16-Nahl Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 16-Nahl Suresideki 128 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 16-Nahl Suresideki 128 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
16-Nahl Suresi

1.Ayet
Mekke

14
266
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ -1
(Eta emrullahi fe la testa´ciluh sübhanehu ve teala amma yüşrikun)
16-Nahl Suresi
1.Ayet
Mekke
14
266
Allah’ın emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin. Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir. Allahın emri geldi, sakın onu isti´cal etmeyin, o sübhan onların şirklerinden münezzeh, yüksek çok yüksek Allah’ın emri geldi (müminlerin zaferi, müşriklerin de felâket vakti gelmek üzeredir), sakın onu acele edip istemeyiniz. Allah, o müşriklerin koştukları ortaklardan münezzehtir, çok yücedir. Allah´ın emri geldi (gelmek üzeredir). Artık onu acele istemeyin. Allah onların ortak koştuklarından pâk ve münezzehtir. Allahın emri geldi. Artık onu vakfından evvel istemeyin. O, onların (müşriklerin) eş tutmakda oldukları şeylerden münezzehdir, yücedir. Allah´ın emri gelip çatmada, sakın hemencecik gelmesini istemeyin. O, müşriklerin şirk koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
16-Nahl Suresi

2.Ayet
Mekke

14
266
يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنْذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ -2
(Yünezzilül melaikete bir ruhı min emrihı ala mey yeşaü min ıbadihı en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekun)
16-Nahl Suresi
2.Ayet
Mekke
14
266
Allah, “Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye (insanları) uyarmaları için emrini içeren vahiy ile melekleri kullarından dilediğine indirir. Kullarından dilediğine emrinden rûh ile Melâike indiriyor da buyuruyor ki: şu hakikati bildirin: benden başka ilâh yok, hemen bana korunun Allah, iradesinden vahy ile Cebrâil’i, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği (insanlara) bildirin, buyuruyor: Benden başka hiç bir ilâh yoktur. Bunun için benden korkunuz, isyan etmeyiniz. Allah kendi buyruğundan (haberli kılmak için) kullarından dilediğine melekleri ruh ile indirir de: «Benden başka hiçbir ilâh olmadığı ve benden korkup (kötülüklerden) sakınmaları hususunda uyarıda bulunun !» (emrini verir). O, kendi emriyle kullarından kimi dilerse ona (peygamberlerine) vahy ile melekleri (Cebrâili) indirir. «Benden başka hiçbir Tanrı olmadığı hakîkatiyle (onları) inzâr edin, benden korkun diye (bildirin)». Benden başka yoktur tapacak o halde çekinin benden, hükmünü bildirip insanları korkutun diye, kullarından dilediğine melekleri indirerek vahyeder.
16-Nahl Suresi

3.Ayet
Mekke

14
266
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ تَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ -3
(Halekas semavati vel erda bil hakk teala amma yüşrikun)
16-Nahl Suresi
3.Ayet
Mekke
14
266
Allah, gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden yücedir. Gökleri ve Yeri hakk ile yarattı, o, onların şirkinden yüksek, çok yüksek Allah gökleri ve Arz’ı gerçek bir kanun ile yarattı. O, kâfirlerin koştukları ortaklardan beridir ve çok yücedir. Gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, onların ortak koştuklarından çok yücedir. O, gökleri ve yeri hak (kın ikaamesine sebeb) olarak yaratdı. O, (kâfirlerin) eş tutmakda oldukları şeylerden (münezzeh ve) yücedir. Göklerle yeryüzünü abes değil, hak ve gerçek olarak yaratmıştır, yücedir müşriklerin şirk koştuklarından.
16-Nahl Suresi

4.Ayet
Mekke

14
266
خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ -4
(Halekal insane min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübiyn)
16-Nahl Suresi
4.Ayet
Mekke
14
266
İnsanı nutfeden (bir damla sudan) yarattı. Böyle iken bakarsın ki o, Rabbine açık bir hasım kesilmiştir. İnsanı bir nutfeden yarattı, bir de bakarsın o, natûk bir muhasım kesilmiştir İnsanı bir meniden yarattı. (Kemale erince) bir de bakarsın ki, o, apaçık bir mücadeleci olmuştur (çürümüş kemikleri kim diriltir? der). İnsanı nutfe (spermleri taşıyan sıvıjdan yaratmışken, bakarsın ki o, (bize karşı) açıkça tartışan bir düşman kesilivermiştir. İnsanı bir damla sudan yaratdı O. (Böyle iken) bakarsın ki o, apaçık (yaman) bir hasım (kesilmiş) dir! İnsanı bir damla sudan yarattı, böyleyken bir de bakarsın o, apaçık bir düşman kesilmiş.
16-Nahl Suresi

5.Ayet
Mekke

14
266
وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا ۗ لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ -5
(Vel en´ame halekaha lemük fıha dif´üv ve menafiu ve minha te´külun)
16-Nahl Suresi
5.Ayet
Mekke
14
266
Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yersiniz. En´amı da yarattı, sizin için onlarda bir ısınıklık ve bir takım menfaatler vardır, hem onlardan yersiniz Davarları (deve, sığır, keçi ve koyunları) da O yarattı. Bunlarda sizin için soğuktan koruyucu yünler ve bir takım menfaatler var. Hem onlardan (helâl şekilde) yersiniz. Davarları da sizin için yarattı ; onlarda (sizin için) ısıtacak şey ve nice yararlar vardır; hem onlardan yersiniz. Davarları da (sizin fâidenize) O yaratmışdır ki bunlarda sizin için ısıtıcı ve koruyucu maddeler ve nice nice menfeatler vardır. Onlardan yersiniz de. Davarları da o çeşit halketmiştir; onlardan giyiminizi temin edersiniz ve size faydalar var onlardan ve bir kısmını da yersiniz.
16-Nahl Suresi

6.Ayet
Mekke

14
266
وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ -6
(Ve leküm fıha cemalün hıyne türıhune ve hıyne tesrahun)
16-Nahl Suresi
6.Ayet
Mekke
14
266
Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır. Akşam getirir, sabah salarken onlarda sizin için bir cemal de vardır. O hayvanları, akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, onlarda sizin için bir zevk ve güzellik var. Onları (ağıllarına) sürüp getirdiğinizde ve (otlaklara) sürüp götürdüğünüzde, sizin için onlarda içinizi açan güzellik ve çekicilik vardır. Akşamlayın getirirken, sabahlayın salıverirken onlarda sizin için (ne) güzel bir zînet (ve zevk) vardır! Akşamleyin yayımdan getirir, sabahleyin yayıma götürürken de güzellikleri var, zevk alırsınız onlardan.
16-Nahl Suresi

7.Ayet
Mekke

14
267
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ -7
(Ve tahmilü eskaleküm ila beledil lem tekunu baliğıyhi illa bi şikkıl enfüs inne rabbeküm le raufür rahıym)
16-Nahl Suresi
7.Ayet
Mekke
14
267
Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir. Ağırlıklarınızı da yüklenir, canlarınızın yarısını tüketmeden varamıyacağınız beldelere kadar götürürler, her halde rabbınız size çok re´fetli, çok merhametli Sizin ağırlıklarınızı da yüklenirler ve ancak can zahmeti ile varabileceğiniz bir beldeye de taşırlar. Muhakkak ki Rabbiniz Raûf’dur, Rahîm’dir (çok esirgeyicidir, çok merhametlidir). Ağırlıklarınızı da yüklenirler de sizin ancak zor zahmet varabileceğiniz şehirlere kadar götürürler. Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok kayıran, çok merhamet edendir. Onlar sizin ağırlıklarınızı yüklenir (ler), yarı canınız tükenmeden varamayacağınız bir memlekete (sizi) götürür (ler). Şüphesiz ki Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhamet edicidir. Kendinize meşakkatler vererek ancak varabileceğiniz şehirlere de yüklerinizi taşırlar; şüphe yok ki Rabbiniz mutlaka esirgeyicidir, rahîmdir.
16-Nahl Suresi

8.Ayet
Mekke

14
267
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً ۚ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ -8
(Vel hayle vel biğale vel hamira li terkebuha ve zıneh ve yahlüku ma la ta´lemun)
16-Nahl Suresi
8.Ayet
Mekke
14
267
Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır. Hem binesiniz diye, hem de ziynet olarak atları, katırları, merkebleri de yarattı ve bilemiyeceğiniz daha neler yaratacak Hem kendilerine binesiniz, hem de zînet olsun diye atları, katırları, merkepleri yarattı; ve şimdi beklemiyeceğiniz daha neler (acaip şeyler) yaratacak!... (Otomobil, uçak ve füzeler... gibi). Binesiniz diye at, katır ve merkebi birer süs olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri yaratır. Hem onlara binmeniz için, hem zînet için de atları, katırları, merkepleri yaratdı. Sizin bilmeyeceğiniz daha neler yaratıyor O! Binmeniz için ve ziynet için atları, katırları, merkepleri yaratmıştır, daha da bilmediğiniz neler yaratır.
16-Nahl Suresi

9.Ayet
Mekke

14
267
وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ ۚ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ -9
(Ve alellahi kasdus sebıli ve minha cair ve lev şae le hedaküm ecmeıyn)
16-Nahl Suresi
9.Ayet
Mekke
14
267
Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi. Yolu doğrultmak da Allaha aiddir, ondan sapan da var, maamafih Allah, dilerse hepinizi hidayette kılardı Hakka iletici doğru yolu (şeriati) beyan etmek Allah’a aittir. O yoldan sapan da var. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi. Doğru yolu bildirmek, gösterip yöneltmek Allah´a aittir. Yollardan bir kısmı eğridir, (amaca ulaştırıcı değildir). Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi. Doğru yolu bildirmek Allaha âiddir. Kimi (yol) ise eğridir. (Allah) dileseydi muhakkak hepinizi topdan hidâyete erdirirdi. Doğru yolu bildirmek, Allah´a âittir, yolların eğrisi de var ve dileseydi hepinizi de doğru yola sevk ederdi.
16-Nahl Suresi

10.Ayet
Mekke

14
267
هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً ۖ لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ -10
(Hüvellezı enzele mines semai mael leküm minhü şerabüv ve minhü şecerun fıhi tüsiymun)
16-Nahl Suresi
10.Ayet
Mekke
14
267
O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. O odur ki Semâdan bir su indirdi. size ondan bir içecek var, yine ondan bir ağaç ki hayvan yayarsınız Allah, odur ki, gökten sizin için bir yağmur indirdi. İçecek (su) ondandır; hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar da ondandır. O ki gökten size su indirdi. Ondan hem içilecek su, hem (davarlarınızı) yaymak için ot sağlarsınız. O, sizin îçin gökden (bulutdan) su (yağmur) indirendir. İçilecek (ler) bundan, içinde (hayvanlarınızı) yaymakda olduğunuz ot (lar) da bundandır. Öyle bir mabuttur ki size gökten yağmur yağdırır da suyunu içersiniz, hayvanlarınızı otlattığınız ağaçlar ve otlar da onunla biter, yeşerir.
16-Nahl Suresi

11.Ayet
Mekke

14
267
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ -11
(Yümbitü leküm bihiz zer´a vez zeytune ven nehıyle ven a´nabe ve min küllis semarat inne fı zalike le ayetel li kavmiy yetefekkerun)
16-Nahl Suresi
11.Ayet
Mekke
14
267
Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır. Onunla size ekin, zeytun, hurmalıklar, üzümler, türlüsünden meyveler bitirir, elbette bunda tefekkür edecek bir kavm için bir âyet var Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve bütün meyvelerden bazısını bitirir (Çünkü meyvelerin bütünü cennettedir). Elbette bunda düşünecek bir topluluk için (Allah’ın kemal ve kudretine delâlet eden) bir âlamet vardır. Hem o su ile sizin için ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyveler bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için âyet (öğüt, ibret ve delil) vardır. (Allah) onunla (su ile) sizin için ekin (ler), zeytin (ler), hurma ağaçları, üzümler ve meyvelerin her birinden (nice rızıklar) bitiriyor. Bunların her birinde tefekkür edecek bir zümre için elbette birer âyet vardır. Onunla size, ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve çeşit çeşit meyveler bitirir. Şüphe yok ki bunda, düşünen topluluğa bir delil var.
16-Nahl Suresi

12.Ayet
Mekke

14
267
وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ -12
(Ve sehhara lekümül leyle ven nehara veş şemse vel kaner ven nücumü müsahharatüm bi emrih inne fı zalike le ayatil li kavmiy ya´kılun)
16-Nahl Suresi
12.Ayet
Mekke
14
267
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır. Hem sizin için geceyi ve gündüzü ve Şems-ü Kameri teshır buyurdu, bütün yıldızlar da onun emrine müsahhardırlar, elbette bunda aklı olan bir kavm için âyetler var Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı, sizin hizmetinize O bağladı. Bütün yıldızlar da O’nun emrine bağlıdırlar. Elbette bunların her birinde aklını başına alıp düşünen bir topluluk için, bir çok alâmetler var (ki, Allah’ın azamet ve birliğine delâlet ederler). Ve sizin için gece ile gündüzü, Güneş ile Ay´ı ve yıldızları belli kanunlarına bağlayıp, sizin hizmetinize verdi. Doğrusu bunda aklını kullanan bir millet için nice öğütler, ibretlerde belgeler vardır. Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı siz (in hizmetiniz) e O raam etdi. Yıldızlar da Onun emrine boyun eğmişlerdir. Bunların her birinde aklını kullanacak bir zümre için elbette âyetler vardır. Ve râm etmiştir size geceyle gündüzü, güneşle ayı; yıldızlar da râm olmuştur emriyle. Şüphe yok ki bunda, akıl eden topluluk için deliller var.
16-Nahl Suresi

13.Ayet
Mekke

14
267
وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ -13
(Ve ma zerae leküm fil erdı muhtelifen elvanüh inne fı zalike le ayetel li kavmiy yezzekkerun)
16-Nahl Suresi
13.Ayet
Mekke
14
267
Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır. Daha sizin için Arzdan muhtelif renklerle yarattıkları, neler var, elbette bunda tezekkür edecek bir kavm için bir âyet var Yeryüzünde muhtelif renklerle yarattığı şeyleri (hayvanat ve bitkileri) de sizin hizmetinize bağladı. Elbette bunda da düşünecek bir topluluk için bir ibret nişanesi var. Sizin için yeryüzünde, farklı ren.Jerde yarattıklarını da hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda iyice düşünüp öğüt alan bir millet için öğüt ve ibret vardır. Sizin için yerde çeşidli renklerle yaratdığı neler varsa (onları da size müsahhar kılmışdır). Bunların her birinde öğüd alacak, (iyi düşünecek) bir zümre için elbette birer âyet vardır. Ve yeryüzünde sizin için yarattığı, ayrı ayrı, çeşitli renklerde ne varsa hepsi râm olmuştur size. Şüphe yok ki bunda da ibret alacak topluluk için bir delil var.
16-Nahl Suresi

14.Ayet
Mekke

14
267
وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -14
(Ve hüvellezı sehharal bahra li te´külu minhü lahmen tariyyev ve testahricu minhü hılyeten telbesuneha ve teral fülke mevahıra fıhi ve li tebteğu min fadlihı ve lealleküm teşkürun)
16-Nahl Suresi
14.Ayet
Mekke
14
267
O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir. Yine odur ki o, denizi teshır etmiştirki ondan taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz bir ziynet çıkarasınız, gemileri de görürsünüz ki onda yara yara akar giderler, hem fazlından nasıyb arayasınız diye hem de gerek ki şükredesiniz Yine denizden taze et (balık eti) yiyesiniz ve ondan giyib takınacağınız bir zinet (inci) çıkarasınız diye, denizi hizmetinize bağlayan O’dur. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun, hem Allah’ın fazlından nasîp arayasınız diye, hem de olur ki şükredersiniz. Pek taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyasını çıkarmanız için denizi de (belli ölçü ve kanunlarla) yararınıza sunan O´dur. Gemileri de suyu yara yara gittiğini görürsün ki, bu Allah´ın geniş lûtfunu ve ihsanını dilemeniz içindir. Ola ki şükredersiniz. O, denizi — ondan taze bir et yemeniz, ondan giyeceğiniz (kullanacağınız) zîneti çıkarmanız için — (hizmetinize) raam edendir. Gemilerin orada (suları) yararak gitdiklerini görüyorsun ki (bu, sırf Allahın) lutf-ü kereminden (nasıyb) aramanız ve (Ona) şükr etmeniz içindir. Öyle bir mabuttur ki râm etmiştir size denizi ondan çıkan terü tâze balıkları yemeniz, çıkardığınız ziynet eşyâsını takınmanız için ve görürsün ki gemi, denizde, suları yara yara gitmede; râm etmiştir size denizi, nasîbinizi onun lûtfundan arayıp bularak şükredesiniz diye.
16-Nahl Suresi

15.Ayet
Mekke

14
268
وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ -15
(Ve elka fil erdı ravasiye en temıde biküm ve enharav ve sübülel lealleküm tehtedun)
16-Nahl Suresi
15.Ayet
Mekke
14
268
(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. Hem Arzda ağır baskılar bıraktı ki sizi çalkar diye, hem de nehirler ve yollar, gerek ki doğru gidesiniz Allah, yeryüzüne sabit dağlar koydu ki, sizi çalkalamasın. Bir de nehirler ve yollar bıraktı, gerek ki doğru gidesiniz. (15-16) Yeryüzünde, sizi sarsmasın diye dağlar koyup yerleştirdi; ırmaklar meydana getirdi ve şaşırmayasınız diye yollar ve alâmetler koydu ve onlar yıldızlarla da yollarını, yönlerini bulurlar. O, sizi sallayıp çalkalar diye, yer yüzüne sabit ve muhkem dağlar, (bundan başka da) ırmaklar, yollar koydu. Tâki maksadlarınıza ulaşasınız. Sizinle berâber sallanmaması, çalkalanmaması için yeryüzünde muhkem ve metin dağlar yaratmıştır, ırmaklar halketmiştir ve gideceğiniz yeri bulmanız için yollar meydana getirmiştir.
16-Nahl Suresi

16.Ayet
Mekke

14
268
وَعَلَامَاتٍ ۚ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ -16
(Ve alamat ve bin necmi hüm yehtedun)
16-Nahl Suresi
16.Ayet
Mekke
14
268
(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. Ve alâmetler, yıldızla da onlar yol doğrulturlar Daha bir çok alâmetler yarattı. Yıldızla da insanlar yollarını doğrulturlar. (15-16) Yeryüzünde, sizi sarsmasın diye dağlar koyup yerleştirdi; ırmaklar meydana getirdi ve şaşırmayasınız diye yollar ve alâmetler koydu ve onlar yıldızlarla da yollarını, yönlerini bulurlar. (Yer yüzünde) daha nice alâmetler (peyda etdi). Yıldız (lar) la da onlar (insanlar) yollarını doğrulturlar. Ve alâmetler halktemiştir ve yıldızla yollarını bulur onlar.
16-Nahl Suresi

17.Ayet
Mekke

14
268
أَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُ ۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ -17
(E fe mey yahlüku ke mel la yahluk e fe la tezekkerun)
16-Nahl Suresi
17.Ayet
Mekke
14
268
Şu hâlde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz? İmdi yaratan yaratamıyana benzer mi? Artık siz bir tezekkür etmez misiniz? Hiç yaratan varlık, yaratmıyana benzer mi? Artık siz düşünmez misiniz? Artık yaratan yaratamıyan gibi midir? Etraflıca düşünmez misiniz? Yaratan (Allah), yaratmayan kişi gibi midir? Artık iyice düşünmeyecek misiniz? Yaratan, yaratmayana benzer mi? Hâlâ mı düşünmeyeceksiniz?
16-Nahl Suresi

18.Ayet
Mekke

14
268
وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ -18
(Ve in teuddu nı´metellahi la tuhsuha innellahe le ğafurur rahıym)
16-Nahl Suresi
18.Ayet
Mekke
14
268
Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Halbuki Allahın ni´metini saysanız ihsâ edemezsiniz, her halde Allah çok gafûr, çok rahîmdir Halbuki Allah’ın nimetini teker teker saymaya kalkışsanız, icmalen bile sayamazsınız. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir. Allah´ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız, sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Allahın ni´metini birer birer saysanız (bu, ne mümkin? Onu) icmal suretiyle bile sayamazsınız. Şeksiz şübhesiz Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. Ve Allah nîmetlerini saymaya kalkışsanız imkân yok, sayamazsınız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.
16-Nahl Suresi

19.Ayet
Mekke

14
268
وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ -19
(Vallahü ya´lemü ma tüsirrune ve ma tu´linun)
16-Nahl Suresi
19.Ayet
Mekke
14
268
Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. Hem Allah neyi sir tutar, neyi ı´lân edersiniz hepsini bilir Allah, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri hep bilir. Allah neleri gizlediğinizi, neleri açığa vurduğunuzu bilir. Allah, neyi gizler, neyi açıklarsanız bilir. Ve Allah gizlediğinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da.
16-Nahl Suresi

20.Ayet
Mekke

14
268
وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ -20
(Vellezıne yed´une min dunillahi la yahlükune şey´ev ve hüm yuhlekun)
16-Nahl Suresi
20.Ayet
Mekke
14
268
Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyler, yaratılmış olduklarına göre hiçbir şey yaratamazlar. Allahdan başka yalvardıklarınız ise hiç bir şey yaratamazlar, halbuki kendileri yaratılıp duruyorlar Kâfirlerin, Allah’dan başka yalvardıkları (putlar) ise, hiç bir şey yaratamazlar, halbuki o putlar, (taş veya ağaç gibi şeylerden) yaratılmaktadırlar (şekillendirilmektedirler.) Allah´tan başka duâ ve ibâdet edip taptıkları (putlar) hiçbir şey yaratamazlar; kendileri yaratılıyorlar. Halbuki Allahı bırakıb da çağırdıkları (tapdıkları nesneler) hiç bir şey yaratmazlar. Onların kendileri yaratılıb duruyorlar. Allah´tan başka tapıp çağırdıkları putlar, hiçbir şey yaratamaz, kendileri yaratılmıştır onların.
16-Nahl Suresi

