiniz, dedi, mutlak delidir». | Firavun, gerçekten de dedi, size gönderilen peygamberiniz, mutlaka deli. |
26-Şuara Suresi
28.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
-28
(Kale rabbül mesrikı vel mağribi ve ma beynehüma in küntüm ta´kılun) |
26-Şuara Suresi
28.Ayet Mekke 19 367 |
Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir” dedi. | Meşrık ve Mağrıbın ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer siz âkıl iseniz dedi | Mûsa dedi ki: “- O doğu ile batının ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir; eğer aklınız varsa, anlarsınız.” | Musâ, «eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, (bilin ki) O, doğunun da, batının da, ikisi arasındaki şeylerin de Rabbıdır; (bütün bunları yaratıp meydana getiren, terbiye edip kemâle erdirendir).» dedi. | (Muusâ yine devamla) dedi ki: «(O) Meşrıkla mağribin ve ikisi arasında bulunan her şeylerin Rabbidir. Eğer aklınızı kullanırsanız (idrâk edersiniz)». | Mûsâ, doğunun da Rabbidir dedi, batının da ve ikisi arasında bulunanların da düşünüp akıl ediyorsanız. |
26-Şuara Suresi
29.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ
-29
(Kale leinittehazte ilahen ğayrı le ec´alenneke minel mescunın) |
26-Şuara Suresi
29.Ayet Mekke 19 367 |
Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.” | Yemin ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim | Firavun şöyle dedi: “- Yemin ederim ki, eğer benden başka bir ilâh edinirsen, mutlak ve muhakkak seni zindanda bulunan kimselerden yaparım.” | Fir´avn, «eğer benden başka ilâh edinirsen, elbette seni zindanlıklardan ederim» dedi. | (Fir´avn): «Andolsun, dedi, eğer benden başka bir Tanrı edinirsen seni muhakkak ve muhakkak zindana girenlerden ederim». | Firavun, eğer dedi, benden başka bir mâbut kabûl edersen seni mutlaka zindana atılmışlara katarım, hapsederim. |
26-Şuara Suresi
30.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُبِينٍ
-30
(Kale e ve lev ci´tüke bi şey´im mübın) |
26-Şuara Suresi
30.Ayet Mekke 19 367 |
Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi. | Ya, dedi: sana apaçık isbat edecek bir şey getirdimse de mi? | Mûsa dedi ki: “- Sana, peygamberliğimi apaçık isbat edecek bir delil (mucize) getirdimse de mi, (beni zindana atacaksın)?” | Musâ ona : «Sana açık-seçik bir belge (ve mu´cize) getirsem de mi ?» dedi. | (Muusâ) dedi ki: «Sana apaçık bir şey getirdimse de mi (zindana atacaksın)»? | Mûsâ, ya sana dedi, apaçık bir delil gösterirsem, |
26-Şuara Suresi
31.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ فَأْتِ بِهِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
-31
(Kale fe´ti bihı in künte mines sadikıyn) |
26-Şuara Suresi
31.Ayet Mekke 19 367 |
Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi. | Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen | Firavun: “- Eğer doğru söyliyenlerdensen, haydi getir onu.” dedi. | Fir´avn, «eğer doğru kişilerden isen haydi o belgeyi getir!» dedi. | (Fir´avn): «Doğru söyleyenlerdensen haydi getir onu» dedi. | Firavun, doğru söyleyenlerdensen hadi dedi, göster onu. |
26-Şuara Suresi
32.Ayet Mekke 19 367 |
فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ
-32
(Fe elka asahü fe iza hiye sü´banüm mübın) |
26-Şuara Suresi
32.Ayet Mekke 19 367 |
Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş. | Bunun üzerine Asasını bırakıverdi, apaçık bir ejderha kesiliverdi | Bunun üzerine Mûsa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi. | Bunun üzerine Musâ, Asâ´sını yere bırakıverdi, derken o çok açık ve belirgin ölçüde bir ejderha (oluverdi). | Bunun üzerine (Muusâ) asaasını bırakıverdi. Birde (ne görsünler) o, apaçık bir ejderha! | Mûsâ, sopasını attı, sopa hemen apaçık görünen koca bir ejderhâ oldu. |
26-Şuara Suresi
33.Ayet Mekke 19 367 |
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ
-33
(Ve nezea yedehu fe iza hiye beydaü lin nazırın) |
26-Şuara Suresi
33.Ayet Mekke 19 367 |
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş. | Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi | Bir de elini çekti çıkardı; o da, bakanlara bembeyaz (nur saçan bir el) kesiliverdi. | Ve elini çekip çıkardı derken o durup bakanlara (pırıl pırıl ışık veren) bembeyaz (bir görünüme büründü). | Elini de çekib çıkardı. Bir de (ne görsünler) bu, temâşâ edenler için bembeyaz (ve nuur saçan bir el) dir. | Elini koynundan çıkardı, derhal bakanlara parıl parıl parlayan bembeyaz bir el göründü. |
26-Şuara Suresi
34.Ayet Mekke 19 367 |
قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
-34
(Kale lil melei havlehu inne haza lesahırun alım) |
26-Şuara Suresi
34.Ayet Mekke 19 367 |
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır” dedi. | Etrafındaki cem´ıyyete bu, dedi: her halde bilgiç bir sihirbaz | Firavun, etrafındaki topluluğa dedi ki: “- Bu şüphe yok ki bilgiç bir büyücüdür; | Fir´avn, çevresindeki ileri gelenlere, «şüphesiz ki bu, bilgin bir sihirbazdır, | (Fir´avn), çevresindeki ileri gelenlere: «Hiç şübhesiz, dedi, bu mutlak çok bilen bir büyücüdür». | Firavun, yanındaki ileri gelenlere, gerçekten de dedi, bu, pek bilgili bir büyücü. |
26-Şuara Suresi
35.Ayet Mekke 19 367 |
يُرِيدُ أَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
-35
(Yürıdü ey yuhriceküm min erdıküm bi sıhrihı fe maza te´mürun) |
26-Şuara Suresi
35.Ayet Mekke 19 367 |
“Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” | Sihrile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz? | Büyüsü ile, sizi, yerinizden (Mısır arazisinden) çıkarmak istiyor; şimdi ne (yapmamı) emir edersiniz?” | Sizi kendi ülkenizden sihriyle çıkarmak istiyor; (ey ileri gelenler! Bu hususta) ne buyurursunuz ?» dedi. | «Ki sizi büyüsiyle yerinizden (yurdunuzdan sürüb) çıkarmak diliyor. Şimdi (buna) ne buyurursunuz»? | Sizi, büyüsüyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor, ne buyurursunuz şimdi? |
26-Şuara Suresi
36.Ayet Mekke 19 367 |
قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
-36
(Kalu ercih ve ehahü veb´as fil medaini haşirın) |
26-Şuara Suresi
36.Ayet Mekke 19 367 |
Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder." | Bunu ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla | Dediler ki: “- Onu ve kardeşini tut eğle; şehirlere de toplayıcılar yolla. | Onlar, «bununla kardeşini gözaltında tut ve (sonra da) şehirlere toplayıcılar gönder de, | «Bunu ve kardeşini, dediler, gecikdir (eğle), şehirlere toplayıcılar yolla da», | Ona ve kardeşine bir zaman mühlet ver dediler ve şehirlere, büyücüleri toplayıp getirecek adamlar yolla da. |
26-Şuara Suresi
37.Ayet Mekke 19 367 |
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
-37
(Ye´tuke bi külli sehharin alım) |
26-Şuara Suresi
37.Ayet Mekke 19 367 |
“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.” | Bütün bilgiç sihirbazları getirsinler | Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler.” | Bilgili olan her sihirbazı toplayıp sana getirsinler» dediler. | Çok bilen her büyücüyü sana getirsin (ler)». | Adamakıllı bilgili bütün büyücüleri tapına getirsinler. |
26-Şuara Suresi
38.Ayet Mekke 19 367 |
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
-38
(Fe cümias seharatü li mıkati yevmim ma´lun) |
26-Şuara Suresi
38.Ayet Mekke 19 367 |
Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler. | Bu suretle ma´lûm bir gün miykat ta´yin olunarak sihirbazlar cemolundu | Böylece maruf bir günün tayin edilen bir vaktinde bütün sihirbazlar bir araya getirildi. | Böylece sihirbazlar bilinen bir günün belli vaktinde toplandılar. | Bu suretle muayyen bir günün belli bir vaktında bütün sihirbazlar bir araya getirildi. | Muayyen bir günün muayyen bir zamânında büyücüler toplandı. |
26-Şuara Suresi
39.Ayet Mekke 19 367 |
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ
-39
(Ve kıyle lin nasi hel entüm müctemiun) |
26-Şuara Suresi
39.Ayet Mekke 19 367 |
İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi. | Ve halka siz toplu musunuz denildi | İnsanlara da, “– toplanmış mısınız?” denildi. | Halka, «siz de toplandınız mı ?» denildi. | Ve insanlara da: «Siz de toplamalar mısınız?» denildi. | Halka da denildi ki siz de toplanıyor musunuz? |
26-Şuara Suresi
40.Ayet Mekke 19 368 |
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
-40
(Leallena nettebius seharate in kanuhümül ğalibın) |
26-Şuara Suresi
40.Ayet Mekke 19 368 |
“Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.) | Sanırız bizler sihirbazlara tabi´ olacağız şayed onlar olursa galibler | Eğer (büyücüler) galib gelirlerse, sanırız ki bizler, büyücülere tabi olacağız. | Üstün gelirlerse, sihirbazlara uyacağımızı umarız dediler. | «Umarız ki (bizimkiler) gaalib olurlarsa biz de (kendi) büyücüler (imiz) e uyarız». | Umarız ki üst gelirlerse biz de büyücülere uyarız. |
26-Şuara Suresi
41.Ayet Mekke 19 368 |
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
-41
(Fe lemma caes seharatü kalu li fir´avne einne lena le ecran in künna nahnül ğalibın) |
26-Şuara Suresi
41.Ayet Mekke 19 368 |
Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?” dediler. | Derken vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavne elbette: biz galip gelirsek bize mutlak ecir var ya? dediler | Nihayet büyücüler gelince, Firavun’a dediler ki: “- Gerçekten üstün gelirsek, muhakkak bize bir mükâfat var mı? | Sihirbazlar geldiğinde Fir´avn´a dediler ki, «eğer üstün gelenler bizler olursak bizim için elbette bir mükâfat vardır ?» | Nihayet büyücüler gelince Fir´avna: «Muhakkak üstün gelirsek bize herhalde bir mükâfat var mı?» dediler. | Derken büyücüler gelince Firavun´a üst gelirsek dediler, bize bir mükâfat var mı? |
26-Şuara Suresi
42.Ayet Mekke 19 368 |
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
-42
(Kale neam ve inneküm izel le minel mükarrabın) |
26-Şuara Suresi
42.Ayet Mekke 19 368 |
Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi. | Evet, dedi: hem siz o vakıt muhakkak mukarrebîndensiniz | Firavun dedi ki: “-Evet (size hem mükâfat var), hem siz o vakit (kıymet ve şeref bakımından bana) muhakkak en yakın kimselerdensiniz.” | Fir´avn, «evet, o takdirde siz elbette (bana) yakınlardan olursunuz» dedi. | (Fir´avn): «Evet, dedi, hem o takdîrde siz elbet ve elbet (benim) en yakınlar (ım) dan (olacak) sınız». | Firavun, evet dedi, siz o zaman yakınlarımdan olursunuz. |
26-Şuara Suresi
43.Ayet Mekke 19 368 |
قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
-43
(Kale lehüm musa elku ma entüm mülkun) |
26-Şuara Suresi
43.Ayet Mekke 19 368 |
Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi. | Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız | Mûsa büyücülere: “- Atın (ortaya), ne (marifet) atacaksanız.” dedi. | Musâ, sihirbazlara : «Siz ne atacaksanız, ne ortaya koyacaksanız koyun !» dedi. | Muusâ onlara: «Ne atacaksınız (evvelâ) siz atın» dedi. | Mûsâ, onlara, atacağınız şeyleri atın dedi. |
26-Şuara Suresi
44.Ayet Mekke 19 368 |
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
-44
(Fe elkav hıbalehüm ve ısıyyehüm ve kalu bi ızzeti fir´avne inna le nahnül ğalibun) |
26-Şuara Suresi
44.Ayet Mekke 19 368 |
Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler. | Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavnin ızzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler | Onlar da hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve: “- Firavun’un izzeti hakkı için biz, şüphesiz üstün gelenleriz.” dediler. | Onlar da urganlarını ve değneklerini yere attılar ve «Fir´avn´ın azizliği hakkı için elbette bizler üstünleriz» dediler. | Onlar da ipleri ve sopalarını atıb «Fir´avnın izzeti hakkı için gaalib olanlar elbet biziz biz!» dediler. | İplerini sopalarını attılar ve Firavun´un yüceliği hakkı için dediler, biz elbette üst olacağız. |
26-Şuara Suresi
45.Ayet Mekke 19 368 |
فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
-45
(Fe elka musa asahü fe iza hiye telkafü ma ye´fikun) |
26-Şuara Suresi
45.Ayet Mekke 19 368 |
Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor. | Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor | Bunun üzerine Mûsa asâsını bırakıverdi; bir de ne görsünler, o, bütün uydurduklarını yutuyor! | Musâ da Asâ´sını yere attı, derken ansızın onların uydurup (göz boyayarak) ortaya koyduklarını yalayıp yuttu. | Bunun üzerine Muusâ da asaasını bırakıverdi. Bir de (ne görsünler) o, (büyücüler) in düzer olduklarını yutuyor! | Derken Mûsâ da sopasını attı, sopa, hemen onların düzüp meydana getirdiği şeyleri yutmaya başladı. |
26-Şuara Suresi
46.Ayet Mekke 19 368 |
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
-46
(Fe ülkıyes seharatü sacidın) |
26-Şuara Suresi
46.Ayet Mekke 19 368 |
Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. | Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar | Büyücüler derhal secdeye kapandılar. | Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar. | Büyücüler derhal secde ediciler olarak (yere) kapandı (lar). | Büyücüler, derhal secdeye kapandılar. |
26-Şuara Suresi
47.Ayet Mekke 19 368 |
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
-47
(Kalu amenna bi rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
47.Ayet Mekke 19 368 |
“Âlemlerin Rabbine inandık” dediler. | «iyman ettik rabbül´âlemîne | Dediler ki: “- İman ettik âlemlerin Rabbine; | (47-48) «Biz âlemlerin Rabbına, Musâ ve Harun´un Rabbına inandık» dediler. | (47-48) «Aalemlerin Rabbine, Muusâ ile Hâruunun Rabbine îman etdik dediler. | Alemlerin Rabbine inandık dediler. |
26-Şuara Suresi
48.Ayet Mekke 19 368 |
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
-48
(Rabbi musa ve harun) |
26-Şuara Suresi
48.Ayet Mekke 19 368 |
“Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne.” | Musâ ve Hârunun rabbına» dediler | Mûsa ve Hârûn’un Rabbine... | (47-48) «Biz âlemlerin Rabbına, Musâ ve Harun´un Rabbına inandık» dediler. | (47-48) «Aalemlerin Rabbine, Muusâ ile Hâruunun Rabbine îman etdik dediler. | Mûsâ ve Hârûn´un Rabbine. |
26-Şuara Suresi
49.Ayet Mekke 19 368 |
قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
-49
(Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebirukümüllezı allemekümüs sıhr fe le sevfe ta´lemun le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve la üzallibenneküm ecmeıyn) |
26-Şuara Suresi
49.Ayet Mekke 19 368 |
Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım” dedi. | Ona, dedi: ben size izin vermeden iyman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri ta´lim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim. | (Firavun onlara şöyle) dedi: “- Ben size izin vermeden ona (Mûsa’ya) iman ettiniz, anlaşıldı ki o size büyü öğreten büyüğünüzmüş! O halde mutlaka yakında bileceksiniz: Muhakkak surette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve gerçekten hepinizi asacağım.” | Fir´avn, «ben size izin vermeden ona imân ettiniz (öyle mi ?) Elbette o size sihir öğreten büyüğünüzdür. Yakında (neler yapacağımı) bileceksiniz. Yemin ederim ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve elbette hepinizi asacağım» dedi. | (Fir´avn) dedi ki: «Ben size izin vermeden siz ona îman etdiniz ha! Hakıykat size büyüyü öğreten büyüğünüzmüş o! O halde yakında bileceksiniz. Herhalde sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kesdireceğim, sizin topunuzu behemehal çarmıha gerdireceğim»! | Firavun, size izin vermeden inandınız ha dedi, şüphe yok ki o, sizin büyüğünüz, büyüyü o öğretti size; şimdi anlarsınız siz, mutlaka ellerinizi, ayaklarınızı çaprazvari kestireceğim ve hepinizi de astıracağım. |
26-Şuara Suresi
50.Ayet Mekke 19 368 |
قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ
-50
(Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun) |
26-Şuara Suresi
50.Ayet Mekke 19 368 |
Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.” | Dediler: zararı yok, her halde biz rabbımıza döneceğiz | Büyücüler dediler ki: “- Zararı yok, muhakkak biz Rabbimize döneceğiz. | (Onlar): «Ne zararı var, çünkü biz mutlaka Rabbımıza döneceğiz. | Dediler: «(Bunda) bize hiçbir zarar yok. Biz şübhesiz ki Rabbimize dönücüleriz». | Zararı yok dediler, şüphe yok ki biz, dönüp Rabbimize varacağız. |
26-Şuara Suresi
51.Ayet Mekke 19 368 |
إِنَّا نَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَنْ كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ
-51
(İnna natmeu ey yağfira lena rabbüna hatayana en künna evvelel mü´minın) |
26-Şuara Suresi
51.Ayet Mekke 19 368 |
“(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.” | Her halde biz mü´minlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbımızın bize mağfiret buyuracağını ümid ederiz. | Doğrusu biz, (içinizde Mûsa’ya) iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışlayacağını ümid ederiz.” | Biz (senin adamlarından) ilk imân edenler olduktan geri Rabbımızın hatâlarımızı bize bağışlayacağını ummaktayız» dediler. | «Herhalde biz îman edenlerin ilki olduğumuz için Rabbimizin bizim günâhlarımızı yarlığayacağını umarız». | İlk inananlardan olduğumuz için umarız ki Rabbimiz hatâlarımızı yarlıgar. |
26-Şuara Suresi
52.Ayet Mekke 19 368 |
وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ
-52
(Ve evhayna ila musa en esri bi ıbadı inneküm müttebeun) |
26-Şuara Suresi
52.Ayet Mekke 19 368 |
Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz” diye vahyettik. | Hem Musâya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta´kıb edileceksiniz | Mûsa’ya da, (seneler geçtikten sonra): “-İman eden kullarımı gece yola çıkar, çünkü takib edileceksiniz” diye vahy ettik. | Biz, Musâ´ya: «Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü gerçekten siz takip edileceksiniz» diye vahyettik. | Muusâya: «Kullarımı gece yola çıkar. Çünkü ta´kîb edileceksiniz» diye vahyetdik. | Ve Mûsâ´ya, kullarımı geceleyin yola çıkar, şüphe yok ki ardınızdan gelecekler diye vahyettik. |
26-Şuara Suresi
53.Ayet Mekke 19 368 |
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
-53
(Fe ersele fir´avnü fil medaini haşirın) |
26-Şuara Suresi
53.Ayet Mekke 19 368 |
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. | Firavn de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi | Firavun ise, şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: | (53-54) Fir´avn da şehir ve kasabalara (asker) toplayıcı yetkilileri gönderdi (ve dedi ki): «Şüpheniz olmasın ki bunlar sayıları pek az birer topluluktur. | Fir´avn da şehirlere toplayıcılar gönderdi. | Firavun, şehirlere asker toplayan adamlar yolladı. |
26-Şuara Suresi
54.Ayet Mekke 19 368 |
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ
-54
(İnne haülai le şirzimetün kalılun) |
26-Şuara Suresi
54.Ayet Mekke 19 368 |
Dedi ki, “Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur.” | Şunlar şübhe yok ki bir şirzimei kaliledirler | “-Bunlar, (Mûsa’ya iman eden İsraîloğulları), muhakkak ki (bize nisbetle) pek az bir topluluktur. | (53-54) Fir´avn da şehir ve kasabalara (asker) toplayıcı yetkilileri gönderdi (ve dedi ki): «Şüpheniz olmasın ki bunlar sayıları pek az birer topluluktur. | «Şübhesiz ki bunlar (Isrâîl oğulları) azar azar birer cemâatdir». | Bunlar, hiç şüphe yok azlık bir topluluk. |
26-Şuara Suresi
55.Ayet Mekke 19 368 |
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ
-55
(Ve innehüm lena le ğaizun) |
26-Şuara Suresi
55.Ayet Mekke 19 368 |
“Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar.” | Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar | Fakat onlar bizi kızdırıyorlar. | Ve elbette bunlar bize karşı iyice kızgın olup (diş bilemektedirler). | «(Böyle iken) onlar mutlakaa bizi darıltıcıdırlar». | Ve hiç şüphe yok ki gene de bizi kızdırmadalar. |
26-Şuara Suresi
56.Ayet Mekke 19 368 |
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ
-56
(Ve inna le cemıun hazirun) |
26-Şuara Suresi
56.Ayet Mekke 19 368 |
“Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz.” | Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cem´ıyyet bulunuyoruz, diyordu | Biz ise ihtiyatlı (silâh kuşanmış) bir topluluğuz.” (dedi). | Doğrusu biz de uyanık tedbirli bir topluluğuzdur.» | «Biz ise elbet uyanık bir cemâatiz». | Bizse onların şerrine karşı uyanık ve kuvvetli bir topluluğuz diye haberler gönderdi. |
26-Şuara Suresi
57.Ayet Mekke 19 368 |
فَأَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
-57
(Fe ahracnahüm min cennativ ve uyun) |
26-Şuara Suresi
57.Ayet Mekke 19 368 |
(57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. | Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan | Böylece Firavun’u ve kavmini çıkardık bostanlardan, pınarlardan; | (57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık. | (57-58) Bu suretle onları bostanlardan, akar sulardan, hazînelerden ve şerefli makam (lar) dan çıkardık. | Derken onları bahçelerden, kaynaklardan sürüp çıkardık. |
26-Şuara Suresi
58.Ayet Mekke 19 368 |
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
-58
(Ve künuziv ve mekamin kerım) |
26-Şuara Suresi
58.Ayet Mekke 19 368 |
(57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. | Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık | Hazinelerden ve şerefli makamlardan... | (57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık. | (57-58) Bu suretle onları bostanlardan, akar sulardan, hazînelerden ve şerefli makam (lar) dan çıkardık. | Ve defînelerden ve güzelim yerlerden ettik. |
26-Şuara Suresi
59.Ayet Mekke 19 368 |
كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
-59
(Kezalik ve evrasnaha benı israıl) |
26-Şuara Suresi
59.Ayet Mekke 19 368 |
İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık. | Ve onları Beni İsraile miras kıldık | İşte böyle yaptık ve onlara İsraîloğullarını mirascı kıldık. | Böylece İsrail oğulları´nı (onların yerine) vâris kıldık. | İşte (çıkarışımız) böyle oldu ve onlara İsrâîl oğullarını mîrascı kıldık. | Böyle işte ve oralara İsrâiloğullarını mîrasçı kıldık. |
26-Şuara Suresi
60.Ayet Mekke 19 368 |
فَأَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقِينَ
-60
(Fe etbeuhüm müşrikıyn) |
26-Şuara Suresi
60.Ayet Mekke 19 368 |
Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. | Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu | Nİhayet güneş doğarken (Firavun ordusu), İsraîloğullarının arkalarına düştüler. | Güneş doğup ortalığı aydınlatırken Fir´avn ve adamları onları takibe koyuldular. | Derken (Fir´avncular) güneş doğarken onların arkalarına düşdüler. | Firavun´a uyanlar, gün doğunca İsrâiloğullarının artlarına düştüler. |
26-Şuara Suresi
61.Ayet Mekke 19 369 |
فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
-61
(Felemma terael cem´ani kale ashabü musa inna le müdrakun) |
26-Şuara Suresi
61.Ayet Mekke 19 369 |
İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler. | Vaktâ ki iki cem´ıyyet biribirine göründü Musânın eshabı yakalandık dediler | Vakta ki, iki topluluk (İsraîloğulları ile Firavun’un kıpt kavmi) birbirini görüp karşılaştı, Mûsa’nın ashabı “Yakalandık” dediler. | İki topluluk birbirini görünce, Musa´nın arkadaşları, «eyvah ! Elbette yetişilmekteyiz» dediler. | Vaktaki artık iki ordu birbirini görmüşdü. Muusânın ashaabı dedi ki: «Muhakkak erişilib yakalandık». | İki topluluk da birbirini görünce Mûsâ´nın arkadaşları dediler ki: Mutlaka bize yetişecekler. |
26-Şuara Suresi
62.Ayet Mekke 19 369 |
قَالَ كَلَّا ۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ
-62
(Kale kella inne meıye rabbı seyehdın) |
26-Şuara Suresi
62.Ayet Mekke 19 369 |
Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi. | Hayır asla, dedi: rabbım muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir | Mûsa: “- Hayır, Rabbim muhakkak benimledir, bana kurtuluş yolunu gösterecektir.” dedi. | Musâ (onlara): «Hayır, şüpheniz olmasın ki Rabbim bizimledir; (O, kurtuluş) yolu gösterecektir» dedi. | (Muusâ) «Hayır, dedi, şübhesiz ki Rabbim benimle beraberdir. O, beni (selâmet) yol (una) iletecekdir». | Mûsâ, hayır dedi, şüphe yok ki Rabbim bana yol gösterecek. |
26-Şuara Suresi
63.Ayet Mekke 19 369 |
فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَ ۖ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
-63
(Fe evhayna ila masa enıdrib bi asakel bahr fenfeleka fe kane küllü firkın ket tavdil azıym) |
26-Şuara Suresi
63.Ayet Mekke 19 369 |
Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. | Bunun üzerine Musâya «vur Asan ile denize» diye vahyeyledik, vurunca bir infilak etti her bölük koca bir dağ gibi oluverdi | Bunun üzerine Mûsa’ya: “-Asânı denize vur.” diye vahy ettik. Vurunca parçalandı, her bir parça kocaman dağ gibi oldu. | Bunun üzerine Musâ´ya: «Asâ´nı denize vur!» diye vahyettik. Böylece deniz yarılıverdi de her parçası büyük bir dağ gibi (yükselip kaldı). | Bunun üzerine Muusâya: «Asaanı denize vur» diye vahyetdik. (Vurunca) derhal (deniz) yarıldı, her parça (sı) kocaman dağ gibi oldu. | Derken Mûsâ´ya, sopanı denize vur diye vahyettik. Vurunca deniz hemen yarıldı ve her parçası, koca bir dağa döndü. |
26-Şuara Suresi
64.Ayet Mekke 19 369 |
وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ
-64
(Ve ezlefna semmel aharın) |
26-Şuara Suresi
64.Ayet Mekke 19 369 |
Ötekileri de oraya yaklaştırdık. | Ötekileri de buraya yanaştırmıştık | Ötekileri, (Firavuncuları) da buraya yanaştırdık. | Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. | Ötekileri de buraya yanaşdırdık. | Öbürlerini buraya yaklaştırdık. |
26-Şuara Suresi
65.Ayet Mekke 19 369 |
وَأَنْجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَنْ مَعَهُ أَجْمَعِينَ
-65
(Ve enceyna musa ve mem meahu ecmeıyn) |
26-Şuara Suresi
65.Ayet Mekke 19 369 |
Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. | Musâyı ve maıyyetindekileri tamamen necata çıkardık | Mûsa’yı ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık. | Musa´yı ve beraberindekilerinin hepsini kurtardık. | Muusâ ile maiyyetinde bulunan kimseleri topdan kurtardık. | Mûsâ´yı ve onunla berâber bulunanların hepsini kurtardık. |
26-Şuara Suresi
66.Ayet Mekke 19 369 |
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
-66
(Sümme ağraknel aharın) |
26-Şuara Suresi
66.Ayet Mekke 19 369 |
Sonra ötekileri suda boğduk. | Sonra da ötekileri gark ettik | Sonra ötekilerini boğduk. | Sonra da diğerlerini (denizde) boğduk. | Sonra öbürlerini (suda) boğduk. | Sonra öbürlerini sulara garkettik. |
26-Şuara Suresi
67.Ayet Mekke 19 369 |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
-67
(İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın) |
26-Şuara Suresi
67.Ayet Mekke 19 369 |
Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi. | Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı | Elbette bunda bir ibret var, böyle iken (geri kalanlardan) çoğu imana gelmedi. | Şüphesiz ki bu olayda öğüt ve ibret vardır; (ne varki kalanların) çoğu imân etmiş değillerdir. | Bunda elbette bir ibret vardı. (Fakat) onların çoğu îman etmiş değillerdi. | Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz. |
26-Şuara Suresi
68.Ayet Mekke 19 369 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
-68
(Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym) |
26-Şuara Suresi
68.Ayet Mekke 19 369 |
Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. | Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm | Şüphe yok ki, senin Rabbin Azîz’dir= düşmanlarından intikam alır, Rahîm’dir= müminlere çok merhametlidir. | Rabbın, gerçekten O´dur yegâne üstün, yegâne güçlü ; O´dur çok rahmet sahibi. | Şu muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, mutlak gaalibdir. (Mü´minleri ise) çok esirgeyicidir. | Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahîmdir. |
26-Şuara Suresi
69.Ayet Mekke 19 369 |
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
-69
(Vetlü aleyhim nebee ibrahım) |
26-Şuara Suresi
69.Ayet Mekke 19 369 |
Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku. | Onlara İbrahimin kıssasını da oku | (Ey Rasûlüm), Kureyş kavmine İbrahîm’in gerçek haberini de oku. | Onlara İbrahim´le ilgili haberi de oku. | Onlara İbrâhîme aaid dosdoğru haberi de oku. | Onlara oku İbrâhim´e âit haberi. |
26-Şuara Suresi
70.Ayet Mekke 19 369 |
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
-70
(İz kale li ebıhi ve kavmihı ma ta´büdun) |
26-Şuara Suresi
70.Ayet Mekke 19 369 |
Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti. | O bir vakıt babasına ve kavmine: siz neye taparsınız? dedi | Hani o, babasına ve kavmine demişti ki, siz neye tapıyorsunuz? | Hani İbrâhim babasına ve kavmine dedi ki: «Neye tapıyorsunuz ?» | Hani o, babasına ve kavmine: «Siz neye tapıyorsunuz?» demişdi. | Hani atasına ve kavmine, neye tapıyorsunuz demişti. |
26-Şuara Suresi
71.Ayet Mekke 19 369 |
قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
-71
(Kalu na´büdü asnamen fe nezallü leha akifın) |
26-Şuara Suresi
71.Ayet Mekke 19 369 |
“Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi. | Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız | Onlar da: “- Bir takım putlara tapıyoruz, bütün gün onlara ibadete devam ediyoruz.” dediler. | «Putlara tapıyoruz ve hep onlar için toplanıp üzerlerine kapanırcasına tapmaya devam ediyoruz» dediler. | Dediler: «Putlara tapıyoruz. Onun için bütün gün onlara vakf-ı hizmet etmekde sabit ve dâimiz». | Putlara tapıyoruz dediler ve onlara kulluk edip durmadayız. |
26-Şuara Suresi
72.Ayet Mekke 19 369 |
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
-72
(Kale hel yesmeuneküm iz ted´un) |
26-Şuara Suresi
72.Ayet Mekke 19 369 |
İbrahim, dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?” | Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakıt işidirler mi? | (İbrahîm, onlara) dedi ki: “-Dua ettiğiniz zaman, o putlar sizi işitiyorlar mı?” | (72-73) İbrâhim onlara: «Duâ ettiğinizde sizi duyuyorlar mı veya size yarar ya da zarar verebiliyorlar mı ?» dedi. | (İbrâhîm): «Siz, dedi, çağırdığınız vakit onlar sizi duyuyorlar mı»? | Çağırdığınız vakit dedi, duyuyorlar mı? |
26-Şuara Suresi
73.Ayet Mekke 19 369 |
أَوْ يَنْفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
-73
(Ev yenfeuneküm ev yedurrun) |
26-Şuara Suresi
73.Ayet Mekke 19 369 |
“Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?” | Veya size bir menfeat verir yâhud bir zarar ederler mi | Yahud size fayda veya zarar verirler mi?” | (72-73) İbrâhim onlara: «Duâ ettiğinizde sizi duyuyorlar mı veya size yarar ya da zarar verebiliyorlar mı ?» dedi. | «Yahud size (taparsanız) bir fâide veya (tapmazsanız) bir zarar yapıyorlar mı»? | Yahut size bir faydaları var mı, bir zarar veriyorlar mı? |
26-Şuara Suresi
74.Ayet Mekke 19 369 |
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
-74
(Kalu bel vecedna abaena kezalike yef´alun) |
26-Şuara Suresi
74.Ayet Mekke 19 369 |
“Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk” dediler. | Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı | Dediler ki: “- Hayır (bize cevab vermezler, fayda ve zararları da dokunmaz), ancak biz, babalarımızı böyle yapıyorlar bulduk. | «Hayır, biz babalarımızı böyle yaparlarken bulduk» dediler. | Dediler ki: «Hayır, biz babalarımızı böyle bulduk (onlar da) böyle yapıyorlar (dı)». | Hayır dediler, atalarımızı böyle bulduk, böyle yapıyordu onlar. |
26-Şuara Suresi
75.Ayet Mekke 19 369 |
