KUR'AN-I KERİM 53-Necm Suresideki 62 Ayeti Kerime ve Mealleri | بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ |
SURE AYET CÜZÜ SAYFA |
ARAPÇA OKUNUŞU |
SURE AYET CÜZÜ SAYFA |
DİYANET VAKFI | ELMALILI | ALI FIKRI YAVUZ | CELAL YILDIRIM | HASAN BASRI CANTAY | ABDULBAKİ GOLPINARLI |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|
53-Necm Suresi
1.Ayet Mekke 27 525 |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
-1
(Ven necmi iza heva) |
53-Necm Suresi
1.Ayet Mekke 27 525 |
(1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. | O necme kasem ederim indiği dem ki | Yıldıza (Süreyya’ya) battığı zaman kasem olsun ki, | Battığı zaman yıldıza and olsun ki, | Batdığı dem yıldıza and olsun ki, | Andolsun yıldıza, inerken. |
53-Necm Suresi
2.Ayet Mekke 27 525 |
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
-2
(Ma dalle sahıbukum ve ma ğava) |
53-Necm Suresi
2.Ayet Mekke 27 525 |
(1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. | Şaşırmadı sahibiniz azıtmadı da | Sapmadı doğru yoldan arkadaşınız (Hz. Peygamber), azıtmadı da; (haberiniz olsun, ey Kureyş halkı!) | Arkadaşınız (Muhammed) ne sapıttı, ne de azıttı. | saahibiniz (doğru yoldan) sapmadı. Baatıla da inanmadı. | Arkadaşınız, gerçekten ne saptı, ne ayrıldı. |
53-Necm Suresi
3.Ayet Mekke 27 525 |
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ
-3
(Ve ma yentıku anil heva) |
53-Necm Suresi
3.Ayet Mekke 27 525 |
O, nefis arzusu ile konuşmaz. | Ve hevadan söylemiyor | O hevadan (kendi nefsinden) söylemiyor. | O, kendi hevesine de uyarak söz söylemez. | Kendi (re´y-ü) hevâsından söylemez o. | Ve kendi dileğiyle söz de söylemedi. |
53-Necm Suresi
4.Ayet Mekke 27 525 |
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ
-4
(İn huve illa vahyuy yuha) |
53-Necm Suresi
4.Ayet Mekke 27 525 |
(Size okuduğu) Kur´an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir. | O sade bir vahiydir ancak vahyolunur | Kur’an sade bir vahiydir, ancak vahy olunur. | O, ancak kendisine vahyolunan bir vahiydir. | O, kendisine (Allahdan) ilkaa edilegelen bir vahyden başkası değildir. | Sözü, ancak vahyedilen şeyden ibaret. |
53-Necm Suresi
5.Ayet Mekke 27 525 |
عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ
-5
(Allemehu şedidul kuva) |
53-Necm Suresi
5.Ayet Mekke 27 525 |
(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. | Ta´lim etti ona kuvveleri şiddetli | O’na, kuvvetleri pek çok olan (Cebrâil) öğretti. | (5-6-7) Onu O´na, çok çetin güce sahip olan Melek (Cebrail) öğretti ki, o güzel bir görünümdedir ve en yüksek ufukta iken doğruldu. | Onu müdhiş kuvvetlere mâlik olan öğretdi. | Ona öğretti kuvvetleri çok çetin. |
53-Necm Suresi
6.Ayet Mekke 27 525 |
ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ
-6
(Zu mirrah festeva) |
53-Necm Suresi
6.Ayet Mekke 27 525 |
(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. | Bir kuvvet sahibi, hemen duruklandı | Öyle ki, görünüşü güzel olub hemen hakiki şekli üzere doğruldu; | (5-6-7) Onu O´na, çok çetin güce sahip olan Melek (Cebrail) öğretti ki, o güzel bir görünümdedir ve en yüksek ufukta iken doğruldu. | (Ki o) akıl ve re´yinde kâmil (bir melek) dir. Hemen (kendi suretine girib) doğruldu. | Kuvvetli biri; sonra doğruldu. |
53-Necm Suresi
7.Ayet Mekke 27 525 |
وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ
-7
(Ve huve bil ufukıl a´la) |
53-Necm Suresi
7.Ayet Mekke 27 525 |
(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. | Ve o en yüksek ufukta idi | Ve o (Cebrâil) yüksek ufukta idi. | (5-6-7) Onu O´na, çok çetin güce sahip olan Melek (Cebrail) öğretti ki, o güzel bir görünümdedir ve en yüksek ufukta iken doğruldu. | O, en yüksek ufukda idi. | Ve o, en yüce tanyerindeydi. |
53-Necm Suresi
8.Ayet Mekke 27 525 |
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
-8
(Summe dena fe tedella) |
53-Necm Suresi
8.Ayet Mekke 27 525 |
Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu. | Sonra yaklaştı da tedellî etti | Sonra (Cebrâil, Hz. Peygambere) yaklaştı da sarktı. | Sonra yaklaştı ve sarktıkça sarktı. | Sonra (Cebrail, ona) yaklaşdı. Derken sarkdı. | Sonra yaklaştı, yakınlaştı. |
53-Necm Suresi
9.Ayet Mekke 27 525 |
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
-9
(Fe kane kabe kavseyni ev edna) |
53-Necm Suresi
9.Ayet Mekke 27 525 |
(Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu. | «kabe kavseyni ev edna» oldu da | (Böylece Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahud daha az oldu. | O kadar ki (aralarında) iki yay boyu veya daha az bir mesafe kaldı. | (Bu suretle o, peygamberlere) iki yay kadar, yahud daha yakın oldu da, | İki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın. |
53-Necm Suresi
10.Ayet Mekke 27 525 |
فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ
-10
(Fe evha ila abdihi ma evha) |