21.Ayet
Mekke

14
268
أَمْوَاتٌ غَيْرُ أَحْيَاءٍ ۖ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ -21
(Emvatün ğayru ahya´ ve ma yeş´urune eyyane yüb´asun)
16-Nahl Suresi
21.Ayet
Mekke
14
268
Onlar, diri olmayan cansız varlıklardır! Ne zaman dirileceklerinin de şuuruna varamazlar. Hep ölüdürler, bizzat hayy değildirler ne zaman ba´solunacaklarına da şuurları yoktur O putlar hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler. Onlar (o putperestler) ölülerdir; diri değildirler. Ne zaman diriltilip kaldırılacakları bilincinde de değillerdir. (Onlar) diriler değil, ölülerdir. Ne zaman dirileceklerine şuurları da yokdur. Ölülerdir onlar, diriler değil, ne vakit diriltilecekler, ondan da haberleri yok.
16-Nahl Suresi

22.Ayet
Mekke

14
268
إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۚ فَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ -22
(İlahüküm ilahüv vahıd fellezıne la yü´minune bil ahırati kulubühüm münkiratüv ve hüm müstekbirun)
16-Nahl Suresi
22.Ayet
Mekke
14
268
Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar. İlâhınız bir tek ilâhtır, öyle iken Âhırete inanmıyanlar kendilerini büyüksündüklerinden dolayı kalbleri münkirdir İlâhınız tek bir İlâh’dır. Ahirete iman etmiyenlerin kalbleri bu gerçeği inkâr edicidir. Onlar, Allah’ın birliğine iman etmeyi kibirlerine yediremiyenlerdir. Sizin Tanrı´nız tek bir Tanrı´dır. Âhiret´e imân etmeyenler ise, kalbleri inkâr içindedir ve onlar (Allah´a ve Âhiret´e imânı) gururlarına yediremezler. Sizin Tanrınız bir tek Tanrıdır. Âhirete inanmazların kalbleri (bunu) inkâr edicidir. Onlar büyüksenen (kimse) lerdir. Mabudunuz, tek mabuttur, âhirete inanmayanlarınsa gönülleri inkâr eder bunu ve onlar, ululanmayı dileyen kişilerdir.
16-Nahl Suresi

23.Ayet
Mekke

14
268
لَا جَرَمَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ -23
(La cerame ennellahe ya´lemü ma yüsirrune ve ma yu´linun innehu la yühıbbül müstekbirın)
16-Nahl Suresi
23.Ayet
Mekke
14
268
Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez. Şüphe yok ki Allah, onların ne gizlediklerini, ne açıkladıklarını hep bilir, her halde o, kibirlenenleri sevmez Şüphe yok ki Allah, onların gizlediği ve açıkladığı şeyi hep bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul etmiyenleri sevmez. Şüphesiz ki Allah onların gizlediklerini de, açıkladıklarını da bilir. Doğrusu O, büyüklük taslayanları sevmez. Şübhe yok ki Allah onların gizleyecekleri şeyleri de, açıklayacakları şeyleri de bilir. Hakıykat O, büyüksenenleri sevmez. Gerçekten de şüphe yok ki Allah, gizlenen şeyleri de bilir, açığa vurulanları da; şüphe yok ki o, ululananları sevmez.
16-Nahl Suresi

24.Ayet
Mekke

14
268
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ ۙ قَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ -24
(Ve iza kıyle lehüm maza enzele rabbüküm kalu esatıyrul evvelın)
16-Nahl Suresi
24.Ayet
Mekke
14
268
Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler. Onlara rabbınız ne indirdi? denildiği vakıt da «eskilerin masalları» dediler O kâfirlere: “- rabbiniz ne indirdi?” dendiği zaman: “- Eskilerin masallarını” dediler. Onlara: «Rabbiniz neler indirdi ?» denilince, «eskilerin masallarını» derler. Onlara: «Size Rabbiniz ne indirdi?» denildiği zaman «evvelkilerin masallarını» dediler. Onlara, Rabbiniz ne indirdi size dense derler ki: Geçmişlere âit masallar.
16-Nahl Suresi

25.Ayet
Mekke

14
268
لِيَحْمِلُوا أَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۙ وَمِنْ أَوْزَارِ الَّذِينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ أَلَا سَاءَ مَا يَزِرُونَ -25
(Li yahmilu evzarahüm kamiletey yevmel kıyameti ve min evzarillezıne yüdıllunehüm bi ğayri ılm e la sae ma yezirun)
16-Nahl Suresi
25.Ayet
Mekke
14
268
Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür. Şunun için Kıyamet günü kendi veballerini kâmilen yüklendikten başka ılimsizlikleri yüzünden ıdlâl ettikleri kimselerin veballerinden bir kısmını da yüklenecekler, bak ne fena yük yükleniyorlar Bunu söylemelerinin sebebi şu : Kıyamet günü, kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, saptırdıkları bilgisiz (cahil) kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et ki, ne fena yük (günah) yükleniyorlar!... (Bu tutum ve sözleriyle) Kıyamet günü, günah ve veballerini tastamam ve bir de bilgisizce saptırdıkları kişilerin günah ve veballerini yüklenecekler. Dikkat et, yüklendikleri yük ne kötüdür! (Böyle söylemeleri ancak şu akıbete uğrayacakları içindir:) Çünkü onlar kıyamet gününde kendilerinin günâh yüklerini kamilen taşıdıktan başka sapdırdıkları bilgisiz kimselerin veballerinden bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et ki onların sırtlayacakları bu yükler ne kötüdür! Bu da, kıyâmet günü kendi günahlarını tamamıyla yüklendikten başka bilgisizlikle doğru yoldan çıkarıp saptırdıkları kişilerin suçlarının bir kısmını da yüklenmeleri içindir. Bilin ki yüklendikleri yük, ne de kötü yüktür.
16-Nahl Suresi

26.Ayet
Mekke

14
268
قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ -26
(Kad mekarallezıne min kablihim fe etellahü bünyanehüm minel kavaıdi fe harra aleyhimüs sakfü min fevkıhim ve etahümül azabü min haysü la yeş´urun)
16-Nahl Suresi
26.Ayet
Mekke
14
268
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah’ın azabı binalarını, temelinden gelip yıktı da tavanları başlarına çöküverdi ve azap kendilerine fark edemedikleri yerden geldi. Evet, onlardan evvelkiler hiyleler kurmuşladı, Allah da kurdukları bünyana kaidelerinden geldi de sekıf, tepelerinden üzerlerine çöktü ve azâb kendilerine duyamıyacakları cihetten geldi Mekke kâfirlerinden önce gelenler de hileler kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalara (kudretiyle) temellerinden geldi de, çatı, tepelerinden üzerlerine çöktü. Böylece azap, kendilerine duyamıyacakları yerden geldi. Onlardan öncekiler de (peygambere ve ilâhî buyruklara karşı bu tarz) maksatlı plânlar kurmuşlardı. Bu yüzden Allah kurdukları plânlarını temelinden gelip (onu kökünden sarsıp), tavanları başlarına yıkılıp çöktü ve azâb onlara bilmedikleri bir yönden gelmiş oldu. Kendilerinden öncekiler de (tıbkı müşrikler gibi peygamberleri aleyhine) faasid pilânlar kurmuşlardır. Nihayet Allah, onların binalarını tâ temellerinden (yıkmayı) diledi de üstlerindeki tavan tepelerine göçdü (onları helak etdi). Hem bu azâb onlara şuurlarının eremeyeceği tarafdan gelmişdir. Gerçekten, onlardan önce gelip geçenler de düzenler kurdular, Allah, yapılarını temellerinden yıktı da tavan, başlarına yıkılıverdi ve hem de bu azap, anlayamadıkları bir yerden gelip çattı onlara.
16-Nahl Suresi

27.Ayet
Mekke

14
269
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُخْزِيهِمْ وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تُشَاقُّونَ فِيهِمْ ۚ قَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ إِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّوءَ عَلَى الْكَافِرِينَ -27
(Sümme yevmel kıyameti yuhzıhüm ve yekulü eyne şürakaiyellezıne küntüm tüşakkune fıhim kalellezıne utül ılme innel hızyel yevme ves sue lalel kafirın)
16-Nahl Suresi
27.Ayet
Mekke
14
269
Sonra kıyamet günü, Allah onları rezil edecek ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele ettiğiniz ortaklarım nerede?!” Kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: “Şüphesiz bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kâfirlerin üzerinedir.” Sonra Kıyamet günü onları rüsvay edecek ve diyecek: hani nerede o sizin haklarında şikak çıkarıp durduğunuz şeriklerim? Kendilerine ılim verilmiş olanlar dediler ki: hakıkat bütün sefalet-ü zillet bu gün kâfirlerin üstünedir. Sonra kıyamet günü, Allah, o kâfirleri zelil ve perişan edecek ve şöyle buyuracak: “- Nerede o haklarında müminlere muhalefet edip durduğunuz ortaklarım?” Kendilerine ilim verilen Peygamberlerle müminler: “-Gerçekten bütün sefalet ve zillet, bugün kâfirler üzerinedir.” diyeceklerdir. Sonra da Allah, Kıyamet günü onları rüsvay eder de «Hakkında tartışıp (o yüzden mü´minlere) düşmanlık ederek, bana koştuğunuz ortaklar nerede ?» diye sorar. Kendilerine ilim verilenler derler ki: «Doğrusu bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kâfirleredir.» Sonra kıyamet gününde de (Allah) onları rüsvay edecek ve diyecek ki: «Hani sizin, uğurlarında (mü´minlere) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede»?! Kendilerine ilim verilen (mü´min) ler: «Bu gün, (dediler), hakıykat rüsvaylık, zillet ve azâb kâfirlerin üstündedir». Sonra kıyâmet gününde de onları hor, hakir bir hâle getirecek de, nerede diyecek, onların yüzünden inananlara düşman kesildiğiniz ortaklarım? Bilgiye sâhib olanlarsa bugün diyecekler, gerçekten de horluk ve kötülük kâfirlere.
16-Nahl Suresi

28.Ayet
Mekke

14
269
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ ۖ فَأَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُوءٍ ۚ بَلَىٰ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -28
(Ellezıne teteveffahümül melaiketü zalimı enfüsihim fe elkavüs seleme ma künna na´melü min su´ bela innellahe alımüm bima küntüm ta´melun)
16-Nahl Suresi
28.Ayet
Mekke
14
269
O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da onlar teslim olup, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler. (Melekler de şöyle diyecekler:) “Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.” Onlar ki Melekler onları nefislerinin zalimleri olarak kabzederler de o vakıt bakarsın şöyle diyerek teslim olmuşlardır: biz bir kötülükten yapmıyorduk, hayır, Allah sizin ne maksadla yapıyorduğunuzu tamamen biliyor Küfretmekle nefislerine zulmedenlerin canlarını Melekler alacağı zaman, onlar şöyle diyerek teslim olurlar: “-Biz, hiç bir fenalık yapmıyorduk.” Hayır, Allah sizin ne yapmış olduğunuzu çok iyi bilendir. Kendilerine zulmedenlerin melekler canlarını alırken, «biz hiçbir kötülük işlemiyorduk» diyerek teslimiyet gösterirler. Hayır, şüphesiz ki Allah, sizin işleyegeldiğiniz şeyleri çok iyi bilir. Melekler, kendilerine (küfürleri sebebiyle) zulmedenlerin canlarını alacakları Zaman onlar: «Biz hiç bir fenalık yapmazdık» (diye diye) teslîm (oldular). Hayır, Allah sizin neler işler olduğunuzu muhakkak ki çok iyi bilendir. Melekler, kendi kendilerine zulmedenlerin canlarını alırken onlar, biz hiçbir kötülük yapmadık diye diye can verirler. Evet, şüphe yok ki Allah, sizin yaptıklarınızı tamamıyla bilir.
16-Nahl Suresi

29.Ayet
Mekke

14
269
فَادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ -29
(Fedhulu ebvabe cehenneme halidıne fıha fe lebi´se mesvel mütekebbirın)
16-Nahl Suresi
29.Ayet
Mekke
14
269
“Haydi, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!” Onun için girin bakalım Cehennemin kapılarına: içinde kalmak üzere, bak artık mütekebbirlerin mevkıi ne fena? O halde, içinde ebedî kalmak üzere, hepiniz cehennem kapılarından giriniz bakalım!... İşte büyüklenenlerin (hakkı kabul etmiyenlerin) yeri ne kötüdür!... O sebeple, içinde ebedî kalacağınız Cehennem kapılarından giriniz ! Büyüklük taslayıp gururlananların makamı ne kötüdür! O halde, içinde ebedî kalıcı olarak, girin cehennemin kapılarından. (Bak) büyüklük taslayanların mevkii ne kötüdür! Artık girin cehennem kapılarından, ebedî kalacaksınız orada. Ululuk satanların yurtları, ne de kötüdür.
16-Nahl Suresi

30.Ayet
Mekke

14
269
وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ ۚ قَالُوا خَيْرًا ۗ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ ۚ وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ ۚ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ -30
(Ve kıyle lillezınettekav maza enzele rabbüküm kalu hayra lillezıne ahsenu fı hazihıd dünya haseneh ve le darul ahırati hayr ve le nı´me darul müttekıyn)
16-Nahl Suresi
30.Ayet
Mekke
14
269
Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselere, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “Hayr indirdi” derler. Bu dünyada iyilik yapanlara bir iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah’a karşı gelmekten sakınanların yurdu ne güzeldir. Allahdan korkup korunanlara ise «rabbınız ne indirdi? Denildiğinde «hayır» demişlerdir» bu Dünyada güzel iş yapanlara güzel bir mükâfat var ve elbette Âhıret yurdu daha hayırlıdır, müttekılerin yurdu da ne hoş! Allah’dan korkup şirkten sakınanlara ise: “- Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “-Hayır indirdi.” demişlerdir. Bu dünyada güzel amel işleyenlere, güzel bir mükâfat var. Ahiret yurdu (cennet) ise, (dünya ve içindekilerden) elbette daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu da ne hoş!... (Allah´tan korkup fenalıklardan) sakınanlara, «Rabbınız ne indirdi ?» denilince, «iyilik» derler. Bu dünyada güzel iş, hayırlı amelde bulunanlara iyilik ve güzellik vardır. Âhiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır. Sakınanların yurdu ne güzeldir! (Allahdan) korkan ve korunanlara: «Rabbinizin indirdiği nedir?» denildi. Onlar da: «(Mahz-ı) hayr» dediler. Bu dünyâda iyi hareket edenlere güzel bir (mükâfat) vardır. Âhiret evi ise elbet daha hayırlıdır. Takva sâhiblerinin yurdu hakıykat ne güzel! Çekinenlere, Rabbiniz ne indirdi size denince hayır indirdi derler. Bu dünyâda güzel hareket edenlere güzel bir mükâfat var, âhiret eviyse elbette daha da hayırlı ve çekinenlerin evleri, gerçekten de ne güzeldir.
16-Nahl Suresi

31.Ayet
Mekke

14
269
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ ۚ كَذَٰلِكَ يَجْزِي اللَّهُ الْمُتَّقِينَ -31
(Cennatü adniy yedhuluneha tecrı min tahtihel enharu lehüm fıha ma yeşaun kezalike yeczillahül müttekıyn)
16-Nahl Suresi
31.Ayet
Mekke
14
269
İçinden nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. Kendileri için orada diledikleri her şey vardır. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları böyle mükâfatlandırır. Adin Cennetleri, ona girecekler, altından nehirler akar, onlara orada ne isterlerse var, işte Allah müttekılere böyle mükâfat eder O yurd, Adn cennetleridir ki, oraya girecekler, (ağaçları) altından ırmaklar akar. Orada ne isterlerse, hep kendileri için mevcut... işte Allah, takva sahiplerini böyle mükâfatlandırır. (O yurt) Adn Cennetleri´dir ki, onlara girerler. Altlarından ırmaklar akıp durur. Onlara o Cennetlerde diledikleri şeyler vardır. İşte böylece Allah sakınanları mükâfatlandırır. (O yurd) And cennetleridir ki altlarından ırmaklar akan bu (cennetlere) gireceklerdir onlar. Orada ne dilerlerse onların. İşte Allah, takvaya erenleri böyle mükâfatlandırır. Ebedî Adn cennetleridir yurtları, oraya girerler, kıyılarından ırmaklar akar, âhiret eviyse elbette daha da hayırlı ve çekinenleri böyle mükâfatlandırır.
16-Nahl Suresi

32.Ayet
Mekke

14
269
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ طَيِّبِينَ ۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -32
(Ellezıne teteveffahümül melaiketü tayyibıne yekulune selamün aleykümüdhulül cennete bima küntüm ta´melun)
16-Nahl Suresi
32.Ayet
Mekke
14
269
Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” derler. Onlar ki Melekler onları hoş hoş kabzederler «selâm, size girin, Cennete, çünkü çalışıyordunuz» derler Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat oldukları halde alırlar: “- Selâm size. Yapmış olduğunuz güzel işlerin mükâfatı olarak girin cennet’e...”derler. (O sakınanlar ki) tertemiz arınmış oldukları halde melekler canlarını alırlar da, «selâm size, yaptığınıza karşılık girin Cennet´e!» derler. Ki bunlar meleklerin pâk ve âsûde olarak canlarını alacakları kimselerdir. «Selâm (ve selâmet) size. İşlemekde olduğunuz (iyi hareketlerin, amellerin) karşılığı olmak üzere girin cennete» derler. Öyle kişilerdir onlar ki melekler, tertemiz olarak canlarını alır onların ve onlara, esenlik size derler, yaptığınız işlere karşılık girin cennete.
16-Nahl Suresi

33.Ayet
Mekke

14
269
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلَائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ أَمْرُ رَبِّكَ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -33
(Hel yenzurune illa en te´tiyehümül melaiketü ev ye´tiye emru rabbik kezalike fealellezıne min kablihim ve ma zalemehümüllahü ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun)
16-Nahl Suresi
33.Ayet
Mekke
14
269
(O kâfirler) kendilerine ancak meleklerin veya senin Rabbinin helâk emrinin gelmesini bekliyorlar. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. O kâfirler başka değil ancak kendilerine o meleklerin gelmesine veya Rabbının emri gelmesine bakarlar, onlardan evvelkiler de böyle yaptılar ve onlara Allah zulmetmedi ve lâkin kendileri nefislerine zulmediyorlardı Şu kâfirler, ancak kendilerine, ruhlarını alacak o meleklerin gelmesini veya Rabbinin azap emrinin (kıyametin) gelip çatmasını beklerler. Bunların işlediği küfür gibi, kendilerinden önce gelen ümmetler de işledi. (Kendilerini helâk etmekle) Allah onlara zulüm yapmadı; fakat onlar (küfretmekle) kendi nefislerine zulmetmişlerdi. (O inkarcı azgınlar) ancak meleklerin kendilerine, (canlarını almak için) gelmelerini veya Rabbin emri (azâbı)nın (inmesini) beklerler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmederler. (Kâfirler) kendilerine o meleklerin gelmesinden, yahud Rabbinin emri (erişib) çatmasından başka bir şey mi beklerler? (Buna hakları var mı?) Onlardan evvelkiler de böyle yapdı (idi). Onlara Allah zulm etmedi. Fakat kendi kendilerine zulm etdiler onlar. Kâfirler, meleklerin gelip çatmasından, yahut Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi beklerler? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı ve onlara Allah zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler.
16-Nahl Suresi

34.Ayet
Mekke

14
269
فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -34
(Fe esabehüm seyyiatü ma amilu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun)
16-Nahl Suresi
34.Ayet
Mekke
14
269
Bu sebeple işledikleri kötülüklerin cezası onlara ulaştı ve alay ettikleri şey kendilerini kuşattı. Onun için amellerinin fenalıkları başlarına musîbet oldu ve istihza ettikleri şey kendilerini sarıverdi Bunun için, yaptıkları fena işlerin cezası, başlarına felâket oldu ve alay edip durdukları o azab, kendilerini kuşatıverdi. Bu sebeple, işledikleri kötülükler, onlara yetişip dokunmuş ve alaya aldıkları şey de onları kuşatmıştır. Onun için yapdıklarının cezası onları çarpmış, istihza edegeldikleri (hakıykat) çepçevre kendilerini kuşatıvermişdir. Yaptıkları kötülüğe uğradılar ve alay ettiklerinin cezâsını çektiler.
16-Nahl Suresi