قَالَ أَفَرَأَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
-75
(Kale e feraeytüm ma küntüm ta´büdun) |
26-Şuara Suresi
75.Ayet Mekke 19 369 |
(75-76) İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?” | Şimdi, dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı | (75-76) İbrahim şöyle dedi: “- Şimdi gördünüz mü, o sizin ve geçen atalarınızın taptıklarını? | (75-76) İbrâhim : «Sizin ve önceki atalarınızın nelere taptıklarını (üzerinde düşünüp onların neler olduklarını iyice) görüp anladınız mı ? | (75-76) (İbrâhîm): «Şimdi gördünüz mü, dedi, gerek sizin, gerek daha evvelki atalarınızın neye tapmakda olduğunuzu»? | Şimdi gördünüz mü dedi, neye kulluk ediyorsunuz. |
26-Şuara Suresi
76.Ayet Mekke 19 369 |
أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
-76
(Entüm ve abaükümül akdemun) |
26-Şuara Suresi
76.Ayet Mekke 19 369 |
(75-76) İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?” | (76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül´âlemîn başka | (75-76) İbrahim şöyle dedi: “- Şimdi gördünüz mü, o sizin ve geçen atalarınızın taptıklarını? | (75-76) İbrâhim : «Sizin ve önceki atalarınızın nelere taptıklarını (üzerinde düşünüp onların neler olduklarını iyice) görüp anladınız mı ? | (75-76) (İbrâhîm): «Şimdi gördünüz mü, dedi, gerek sizin, gerek daha evvelki atalarınızın neye tapmakda olduğunuzu»? | Siz ve çok daha önce gelip geçen atalarınız. |
26-Şuara Suresi
77.Ayet Mekke 19 369 |
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
-77
(Fe innehüm adüvvül lı illa rabbel alemın) |
26-Şuara Suresi
77.Ayet Mekke 19 369 |
“Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah, dostumdur.” | (76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül´âlemîn başka | Muhakkak onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi müstesnadır. | Şüpheniz olmasın ki o taptıklarınız benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbı müstesna. (O benim yegâne dostumdur). | «işte onlar benim muhakkak düşmanımdır. Fakat aalemlerin Rabbi böyle değil». | Hiç şüphe yok ki artık, âlemlerin Rabbinden başka onlar, bana düşman. |
26-Şuara Suresi
78.Ayet Mekke 19 369 |
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
-78
(Ellezı halekanı fe hüve yehdın) |
26-Şuara Suresi
78.Ayet Mekke 19 369 |
“O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.” | O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder | O’dur ki, beni yaratıb da doğru yolu bana gösteriyor. | O ki beni yaratmış ve beni doğru yola iletmiştir. | «(O Rabb) ki beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. | Âlemlerin Rabbi, öyle bir mâbuttur ki beni yaratmıştır ve odur doğru yolu gösteren bana. |
26-Şuara Suresi
79.Ayet Mekke 19 369 |
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
-79
(Vellezı hüve yut´ımünı ve yeskıyn) |
26-Şuara Suresi
79.Ayet Mekke 19 369 |
“O, bana yediren ve içirendir.” | Ve o ki bana o, yedirir, o içirir, | O ‘dur ki, beni yediriyor ve içiriyor. | O ki beni yedirir ve içirir. | «Bana yediren, bana içiren Odur». | Ve öyle bir mâbuttur ki beni doyurur ve suya kandırır. |
26-Şuara Suresi
80.Ayet Mekke 19 369 |
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
-80
(Ve iza merıdtü fe hüve yeşfın) |
26-Şuara Suresi
80.Ayet Mekke 19 369 |
“Hastalandığımda da O bana şifa verir.” | Hastalandığım vakıt da bana o şifa verir | Hastalandığım zaman da, O bana şifa veriyor. | Hastalandığım zaman O bana şifâ verir. | «Hastalandığım zaman bana şifâ veren Odur». | Ve hastalandığım zaman o şifâ verir bana. |
26-Şuara Suresi
81.Ayet Mekke 19 369 |
وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ
-81
(Vellezı yümıtünı sümme yuhyın) |
26-Şuara Suresi
81.Ayet Mekke 19 369 |
“O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.” | Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir | O’dur ki, beni öldürecek ve sonra beni diriltecek. | O ki beni öldürür, sonra da diriltir. | «Beni öldürecek, sonra beni diriltecek olan Odur». | Ve öyle bir mâbuttur ki beni öldürür, sonra da diriltir. |
26-Şuara Suresi
82.Ayet Mekke 19 369 |
وَالَّذِي أَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ
-82
(Vellezı at´meu ey yağfira lı hatıy´etı yevmeddın) |
26-Şuara Suresi
82.Ayet Mekke 19 369 |
“O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.” | Ve o ki ceza günü ben onun günahımı afiv buyurmasını niyaz ederim | O’dur ki, hesab gününde günahımın bağışlanmasını kendisinden umarım. | O ki, hesap-cezâ günü günah ve kusurlarımı bağışlamasını ummaktayım» dedi. | «Ceza gününde kusurlarımı yarlığayacağını umduğum da Odur». | Ve öyle bir mâbuttur ki kıyâmet gününde umarım, hatâmı da yarlıgar. |
26-Şuara Suresi
83.Ayet Mekke 19 369 |
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
-83
(Rabbi heb lı hukmev ve elhıknı bis salihıyn) |
26-Şuara Suresi
83.Ayet Mekke 19 369 |
“Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.” | Yarab, bana bir huküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur | Rabbim, bana bir hikmet (ilim ve anlayış veya peygamberlik) ver ve beni salih kimselere kat. | Rabbim! Bana hüküm-hikmet ver ve beni iyi-yararlı kişilere eriştir. | «Rabbim, bana hüküm ihsan et ve beni saalihler (zümresine) kat». | Rabbim, bana peygamberlik ver ve beni temiz kişilere kat. |
26-Şuara Suresi
84.Ayet Mekke 19 370 |
وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
-84
(Vec´al lı lisane sıdkın fil ahırın) |
26-Şuara Suresi
84.Ayet Mekke 19 370 |
“Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.” | Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle | Benden sonra gelecek ümmetler içinde, hayırla anılacak bana güzel bir yad kıl. | Sonra gelenler arasında doğru bir dil ile (anılmamı) bana sağla. | «(Benden) sonrakiler içinde benim için (bir) lisân-ı sıdk ver». | Sonra gelenler arasında da güzel bir ad, san ver bana, doğrulukla andır beni. |
26-Şuara Suresi
85.Ayet Mekke 19 370 |
وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
-85
(Vec´alnı miv veraseti cennetin neıym) |
26-Şuara Suresi
85.Ayet Mekke 19 370 |
“Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.” | Ve beni naıym cennetinin varislerinden eyle | Beni Naîm Cennetinin varislerinden kıl. | Beni Naîm Cennet´inin vârislerinden eyle. | «Beni Naıym cennetinin vârislerinden kıl». | Beni Naîm cennetinin mîrasçılarından et. |
26-Şuara Suresi
86.Ayet Mekke 19 370 |
وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
-86
(Vağfir li ebı innehu kane mined dallın) |
26-Şuara Suresi
86.Ayet Mekke 19 370 |
“Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.” | Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi | Babamı da hidayete ulaştır, çünkü o sapıklardan bulunuyordu. | Babamı da bağışla; çünkü gerçekten o (doğru yoldan) sapmışlardandır. | «Babamı da yarlığa. Çünkü o sapıklardandır». | Atamı da yarlıga, şüphe yok o, sapıklardan. |
26-Şuara Suresi
87.Ayet Mekke 19 370 |
وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
-87
(Ve la tuhzinı yevme yüb´asun) |
26-Şuara Suresi
87.Ayet Mekke 19 370 |
“(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!” | Ve utandırma beni ba´s olunacakları gün | Kabirlerden diriltilecekleri gün, beni utandırma. | Beni (canlıların) dirilip kaldırılacakları gün rezîl ve rüsvay eyleme. | «(Kulların) kabirlerinden kaldırılacakları gün beni rüsvay etme». | Utandırma beni insanların dirilecekleri günde. |
26-Şuara Suresi
88.Ayet Mekke 19 370 |
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
-88
(Yevme la yenfeu malüv ve la benun) |
26-Şuara Suresi
88.Ayet Mekke 19 370 |
“O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!” | O gün ki ne mal faide verir ne oğullar, | O gün ki, ne mal fayda verir, ne de oğullar... | Öyle gün ki, mal ve oğullar (evlâd) fayda vermez. | «O günde ki ne mal fâide eder, ne de oğullar». | O günde ki ne mal fayda verir o gün, ne evlât. |
26-Şuara Suresi
89.Ayet Mekke 19 370 |
إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
-89
(İlla men etellahe bi kalbin selim) |
26-Şuara Suresi
89.Ayet Mekke 19 370 |
“Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.” | Ancak Allaha selim bir kalb ile varan başka | Ancak Allah’a hâlis ve pâk bir kalb ile varan müstesna. | Ancak Allah´a selîm bir kalb ile gelenler müstesna, (onların elbette imânı ve iyi-yararlı ameli fayda verir.) | «Meğer ki Allaha (küfr-ü nifakdan) tamamen salim bir kalb ile gelenler ola». | Ancak Allah´a, şirkten ve şüpheden arınmış bir gönülle gelen faydalanır. |
26-Şuara Suresi
90.Ayet Mekke 19 370 |
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
-90
(Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn) |
26-Şuara Suresi
90.Ayet Mekke 19 370 |
Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. | Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış | Cennet de takva sahiblerine yaklaştırılmıştır. | (Allah´tan) korkup (fenalıklardan) sakınanlara Cennet yaklaştırılır. | (O günde ki) cennet takva saahiblerine yaklaşdırılmışdır. | Ve cennet, o gün, çekinenlere yaklaştırılmıştır. |
26-Şuara Suresi
91.Ayet Mekke 19 370 |
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
-91
(Ve bürrizetil cehıymü li ğavın) |
26-Şuara Suresi
91.Ayet Mekke 19 370 |
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek. | Azgınlar için de Cehennem hortlatılmıştır | Cehennem ise azgınlara apaçık gösterilmiştir. | Cehennem de azgın sapıklar için ortaya çıkarılıp gösterilir. | Cehennem de azgınlara açılıb gösterilmişdir. | Ve cehennem, azgınlara gösterilmiş, meydana çıkarılmıştır. |
26-Şuara Suresi
92.Ayet Mekke 19 370 |
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
-92
(Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta´büdun) |
26-Şuara Suresi
92.Ayet Mekke 19 370 |
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek. | (92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte | (92-93) Ve onlara: Allah’dan başka taptıklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı, veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte... | (92-93) Onlara, Allah´tan başka taptıklarınız nerede ? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları oluyor mu ? denilir. | (92-93) Ve anlara: «Allâhı bırakıb da tapdıklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı, yahud kendi başlarına yardımları dokunuyor mu?» denilmişdir. | Ve onlara, nerede kulluk ettikleriniz denilmiştir, |
26-Şuara Suresi
93.Ayet Mekke 19 370 |
مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ
-93
(Min dunillah hel yensuruneküm ev yentesırun) |
26-Şuara Suresi
93.Ayet Mekke 19 370 |
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek. | (92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte | (92-93) Ve onlara: Allah’dan başka taptıklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı, veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte... | (92-93) Onlara, Allah´tan başka taptıklarınız nerede ? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları oluyor mu ? denilir. | (92-93) Ve anlara: «Allâhı bırakıb da tapdıklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı, yahud kendi başlarına yardımları dokunuyor mu?» denilmişdir. | Allah´ı bırakıp da tapıyordunuz onlara, size yardım ediyorlar mı, yoksa kendilerine bir yardımda bulunuyorlar mı? |
26-Şuara Suresi
94.Ayet Mekke 19 370 |
فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
-94
(Fe kübkibu fıhahüm vel ğavun) |
26-Şuara Suresi
94.Ayet Mekke 19 370 |
(94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. | Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır | Arkasından da o kâfirlerle azgınlar cehennemin içine atılmakta, | (94-95) Onlar da, azgın sapıklar da, İblîs´in askerleri de hepsi birden yüzükoyun Cehennem´e itilirler. | (94-95) Artık onlar da, o azgınlar da, İblîs orduları da topdan yüzleri koyun, (cehennemin) içerisine atılmışlardır. | Hepsi de, birbiri üstüne, başaşağı cehenneme atılmışlardır tapanlar da, tapılanlar da. |
26-Şuara Suresi
95.Ayet Mekke 19 370 |
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
-95
(Ve cünudü iblıse ecmeun) |
26-Şuara Suresi
95.Ayet Mekke 19 370 |
(94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. | (95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler | İblis’in bütün askerleri de... | (94-95) Onlar da, azgın sapıklar da, İblîs´in askerleri de hepsi birden yüzükoyun Cehennem´e itilirler. | (94-95) Artık onlar da, o azgınlar da, İblîs orduları da topdan yüzleri koyun, (cehennemin) içerisine atılmışlardır. | Ve İblîs´in bütün ordusu da. |
26-Şuara Suresi
96.Ayet Mekke 19 370 |
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
-96
(Kalu ve hüm fıha yahtesımun) |
26-Şuara Suresi
96.Ayet Mekke 19 370 |
Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler: | (95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler | Kâfirler, putları ve öncüleriyle cehennemde çekişirlerken, birbirlerine şöyle demektedirler: | Orada tartışıp çekişerek derler ki: | Orada birbiriyle çekişerek şöyle dediler: | Orada birbirleriyle çekişerek derler ki. |
26-Şuara Suresi
97.Ayet Mekke 19 370 |
تَاللَّهِ إِنْ كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
-97
(Tellahi in künna le fı dalalim mübın) |
26-Şuara Suresi
97.Ayet Mekke 19 370 |
“Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.” | Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz | “-Vallahi, doğrusu biz, açık bir sapıklık içinde idik. | Allah´a yemin ederiz ki, bizler gerçekten açık bir sapıklık içinde idik. | «Allaha andolsun, hakıykat biz apaçık bir sapıklık içinde idik». | Allah hakkı için gerçekten de biz, apaçık bir sapıklık içindeydik. |
26-Şuara Suresi
98.Ayet Mekke 19 370 |
إِذْ نُسَوِّيكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
-98
(İz nüsevvıküm bi rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
98.Ayet Mekke 19 370 |
“Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.” | Çünkü sizi rabbül´âlemîn seviyyesinde tutuyorduk | Çünkü (ey putlar), sizi âlemlerin Rabbine denk tutuyorduk. | Çünkü sizi, âlemlerin Rabbı ile eşit seviyede tutuyorduk. | «Çünkü sizi aalemlerin Rabbi ile bir seviyyede tutuyorduk». | Sizi, âlemlerin Rabbiyle bir tuttuğumuz zaman. |
26-Şuara Suresi
99.Ayet Mekke 19 370 |
وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
-99
(Ve ma edalleha illel mücrimun) |
26-Şuara Suresi
99.Ayet Mekke 19 370 |
“Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.” | Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı | Bizi ancak (kendilerine uyduğumuz bizden önceki) mücrimler sapıttı. | Ve bizi ancak suçlu günahkârlar saptırdı. | «Bizi o mücrimlerden başkası sapdırmadı». | Bizi, ancak o mücrimler saptırdı. |
26-Şuara Suresi
100.Ayet Mekke 19 370 |
فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعِينَ
-100
(Fe ma lena min şafiıyn) |
26-Şuara Suresi
100.Ayet Mekke 19 370 |
“İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.” | Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var | Artık bizim için ne şefaatçılar var, | (100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz... | Artık bizim için ne şefaatçiler (den bir kimse), | Artık ne şefâatçilerden bir şefâatçi var bize. |
26-Şuara Suresi
101.Ayet Mekke 19 370 |
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
-101
(Ve la sadıkın hamım) |
26-Şuara Suresi
101.Ayet Mekke 19 370 |
“Candan bir dostumuz da yok.” | Ne de yakın bir sadîk | Ne de yakın bir dost... | (100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz... | «ne de candan bir dost yok». | Ne bir can dostu. |
26-Şuara Suresi
102.Ayet Mekke 19 370 |
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
-102
