KUR'AN-I KERİM 68-Kalem Suresideki 52 Ayeti Kerime ve Mealleri | بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ |
SURE AYET CÜZÜ SAYFA |
ARAPÇA OKUNUŞU |
SURE AYET CÜZÜ SAYFA |
DİYANET VAKFI | ELMALILI | ALI FIKRI YAVUZ | CELAL YILDIRIM | HASAN BASRI CANTAY | ABDULBAKİ GOLPINARLI |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|
68-Kalem Suresi
1.Ayet Mekke 29 563 |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ
-1
(Nun velkalemi ve ma yesturune.) |
68-Kalem Suresi
1.Ayet Mekke 29 563 |
(1-2) Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin. | Nun ve kalem ve ehli kalemin satra dizdikleri ve dizecekleri hakkı için | Nûn ve kalem, bir de satıra yazı yazdıkları şeyler hakkı için, | Nûn´a, Kâlem´e ve (kalemle) satır satır yazdıklarına and olsun ki, | Hokka ile kaleme ve (erbâb-ı kalemin) yazmakda oldukları şeylere andolsun ki, | Nûn, andolsun kâleme ve yazdıklarına. |
68-Kalem Suresi
2.Ayet Mekke 29 563 |
مَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ
-2
(Ma ente binı´meti rabbike bimecnunin.) |
68-Kalem Suresi
2.Ayet Mekke 29 563 |
(1-2) Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin. | Sen rabbının ni´meti ile, mecnun değilsin | Sen (Ey Rasûlüm, ikram edildiğin) Rabbinin (peygamberlik) nimeti ile bir mecnûn değilsin; | Sen, Rabbin nîmetiyle (şımarıp dengeni kaybeden) bir çılgın değilsin. | (Habîbim) sen, Rabbinin ni´meti sayesinde, bir mecnun değilsin. | Sen, Rabbinin nîmeti sâyesinde deli değilsin. |
68-Kalem Suresi
3.Ayet Mekke 29 563 |
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ
-3
(Ve inne leke leecren ğayre memnunin.) |
68-Kalem Suresi
3.Ayet Mekke 29 563 |
Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. | Ve tükenmez bir ecir var muhakkak senin için | Ve muhakkak sana tükenmez bir sevap var... | Şüphesiz ki senin için ardı arkası kesilmez bir ecir vardır. | Senin için muhakkak ve muhakkak tükenmeyen bir mükâfat vardır. | Ve sana, tükenmez, minnetsiz bir mükâfat var. |
68-Kalem Suresi
4.Ayet Mekke 29 563 |
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ
-4
(Ve inneke le´ala hulukın ´azıymin.) |
68-Kalem Suresi
4.Ayet Mekke 29 563 |
Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. | Ve her halde sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin | Gerçekten sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin. | Ve sen, elbette büyük yüksek bir ahlâk üzeresin. | Hiç şüphesiz büyük bir ahlaak üzerindesin sen. | Ve şüphe yok ki sen, pek büyük bir ahlâka sâhipsin elbette. |
68-Kalem Suresi
5.Ayet Mekke 29 563 |
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ
-5
(Fesetubsıru ve yubsırune.) |
68-Kalem Suresi
5.Ayet Mekke 29 563 |
(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. | Yakında göreceksin ve görecekler | Yakında göreceksin, onlar da (akıbetlerini) görecekler; | (5-6) Yakında kimlerin fitneye uğramış çılgın olduğunu sen de göreceksin, onlar da görecekler. | Yakında göreceksin, onlar da görecekler, | Yakında sen de görürsün ve onlar da görürler. |
68-Kalem Suresi
6.Ayet Mekke 29 563 |
بِأَيْيِكُمُ الْمَفْتُونُ
-6
(Bieyyikumulmeftunu.) |
68-Kalem Suresi
6.Ayet Mekke 29 563 |
(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. | Hanginizde imiş o fitne, o cünun? | Hanginizmiş mecnûn... | (5-6) Yakında kimlerin fitneye uğramış çılgın olduğunu sen de göreceksin, onlar da görecekler. | Delilik hanginizde imiş? | Deliliğe uğramış hanginiz? |
68-Kalem Suresi
7.Ayet Mekke 29 563 |
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
-7
(İnne rabbeke huve a´lemu bimen dalle´an sebiylihi ve huve a´lemu bilmuhtediyne.) |
68-Kalem Suresi
7.Ayet Mekke 29 563 |
Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. | Şübhesiz rabbındır en bilen yolundan sapanı, yine odur en bilen hidayete irenleri. | Muhakkak senin Rabbin, kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir. | Şüphesiz ki Rabbin, yolundan sapan kimseyi daha iyi bilir ve O, doğru yol üzere bulunanları da daha iyi bilir. | Şübhesiz ki Rabbin, O, kendi yolundan sapan kişiyi çok iyi bilendir. O, hidâyete ermiş olanları da pek iyi bilendir. | Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanı da daha iyi bilir ve o, doğru yolu bulanları da daha iyi bilir. |
68-Kalem Suresi
8.Ayet Mekke 29 563 |
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ
-8