35.Ayet
Mekke

14
270
وَقَالَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَا آبَاؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ -35
(Ve kalellezıne eşraku lev şaellahü ma abedna min dunihı min şey´in nahnü ve la abaüna ve la harramna min dunihı min şey´ kezalike fealellezıne min kablihim fe hel aler rusüli illel belağul mübın)
16-Nahl Suresi
35.Ayet
Mekke
14
270
Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık, O’nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir. Bir de müşrikler dediler ki: «Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız ondan başka hiç bir şey´e tapmazdık ve onsuz hiç bir şey tahrim etmezdik, bunlardan evvelkiler de böyle yaptılar, buna karşı peygamberin vazifesi ancak açık bir tebliğden ibarettir Bir de Allah’a ortak koşanlar, (müşrikler) şöyle dediler: “- Allah dileseydi, ne biz, ne de Atalarımız kendisinden başka hiç bir şeye tapmazdık; onun emri dışında hiç bir şeyi haram kılmazdık.” Kendilerinden evvelkiler de böyle yaptılar (peygamberlerinin getirdiklerini inkâr ettiler). Buna karşı Peygamberlerin vazifesi, ancak açık bir tebliğdir. Allah´a ortak koşanlar dediler ki: «Eğer Allah dileseydi ne biz. ne de babalarımız O´ndan başkasına tapmazdık ve O´nun buyruğu olmaksızın bir şeyi de haram kılmazdık.» Kendilerinden öncekiler de böyle (söylemiş, böyle) yapmıştı. Peygamber´e düşen, sadece apaçık tebliğdir. (Allaha) eş tutanlar dediler ki: «Eğer Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız kendisinden başka hiç bir şey´e tapmaz, Onsuz (Onun emri olmaksızın) hiç bir şey´i (nefsimize) haram kılmazdık». Kendilerinden evvelkiler de böyle yapdı. Peygamberlerin, üzerinde apaçık tebliğden başka (bir vazîfe) var mıdır? Şirk koşanlar, Allah dileseydi dediler, ne biz ondan başka birşeye tapardık, ne atalarımız taparlardı; ne de emri olmadan birşeyi haram sayardık. İşte onlardan öncekiler de tıpkı böyle hareket ettiler. Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazîfe var ki?
16-Nahl Suresi

36.Ayet
Mekke

14
270
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ ۚ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ -36
(Ve le kad beasna fı külli ümmetir rasulen enı´büdüllahe vectenibüt tağut fe minhüm men hedellahü ve minhüm men hakkat aleyhid dalaleh fe sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mükezzibın)
16-Nahl Suresi
36.Ayet
Mekke
14
270
Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün. Celâlim hakkı için biz, her ümmette «Allaha ibadet edin ve Tâguttan ictinab eyleyin» diye bir Resul ba´settik, sonra içlerinden kimine Allah hidayet nasîb etti, kiminin de üzerine dalâlet hakkoldu, şimdi yeryüzünde bir gezin de bakın peygamberleri tekzib edenlerin akibeti nasıl oldu? Celâlim hakakı için, biz, her ümmete; “-Allah’a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının.” diye bir Peygamber gönderdik. Sonra içlerinden bir kısmına Allah hidayet etti, bir kısmının da üzerine sapıklık vacip oldu. Şimdi yeryüzünde bir gezip dolaşın da, bakın ki, Peygamberleri tekzîp edenlerin sonun ne olmuştur? And olsun ki, her ümmete, «Allah´a kulluk edip tapın, azdırıp saptırıcılardan kaçının!» diyerek (uyanda bulunan) bir peygamber göndermişizdir. Onlardan kimini Allah doğru yola eriştirdi; kiminin de üzerine sapıklık (damgası vurulması) hak olmuştu. O halde siz yeryüzünde gezip dolaşın da (Hakk´a karşı gelip peygamberleri) yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün. Andolsun ki biz her ümmete: «Allaha kulluk edin, putlar (a tapmak) dan kaçının» diye (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir. Sonra Allah içlerinden kimine hidâyet vermiş, kiminin üzerine de sapıklık hak olmuşdur. Şimdi yer yüzünde gezinin de (peygamberlerini) tekzîb edenlerin sonu nice oldu, görün. Andolsun ki biz her ümmete, Allah´a kulluk edin ve Şeytan´dan uzaklaşın diye bir peygamber gönderdik; içlerinde, Allah´ın doğru yola sevkettiği de var, sapıklığı hakedeni de. Gezin yeryüzünde de bakın, görün, yalanlayanların sonuçları ne olmuş.
16-Nahl Suresi

37.Ayet
Mekke

14
270
إِنْ تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ ۖ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ -37
(İn tahrıs ala hüdahüm fe innellahe la yehdı mey yüdıllü ve ma lehüm min nasırın)
16-Nahl Suresi
37.Ayet
Mekke
14
270
Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur. Sen onların hidayet bulmalarına harîs isen her halde Allah dalâlette bırakacağı kimselere hidayet vermez, onların yardımcıları da yoktur (Ey Rasûlüm) sen, o kâfirlerin hidayet bulmalarına çok istekli isen (de çare yok), her halde Allah dalâlette bırakacağı kimselere hidayet vermez. Onların hiç bir yardımcısı da yoktur. Sen onların doğru yola erişmelerini ne kadar çok arzu etsen, yine de Allah saptıracağını doğru yola iletmez ve onlara yardımcılar da yoktur. (Habîbim) sen onların hidâyet bulmalarına (ne kadar) hırs göstersen şübhe yok ki Allah dalâletde bırakacağı kimselere (bu) hidâyet (i) nasıyb etmez. Onların (azâblarını önleyecek) bir yardımcıları da yokdur. Onları doğru yola sevketmek için üstlerine düştükçe düşsen de şüphe yok ki Allah, sapıklığı kabul edeni doğru yola getirmez ve onlara bir tek yardımcı da yoktur.
16-Nahl Suresi

38.Ayet
Mekke

14
270
وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ ۙ لَا يَبْعَثُ اللَّهُ مَنْ يَمُوتُ ۚ بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ -38
(Ve aksemu billahi cehde eymanihim la yeb´asüllahü mey yemut bela va´den aleyhi hakkav ve lakinne ekseran nasi la ya´lemun)
16-Nahl Suresi
38.Ayet
Mekke
14
270
Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler. Allah ölen kimseyi ba´setmez diye olanca yeminleriyle Allaha kasem de ettiler, hayır ba’sedecek bu onun taahhüd buyurduğu hak bir va´d ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler. Onlar: “- Allah, ölen kimseyi diriltmez.” diye en kuvvetli yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah üzerine gerçekleşen bir vaaddir; fakat insanların çoğu bilmezler. «Allah, ölen kimseyi tekrar diriltip kaldırmaz» diyerek olanca yeminleriyle Allah ile yemin ettiler. Hayır, bu, Allah üzerine hak bir va´ddir; ne var ki insanların çoğu bilmezler. Onlar: «Ölecek kimseyi Allah diriltmez» diye olanca yemînleriyle Allaha andetdiler. Hayır, bu Onun üzerinde hak bir vad´dir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler. Onlar, Allah´a kesin olarak ant içtiler de Allah dediler, ölen kişiyi tekrar diriltmez. Evet, diriltecek, bir vaittir bu ki gerçektir ve yerine getirecektir onu, fakat insanların çoğu bilmez.
16-Nahl Suresi

39.Ayet
Mekke

14
270
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي يَخْتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ كَانُوا كَاذِبِينَ -39
(Li yübeyyine lehümüllezı yahtelifune fıhi ve li ya´lemellezıne keferu ennehüm kanu kazibın)
16-Nahl Suresi
39.Ayet
Mekke
14
270
(Diriltecek ki) ayrılığa düştükleri şeyi onlara anlatsın ve kâfir olanlar da kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler! Ba´sedecek ki onlara ıhtilâf ettikleri hakkı anlatsın ve onu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler Allah, öldükten sonra diriltecek ki, o kâfirlere ihtilâf ettikleri, (kabul etmedikleri) din işlerini beyan etsin ve bunu inkâr edenler, kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler. (Diriltip kaldıracak) ki, onlara, hakkında ayrılığa düştükleri şeyi açıklasın; inkâr edenlerin de kendilerinin yalancılar olduklarını bilsinler. (Allah diriltecek) onlara hakkında ihtilâf edegeldiklerini açıklasın, küfr (ve inkâr) edenler de kendilerinin ne yalancı kimseler idiklerini bilsin (ler) diye. İhtilâf ettikleri şeylerin kendilerince apaçık anlaşılması için ve kâfir olanların, yalancı olduklarını bilmeleri için diriltecek onları.
16-Nahl Suresi

40.Ayet
Mekke

14
270
إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ -40
(İnnema kavlüna li şey´in iza eradnahü en nekule lehu kün fe yekun)
16-Nahl Suresi
40.Ayet
Mekke
14
270
Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir. Bizim herhangi birşey için sözümüz, onu murad ettiğimiz zaman, sade ona şöyle dememizdir: «Ol» hemen oluverir Biz de bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece şöyle dememizdir: “- Ol” , o da hemen oluverir. Biz bir şeyin olmasını dilediğimiz zaman, sözümüz ona sadece «ol!» dememizdir; o da hemen oluverir. Bir şey´i (n olmasını) dilediğimiz zaman sözümüz ancak ona «Ol» dememizden ibâretdir. O da derhal oluverir. Sözümüz budur ancak, birşeyin olmasını diledik mi ona ol deriz, derhal olur.
16-Nahl Suresi

41.Ayet
Mekke

14
270
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -41
(Vellezıne haceru fillahi mim ba´di ma zulimu le nübevviennehüm fid dünya haseneh ve le ecrul ahırati ekber lev kanu ya´lemun)
16-Nahl Suresi
41.Ayet
Mekke
14
270
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.. Allah uğrunda zulme ma´ruz olduktan sonra hicret edenlere gelince de, elbette onları Dünyada güzel bir surette yerleştiririz, maamafih âhıret ecri her halde daha büyüktür, eğer bilseler Kendilerine zulüm yapıldıktan sonra Allah yolunda (dinini korumak için) hicret edenleri, elbette dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. (kureyşin zulmünden hicret edenleri, iyi bir surette Medine’de yerleştiririz). Ahiret mükâfatı ise, muhakkak ki daha büyüktür, eğer iman etmiyenler bunu bilseler... Onlar ki zulme uğradıktan sonra Allah yolunda (O´nun rızası uğrunda) hicret ettiler; şanıma and olsun ki, onları Dünya´da güzel (yere) yerleştiririz; Âhiret´in mükâfatı ise çok daha büyüktür. Eğer (hicretten geri kalanlar bunu) bilselerdi (bir saniye bile durmak istemezlerdi). Zulme uğratıldıklarından sonra Allah yolunda hicret edenleri biz dünyâda elbette güzel bir suretde yerleşdiririz. Âhiret mükâfatı ise her halde daha büyükdür. (Kâfirler bunu) bilmiş olsalardı.. Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda yurtlarından göçenlere mutlaka dünyâda güzel yurtlar vereceğiz ve âhiret mükâfâtıysa elbette bundan da büyüktür bilseler.
16-Nahl Suresi

42.Ayet
Mekke

14
270
الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ -42
(Ellezıne saberu ve ala rabbihim yetevekkelun)
16-Nahl Suresi
42.Ayet
Mekke
14
270
Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. Onlar ki sabretmişlerdir ve hep Rablarına tevekkül kılarlar O muhacirler, müşriklerin eziyetlerine sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. Onlar ki, sabrettiler ve sadece Rablarına güvenip dayandılar, (elbette mükâfatları çok büyük olacaktır). (O muhacirler hak yolunda) sabr-u sebat edenler ve ancak Rablerine güvenib dayanmakda olanlardır. Onlar öyle kişilerdir ki sabrettiler ve Rablerine dayandılar.
16-Nahl Suresi

43.Ayet
Mekke

14
271
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ ۚ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -43
(Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim fes´elu ehlez zikri in küntüm la ta´lemun)
16-Nahl Suresi
43.Ayet
Mekke
14
271
Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. Senden evvel de Resul olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehli zikre sorun bilmiyorsanız (Ey Rasûlüm!) Senden önce de, kendilerine vahiyde bulunduğumuz erkeklerden başkasını Peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız, Tevrat ve İncil âlimlerine sorun. (43-44) Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz adamları birçok belge, mu´cize ve kitâblarla gönderdik. Eğer (bu konulan) bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur´ân´ı indirdik; ola ki düşünürsünüz. Senden evvel kendilerine vahy eder olduğumuz erkeklerden başkasını biz peygamber göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir erbabına sorun. Andolsun ki senden önce de gönderdiğimiz ve kendilerine vahyettiğimiz kimseler, insandı. Sorun bilmiyorsanız bilenlere.
16-Nahl Suresi

44.Ayet
Mekke

14
271
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ ۗ وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ -44
(Bil beyyinati vez zübür ve enzelna ileykez zikra li tübeyyine linnasi ma nüzzile ileyhim ve leallehüm yetefekkerun)
16-Nahl Suresi
44.Ayet
Mekke
14
271
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. Beyyinelerle ve kitablarla; sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler Biz, o Peygamberleri mûcizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Rasûlüm, sana da Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara anlatasın olur ki; iyice düşünürler. (43-44) Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz adamları birçok belge, mu´cize ve kitâblarla gönderdik. Eğer (bu konulan) bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur´ân´ı indirdik; ola ki düşünürsünüz. (O peygamberler) apaçık bürhanlarla (mu´cizelerle) ve kitablarla (gönderildiler. Habîbim) biz sana da Kur´ânı indirdik. Tâki insanlara, kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın ve tâki onlar da iyice fikirlerini kullansınlar. Onları, delillerle, kitaplarla gönderdik ve sana da, onlara ne indirildiğini açıkça anlatman, düşünmelerini sağlaman için Kur´ân´ı indirdik.
16-Nahl Suresi

45.Ayet
Mekke

14
271
أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ أَنْ يَخْسِفَ اللَّهُ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ -45
(E fe eminellezıne mekerus seyyiati ey yahsifellahü bihimül erda ev ye´tiyehümül azabü min haysü la yaş´urun)
16-Nahl Suresi
45.Ayet
Mekke
14
271
Kötü işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmesinden veya (ansızın) bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular? Ya şimdi eman mı buldu o kimseler: o fenalıkları yapmak için hile kurup duranlar, Allahın kendilerini Yere geçirmesinden? veya hatır-u hayallerine gelmez cihetlerden kendilerine azâb gelivermesinden? Artık fenalık tuzaklarını kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmesinden, yahud bilemiyecekleri taraftan kendilerine azap inmesinden emin mi oldular? Durmadan fena işler düzenleyip tuzak kuranlar, Allah´ın kendilerini yere batırmasından veya bilmedikleri bir yerden azabın kendilerine gelmesinden güven içinde midirler? Fesâd plânları hazırlayanlar Allahın kendilerini yere batıracağına, yahud şuurlarının eremeyeceği cihetlerden kendilerine azâb gelib çatacağına karşı emîn mi oldu (lar) artık? Kötülük düzenleri kuranlar emin mi oldular Allah´ın, onları yere batırmayacağından, yahut hiç anlamadıkları bir yerden başlarına bir azap gelmeyeceğinden.
16-Nahl Suresi

46.Ayet
Mekke

14
271
أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِزِينَ -46
(Ev ye´huzehüm fı tekallübihim fe ma hüm bi mu´cizın)
16-Nahl Suresi
46.Ayet
Mekke
14
271
Yahut onlar dönüp dolaşırken Allah’ın kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Onlar, Allah’ı âciz bırakacak değillerdir. veya dönüp dolaşırken kendilerini yakalayıvermesinden, ki onlar âciz bırakacak değillerdir Yahud gezip dolaşırlarken (Allah’ın azabı) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azabı engelleyiciler de değillerdir. (46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden emniyette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir. Yahud onlar dönüb dolaşırlarken (Allahın) kendilerini yakalayıvermesinden (bir eman mı aldılar) ki onlar (hiç bir suretle Allâhı) aaciz bırakıcı değildirler. Yahut onu âciz bırakamayacaklarına göre dönüp dolaşırlarken tutup onları helâk etmeyeceğinden.
16-Nahl Suresi

47.Ayet
Mekke

14
271
أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَىٰ تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ -47
(Ev ye´huzehüm ala tehavvüf fe inne rabbeküm le raufür rahıym)
16-Nahl Suresi
47.Ayet
Mekke
14
271
Yahut da, onları korku üzere iken yakalamayacağından güven içinde midirler? Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir. yâhut da kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden? Demek ki Rabbımız çok refetli çok merhametli Yahut da kendilerini azar azar yakalayıp helâk etmesinden emin mi oldular? Şu halde azabı tacil etmemekle, Rabbin gerçekten çok şefkatlidir, çok merhametlidir. (46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden emniyette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir. Yoksa onlar (Allahın) kendilerini tedricen azaltmak suretiyle cezalandıracağından (emniyyete mi girdiler)? Demek ki Rabbin hakıykat çok esirgeyici, çok merhamet edicidir. Yahut da yavaş yavaş azaltarak onları mahvetmeyeceğinden? Şüphe yok ki Rabbiniz, esirgeyicidir, rahîmdir.
16-Nahl Suresi

48.Ayet
Mekke

14
271
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ عَنِ الْيَمِينِ وَالشَّمَائِلِ سُجَّدًا لِلَّهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ -48
(E ve lem yerav ila ma halekallahü min şey´iy yetefeyyeü zılalühu anil yemıni veş şemaili süccedel lillahi ve hüm dahırun)
16-Nahl Suresi
48.Ayet
Mekke
14
271
Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir. Ya görmedilerde mi? Her hangi bir şeyden Allahın yarattığına bir baksalar a: gölgeleri sağ ve sollarında sürünerek Allaha secdeler ederek döner dolaşır Onlar, Allah’ın yarattığı (ağaç gibi) herhangi bir şeyi görmediler mi ki, gölgeleri, Allah’ın kudretine boyun eğerek sağ ve sol taraflardan Allah’a secde eder olduğu halde meyledip dönüyor. Allah´ın yarattığı herhangi, bir şeye bakmıyorlar mı ki gölgesi boyun eğip (bağlı bulunduğu kanuna teslimiyet içinde) Allah´a secde ederek sağa sola dönüp dururlar. Onlar Allahın yaratdığı her hangi bir şey´e (dikkatle) bakmadılar mı ki onların gölgeleri bile zelîl zelîl Allaha secdekâr olarak durmadan sağa sola dönüyor. Allah´ın halkettiği şeyleri görmezler mi? Hepsinin de gölgesi, sağdan, soldan, alçalarak Allah´a secde etmededir.
16-Nahl Suresi

49.Ayet
Mekke

14
271
وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ دَابَّةٍ وَالْمَلَائِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ۩ -49
(Ve lillahi yescüdü ma fis semavati ve ma fil erdı min dabbetiv vel melaiketüe hüm la yestekbirun)
16-Nahl Suresi
49.Ayet
Mekke
14
271 ۩
Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler (boyun eğerler). Hem Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allaha secde eder, gerek Dâbbe kısmından olsun ve gerek Melâike, ve bunlar kibirlenmezler Göklerde ve yerde olan canlılarla Melekler, kibirlenmedikleri halde hep Allah’a secde ederler (*) Göklerde ve yerde, gerek canlılardan, gerekse meleklerden ne varsa hepsi de büyüklük taslamaksızın Allah´a secde ederler. Göklerde olan, yerde olan canlılar ve melekler, kendilerine hiçbir yüksünme gelmeyerek, Allaha secde eder (ler). Ve Allah´a secde etmededir göklerde ne varsa ve yeryüzünde yürüyen ne varsa ve melekler de ululanmadan Allah´a secde etmededir.
16-Nahl Suresi

50.Ayet
Mekke

14
271
يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ ۩ -50
(Yehafune rabbehüm min fevkıhim ve yef´alune ma yü´merun)
16-Nahl Suresi
50.Ayet
Mekke
14
271
Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. Fevklerinden rablarının mahafetini duyarlar ve her ne emr olunurlarsa yaparlar Kendilerine hâkim olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları her şeyi (melekler) yaparlar. Üstlerinde (yüce kudretiyle duran) Rablarından korkarlar da emrolunduklarını yerine getirirler. (Evet) kendilerine her suretle kaahir ve haakim olan Rablerinden korkarak (dâima Ona inkiyad ederler. Melekler de) ne emr olunurlarsa onu yaparlar. Her şeye gücü yeten Rablerinden korkarlar da emredileni yaparlar.
16-Nahl Suresi

51.Ayet
Mekke

14
271
وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ ۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ -51
(Ve kalellahü la tettehızu ilaheynisneyn innema hüve ilahüv vahıd fe iyyaye ferhebun)
16-Nahl Suresi
51.Ayet
Mekke
14
271
Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır. O hâlde, yalnız benden korkun.” Allah da buyurmuştur ki: iki ilâh tutmayın o ancak bir ilâhdır, onun için benden yalnız benden korkun Allah da şöyle buyurdu: “- İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir İlâh’dır; onun için yalnız benden korkun.” Allah: «İki tanrı edinmeyin; O ancak tek bir Tanrı´dır ve yalnız benden korkun !» buyurdu. Allah: «İki Tanrı edinmeyin. O, ancak bir Tanrıdır. Onun için benden, yalınız benden korkun» dedi. Allah, iki mabut tanımayın dedi, o, ancak bir mabuttur ve artık benden korkun.
16-Nahl Suresi

52.Ayet
Mekke

14
271
وَلَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَهُ الدِّينُ وَاصِبًا ۚ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَتَّقُونَ -52
(Ve lehu ma fis semavati vel erdı ve lehüd dınü vasıba e fe ğayrallahi tettekun)
16-Nahl Suresi
52.Ayet
Mekke
14
271
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İtaat de daima O’na olmalıdır. Öyle iken siz Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz? Hem Göklerde yerde ne varsa onun, din de daima onundur, öyle iken siz Allahın gayrisinden mi korkuyorsunuz? Göklerde ve yerde her ne varsa, hepsi O’nundur. Din de daima Onundur, (itaat devamlı olarak ona mahsustur). Böyle iken, siz Allah’ın gayrinden mi korkuyorsunuz? Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ancak O´nundur. Din de dâima O´nadır; öyle iken Allah´tan başkasından mı korkup sakınıyorsunuz ? Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsi) Onundur. Tâat de dâima Onadır. Böyle iken haalâ Allahdan başkasından mı korkuyorsunuz? Onundur ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde, ibâdet ve itâat de dâimâ onadır, hâlâ mı Allah´tan başka birinden çekinmede, korkmadasınız?
16-Nahl Suresi