(Fe lev enne lena kerraten fe nekune minel mü´minın) |
26-Şuara Suresi
102.Ayet Mekke 19 370 |
“Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.” | Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de mü´minlerden olsa idik | Bari bizim için geriye bir dönüş olsaydı da müminlerden olsak.” | Ah! Eğer bir defa daha (Dünya´ya) dönüşümüz olsaydı elbette mü´minlerden olurduk. | «Bizim için hakıykaten bir geri dönüş olsaydı da biz de mü´minlerden olsaydık». | Ne olurdu bir kere daha dünyâya dönebilseydik de inananlardan olsaydık. |
26-Şuara Suresi
103.Ayet Mekke 19 370 |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
-103
(İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın) |
26-Şuara Suresi
103.Ayet Mekke 19 370 |
Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. | Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı | Şüphesiz bu haberlerde kesin bir ibret var; öyle iken kavminin çoğu kendisine iman etmediler. | Şüphesiz ki bu (anlatılanlarda bir öğüt ve ibret vardır; (ne yazık ki) onların çoğu imân etmemiştir. | Şübhesiz ki bunda mutlak bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir. | Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz. |
26-Şuara Suresi
104.Ayet Mekke 19 370 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
-104
(Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym) |
26-Şuara Suresi
104.Ayet Mekke 19 370 |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. | Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm | Muhakkak ki senin Rabbin Azîz’dir= kâfirlerden intikam alıcıdır, Rahîm’dir= müminleri çok bağışlayıcıdır. | Ve elbette senin Rabbın yegâne üstündür, çok merhametlidir. | Senin Rabbin, muhakkak ki O, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir. | Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahîmdir. |
26-Şuara Suresi
105.Ayet Mekke 19 370 |
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
-105
(Kezzebet kavmü nuhınil murselın) |
26-Şuara Suresi
105.Ayet Mekke 19 370 |
Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı. | Nuh kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti | Nûh kavmi, peygamberleri inkâr etti. | Nuh´un kavmi de peygamberleri yalanladılar. | Nuuh kavmi gönderilen (peygamber) leri tekzîb etdi. | Nûh kavmi de peygamberleri yalanladı. |
26-Şuara Suresi
106.Ayet Mekke 19 370 |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
-106
(İz kale lehüm ehuhüm nuhun ela tettekun) |
26-Şuara Suresi
106.Ayet Mekke 19 370 |
Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” | O vakıt ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? | O vakit kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: “- Siz Allah’dan korkmaz mısınız? | Hani kardeşleri Nûh onlara dedi ki: (Allah´tan) korkup (putlara tapmaktan, kötülüklerde bulunmaktan) sakınmaz mısınız? | Hani biraderleri Nuuh onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi, | Hani, kardeşleri Nûh, onlara demişti ki: Hâlâ mı çekinmezsiniz? |
26-Şuara Suresi
107.Ayet Mekke 19 370 |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
-107
(İnni leküm rasulün emın) |
26-Şuara Suresi
107.Ayet Mekke 19 370 |
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” | Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim | Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. | Şüphe etmeyin ki ben size gönderilen güvenilir bir peygamberim. | «Şübhesiz ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim». | Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim. |
26-Şuara Suresi
108.Ayet Mekke 19 370 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
-108
(Fettekullahe ve etıy´un) |
26-Şuara Suresi
108.Ayet Mekke 19 370 |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” | Gelin Allahdan korkun, bana itaat edin | Artık Allah’dan korkun ve bana itaat edin. | Artık Allah´tan korkup bana itaat edin. | «Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin». | Artık Allah´tan çekinin ve itâat edin bana. |
26-Şuara Suresi
109.Ayet Mekke 19 370 |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
-109
(Ve ma es´elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
109.Ayet Mekke 19 370 |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” | Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir | Buna karşı, ben sizden bir mükâfat da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak âlemlerin Rabbine aiddir. | Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ; benim hizmetimin karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. | «Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir». | Ve ben, tebliğime karşılık bir mükâfât istemem sizden, benim mükâfâtım, ancak âlemlerin Rabbine âit. |
26-Şuara Suresi
110.Ayet Mekke 19 370 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
-110
(Fettekullahe ve etıy´un) |
26-Şuara Suresi
110.Ayet Mekke 19 370 |
“O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!” | Gelin Allahdan korkun bana itaat edin | O halde, Allah’dan korkun ve bana itaat edin.” | O halde Allah´tan korkun ve bana uyun. | «O halde Allahdan korkun ve bana îtâat edin». | Artık Allah´tan çekinin ve itâat edin bana. |
26-Şuara Suresi
111.Ayet Mekke 19 370 |
قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
-111
(Kalu enü´minü leke vettebeakel erzelun) |
26-Şuara Suresi
111.Ayet Mekke 19 370 |
Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?” | A, dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o erzail düşmüş? | Onlar dediler ki: “- Arkana hep düşük kimseler takılmışken, biz sana iman eder miyiz?” | Onlar Nuh´a dediler ki: Sana en rezil aşağılık insanlar uymuşken biz sana inanır mıyız? | Dediler ki: «Arkana hep bayağı kimseler düşmüşken biz sana îman eder miyiz»? | Dediler ki: Sana, aşağılık kişiler uymuş, biz de mi inanalım sana? |
26-Şuara Suresi
112.Ayet Mekke 19 371 |
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
-112
(Kale vema ılmı bima kanu ya´melun) |
26-Şuara Suresi
112.Ayet Mekke 19 371 |
Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?” | Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış | Nûh dedi ki: “- Onların yapmakta oldukları amellere dair benim bilgim yoktur (sadakatlarını bilmem, dış görünüşlerine bakıyorum). | Nûh da dedi ki:«Onların yaptıklarıyla ilgili bilgim yoktur, (onların içyüzünü bilmem). | (Nuuh): «Benim onların neler yapmakda olduklarına bilgim yokdur» dedi. | Nûh, benim onların yaptıklarına dâir bir bilgim yok dedi. |
26-Şuara Suresi
113.Ayet Mekke 19 371 |
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ
-113
(İn hısabühüm illa ala rabbı lev teş´urun) |
26-Şuara Suresi
113.Ayet Mekke 19 371 |
“Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!” | Sizin şuurunuz olsa onların hısabı ancak rabbıma aiddir | Onların hesabı ancak Rabbime aiddir; eğer iyice düşünseydiniz bunu bilirdiniz (fakat siz cahillik yapıyor, bilmediğiniz şeyi söylüyorsunuz). | Bir düşünseniz a, onların hesabını görmek ancak Rabbıma aittir. | «Onların hesabı Rabbimden başkasına aaid değildir, eğer ince düşünürseniz... » | Onların hesâbı ancak Rabbime âittir eğer anlarsanız. |
26-Şuara Suresi
114.Ayet Mekke 19 371 |
وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ
-114
(Ve ma ene bi taridil mü´minın) |
26-Şuara Suresi
114.Ayet Mekke 19 371 |
“Ben inananları kovacak değilim.” | Hem ben iyman edenleri koğmaya me´mur değilim | Hem ben müminleri koğucu değilim. | Ve ben mü´minleri kovacak da değilim. | «Ve ben o mü´minleri (sizin hatırınız için) tardedici de değilim». | Ve ben, inananları kovamam. |
26-Şuara Suresi
115.Ayet Mekke 19 371 |
إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ
-115
(İn ene illa nezırum mübın) |
26-Şuara Suresi
115.Ayet Mekke 19 371 |
“Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” | Ben ancak açık, bir nezirim | Ben ancak açık bir korkutucuyum.” | Ben ancak açık-seçik (şekilde, gelecek olan tehlikeyi haber veren ve işlenilen kötülüklere karşı elîm bir azâbın hazırlandığını duyuran) bir uyarıcıyım. | «Ben (gelecek tehlikelerle) apaçık korkutandan başka (bir kimse) de değilim». | Ben ancak, apaçık bir korkutucuyum. |
26-Şuara Suresi
116.Ayet Mekke 19 371 |
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
-116
(Kalu le il lem tentehi ya nuhu le tekunenne minel mercumın) |
26-Şuara Suresi
116.Ayet Mekke 19 371 |
Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!” | And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın | Onlar dediler ki: “- Ey Nûh! Sen eğer dediğinden vaz geçmezsen, muhakkak taşla öldürülenlerden olacaksın.” | Bunun üzerine onlar dediler ki: «Ey Nûh ! Eğer (uyarıdan) vazgeçmezsen elbette taşlanacak (bedbaht)lardan olursun.» | Dediler ki: «Ey Nuuh, sen (bu dediğinden) vaz geçmezsen muhakkak ki taşlanmışlardan olacaksın». | Ey Nûh dediler, bu işten vazgeçmezsen seni mutlaka taşlarız. |
26-Şuara Suresi
117.Ayet Mekke 19 371 |
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
-117
(Kale rabbi inne kavmı kezzebun) |
26-Şuara Suresi
117.Ayet Mekke 19 371 |
Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.” | Yâ rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzib ettiler | Nûh şöyle dedi: “- Rabbim! Gerçekten kavmim beni tekzib etti. | Nûh : «Ey Rabbim !» dedi, «doğrusu milletim beni yalanladı. | (Nuuh): «Rabbim, dedi, hakıykat kavmim beni tekzîb etdi». | Rabbim dedi, gerçekten de kavmim, yalanladı beni. |
26-Şuara Suresi
118.Ayet Mekke 19 371 |
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
-118
(Fettah beynı ve beynehüm fethav ve neccinı ve mem meıye minel mü´minın) |
26-Şuara Suresi
118.Ayet Mekke 19 371 |
“Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.” | Artık benimle onların arasını nasıl ayırd edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü´minlere necat ver | Artık benimle onların arasındaki hükmü sen ver ve hem beni, hem de beraberimde olan müminleri kurtar.” | Artık benimle onlar arasını (hükmederek) ayır ve benimle beraber olan mü´minleri kurtar.» | «Binâen´aleyh benimle onların arasındaki hükmü Sen ver de beni ve berâberimdeki mü´minleri kurtar». | Sen, onlarla benim aramda hükmet ve beni de kurtar, inananlardan benimle berâber bulunanları da. |
26-Şuara Suresi
119.Ayet Mekke 19 371 |
فَأَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
-119
(Fe enceynahü ve mem meahu fil fülkil meşhun) |
26-Şuara Suresi
119.Ayet Mekke 19 371 |
Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık. | Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık | Bunun üzerine biz, onu ve beraberindekileri, o yükle dolu geminin içinde selâmete çıkardık. | Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri (binenlerle ve yüklenen şeylerle) dolan gemide kurtardık. | Bunun üzerine biz onu da, beraberinde olanları da o dolu (yüklü) geminin içinde selâmete erdirdik. | Derken onu da o dopdolu gemiyle kurtardık, onunla berâber bulunanları da. |
26-Şuara Suresi
120.Ayet Mekke 19 371 |
ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ
-120
(Sümme ağrakna ba´dül bakıyn) |
26-Şuara Suresi
120.Ayet Mekke 19 371 |
Sonra da geride kalanları suda boğduk. | Sonra da arkasından kalanları garkettik | Sonra da (gemiye binen Nûh’un) arkasından geride kalanları boğduk. | Sonra da geride kalanları (suda) boğduk. | Sonra arkalarından arta kalanları da (suda) boğduk. | Sonra da onlardan başka geri kalanları sulara garkettik. |
26-Şuara Suresi
121.Ayet Mekke 19 371 |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
-121
(İnne fı zalik le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın) |
26-Şuara Suresi
121.Ayet Mekke 19 371 |
Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. | Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü´min olmadı | Muhakkak ki (onlara yaptığımız) bu işte, (geride kalanlar için) bir ibret var, öyle iken onların çoğu mümin olmadı. | Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır. (Ne yazık ki) onların çoğu imân etmediler. | Şübhe yok ki bunda mutlak bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir. | Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz. |
26-Şuara Suresi
122.Ayet Mekke 19 371 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
-122
(Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym) |
26-Şuara Suresi
122.Ayet Mekke 19 371 |
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. | ve şübhesiz ki rabbın, o öyle azîz, öyle rahîm | Şüphesiz ki, senin O Rabbin Azîz’dir= kâfirleri kahreder, Rahîm’dir= müminlere çok merhametlidir. | Senin Rabbın şüphesiz ki yegâne üstündür, çok merhametlidir. | Şübhesiz ki senin Rabbin, elbette O, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir. | Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahîmdir. |
26-Şuara Suresi
123.Ayet Mekke 19 371 |
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ
-123
(Kezzebet adünil murselın) |
26-Şuara Suresi
123.Ayet Mekke 19 371 |
Âd kavmi de peygamberleri yalanladı. | Âd, gönderilen Resulleri tekzib etti | Âd kavmi de gönderilen peygamberleri tekzib etti. | Âd (kavmi) de gönderilen peygamberleri yalanladı. | Aad (kavmi de kendilerine) gönderilen (peygamber) leri tekzîbetdi. | Âd kavmi de peygamberleri yalanladı. |
26-Şuara Suresi
124.Ayet Mekke 19 371 |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
-124
(İz kale lehüm ehuhüm hudün ela tettekun) |
26-Şuara Suresi
124.Ayet Mekke 19 371 |
Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” | O vakıt ki kardeşleri Hûd onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? | O vakit, kardeşleri Hûd peygamber onlara şöyle demişti: “- Siz Allah’dan korkmaz mısınız? | Hani kardeşlen Hûd onlara dedi ki: «(Allah´tan) korkup (putlara tapmaktan, kötülük işlemekten) sakınmaz mısınız ? | Hani biraderleri Hûd onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi, | Hani , kardeşleri Hûd, onlara demişti ki: Hâlâ mı çekinmezsiniz? |
26-Şuara Suresi
125.Ayet Mekke 19 371 |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
-125
(İnnı leküm rasulün emın) |
26-Şuara Suresi
125.Ayet Mekke 19 371 |
“Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” | Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim | Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim. | Şüpheniz olmasın ki ben, sîze gönderilen güvenilir bir peygamberim. | «Şübhesiz, ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim». | Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim. |
26-Şuara Suresi
126.Ayet Mekke 19 371 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
-126
(Fettekullahe ve etıy´un) |
26-Şuara Suresi
126.Ayet Mekke 19 371 |
“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” | Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin | Artık Allah’dan korkun ve bana itaat edin. | Artık Allah´tan korkup bana uyunuz. | «Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin». | Artık Allah´tan çekinin ve itâat edin bana. |
26-Şuara Suresi
127.Ayet Mekke 19 371 |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
-127
(Ve ma es´elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
127.Ayet Mekke 19 371 |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” | Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum. benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir | Buna karşı sizden bir ücret de istemiyorum; benim mükâfatım ancak âlemlerin Rabbine aiddir. | Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum ; benim (hizmetimin) karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. | «Sizden buna karşı hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir». | Ve ben, tebliğime karşılık bir mükâfât istemem sizden, benim mükâfâtım, ancak âlemlerin Rabbine âit. |