(Fela tutı´ılmukezzibiyne) |
68-Kalem Suresi
8.Ayet Mekke 29 563 |
O hâlde yalanlayanlara boyun eğme. | O halde tanıma o yalan diyenleri | O halde (Ey Rasûlüm, Allah’ı, Kur’an’ı ve peygamberi) yalanlıyanları tanıma. | (Hakk´ı) yalan sayanlara boyun eğme. | Artık (Habîbim) o yalanlayanları tanıma (onlara boyun eğme). | Artık yalanlayanlara itâat etme. |
68-Kalem Suresi
9.Ayet Mekke 29 563 |
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ
-9
(Veddu lev tudhinu feyudhinune.) |
68-Kalem Suresi
9.Ayet Mekke 29 563 |
İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar. | Arzu ettiler ki müdahene etsen, o vakıt müdahene edeceklerdi | Arzu ettiler ki, (kendilerine) yumuşaklık göstersen, onlar da sana yumuşak davransalar. | Onlar senin yapmacık da olsa (kendilerine) yumuşak ve müsamahalı davranmanı, kendilerinin de sana yapmacık yumuşaklık göstereceklerini isterler. | Onlar arzuu etdiler ki sen yumuşak davranasın da kendileri de yumuşaklık göstersinler. | Onlara yumuşaklık göstermeni arzularlar, öyle hareket etsen onlar da yumuşaklık gösterirler. |
68-Kalem Suresi
10.Ayet Mekke 29 563 |
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ
-10
(Ve la tutı´ kulle hallafin mehiyni.) |
68-Kalem Suresi
10.Ayet Mekke 29 563 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. | Ve tanıma şunların hiç birini: çok yemin edici, değersiz | Bir de tanıma (haklı haksız) her çok yemin edeni, değersizi; | (10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. | (10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men´eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)! | Ve itâat etme çok yemin edenlerin, reyinde isâbet bulunmayanların hiçbirine. |
68-Kalem Suresi
11.Ayet Mekke 29 563 |
هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَمِيمٍ
-11
(Hemmazin meşşain binemiymin.) |
68-Kalem Suresi
11.Ayet Mekke 29 563 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. | Gammaz, koğuculukla gezer | Çok ayıplayanı, koğuculukla gezeni... | (10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. | (10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men´eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)! | Ayıp arayan, kovucu ve söz getirip götürücüyle. |
68-Kalem Suresi
12.Ayet Mekke 29 563 |
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ
-12
(Menna´ın lilhayri mu´tedin esiymin.) |
68-Kalem Suresi
12.Ayet Mekke 29 563 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. | Hayır engeli, mütecâviz, vebâl yüklü | Hayırdan alıkoyanı, aşırı zalimi, çok günahkârı; | (10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. | (10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men´eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)! | Hayrı tamâmıyla meneden haddini aşmış suçluya. |
68-Kalem Suresi
13.Ayet Mekke 29 563 |
عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ
-13
(´utullin ba´de zalike zeniymen.) |
68-Kalem Suresi
13.Ayet Mekke 29 563 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. | zobu, sonra da dakma (zenîm) | Zorbayı, bütün bunlarla beraber soysuz olan yardıkçıyı... | (10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. | (10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men´eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)! | Ayrıca da çirkin ve kötü huylu soysuza. |
68-Kalem Suresi
14.Ayet Mekke 29 563 |
أَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ
-14
(En kane za malin ve beniyne.) |
68-Kalem Suresi
14.Ayet Mekke 29 563 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. | Mal sahibi olmuş ve oğulları var diye | Mal sahibidir ve oğulları vardır diye, (bunlara itaat etme). | (10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. | (Öylesini tanıma) mal ve oğullar saahibi olmuş diye. | Mal mülk ve evlât sâhibi bile olsa. |
68-Kalem Suresi
15.Ayet Mekke 29 563 |
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
-15
(İza tutla ´aleyhi ayatuna kale esatıyrulevveliyne.) |
68-Kalem Suresi
15.Ayet Mekke 29 563 |
Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der. | Karşısında âyetlerimiz okunurken «eskilerin masalları» dedi | Ona âyetlerimiz (Kur’an) okunduğu zaman; “- Eskilerin masalları...” demiştir. | Onun karşısında âyetlerimiz okunurken: «Öncekilerin masallarıdır» der. | Karşısında âyetlerimiz okunduğu zaman o, «Evvelkilerin masalları» demişdir. | Ona âyetlerimizi okuyunca eskilere âit masallar dedi. |