53-Necm Suresi
10.Ayet Mekke 27 525 |
Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. | Verdi kuluna verdiği vahyi | (Cebrâil) vahy etti Allah’ın kuluna vahy ettiğini!... | Kuluna vahyettiğini etti. | (Allahın) kuluna vahy etdiği neyse onu vahyetdi. | Derken kuluna vahyetti, ne vahyettiyse. |
53-Necm Suresi
11.Ayet Mekke 27 525 |
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ
-11
(Ma kezebel fuadu ma raa) |
53-Necm Suresi
11.Ayet Mekke 27 525 |
Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı. | Gözün gördüğünü kalb tekzib etmedi | (Hz. Peygamber, mi’raçta gözü ile) gördüğünü, kalbi tekzib etmedi. | Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı. | Onun gördüğünü kalb (i) yalana çıkarmadı. | Gönlü, gördüğünü yalanlamadı. |
53-Necm Suresi
12.Ayet Mekke 27 525 |
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
-12
(Efe tumarunehu ala ma yera) |
53-Necm Suresi
12.Ayet Mekke 27 525 |
(Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz? | Şimdi siz ona o görüşüne karşı mücadele mi ediyorsunuz? | Şimdi siz Peygamberin o görüşüne karşı, onunla mücadele mi ediyorsunuz? | O´nu gördüğü, (görüp görmediği) hakkında kendisiyle hâlâ tartışmak mı istiyorsunuz ? | Şimdi siz onun bu görüşüne karşı da kendisiyle mücâdele mi edeceksiniz? | Hâlâ münakaşa mı edersiniz gördüğü şeyleri? |
53-Necm Suresi
13.Ayet Mekke 27 525 |
وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
-13
(Ve le kad raahu nezleten uhra) |
53-Necm Suresi
13.Ayet Mekke 27 525 |
Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü. | Kasem olsun ki o onu bir daha da inişinde gördü | Yemin olsun ki, o (Cebrâil’i hakîki suretinde) bir daha da (mi’raçtan) inerken gördü: | (13-14) And olsun ki, O´nun bir başka inişini Sidretü´i-müntehâ´nın yanında görmüştü. | (13-14) Andolsun ki onu diğer bir defa da Sidre-tül müntehânın yanında gördü o, | Ve andolsun ki onu, inerken bir kere daha gördü. |
53-Necm Suresi
14.Ayet Mekke 27 525 |
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَىٰ
-14
(Inde sidratil munteha) |
53-Necm Suresi
14.Ayet Mekke 27 525 |
Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında. | Sidre-i münteha´nın yanında | Sidretü’l-Münteha’nın (yedinci göğün) yanında... | (13-14) And olsun ki, O´nun bir başka inişini Sidretü´i-müntehâ´nın yanında görmüştü. | (13-14) Andolsun ki onu diğer bir defa da Sidre-tül müntehânın yanında gördü o, | En son sidrenin yanında. |
53-Necm Suresi
15.Ayet Mekke 27 525 |
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ
-15
(Indeha cennetul me´va) |
53-Necm Suresi
15.Ayet Mekke 27 525 |
Me’vâ cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır. | Ki Cennetü´l-me´vâ onun yanında | (Takva sahiblerinin barınağı olan) Me’va Cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır. | Me´vâ Cennet´i onun yanındadır. | ki Cennet-ül me´vâ onun yanındadır. | Mev´â cenneti de yanındaydı. |
53-Necm Suresi
16.Ayet Mekke 27 525 |
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
-16
(İz yağşes sidrate ma yağşa) |
53-Necm Suresi
16.Ayet Mekke 27 525 |
O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. | O dem ki o Sidreyi bürüyen bürüyordu | O dem ki, Sidre’yi bürüyen bürüyordu, (çepçevre meleklerle kaplanmıştı)... | Sidre´yi bürüyenler buruyordu o demde. | O (gördüğü) zaman Sidreyi bürüyordu onu bürümekde olan. | Sidreyi, o sırada neler bürümüş, kaplamıştı, neler. |
53-Necm Suresi
17.Ayet Mekke 27 525 |
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
-17
(Ma zağal besaru ve ma tağa) |
53-Necm Suresi
17.Ayet Mekke 27 525 |
Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. | Göz, ne şaştı ne aştı | (Hz. Peygamber Aleyhisselâm gördüğü ahvali tam gördü de) göz ne kaydı, ne de aştı. | Göz, ne kaydı, ne de şaştı. | (Peygamberin) göz (ü, gördüğünden) ağmadı, (onu) aşmadı da. | Gözü, ne kaydı, ne haddini aştı. |
53-Necm Suresi
18.Ayet Mekke 27 525 |
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ
-18
(Le kad raa min ayati rabbihil kubra) |
53-Necm Suresi
18.Ayet Mekke 27 525 |
Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü. | Vallahi gördü rabbının âyâtından en büyüğünü gördü | And olsun ki, (Peygamber) Rabbinin en büyük alâmetlerinden bir kısmını gördü. | And olsun ki, O, Rabbının en büyük âyetlerini gördü. | Andolsun ki o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını görmüşdür. | Andolsun ki Rabbinin pek büyük delillerinden bir kısmını gördü. |
53-Necm Suresi
19.Ayet Mekke 27 525 |
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّىٰ
-19
(E fe raeytumul late vel uzza) |
53-Necm Suresi
19.Ayet Mekke 27 525 |