53.Ayet
Mekke

14
271
وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللَّهِ ۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْأَرُونَ -53
(Ve ma büküm min nı´metin fe minellahi sümme iza messekümüd durru fe ileyhi tec´erun)
16-Nahl Suresi
53.Ayet
Mekke
14
271
Size ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman yalnız O’na yalvarır yakarırsınız. Hem sizde ni´met namına her ne varsa hep Allahdandır, sonra size keder dokunduğu zaman da hep ona feryad edersiniz Sizdeki her nimet Allah’dandır. Sonra size keder dokunduğu zaman da, hep ona yalvarır yakarırsınız. Sizde olan her nîmet Allah´tandır. Sonra da size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman ancak ve sadece O´na yalvarıp yakarınsınız. Size ulaşan her ni´met Allahdandır. Sonra size her hangi bir keder ve musîybet dokunduğu zaman ancak Ona tezarru ve feryâd edersiniz. Size bir nîmet gelse o, mutlaka Allah´tandır, sonra bir zarara uğrasanız gene ona yalvarırsınız.
16-Nahl Suresi

54.Ayet
Mekke

14
271
ثُمَّ إِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ -54
(Sümme iza keşefed durra anküm iza ferıkum minküm bi rabbihim yüşrikun (49.ayet secde ayetedir.))
16-Nahl Suresi
54.Ayet
Mekke
14
271
Sonra sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı Rablerine ortak koşar. Sonra sizden o kederi açtığı zaman da içinizden bir kısmı derhal rablarına şirk ederler Sonra Allah, bu kederi sizden kaldırdığı zaman, bir de bakarsınız ki, içinizden bir topluluk Rablerine ortak koşuyorlar. (*) Dikkat! Secde âyetidir. Sonra O, sizden sıkıntıyı giderince, içinizden bir kısmı bir de bakarsın kendilerine verdiğimize karşılık nankörlük etmek için Rablarına ortak koşarlar. Nihayet O, sizden bu keder ve musıybeti açıb giderdiği vakit ise içinizden bir takımları, bakarsınız ki, Rablerine eş tutuyorlar. Sonra da sizden o zararı defetti mi o vakit içinizden bir kısmı, Rablerine şirk koşar.
16-Nahl Suresi

55.Ayet
Mekke

14
272
لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ ۚ فَتَمَتَّعُوا ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ -55
(Li yekfüru bima ateynahüm fe temetteu fe sevfe ta´lemun)
16-Nahl Suresi
55.Ayet
Mekke
14
272
Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etmek için böyle yaparlar. Bir süre daha faydalanın bakalım! Yakında bileceksiniz! Kendilerine verdiğimiz ni´meti küfrân ile karşılamak için şimdi zevk edin bakalım fakat yarın bileceksiniz Bunu, kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar. Şimdi zevk edip keyfinize bakın; fakat pek yakında (başınıza gelecek akıbeti) bileceksiniz. Haydi öyle ise keyfinize göre geçinin ; ileride (hakikati anlayıp nasıl saptığınızı) bileceksiniz. (Bunu) kendilerine verdiğimiz (nimetler) e karşı nankörlük etmeleri için (yaparlar). Öyle ise eğlenedurun! Yakında (akıbetinizi) bileceksiniz. Kendilerine verdiğimiz nîmetlere nankörlük etmek için. Geçine durun, yakında bilir, anlarsınız.
16-Nahl Suresi

56.Ayet
Mekke

14
272
وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَصِيبًا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ ۗ تَاللَّهِ لَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ -56
(Ve yec´alune li ma la ya7lemune nasıybem mimma razaknahüm tellahi le tüs´elünne amma küntüm tefterun)
16-Nahl Suresi
56.Ayet
Mekke
14
272
Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (mahiyetini) bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, uydurmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz. Bir de bizim kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden tutuyorlar ılim şanından olmıyan nesnelere bir nasîb ayırıyorlar, tallahi siz bu yaptığınız iftiralardan mutlak mes´ul olacaksınız Bir de müşrikler, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (hayvanat ve ekinlerden) tutuyorlar da, hiç bir şey bilmiyen putlara hisse ayırıyorlar. Allah’a yemin olsun ki, siz, bu yaptığınız iftiralardan (putlar ilâhımızdır ve onların da bir hissesi vardır sözünden) mutlaka sorumlu tutulacaksınız. Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (gerçek yüzünü) bilmedikleri şeylere (putlara ve benzeri şeylere) pay ayırırlar. Allah´a and olsun ki, bu uydurduğunuz şeylerden mutlaka sorulacaksınız. Kendilerine rızk olarak verdiğimizden onlar, o bilmezler, (o putlar) için hisse ayırırlar. Allaha andolsun ki düzmekde olduğunuz (bu iftiralar) dan elbette mes´ul olacaksınız. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden, mâhiyetlerini bilmedikleri putlara bir hisse ayırırlar; andolsun Allah´a ki iftirâ ettikleri şeyler yüzünden sorguya çekilecek onlar.
16-Nahl Suresi

57.Ayet
Mekke

14
272
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ ۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ -57
(Ve yec´alune lillahil benati sübhanehu ve lehüm ma yeştehun)
16-Nahl Suresi
57.Ayet
Mekke
14
272
Onlar, kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının istediğini. Allaha kızlar da isnad ediyorlar, hâşâ o sübhane, kendilerine ise canlarının istediği Hem Allah’a kızlar da isnad ediyorlar (Melekler Allah’ın kızlarıdır, diyorlar.) Haşâ, Allah bunlardan münezzehtir. Tuhaf şey! Halbuki kendilerinin istediği oğlan çocuktur. Bir de Allah´a kızlar nisbet ederler; O bundan pâk ve yücedir. Kendilerine ise canlarının istediğini (nisbet ederler). Bir de onlar Allaha kızlar isnâd ederler. Haaşâ, O (nun şanı) münezzehdir. Kendilerinin candan isteyegeldikleri (oğlan çocuğuna gelince:) bu da onlarındır! Hâşâ, münezzehtir o, kızları olduğunu söylerler Allah´ın, hoşlarına gidenlerse kendilerinindir onlarca.
16-Nahl Suresi

58.Ayet
Mekke

14
272
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالْأُنْثَىٰ ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ -58
(Ve iza büşşira ehadühüm bil ünsa zalle vechühu müsveddev ve hüve kezıym)
16-Nahl Suresi
58.Ayet
Mekke
14
272
Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Halbuki onların birine dişi müjdelendiği vakıt öfkesinden yüzü simsiyah oluyor Onlardan birine, kız doğum haberi (bir kızın doğdu!) müjdelendiği zaman, öfkelenerek yüzü kararıyor. Onlardan biri kız çocuğuyla müjdelenince, öfkesini yutmaya çalışarak yüzü kararır. Onlardan birine kız (doğumu) müjdesi verilince, kendisi pek öfkeli olarak, yüzü simsiyah kesilir. Onların birine kızı olduğu müjdelenirse pek ziyâde kızar da yüzü simsiyah olur.
16-Nahl Suresi

59.Ayet
Mekke

14
272
يَتَوَارَىٰ مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ ۚ أَيُمْسِكُهُ عَلَىٰ هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ ۗ أَلَا سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ -59
(Yetevara minel kavmi min sui ma büşşira bih e yümsikühu ala hunin em yedüssühu fit türab e la sae ma yahkümun)
16-Nahl Suresi
59.Ayet
Mekke
14
272
Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar! Verilen müjdenin sui te´siriyle kavminden gizleniyor, hakaret üzere onu tutacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Bak ne fena hukümler veriyorlar Verilen müjdenin bıraktığı kötü tesirle utanıp kavminden gizleniyor; acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak ki, hüküm verdikleri şeyler ne kötü!... Kendisine verilen o kötü müjdeden dolayı kavminden gizlenmeye çalışır: Ancak (gönüllü) görünmeye katlanıp onu tutacak mı, yoksa toprağa gömerek gizleyecek mi ? (Bir bak) ne fena yargıda bulunuyorlar! Verilen müjdenin te´siriyle kavmden gizlenir. O (doğa) nı (sağ bırakıb) hakaaretle mi tutacak, yoksa onu toprağa mı gömecek (kendi kendine düşünür) Bak, hükmedegeldikleri (bu) şey ne kötüdür! Müjdelendiği kötü şey yüzünden, kavminden gizlenir; onu horlukla yaşatacak mı, yoksa toprağa mı gömecek, buna dalar. Bilin ki hükmettikleri şey, ne de kötüdür.
16-Nahl Suresi

60.Ayet
Mekke

14
272
لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِ ۖ وَلِلَّهِ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -60
(Lillezıne la yü´minine bel ahırate meselüs sev´ ve lillahil meselül a´la ve hüvel azızül hakım)
16-Nahl Suresi
60.Ayet
Mekke
14
272
Kötü sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Âhırete iymanı olmıyanlar için kötülük meseli sıfatlar var, Allah için ise en yüksek sıfatlar, ve azîz odur, hakîm o Ahirete iman etmiyenler için kötü sıfatlar var. En yüksek sıfatlar ise Allah’ındır. O Azîz’dir, Hâkîm’dir. Âhirete inanmıyanların (böylesine) kötü misâli vardır. En yüce (güzel, yararlı) misâller ise Allah´ındır. O, yegâne üstündür, çok güçlüdür; hikmet sahibidir. Âhirete îman etmeyenlerin (işte böyle) kötü sıfat (lar) ı vardır. En yüce mesel (vasıflar) ise Allahındır. O, mutlak kaadirdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir. Âhirete inanmayanlar, kötü sıfatlara sâhiptir, en yüce sıfatsa Allah´ındır ve o üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
16-Nahl Suresi

61.Ayet
Mekke

14
272
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۖ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً ۖ وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ -61
(Ve lev yüahızüllahün nase bi zulmihim ma terake aleyha min dabbetiv ve lakiy yüehhıruhüm ila ecelim müsemma fe iza cae ecelühüm la yeste´hırune saatev ve la yestakdimun)
16-Nahl Suresi
61.Ayet
Mekke
14
272
Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. Maamafih Allah insanları zulümleriyle muahaze ediverse idi Yer yüzünde bir deprenen bırakmazdı, velâkin onları mukadder bir ecele kadar te´hır eder, ecelleri geldiği vakıt da bir saat ne geriletebilirler, ne öne geçebilirler Eğer Allah, zulümleri (günahları) yüzünden insanları hesaba çekiverseydi, yeryüzünde kımıldayan tek bir canlı bırakmazdı. Fakat Allah, onları takdir edilen bir müddete kadar geciktirir. Müddetleri (ecelleri) de geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. Eğer Allah, insanları zulümlerinden dolayı (hemen) cezâlandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki onları belli bir süreye kadar geciktirir. Artık onların eceli gelince ne bir an gecikebilirler, ne de öne geçebilirler. Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden muâhaze edecek Olsaydı (yer) üstünde hiç bir canlı mahluk bırakmazdı. Fakat O, bunları (insanları kendisince) adlandırılmış (takdîr edilmiş) bir müddete kadar gecikdirir. Ecelleri (vakıfları) geldiği zaman ise onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler. Allah, insanları zulümleri yüzünden helâk etseydi yeryüzünde yürür bir tek mahlûk kalmazdı, fakat onlara azâp etmeyi mukadder bir zamâna tehîr etti; vakitleri gelince de ne bir an geri kalırlar, ne bir an önce gelip çatar o mukadder vakit.
16-Nahl Suresi

62.Ayet
Mekke

14
272
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ أَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ الْحُسْنَىٰ ۖ لَا جَرَمَ أَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَأَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ -62
(Ve yec´alune lillahi ma yekrahune ve tesıfü elsinetühümül kezibe enne lehümül husna la cerame enne lehümün nara ve ennehüm müfratun)
16-Nahl Suresi
62.Ayet
Mekke
14
272
Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. En güzel sonuç kendilerininmiş diye dilleri de yalan uyduruyor. Hiç şüphe yok ki onlara cehennem vardır ve onlar oraya en önde sokulacaklardır. Hem Allaha kendilerinin hoşlanmıyacakları şeyler isnad ediyorlar, hem de dilleri kendilerine yalan söylüyor: en güzel akıbet onlarınmış! Doğrusu ateş onların, hem onlar ona en önde gidecekler Hem kendilerinin hoşlanmamakta oldukları kızları Allah’a isnad ediyorlar, hem de: “-En güzel akıbet onlarınmış.” diye dilleri kendilerine yalan söylüyor. Çare yok, ateş onların... Oraya en önde gidip kalacaklardır. Hoşlanmadıkları şeyleri Allah´a ait kılarlar. Dilleri ise yalan söyler de en güzel şeyleri kendilerine nisbet ederler. Şüphe yok ki, ateş onlarındır ve elbette Cehennem´e ilk varanlar da onlardır. Onlar Allah kendilerinin bile hoşlanmamakda oldukları şeyleri isnâd ederler, dilleri de yalan yere en güzel (aakıbet) in muhakkak kendilerine has olduğunu söyler. Hiç şüphe yokdur ki onların hakkı ateşdir ve onlar (cehennemin) öncüler (i) dir. Allah´a, kendilerinin bile hoşlanmadıkları şeyleri atfederler ve dilleri de güzel ve hayırlı sonucun kendilerine mukadder olduğunu yalan yere söyler durur. Hiç şüphe yok ki onlarındır ateş ve tezcek, herkesten önce onlar girerler ateşe.
16-Nahl Suresi

63.Ayet
Mekke

14
272
تَاللَّهِ لَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -63
(Tellahi le kad erselna ila ümemim min kablike fe zeyyene lehümüş şeytanü a´malehüm fe hüve veliyyühümül yevme ve lehüm azabün elım)
16-Nahl Suresi
63.Ayet
Mekke
14
272
Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için elem dolu bir azap vardır. Tallahi biz senden evvel bir çok ümmetlere Resuller gönderdik, buna karşı Şeytan onlara amellerini tezyin etti, bu gün de o onların veliysidir ve onlara elîm bir azâb var Allah’a yemin olsun ki, biz, senden önce bir çok ümmetlere Peygamberler gönderdik de Şeytan, onlara, amellerini bezeyip güzel gösterdi. Bugün de o Şeytan, kâfirlerin dostudur (senden önceki peygamberler tekzip edildikleri gibi, şimdi seni de tekzip ediyorlar.) Onlara çok acıklı bir azap var. Şanıma and olsun ki, biz senden önce ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan ise onların (o bâtıl ve yaramaz) işlerini onlara süslü ve çekici gösterdi. Bugün de şeytan, onların sahibi ve dostudur ve onlar için elem verici bir azâb vardır. Allaha andolsun ki biz senden evvelki ümmetlere de peygamberler göndermişizdir de şeytan onların yapdıklarını kendilerine süsleyib hoş göstermişdir. İşte o, bu gün de onların velîsidir. (Bütün) onlara en acıklı bir azâb vardır. Andolsun Allah´a ki senden önce de ümmetlere peygamberler göndermiştik de Şeytan, onların yaptıkları şeyleri bezemiş, hoş göstermişti onlara ve o, bugün de dostudur onların ve onlara elemli bir azap var.
16-Nahl Suresi

64.Ayet
Mekke

14
272
وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا فِيهِ ۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -64
(Ve ma enzelna aleykel kitabe illa li tübeyyine lehümüllezıhtelefu fıhi ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yü´mininun)
16-Nahl Suresi
64.Ayet
Mekke
14
272
Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik. Sana bu kitabı indirmemiz de ancak şunun içindir ki onlara hakkında ıhtilâf ettikleri şey´i beyan edesin ve iyman edeceklere bir hidayet, bir rahmet olsun Ey Rasûlüm, bu Kur’an’ı sana ancak insanların ayrılığa düştükleri din işlerini beyan etmek için ve iman edecek kimselere bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik. Biz kitabı (Kur´ân´ı) sana ancak, onlara, hakkında ayrılığa düştükleri hususu açıklayasın ve onu imân eden bir millete doğru yolu gösterici, rahmet sunucu olsun diye indirdik. (Bu) kitabı sana (başka bir hikmetle değil) ancak hakkında ihtilâf etdikleri şeydir açıkça anlatman için ve îman edecek her hangi bir kavme bir hidâyet ve rahmet olarak gönderdik. Biz sana kitabı, ancak hakkında ayrılığa düştükleri nesneleri onlara apaçık bildirmen için indirdik ve inanan topluluğa da hidâyettir ve rahmettir.
16-Nahl Suresi

65.Ayet
Mekke

14
273
وَاللَّهُ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ -65
(Vallahü enzele mines semai maen fe ahya bihil erda ba´de mevtiha inne fı zalike le ayatel li kavmiy yesmeun)
16-Nahl Suresi
65.Ayet
Mekke
14
273
Allah, gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır. Evet Allah Semâdan bir su indirdi de onunla Arza ölümünden sonra hayat verdi, her halde bunda dinliyecek bir kavm için bir âyet vardır Allah gökten bir yağmur indirdi de onunla Arz’a, ölümünden (bitkileri kuruduktan) sonra hayat verdi; bitkileri yeşertti. Şüphesiz ki bunda, ibret kulağı ile dinleyenler için, öldükten sonra dirilmeğe bir alâmet var... Allah gökten su indirdi d9, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda kulak verip dinleyen bir millet için âyet (=belge, ibret ve öğüt) vardır. Allah gökden (bulutdan) su (yağmur) indirdi de onunla yer (yüzün) e, ölümünden sonra, can verdi. Şübhesiz ki bunda dinleyecek bir kavm için (ibret verici) bir âyet vardır. Ve Allah, gökten yağmur yağdırır da yeryüzünü, ölümünden sonra diriltir onunla; şüphe yok ki duyan topluluğa bunda bir delil var.
16-Nahl Suresi

66.Ayet
Mekke

14
273
وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً ۖ نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا سَائِغًا لِلشَّارِبِينَ -66
(Ve inne leküm fil en´ami le ıbrah nüskıyküm mimma fı bütunihı mim beyni fersiv ve demil lebenen halisan saiğal liş şaribın)
16-Nahl Suresi
66.Ayet
Mekke
14
273
Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz. Her halde size sağmal hayvanlarda da bir ıbret vardır, size onun butûnundakinden fers ile dem arasında halıs bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından kayar gider Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır: Size, onların karnındaki işkembe pisliği ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından âfiyetle geçer. Doğrusu sizin için davarlarda da ibret vardır: Size onların karnındaki ters ile kan arasındaki hâlis, içenlerin boğazından rahatlıkla geçen süt içiriyoruz. Sağmal hayvanlarda da sizin için elbette bir ibret vardır. Size onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen dubduru (ve tertemiz) bir süt içiriyoruz. Davarlarda da ibret alacağınız şeyler var. Karınlarındaki fışkıyla kan arasındaki hâlis sütü içirmedeyiz size ve süt, içenlerin boğazlarından kayıp gitmede.
16-Nahl Suresi

67.Ayet
Mekke

14
273
وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخِيلِ وَالْأَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًا وَرِزْقًا حَسَنًا ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ -67
(Ve min semaratin nehıyli vel a´nabi tettehızune minhü sekerav ve rizkan hasena inne fı zalike le ayetel li kavmiy ya´kılun)
16-Nahl Suresi
67.Ayet
Mekke
14
273
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır. Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvalarından da, bundan hem bir müskir çıkarırsınız hem de bir güzel rızık, her halde bunda aklı olan bir kavm için elbet bir âyet var Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da içki ve güzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda aklı olup düşünen bir topluluk için (Allah’ın kudretine delâlet eden) bir alâmet var... (Bu âyet-i kerime içki haram kılınmadan önce Mekke’de nâzil olmuştur.) Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden sarhoşluk veren içki ve güzel rızık edinirsiniz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir millet için ibret, öğüt ve belge vardır. Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden de içki ve güzel bir rızk edinirsiniz, işte bunda da aklını kullanacak bir kavm için hiç şübhesiz bir âyet vardır. Hurma ağacının meyveleriyle üzümlerden de şarap yaparsınız, güzel bir rızk elde edersiniz; şüphe yok ki bunda da akıl eden topluluğa bir delil var.
16-Nahl Suresi

68.Ayet
Mekke

14
273
وَأَوْحَىٰ رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ -68
(Ve evha rabbüke ilen nahli enittehızı minel cibali büyutev ve mineş şeceri ve mimma ya´rişun)
16-Nahl Suresi
68.Ayet
Mekke
14
273
Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.” Rabbın bal arısına da şöyle vahyetti: dağlardan ve ağaçlardan ve kuracakları köşklerden göz göz evler edin Senin Rabbin, bal arasına da şöyle vahy etti: “- Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin. Rabbin, bal arısına, dağlardan, ağaçtan ve kurdukları çardaktan kendine göz göz yuva edin; (68-69) Rabbin bal arısına: «Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların senin için yapacakları) çardaklardan evler (kovanlar) edin, sonra meyve (ve çiçek) lerin her birinden ye de Rabbinin (bal imâlinde öğretdiği ve) kolaylıklar gösterdiği yaylım yollarına git» diye ilham etdi. Onların karınlarından (ağızlarından) renkleri çeşidli şerbet (bal) çıkar ki onda insanlar için şifâ vardır. İşte bunda da tefekkür edecek bir zümre için elbette bir âyet var. Ve Rabbin, bal arısına, dağlarda, ağaçlarda ve çardak kurulan yerlerde kovan yapın diye vahyetti.
16-Nahl Suresi