26-Şuara Suresi
128.Ayet Mekke 19 371 |
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
-128
(E tebnune bi külli riy´ın ayeten ta´besun) |
26-Şuara Suresi
128.Ayet Mekke 19 371 |
“Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?” | Siz her tepeye bir alâmet bina eder eğlenir misiniz? | Siz, her tepeye bir alâmet (köşk) bina eder eğlenir misiniz? | Siz her yüksekçe yere bir anıt yapıp (kendinizden dünyalıkça aşağı olanlarla mı) eğlenirsiniz ? | «Siz, her yüksek yerde bir alâmet bina edib eğlenir misiniz»? | Siz, her yüksek tepede, ihtiyâcınız olmayan bir yapı kurarak eğlenip durur musunuz? |
26-Şuara Suresi
129.Ayet Mekke 19 371 |
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
-129
(Ve tettehızune mesanıa lealleküm tahlüdun) |
26-Şuara Suresi
129.Ayet Mekke 19 371 |
“İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?” | Bir takım masnuat da ediniyorsunuz ki sanki muhalled kalacaksınız | Dünyada ebedî kalacakmışsınız gibi, bir takım saraylar ve havuzlar da ediniyorsunuz? | Devamlı kalacağınızı umarak birtakım (su kanalları, sarnıçlar, kaleler gibi) sanat eserleri sayılacak yapıları mı (kendinize tek iş ve amaç) ediniyorsunuz ? | «Ebedî kalacağınızı umarak yer altında su mahzenleri edinir misiniz»? | Sağlam yapılar, kaleler yaparsınız da ebedî kalacağını mı umarsınız? |
26-Şuara Suresi
130.Ayet Mekke 19 371 |
وَإِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ
-130
(Ve iza betaştüm betaştüm cebbarın) |
26-Şuara Suresi
130.Ayet Mekke 19 371 |
“Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.” | Hem tuttuğunuz vakıt merhametsiz, cebbarcasına tutuyorsunuz | Hem (ceza için) yakaladığınız vakit, merhametsizce, zorbaca yakalıyorsunuz (dövüyor, öldürüyorsunuz). | Şiddetle (hınçla) atılıp yakaladığınızda zorbalar gibi mi yakalarsınız ? | «Tutub yakaladığınız vakit zorbalar gibi yakalar mısınız»? | Tutup yakaladığınızı cebbarcasına mı yakalarsınız? |
26-Şuara Suresi
131.Ayet Mekke 19 371 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
-131
(Fettekullahe ve etıy´un) |
26-Şuara Suresi
131.Ayet Mekke 19 371 |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” | Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin | Artık Allah’dan korkun ve bana itaat edin. | Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. | «Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin». | Artık Allah´tan çekinin ve itâat edin bana. |
26-Şuara Suresi
132.Ayet Mekke 19 371 |
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَ
-132
(Vettekullezı emeddeküm bima ta´lemun) |
26-Şuara Suresi
132.Ayet Mekke 19 371 |
(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.” | O Allahdan korkun ki size o bildiğiniz şeylere imdad buyurdu | Size bildiğiniz şeyleri verenden sakının; | Bildiğiniz nimetleri size (cömertçe) verenden (O´na karşı gelmekten) sakının. | «Size bilib durduğunuz şeylerle (nimetlerle) yardım eden», | Çekinin o mâbuttan ki bildiğiniz nîmetleri vererek yardım etti size. |
26-Şuara Suresi
133.Ayet Mekke 19 371 |
أَمَدَّكُمْ بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ
-133
(Emeddeküm bi en´amiv ve benın) |
26-Şuara Suresi
133.Ayet Mekke 19 371 |
(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.” | En´am, oğullar | Size davarlar ve oğullar verenden, | (133-134) Size nice nimetlerle, oğullarla, bahçelerle, pınarlarla yardımda bulunmuştur. | (133-134) «Size davarlar, oğullar», «Bağlar, ırmaklar ihsan eden (Allahdan) korkun». | Yardım etti size hayvanlar ve evlât vererek. |
26-Şuara Suresi
134.Ayet Mekke 19 371 |
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
-134
(Ve cennativ ve uyun) |
26-Şuara Suresi
134.Ayet Mekke 19 371 |
(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.” | Cennet gibi bağlar, bahçeler, menba´lar ile size imdad buyurmakta | Bağlar ve pınarlar ihsan edenden... | (133-134) Size nice nimetlerle, oğullarla, bahçelerle, pınarlarla yardımda bulunmuştur. | (133-134) «Size davarlar, oğullar», «Bağlar, ırmaklar ihsan eden (Allahdan) korkun». | Ve bahçeler ve kaynaklar ihsân ederek. |
26-Şuara Suresi
135.Ayet Mekke 19 371 |
إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
-135
(İnnı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym) |
26-Şuara Suresi
135.Ayet Mekke 19 371 |
“Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” | Cidden ben size büyük bir günün azâbından korkuyorum | Doğrusu ben, size gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.” | Ben, elbette size karşı o büyük günün azabından endişe ediyorum.» | «Ben cidden üstünüze (gelecek) büyük bir günün azabından korkuyorum». | Şüphe yok ki ben, o pek büyük günün azâbı size gelip çatacak, ondan korkuyorum. |
26-Şuara Suresi
136.Ayet Mekke 19 371 |
قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ
-136
(Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaızıyn) |
26-Şuara Suresi
136.Ayet Mekke 19 371 |
Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.” | Sen, dediler: ha va´zetmişin ha va´zedenlerden olmamışın bizce müsavidir | Onlar dediler ki: “- Sen öğüd versen de, öğüd verenlerden olmasan da bizce farkı yoktur. | Onlar dediler ki: Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizim için fark etmez, birdir. | Dediler: «Va´z etsen de, yahud va´z edicilerden olmasan da bize göre birdir». | Bizce bir dediler, istersen öğüt ver bize, istersen öğüt verenlerden olma. |
26-Şuara Suresi
137.Ayet Mekke 19 372 |
إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ
-137
(İn haza illa hulükul evvelın) |
26-Şuara Suresi
137.Ayet Mekke 19 372 |
“Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir.” | Bu sırf eskilerin âdeti | Bu bize getirdiğin, evvelkilerin yalanından başkası değildir. | Bu tutumunuz, öncekilerin (sürüp gelen) âdetlerinden başkası değildir. | «Bu, evvelkilerin aadetinden başka (bir şey) değildir». | Bu, önce gelip geçenlerin uydurmalarından başka bir şey değil. |
26-Şuara Suresi
138.Ayet Mekke 19 372 |
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
-138
(Ve ma nahnü bi müazzebın) |
26-Şuara Suresi
138.Ayet Mekke 19 372 |
“Biz azaba uğratılacak da değiliz.” | Biz ta´zib olunmayız | Biz azaba uğratılmayız.” | Ve biz azâb edilecek de değiliz. | «Biz azaba uğratılacaklar da değiliz». | Ve biz, azâba uğratılmayacağız. |
26-Şuara Suresi
139.Ayet Mekke 19 372 |
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
-139
(Fe kezzebuhü fe ehleknahüm inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın) |
26-Şuara Suresi
139.Ayet Mekke 19 372 |
Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. | Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı | Böylece onu (Hûd peygamberi) tekzib ettiler. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak ki, onlara yaptığımız bu işte, sonrakiler için bir ibret vardır; öyle iken çoğu mümin olmadı. | Böylece Hûd Peygamber´i yalanladılar. Biz de onları yok ettik. Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır ; ne yazık ki onların çoğu imân etmedi. | Hulâsa: Onu yalan saydılar da biz de kendilerini helak etdik. Şübhesiz bunda bir ibret vardır elbet. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir. | Derken onu yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz. |
26-Şuara Suresi
140.Ayet Mekke 19 372 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
-140
(Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym) |
26-Şuara Suresi
140.Ayet Mekke 19 372 |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. | Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm | Doğrusu senin Rabbin, muhakkak ki, O Azîz’dir= düşmanlarından intikam alıcıdır, Rahîm’dir= müminlere çok merhametlidir. | Şenin Rabbın elbette O´dur cok güçlü, çok üstün ; O´dur cok merhametli. | Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O. | Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahîmdir. |
26-Şuara Suresi
141.Ayet Mekke 19 372 |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ
-141
(Kezzebet semudül murselın) |
26-Şuara Suresi
141.Ayet Mekke 19 372 |
Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı. | Semûd gönderilen Resulleri tekzib etti | Semûd kavmi gönderilen peygamberleri tekzib etti. | Semûd (kavmi) de peygamberleri yalanladılar. | Semud (kavmi de gönderilen) peygamberleri tekzîb etmişdir. | Semûd kavmi de peygamberleri yalanladı. |
26-Şuara Suresi
142.Ayet Mekke 19 372 |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
-142
(İz kale lehüm ehuhüm salihun ela tettekun) |
26-Şuara Suresi
142.Ayet Mekke 19 372 |
Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” | O vakıt ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allahdan korkmaz mısınız? | O vakit, kardeşleri Salih (Peygamber) onlara şöyle demişti: “- Allah’dan korkmaz mısınız? | Hani kardeşleri Sâlih onlara dedi ki: «Artık (putlara tapmaktan, Hakk´ı inkâr etmekten) sakınmaz mısınız ? | O zamanda ki biraderleri Saalih onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi. | Hani, kardeşleri Sâlih, onlara demişti ki: Hâlâ mı çekinmezsiniz? |
26-Şuara Suresi
143.Ayet Mekke 19 372 |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
-143
(İnnı leküm rasulün emın) |
26-Şuara Suresi
143.Ayet Mekke 19 372 |
“Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” | Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim | Gerçekten ben size gönderilen güvenilir bir peygamberim. | Şüpheniz olmasın ki ben sizin için güvenilir bir peygamberim. | «Şübhesiz ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim». | Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim. |
26-Şuara Suresi
144.Ayet Mekke 19 372 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
-144
(Fettekullahe ve etıy´un) |
26-Şuara Suresi
144.Ayet Mekke 19 372 |
“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!” | Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin | Artık Allah’dan korkun ve bana itaat edin. | Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. | «Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin». | Artık Allah´tan çekinin ve itâat edin bana. |
26-Şuara Suresi
145.Ayet Mekke 19 372 |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
-145
(Ve ma es´elüküm aleyhi men ecr in ecriye illa ala rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
145.Ayet Mekke 19 372 |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” | Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir | Buna karşı, ben, sizden bir ücret istemiyorum; benim mükâfatım ancak âlemlerin Rabbine aiddir. | Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim (hizmetimin) mükâfatı ancak âlemlerin Rabbına aittir. | «Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir». | Ve ben, teblîğime karşılık bir mükâfât istemem sizden, benim mükâfâtım, ancak âlemlerin Rabbine âit. |
26-Şuara Suresi
146.Ayet Mekke 19 372 |
أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ
-146
(E tütrakune fı ma hahüna aminın) |
26-Şuara Suresi
146.Ayet Mekke 19 372 |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” | Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız? | Siz, buradaki nimetler içerisinde emîn olarak bırakılacak mısınız? | (146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? | «Siz burada (ki nimetlerin içinde) emîn emîn bırakılacak mısınız»? | Burada emin bir halde bırakılacak mısınız? |
26-Şuara Suresi
147.Ayet Mekke 19 372 |
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
-147
(Fı cennativ ve uyun) |
26-Şuara Suresi
147.Ayet Mekke 19 372 |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” | O Cennetler, pınarlar | Bağların ve pınarların içinde, | (146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? | «Bağların, pınarların içinde», | Bağlarda, kaynaklarda. |
26-Şuara Suresi
148.Ayet Mekke 19 372 |
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
-148
(Ve züruıv ve nahlin tal´uha hedıym) |
26-Şuara Suresi
148.Ayet Mekke 19 372 |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” | Lâtıf tal´ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde | Ekinlerin ve meyvası yumuşak, hoş hurma ağaçlarının içinde... | (146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? | «Ekinlerin ve tomurcukları nâzik, yumuşak hurma ağaçlarının içinde». | Ekinler içinde, tomurcukları nazik, yumuşak hurmalıklar yanında. |
26-Şuara Suresi
149.Ayet Mekke 19 372 |
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ
-149
(Ve tenhıtune minel cibali büyuten farihın) |
26-Şuara Suresi
149.Ayet Mekke 19 372 |
“Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.” | Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz | Bir de dağlardan (taşlarından) neşe ve zevkle evler yontuyorsunuz. | Dağlardan da ustaca sayılacak şekilde (fakat) şımarıkça evler yontuyorsunuz : (Bunun böyle devam edeceğini mi sanıyorsunuz ? Hayır aldanıyorsunuz). | «Dağlardan şımarık şımarık evler yontuyorsunuz». | Ve büyük bir akılla, ustalıkla dağlarda evler yontmadasınız. |
26-Şuara Suresi
150.Ayet Mekke 19 372 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
-150
(Fettekullahe ve etıy´un) |
26-Şuara Suresi
150.Ayet Mekke 19 372 |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” | Gelin Allahdan korkun da bana itaat eyleyin | Artık Allah’dan korkun ve bana itaat edin. | Artık Allah´tan korkun, bana itaat edin. | «Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin». | Artık Allah´tan çekinin ve itâat edin bana. |
26-Şuara Suresi
151.Ayet Mekke 19 372 |
وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ
-151
(Ve la tütıy´u emral müsrifın) |
26-Şuara Suresi
151.Ayet Mekke 19 372 |
(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.” | İtaat etmeyin o kimselere ki | Kâfirlerin emrine itaat etmeyin, | (151-152) Yeryüzünde fesâd çıkarıp orada dirlik-düzenlik getirmeyenlerin; inkâr ve azgınlıktan aşırı gidenlerin emrine uymayın.» | «Müfritlerin emrine boyun eğmeyin». | Aşırı gidenlerin emrine uymayın, |
26-Şuara Suresi
152.Ayet Mekke 19 372 |
الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
-152
(Ellezıne yüfsidune fil erdı ve la yuslihun) |
26-Şuara Suresi
152.Ayet Mekke 19 372 |
(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.” | yeryüzünü fesada verirler de islâh etmezler | (Onlar) o kimselerdir ki, yeryüzünü fesada verirler de düzeltmezler.” | (151-152) Yeryüzünde fesâd çıkarıp orada dirlik-düzenlik getirmeyenlerin; inkâr ve azgınlıktan aşırı gidenlerin emrine uymayın.» | «Ki onlar yer (yüzün) de fesâd yapar, ıslah etmez kimselerdir». | o aşırı gidenler ki yeryüzünde bozgunculuk ederler de ıslâh etmezler. |
26-Şuara Suresi
153.Ayet Mekke 19 372 |
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
-153
(Kalu innema ente minel müsahharın) |
26-Şuara Suresi
153.Ayet Mekke 19 372 |
Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.” | Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin | Onlar (Salih peygambere) dediler ki: “- Sen çok büyülenmişlerdensin. | Dediler ki: «Elbette sen büyülenenlerden birisin. | «Sen, dediler, ancak (hızlı) büyülenmişlerdensin»! | Sen dediler, ancak büyülenmiş kişilerdensin. |
26-Şuara Suresi
154.Ayet Mekke 19 372 |
مَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
-154
(Ma ente illa beşerum mislüna fe´ti bi ayetin in künte mines sadikıyn) |
26-Şuara Suresi
154.Ayet Mekke 19 372 |
“Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.” | Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen | Sen ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyliyenlerden isen, haydi bir mucize getir.” | Sen de ancak bizim gibi bir insansın ; eğer (iddianda) doğrulardan isen haydi bize bir açık belge, bir mu´cize getir.» | «Sen bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Bununla beraber eğer (peygamberlik da´vaasında) doğruculardan isen haydi bir âyet (mu´cize) getir». | Bizim gibi bir insandan başka bir şey de değilsin sen. Doğru söyleyenlerdensen bir delil göster bize. |
26-Şuara Suresi
155.Ayet Mekke 19 372 |
قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
-155
(Kale hazihı nakatül leha şirbüv ve leküm şirbü yevmim ma´lum) |
26-Şuara Suresi
155.Ayet Mekke 19 372 |
Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.” | Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı, size de ma´lûm bir günün şirb hakkı | (Salih peygamber onlara şöyle) dedi: “- İşte bu, (Allah’ın emriyle kayadan çıkardığım) dişi bir deve! Su içme (işi), bir gün onun, belli bir gün de (nöbetle) sizin... | Sâlih, «işte (belge ve mu´cize olarak) bir dişi deve ! Su içme sırası (bir gün) onun, belirli bir gün de sizindir. | (Saalih) dedi: «İşte bu dişi deve. Su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin». | Bu dedi, dişi bir deve; su içme hakkı, bir gün onun, malûm bir gün de su içme hakkı sizin. |
26-Şuara Suresi
156.Ayet Mekke 19 372 |
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
-156
(Ve la temessuha bi suin fe ye´huzeküm azabü yevmin azıym) |
26-Şuara Suresi
156.Ayet Mekke 19 372 |
“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.” | Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar | Sakın ona bir fenalıkla dokunmayın ki, bu yüzden sizi büyük bir günün azabı yakalar.” | Sakın ona kötü (niyetle) dokunmayın ; sonra büyük bir azâb sizi yakalar» dedi. | «Ona bir kötülükle ilişmeyin. Sonra sizi büyük bir günün azâbı yakalar». | Ve ona kötülükle dokunmayın, sonra pek büyük bir günün azâbı, helâk eder sizi. |
26-Şuara Suresi
157.Ayet Mekke 19 372 |
فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ
-157
(Fe akaruha fe asbehu nadimın) |
26-Şuara Suresi
157.Ayet Mekke 19 372 |
Derken onu kestiler, fakat pişman oldular. | Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular | Derken o deveyi kestiler, fakat pişman oldular. | Buna rağmen onlar o deveyi (bacaklarına) vurup devirdiler, (inatla onu) kestiler. (Sonra da) pişmanlık duyarak sabahladılar. | Derken onu kesdiler. Fakat peşîman oldular. | Ayaklarını kesip öldürdüler onu da nâdim oldular. |
26-Şuara Suresi
158.Ayet Mekke 19 372 |
فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
-158
(Fe ehazehümül azab inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın) |
26-Şuara Suresi
158.Ayet Mekke 19 372 |
Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. | Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü´min olmadı | Çünkü azab kendilerini yakalayıverdi. Muhakkak ki bunda bir ibret var. Öyle iken (arkadan gelenlerin) çoğu mümin olmadı. | O sebeple azâb onları yakaladı. Şüphesiz ki (bu olayda) bir ibret ve öğüt vardır; ama onların çoğu imân edenler olmadı. | Çünkü kendilerini o azâb yakalayıverdi. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet (ibret) vardır. Böyle iken onların çoğu îman ediciler değildir. | Azap, onları helâk ediverdi. Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz. |
26-Şuara Suresi
159.Ayet Mekke 19 372 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
-159
(Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym) |
26-Şuara Suresi
159.Ayet Mekke 19 372 |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. | Ve şüphesiz rabbın o, öyle azîz öyle rahîm | Doğrusu senin Rabbin, muhakkak ki O, Azîz’dir, Rahîm’dir. | Ve senin Rabbin şüphesiz ki yegâne üstündür, çok güçlüdür; çok merhamet edendir. | Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O. | Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahîmdir. |
26-Şuara Suresi
160.Ayet Mekke 19 373 |
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ
-160
(Kezzebet kavmü lutınil murselun) |
26-Şuara Suresi
160.Ayet Mekke 19 373 |
Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı. | Lût kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti | Lût kavmi, gönderilen peygamberleri tekzib etti. | Lût kavmi de peygamberleri yalanladı. | Luut (kavmi de gönderilen) peygamberleri tekzîb etdi. | Lût kavmi de peygamberleri yalanladı. |
26-Şuara Suresi
161.Ayet Mekke 19 373 |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
-161
(İz kale lehüm ehuhüm lutun ela tettekun) |
26-Şuara Suresi
161.Ayet Mekke 19 373 |
Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” | O vakıt ki kardeşleri Lût onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? | O vakit, kardeşleri Lût kendilerine şöyle demişti: “- Allah’tan korkmaz mısınız? | Hani kardeşleri Lût onlara dedi ki: «Artık (putlara tapmaktan, Hakk´ı inkârdan, hayasızca davranmaktan) sakınmaz mısınız ? | Hani biraderleri Luut onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi. | Hani, kardeşleri Lût, onlara demişti ki: Hâlâ mı çekinmezsiniz? |
26-Şuara Suresi
162.Ayet Mekke 19 373 |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
-162
(İnnı leküm rasulün emın) |
26-Şuara Suresi
162.Ayet Mekke 19 373 |
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” | Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim | Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim. | Şüpheniz olmasın ki ben size (gönderilen güvenilir) bir peygamberim. | «Şübhesiz ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim». | Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim. |
26-Şuara Suresi
163.Ayet Mekke 19 373 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
-163
(Fettekullahe ve etıy´un) |
26-Şuara Suresi
163.Ayet Mekke 19 373 |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” | Gelin Allahdan korkun da bana itaat edin | Artık Allah’dan korkun ve bana itaat edin. | 0 halde Allah´tan artık korkun ve bana uyun. | «Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin». | Artık Allah´tan çekinin ve itâat edin bana. |
26-Şuara Suresi
164.Ayet Mekke 19 373 |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
-164
(Ve es´elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
164.Ayet Mekke 19 373 |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” | Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir | Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum, benim mükâfatım ancak âlemlerin Rabbine aiddir. | Bu (hizmete) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim hizmetimin karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. | «Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir». | Ve ben, tebliğime karşılık bir mükâfât istemem sizden, benim mükâfâtım, ancak âlemlerin Rabbine âit. |
26-Şuara Suresi
165.Ayet Mekke 19 373 |
أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ
-165
(E te´tunez zükrane minel alemın) |
26-Şuara Suresi
165.Ayet Mekke 19 373 |
(165-166) “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.” | Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? | İnsanların içinden erkeklere mi gidiyorsunuz; | (165-166) Rabbınızın sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da âlemler içinden (kala kala) erkeklere mi (şehvetle) gidiyorsunuz ?! Hayır, siz haddi aşan bir milletsiniz.» | (165-166) «Siz, Rabbinizin sizin için yaratdığı zevcelerinizi bırakıb da insanların içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır, (siz halâlden harama) tecâvüz eden bir kavmsiniz». | Siz, insanlardan erkeklere yaklaşıyor da, |
26-Şuara Suresi
166.Ayet Mekke 19 373 |
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
-166
(Ve tezerune ma haleka leküm rabbüküm min ezvaciküm bel entüm kavmün adun) |
26-Şuara Suresi
166.Ayet Mekke 19 373 |
(165-166) “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.” | Bırakıyorsunuz da sizin için yarattığı çiftleri? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz | Ve Rabbinizin, sizin için helâl yarattığı zevcelerinizi bırakıyorsunuz? Doğrusu siz harama tecavüz eden bir kavimsiniz.” | (165-166) Rabbınızın sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da âlemler içinden (kala kala) erkeklere mi (şehvetle) gidiyorsunuz ?! Hayır, siz haddi aşan bir milletsiniz.» | (165-166) «Siz, Rabbinizin sizin için yaratdığı zevcelerinizi bırakıb da insanların içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır, (siz halâlden harama) tecâvüz eden bir kavmsiniz». | Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Hayır, siz, haddi aşmış bir topluluksunuz. |
26-Şuara Suresi
167.Ayet Mekke 19 373 |
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ
-167
(Kalu leil lem tentehi ya lutu le tekunenne minel muhracın) |
26-Şuara Suresi
167.Ayet Mekke 19 373 |
Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!” | And ederiz ki dediler vazgeçmezsen ya Lût, mutlak ve muhakkak çıkarılanlardan olacaksın | Onlar şöyle dediler: “- Ey Lût, eğer söylediklerinden vaz geçmezsen, yemin olsun ki, muhakkak (memleketimizden) çıkarılanlardan olacaksın.” | Onlar dediler ki; «Ey Lût! Eğer (bu tür uyarılardan) vazgeçmezsen elbette (yurdundan) çıkarılanlardan olursun.» | Dediler: «Ey Luut, sen (bu davadan) vaz geçmezsen, andolsun, mutlak (memleketimizden koğulub) çıkarılanlardan olacaksın». | Ey Lût dediler, bu işten vazgeçmezsen seni mutlaka şehrimizden çıkarırız. |
26-Şuara Suresi
168.Ayet Mekke 19 373 |
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ
-168
(Kale innı li ameliküm minel kalın) |
26-Şuara Suresi
168.Ayet Mekke 19 373 |
Lût, şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.” | Ben, dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim | (Lût, kavmine şöyle) dedi: “- Doğrusu ben, sizin yaptıklarınıza buğz edenlerdenim. | Lût, «şüpheniz olmasın ki ben sizin yaptıklarınıza iyice içerlenenlerdenim» dedi. | (Luut) dedi: «Ben sizin bu yapdığınıza elbette buğz edenlerdenim». | Şüphe yok ki dedi, ben, sizin yaptığınızdan nefret etmedeyim, onu kınamadayım. |
26-Şuara Suresi
169.Ayet Mekke 19 373 |
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
-169
(Rabbi neccinı ve ehlı mimma ya´melun) |
26-Şuara Suresi
169.Ayet Mekke 19 373 |
“Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.” | Yâ rabb! Beni ve ehlimi bunların amellerinin şumundan halâs et | Ey Rabbim! Beni ve âilemi, bunların yapmakta oldukları kötülüğün azabından kurtar.” | Rabbim! Beni ve ailemi bunların işleyegeldiği (iğrençliğin günah ve azâb)ından kurtar, (diyerek duâ etti). | «Ey Rabbim, beni ve ehlimi onların yapageldikleri (bu kötülüğ) ün (azâb) ından kurtar». | Rabbim, beni de onların yaptıkları işin azâbından kurtar, âilemi de. |
26-Şuara Suresi
170.Ayet Mekke 19 373 |
فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
-170
(Fe necceynahü ve ehlehu ecmeıyn) |
26-Şuara Suresi
170.Ayet Mekke 19 373 |
(170-171) Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık. | Biz de onu ve ehlini temamen halâs ettik | Biz de onu ve âilesini (kendisine iman edenleri) tamamen kurtardık. | (170-171) Biz de geride kalanlar arasında yaşlı bir kadın (Lût´un eşi) dışında onu ve bütün ailesini kurtardık. | Bunun üzerine biz onu ve ehlini kamilen kurtardık. | Derken onu da kurtardık, bütün âilesini de. |
26-Şuara Suresi
171.Ayet Mekke 19 373 |
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
-171
(İlla acuzen fil ğabirın) |
26-Şuara Suresi
171.Ayet Mekke 19 373 |
(170-171) Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık. | ancak bir acüze kaldı | Ancak ailesinden, geridekiler içinde yalnız karısı kaldı. | (170-171) Biz de geride kalanlar arasında yaşlı bir kadın (Lût´un eşi) dışında onu ve bütün ailesini kurtardık. | Geri kalanların içinde yalınız bir koca karı vardı. | Ancak bir kocakarı, geri kalanların içindeydi. |
26-Şuara Suresi
172.Ayet Mekke 19 373 |
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
-172
(Sümme demmernel aharın) |
26-Şuara Suresi
172.Ayet Mekke 19 373 |
Sonra diğerlerini helâk ettik. | Sonra geridekileri hep tedmir eyledik | Sonra geride kalanları hep helâk ettik. | Sonra da diğerlerini yerle bir edip yok ettik. | Sonra geridekileri (tam bir suretde) helak etdik. | Sonra berikileri mahvettik. |
26-Şuara Suresi
173.Ayet Mekke 19 373 |
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ
-173
(Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın) |
26-Şuara Suresi
173.Ayet Mekke 19 373 |
Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi! | Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki ne fena idi o münzerin yağmuru | Üzerlerine (kızgın lâvlardan ibaret) taş yağmuru yağdırdık. İşte bak, azabla korkutulanların yağmuru ne kötüdür!... | Ve üzerlerine (taştan topraktan bir felâket) yağmuru yağdırdık. O uyarılanların yağmuru ne de kötü ! | Üstlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki. (Bak) inzâr edilenlerin yağmuru ne kötüdür! | Üstlerine öylesine bir yağmur yağdırdık ki, ne de kötüdür korkutulanlara yağdırılan yağmur. |
26-Şuara Suresi
174.Ayet Mekke 19 373 |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
-174
(İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın) |
26-Şuara Suresi
174.Ayet Mekke 19 373 |
Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. | Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı | Muhakkak ki bunda (onlara yaptığımız helâk işinde), arkalarından gelecekler için büyük bir ibret vardır; öyle iken, çoğu mümin olmadı. | Şüphesiz ki bunda bir ibret ve öğüt vardır; ama onların çoğu imân edenler olmadı. | Şübhesiz bunda elbette bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir. | Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz. |
26-Şuara Suresi
175.Ayet Mekke 19 373 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
-175
(Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym) |
26-Şuara Suresi
175.Ayet Mekke 19 373 |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. | Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm | Doğrusu senin Rabbin, muhakkak ki O, Azîz’dir= kâfirlerden intikam alıcıdır. Rahîm’dir= müminlere çok merhametlidir. | Ve elbette Rabbın yegâne üstündür, güçlüdür ve çok merhametlidir. | Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O. | Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahîmdir. |
26-Şuara Suresi
176.Ayet Mekke 19 373 |
كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
-176
(Kezzebe ashabül eyketil murselın) |
26-Şuara Suresi
176.Ayet Mekke 19 373 |
Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. | Eshabı Eyke gönderilen Resulleri tekzib etti | Eyke (adındaki yerin) halkı gönderilen peygamberleri tekzip etti. | Eykeli´ler (=Ormanda eyleşen Şuâyb Peygamber´in gönderildiği kavim) de peygamberleri yalanladılar. | Eyke yârânı da (gönderilen) peygamberleri tekzîb etmişdir. | Ashâb-ı Eyke de peygamberleri yalanladı. |
26-Şuara Suresi
177.Ayet Mekke 19 373 |
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
-177
(İz kale lehüm şüaybün ela tettekun) |
26-Şuara Suresi
177.Ayet Mekke 19 373 |
Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” | O Vakit ki Şuayb onlara demişti: Siz Allahdan korkmaz mısınız? | O vakit, (peygamberleri) Şuayp onlara şöyle demişti: “- Allah’dan korkmazmısınız?” | Hani Şuâyb onlara: «Artık (putlara tapmaktan, haksızlık etmekten, Hakk´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız ? | O zamanda ki Şuayb onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi, | Hani Şuayb, onlara demişti ki: Hâlâ mı çekinmezsiniz? |
26-Şuara Suresi
178.Ayet Mekke 19 373 |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
-178
(İnnı leküm rasulün emın) |
26-Şuara Suresi
178.Ayet Mekke 19 373 |