(19-20) Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz? | Siz de gördünüz değil mi Lât-ü Uzza´yı? | Bize haber verin, (putlardan tapındığınız) Lât ve Uzza’yı... | (19-20) (Siz ey putperestler !) Ne dersiniz Lât ve Uzzâ´ya, diğer üçüncüsü Menât´a ? | (19-20) (Allâhı bırakıb tapdığınız) Lât(ın), Uzzâ (nın) ve (bunların) üçüncüsü olan diğer Menât (ın her hangi birşey hakkında zerrece kudretleri var mı?) Bize haber verin. | Siz de gördünüz mü, Lât´ı ve Uzzâ´yı? |
53-Necm Suresi
20.Ayet Mekke 27 525 |
وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَىٰ
-20
(Ve menates salisetel uhra) |
53-Necm Suresi
20.Ayet Mekke 27 525 |
(19-20) Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz? | Üçüncü olarak da menat-ı uhra´yı? | Diğer üçüncüsü olan Menât’ı... (Bunların ne kudretleri var?) | (19-20) (Siz ey putperestler !) Ne dersiniz Lât ve Uzzâ´ya, diğer üçüncüsü Menât´a ? | (19-20) (Allâhı bırakıb tapdığınız) Lât(ın), Uzzâ (nın) ve (bunların) üçüncüsü olan diğer Menât (ın her hangi birşey hakkında zerrece kudretleri var mı?) Bize haber verin. | Ve üçüncü öbür putu, Menât´ı? |
53-Necm Suresi
21.Ayet Mekke 27 525 |
أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنْثَىٰ
-21
(E lekumuz zekeru ve lehul unsa) |
53-Necm Suresi
21.Ayet Mekke 27 525 |
Erkek size de, dişi O’na mı? | Size erkek ona dişi öyle mi? | (Evlâd olarak sevdiğiniz) erkek sizin de, (hoşlanmayıb diri diri gömdüğünüz) dişi O’nun mu? | Erkek sizin, dişi Allah´ın öyle mi ? | Erkek sizin de dişi Onun mu?! | Erkek evlâtlar sizin de kızlar onun mu? |
53-Necm Suresi
22.Ayet Mekke 27 525 |
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰ
-22
(Tilke izen kısmetun dıyza) |
53-Necm Suresi
22.Ayet Mekke 27 525 |
Öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır. | Bu öyle ise çok hayflı bir taksim | Öyle ise bu, çok insafsız bir taksim!... | O takdirde bu haksızca bir taksim ! | O takdîrde bu, insafsızca bir taksîm! | Bu, pek insafsızca bir pay şimdi. |
53-Necm Suresi
23.Ayet Mekke 27 525 |
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ ۚ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنْفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدَىٰ
-23
(İn hiye illa esmaun semmeytumuh entum ve abaukum ma enzelellahu biha min sultan iy yettebiune illaz zane ve ma tehvel enfus ve le kad caehum mir rabbihimul huda) |
53-Necm Suresi
23.Ayet Mekke 27 525 |
Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilâh edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler) yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir. | Onlar hiçbir şey değil sırf sizin ve babalarınızın taktığınız kuru isimler, Allah onlara öyle bir saltanat indirmedi, yalnız zanna ve nefislerin sevdasına tabi oluyorlar, halbuki rablarından kendilerine doğru yolu gösteren, geldi. | O putlar hiç bir şey değil, ancak sizin ve babalarınızın uydurduğu isimlerdir. Allah onlara (ilâh olduklarına dair) hiç bir hüccet indirmedi. O kâfirler, yalnız zanna ve nefislerin sevdasına tâbi oluyorlar. Halbuki kendilerine, Rableri katından doğru yolu gösteren (Rasûl) geldi. | Bunlar, sizin ve babalarınızın taktıkları adlardan başkası değildir. Allah, bu hususta hiçbir belge ve delîl indirmemiştir. Onlar, ancak zanna ve nefslerinin heveslendiğine uyarlar. Oysa, and olsun ki, Rablarından onlara doğru yolu gösteren gelmiştir. | Bu (putlar) sizin ve atalarınızın takdığınız adlardan başkası değildir. Allah onlara hiçbir hüccet indirmedi. Onlar, kuruntudan ve nefisler (in) in arzuu etdiği hevâ (ve heves) den başkasına tâbi´ olmuyorlar. Halbuki andolsun, kendilerine Rablerinden o hidâyet (rehberi) gelmişdir. | Bunlar, ancak sizin taktığınız, atalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değil, Allah, onlara âit kesin bir delil indirmemiştir, ancak zanna ve nefislerinin dileğine kapılmıştır onlar ve andolsun ki Rablerinden doğru yolu gösteren de gelmiştir. |
53-Necm Suresi
24.Ayet Mekke 27 525 |
أَمْ لِلْإِنْسَانِ مَا تَمَنَّىٰ
-24
(Em lil insani ma temenna) |
53-Necm Suresi
24.Ayet Mekke 27 525 |
Yoksa insan (kayıtsız şartsız), her temenni ettiği şeye sahip mi olacaktır? | Yoksa varmı insana her kurduğu hulya | Yoksa insana, her kurduğu hülya mı var? | Yoksa insana her temenni ettiği mi var ? | Yoksa insana her umduğu şey´ (e nail olma imkânı) mı var? | Yoksa insan, her umduğunu elde eder mi? |
53-Necm Suresi
25.Ayet Mekke 27 525 |
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَىٰ
-25
(Fe lillahil ahıratu ve ula) |
53-Necm Suresi
25.Ayet Mekke 27 525 |
Oysa, Ahiret de dünya da Allah’ındır. | Fakat Allahındır Âhıret ve ûlâ. | Fakat Allah’ındır ahiret ve dünya... | Âhiret de, Dünya da Allah´ındır. | İşte âhiret de, dünyâ da Allahındır. | Gerçekten de âhiret de Allah´ındır, dünyâ da. |
53-Necm Suresi
26.Ayet Mekke 27 525 |
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِنْ بَعْدِ أَنْ يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ
-26
(Ve kem mim melekin fis semavati la tuğni şefaatuhum şey´en illa mim ba´di ey ye´zenellahu li mey yeşau ve yerda) |