69.Ayet
Mekke

14
273
ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا ۚ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ -69
(Sümme külı min külles semarati feslükı sübüle rabbiki zülüla yahrucü mim butuniha şerabüm muhtelifün elvanühu fıhi şifaül linnas inne fı zalike le ayatel li kavmiy yetefekkerun)
16-Nahl Suresi
69.Ayet
Mekke
14
273
“Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir.” Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır. Sonra meyvaların hepsinden ye de rabbının müyesser kıldığı yollara koy, içlerinden renkleri muhtelif bir içecek peydâ olur ki onda insanlara bir şifa vardır, her halde bunda tefekkür edecek bir kavm için elbet bir âyet var Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin sana has kıldığı (şaşırmayacağın) yaylım yollarına çık.” O arıların karınlarından renkleri muhtelif bal çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Doğrusu bunda da düşünecek bir topluluk için (Allah’ın hikmet ve emrine delâlet eden) büyük bir alâmet var. Sonra da her türlü meyva, çiçek ve üründen ye; Rabbinin sana (yayılman için belirlediği) elverişli yollarda yürü, diye variyetti. Karınlarından değişik renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlara şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda iyice düşünen bir millete öğüt, ibret, belge vardır. (68-69) Rabbin bal arısına: «Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların senin için yapacakları) çardaklardan evler (kovanlar) edin, sonra meyve (ve çiçek) lerin her birinden ye de Rabbinin (bal imâlinde öğretdiği ve) kolaylıklar gösterdiği yaylım yollarına git» diye ilham etdi. Onların karınlarından (ağızlarından) renkleri çeşidli şerbet (bal) çıkar ki onda insanlar için şifâ vardır. İşte bunda da tefekkür edecek bir zümre için elbette bir âyet var. Sonra dedi, bütün meyvelerden bal toplayın ve gönül alçaklığıyla Rabbinizin yollarını tutun. Karınlarından çeşitli renkte ballar çıkar, onlarda şifâ var insanlara. Şüphe yok ki bunda da düşünen topluluk için bir delil var.
16-Nahl Suresi

70.Ayet
Mekke

14
273
وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ ۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئًا ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ قَدِيرٌ -70
(Vallahü halekaküm sümme yeteveffaküm ve minküm mey yüraddü ila erzelil umuri li keyla ya´leme ba´de ılmin şey´a innellahe alımün kadır)
16-Nahl Suresi
70.Ayet
Mekke
14
273
Allah, sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir. Hem Allah sizi halketti, sonra sizi vefat ettiriyor, içinizden kimi de erzeli ömre reddolunuyor ki biraz ılimden sonra bir şey bilemez olsun, her halde Allah hem alîm hem kadîr Allah sizi yarattı, sonra da sizi O öldürecek. İçinizden kimi de en düşük ihtiyarlığa (75-90 yaşlarına) çevrilir ki, (daha önce) bilgi sahibi olduktan sonra, (artık unutup) bilmez olsun. Gerçekten Allah Alîm’dir, Kadîr’dir. Allah sizi yarattı, sonra da canınızı alır. Sizden kimi ömrünün en fena ve en sevilmiyen noktasına itilir ki (o devrede artık) bildiğini bilmez olur. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir. Sizi Allah yaratdı. Sizi yine O öldürecek. İçinizden kimi — bildikden sonra (çocuk gibi) bir şey bilmesin diye — en aşağı ömre kadar geri götürülür. Allah (her şey´i) hakkıyle bilen, kemâliyle kaadir olandır. Ve Allah sizi halketti, sonra öldürür ve içinizden yaşayışın en aşağılık çağına, kocalığa kadar ömür sürdürülenler de vardır ki bildikleri şeyleri bilmez olurlar; şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.
16-Nahl Suresi

71.Ayet
Mekke

14
273
وَاللَّهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ فِي الرِّزْقِ ۚ فَمَا الَّذِينَ فُضِّلُوا بِرَادِّي رِزْقِهِمْ عَلَىٰ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَهُمْ فِيهِ سَوَاءٌ ۚ أَفَبِنِعْمَةِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ -71
(Vallahü faddale ba´daküm ala ba´dın fir rızk femellezıne füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi seva´ ife bi nı´metillahi yechadun)
16-Nahl Suresi
71.Ayet
Mekke
14
273
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar? Allah ba´zınızı ba´zınıza rızıkta tafdıl de etti, fazla verilenler rızıklarını ellerinin altındakilere reddediyorlar da hepsi onda müsavi oluyorlar da değil, şimdi Allahın nı´metini mi inkâr ediyorlar? Allah rızık hakkında bir kısmınızı bir kısmınızdan üstün kıldı. Kendilerine fazla rızık verilenler de, rızıklarını elleri altında bulunanlara vermiyorlar ki, onda müsavi olsunlar. (İşte böyle köle ve hizmetçilerini mallarına ortak etmiyenler, Allah’a nasıl, kudreti altındaki şeyleri ortak ediyorlar?) Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar? Allah rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kılmıştır. Üstün kılınanlar ellerinin altındakilere rızıklarını kendilerine eşit olacak ölçüde çevirip verici değillerdir. Allah´ın nîmetini bile bile inkâr mı ediyorsunuz? Allah rızk hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. O üstün kılınanlar, onda hepsi eşit olmak üzere, rızklarını ellerinin altındakilere verici değildirler. O halde bunlar Allahın ni´metini bilerek inkâr mı ediyorlar? Ve Allah, rızık bakımından bir kısmınızı, bir kısmınızdan üstün etmiştir. Geçimi üstün olanlar, rızıklarını, elleri altında bulunanlara verip onları da geçim bakımından kendilerine eşit etmezler, Allah´ın nîmetini bile bile inkâr mı ederler?
16-Nahl Suresi

72.Ayet
Mekke

14
273
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ بَنِينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ۚ أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللَّهِ هُمْ يَكْفُرُونَ -72
(Vallahü ceale leküm min enfüsiküm ezvacev ve ceale leküm min ezvaciküm benıne ve hafedetev ve razekaküm minet tayyibat e fe bil batıli yü´minune ve bi nı´metillahi hüm yekfurun)
16-Nahl Suresi
72.Ayet
Mekke
14
273
Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar? Allah size kendilerinizden zevceler de verdi ve size zevcelerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nı´metlerden merzuk buyurdu, şimdi bâtıla inanıyorlar da onlar Allahın nı´metine küfür mü ediyorlar? Allah, size kendilerinizden zevceler verdi ve zevcelerinizden de, sizin için, oğullarla torunlar yarattı, sizi güzel ve pâk nimetlerden rızıklandırdı. Şimdi bâtıla (putlara) iman ediyorlar da Allah’ın nimetini (İslâm’ı) inkâr mı ediyorlar? Allah, size kendinizden eşler verdi ve eşlerinizden size oğullar ve torunlar sundu ve sizi pâk ve helâl şeylerden rızıklandırdı. Buna rağmen bâtıla inanıyorlar da Allah´ın nîmetini onlar inkâr mı ediyorlar? Allah sizin için kendilerinizden çiftler yapdı. Size çiftlerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi güzel güzel (nimetler) den rızıklandırdı. Şimdi baatıla inanıyorlar da onlar, Allahın ni´metlerine nankörlük mü ediyorlar? Ve Allah size, kendi cinsinizden eşler halketti, eşlerinizden de size oğullar, torunlar verdi ve tertemiz şeylerle rızıklandırdı sizi. Hâlâ bâtıla inanırlar da Allah´ın nîmetine karşı nankörlükte mi bulunurlar?
16-Nahl Suresi

73.Ayet
Mekke

14
274
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا مِنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ شَيْئًا وَلَا يَسْتَطِيعُونَ -73
(Ve ya´büdune min dunillahi ma la yemlikü lehüm rizskam mines semavati vel erdı şey´ev ve la yestetıy´un)
16-Nahl Suresi
73.Ayet
Mekke
14
274
Allah’ı bırakıp da, kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık sağlayamayan ve buna gücü de yetmeyen şeylere tapıyorlar. Allahı bırakıp da kendilerine Göklerden ve Yerden zerrece bir rızka malik olmıyan ve olmak ıhtimali bulunmıyan şeylere tapıyorlar Müşrikler, kendilerine, ne göklerden, ne de yerden hiç bir rızık vermeye sahip olmayan ve buna güçleri yetmiyen Allah’dan başka şeylere (putlara) tapıyorlar. Allah´ı bırakıp da kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık (çıkarıp vermeye) sahip olamıyanlara, buna güc getiremiyenlere mi tapıyorlar ?! (Müşrikler) Allâhı bırakıb da kendileri için ne göklerden, ne yerden hiç bir rızka, hiç bir şey´e mâlik olmayan ve buna güçleri dahi yetmeyen şeylere (putlara) taparlar. Allah´ı bırakırlar da ne göklerde, ne yeryüzünde hiçbir şeye sâhip olmayan ve hiçbir şeye gücü yetmeyen putlara kulluk ederler.
16-Nahl Suresi

74.Ayet
Mekke

14
274
فَلَا تَضْرِبُوا لِلَّهِ الْأَمْثَالَ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -74
(Fe la tadribu lillahil emsal innellahe ya´lemü ve entüm la ta´lemun)
16-Nahl Suresi
74.Ayet
Mekke
14
274
Artık Allah’a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz. Artık Allaha temsiller yapmağa kalkmayın, çünkü Allah bilir siz bilmezsiniz Artık Allah’a ortak koşmayın, çünkü Allah, eşi bulunmadığını biliyor. Siz ise, bu gerçeği bilmiyorsunuz. O halde artık Allah´a misâller (=benzerler, örnekler) koşmayın. Şüphesiz ki Allah bilir, siz bilmezsiniz. Artık Allaha benzerler koşub durmayın. Çünkü Allah (her şey´i) biliyor, siz bilmiyorsunuz. Artık Allah´a eşit varlıklar tanımayın; şüphe yok ki Allah bilir her şeyi ve siz bilmezsiniz.
16-Nahl Suresi

75.Ayet
Mekke

14
274
ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًا ۖ هَلْ يَسْتَوُونَ ۚ الْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -75
(Darabellahü meselen abdem memlukel la yakdiru ala şey´iv ve mer razaknahü minna zirkan hasenen fe hüve yünfiku minhü sirrav ve cehra hel yestevun elhamdü lillah bel ekseruhüm la ya´lemun)
16-Nahl Suresi
75.Ayet
Mekke
14
274
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler. Allah şunu temsil getirdi: bir abdi memlûk, hiç bir şey´e kudreti yok, bir de o zat ki kendisine tarafımızdan güzel bir rızık nasîb etmişiz de o ondan gizli, açık infak edip duruyor, hiç bunlar müsavi olurlar mı? Bütün hamd Allahındır amma çokları bilmezler Allah, şunu temsil buyurdu: Hiç bir tasarrufa gücü yetmiyen halis bir köle, bir de tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verilip de ondan gizli ve aşikâr harcayan kimse... Hiç bunlar müsavi olur mu? (O halde putları Allah’a nasıl eş tutuyorlar?). Bütün hamd Allah’a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu (Bu hakikatleri) bilmezler. Allah hiçbir şeye gücü yetmiyen bir köle ile, kendisini tarafımızdan güzel bir rızıkla rızıklandırıp, ondan gizli ve açık (Allah için) harcayan (hür) kimseyi misâl verir; bunlar hiç eşit olur mu ? Allah´a hamd olsun. Ne var ki (insanların) çoğu bilmezler. Allah şöyle bir mesel irâd etdi: Hiç bir şey´e gücü yetmeyen memlûk bir kul, bir de (hür) bir zât ki kendisine tarafımızdan güzel bir rızk nasıyb etmişizde o, bundan gizli ve aşikâr harcayıp duruyor. Bunlar hiç müsâvî olurlar mı? (Bütün) hamd Allahındır. Hayır, onların çoğu bilmezler. Allah bir örnek getirmiştir: Bir köle olsa ve hiçbir şeye gücü yetmese ve bir de güzel bir sûrette rızıklandırdığımız birisi bulunsa da rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını, gizli, açık yoksullara harcasa, onları geçindirse bunlar eşit ve denk olur mu hiç? Hamd Allah´a, eşit değildir bunlar, fakat çoğu bilmez.
16-Nahl Suresi

76.Ayet
Mekke

14
274
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ أَحَدُهُمَا أَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلَىٰ مَوْلَاهُ أَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍ ۖ هَلْ يَسْتَوِي هُوَ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ ۙ وَهُوَ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -76
(Ve darabellahü meseler racüleyni ehadühüma ebkemü la yakdiru ala şey´iv ve hüve kellün ala mevlahü eynema yüveccihhü la ye´ti bi hayr hel yestevı hüve ve mey ye´müru bil adli ve hüve ala sıratım müstekıym)
16-Nahl Suresi
76.Ayet
Mekke
14
274
Allah, (şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine sadece bir yüktür. Nereye gönderse olumlu bir sonuç alamaz. Bu, adaletle emreden ve doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu? Allah şunu da bir temsil getirdi: iki kişi birisi dilsiz, hiç bir şeye kudreti yok, efendisine sade bir ağırlık, ne tarafa gönderilse hiç bir hayre yaramaz, hiç bu, adâletle âmir olan ve doğru bir yolda giden kimseye müsavi olabilir mi? Allah şu iki adamı da misal getirdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine sade bir ağırlıktır, efendisi onu ne tarafa gönderse hiç bir hayra yaramaz. Hiç bu, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan kimseye müsavi (eş) olabilir mi? (İşte hak dini gönderen, insanlara her türlü nimet ve rahmet ihsan eden Allah, hiç bir fayda ve zarara güçleri yetmiyen putlara ortak tutulabilir mi?) Allah yine, iki adamı misâl veriyor : Biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine ağırlık veren bir yüktür; nereye yöneltip gönderse, hiç de hayır ile gelmez ; bununla, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunan kimse hiç eşit olurlar mı ? Allah (şu) iki kişiyi de misâl getirdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiç bir şey beceremez ve o, efendisinin üstünde bir yükdür. O, bunu nereye gönderse hayır getirmez. Hiç bu, adaletle emreden, kendisi dosdoğru bir yol üzerinde bulunan kişi ile bir olur mu? Ve Allah, gene iki kişiyi örnek getirir: Biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, sâhibine bir yüktür, nereye yollasa hayırlı bir iş becerip gelemez. O, hiç adâletle emreden ve doğru yolu tutmuş olan adamla eşit olur mu?
16-Nahl Suresi

77.Ayet
Mekke

14
274
وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَمَا أَمْرُ السَّاعَةِ إِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ أَوْ هُوَ أَقْرَبُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -77
(Ve lillahi ğaybüs semavati vel ard ve ma emrus saati illa ke lemhıl besari ev hüve akrab innellahe ala külli şey´in kadır)
16-Nahl Suresi
77.Ayet
Mekke
14
274
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması, bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Bütün Semavât-ü Arzın gaybını bilmek de Allaha mahsus, saat emri ise sâde lemhi basar gibi yâhud daha yakındır, şüphe yok ki Allah her şey´e kadir Bütün göklerin ve arzın gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Kıyametin oluş işi de (veya Allah’ın ilminde kıyametin geliş vakti) ancak göz kırpması gibidir, yahud ondan daha sür’atlidir. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir. Göklerin ve yerin gayb ( = gizli, gözle görülmeyenini (bilmek) Allah´a mahsustur. Kıyâmet´in kopuşu bir göz kırpma gibidir veya ondan da yakın (ve süratlidir). Şüphesiz ki Allah´ın kudreti her şeye yeter. Göklerin ve yerin ğaybı (nı bilmek) Allaha mahsusdur. Saat (kıyamet) haadisesi de (başka değil) ancak göz kırpma gibidir. Yahud o, daha yakındır. Çünkü Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir. Ve göklerin ve yeryüzünün gizli şeyleri Allah´ındır ve kıyâmetin kopması da göz kırpıp açacak bir ân içinde olup biter, belki ondan daha da çabuk bir ân içinde. Şüphe yok ki Allah´ın her şeye gücü yeter.
16-Nahl Suresi

78.Ayet
Mekke

14
274
وَاللَّهُ أَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْئًا وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -78
(Vallahü ahraceküm mim bütuni ümmehatiküm la ta´lemune şey´ev ve ceale lekümüs sem´a vel ebsara vel ef´idete lealleküm teşkürun)
16-Nahl Suresi
78.Ayet
Mekke
14
274
Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. Ve Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiç bir şey bilmiyordunuz, öyle iken size, işitme, gözler, gönüller verdi ki şükredesiniz Siz hiçbir şey bilmezken Allah, sizi, analarınızın karnından çıkardı ve size kulaklar, gözler, kalbler verdi ki (iman edip) şükredesiniz. Allah sizi analarınızın karnından, sizi hiçbir şey bilmez iken çıkardı ; şükredersiniz diye size işitme, gözler, gönüller verdi. Allah sizi analarınızın karınlarından, kendiniz hiç bir şey bilmiyorken, çıkardı. Size, şükredesiniz diye kulaklar, gözler, gönüller verdi. Tâki şükredesiniz. Ve Allah sizi, analarınızın karnından çıkardı, hiçbir şey bilmezdiniz ve size, şükredesiniz diye kulak verdi, gözler verdi, gönüller verdi.
16-Nahl Suresi

79.Ayet
Mekke

14
274
أَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ فِي جَوِّ السَّمَاءِ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا اللَّهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -79
(E lem yerav ilet tayri müsehharatin fı cevvis sema´ ma yümsikühünne illellah inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü´minun)
16-Nahl Suresi
79.Ayet
Mekke
14
274
Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. Görmediler mi baksalar a kuşlara cevvi Semâda müsahharlar iken onları Allahdan başka tutan nedir? Elbette bunda iyman edecek bir kavm için çok âyetler var Gök boşluğunda uçmağa mahkûm edilen kuşlara bakmadılar mı? Onları (kanatlarını açarken ve kapatırken) ancak Allah (kudreti ile) tutuyor. Elbette bunda iman edecek bir topluluk için, (ibret alacak) çok alâmetler var. Gök boşluğunda (ilâhî hilkat sünnetine) boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı ? Onları ancak Allah tutar. Doğrusu bunda imân eden bir millet için dersler, öğütler, ibretler ve belgeler vardır. Yerle gök arasında (Allaha) râm (ve) müsehhar ol (arak uçuş) an kuşları görmediler mi? Bunları (orada) Allahdan başkası tutmuyor. Bunda da îman edecek bir kavm için nice âyetler (ibretler) vardır. Gökle yer arasında uçup duran kuşları görmezler mi? Onları boşlukta tutan, ancak Allah´tır. Şüphe yok ki bunda da inanan topluluğa deliller var.
16-Nahl Suresi

80.Ayet
Mekke

14
275
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْأَنْعَامِ بُيُوتًا تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ إِقَامَتِكُمْ ۙ وَمِنْ أَصْوَافِهَا وَأَوْبَارِهَا وَأَشْعَارِهَا أَثَاثًا وَمَتَاعًا إِلَىٰ حِينٍ -80
(Vallahü ceale leküm min cüludil en´ami büyuten testehıffuneha yevme za´niküm ve yevme ikametiküm ve min asvafiha ve evbariha ve eş´ariha esasev ve metaan ila hıyn)
16-Nahl Suresi
80.Ayet
Mekke
14
275
Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç gününüzde, gerek ikamet gününüzde kolayca taşıyacağınız evler; onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar yararlanacağınız ev eşyası ve geçimlikler meydana getirdi. Allah size evlerinizden bir mesken yaptı ve en´am derilerinden size gerek göç gününüzde ve gerek ikametiniz gününde hafif hafif taşıyacağınız evler ve yünlerinden yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek, döşenecek) bir esas ve (ticaret edilecek) bir meta´ yaptı Allah, size evlerinizi bir barınak yaptı. Hem göç gününüzde, hem ikâmetiniz gününde; davar derilerinden hafifçe taşıyacağınız çadırlarla, (onların) yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da, eskiyecek bir zamana kadar, size (elbise, halı, kilim gibi) eşya ve ticaret malı yaptı. Allah, evlerinizi size huzur duyma, dinlenme yeri kıldı. Davarların derilerinden, göç ettiğiniz gün ve konup eyieştiğiniz gün hafif taşıyabileceğiniz (çadır) evler yaptı. Yünlerinden, tüylerinden, kıllarından bir süreye kadar (kullanabilmeniz için) giyimlikler ve (ticarî) geçimlikler sundu. Allah evlerinizden size huzur ve sükûn (yeri) yapdı. Sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız (portatif) evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar (kullanmanız için) giyimlik (ler), döşemelik (ler) ve ticâret kumaş (lar) ı verdi. Ve Allah, evlerinizi oturma ve dinlenme yeri yaptı ve davarların derilerinden, göç gününüzde de, konak gününüzde de taşıyabileceğiniz çadırlar yapmanızı sağladı ve yünlerinden, yapağılarından, tüylerinden bir zamâna dek kullanacağınız ve alıp satacağınız eşyâlar meydana getirmenizi temîn etti.
16-Nahl Suresi