68-Kalem Suresi
16.Ayet Mekke 29 564 |
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ
-16
(Senesimuhu ´alelhurtumi.) |
68-Kalem Suresi
16.Ayet Mekke 29 564 |
Yakında biz onun burnunu damgalayacağız. | Haberiniz olsun ki biz onlara belâ vermişizdir. | Biz, yakında onun burnunu dağlıyacağız. | Yakında onun burnunu damgalıyacağız. | Biz yakında onun hortumunun üstüne damga basacağız! | Büyüyüp bir hortuma dönen burnuna, yakında bir damga vururuz. |
68-Kalem Suresi
17.Ayet Mekke 29 564 |
إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ
-17
(İnna belevnahum kema belevna ashabelcenneti iz aksemu leyasri munneha musbihıyne.) |
68-Kalem Suresi
17.Ayet Mekke 29 564 |
Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. | Haberiniz olsun ki biz onlara belâ vermişizdir. O bağ sahiblerini belâlandırdığımız gibi; o sıra ki yemin etmişlerdi; sabah olunca onu mutlaka divşireceklerdi. | Muhakkak ki biz, Mekke’lileri (kıtlık, açlık, ölüm ve esaret gibi belâlarla) imtihan ettik; nasıl ki o bağ sahiplerini bir belâ ile imtihan etmiştik: Hani o bağ sahipleri, sabah olunca bağın meyvelerini mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi. | (17-18) Şüphesiz ki biz, onları ürünlerini sabahladıklarında devşireceklerine yemin eden ve hiçbir istisna yapmayan bahçe sahiplerini belâya uğratıp denediğimiz gibi belâya uğratıp denedik. | Biz, o bağçe saahiblerini nasıl belâya uğratdiysek muhakkak bunları da belâlandırdık. Hani (bağçe saahibleri) sabah olunca onu mutlakaa devşireceklerine, biçeceklerine yemîn etmişlerdi. | Ve biz, onları açlıkla, kıtlıkla sınarız, nitekim o bahçe sâhiplerini de sınamıştık; hani, sabahleyin erkenden, bahçelerindeki mahsûlü kesmeye ant içmişlerdi. |
68-Kalem Suresi
18.Ayet Mekke 29 564 |
وَلَا يَسْتَثْنُونَ
-18
(Ve la yestesnune.) |
68-Kalem Suresi
18.Ayet Mekke 29 564 |
(Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı.) | Bir istisna da yapmıyorlardı | İstisna da yapmıyorlaradı, (İnşaallah demiyorlardı). | (17-18) Şüphesiz ki biz, onları ürünlerini sabahladıklarında devşireceklerine yemin eden ve hiçbir istisna yapmayan bahçe sahiplerini belâya uğratıp denediğimiz gibi belâya uğratıp denedik. | (Bu babda) istisna da yapmıyorlardı. | Ve Tanrı dilerse de dememişlerdi. |
68-Kalem Suresi
19.Ayet Mekke 29 564 |
فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ
-19
(Fetafe ´aleyha taifun min rabbike ve hum naimune.) |
68-Kalem Suresi
19.Ayet Mekke 29 564 |
Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. | Derken ona rabbından bir dolaşan dolaşıvermişti onlar uyuyorlardı | Bir de onlar uyurlarken, o bahçe üzerine Rabbinden bir belâ indi de, | Kendileri henüz uykuda iken Rabbin tarafından dolaşan bir belâ, bahçeyi sarıverdi. | Halbuki onlar uyurlarken hemen Rabbinden (gönderilen) dolaşıcı bir belâ onu sardı da. | Halbuki bahçenin üstünde, Rabbinden gelen bir felâket dolaşmadaydı ki onlar uyuyorlardı. |
68-Kalem Suresi
20.Ayet Mekke 29 564 |
فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ
-20
(Feasbehat kessariymi.) |
68-Kalem Suresi
20.Ayet Mekke 29 564 |
Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü. | Sabaha kadar o bağ sırıma dönüvermişti | O bahçe, kapkara kesiliverdi, (kökünden yandı gitti). | Sabaha doğru bahçe (yok olup) siyah bir kül (yığını halin)e döndü. | (O bağçe) simsiyah kesiliverdi. | Derken bahçe, bütün mahsûlü kesilip biçilmiş, kupkuru çorak bir yere, bir çöle dönmüştü. |
68-Kalem Suresi
21.Ayet Mekke 29 564 |
فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ
-21
(Fetenadev musbihıyne.) |
68-Kalem Suresi
21.Ayet Mekke 29 564 |
(21-22) Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler. | Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler | Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler: | Sabahleyin birbirlerine seslendiler: | İşte sabaha karşı birbirlerini çağırdılar. | Sabahleyin birbirlerine sesleniyorlardı. |
68-Kalem Suresi
22.Ayet Mekke 29 564 |
أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَارِمِينَ
-22
(Eniğdu ´ala harsikum in kuntum sarimiyne.) |
68-Kalem Suresi
22.Ayet Mekke 29 564 |