53-Necm Suresi
26.Ayet Mekke 27 525 |
Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar. | Göklerde nice Melâike vardır da Allah dileyip razıy olduğuna izin vermezden evvel şefaatleri hiçbir şey´e yaramaz. | Göklerde nice melekler vardır da, Allah dileyib razı olduğuna izin vermeden önce, şefaatleri hiç bir şeye yaramaz. | Göklerde nice melekler vardır ki, şefaatleri hiçbir fayda vermez ; meğer ki Allah´ın dilediğine, razı olduğuna izin verdikten sonra şefaat etmiş olsunlar.. | Göklerde nice melek vardır ki onların şefaatleri bile hiçbir şey´e yaramaz. Meğer ki (o şefaat) Allahın dileyeceği ve raazî olacağı kimseler için (ve ancak Onun) izin vermesinden sonra ola. | Ve göklerde nice melekler vardır ki Allah, dilediğine ve râzı olduğuna şefâat etmeleri için izin vermedikçe şefâatleri, hiçbir şeye yaramaz. |
53-Necm Suresi
27.Ayet Mekke 27 526 |
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنْثَىٰ
-27
(İnnellezine la yu´minune bil ahırati le yusemmunel melaiket tesmiyetel unsa) |
53-Necm Suresi
27.Ayet Mekke 27 526 |
Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar. | Evet Âhırete iymanı olmıyanlar Melâikeye dişi adı takıp duruyorlar | Doğrusu ahirete iman etmiyenler, meleklere dişi ismi takıb duruyorlar. (Melekler, Allah’ın kızlarıdır diyorlar). | Şüphesiz, Âhiret´e inanmayanlar, melekleri dişi diye adlandırırlar. | Hakıykat, âhirete îman etmez olanlar, meleklere alabildiğine dişi adı takarlar. | Şüphe yok ki âhirete inanmayanlar, meleklere dişi adları takıp duruyorlar. |
53-Necm Suresi
28.Ayet Mekke 27 526 |
وَمَا لَهُمْ بِهِ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ ۖ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا
-28
(Ve ma lehum bihi mim ılm iy yettebiune illez zann ve innez zanne la yuğni minel hakkı şey´a) |
53-Necm Suresi
28.Ayet Mekke 27 526 |
Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez. | Maamafih ona dair bir bilgileri olduğundan değil sırf zanne tabi´ oluyorlar, halbuki zann haktan hiçbir şey´i muğnî olmaz. | Halbuki buna dair bir bilgileri yok; ancak zanna tâbi oluyorlar. Zan ise, hak olan ilmin yerini tutmaz. | Onların bu hususta hiçbir bilgisi yoktur; sadece öyle sanırlar da uyup giderler. Zann ise haktan yana hiçbir şey ifâde etmez. | Halbuki onların buna dâir de bilgisi yokdur. Onlar kuruntudan başkasına tâbi´ olmazlar. Kuruntu ise, şübhesiz, hakdan hiç birşey´i ifâde etmez. | Onların, bu hususta hiçbir bilgisi yok, ancak zanna kapılıyorlar ve şüphe yok ki zan, gerçeğe karşı hiçbir şeye yaramaz. |
53-Necm Suresi
29.Ayet Mekke 27 526 |
فَأَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلَّىٰ عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
-29
(Fe a´rıd am men tevella an zikrina ve lem yurid illel hayated dunya) |
53-Necm Suresi
29.Ayet Mekke 27 526 |
Öyle ise bizim zikrimizden (Kur’an’dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir. | O halde bakma sen o bizim zikrimizden yüz çevirip te Dünya hayattan ötesini istemiyen kimselere | Onun için (Ey Rasûlüm), sen, o bizim Kur’anımızdan yüz çevirib de yalnız dünya hayatını istiyen kimselere bakma. | O halde bizi anmaktan yüzçevirenden ve ancak Dünya hayatını arzu edip durandan sen de yüzçevir. | Onun için sen (Habîbim) bizim zikrimize arka çeviren, dünyâ hayâtından başkasını arzuu etmeyen kimselerden yüz çevir. | Artık yüz çevir, bizi anmadan yüz çevirenden ve ancak dünyâ yaşayışını isteyenden. |
53-Necm Suresi
30.Ayet Mekke 27 526 |
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ
-30
(Zalike mebleğuhum minel ılm inne rabbeke huve a´lemu bi men alle an sebilihi ve huve a´lemu bi menihteda) |
53-Necm Suresi
30.Ayet Mekke 27 526 |
İşte onların ilimden ulaşabildikleri nokta! Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir. | İşte odur onların ılimden irebildikleri gaye, şübhesiz ki rabbın, odur en bilen yolundan sapanı, hem de odur en bilen hidayeti tutanı | İşte onların ilimden erebildikleri gaye, bu dünya işidir. Şüphesiz ki, O Rabbin, yolundan sapan kimseleri çok iyi bilendir. Hidayete erenleri de O, en iyi bilendir. | Onların ilimden erişebildikleri işte budur. Şüphesiz ki, senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve doğru yolda yürüyeni de daha iyi bilir. | Onların ilimden erebildikleri (son had) işte budur. Şübhesiz ki Rabbin, yolundan sapan kimseleri çok iyi bilenin ta kendisidir. O, hidâyet bulan kimseleri de pek iyi bilendir. | İşte bilgide ulaşabildikleri şey bu; şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan çıkıp sapanı daha iyi bilir ve odur doğru yola gireni daha iyi bilen. |
53-Necm Suresi
31.Ayet Mekke 27 526 |
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاءُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى
-31
(Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil erdı li yecziyellezine esau bima amilu ve yecziyellezine ahsenu bil husna) |