81.Ayet
Mekke

14
275
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُمْ بَأْسَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ -81
(Vallahü ceale leküm mimma haleka zılalev ve ceale leküm minel cibali eknanev ve ceale leküm serabiyle tekıykümül harra ve serabiyle tekıyküm be´seküm kezalike yütimmü nı´metehu aleyküm lealleküm tüslimun)
16-Nahl Suresi
81.Ayet
Mekke
14
275
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin için barınaklar var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. Böylece Allah, müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimetini tamamlıyor. Allah halkettiği şeylerden sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlardan siperler yaptı, hem sizi sıcaktan vikaye edecek esvablar hem de harbde vikaye edecek esvablar yaptı, bu suretle üzerinizde olan ni´metini tamamlıyacak ki siz halıs müsliman olup selâmet neşredesiniz Allah, yarattığı (ev, ağaç ve bulut gibi) şeylerden size gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; size, kendinizi sıcak ve soğuktan koruyacak elbiselerle, harbde sizi koruyacak zırhlı giyim eşyası yaptı. İşte böylece Allah, üzerinizde olan nimetini tamamlıyor ki, emirlerine boyun eğip itaat edesiniz. Allah yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgeler, dağların bir kısmında size sığınacak yuvalar yaptı ; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve (savaşta) sizi koruyacak (zırh ve benzeri) giysiler var kıldı. O´na teslimiyet gösteresiniz diye böylece nîmetini size tamamlar. Allah, yaratdıklarından sizin için gölgeler yaydı. Dağlardan size yuvalar, siperler yapdı. Haraaretden sizi koruyacak libaslar, harbde sizi vikaaye edecek (demirden) giyimler yapdı. İşte O, bu suretle üzerinizdeki ni´metini tamamlıyor. Tâki (Ona) teslîmiyyetle itaat edesiniz. Ve Allah, yarattığı şeylerden gölgeler halketti size ve dağlarda kovuklar, mağaralar meydana getirdi sizin için, sizi sıcaktan, soğuktan koruyacak elbiseler, savaşta zarardan koruyacak zırhlar yapmanızı da sağladı. Ona teslîm olmanız için nîmetlerini böylece tamamlar size.
16-Nahl Suresi

82.Ayet
Mekke

14
275
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُبِينُ -82
(Fe in tevellev fe innemü aleykel belağul mübın)
16-Nahl Suresi
82.Ayet
Mekke
14
275
Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir. Buna karşı eğer yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen ancak tebliğ-i beliğdir Eğer buna karşı yine yüz çevirirlerse (islâmı kabul etmezlerse), ey Rasûlüm, senin üzerine düşen ancak açık bir tebliğdir. (Bu âyet-i kerime kıtal âyetinden önce nâzil olmuştur). Bunca nimetlere rağmen yüzçevirirlerse, sana düşen (ancak) açık teblîğdir. Eğer yine yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen ancak apaçık bir tebliğden ibâretdir. Bütün bunlara rağmen yüz çevirirlerse şüphe yok ki sana düşen vazîfe, açıkça tebliğden ibârettir.
16-Nahl Suresi

83.Ayet
Mekke

14
275
يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللَّهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ -83
(Ya´rifune nı´metellahi sümme yünkiruneha ve ekseruhümül kafirun)
16-Nahl Suresi
83.Ayet
Mekke
14
275
Onlar, Allah’ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir. Allahın nı´metini tanırlar, sonra da inkâr ederler ve ekserisi kâfirdirler Müşrikler, Allah’ın nimetini tanırlar ikrar ederler. Sonra (Allah’dan başkasına ibadet ederek) onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir. Allah´ın nîmetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Zaten onların çoğu kâfir kişilerdir. Onlar hem Allahın (bu) ni´met (ler) ini i´tiraf ederler, hem yine onu (fiilleriyle) inkâr ederler. Çoğu (inadına) kâfir kimselerdir onların. Onlar, Allah´ın nîmetini tanırlar da sonra inkâr ederler ve çoğu kâfirdir onların.
16-Nahl Suresi

84.Ayet
Mekke

14
275
وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ -84
(Ve yevme neb´asü min külli ümmetin şehıden sümme la yü´zenü lillezıne keferu ve la hüm yüsta´tebun)
16-Nahl Suresi
84.Ayet
Mekke
14
275
Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilecek. Bir gün de gelecek ki her ümmetten bir şâhid ba´sedeceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de onlardan tarziye istenecek Kıyamet gününde her ümmetten Peygamberlerini bir şâhid göndereceğiz ki, müminlerin imanına ve kâfirlerin küfrüne şâhidlik etsinler. Sonra o kâfirlere, (özür dilemek için) ne izin verilecek, ne de Allah’ın razı olduğu şeye dönüş kendilerinden istenecek veya kabul olunacak. (Kıyamet) günü her ümmetten bir şâhid göndereceğiz. Sonra da o inkâr edenlere ne izin verilecek, ne de hoşnut edilmeleri için özürleri dinlenecek. Bir gün her ümmetden birer şâhid göndereceğiz. Sonra o kâfirlere izin verilmeyecek, onlardan tarziye de taleb (ve kabul) edilmeyecek. Ve o gün her ümmete bir tanık getiririz de sonra kâfirlere, ağız açıp özür dilemeye bile izin verilmez ve yaptıkları kötülüklerden vazgeçeceklerine dâir verdikleri söz de kabûl edilmez.
16-Nahl Suresi

85.Ayet
Mekke

14
275
وَإِذَا رَأَى الَّذِينَ ظَلَمُوا الْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ -85
(Ve iza raellezıne zalemül azabe fe la yühaffefü anhüm ve la hüm yünzarun)
16-Nahl Suresi
85.Ayet
Mekke
14
275
O zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlardan azap hafifletilmez ve kendilerine mühlet de verilmez. Ve o zalimler azâbı gördükleri vakıt artık o onlardan ne tahfif olunacak ne de kendilerine mühlet verilecek O zalimler (kâfirler) cehennem azabını görünce, artık bu azab kendilerinden ne hafifletilecek, ne de onlara mühlet verilecek. O zulmedenler azabı görünce, ne onlardan azâb hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek. O zaalimler (cehennem) azabı (nı) görünce (yalvarıb yakaracaklar. Fakat) o (azâb) kendilerinden hafifletilmeyeceği gibi onlara mühlet de verilmeyecekdir. Zulmedenler azâbı görmeye başladılar mı hafifletilmez azapları ve mühlet de verilmez onlara.
16-Nahl Suresi

86.Ayet
Mekke

14
275
وَإِذَا رَأَى الَّذِينَ أَشْرَكُوا شُرَكَاءَهُمْ قَالُوا رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ شُرَكَاؤُنَا الَّذِينَ كُنَّا نَدْعُو مِنْ دُونِكَ ۖ فَأَلْقَوْا إِلَيْهِمُ الْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَ -86
(Ve iza raellezıne eşraku şürakaehüm kalu rabbena haülai şürakaünellezıne künna ned´u min dunik fe elkav ileyhimül kavle inneküm le kazibun)
16-Nahl Suresi
86.Ayet
Mekke
14
275
Allah’a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde diyecekler ki: “Rabbimiz! Bunlar, seni bırakıp kendilerine tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.” Koştukları ortaklar da onlara: “Siz elbette yalancılarsınız” diye laf atacaklar. Ve o müşrikler şeriklerini gördükleri vakıt «Ya rabbenâ! işte şunlar seni bırakıp da kendilerine taptığımız şerikler diyecekler, onlar da şu sözü fırlatacaklar: her halde siz kat´iyen yalancılarsınız Dünyada Allah’a ortak koşan müşrikler, ahirette bu ortaklarını (putlarını) görünce: “- Ey Rabbimiz! Bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır.” diyecekler. Tapındıkları putlar da onlara şu cevabı vereceklerdir: “- Muhakkak surette siz yalancısınız, biz sizi kendimize ibadete çağırmadık.” Allah´a ortak koşanlar, koştukları ortaklarını görünce : «Ey Rabbimiz ! Seni bırakıp da taptığımız ortaklarımız bunlardır!» diyecekler. Onlar da müşriklere şu sözü atacaklar: «Doğrusu sizler yalancıların tekisiniz!» Allaha eş tutanlar ortakları (olan putları) nı görünce: «Ey Rabbimiz, bunlar Seni bırakıb tapmakda devam etdiğimiz ortaklarımızdır» diyecekler, bunlar da onlar (ın suratların) a şu sözü fırlatacaklardır: «Siz hiç şübhe yok ki kat´iyyen yalancılarsınız». Şirk koşanlar, Tanrıya eş olarak kabûl ettikleri şeyleri görünce Rabbimiz derler, seni bırakıp kulluk ettiğimiz eşlerimiz bunlar işte. Sözleri reddedilir de şüphe yok ki denir, yalancılarsınız siz.
16-Nahl Suresi

87.Ayet
Mekke

14
275
وَأَلْقَوْا إِلَى اللَّهِ يَوْمَئِذٍ السَّلَمَ ۖ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ -87
(Ve elkav ilellahi yevmeizinis seleme ve dalle anhüm ma kanu yefterun)
16-Nahl Suresi
87.Ayet
Mekke
14
275
Onlar o gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolur. Ve o gün Allaha arz-ı teslimiyyet etmişlerdir ve bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakarak gaib olup gitmişlerdir Ve o gün zalimler, günahlarını itirafla Allah’ın hükmüne teslim olmuş olacaklar ve uydurdukları putlar da kendilerini bırakıp gitmiş bulunacaktır. Ve o gün artık Allah´a teslimiyet gösterirler ve uydurdukları şeyler de onları bırakıp (gözden) kaybolurlar. O gün (zaalimler) Allaha arz-ı teslîmiyyet etmişler, düzmüş oldukları yalancı (Tanrı) ları ise kendilerini bırakıb gitmişdir. O gün Allah´a teslîm olurlar ve uydurdukları şeyler, önlerinden kaybolup gider.
16-Nahl Suresi

88.Ayet
Mekke

14
276
الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ -88
(Ellezıne keferu ve saddu an sebılillahi zidnahüm azaben fevkal azabi bima kanu yüfsidun)
16-Nahl Suresi
88.Ayet
Mekke
14
276
İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz. O hem küfretmiş hem de Allah yolundan çevirmiş olanlar diğerlerini de ifsad ettikleri cihetle o azâb üstüne bir azâb ziyade etmişizdir O kâfir olanlara ve Allah yolundan (İslâm’dan) insanları çevirenlere; biz, başkalarını da ifsad ettiklerinden, (küfürlerinden ötürü hak kazandıkları) azab üstüne azab ziyade etmişizdir. Onlar ki inkâr edip başkalarını da Allah yolundan alıkoydular, —çıkardıkları fesâd sebebiyle— kendilerine azâb üstüne azâb artırırız. Kâfir olub da (insanları) Allahın yolundan men´ edenler (yok mu?) biz onların (çekdikleri) azabın üstünde, (dünyâda) çıkarageldikleri fesadlara mukaabil, bir azâb daha katıb artırdık. Kâfir olup halkı Allah yolundan menedenleri, yaptıkları bozgunculuk yüzünden azâp üstüne azap katarak cezâlandırırız.
16-Nahl Suresi

89.Ayet
Mekke

14
276
وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ ۖ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ ۚ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ -89
(Ve yevme neb´azü fı külli ümmetin şehıden ala haüla´ ve nezzelna aleykel kitabe tibyanel likülli şey´iv ve hüdev ve rahmetev ve büşra lil müslimın)
16-Nahl Suresi
89.Ayet
Mekke
14
276
(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. Hele her ümmet içinde kendilerinden üzerlerine bir şâhid ba´s edeceğimiz, seni de onlar üzerine şâhid getirdiğimiz gün!... ve bu kitabı sana ceste ceste indirdik ki her şeyi beliğ bir surette beyan etmek hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslimîne bir müjde olmak için Kıyamet günü, her ümmet içinden kendileri üzerine Peygamberlerini bir şâhid göndereceğiz ve seni de şu ümmetin üzerine şâhid getireceğiz (Ey Rasûlüm). Sana bu kitabı (Kur’an’ı), her şeyi beyan etmek için ve bir hidayet, bir rahmet, müminlere de bir müjde olarak perderpey indirdik. O gün her ümmete kendilerinden bir şâhid göndeririz ve seni de (Ey Muhammed!) bunlar üzerine şâhid oiarak getiririz. Sana her şeyi açıklayıp ortaya koyan, doğru yolu gösteren, rahmeti yansıtan ve Müslümanlara müjde olan bu kitabı indirdik. O gün her ümmetin içinden kendilerinin üzerine birer şâhid (-i hak) göndereceğimiz gibi seni de (Habîbim) onların üstüne tam bir şâhid olarak getirdik. Sana (bu) kitabı her şey´in apaçık bir beyânı, bir hidâyet, bir rahmet ve (hele) müslümanlar için bir müjde olmak üzere peyderpey indirdik. Her ümmete, kendi cinsinden bir tanık getireceğiz ve seni de bunlara tanık tutacağız ve biz, sana her şeyi açıklayıp anlatan ve Müslümanlara hidâyet, rahmet ve müjde olan kitabı indirdik.
16-Nahl Suresi

90.Ayet
Mekke

14
276
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَىٰ وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ ۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ -90
(İnnellahe ye´müru bil adli vel ıhsani ve ıtai zil kurba ve yenha anil fahşai vel münkeri vel bağy yeızüküm lealleküm tezekkerun)
16-Nahl Suresi
90.Ayet
Mekke
14
276
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. Haberiniz olsun ki Allah size adli, ihsanı ve yakınlığı olana atâyı emrediyor ve fuhşiyyâttan, münkerden, bagiyden nehyediyor, size va´zediyor ki dinleyip anlayıp tutasınız Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinadan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor. Size böyle öğüd veriyor ki, benimseyip tutasınız. (ADÂLET: Her şeyi yerli yerine koymak demektir. Zulmün zıddıdır. Her hakkın başı, Allah hakkı olduğundan ona ortak koşmamak, tevhide iman etmek esastır. Bundan sonra ilâhi ölçülere göre her şeyin hakkını vermek adalettir. İHSAN: Farzları yerine getirmek, Allah’ı görür gibi kendisine ibadet etmek, bir şeyi güzel ve iyi yapmak mânâlarına gelir.) Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiligi, yakınlardan (ihtiyaç sahiplerine) vermeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, (aklın, örfün ve şer´in hoş görmediği) kötülüğü ve her çeşit (haksız) tecâvüzü men´eder. Dinleyip düşünesiniz, düşünüp anlayasınız diye size öğüt verir. Şübhesiz ki Allah adaleti, iyiliği, (hususiyle) akrabaya (muhtâc oldukları şeyleri) vermeyi emr eder. Taşkın kötülük (ler) den, münkerden, zulm ve tecebbürden nehyeder. Size (bu suretle) öğüd verir ki iyice dinleyib ve anlayıb tutasınız. Şüphe yok ki Allah, adâleti, lütuf ve keremde bulunmayı ve yakınlara ihtiyaçları olan şeyleri vermeyi emreder ve çirkin olan, kötü görünen şeylerle haksızlığı nehyeder; öğüt alasınız diye de size öğüt vermededir.
16-Nahl Suresi

91.Ayet
Mekke

14
276
وَأَوْفُوا بِعَهْدِ اللَّهِ إِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْأَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا ۚ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ -91
(Ve evfu bi ahdillahi iza ahettüm ve la tenkudul eymane ba´de tevkıdiha ve kad cealtümüllahe aleyküm kefıla innellahe ya´lemü ma tef´alun)
16-Nahl Suresi
91.Ayet
Mekke
14
276
Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir. Bir de muahede ettiğinizde Allahın ahdini yerine getirin, ve sağlam sağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın, nasıl olur ki ona Allahı kefil kılmıştınız, şüphe yok ki Allah, ne yaparsanız temamen bilir Bir de andlaşma (bağlantı) yaptığınız zaman Allah’ın ahdini yerine getirin ve yeminleri sağlama bağladıktan sonra, onları bozmayın; Allah’ı üzerine şâhid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız!... Şüphe yok ki Allah, yaptığınız her şeyi bilir. Andlaşma - sözleşme yaptığınızda Allah´a karşı sözünüzü yerine getirin. Sağlama bağladıktan sonra yeminlerinizi bozmayın ; (nasıl bozarsınız ki) Allah´ı kendinize kefîl kılmışsınızdır. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir. Karşılıklı muaahede yapdığınız vakit Allahın ahdini yerine getirin. Sapasağlam etdiğiniz yeminleri bozmayın. (Nasıl otur ki) üzerinize Allâhı kefil yapmışsınızdır. Şübhe yok ki Allah ne yapacağınızı bilir. Karşılıklı bir ahde girişince Allah ahdine vefâ edin ve Allah´ı kefil göstererek ettiğiniz yeminleri, bu sûretle pekiştirdikten sonra bozmayın; şüphe yok ki Allah, ne yaparsanız hepsini de bilir.
16-Nahl Suresi

92.Ayet
Mekke

14
276
وَلَا تَكُونُوا كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ أَنْكَاثًا تَتَّخِذُونَ أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ أَنْ تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَىٰ مِنْ أُمَّةٍ ۚ إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللَّهُ بِهِ ۚ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ -92
(Ve la tekunu kelletı nekadat ğazleha mim ba´di kuvvetin enkasa tettehızune eymaneküm dehalem beyneküm en tekune ümmetün hiye erba min ümmeh innema yeblukümüllahü bih ve le yübeyyinenne leküm yevmel kıyameti ma küntüm fıhi tahtelifun)
16-Nahl Suresi
92.Ayet
Mekke
14
276
Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır. Ve bir ümmet diğer bir ümmetten daha nemalı olduğu için yeminlerinizi aranızda bir hud´a ittihaz ederek o, ipliğini kat kat kuvvetle büktükten sonra sökmeye çalışan karı gibi olmayın, her halde Allah sizi onunla imtihan eder ve elbette o ıhtilâf etmekte olduğunuz şeyleri Kıyamet günü size muhakkak beyan edecektir Bir ümmet diğer bir ümmet’den daha ziyadedir, diye (kafîrlerin çokluğuna bakıp) yeminlerinizi aranızda hile edinerek, o ipliğini sağlamca eğirdikten sonra bozan kadın gibi olmayın. Gerçekten Allah, sizi bununla (ahde vefa ile) imtihan eder; ve dünyada ayrılığa düştüğünüz şeyi, kıyamet gününde muhakkak size açıklayacaktır. İpliğini iyice büküp sağlamlaştırdıktan sonra onu bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmet diğer bir ümmetten daha çoktur, diye aranızdaki yeminleri bozup .dolaylı, hileli hareket etmeyin). Allah bununla sizi ancak denemektedir ve Kıyamet günü de mutlaka ihtilâfa düştüğünüz şeyi size bir bir açıklayacaktır. İpliğini sağlamca bükdükden sonra söküb bozan (kadın) gibi olmayın. «Bir ümmet diğer bir ümmetden (malca ve sayıca) daha çokdur» diye yeminlerinizi aranızda bir hıyle ve fesâd (mevzuu) edinir misiniz? Her halde Allah sizi bununla imtihan eder. Hakkında ihtilâfa düşmekde olduğunuz şey´i ise O, kıyamet gününde elbette size açıklayacakdır. İpliğini iyice büktükten sonra onu söken kadına benzemeyin. Bir topluluk diğer bir topluluktan daha çok ve üstün diye yeminlerinizi bir düzen haline koymayın; Allah sizi bununla sınar ancak ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyi de kıyâmet günü, size açıklar, bildirir.
16-Nahl Suresi

93.Ayet
Mekke

14
276
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -93
(Ve lev şaellahü le cealleküm ümmetev vahıdetev ve lakiy yüdıllü mey yeşaü ve yehdoı mey yeşa´ ve le tüs´elünne amma küntüm ta´melun)
16-Nahl Suresi
93.Ayet
Mekke
14
276
Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz. Allah, dilese idi elbet hepinizi bir tek ümmet yapardı ve lâkin o, dilediğine dalâlet, dilediğine hidayet buyurur ve her halde hepiniz bütün yaptıklarınızdan mes´ul olacaksınız Allah dileseydi, elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini sapıtır ve dilediğine de hidayet verir. Muhakkak surette hepiniz, bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız. Allah dileseydi sizi bir tek ümmet kılardı. Ama O, dilediği kimseyi saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Ve elbette yaptıklarınızdan sorulacaksınız. Allah dileseydi sizi (hepinizi) bir tek ümmet yapardı. Şu kadar ki O, kimi dilerse onu sapıklıkda bırakır, kimi de dilerse onu hidâyete iletir. Yapageldiğiniz işlerden elbette mes´ûl olacaksınız. Allah dileseydi sizi bir tek ümmet olarak halk ederdi, fakat o, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola sevk eder ve yaptıklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.
16-Nahl Suresi

94.Ayet
Mekke

14
277
وَلَا تَتَّخِذُوا أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۖ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ -94
(Ve la tettehızu eymaneküm dehalem beyneküm fe tezille kademüm ba´de sübutiha ve tezukus sue bima sadedtüm an sebılillah ve leküm azabüm azıym)
16-Nahl Suresi
94.Ayet
Mekke
14
277
Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır. Yeminlerinizi aranızda hud´a ve fesada vesile ittihaz etmeyin ki sonra sağlam basmışken bir ayak kayar ve Allah yolundan saptığınız için fena acı tadarsınız, Âhırette de size pek büyük bir azâb olur Yeminlerinizi, aranızda fesada bir vesile edinmeyin ki, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da, Allah yolundan saptığınız için dünyada fena azab tadarsınız; ahirette de size büyük bir azab olur. Yeminlerinizi aranızda dolaylı-hileli yoldan bozmayın. Sonra sağlamca basmakta olan ayak kayabilir de Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız ve sizin için (o takdirde) büyük bir azâb vardır. Yeminlerinizi aranızda hıyle ve fesâd (mevzuu) edinmeyin. Çünkü sapasağlam yerleşdikden sonra (öyle) bir ayak kayar (ki)! Allahın yolundan sapdığınıza karşılık (dünyâda) fena azâb tadacaksınız. (Âhiretde) hakkınız (daha) büyük bir azâbdır. Yeminlerinizi, birbirinizi aldatmaya vâsıta edinmeyin, sonra ayağınız adamakıllı pekişip yerleştikten sonra kayıverir ve halkı, Allah yolundan menetmenize karşılık kötülüğe uğrarsınız ve hakkınız olur pek büyük azap.
16-Nahl Suresi