(21-22) Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler. | Haydin kesecekseniz harsinize irkence koşun dediler. | “Haydin devşirecekseniz, ürününüzü toplamaya erken çıkın!” | Devşirecekseniz, haydi durmayın erkenden ürünlerinizin başına gidiniz ! | «Devşirecekseniz erkence mahsulünüzü (devşirmiye) çıkın» diye. | Mahsûlünüzü kesip devşirecekseniz erkence koşun, gidin. |
68-Kalem Suresi
23.Ayet Mekke 29 564 |
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ
-23
(Fentaleku ve hum yetehafetune.) |
68-Kalem Suresi
23.Ayet Mekke 29 564 |
(23-24) Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular. | Hemen fırladılar, şöyle mızırdaşıyorlardı: | Hemen fırladılar; aralarında şöyle fısıldaşıyorlardı: | (23-24) Derken hemen yola koyuldular ve şöyle fısıldaştılar: «Sakın bugün ürünlerimizin orada aramıza bir yoksul sokulmasın.» | Derken onlar aralarında fısıldaşarak gitdiler: | Derken yola düştüler ve birbirlerine de gizlice diyorlardı ki. |
68-Kalem Suresi
24.Ayet Mekke 29 564 |
أَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكِينٌ
-24
(En la yedhulennehelyevme ´aleykum miskiynun.) |
68-Kalem Suresi
24.Ayet Mekke 29 564 |
(23-24) Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular. | Sakın bu gün aranıza bir miskîn sokulmasın diyorlardı | “Bugün bağınıza bir miskin sokulmasın.” | (23-24) Derken hemen yola koyuldular ve şöyle fısıldaştılar: «Sakın bugün ürünlerimizin orada aramıza bir yoksul sokulmasın.» | «Sakın bugün karşınıza hiçbir yoksul (çıkıb) oraya girmesin» diye. | Bugün hiçbir yoksula yol vermeyin, yanınıza gelmesin sakın. |
68-Kalem Suresi
25.Ayet Mekke 29 564 |
وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ
-25
(Ve ğadev ´ala hardin kadiriyne.) |
68-Kalem Suresi
25.Ayet Mekke 29 564 |
(Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. | Sırf bir men´a güçleri yeterek erkenden gittiler. | Hem zanlarınca, miskinleri mahrum etmeğe güçleri yeterek erkenden gittiler... | (Yoksulu) engellemeye güçleri yeter halde sabah erkenden gittiler. | (Fakirleri) men´e (sanki) gücleri yetecek adamlar tavriyle erkenden gitdiler. | Ve kendilerini, yoksulları men etmeye güçleri yeter sanarak erkenden gittiler. |
68-Kalem Suresi
26.Ayet Mekke 29 564 |
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ
-26
(Felemma reevha kalu inna ledallune.) |
68-Kalem Suresi
26.Ayet Mekke 29 564 |
Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler. | Vakta ki o bağı gördüler, biz, dediler: her halde yanlış gelmişiz | Vakta ki o bahçeyi (böyle yanmış kapkara) gördüler : “-Biz, herhalde yanlış gelmişiz.” dediler. | (26-27) Bahçeyi görünce : «Biz şüphesiz şaşırıp (başka yere) sapmışız, hayır biz mahrum kalmışız» dediler. | Fakat onu (bu halde) görüverince dediler ki: «Her halde biz yanlış gelenleriz». | Bahçeyi görünce gerçekten de dediler, elbette yolumuzu şaşırdık. |
68-Kalem Suresi
27.Ayet Mekke 29 564 |
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
-27
(Bel nahnu mahrumune.) |
68-Kalem Suresi
27.Ayet Mekke 29 564 |
(Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler. | Yok biz mahrum edilmişiz | (Etrafa bakınıp kendi bahçeleri olduğunu anladıkları zaman da): “-Hayır, (bahçenin bereketinden) biz mahrum edilmişiz.” dediler. | (26-27) Bahçeyi görünce : «Biz şüphesiz şaşırıp (başka yere) sapmışız, hayır biz mahrum kalmışız» dediler. | (Sonra hakıykatı anlayınca da) «Hayır, biz mahrum (kalmış) larız». | Hayır dediler, biz mahrûm olup gitmişiz. |
68-Kalem Suresi
28.Ayet Mekke 29 564 |
قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
-28
(Kale evsetuhum elem ekul lekum levha tusebbihune.) |
68-Kalem Suresi
28.Ayet Mekke 29 564 |
Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi. | Ortancaları (en mu´tedilleri) demedim mi size: tesbîh etseydiniz | İnsaflıları şöyle dedi: “- Ben demedim mi size, tesbîh etseydiniz? (İnşaallah deyeydiniz).” | çlerinden en uygun düşüneni : «Ben size demedim mi, tesbîh etseydiniz ya !?» dedi. | Ortancaları: «Ben size demedim mi? (Allâhı) tenzîh etmeli değil miydiniz?» dedi. | İçlerinden en iyileri, ben demedim miydi size dedi, mâbûdunuzu tenzîh etseniz ne olurdu. |
68-Kalem Suresi
29.Ayet Mekke 29 564 |
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
-29
(Kalu subhane rabbina inna kunna zalimiyne.) |
68-Kalem Suresi
29.Ayet Mekke 29 564 |
Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler. | Sübhansın ya rabbena! Dediler: bizler doğrusu zalimlermişiz | Onlar: “- Seni tenzîh ederiz, Rabbimiz! Doğrusu biz zalimlermişiz.” dediler. | Onlar da: «Rabbimiz! Seni tesbîh ve tenzîh ederiz. Şüphesiz ki, biz zalimlermişiz» dediler. | «Seni (tesbîh ve) tenzîh ederiz ey Rabbimiz. Hakıykaten biz zaalimlermişiz» dediler. | Dediler ki: Şanı yücedir Rabbimizin, gerçekten de zâlimlerden olduk biz. |
68-Kalem Suresi
30.Ayet Mekke 29 564 |
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ
-30
(Feakbele ba´duhum ´ala ba´dın yetelavemune.) |
68-Kalem Suresi
30.Ayet Mekke 29 564 |
Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. | Sonra döndüler kendilerine levm ediyorlardı | Sonra da döndüler, birbirlerine kabahat yüklemeye başladılar: | Sonra birbirlerine dönüp kendilerini kınamaya başladılar. | Şimdi kabahati birbirlerine yüklemiye başladı (lar). | Birbirlerine dönerek birbirlerini kınamaya başladılar. |
68-Kalem Suresi
31.Ayet Mekke 29 564 |
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ
-31
(Kalu ya veylena inna kunna tağıyne.) |
68-Kalem Suresi
31.Ayet Mekke 29 564 |
Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!” | Yazıklar olsun bizlere, bizler doğrusu azgınlarmışız | Dediler ki: “-Yazıklar olsun bizler azgınlarmışız. | Yazıklar olsun bize! Doğrusu biz azgınlarmışız. | «Yazıklar olsun bize, dediler, hakıykaten biz azgınlarmışız». | Yazıklar olsun bize dediler, gerçekten de azmışız biz. |
68-Kalem Suresi
32.Ayet Mekke 29 564 |
عَسَىٰ رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ
-32
(´asa rabbuna en yubdilena hayren minha inna ila rabbina rağıbune.) |
68-Kalem Suresi
32.Ayet Mekke 29 564 |
“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.” | Ola ki rabbımız bize onun yerine daha hayırlısını vere, her halde biz bütün rağbetimizi rabbımıza çeviriyoruz | Umulur ki Rabbimiz, bize, onun yerine daha hayırlısını verir. Muhakkak biz, Rabbimizden hayır istiyenleriz.” | Umulur ki Rabbimiz, o bahçenin yerine bize daha iyisini verir. Biz artık Rabbımızı (O´nun lûtf-u keremini) gönülden istemekteyiz, dediler. | «(Eh) Rabbimizin bize, bunun yerine, ondan daha hayırlısını vermesi me´müldür. Biz (bütün dilek ve isteklerimizi artık) gerçekden Rabbimize çevirenleriz». | Umulur ki Rabbimiz, onun yerine bize daha da hayırlısını verir, gerçekten de biz, Rabbimizi dilemede, ondan istemedeyiz. |
68-Kalem Suresi
33.Ayet Mekke 29 564 |
كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
-33
(Kezalikel´azabu ve le´azabul´ahıreti ekberu lev kanu ya´lemune.) |
68-Kalem Suresi
33.Ayet Mekke 29 564 |
İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi! | İşte böyledir azâb ve elbette Âhıret azâbı daha büyüktür, fakat bilselerdi. | İşte böyledir azab... Ahiret azabı ise, daha büyüktür; eğer bunu bilseler, (sakınırlardı). | İşte azâb böyledir ve and olsun ki Âhiret azabı daha büyüktür. Bunu bir bilseler!. | İşte azâb böyledir. Ahiret azâbı ise elbet daha büyükdür. (Bunu) bilselerdi... | İşte bunun gibidir azap ve elbette âhiret azâbı, daha da büyüktür bilirseniz. |
68-Kalem Suresi
34.Ayet Mekke 29 564 |
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ
-34
(İnne lilmuttekıyne ´ınde rabbihim cennatin ne´ıymi.) |
68-Kalem Suresi
34.Ayet Mekke 29 564 |
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır. | Şübhesiz ki korunan müttakîler içindir rablarının ındinde na´îm Cennetleri. | Muhakkak ki takva sahibleri için, Rableri katında Na’îm= nimetleri tükenmez cennetler var. | Şüphesiz ki, muttakîlere (Allah´tan korkup haksızlıktan, azgınlıktan, cimrilikten sakınanlara) Rabblarının yanında Nîmet Cennetleri (veya Naim Cennetleri) vardır. | Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar için Rableri nezdinde ni´meti dâim ve haalis cennetler vardır. | Şüphe yok ki çekinenlere, Rableri katında Naîm cennetleri var. |
68-Kalem Suresi
35.Ayet Mekke 29 564 |
أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ
-35
(Efenec´alulmuslimiyne kelmucrimiyne.) |
68-Kalem Suresi
35.Ayet Mekke 29 564 |
Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız? | Ya artık, müslimleri mücrimler gibi kılar mıyız? | Artık müslümanları, mücrim kâfirler gibi yapar mıyız, (hiç sevap bakımından onları bir tutar mıyız)? | Artık biz, (hakka) teslimiyet gösterenleri, günahkâr suçlular gibi mi tutarız ? | Öyle ya, biz müslümanları o günahkârlar gibi yapar mıyız hiç? | Artık Müslümanları da suçlularla bir mi tutacağız? |
68-Kalem Suresi
36.Ayet Mekke 29 564 |