53-Necm Suresi
31.Ayet Mekke 27 526 |
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması için (böyle)dir. | Hem bütün Göklerdeki ve Yerdeki hep Allahındır akıbet kötülük yapanları yaptıklarıyle cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandıracak | Hep Allah’ındır göklerdekiler, yerdekiler... Akıbet kötülük edenleri, yaptıklarıyla cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeli (cennet) ile mükâfatlandıracaktır. | Göklerde ne varsa, yerde ne varsa, hepsi Allah´ındır. Yaptıklarıyla kötülük işleyenlere ceza verir; iyilik edenlere de daha iyisiyle karşılık verir. | Göklerde ne var, yerde ne varsa Allahındır. (Bunların yaratılması ve nizaama getirilmesi ise Allahın) kötülük edenleri, yapdıklarına mukaabil cezalandırılması, güzel hareket edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir. | Ve Allah´ındır ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde kötülük edenleri, yaptıklarına karşılık elbette cezâlandırır ve iyilik edenlereyse yaptıklarından daha da iyi mükâfat verir. |
53-Necm Suresi
32.Ayet Mekke 27 526 |
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنْتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوا أَنْفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ
-32
(Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahışe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah huve a´lemu bi kum iz enşeekum minel erdı ve iz entum ecinnetun fi butuni ummehatikum fe la tuzekku enfusekum huve a´lemu bi menitteka) |
53-Necm Suresi
32.Ayet Mekke 27 526 |
Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. | Onlar ki günahın büyüklerinden; vebalden, fuhşiyyattan kaçınırlar, ancak ufak tefek kusur başka, şübhesiz ki rabbın geniş mağfiretlidir. Hem sizin her hallerinize a´lemdir, sizi Arzdan inşa ettiği sıra ve sizler analarınızın karınlarında cenînler iken, şimdi nefislerinizi tezkiyeye kalkışmayın, O´dur en bilen müttakı olanı. | Onlar ki, küçük günahlar müstesna, günahın büyüklerinden (şirkten) ve fuhşiyattan kaçınırlar, muhakkak Rabbin geniş mağfiretlidir (onları bağışlar). O, sizi (babanız Adem’i) topraktan yarattığı sıra ve sizler analarınızın karınlarında ceninler iken, sizin hallerinizi çok iyi bilendir. Şimdi nefislerinizi temize çıkarmayın; O, Allah’dan korkanın kim olduğunu çok iyi bilendir. | O iyilik işleyenler ki, ufak çaptaki kusur ve günahlar dışında günahın büyüklerinden ve her türlü ahlâk ve terbiye dışı söz ve davranışlardan kaçınırlar. Şüphesiz ki Rabbin bağışlaması geniştir. Sizi topraktan (elde edilen ürünlerle) oluşturup yetişme alanına getirdiği anlarda ve siz, analarınızın karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zamanda sizi en iyi bilen O´dur. Artık kendinizi temize çıkarmaya kalkışmayın. O, korkup sakınanları daha iyi bilir. | (O güzel hareket edenler), ufak ufak suçlar (ı) haaric olmak üzere, günâhın büyüklerinden ve fuhuşlardan kaçınanlardır. Şübhesiz ki Rabbin, mağfireti bol olandır. O, sizi daha toprakdan yaratdığı zaman ve siz henüz analarınızın karınlarında döller haalinde olduğunuz sırada siz (in ne olduğunuzu) çok iyi bilendir. Bunun için kendinizi (beğenib) temize çıkarmayın. O, (fenâlıkdan) sakınan kimdir, çok iyi bilendir. | Israr etmemek şartıyle küçük günahlardan başka suçların büyüklerinden ve çirkin şeylerden sakınanlara gelince: Şüphe yok ki Rabbinin yarlıgaması pek geniştir. O, sizi yeryüzünden yaratıp meydana getirdiği zaman ve siz, analarınızın karnında birer dölken de bilir; artık siz, kendinizi temize çıkarmaya kalkışmayın, o, kim çekinmededir, daha iyi bilir. |
53-Necm Suresi
33.Ayet Mekke 27 526 |
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي تَوَلَّىٰ
-33
(E fe raeytellezi tevella) |
53-Necm Suresi
33.Ayet Mekke 27 526 |
(33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü? | Şimdi gördün a? O çevrileni | Şimdi gördün mü (imandan) yüz çevireni; | (33-34) Arkasını döneni, az şey verip gerisini yanında tutup direneni gördün mü ? | (33-34) Şimdi (îmandan) dönen, (malından) biraz (ını) verib de gerisini sert kaya gibi elinde tutan adamı gördün mü? | Gördün mü artık yüz çevireni. |
53-Necm Suresi
34.Ayet Mekke 27 526 |
وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰ
-34
(Ve a´ta kalilev ve ekda) |
53-Necm Suresi
34.Ayet Mekke 27 526 |
(33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü? | Ve biraz verip de dayatıvereni | Ve (malından) pek az verib de kaskatı cimrileşeni... | (33-34) Arkasını döneni, az şey verip gerisini yanında tutup direneni gördün mü ? | (33-34) Şimdi (îmandan) dönen, (malından) biraz (ını) verib de gerisini sert kaya gibi elinde tutan adamı gördün mü? | Ve az bir şey verip sonra kısanı, nekeslik edeni? |
53-Necm Suresi
35.Ayet Mekke 27 526 |
أَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰ
-35
(Eındehu ılmul ğaybi fe huve yera) |
53-Necm Suresi
35.Ayet Mekke 27 526 |
Gayb’ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor? | Gayb ılmi yanında da artık görüyor mu? | Gaybın ilmi, o cimrinin yanındadır da, (başkasının günahını kaldıracağını, bir gerçek olarak) kendisi mi görüyor? | Gaybın ilmi, onun yanındadır da onu o mu görüyor? | Gaybın ilmi onun nezdindedir de kendisi mi görüyor?! | Gizli şeylere âit bilgi, onun katında mı da görmede. |
53-Necm Suresi
36.Ayet Mekke 27 526 |
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ
-36
(Em lem yunebbe´ bima fi suhufi musa) |
53-Necm Suresi
36.Ayet Mekke 27 526 |
(36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi? | Yoksa haber mi verilmedi Musânın suhufundaki | Yoksa (şu gerçek), haber verilmedi mi Mûsa’nın Tevrat’ı ile, | (36-37) Yoksa Musa´nın ve ahde vefa eden İbrahim´in sahifelerindeki hususlar ona bildirilmedi mi ? | (36-37) Yoksa Musânın ve (Allahdan aldığı emri) vazifesini tastamam îfâ eden İbrâhîmin sahîfelerinde olan (şun) lardan haberdâr mı edilmedi? : | Yoksa Mûsâ´nın sahîfelerindeki şey bildirilmedi mi ona. |
53-Necm Suresi
37.Ayet Mekke 27 526 |
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّىٰ
-37
(Ve ibrahimellezi veffa) |
53-Necm Suresi
37.Ayet Mekke 27 526 |
(36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi? | Ve çok vefakâr olan İbrahim´inkindeki | Ve çok vefakâr İbrahim’inki ile: | (36-37) Yoksa Musa´nın ve ahde vefa eden İbrahim´in sahifelerindeki hususlar ona bildirilmedi mi ? | (36-37) Yoksa Musânın ve (Allahdan aldığı emri) vazifesini tastamam îfâ eden Ibrâhîmin sahîfelerinde olan (şun) lardan haberdâr mı edilmedi? : | Ve İbrâhîm´in sahîfelerindeki, o İbrahîm ki ahdine iyiden iyiye vefâ etmişti. |
53-Necm Suresi
38.Ayet Mekke 27 526 |
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ
-38
(Ella teziru vaziratuv vizra uhra) |
53-Necm Suresi
38.Ayet Mekke 27 526 |
Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. | Ki doğrusu bir vizir çeken başkasının vizrini çekecek değil | “Doğrusu hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez.” | Günah yükü çeken hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü çekmez. | Hakıykaten hiçbir günahkâr diğerinin günâh yükünü çekmez. | Hiçbir suçlu, bir başkasının suçunu yüklenemez. |
53-Necm Suresi
39.Ayet Mekke 27 526 |
وَأَنْ لَيْسَ لِلْإِنْسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
-39
(Ve el leyse lil insani illa ma sea) |
53-Necm Suresi
39.Ayet Mekke 27 526 |
İnsan için ancak çalıştığı vardır. | Doğrusu insanın sa´yinden başkası kendinin değil | Hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur; | Ve insana ancak çalışıp çabaladığı vardır. | Hakıykaten insan için kendi çalışdığından başkası yokdur. | Ve gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder. |
53-Necm Suresi
40.Ayet Mekke 27 526 |
وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَىٰ
-40
(Ve enne sa´yehu sevfe yura) |
53-Necm Suresi
40.Ayet Mekke 27 526 |
Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. | Ve elbette sa´yi yarın görülecek | Ve muhakkak onun ameli yarın (kıyamette) görülecek. | Ve onun çalışıp çabalaması da ileride görülecek, | Hakıykaten çalışdığı ileride (kıyamet gününde mizanından) görülecek, | Ve şüphe yok ki çalıştığının karşılığı da gösterilir ona. |
53-Necm Suresi
41.Ayet Mekke 27 526 |
ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاءَ الْأَوْفَىٰ
-41
(Summe yuczahul cezael evfa) |
53-Necm Suresi
41.Ayet Mekke 27 526 |
Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir. | Sonra ona en değerli mükâfat verilecek | Sonra ona en değerli mükâfat verilecek... | Sonra da ona, karşılığı tastamam verilecektir. | Sonra buna en kâmil mükâfat verilecekdir. | Sonra da ona, en değerli mükâfat verilir. |
53-Necm Suresi
42.Ayet Mekke 27 526 |
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الْمُنْتَهَىٰ
-42
(Ve enne ila rabbikel munteha) |
53-Necm Suresi
42.Ayet Mekke 27 526 |
Şüphesiz en son varış Rabbinedir. | Ve elbette nihayet rabbına gidilecek | Şübhe yok ki, nihayet Rabbine gidilecek. | Ve elbette son varış Rabbınadır. | Şübhesiz ki en son gidiş ancak Rabbinedir. | Ve şüphe yok ki son varılacak tapı, Rabbinin tapısıdır. |
53-Necm Suresi
43.Ayet Mekke 27 526 |
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
-43
(Ve ennehu huve adhake ve ebka) |
53-Necm Suresi
43.Ayet Mekke 27 526 |
Şüphesiz O, güldürür ve ağlatır. | Hakıkat odur güldüren ağlatan | Muhakak ki güldüren de O’dur, ağlatan da... | Şüphesiz ki, O, hem güldürür, hem ağlatır. | Hakıykat şu: Güldüren de, ağlatan da Odur. | Ve şüphe yok ki odur adamakıllı güldüren ve ağlatan. |
53-Necm Suresi
44.Ayet Mekke 27 526 |
وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
-44
(Ve ennehu huve emate ve ahya) |
53-Necm Suresi