95.Ayet
Mekke

14
277
وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۚ إِنَّمَا عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -95
(Ve la teşteru bi ahdillahi semenen kalıla innema ındellahi hüve hayrul leküm in küntüm ta´lemun)
16-Nahl Suresi
95.Ayet
Mekke
14
277
Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin. Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır. Allahın ahdini cüz´î bir bedele değişmeyin her halde Allah yanındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilir iseniz Allah’ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin. Muhakkak ki, Allah katında olan sevap;sizin için (dünya menfaatından) daha hayırlıdır, eğer bilirseniz... Allah dına verdiğiniz sözü, yaptığınız andlaşmayı az bir pahaya değiştirmeyin. Eğer bilirseniz, Allah yanında olan sizin için daha hayırlıdır. Allahın ahdini az bir bahâya satmayın (satıp değişmeyin). Allah indindeki (nusret ve sevab yok mu?) sizin için hayırlı olan ancak odur, eğer bilirseniz... Allah´la giriştiğiniz ahdi, az bir menfaat karşılığında satmayın ve Allah´ın katındaki yok mu, bilirseniz o, daha da hayırlıdır size.
16-Nahl Suresi

96.Ayet
Mekke

14
277
مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ ۖ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ بَاقٍ ۗ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُوا أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -96
(Ma ındeküm yenfedü ve ma ındellahi bak ve le necziyennellezıne saberu ecrahüm bi ahseni ma kanu ya´melun)
16-Nahl Suresi
96.Ayet
Mekke
14
277
Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz. Sizin yanınızdaki tükenir, Allahın yanındaki ise bâkîdir, elbette biz o sabredenlere yaptıkları amelin daha güzelile ecirlerini muhakkak vereceğiz Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah katındaki rahmet hazineleri ise bâkidir. Allah yolunda sabredenlere, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükâfatlarını; elbette vereceğiz. Sizin yanınızdaki şeyler tükenir. Allah yanındaki ise sonsuzdur (sınırsızdır) tükenmez. Biz elbette sabredenleri, yapageldikleri şeyden daha güzeliyle mükâatlandıracağız. Sizin nezdinizdeki tükenir, Allahın indindeki ise baakıydir. Sabredenlerin mükâfatını biz yapmakda olduklarının daha güzeliyle vereceğiz muhakkak. Sizde ne varsa bitip tükenir, Allah´ın katındakiyse kalır. Sabredenlerin mükâfâtını, yaptıkları en güzel işlere karşılık olarak mutlaka vereceğiz.
16-Nahl Suresi

97.Ayet
Mekke

14
277
مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً ۖ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -97
(Men amile saliham min zekerin ev ünsa ve hüve mü´minün fe le nuhyiyennehu hayaten tayyibeh ve la necziyennehüm ecrahüm bi ahseni ma kanu ya´melun)
16-Nahl Suresi
97.Ayet
Mekke
14
277
Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. Erkekten dişiden her kim mü´min olarak iyi bir amel işlerse muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzelile ecirlerini muhakkak vereceğiz Erkekten ve dişiden, mümin olduğu halde, kim iyi amel işlerse, muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve işlemekte oldukları amellerin daha güzeliyle mükâfatlarını elbette vereceğiz. Erkek veya kadınlardan kim —mü´min olduğu halde— güzel yararlı amelde bulunursa, mutlaka biz ona hoş bir hayat yaşatırız ve mükâfatlarını da işlediklerinin daha güzeliyle karşılayıp değerlendiririz. Gerek erkekden, gerek kadından kim, o mü´min olarak, iyi amel (ve hareket) de bulunursa hiç şübhesiz onu (dünyâda) çok güzel bir hayat ile yaşatırız ve (o gibilere) her halde yapageldiklerinin daha güzeliyle ecir veririz. Erkek olsun, kadın olsun, inanarak iyi işlerde bulunanı tertemiz bir yaşayışa mazhar ederiz ve mükâfâtını, yaptığı en güzel işlere karşılık olarak mutlaka vereceğiz.
16-Nahl Suresi

98.Ayet
Mekke

14
277
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ -98
(Fe iza kara´tel kur´ane festeız billahi mineş şeytanir racım)
16-Nahl Suresi
98.Ayet
Mekke
14
277
Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. İmdi Kur´an okuduğun vakıt evvelâ Allaha sığın o recîm Şeytandan Şimdi, Kur’ân okumak istediğin zaman, hemen o koğulmuş Şeytan’dan Allah’a sığın (E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm de). Kur´ân okunduğu zaman, koğulup lanetlenen şeytandan Allah´a sığın. Haydi Kur´an okuduğun (okumak istediğin) zaman o koğulmuş şeytandan Allaha sığın. Kur´ân okuyacağın vakit Allah´a sığın taşlanmış Şeytan´dan.
16-Nahl Suresi

99.Ayet
Mekke

14
277
إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ -99
(İnnehu leyse lehu sültanün alellezıne amenu ve ala rabbihim yetevekkelun)
16-Nahl Suresi
99.Ayet
Mekke
14
277
Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur. Hakikat bu ki iyman edip de Rablarına tevekkül edenler üzerine onun sultası yoktur Doğrusu şu ki, iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerine o Şeytan’ın bir hâkimiyyeti yoktur. Şüphesiz ki şeytanın, imân edip Rablerine güvenip dayananlar üzerinde sultası yoktur. Hakıykat şudur ki îman edenler ve Rablerine güvenib dayananlar üzerinde onun hiç bir haakimiyyeti yokdur. Şüphe yok ki inanan ve Rablerine dayanan kimselere karşı gücü kuvveti yoktur, hükmü yürümez onun.
16-Nahl Suresi

100.Ayet
Mekke

14
277
إِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذِينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذِينَ هُمْ بِهِ مُشْرِكُونَ -100
(İnnema sültanühu alellezıne yetevellevnehu vellezıne hüm bihı müşrikun)
16-Nahl Suresi
100.Ayet
Mekke
14
277
Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir. Onun sultası ancak onu veliy ittihaz edenlere ve Allaha şirk koşanlaradır Onun hâkimiyyeti, ancak kendisini veli edinenlere ve Allah’a ortak koşanlardır. Onun sultası ancak, onu kendine dost ve yâr edinenler ve bir de Allah´a ortak koşanlar üzerindedir. Onun zoru ancak onu yâr edinmekde olanlara ve onu kendisine (Allaha) eş koşanlara karşıdır. Onun kudreti, ancak ona dost olup itâat edenlere yeter ve onlar da Tanrıya şirk koşanlardır.
16-Nahl Suresi

101.Ayet
Mekke

14
277
وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَكَانَ آيَةٍ ۙ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مُفْتَرٍ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -101
(Ve iza beddelna ayetem mekane ayetiv vallahü a´lemü bima yünezzilü kalu innema ente müfter bel ekseruhüm la ya´lemun)
16-Nahl Suresi
101.Ayet
Mekke
14
277
Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler. Bir âyeti bir âyetin yerine bedel yaptığımız vakıt Allah indirdiğine ve indireceğine a´lem iken o Şeytan yârânı: «Sen sırf bir müfterîsin» dediler, hayır onların çoğu bilmezler Biz, bir âyetin yerine, bir âyeti değiştirip getirdiğimiz zaman (önceki âyetin hükmünü kaldırdığımız vakit) Allah ne indirdiğini pek iyi bilmişken, kâfirler dediler ki: “- Sen, ancak bir iftiracısın.” Hayır, onların çoğu Kur’ân’ın hakikatını ve hüküm değiştirmenin faydasını bilmezler. Biz bir âyeti başka bir âyetin yerine koyup değiştirdiğimizde —ki Allah indireceğini daha iyi bilir— onlar, sen ancak uyduruyorsun, derler. Hayır, onların çoğu (hakikati) bilmezler. Biz bir âyeti diğer bir âyetin yerine (bunu nesh ederek) getirdiğimiz vakit — ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilendir — dediler ki: «Sen ancak bir iftiracısın». Hayır, onların pek çoğu bilmezler. Bir âyeti, başka bir âyetin yerine koyup hükmünü değiştirdik mi, Allah neyi indireceğini daha iyi bildiği halde, sen derler, ancak bir iftirâcısın; halbuki onların çoğu bilmez.
16-Nahl Suresi

102.Ayet
Mekke

14
277
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ -102
(Kul nezzelehu ruhul kudüsi mir rabbike bil hakkı li yüsebbitellezıne amenu ve hüdev ve büşra lil müslimın)
16-Nahl Suresi
102.Ayet
Mekke
14
277
Ey Muhammed! De ki: “Ruhu’l-Kudüs (Cebrail), inananların inançlarını sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere Kur’an’ı Rabbinden hak olarak indirdi.” Söyle onlara: onu Rabbından hikmeti hakkile Ruhulkudüs indirdi ki iyman edenleri tesbit etmek ve müslimanlara bir hidayet, bir bişaret olmak için Onlara şöyle de: “- Cebraîl, Kur’an’ı, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi.” De ki: Onu, imân edenlerin inancını daha da sağlamlaştırmak, Müslümanlara doğru yolu göstermek ve müjde olmak için Rabbinden hak ile Ruhu´l-kuds indirmiştir. De ki: «Onu (Kur´ânı) — îman edenlere tam bir sebat vermek, müslümanlara bir hidâyet ve bir müjde olmak için — Rabbinden hak olarak Ruuh-ul kuds indirmişdir. De ki: Onu, inananların inançlarını sağlamlaştırmak için Müslümanlara hidâyet ve müjde olarak Rûh´ül-Kudüs, Rabbinden hak ve gerçek olarak indirmiştir.
16-Nahl Suresi

103.Ayet
Mekke

14
278
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ ۗ لِسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُبِينٌ -103
(Ve le kad na´lemü ennehüm yekulune innema yüallimühu beşar lisanüllezı yulhıdune ileyhi a´cemiyyüv ve haza lisanün arabiyyüm mübın)
16-Nahl Suresi
103.Ayet
Mekke
14
278
Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır. Muhakkak biliyoruz ki onlar «mutlaka onu bir beşer ta´lim ediyor» da diyorlar, ilhad etmek istedikleri kimsenin lisanı A´cemîdir, bu Kur´an ise gayet beliğ bir Arabî lisan Gerçekten biliyoruz ki, kâfirler: “- Kur’an’ı muhakkak surette (Peygambere, ara sıra görüşüp konuştuğu Rûm’lardan hristiyan) bir insan öğretiyor.” diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır; bu Kur’an ise, açık Arapçadır. And olsun ki, onların, «Ona (Muhammed´e) ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. O işaret ettikleri kimsenin dili (olsa olsa) fasîh ve açık Arapça değildir. Bu Kur´ân ise çok açık ve fasih bir Arapça´dır, Andolsun ki biz onların: «Bunu mutlakaa bir beşer öğretiyor» diyeceklerini biliyoruz. Hakdan sapmak suretiyle kendisine nisbet edecekleri (o mefruz kimse) nin lisânı (olsa olsa) a´cemî (olabilir. Arabî değil). Bu (Kur´anın dili) ise (bütün fesaahat ve belâğati ile) apaçık Arabca bir dildir. Andolsun ki biz biliyoruz, onlar, bunu ona ancak birisi öğretmede diyorlar. Bellettiğini sandıkları adam, yabancıdır, Arapçayı doğru düzen konuşamaz, bu Kur´ân´sa, apaçık Arap diliyle.
16-Nahl Suresi

104.Ayet
Mekke

14
278
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ لَا يَهْدِيهِمُ اللَّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -104
(İnnellezıne la yü´minune bi ayatillahi la yehdıhimüllahü ve lehüm azabün elım)
16-Nahl Suresi
104.Ayet
Mekke
14
278
Allah’ın âyetlerine inanmayanları, Allah elbette doğru yola iletmez. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Allahın âyetlerine inanmıyanları elbette Allah, hidayete erdirmez ve onlara elîm bir azâb vardır Allah’ın âyetlerine iman etmiyenleri, muhakkak ki Allah hidayete erdirmez ve onlar için çok acıklı bir azab var... Allah´ın âyetlerine inanmayanları Allah doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azâb vardır. Allahın âyetlerine îman etmeyenler (yok mu?) şübhesiz ki Allah onlara hidâyet (nasıyb) etmez. Onlar için çok acıklı bir azâb vardır. Allah´ın âyetlerine inanmayanları Allah, doğru yola sevketmez; onlara elemli bir azap var.
16-Nahl Suresi

105.Ayet
Mekke

14
278
إِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ -105
(İnnema yefteril kezibellezıne la yü´minune bi ayatillah ve ülaike hümül kazibun)
16-Nahl Suresi
105.Ayet
Mekke
14
278
Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir. Yalanı ancak Allahın âyetlerine inanmıyanlar uydurur iftira ederler, işte onlar kendileridir ki o yalancılardır Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmıyanlar uydurur. İşte bunlar, asıl yalancı olanlardır. Yalan uyduranlar ancak Allah´ın âyetlerine inanmıyanlardır. İşte onlardır yalancıların kendileri. Ancak Allahın âyetlerine îman etmeyenlerdir ki (öyle) yalan, iftira düzer (ler). İşte yalancıların ta kendileri de onlardır. Allah´ın âyetlerine inanmayanlar, yalan söylerler, iftirâda bulunurlar, onlardır yalancıların tâ kendileri.
16-Nahl Suresi

106.Ayet
Mekke

14
278
مَنْ كَفَرَ بِاللَّهِ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِهِ إِلَّا مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْإِيمَانِ وَلَٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللَّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ -106
(Men kefera billahi mim ba´di ımanihı illa men ükrihe ve kalbühu mutmeinüm bil ımani ve lakim men şeraha bil küfri sadran fe aleyhim ğadabüm minellah ve lehüm azabün azıym)
16-Nahl Suresi
106.Ayet
Mekke
14
278
Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır. Her kim imanından sonra Allaha küfrederse -kalbi iyman ile mutmainn olduğu halde ikrah edilen başka- velâkin küfre sinesini açan kimse lâbüdd onların üstüne Allahdan bir gadab iner ve onlara azîm bir azâb vardır Kalbi iman ile kararlaşmış olduğu halde, (küfür kelimesini söylemeye) cebredilenler (ve böylece yalnız dilleriyle söyliyenler) müstesna, kim Allah’a küfrederse, onlara şiddetli bir azab var; lâkin küfre bağrını açanlar üzerine Allah’dan bir gazab ve kendilerine çok büyük bir azab vardır. Kalbi imân ile yatışmış olduğu halde, zorlanan kimse dışında, inandıktan sonra Allah´ı inkâr edip göğsünü küfre açanlar üzerine Allah´ tan bir gazab vardır ve büyük bir azâb da onlar içindir. Kalbi îman üzere (sabit ve bununla) mutmein (ve müsterih) olduğu halde (cebr-ü) ikrah e uğratılanlar müstesna olmak üzere kim îmanından sonra Allâhı tanımaz, fakat küfre sîne (-i kabul) açarsa Allahın gazabı onların başındadır. Onlar için en büyük bir azâb vardır. Canla, gönülle inanmışken ve yüreği, inançla yatışmışken zorla, cebirle, istemediği halde dininden döndüğünü söyleyenden başka inandıktan sonra Allah´ı inkâr eden, hattâ kâfirlikle yüreği genişleyen, hoşlanan kişi yok mu, bu çeşit kişileredir Allah´ın gazabı ve onlara pek büyük bir azap var.
16-Nahl Suresi

107.Ayet
Mekke

14
278
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ -107
(Zalike bi ennehümüstehabbül hayated dünya alel ahıratü ve ennellahe la yehdil kavmel kafirın)
16-Nahl Suresi
107.Ayet
Mekke
14
278
Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerinden ve Allah’ın kâfirler topluluğunu asla doğru yola iletmeyeceğindendir. Bunun sebebi: çünkü onlar Dünya hayatı sevmiş âhırete tercih etmişlerdir, Allah da kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz Şundan dolayı ki, onlar, dünya hayatını ahiret üzerine tercih edip sevmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. Bu böyledir. Çünkü onlar Dünya hayatını sevip Âhirete tercih etmişlerdir ve Allah da kâfirler topluluğunu doğru yola eriştirmez. Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar dünyâ hayâtını âhiretden daha üstün sevmişlerdir ve çünkü Allah kâfirler güruhuna hidâyet etmez. Bu da, dünyâ yaşayışını sevip âhiretten üstün tutmalarındandır ve şüphe yok ki Allah, kâfir olan topluluğu doğru yola sevketmez.
16-Nahl Suresi

108.Ayet
Mekke

14
278
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ -108
(Ülaikellezıne tabeallahü ala kulubihim ve sem´ıhim ve ebsarihim ve ülaike hümül ğafilun)
16-Nahl Suresi
108.Ayet
Mekke
14
278
İşte onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte onlar gafillerin ta kendileridir. Onlar öyle kimselerdirler ki Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemişdir ve işte onlardır ki hep gafillerdir Bunlar, o kimselerdir ki, Allah, kalblerini, kulaklarını, gözlerini mühürlemiştir. İşte bunlar, gafil olanlardır. İşte bunlar, Allah´ın, kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir; gafil olanlar da bunlardır. Onlar öyle kimselerdir ki Allah, kalblerinin, kulaklarının ve gözlerinin üstüne mühür basmışdır. İşte gaafil olanlar da onların ta kendileridir. Onlar, öyle kişilerdir ki Allah, onların kalplerini, kulaklarını, gözlerini mühürlemiştir ve onlardır gaflet edenlerin tâ kendileri.
16-Nahl Suresi

109.Ayet
Mekke

14
278
لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ -109
(La cerame ennehüm fil ahırati hümül hasirun)
16-Nahl Suresi
109.Ayet
Mekke
14
278
Hiç şüphesiz onlar, ahirette ziyana uğrayanların da ta kendileridir. Çare yok onlar âhırette tamamen hüsrana düşeceklerdir Çaresiz onlar, ahirette perişan olup ziyana uğrayan kimselerdir. Şüphesiz ki bunlar, evet bunlar Âhiret´de zarara uğrayanlardır. Hiç şübhesiz onlar âhiretde de hüsrana uğrayanların ta kendileridir. Hiç şüphe yok ki onlar, âhirette de ziyana uğrayanlardır.
16-Nahl Suresi

110.Ayet
Mekke

14
278
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ -110
(Sümme inne rabbeke lillezıne haceru mim ba´di ma fütinu sümme cahedu ve saberu inne rabbeke mim ba´diha le ğafurur rahıym)
16-Nahl Suresi
110.Ayet
Mekke
14
278
Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Sonra şüphesiz ki rabbın o mihnete mübtelâ olmalarının arkasından hicret eyleyen, sonra mücahade ve sabreden kimseler hakkında şüphesizdir ki rabbın bunun arkasından elbette gafurdur rahîmdir Sonra muhakkak ki Rabbin, eziyyet edildikten sonra Mekke’den hicret edenlerin, arkasından da savaşanların ve sabredenlerin yardımcısıdır. Bundan sonra, şüphe yok ki Rabbin Gafûr’dur, Rahîm’dir. Sonra çeşitli işkence ve eziyete uğratılan, ardından hicret eden sonra da Allah yolunda savaşan ve sabreden kimseler için şüphesiz ki Rabbin çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. (Bundan) sonra (şunu bil ki) senin Rabbin işkencelere uğratıldıklarından sonra (yurdlarından) hicret edenlerin, (bundan) sonra da (durmayıb) savaşanların, göğüs gerenlerin lehinedir şübhesiz. Hakıykat, senin Rabbin bunların ardından da cidden çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. (Bu) kat´îdir. Sonra şüphe yok ki Rabbin, mihnetlere uğradıktan sonra yurtlarından göçenleri ve sabredenleri yarlıgar; zorla dine aykırı söz söyledikten sonra da Rabbin, şüphe yok ki onların suçlarını örter, rahîmdir.
16-Nahl Suresi

111.Ayet
Mekke

14
279
يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ -111
(Yevme te´tı küllü nefsin tücadilü an nefsiha ve tüveffa küllü nefsim ma amilet ve hüm la yuzlemun)
16-Nahl Suresi
111.Ayet
Mekke
14
279
Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği, kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği günü düşün. O gün ki; herkes nefsi için mücadele ederek gelir, her nefse işlemiş olduğu amel tamamile ödenir ve hiç birine zulmedilmez O kıyamet günü, herkes nefsini kurtarmak için uğraşarak gelir ve herkese yaptığı işin karşılığı tamamiyle ödenir, hiç birine de zulüm yapılmaz. O günde her can kendi nefsiyle mücâdele edip gelecek ve herkese işlediği amellerinin karşılığı —kimseler haksızlığa uğratılmadan— noksansız ödenecek. O gün herkes (ancak) öz canı (nın halâsı) için uğraşacak, herkes ne yaptıysa (onun karşılığı) kendisine eksiksiz verilecek, onlar asla haksızlığa uğratılmayacaklardır. Bir gün gelir ki herkes, ancak canıyla uğraşır ve herkese, ne yaptıysa karşılığı tastamam verilir ve onlar, zulüm görmezler.
16-Nahl Suresi