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
-36
(Ma lekum keyfe tahkumune.) |
68-Kalem Suresi
36.Ayet Mekke 29 564 |
Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? | Neniz var? Nasıl hukm ediyorsunuz? | (Ey kâfirler, öldükten sonra müminle kâfir müsavi olur demekle) neyinize güveniyorsunuz? Nasıl (böyle yanlış) hüküm veriyorsunuz? | Ne oluyor size ? Nasıl hükmediyorsunuz?.. | Size ne oluyor? Nasıl böyle hükmediyorsunuz? | Ne oldu size ki? Nasıl hükmediyorsunuz? |
68-Kalem Suresi
37.Ayet Mekke 29 564 |
أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ
-37
(Emlekum kitabun fiyhi tedrusune.) |
68-Kalem Suresi
37.Ayet Mekke 29 564 |
Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz? | Yoksa size mahsus bir kitab var da onda şu dersi mi okuyorsunuz | Yoksa size mahsus kitap var da, onda şu dersi mi okuyorsunuz. | Yoksa size ait ders yapıp okuduğunuz bir kitap mı var? | Yoksa size mahsus (indirilmiş) bir kitab var da onda mı okuyorsunuz?! | Yoksa size mahsus bir kitap var da oradan mı okuyorsunuz. |
68-Kalem Suresi
38.Ayet Mekke 29 564 |
إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ
-38
(İnne lekum fiyhu lema tehayyerune.) |
68-Kalem Suresi
38.Ayet Mekke 29 564 |
Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?) | Siz âlemde her neyi ıhtiyar ederseniz o her halde sizin olacak diye? | “- Siz her şeyi arzu ederseniz, muhakkak o sizin olacak.” diye, içinde yazılı mıdır? | İçinde neleri seçip beğenirseniz onlar sizin olacak (diye) bir bilgi mi var? | Ki içinde ne (arzu ve) ihtiyar ederseniz, hepsi mutlaka sizin (olacakdır diye yazılıdır)?! | Orada, neyi beğenir, isterseniz sizindir diye mi yazılı? |
68-Kalem Suresi
39.Ayet Mekke 29 564 |
أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ
-39
(Em lekum eymanun ´aleyna baliğatun ila yevmilkıyameti inne lekum lema tahkumune.) |
68-Kalem Suresi
39.Ayet Mekke 29 564 |
Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız? | Yoksa size karşı üzerimizde Kıyamet gününe kadar sürecek yemînler, teahhüdler mi var; Siz her ne hukm ederseniz her halde öyle olacak diye? | Yoksa size karşı, üzerimizde kıyamet gününe kadar sürecek yeminler, taahhüdler mi var ki, kendi menfaatiniz için ne hüküm veriyorsanız mutlaka sizin olacak? | Yoksa üzerimizde Kıyâmet´e kadar sürüp gidecek sizden yana yeminler mi var ki, siz neleri hükmederseniz o sizin olacak diye ? | Yahud üzerimizde, sizin lehinize kıyamet gününe kadar (sürecek) yeminler (imiz, teahhüdlerimiz) mi vardır ki (nefisleriniz için) ne hukûm ederseniz, mutlaka sizindir?! | Yoksa hükmü kıyâmete dek sürecek antlar mı ettik size, şüphe yok ki ne buyurursanız o olacak sizin için, diye? |
68-Kalem Suresi
40.Ayet Mekke 29 564 |
سَلْهُمْ أَيُّهُمْ بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ
-40
(Selhum eyyuhum bizalike ze´ıymun.) |
68-Kalem Suresi
40.Ayet Mekke 29 564 |
Sor onlara: “Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?” | Sor bakalım onlara içlerinde ona kefîl hangisi? | (Ey Rasûlüm) onlara sor: “-İçlerinden hangisi (bu söyledikleri sözü dava edip doğru çıkarmağa) kefildir?... | Sor onlara: İçlerinden hangisi buna kefîl ?.. | (Habîbim) sor kendilerine: Onlardan hangisi bunun avukatı olacak? | Onlara sor, bunlara kefîl olan kimmiş içlerinden? |
68-Kalem Suresi
41.Ayet Mekke 29 564 |
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ
-41
(Emlehum şureka´u felye´tu bişurekaihim in kanu sadikıyne.) |
68-Kalem Suresi
41.Ayet Mekke 29 564 |
Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını! | Yoksa onların şerikleri mi var? O halde şeriklerini getirsinler, sadık iseler. | Yoksa onların (bu sözde) ortakları mı var? Öyle ise, o ortaklarını da getirsinler, eğer (sözlerinde) doğru iseler.” | Yoksa onlara ait ortaklar mı var? O halde eğer doğru kişiler iseler, ortaklarını getirsinler. | Yoksa ortakları da mı var onların? Öyleyse o ortaklarını da getirsinler, (iddialarında) doğrucu (adam) lar iseler. | Yoksa ortakları mı var? Doğru söylüyorlarsa gelsinler bakalım ortaklarıyla. |
68-Kalem Suresi
42.Ayet Mekke 29 564 |
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ
-42
(Yevme yukşefu ´an sakın ve yud´avne ilessucudi fela yestetıy´une.) |
68-Kalem Suresi
42.Ayet Mekke 29 564 |