44.Ayet Mekke 27 526 |
Şüphesiz O, öldürür ve diriltir. | Hakıkat odur öldüren, dirilten | Öldüren de muhakkak O’dur, dirilten de... | Ve elbette O, hem öldürün, hem diriltir. | Hakıykat şu: (Dünyâda) öldüren de, (âhiretde) dirilten de Odur. | Ve şüphe yok ki odur öldüren ve dirilten. |
53-Necm Suresi
45.Ayet Mekke 27 527 |
وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىٰ
-45
(Ve ennehu halekaz zevceyniz zekara vel unsa) |
53-Necm Suresi
45.Ayet Mekke 27 527 |
(45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır. | Hakıkat odur erkeği dişiyi iki eş yaratan | Gerçekten O’dur, erkeği ve dişiyi iki eş yaratan; | (45-46) Ve gerçekten O´dur, nutfeden atıldığında (ana rahmine intikal ettiğinde) erkeği dişiyi çift yaratan. | (45-46) Hakıykaten meniden, (rahme) döküldüğü zaman, erkek ve dişi iki çifti o yaratdı. | Ve şüphe yok ki o halk etmiştir erkeği ve dişiyi. |
53-Necm Suresi
46.Ayet Mekke 27 527 |
مِنْ نُطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ
-46
(Min nutfetin iza tumna) |
53-Necm Suresi
46.Ayet Mekke 27 527 |
(45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır. | Bir nutfeden ekildiği zaman | Bir meniden, (mahalline) ekildiği zaman... | (45-46) Ve gerçekten O´dur, nutfeden atıldığında (ana rahmine intikal ettiğinde) erkeği dişiyi çift yaratan. | (45-46) Hakıykaten meniden, (rahme) döküldüğü zaman, erkek ve dişi iki çifti o yaratdı. | Bir katre sudan, o suyu çıkardığı zaman. |
53-Necm Suresi
47.Ayet Mekke 27 527 |
وَأَنَّ عَلَيْهِ النَّشْأَةَ الْأُخْرَىٰ
-47
(Ve enne aleyhin neş´etel uhra) |
53-Necm Suresi
47.Ayet Mekke 27 527 |
Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir. | Şübhesiz ona aiddir neş´eti uhrâ da | Elbette O’na aittir, ölüleri diriltmek. | Sonradan oluşturup yaratma da O´na aittir. | Şübhesiz ki (ölümden sonra) tekrar diriltmek de Ona âiddir. | Ve şüphe yok ki ikinci defa yaratış da ona âittir. |
53-Necm Suresi
48.Ayet Mekke 27 527 |
وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ
-48
(Ve ennehu huve ağna ve akna) |
53-Necm Suresi
48.Ayet Mekke 27 527 |
Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı. | Hakıkat zengin eden, sermaye veren o | Doğrusu zengin eden, sermaye veren O... | Ve şüphesiz O, hem zengin edendir, hem anasermaye verendir. | Hakıykat şu (İnsanları) başkalarına muhtâc olmakdan o kurtardı ve O, sermâye saahibi kıldı. | Ve şüphe yok ki odur zengin eden ve sermaye veren. |
53-Necm Suresi
49.Ayet Mekke 27 527 |
وَأَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرَىٰ
-49
(Ve ennehu huve rabbuş şı´ra) |
53-Necm Suresi
49.Ayet Mekke 27 527 |
Şüphesiz O, Şi’râ’nın Rabbidir. | Ve hakıkat Şi´ranın rabbı o | Gerçekten (Huza’a kabilesinin tapındığı) Şi’ra yıldızının Rabbi O’dur... | Ve elbette ki O, Şi´râ yıldızı´nın da Rabbıdır. | Hakıykat şu: «Şi´râ» yıldızının Rabbi de O. | Ve şüphe yok ki odur Şi´râ yıldızının Rabbi. |
53-Necm Suresi
50.Ayet Mekke 27 527 |
وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَىٰ
-50
(Ve ennehu ehleke adenil ula) |
53-Necm Suresi
50.Ayet Mekke 27 527 |
(50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helâk etti ve hiç kimseyi bırakmadı. | Ve fil´vakı´ o helâk etti evvelki Âd´ı | Doğrusu, O helâk etti evvel ki Âd kavmini... | (50-51) Ve gerçekten O, ilk Âd´ı ve Semûd´u yok edip geriye bırakmayandır. | Hakıykat şu: Evvelki Aadi O helak etdi, | Ve şüphe yok ki odur önceden gelip geçen Âd´ı helâk eden. |
53-Necm Suresi
51.Ayet Mekke 27 527 |
وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَىٰ
-51
(Ve semude fema ebka) |
53-Necm Suresi
51.Ayet Mekke 27 527 |
(50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helâk etti ve hiç kimseyi bırakmadı. | Ve Semûd´u da hiç bırakmadı | Semûd’u da (helâk etti ve onlardan) hiç bırakmadı. | (50-51) Ve gerçekten O, ilk Âd´ı ve Semûd´u yok edip geriye bırakmayandır. | Semuudu da. Öyle ki (onlardan hiçbirini) bırakmadı. | Ve Semûd´u da bırakmayan. |
53-Necm Suresi
52.Ayet Mekke 27 527 |
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ
-52
(Ve kavme nuhım min kabl innehum kanu hum azleme ve atğa) |
53-Necm Suresi
52.Ayet Mekke 27 527 |
Daha önce de Nûh’un kavmini helâk etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi. | Daha evvel de Nuhun kavmını, çünkü bunlar pek zâlim, pek azgındılar | (Âd ve Semûd kavimlerinden) daha evvel de Nûh’un kavmini...Çünkü onlar pek zalimdiler, pek azgındılar. | Daha önce Nûh milletini de yok edendir. Çünkü onlar, hem çok zâlim, hem çok azgın idiler. | Daha evvel Nuuh kavmini de (O helak etdi) çünkü bunlar çok zaalim ve çok azgın (insan) ların ta kendileri idi. | Ve onlardan önceki Nûh kavmini de; şüphe yok ki onlar, daha da zâlimdi ve daha da azgın. |
53-Necm Suresi
53.Ayet Mekke 27 527 |
وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ
-53
(Vel mu´tefikete ehva) |
53-Necm Suresi