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” | Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim | Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim. | Şüpheniz olmasın ki ben, size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim. | «Şübhesiz ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim». | Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim. |
26-Şuara Suresi
179.Ayet Mekke 19 373 |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
-179
(Fettekullahe ve etıy´un) |
26-Şuara Suresi
179.Ayet Mekke 19 373 |
Artık, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. | Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin | Artık Allah’dan korkun ve bana itaat edin. | Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. | «Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin». | Artık Allah´tan çekinin ve itâat edin bana. |
26-Şuara Suresi
180.Ayet Mekke 19 373 |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
-180
(Ve ma es´elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
180.Ayet Mekke 19 373 |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” | Buna karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir | Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim mükâfatım ancak âlemlerin Rabbine aiddir. | Bu (hizmetime) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim (hizmetimin) karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. | «Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değil». | Ve ben, tebliğime karşılık bir mükâfât istemem sizden, benim mükâfâtım, ancak âlemlerin Rabbine âit. |
26-Şuara Suresi
181.Ayet Mekke 19 373 |
أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ
-181
(Evfül keyle ve la tekunu minel muhsirın) |
26-Şuara Suresi
181.Ayet Mekke 19 373 |
“Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.” | Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın | Ölçüyü ve tartıyı tam yapın da eksiltip hak yiyenlerden olmayın. | Ölçeği tam tutun; (hak yiyip hakları) eksiltenlerden olmayın. | Ölçeği tam ölçün. Eksiltenlerden olmayın». | Ölçeği tam ölçün, eksik ölçenlerden olmayın. |
26-Şuara Suresi
182.Ayet Mekke 19 373 |
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
-182
(Vezinu bil kıstasil müstekıym) |
26-Şuara Suresi
182.Ayet Mekke 19 373 |
“Doğru terazi ile tartın.” | Ve doğru terazi ile tartın | Doğru terazi ile tartın. | Dosdoğru terazi ile tartın. | «Doğru terazi ile tartın». | Doğru terâziyle tartın. |
26-Şuara Suresi
183.Ayet Mekke 19 373 |
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
-183
(Ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta´sev fil erdı müsidın) |
26-Şuara Suresi
183.Ayet Mekke 19 373 |
“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” | Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilâlcılıkla fesada vermeyin | İnsanların mal ve haklarını düşürmeyin ve yeryüzünü yağmacılıkla, ihtilâlcilikle fesada vermeyin. | İnsanların (haklarından bir) şeyler eksiltmeyin ve bir de sakın yeryüzünde fesâd çıkararak düzensizlik ve bozgunculuk yapmayın. | «İnsanların hakkından bir şey´i kısmayın. Yer (yüzün) de fesadcılar olarak bozgunculuk etmeyin». | İnsanların haklarından hiçbir şeyi eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncu olmayın. |
26-Şuara Suresi
184.Ayet Mekke 19 374 |
وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ
-184
(Vettekullezı halekaküm vel cibilletel evvelın) |
26-Şuara Suresi
184.Ayet Mekke 19 374 |
“Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının.” | O sizi ve sizden evvelki cibilleti yaratan hâlıktan korkun | O Allah’dan korkun ki, hem sizi, hem de sizden evvelki halkı yaratmıştır. | Sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan (O eşsiz kudret)ten korkun» dedi. | «(Gerek) sizi, (gerek sizden) evvelki ümmetleri yaratan (Allah) dan korkun». | Çekinin o mâbuttan ki sizi de yaratmıştır, önceki ümmetleri de. |
26-Şuara Suresi
185.Ayet Mekke 19 374 |
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
-185
(Kalu innema ente minel müsahharın) |
26-Şuara Suresi
185.Ayet Mekke 19 374 |
Onlar şöyle dediler: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.” | Sen, dediler: muhakkak sihirlilerdensin | (Onlar, peygamberleri Şuayb’a şöyle) dediler: “- Sen muhakkak çok büyülenenlerdensin. | «Sen ancak büyülenmiş (aklî dengesini kaybetmiş)lerden birisin. | Dediler: «Sen ancak fazla büyülenmişlerdensin»! | Sen dediler, ancak büyülenmiş kişilerdensin. |
26-Şuara Suresi
186.Ayet Mekke 19 374 |
وَمَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَإِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ
-186
(Ve ma ente illa beşerum mislüna ve in nezunnüke le minel kazibın) |
26-Şuara Suresi
186.Ayet Mekke 19 374 |
“Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.” | Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan sanıyoruz | Sen ancak bizim gibi bir insansın. Doğrusu biz, seni muhakkak yalancılardan sanıyoruz. | Sen ancak bizim gibi bir insansın ; biz seni elbette yalancılardan sanıyoruz. | «Sen bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Biz senin muhakkak yalancılardan olduğunu zannediyoruz». | Ve bizim gibi insandan başka bir şey de değilsin sen ve biz seni mutlaka yalancılardan sanmadayız. |
26-Şuara Suresi
187.Ayet Mekke 19 374 |
فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِنَ السَّمَاءِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
-187
(Fe eskıt aleyna kisefem mines semai in künte mines sadikıyn) |
26-Şuara Suresi
187.Ayet Mekke 19 374 |
“Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.” | Üzerimize Semâdan bir kıt´ayı düşürüver haydi sâdıklardan isen | Eğer doğru söyliyenlerdensen, hemen üzerimize gökten bir parça düşür.” | Eğer doğrulardan isen haydi göğün bir parçasını üzerimize düşür» dediler. | «Eğer doğruculardan isen gökden üstümüze bir parça düşür». | Gökyüzünden parçalar düşür üstümüze eğer doğru söyleyenlerdensen. |
26-Şuara Suresi
188.Ayet Mekke 19 374 |
قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
-188
(Kale rabbı a´lemü bi ma ta´melun) |
26-Şuara Suresi
188.Ayet Mekke 19 374 |
Şu’ayb, “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi. | Rabbım a´lemdir, dedi: yaptıklarınıza | (Şuayb, kavmine şöyle) dedi: “- Rabbim yaptıklarınızı daha iyi bilendir.” | Şuâyb onlara: «Rabbim yapageldiğinizi cok iyi bilir» dedi. | (Şuayb) dedi: «Ne yapıyorsanız Rabbim daha iyi bilicidir». | Rabbim dedi, yaptığınız şeyi daha iyi bilir. |
26-Şuara Suresi
189.Ayet Mekke 19 374 |
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
-189
(Fe kezzebuhü fe ehazehüm azabü yevmiz zulleh innehu kane azabe yevmin azıym) |
26-Şuara Suresi
189.Ayet Mekke 19 374 |
Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi. | Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi | Böylece Şuayb’ı tekzib ettiler de, (güneşin bunaltıcı sıcaklığından gölgelenmek için bulutun altında sığındıkları zaman, yakılıb mahvedildikleri) o gölge gününün azabı kendilerini yakalayıverdi. Gerçekten o büyük bir günün azabı idi. | Buna rağmen onu yalanladılar. O sebeple gölge (yapan bulutun ortaya çıktığı) günün azabı onları yakalayıverdi. Şüphesiz ki bu büyük bir günün azabı idi. | Hulâsa: Onu tekzîb etdiler de kendilerini o gölge gününün azâbı yakalayıverdi. Hakıykat bu, o günün büyük azâbı idi. | Derken onu yalanladılar da karanlık günün azâbı helâk etti onları; şüphe yok ki bu, o günün pek büyük bir azâbıydı. |
26-Şuara Suresi
190.Ayet Mekke 19 374 |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
-190
(İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın) |
26-Şuara Suresi
190.Ayet Mekke 19 374 |
Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. | Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı | Doğrusu bunda, (onlara yaptığımız bu helâk işinde), kendilerinden sonra gelenler için büyük bir ibret var, öyle iken çoğu mümin olmadı. | Bunda elbette bir öğüt ve ibret vardır. Zaten onların çoğu mü´min değildi. | Şübhesiz bunda mutlak bir âyet vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir. | Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz. |
26-Şuara Suresi
191.Ayet Mekke 19 374 |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
-191
(Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym) |
26-Şuara Suresi
191.Ayet Mekke 19 374 |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. | Ve şüphesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm | Gerçekte senin Rabbin, muhakkak ki o, Azîz’dir= kâfirlerden intikam alıcıdır, Rahim’dir= müminlere çok merhametlidir. | Şüphesiz ki, Rabbın çok üstündür, çok güçlüdür, çok merhamet sahibidir. | Hakıykat, senin Rabbin mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O. | Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahîmdir. |
26-Şuara Suresi
192.Ayet Mekke 19 374 |
وَإِنَّهُ لَتَنْزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
-192
(Ve innehu le tenzılü rabbil alemın) |
26-Şuara Suresi
192.Ayet Mekke 19 374 |
Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir. | Ve hakıkat bu (kur´an) rabbül´âlemînin şübhesiz bir tenzilidir | Bu Kur’ân, muhakkak ve elbette âlemlerin Rabbi katından indirilmedir. | Gerçekten bu Kur´ân, âlemlerin Rabbından indirilmedir. | O (Kur´an) muhakkak ve muhakkak aalemlerin Rabbi (canibinden) indirilmedir. | Ve hiç şüphe yok ki Kur´ân, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. |
26-Şuara Suresi
193.Ayet Mekke 19 374 |
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
-193
(Nezele bihir ruhul emın) |
26-Şuara Suresi
193.Ayet Mekke 19 374 |
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. | Onu Ruhı emîn indirdi | Onu Cebraîl Rûhu’l-Emîn indirdi, | (193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. | (193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma´nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. | Rûh-ül-Emîn indirmiştir onu. |
26-Şuara Suresi
194.Ayet Mekke 19 374 |
عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِرِينَ
-194
(Ala kalbike li tekune minel münzirın) |
26-Şuara Suresi
194.Ayet Mekke 19 374 |
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. | Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın | Korkutuculardan olasın diye, kalbine (indirdi)... | (193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. | (193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma´nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. | Senin gönlüne, korkutanlardan olasın diye. |
26-Şuara Suresi
195.Ayet Mekke 19 374 |
بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُبِينٍ
-195
(Bi lisanin arabiyyim mübın) |
26-Şuara Suresi
195.Ayet Mekke 19 374 |
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. | Açık parlak bir Arabi lisan ile | Açık bir Arab dili ile... | (193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. | (193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma´nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. | Apaçık Arapçayla. |
26-Şuara Suresi
196.Ayet Mekke 19 374 |
وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ
-196
(Ve innehu lefı zübüril evvelın) |
26-Şuara Suresi
196.Ayet Mekke 19 374 |
Şüphesiz bu (Kur’an’ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı. | Hem o şübhesiz evvelkilerin kitablarında da var | Gerçekten o, (Kur’an’ın nâzil olacağına dair vasıf) daha evvelki kitablarda da vardır. | Hem o, öncekilere (indirilen semavî) kitaplarda da (bazı özellikleriyle) vardır. | Şübhe yok ki o (Kur´an) daha evvelkilerin kitablarında da vardır. | Ve şüphe yok ki o hükümler, elbette önceki kitaplarda da var. |
26-Şuara Suresi
197.Ayet Mekke 19 374 |
أَوَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ آيَةً أَنْ يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ
-197
(E ve lem yekül lehüm ayeten ey ya´lemehu ulemaü benı israıl) |
26-Şuara Suresi
197.Ayet Mekke 19 374 |
İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir? | Onu Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi | İsrailoğulları âlimlerin, kitâblarında Kur’an’ın vasfını bilmesi de, o kâfirlere bir delil değil mi? (Bundan da Kur’an’ın sıhhatini anlamıyorlar mı?...) | Onu İsrail oğulları´ndan olan ilim adamlarının bilmesi onlar için (gerçeği yansıtan) bir belge ve kanıt değil midir? | İsrâîl oğulları bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir âyet (bir delîl) değil miydi? | Onu, İsrâiloğullarının bilginlerinin bilmesi de bir delil değil miydi onlara? |
26-Şuara Suresi
198.Ayet Mekke 19 374 |
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَىٰ بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ
-198
(Ve lev nezzelnahü ala ba´dıl a´cemın) |
26-Şuara Suresi
198.Ayet Mekke 19 374 |
(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı. | Eğer onu Arabca bilmiyenlerin birine indirseydik de | Eğer onu Arabca bilmiyenlerden birine indirseydik de, | (198-199) Eğer Kur´ân´ı Arap olmayanlardan birine indirseydik, o da onlara bunu okusaydı, yine de ona inanacak değillerdi. | Biz onu Arabca bilmeyenlerden birine indirseydik de, | Kur´ân´ı Arap olmayanlardan, Arapça bilmeyenlerden birisine indirseydik de. |
26-Şuara Suresi
199.Ayet Mekke 19 374 |
فَقَرَأَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ
-199
(Fe karaehu aleyhim ma kanu bihı mü´minın) |
26-Şuara Suresi
199.Ayet Mekke 19 374 |
(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı. | o kendilerine kıraet etse idi yine iyman etmiyeceklerdi | Onu Kureyş kâfirleri üzerine okusaydı, yine iman etmiyeceklerdi. | (198-199) Eğer Kur´ân´ı Arap olmayanlardan birine indirseydik, o da onlara bunu okusaydı, yine de ona inanacak değillerdi. | onlara karşı bunu okusaydı yîne buna îman edici kimseler değillerdi onlar. | Onlara okusaydı gene inanmazlardı. |
26-Şuara Suresi
200.Ayet Mekke 19 374 |
كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
-200
(Kezalike seleknahü fı kulubil mücrimın) |
26-Şuara Suresi
200.Ayet Mekke 19 374 |
İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk. | Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur. | Biz, o küfrü mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuz ki, | (200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar. | Biz (küfrü) o günahkârların kalbine Öyle bir sokduk ki, | Biz, böylece Kur´ân´ı, mücrimlerin gönüllerine kadar işlettik. |
26-Şuara Suresi
201.Ayet Mekke 19 374 |
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
-201
(La yü´minune bihı hatta yeravül azabel elım) |
26-Şuara Suresi
201.Ayet Mekke 19 374 |
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar. | İyman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar | O acıklı azabı görecekleri ana kadar, bu Kur’ân’a iman etmezler. | (200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar. | o pek çetin azâbı görecekleri (âna) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur´ana) inanmazlar. | Fakat elemli azâbı görmedikçe inanmazlar ona. |
26-Şuara Suresi
202.Ayet Mekke 19 374 |
فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
-202
(Fe ye´tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş´urun) |
26-Şuara Suresi
202.Ayet Mekke 19 374 |
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar. | Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken | İşte, bu azab, hiç farkında değillerken, ansızın kendilerine gelecektir. | Bu azâb, farkına varmadıkları bir halde ansızın kendilerine gelir de, | İşte bu (azab) onlara, kendileri de farkında olmayarak, ansızın gelecekdir. | Ansızın gelip çatar onlara ve onlar anlamazlar bile. |
26-Şuara Suresi
203.Ayet Mekke 19 374 |