(42-43) Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı. | O gün ki saktan bir keşf olunur ve secdeye da´vet edilirler o vakıt güçleri yetmez. | O kıyamet günü ki, iş güçleşip hakikat perdesi açılmağa başlıyacak, secdeye (Hakka boyun eğmeğe) çağrılacaklar; fakat güçleri yetmiyecektir. | O gün, baldır-bacak açılacak ; secdeye çağrılacaklar ama (buna) güçleri yetmiyecek. | (Hatırla ki o gün) baldır (lar) ın açılacağı, kendilerinin secdeye da´vet edilecekleri bir gündür. Fakat (buna) güc yetiremeyeceklerdir. | O gün, işler güçleşir ve secdeye dâvet edilirler, derken güçleri yetmez. |
68-Kalem Suresi
43.Ayet Mekke 29 565 |
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ
-43
(Haşi´aten ebsaruhum terhekuhum zillefun ve kad kanu yud´avne ilessucudi ve lum salimune.) |
68-Kalem Suresi
43.Ayet Mekke 29 565 |
(42-43) Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı. | Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur, halbuki o secdeye onlar sağ sâlim iken da´vet olunuyorlardı. | Gözleri düşkün bir halde, kendilerini bir zillet saracaktır. Halbuki, vaktiyle (dünyada) başları selâmette iken, bu secdeye davet olunuyorlardı; (da onu kabul etmiyorlardı). | Gözleri korkudan kararmış halde kendilerini zillet sarıvermiştir. Oysa (daha önce Dünya´da) kendileri sağlam ve sıhhatli iken secdeye çağrılırlardı. | (Evet, secdeye da´vet edilecekler) gözleri düşük, kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye (dünyâda) herşeyden salim ve sapasağlam iken da´vet ediliyorlardı. | Gözleri yere dikilir, üstlerine aşağılık çöker ve gerçekten de sağ esenken de secdeye dâvet edilmişlerdir de secde etmemişlerdi. |
68-Kalem Suresi
44.Ayet Mekke 29 565 |
فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ
-44
(Fezerniy ve men yukezzibu bihazelhadiysi senestedricuhum min haysu la ya´lemune.) |
68-Kalem Suresi
44.Ayet Mekke 29 565 |
(Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız. | O halde bana bırak bu sözü tekzib edenleri, biz onları istidrac ile çıkarır, bilemiyecekleri cihetten yuvarlarız. | O halde (Ey Rasûlüm), bu Kur’an’ı yalan sayanları bana bırak, (sen kalbini onlarla meşgul etme. Ben onların hakkından gelirim). Biz, onları, bilemiyecekleri yönden derece derece azaba yaklaştırırız; (Onlara sıhhat ve bol nimet veririz de, onu haklarında iyi zannederler. Halbuki o kâfirlere verdiğimiz bu mühletin sonu fecidir). | Artık bu sözü yalanlayanı bana bırak; biz, onları bilmedikleri cihetten kademe kademe sürükleyip (azaba) yaklaştırırız. | Artık bu sözü yalan sayanları bana bırak. Biz onları, kendilerinin bilmeyecekleri bir cihetden, derece derece azaba yaklaşdırıyoruz. | Artık sen, bu sözü yalanlayanı bırak bana, biz onları yavaş yavaş, hiç bilmedikleri yerden cehenneme çeker dururuz. |
68-Kalem Suresi
45.Ayet Mekke 29 565 |
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ
-45
(Ve umliy lehum inne keydiy metiynun.) |
68-Kalem Suresi
45.Ayet Mekke 29 565 |
Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır. | Ve ben onların ipini uzatırım, çünkü fendim sağlamdır. | Ben onlara mühlet veririm; çünkü benim azabım çok şiddetlidir, (onu kimse önliyemez). | Onlara biraz zaman verip erteliyoruz; şüphesiz ki, benim ceza düzenim oldukça sağlamdır. | Ben onlara mühlet (zaman) veriyorum. Şübhe yok ki benim fendim sağlamdır! | Ve onlara mühlet vermedeyim, fakat şüphe yok ki azâbım, pek kuvvetlidir. |
68-Kalem Suresi
46.Ayet Mekke 29 565 |
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ
-46
(Em tes´eluhum ecren fehum min mağremin muskalune.) |
68-Kalem Suresi
46.Ayet Mekke 29 565 |
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir? | Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da mı cereme vermekten ezilmişler? | Yoksa sen, (Mekke halkına risaletini tebliğden dolayı) onlardan bir ücret istiyorsun da, borçlu kalmaktan, yük altında ezilmişlerdir? | Yoksa sen, onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden kendileri ağır bir borç altına mı girmiş bulunuyorlar? | Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar (sana ödeyecekleri) bir borcdan dolayı ağır yük altında mı bırakılmışlardır. | Yoksa onlardan ücret istiyorsun da derken onlar da ağır bir borç altında mı kaldılar? |
68-Kalem Suresi
47.Ayet Mekke 29 565 |
أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ
-47
(Em ´ındehumulğaybu fehum yektubune.) |
68-Kalem Suresi
47.Ayet Mekke 29 565 |
Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar? | Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar? | Yoksa gayb (Allah’ın ilmi) yanlarında da, onlar (ondan) mı yazıyorlar? | Yoksa gayb ile ilgili bilgiler yanlarında bulunuyor da onu mu yazıyorlar ? | Yahud gayb, yanlarındadır da onlar (bunu ondan) mı yazıyorlar? | Yoksa gizli âlem, onların yanında da onu mu yazıyorlar? |
68-Kalem Suresi
48.Ayet Mekke 29 565 |
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ
-48
(Fasbir lihukmi rabbike ve la tekun kesahıbilhuti iz nada ve huve mekzumun.) |
68-Kalem Suresi
48.Ayet Mekke 29 565 |
Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı. | O halde sabret rabbının hukmüne de sahib-i hut gibi olma, hani öfkeye boğulmuş da nida etmişti. | O halde (Ey Rasûlüm, Allah’ın kâfirlere mühlet vermesine dair olan) Rabbinin hükmüne sabret de, Yûnus peygamber gibi (aceleci) olma. Hani o, (balığın karnında) gamla dolu olduğu halde dua etmişti. | Sen, Rabbının hükmünü sabırla bekle de, o balığın arkadaşı (Yunus) gibi olma. Hani o öfkeye kapılıp üzüntü içinde (Rabbına) seslenip duâ etmişti. | (Habîbim) sen (şimdilik) Rabbinin hükmüne (intizaaren) sabret. O balık saahibi gibi olma. Hatırla ki o, gamla dolu olarak (Rabbine) düâ etmişdi. | Artık sabret Rabbinin hükmüne ve balıkla arkadaş olana benzeme; hani o, dertten boğulmuş bir halde Rabbine nidâ etmişti. |
68-Kalem Suresi
49.Ayet Mekke 29 565 |
لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ
-49
(Levla en tedarekehu nı´metun min rabbihi lenubize bil´arai ve huve mezmumun.) |
68-Kalem Suresi
49.Ayet Mekke 29 565 |
Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı. | Rabbından bir ni´met yetişmiş olmasa idi ona, elbette o fazaya fena bir halde atılacaktı. | Eğer Rabbinden, ona, bir rahmet yetişmiş olmasaydı, kötü bir şekilde (balığın karnından) yeryüzüne atılacaktı. | Eğer Rabbından ona bir lütuf nimeti erişmeseydi, yerilecek bir halde çırılçıplak (sahile) atılacaktı. | Eğer Rabbinden ona bir ni´met erişmiş olmasaydı o, mutlakaa çırıl çıplak (çıkarıldığı) o yere kınanmış bir halde atılacakdı . | Rabbinden bir nîmet erişmeseydi ona elbette bir yere, fenâ bir halde bırakılır giderdi. |
68-Kalem Suresi
50.Ayet Mekke 29 565 |
فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ
-50
(Fectebahu rabbuhu fece´alehu minessalihıyne.) |
68-Kalem Suresi
50.Ayet Mekke 29 565 |
(Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı. | Fakat rabbı onu ıstıfa buyurdu da salihînden kıldı. | Fakat Rabbi onu seçti de, kendisini salihlerden (peygamberlerden) kıldı. | Ama Rabbi, onu seçti de iyi-yararlı kişilerden eyledi. | (Bunun ardından) Rabbi onu seçdi de kendisini saalihlerden yapdı. | Derken Rabbi, onu seçti de temiz kişilerden kıldı. |
68-Kalem Suresi
51.Ayet Mekke 29 565 |
وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ
-51
(Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi´uzzikre ve yekulune innehu lemecnunun.) |
68-Kalem Suresi
51.Ayet Mekke 29 565 |
Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar. | Ve gerçek o küfr edenler o zikri işittikleri vakıt az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı, bir de durmuşlar o her halde bir mecnun diyorlar. | Doğrusu o kâfirler, Kur’an’ı işittikleri vakit, (sana olan düşmanlıklarından dolayı) az kalsın gözleri ile seni devireceklerdi. Hâlâ da (senin için): “-Muhakkak O bir mecnûndur.” diyorlar. | Kâfirler, Kur´ân´ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle ye rinden devirecekler ve: «Bu elbette delinin biridir» diyorlardı. | Hakıykat, o küfredenler zikri işitdikleri zaman az kaldı seni gözleriyle yıkacaklardı. Haalâ da (kîn ve hasedlerinden) «O, mutlakaa bir mecnundur» diyorlar. | Ve az kalmıştı ki kâfirler, Kur´ân´ı duydukları zaman seni gözleriyle yiyip helâk etsinler ve derlerdi ki: Şüphe yok, bu, bir deli elbette. |
68-Kalem Suresi
52.Ayet Mekke 29 565 |
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ
-52
(Ve ma huve illa zikrun lil´alemiyne.) |
68-Kalem Suresi
52.Ayet Mekke 29 565 |
Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür. | Halbuki o halis bir zikirdir bütün ukalâ âlemleri için | Halbuki o Kur’an bütün âlemler için ancak bir öğüddür. | Halbuki Kur´ân, ancak milletler için bir öğüttür. | Halbuki o (Kur´an bütün) âlemler için (mahz-ı) şerefden başka (bir şey) değildir. | Halbuki o, ancak âlemlere bir öğüttür. |