112.Ayet
Mekke

14
279
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ -112
(Ve darabellahü meselen karyeten kanet aminetem mutmeinnetey ye´tıha rizkuha rağadem min külli mekanin fe keferat bi en´umillahi fe ezakahallahü libasel cuı vel havfi bima kanu yasneun)
16-Nahl Suresi
112.Ayet
Mekke
14
279
Allah, şöyle bir kenti misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her taraftan bolca rızık gelirdi. Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden yaptıklarına karşılık, Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı. Bir de Allah bir şehri mesel yaptı ki emniyyet ve asayiş içinde idi, ona her yerden rızkı bol bol geliyordu, derken Allahın nı´metlerine nankörlük etti, Allah da ona o yaptıkları san´atla açlık ve korku libâsını tattırıverdi Allah bir şehri misal (ibret örneği) yapıyor ki, o şehir emniyet ve huzur içinde bulunuyordu; oraya her yerden bol bol rızkı geliyordu. Nihayet o şehir (halkı) Allah’ın nimetlerine nankörlük etti. Allah da o şehir halkına, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini taddırdı (açlık ve korkuyu hissettiler). Allah size, güven içinde gönülleri huzur ile yatışmış bir kasaba halkını misâl verir: Rızıkları her yandan bol ve rahatça geliyordu. Buna rağmen onlar Allah´ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler; Allah da o yaptıklarına karşılık onlara açlık ve korku elbisesini (giydirerek nankörlüğün acısını) tattırdı. Allah o memleketi (size) bir (ibret) örneği olarak îrâd etdi ki o, korkudan emîn ve sakindi. Rızkı da kendisine her bir yandan bol bol geliyordu. Fakat o, Allahın ni´metlerine nankörlük etdi de Allah da ona (halkının) işlemekde ısrar etdikleri (kötülükler) yüzünden açlık ve korku libâsını (giydirib olanca acıları) tatdırdı. Allah bir örnek getirir, bir şehir var meselâ ahâlisi, emniyet içinde yaşamada, gönülleri rahat, rızıkları, her yandan bol bol gelmede; derken Allah´ın nîmetlerine nankörlük ederler de Allah onları açlık ve korku elbisesine bürür, onlara açlığı ve korkuyu tattırır işledikleri işler yüzünden.
16-Nahl Suresi

113.Ayet
Mekke

14
279
وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ -113
(Ve le kad caehüm rasulüm minhüm fe kezzebuhü fe ehazehümül azabü ve hüm zalimun)
16-Nahl Suresi
113.Ayet
Mekke
14
279
Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi. Celâlim hakkı için, onlara içlerinden bir Resul geldi de ona yalan söyleyor dediler, zulmederlerken azâb da kendilerini yakalayıverdi Yemin olsun ki, Peygamberi inkâr eden o nankörlere içlerinden bir Rasûl geldi de onu yalanladılar. Zulüm yaparlarken azab da kendilerini yakalayıverdi. (Bu azab, müşriklerin Bedir felâketidir). And olsun ki, içlerinden onlara bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bu yüzden —onlar zâlimler iken— azâb kendilerini yakalayıverdi. Andolsun ki onlara kendilerinden bir peygamber de gelmişdir de onu tekzîb etmişlerdir. Derken onlar zulümlerinde berdevam iken kendilerini azâb yakalayıvermişdir. Andolsun ki onlara, kendi cinslerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar, onları helâk ediverdi azap ve onlardır zulmedenler.
16-Nahl Suresi

114.Ayet
Mekke

14
279
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ -114
(Fe külu mimma razekakümüllahü halalen tayyibev veşküru nı´metellahi in küntüm iyyahü ta´büdun)
16-Nahl Suresi
114.Ayet
Mekke
14
279
Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin. Onun için siz Allahın size verdiği rızıklardan halâl ve hoş olarak yeyin de Allahın nı´metine şükredin, eğer gerçekten ona ıbadet edecek iseniz Artık Allah’ın size rızık verdiği şeylerden helâl ve pâk olarak yeyin de Allah’ın nimetine şükredin; eğer O’na ibadet edecekseniz... Artık Allah´ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin ; Allah´ın nimetine (karşılık) şükredin, eğer O´na tapıyorsanız (nankörlük etmeyin). Artık Allahın sizi rızıklandırdığı şeylerden halâl ve temiz olarak yeyin. Allahın ni´metine şükredin, eğer Ona kulluk edecekseniz. Ancak ona kulluk ediyorsanız Allah´ın size verdiği helâl ve temiz rızıkları yiyin ve Allah´ın nîmetine şükredin.
16-Nahl Suresi

115.Ayet
Mekke

14
279
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ ۖ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -115
(İnnema harrama aleykümül meytete ved deme ve lahmel hınzıri ve ma ühille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağıv ve la adin fe innellahe ğafurur rahıym)
16-Nahl Suresi
115.Ayet
Mekke
14
279
Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. O size ancak ölüyü ve kanı ve hınzır etini, bir de Allahın gayrisinin namına kesileni haram kıldı, her kim de muztarr olursa bâğiy ve mütecaviz olmadığı halde, artık şüphe yok ki rabbın gafurdur rahîmdir Allah, size, ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve bir de Allah’dan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Kim de bu haram şeylerden yemeye zarureti olursa (zarurî ihtiyacını kapayacak kadar), taşkın ve mütecaviz olmaksızın yiyebilir. (Zaruri hal, ölüm korkusudur). Muhakkak Allah, Gafûr’dur, Rahîm’dir. O ancak size ölüyü, kanı, domuz etini ve bir de Allah´tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Kim de darda kalırsa, (başkasının hakkına) tecâvüz etmeksizin, (ölmeyecek miktarı) aşmaksızın (bunlardan yiyebilir). Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allahdan başkası için kesilmiş olan (hayvanlar) ı haram kıldı. (Bununla beraber kim bunlardan yemiye) muztar kalırsa (kimseye) saldırmamak ve haddi (ölmeyecek mıkdârı) geçmemek şartiyle (yiyebilir). Çünkü Allah hakkıyle yarlığayıcı, kemâliyle esirgeyicidir. Allah size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası için kesilmiş hayvanı haram etmiştir. Zorda kalan, isyân etmek niyetini gütmeden ve fazla olmamak şartıyla yiyebilir, şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.
16-Nahl Suresi

116.Ayet
Mekke

14
279
وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ -116
(Ve la tekulu lima tesıfü elsinetükümül kezibe haza halalüv ve haza haramül li tefteru alellahil kezib innellezıne yefterune alellahil kezibe la yüflihun)
16-Nahl Suresi
116.Ayet
Mekke
14
279
Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler. Sade dilinizin yalan tavsıfile şu halâl, şu haram demeyin ki yalanı Allaha iftira etmiş olursunuz, şüphe yok ki yalanı Allaha iftirâ edenler felâh bulmazlar Dillerinizin “Bu helâldır, şu haramdır” diye yalan olarak vasıflandırdığı şeyi söylemeyin ki, Allah’a yalan iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, Allah’a yalan uyduranlar, asla kurtulamazlar. Allah´a karşı yalan uydurmak kasdıyle, dillerinizin alışageldiği şekilde uydurup «bu helâldir, bu haramdır» demeyin. Çünkü Allah´a karşı yalan uyduranlar elbette umduklarına erişemezler. Dillerinizin yalan yere vasıflandırageldiği şeyler için: «Şu halâldır, bu haramdır» demeyin. Çünkü (bu suretle) Allaha karşı yalan düzmüş olursunuz. Allaha yalan düzenler ise, şübhe yokdur ki felah bulmazlar. Yalanlar uydurup dile getirerek Allah´a iftira etmeyin şu helaldir, bu haram diye; şüphe yok ki yalan söyleyip Allah´a iftira edenler, kurtulmazlar, muratlarına ermezler.
16-Nahl Suresi

117.Ayet
Mekke

14
279
مَتَاعٌ قَلِيلٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -117
(Metaun kalılüv ve lehüm azabün elım)
16-Nahl Suresi
117.Ayet
Mekke
14
279
(Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap vardır. Az bir istifade ve haklarında elîm bir azâb vardır Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab... Az bir yararlanma ve geçim ve kendileri için elem verici bir azâb.. (Bu, ancak geçici ve) az bir menfeatden ibâretdir. Halbuki onlara (âhıretde) pek acıklı bir azâb vardır. Elde ettikleri pek az bir geçimden ibârettir ve onlara elemli bir azap var.
16-Nahl Suresi

118.Ayet
Mekke

14
279
وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ ۖ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -118
(Ve alellezıne hadu harramna ma kasasna aleyke min kabl ve ma zalemnahüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun)
16-Nahl Suresi
118.Ayet
Mekke
14
279
Daha önce sana anlattıklarımızı yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz (bununla) onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. Yehudî olanlara ise bundan evvel sana naklettiklerimizi haram kıldık ve onlara biz zulm etmedik ve lâkin kendi kendilerine zulmediyorlardı Daha önce (En’am sûresi, 146. âyet’de) Yahudi’lere haram kıldığımız şeyleri sana (ey Rasûlüm) anlatmıştık. Biz, onlara zulüm yapmadık, fakat onlar kendi nefislerine zulüm yapıyorlardı. Daha önce sana anlattıklarımızı da Yahudi olanlara haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. Biz sana anlatdığımız şeyleri Yahudilere daha evvel haram kılmışdık. (Bununla) biz onlara zulmetmemişdik. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. Yahûdi olanlara da daha önce sana anlattığımız şeyleri harâm etmiştik. Onlar, bize zulmetmediler, kendilerine zulmettiler.
16-Nahl Suresi

119.Ayet
Mekke

14
280
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ -119
(Sümme inne rabbeke lillezıne amilüs sue bi cehaletin sümme tabu mim ba´di zalike ve aslehu inne rabbeke mim ba´diha le ğafurur rahıym)
16-Nahl Suresi
119.Ayet
Mekke
14
280
Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Sonra şüphesizdir ki rabbın bir cehaletle kötülük işleyen, sonra arkasından tevbe edip düzelen kimseler hakkında şüphesiz ki rabbın bunun arkasından elbette gafurdur, rahîmdir Sonra şüphe yok ki, Rabbin, bir cahillikle kötülük eden, sonra bunun arkasından tevbe edip halini düzelten kimseler lehindedir. Muhakkak ki Rabbin bu tevbeden sonra Gafûr’’dur, Rahîm’dir. Rabbin gerçekten, bilmeden kötülük işledikten sonra ardından tevbe edip kendini düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz ki, Rabbin bundan sonra da çok bağışlayan, çok merhamet edendir. (Bundan) sonra (şunu bil ki) senin Rabbin bir cehalet yüzünden kötülük yapıb da sonra bunun ardından tevbe ve ıslah (-ı nefs) edenlerin, hiç şübhesiz, lehinedir. Hakıykat, senin Rabbin, (bu hallerin) arkasından elbette çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. Sonra şüphe yok ki Rabbin, bilgisizlikle kötü işler yapıp da tövbe ederek hallerini düzeltenleri, yaptıkları kötü işlerden sonra da yarlıgar muhakkak, suçları örter, rahîmdir.
16-Nahl Suresi

120.Ayet
Mekke

14
280
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلَّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -120
(İnne ibrahıme kane ümmeten kanitel lillahi hanıfa ve lem yekü minel müşrikın)
16-Nahl Suresi
120.Ayet
Mekke
14
280
Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah’a ortak koşanlardan değildi. Muhakkak ki İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tek bir hanîf olarak Allaha itaat için kıyam etmişti ve hiç bir zaman müşriklerden olmadı Gerçekten İbrahîm hak dinine yönelen, Allah’a itaat üzere bulunan, bütün hayırlı hasletleri kendisinde toplayan bir imâmdı (önderdi); ve hiç bir zaman müşriklerden olmamıştı. Şüphesiz ki İbrahim, Allah´a itaat (havası) içinde boyun eğen ve O´na dosdoğru yönelen, kendi başına bir ümmet idi. O, müşriklerden (Allah´a ortak koşanlardan) değildi. Hakıykaten İbrâhîm (başlı başına) bir ümmetdi; Allaha itaatkârdı, (baatıl dînlerden uzak ve) müvahhid bir müslümandı. O, (hiçbir zaman) müşriklerden olmamışdır. Şüphe yok ki İbrâhim, tek başına bir ümmetti, Allah´a itâat ederdi dâimâ, doğruydu ve müşriklerden değildi.
16-Nahl Suresi

121.Ayet
Mekke

14
280
شَاكِرًا لِأَنْعُمِهِ ۚ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -121
(Şakiral li en´umih ictebahü ve hedahü ila sıratım müstekıym)
16-Nahl Suresi
121.Ayet
Mekke
14
280
O’nun nimetlerine şükreden bir önderdi. Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti. Onun ni´metlerine şâkir idi, o onu seçmiş ve doğru bir yola hidayet buyurmuştu Allah’ın nimetlerine şükredendi. Allah da onu seçmiş, doğru bir yola iletmişti. İlâhî nimetlere şükrederdi. Allah onu seçip dosdoğru bir yola iletmişti. O, (Allahın) ni´metlerine şükredendi. (Allah) onu beğenib seçmiş, kendisini doğru bir yola iletmîşdi. Onun nîmetlerine şükrederdi. Tanrı onu seçmiş ve doğru yola sevketmişti.
16-Nahl Suresi

122.Ayet
Mekke

14
280
وَآتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ -122
(Ve ateynahü fid dünya haseneh ve innehu fil ahırati le mines salihıyn)
16-Nahl Suresi
122.Ayet
Mekke
14
280
Ona dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir. Ve biz ona hem Dünyada bir hasene verdik, hem de şüphesiz ki o Âhırette elbette salihînden Biz, dünyada ona güzel bir anılış verdik (her din sahibi onu sever ve iyilikle anar). Muhakkak ki, o ahirette sâlihlerdendir (Allah’ın öz kullarındandır). Ona hem Dünya´da iyilik-güzellik verdik; hem de Âhiret´te O sâlihlerdendir. Biz ona dünyâda bir güzellik (iyi bir hal ve mevki) vermişdik. Şübhesiz ki o, âhıretde de mutlakaa saalihlerdendir. Ve dünyâda ona iyilik vermiştik, âhirette de gerçekten, sâlih kişilerdendir.
16-Nahl Suresi

123.Ayet
Mekke

14
280
ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -123
(Sümme evhayna ileyke enittebı´ millete ibrahıme hanıfa ve ma kane minel müşrikın)
16-Nahl Suresi
123.Ayet
Mekke
14
280
Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” diye vahyettik. Sonra da sana vahyeyledik ki: hakperest (hanîf) olarak İbrahim milletine ittiba´ et, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı Sonra ey Rasûlüm, sana şöyle vahyettik: Doğru yola yönelerek İbrahîm’in dinine uy, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı. Sonra da biz Hanîf olan, müşriklerden olmayan İbrahim´in dinine uy, diye sana vahyettik. Sonra (Habibim) sana: «Müvahhid bir müslüman olarak Ibrâhîmin dînine uy. O, (hiçbir zaman) müşriklerden olmadı» diye vahyetdik. Sonra sana da, doğru hareket eden İbrâhim´in dînine uy! diye vahyettik ve o, müşriklerden değildi.
16-Nahl Suresi

124.Ayet
Mekke

14
280
إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ ۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ -124
(İnnema cüıles sebtü alellezınahtelefu fıh ve inne rabbeke le yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun)
16-Nahl Suresi
124.Ayet
Mekke
14
280
Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. Sebt tutmak ancak onda ıhtilâf edenlere farz kılındı, her halde rabbın onların o ıhtilâf edegeldikleri şeyler hakkında Kıyamet günü beynlerinde hukmünü elbette verecek (İbadet etmek için tatil günümüz, Cuma olmasında Cumartesi olsun diye) hakkında ayrılığa düştükleri Cumartesi günü, (Mûsa’ya itiraz eden) o yahûdi’lere (ibadet için) farz kılındı. Elbette Rabbin, onların ihtilâf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında hükmünü verecektir. Cumartesi (tatil ve ibâdeti) ancak onda görüş ayrılığına düşüp çekişenlere farz kılınmıştır. Şüphesiz ki Rabbin, onların ayrılığa düşüp çekiştikleri şey hakkında Kıyamet günü aralarında hükmedecektir. Cumartesi ta´tîli ancak onda ihtilâfa düşenlere (farz) edilmişdi. Şübhesiz ki Rabbin onların ihtilâf edegeldikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecekdir. Cumartesi gününün hürmeti, ancak o gün hakkında ihtilâfa düşenlere farzedilmiştir ve şüphe yok ki Rabbin, kıyâmet günü, ihtilâfa düştükleri şeyler hususunda aralarında hükmeder onların.
16-Nahl Suresi

125.Ayet
Mekke

14
280
ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ ۖ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ -125
(Üd´u ila sebıli rabbike bil hıkmeti vel mev´ızatil haseneti ve cadilhüm billetı hiye ahsen inne rabbeke hüve a´lemü bi men dalle an sebılihı ve hüve a´lemü bil mühtedın)
16-Nahl Suresi
125.Ayet
Mekke
14
280
(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. Rabbın yoluna da´vet et: hikmet ile ve güzel güzel mevıza ile, onlara da en güzel olan suretle mücadele yap, çünkü rabbın odur en ziyade bilen yolunda sapanı, doğru gidenleri en iyi bilen de ancak odur Ey Rasûlüm, insanları Kur’an’la, güzel söz ve nasihatla Rabbinin yoluna (İslâma) davet et. Onlara karşı, en güzel olan bir mücadele ile mücadele yap. Şüphe yok ki, Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir, ve o, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir. Rabbin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel (ölçü ve usûl ne ise ona göre) mücâdeleni sürdür. Şüphesiz ki Rabbin kendi yolundan sapanları daha iyi bilir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. (İnsanları) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğüdle da´vet et. Onlarla mücâdeleni en güzel (tarıyk) hangisi ise onunla yap. Şübhesiz ki Rabbin, O, yolundan sapan kimseyi en çok bilendir. O, hidâyete ermişler de en iyi bilendir. Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir tarzda münakaşa ve mübahasede bulun. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir ve o, daha iyi bilir doğru yolu tutanları.
16-Nahl Suresi

126.Ayet
Medine

14
280
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ ۖ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ -126
(Ve in akabtüm fe akıbu bi misli ma ukıbtüm bih ve lein sabertüm le hüve hayrul lissabirın)
16-Nahl Suresi
126.Ayet
Medine
14
280
Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır. Ve şayed ıkab ile mukabele edecek olursanız ancak size edilen ukubetin misliyle muâkabe ediniz ve şayed sabrederseniz kasem olsun ki sabredenler için elbette daha hayırlıdır (Ey müminler, düşmandan intikam almak için) eğer bir ceza ile mukabele edecek olursanız, ancak size yapılan azab ve cezanın misli ile yapın (daha fazla ileri gitmeyin). Sabrederseniz (cezayı terk ederseniz) andolsun ki, bu tahammül edenler için daha hayırlıdır. Ceza verecek olursanız, size verilen cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer (bu hususta) sabrederseniz, and olsun ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır. Eğer her hangi bir ceza ile mukaabele edecek olursanız ancak size reva görülen ukubetin misillemesiyle ceza yapın. Sabrederseniz, andolsun ki, bu, tehammül edenler için elbet daha hayırlıdır. Mücâzatta bulunacaksanız sizi cezâlandırdıkları gibi ve o kadar cezâlandırın onları, fakat sabrederseniz elbette bu hareket, sabredenlere daha da hayırlıdır.
16-Nahl Suresi

127.Ayet
Medine

14
280
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ ۚ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ -127
(Vasbir ve ma sabruke illa billahi ve la tahzen aleyhim ve la tekü fı daykım mimma yemkürum)
16-Nahl Suresi
127.Ayet
Medine
14
280
Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak kurmalarından dolayı da sıkıntıya düşme. Sabret, sabrın da ancak Allahın ınayetiledir, ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirden telâş da etme Ey Rasûlüm, sabret; senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Kâfirlerin yüz çevirmesinden mahzun olma ve yaptıkları hileden de telâş edip sıkıntıya düşme. Sabret, senin sabrın ancak Allah´ın yardımı iledir. Onların (inkârda inâd etmelerine) üzülme ; kurdukları hile ve tuzaktan dolayı telaşlanıp sıkıntıda kalma. Sabret. Senin sabrın Allah (ın tevfîkına istinâd) dan başka (bir şey) değildir. Onlara karşı tasalanma, onların kurmakda oldukları tuzaklardan dolayı (telâşa ve) sıkıntıya da düşme. Sabret, sabretmen, ancak Allah´ın vereceği başarıyla mümkündür. Sana düzen kurduklarından dolayı da daralma, sıkıntıya düşme.
16-Nahl Suresi

128.Ayet
Medine

14
280
إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ -128
(İnnellahe meallezınettekav vellezıne hüm muhsinun)
16-Nahl Suresi
128.Ayet
Medine
14
280
Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir. zira muhakkak ki Allah iyi korunanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir Gerçekten Allah, takva sahipleriyle ve ihsanda bulunan kimselerle beraberdir. Şüphesiz ki Allah (Rabbinden) korkup (fenalıklardan ; zulüm ve tecâvüzden) sakınanlarla ve bir de iyiliği huy edinenlerle beraberdir. Çünkü Allah hiç şüphesiz (küfr ve ma´sıyetlerden) sakınanlarla, bir de dâima iyilik edenlerin kendileriyle beraberdir. Şüphe yok ki Allah, çekinenlerle ve iyilik eden kişilerledir.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021