53.Ayet Mekke 27 527 |
(53-54) O, “Mu’tefike”yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür. | Mü´tefikeyi de Haviyeye attı | (Yerin dibine geçen Lût kavmine ait) kasabaları da kaldırıb yere çarptı; | Yerlebir edilecek kasabaların, O, altını üstüne getirdi de, | (Lût kavminin) altı üstüne gelen kasabalarını da O kaldırıb yere çarpdı da, | Lût kavminin şehirlerini de altüst edip yerle yeksan etti. |
53-Necm Suresi
54.Ayet Mekke 27 527 |
فَغَشَّاهَا مَا غَشَّىٰ
-54
(Fe ğaşşaha ma ğaşşa) |
53-Necm Suresi
54.Ayet Mekke 27 527 |
(53-54) O, “Mu’tefike”yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür. | Sardırttı da onlara o sardırdığını | Öyle ki, onlara sardırdığı musibeti sardırdı!... | Onları örtecek şeyler örttü de örttü.. | Onlara giydirdiğini giydirdi! | Derken o şehirleri, örten örttü gitti. |
53-Necm Suresi
55.Ayet Mekke 27 527 |
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
-55
(Fe bi eyyi alai rabbike tetemara) |
53-Necm Suresi
55.Ayet Mekke 27 527 |
O hâlde Rabbi’nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!). | Şimdi rabbının hangi eltafına şekkedersin? | (Ey insan!) şimdi Rabbinin hangi nimetine karşı şüphe edersin? | Artık Rabbının hangi nimetinde şüphe edersin ? | Şimdi (ey insan) Rabbinin ni´metlerinden hangisi hakkında şübhe edersin ? | Artık Rabbinin hangi nîmetinden şüphe etmedesin? |
53-Necm Suresi
56.Ayet Mekke 27 527 |
هَٰذَا نَذِيرٌ مِنَ النُّذُرِ الْأُولَىٰ
-56
(Haza nezirum minen nuzuril ula) |
53-Necm Suresi
56.Ayet Mekke 27 527 |
Bu da önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. | Bu işte o evvelki inzarlardan bir inzar | İşte bu (Peygamber Hz. Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm) o azab ile korkutan evvelki peygamberlerden bir peygamberdir. | Bu (Muhammed) ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. | İşte bu (zât) de (Allahın azabından) korkutan evvelki (peygamber) lerden (sonuncusu olmak üzere ayni şeyle) korkutucu (bir peygamber) dir. | Bu Peygamber, gelip geçen korkutuculardan bir korkutucu. |
53-Necm Suresi
57.Ayet Mekke 27 527 |
أَزِفَتِ الْآزِفَةُ
-57
(Ezifetil azifeh) |
53-Necm Suresi
57.Ayet Mekke 27 527 |
Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı. | Yaklaştı yaklaşıcı | Kıyamet yaklaştı... | Yaklaşan yaklaşıyor (kurtuluş yok). | Yaklaşan yaklaşdı. | Yaklaşacak, yaklaştı. |
53-Necm Suresi
58.Ayet Mekke 27 527 |
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ
-58
(Leyse leha min dunillahi kaşifeh) |
53-Necm Suresi
58.Ayet Mekke 27 527 |
Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur. | Yoktur ona Allahdan başka açıcı | Onun vaktini Allah’dan başka açıklayacak yoktur. | Onu Allah´tan başka açıp ortaya koyacak yok. | Onu Allahdan başka açığa çıkaracak yokdur. | Allah´tan başkası, çeviremez onu geri. |
53-Necm Suresi
59.Ayet Mekke 27 527 |
أَفَمِنْ هَٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
-59
(E fe min hazel hadisi ta´cebun) |
53-Necm Suresi
59.Ayet Mekke 27 527 |
(59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? | Şimdi siz bu kelâma mı teaccüb ediyorsunuz | Şimdi siz, bu Kur’an’a mı şaşıyorsunuz? (Ey Mekke’liler). | Yoksa bu söze mi şaşıyorsunuz? | Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz? | Bu söze mi şaştınız siz? |
53-Necm Suresi
60.Ayet Mekke 27 527 |
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
-60
(Ve tadhakune ve la tebkun) |
53-Necm Suresi
60.Ayet Mekke 27 527 |
(59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? | ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? | Bir de gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? (Alay edib eğleniyorsunuz da felâketinize ağlamıyorsunuz.) | Gülüyorsunuz ve (fakat) ağlamıyorsunuz. | Ve (istihza ederek) gülüyorsunuz, (günâhlarınıza) ağlamıyorsunuz? | Ve gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz. |
53-Necm Suresi
61.Ayet Mekke 27 527 |
وَأَنْتُمْ سَامِدُونَ
-61
(Ve entum samidun) |
53-Necm Suresi
61.Ayet Mekke 27 527 |
(59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? | Siz mi kafa tutuyorsunuz hey gafiller? | Siz, kafa tutan gâfillersiniz. | Ve siz gaflet içinde diretiyorsunuz. | Siz gafil ve oyuna meclûb (adam) larsınız. | Ve siz oyalanıyorsunuz, gaflet ediyorsunuz. |
53-Necm Suresi
62.Ayet Mekke 27 527 |
فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا ۩ ۩
-62
(Fescudu lillahi va´budu) |
53-Necm Suresi
62.Ayet Mekke 27 527 ۩ |
Haydi Allah’a secde edin ve O’na kulluk edin. | Haydi secdeye kapanın ve kulluk edin | Haydi Allah için secdeye kapanın (*) ve ibadet edin, (Allah’ın hükümlerine boyun eğin; O’ndan başkasına kulluk etmeyin.) (*) Dikkat; Secde âyetidir. | Artık Allah´a secde edip O´na kulluk edin !. | Haydi (putlara değil, sizi yaratan) Allaha secde, edin, (Ona) kulluk edin. | Artık secde edin Allah´a ve kullukta bulunun. |