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَ
-203
(Fe yekul hel nahnü münzarun) |
26-Şuara Suresi
203.Ayet Mekke 19 374 |
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar. | Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi? | “Bize bir mühlet verilir mi?” diyecekler. | Acaba bize mühlet verilmez mi ? derler. | (Gelecekdir de «Acaba) bize bir mühlet verilir mî?» diyeceklerdir. | Derler ki: Bize mühlet verilir mi acaba? |
26-Şuara Suresi
204.Ayet Mekke 19 374 |
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
-204
(E fe bi azabina yesta´cilun) |
26-Şuara Suresi
204.Ayet Mekke 19 374 |
Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar? | Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı? | Şimdi onlar azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar? | Onlar azabımızı mı acele istiyorlar ? | Onlar haalâ azabımızı çabuklatdırmak mı istiyorlar? | Hâlâ azâbımızın çabucak gelmesini mi isterler? |
26-Şuara Suresi
205.Ayet Mekke 19 374 |
أَفَرَأَيْتَ إِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ
-205
(E feraeyte im metta´nahüm sinın) |
26-Şuara Suresi
205.Ayet Mekke 19 374 |
Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak, | Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek | Gördün ya, artık onları senelerce zevklendirsek, | (205-206) Söylesen ya, eğer biz onları yıllarca (bolluk ve refah içinde) yararlandırıp geçindirsek, sonra da va´dolundukları (günün azabı) onlara geliverse, | (205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? | Diyelim ki yıllarca onları yaşattık, geçindirdik de. |
26-Şuara Suresi
206.Ayet Mekke 19 374 |
ثُمَّ جَاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَ
-206
(Sümme caehüm ma kun yuadun) |
26-Şuara Suresi
206.Ayet Mekke 19 374 |
Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?) | Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa | Sonra kendilerine verilen azab vaadi gelip çatarsa, | (205-206) Söylesen ya, eğer biz onları yıllarca (bolluk ve refah içinde) yararlandırıp geçindirsek, sonra da va´dolundukları (günün azabı) onlara geliverse, | (205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? | Sonra onlara vaadedilen azap geldi. |
26-Şuara Suresi
207.Ayet Mekke 19 375 |
مَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَ
-207
(Ma ağna anhüm ma kanu yümetteun) |
26-Şuara Suresi
207.Ayet Mekke 19 375 |
(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı. | O yaşatıldıkları zevkın kendilerine hiç faidesi olmıyacaktır | O yaşadıkları zevkin kendilerine hiç faydası olmıyacaktır. | O yararlandırılıp geçindirildikleri bolluk ve refahın kendilerine bir faydası olur mu ? | (205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? | O yaşayıp geçinmeleri, onları herhangi bir sûretle kurtarabilir mi ki? |
26-Şuara Suresi
208.Ayet Mekke 19 375 |
وَمَا أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَ
-208
(Ve ma ehlekna min karyetin illa leha münzirun) |
26-Şuara Suresi
208.Ayet Mekke 19 375 |
Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik. | Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur | Biz hangi memleket halkını helâk ettikse, muhakkak o memleket halkını korkutucu peygamberler olmuştur. | Hiçbir kasaba (halkını), kendilerine uyarıcılar göndermedikçe yok etmiş değiliz. | (208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz. | Ve hiçbir şehri helâk etmedik ki oraya, korkutucu peygamberler göndermeyelim de. |
26-Şuara Suresi
209.Ayet Mekke 19 375 |
ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ
-209
(Zikra ve ma künna zalimın) |
26-Şuara Suresi
209.Ayet Mekke 19 375 |
Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz. | İhtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değilizdir | (Onlara) öğüd verilmiştir. Biz (onları helâk etmekle) zulmetmiş değilizdir. | Öğüt ve hatırlatmada bulunulmuştur ; ve biz onlara zulmediciler olmadık. | (208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz. | Öğüt vermesinler ve biz zulmetmeyiz hiç. |
26-Şuara Suresi
210.Ayet Mekke 19 375 |
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ
-210
(Ve ma tenezzelet bihiş şeyatıyn) |
26-Şuara Suresi
210.Ayet Mekke 19 375 |
O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir. | Ve bunu Şeytanlar indirmedi | Kur’an’ı (müşriklerin zannettiği gibi), şeytanlar indirmedi. | Kur´ân´ı (hiçbir zaman) şeytanlar indirmemiştir. | Onu (Kur´ânı) şeytanlar indirmedi. | Ve onu Şeytanlar indirmedi. |
26-Şuara Suresi
211.Ayet Mekke 19 375 |
وَمَا يَنْبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ
-211
(Ve ma yembeğıy lehüm ve ma yestetıy´un) |
26-Şuara Suresi
211.Ayet Mekke 19 375 |
Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez. | Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez? | Kur’an’ı indirmek, onlara uygun düşmez; hem de buna güçleri yetmez. | Hem bu, onlara göre uygun ve lâyık da değildir; hem güçleri de yetmez. | Bu, onlara hem yakışmaz, hem onlar (buna esasen) güc yetiremezler. | Ve bu, onlara yakışmadığı gibi buna güçleri de yetmez. |
26-Şuara Suresi
212.Ayet Mekke 19 375 |
إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
-212
(İnnehüm anis sem´ı le ma´zulun) |
26-Şuara Suresi
212.Ayet Mekke 19 375 |
Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır. | Onlar işitmekten sureti kat´ıyyede azledilmişlerdir | Şeytanlar, vahyi işitmekten kesin olarak menedilmişlerdir. | Onlar (inen vahyi) dinlemekten kesinlikle uzak tutulmuşlardır. | Şübhe yok ki onlar (meleklerin sözünü) işitmekden kat´î surerde azledilmişlerdir. | Şüphe yok ki onlar, vahyi duymaktan uzaklaştırılmışlardır. |
26-Şuara Suresi
213.Ayet Mekke 19 375 |
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ
-213
(Fe la ted´u meallahi ilahen ahara fe tekune minel müazzebın) |
26-Şuara Suresi
213.Ayet Mekke 19 375 |
Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun! | Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o ta´zib edileceklerden olmıyasın | O halde, sakın Allah ile beraber, diğer bir ilâha ibadet etme; azaba uğratılanlardan olursun. | Artık sen, Allah ile beraber başka bir tanrıya duâ edip kullukta bulunma, sonra azaba uğratılanlardan olursun. | Sakın Allah ile beraber diğer bir Tanrı daha çağırma. (Sonra) azâblandırılanlardan olursun. | Sakın Allah´la berâber bir başka mâbûdu çağırma, yoksa azâba uğratılanlardan olursun. |
26-Şuara Suresi
214.Ayet Mekke 19 375 |
وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ
-214
(Ve enzir aşiratekel akrabın) |
26-Şuara Suresi
214.Ayet Mekke 19 375 |
(Önce) en yakın akrabanı uyar. | Hem en yakın hısımlarını inzar et | Önce en yakın soydaşlarını (Allah’ın dinine dâvet ederek, kendilerine öğüd ver de cehennem azabı ile) korkut. | En yakın hısımlarını (bulundukları yolun eğri olduğu hakkında) uyar. | Sen (ilkin) en yakın hısımlarını inzâr et. | Ve en yakın hısımlarını korkut. |
26-Şuara Suresi
215.Ayet Mekke 19 375 |
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
-215
(Vahfıd cenahake li menit tebeake minel mü´minın) |
26-Şuara Suresi
215.Ayet Mekke 19 375 |
Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir. | Ve sana ittiba´ eden mü´minlere kanadını indir | Sana tabi olan müminlere kanadını indir (tevazu yap). | Mü´minlerden sana uyanlara (tevazu, hoşgörü, rahmet ve şefkat) kanadını (yerlere kadar) indir. | Mü´minlerden sana tâbi´ olanlara kanadını indir. | İnananlardan sana uyanlara karşı kanadını indir, mütevâzi ol. |
26-Şuara Suresi
216.Ayet Mekke 19 375 |
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ
-216
(Fe in asavke fe kul innı berıüm mimma ta´melun) |
26-Şuara Suresi
216.Ayet Mekke 19 375 |
Eğer sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım” de. | Bunun üzerine sana ısyan ederlerse ben sizin amellerinizden beriyim de! | (Buna rağmen) sana isyan ve muhalefet ederlerse de ki: “- Ben sizin yaptıklarınızdan beriyim,” | Bununla beraber (hısımlarından) sana karşı gelip başkaldırırlarsa, de ki: «Şüphesiz ben sizin işleyegeldiğiniz (inkâr, azgınlık ve sapıklık)dan beriyim.» | Bunun üzerine eğer sana isyan ederlerse de ki: «Ben sizin yapageldiklerinizden hakikaten uzağım». | Sana isyân ederlerse de de ki: Şüphe yok ki ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım. |
26-Şuara Suresi
217.Ayet Mekke 19 375 |
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
-217
(Ve tevekkel alel azızir rahıym) |
26-Şuara Suresi
217.Ayet Mekke 19 375 |
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. | Ve o, azîz rahime mütevekkil ol | Ve o Azîz Rahim’e tevekkül et (her şeye üstün, müminlere çok merhametli olan Allah’a güven). | O yegâne güçlü, çok üstün, çok merhametli olan (Allah)´a güvenip dayan. | Sen O mutlak gaalib, O çok esirgeyici (Allaha) güvenib dayan. | Ve dayan üstün ve rahîm mâbûda. |
26-Şuara Suresi
218.Ayet Mekke 19 375 |
الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ
-218
(Ellezı yerake hıyne tekum) |
26-Şuara Suresi
218.Ayet Mekke 19 375 |
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. | O ki görüyor kıyam ettiğin vakıt seni | O Allah’dır ki, namaza kalktığın zaman seni görüyor, | (218-219) O Allah ki, seni ayakta durduğun halde de, secde edenler arasında dolaştığın durumda da görüyor. | (218-219) (Öyle mutlak gaalib, öyle çok esirgeyici) ki O, (namaza) kıyam etdiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (dâima) görendir. | Öylesine mâbut ki namaza kalktığın zaman da seni görür. |
26-Şuara Suresi
219.Ayet Mekke 19 375 |
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ
-219
(Ve tekallübeke fis sacidın) |
26-Şuara Suresi
219.Ayet Mekke 19 375 |
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. | Ve secdekârlar içinde dolaşmanı | Secde edenler (namaz kılanlar) içinde dolaşmanı da... | (218-219) O Allah ki, seni ayakta durduğun halde de, secde edenler arasında dolaştığın durumda da görüyor. | (218-219) (Öyle mutlak gaalib, öyle çok esirgeyici) ki O, (namaza) kıyam etdiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (dâima) görendir. | Ve secde edenler arasında secde edişini de görür. |
26-Şuara Suresi
220.Ayet Mekke 19 375 |
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
-220
(İnnehu hüves semıul alım) |
26-Şuara Suresi
220.Ayet Mekke 19 375 |
Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. | Çünkü o öyle semi öyle alîmdir | Çünkü her şeyi künhü ile işitib bilen O’dur. | Çünkü gerçekten Allah işitendir, bilendir. | Çünkü hakkıyle işiden, hakkıyle bilen bizzat Odur. | Şüphe yok ki o, her şeyi duyar, bilir. |
26-Şuara Suresi
221.Ayet Mekke 19 375 |
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ
-221
(Hel ünebbiüküm ala men tenezzelüş şeyatıyn) |
26-Şuara Suresi
221.Ayet Mekke 19 375 |
Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? | Haber vereyim mi size Şeytanlar kimin üzerine inerler? | Ey müşrikler, size haber vereyim mi, şeytanlar kimin üzerine inerler? | Size şeytanların kimler üzerine inip durduğunu haber vereyim mi ? | (Ey müşrikler) şeytanların kimlerin üzerine indiğini size haber vereyim mi ben? | Haber vereyim mi size, kime iner Şeytanlar? |
26-Şuara Suresi
222.Ayet Mekke 19 375 |
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
-222
(Tenezzelü ala külli effakin esım) |
26-Şuara Suresi
222.Ayet Mekke 19 375 |
Onlar, her günahkâr yalancıya inerler. | Vebal yüklenici her bir sahtekâr üzerine inerler | Onlar, her düzenbaz günahkârın (kâhinlerle sahte peygamberlerin) üzerine inerler. | Her günahkâr iftiracı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. | Onlar her günahkâr yalancının tepesine iner (ler). | Onlar, bütün yalancı ve suçlulara inerler. |
26-Şuara Suresi
223.Ayet Mekke 19 375 |
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
-223
(Yülkunes sem´a ve ekseruhüm kazibun) |
26-Şuara Suresi
223.Ayet Mekke 19 375 |
Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır. | Onlar kulak verirler ve ekseri yalan söylerler | O düzenbazlardır ki, şeytanlara kulak verirler ve çoğu yalan söylerler (şeytanların telkinatını kendi bilgilerine katarlar). | Bunlardır (şeytanların iftira ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır. | Onlar dır ki (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar. | Ve onlar da Şeytanlara kulak verirler ve Şeytanların çoğuysa yalancıdır. |
26-Şuara Suresi
224.Ayet Medine 19 375 |
وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ
-224
(Veş şüaraü yettebiuhümül ğavun) |
26-Şuara Suresi
224.Ayet Medine 19 375 |
Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. | Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer | (Peygamberi hicveden kâfir ve İslâm dışı) şairler ise, onlara sapık kimseler uyarlar. | (Sapık hayalci) şâirlere ise, ancak yozmuş azgınlar uyarlar. | Şâirler (e gelince), onlara da sapıklar uyarlar. | Ve şâirlere de akılsızlar ve ziyankârlar uyar. |
26-Şuara Suresi
225.Ayet Medine 19 375 |
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ
-225
(E lem tera ennehüm fı külli vadiy yehımun) |
26-Şuara Suresi
225.Ayet Medine 19 375 |
(225-226) Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler. | Görmez misin bunlar her vâdide hayran olurlar | Görmez misin o şairler, her yöne meyleder ve boş şeylere dalarlar. | Baksana, onlar her vadide avare-şaşkın dolaşırlar. | (225-226) Onların her vâdîde hakıykaten ifrata (mübalağaya) düşegeldiklerini ve hakıykaten yapmayacakları şeyleri söyler (insanlar) olduklarını görmedin mi? | Görmez misin ki hiç şüphe yok, onlar, her vâdide sersemce dolaşıp dururlar. |
26-Şuara Suresi
226.Ayet Medine 19 375 |
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
-226
(Ve ennehüm yekulune ma la yef´alun) |
26-Şuara Suresi
226.Ayet Medine 19 375 |
(225-226) Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler. | hem de onlar yapmıyacakları şeyleri söylerler | Gerçekten onlar, şiirlerinde, yapmıyacakları şeyleri söylerler. | Ve yapmadıklarını söyleyip dururlar. | (225-226) Onların her vâdîde hakıykaten ifrata (mübalağaya) düşegeldiklerini ve hakıykaten yapmayacakları şeyleri söyler (insanlar) olduklarını görmedin mi? | Ve hiç şüphe yok ki onlar, yapmadıkları şeyleri söylerler. |
26-Şuara Suresi
227.Ayet Medine 19 375 |
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا ۗ وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ
-227
(İllellezıne amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesırav ventesaru mim ba´di ma zulimu ve seya´lemüllezıne zalemu eyye münkalebiy yenkalibun) |
26-Şuara Suresi
227.Ayet Medine 19 375 |
Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir. | Ancak iyman edip iyi ameller işliyenler ve Allahı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar | Ancak iman edib salih amel işliyenler, Allah’ı çok ananlar, kendilerine zulmedildikten sonra (Peygambere hiciv yapan kâfirleri reddederek) öclerini alanlar müstesnadır. O zulmedenler, yakında hangi dönüş yerine döneceklerini bilecelerdir. | Ancak imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlar, Allah´ı çokça ananlar ve zulme uğradıktan sonra kendilerini savunup (gerektiğinde) karşı koyanlar müstesna.. O zulmedenler, yakında nasıl bir inkılâba uğrayacaklarını, nerede dönüp kalacaklarını bileceklerdir. | Ancak îman edib de iyi iyi amel (ve hareket) de bulunanlar, Allâhı çok zikredenler ve zulme uğratıldıklarından sonra öçlerini alanlar böyle değildir. O zulmedenler yakında hangi inkılâb ile sarsılacaklarını bileceklerdir. | Ancak inananlar ve iyi işlerde bulunanlar ve Allah´ı çok ananlar ve zulme uğradıktan sonra yardıma mazhar olanlar müstesnâ. Ve zulmedenler, yakında bileceklerdir halleri neye varacak ve nereye varıp gidecekler. |