20-Taha Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 20-Taha Suresideki 135 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 20-Taha Suresideki 135 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
20-Taha Suresi

1.Ayet
Mekke

16
311
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طه -1
(Taha)
20-Taha Suresi
1.Ayet
Mekke
16
311
Tâ Hâ. Ta Ha Tâ. Hâ. Tâ-Hâ. Taa, hââ. Tâhâ.
20-Taha Suresi

2.Ayet
Mekke

16
311
مَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ -2
(Ma enzelna aleykel kur´ane li teşka)
20-Taha Suresi
2.Ayet
Mekke
16
311
(2-3) (Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. Kur´anı sana bedbaht olasın diye indirmedik (Ey Rasûlüm), Kur’an’ı sana eziyet çekesin diye indirmedik; Kur´ân´ı sana sıkıntı çekesin (veya mutsuz olasın) diye indirmedik. (2-3-4) Biz Kur´ânı sana zahmet çekesin diye değil, ancak (Allahdan) korkacak kimselere bir öğüd ve yerle o yüce yüce gökleri yaradanın tedricen indirdiği bir (kitâb) olmak üzere indirdik. Kur´ân´ı zahmet çekmen için indirmedik.
20-Taha Suresi

3.Ayet
Mekke

16
311
إِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشَىٰ -3
(İlla tezkiratel limey yahşa)
20-Taha Suresi
3.Ayet
Mekke
16
311
(2-3) (Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. Ancak saygısı olana tezkir için Ancak Allah’dan korkankimseye bir öğüt için, O´nu ancak saygı (dolu bir gönül) ile korkanlara bir öğüt diye indirdik. (2-3-4) Biz Kur´ânı sana zahmet çekesin diye değil, ancak (Allahdan) korkacak kimselere bir öğüd ve yerle o yüce yüce gökleri yaradanın tedricen indirdiği bir (kitâb) olmak üzere indirdik. Ancak, korkacaklara bir öğüt olarak indirdik.
20-Taha Suresi

4.Ayet
Mekke

16
311
تَنْزِيلًا مِمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَى -4
(Tenziylem mimmen halekal erda ves semavatil ula)
20-Taha Suresi
4.Ayet
Mekke
16
311
(O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir. Bir tenzil olarak indirdik o yaradandan ki hem Arzı yarattı hem o yüksek yüksek Gökleri Arzı ve yüce gökleri yaratandan, yavaş yavaş bir indirişle (onu) indirdik. O, yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından parça parça indirilmiştir. (2-3-4) Biz Kur´ânı sana zahmet çekesin diye değil, ancak (Allahdan) korkacak kimselere bir öğüd ve yerle o yüce yüce gökleri yaradanın tedricen indirdiği bir (kitâb) olmak üzere indirdik. Yeryüzünü ve yüce gökleri yaratanın katından indirdik.
20-Taha Suresi

5.Ayet
Mekke

16
311
الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ -5
(Errahmanü alel arşisteva)
20-Taha Suresi
5.Ayet
Mekke
16
311
Rahmân, Arş’a kurulmuştur. O rahmân Arş üzerine istivâ buyurdu O Rahman, (Kudret ve hâkimiyeti ile) Arş’ı istilâ etti. Rahman, Arş üzerinde istiva etmiş (hükümranlığını ve yüce kudretini bütün haşmetiyle kurmuş) tur. O çok esirgeyici (Allahın emr-ü hükmü) arşı istîlâ etmişdir. Rahman, hâkim ve mutasarrıftır arşa.
20-Taha Suresi

6.Ayet
Mekke

16
311
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ -6
(Lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve ma beynehüma ve ma tahtes sera)
20-Taha Suresi
6.Ayet
Mekke
16
311
Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O’nundur. Bütün Semavâttakiler ve bütün Arzdakiler ve bütün bunların aralarındakiler ve bütün yerin dibindekiler hep onun Bütün gökte olanlar, bütün arzdakiler, bütün bu ikisinin arasındakiler ve bütün yerin dibindekiler hep O’nundur. Göklerde olan da, yerde olan da, bu ikisi arasında bulunan da ve toprağın altında olan da O´nundur. Göklerde, yerde ve bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında ne varsa Onundur. Onundur ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve ne varsa ikisinin arasında ve ne varsa yerin altında.
20-Taha Suresi

7.Ayet
Mekke

16
311
وَإِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى -7
(Ve in techer bil kavli fe innehu ya´lemüs sirra ve ahfa)
20-Taha Suresi
7.Ayet
Mekke
16
311
Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da. Sen bu sözü ı´lan edeceksen de o hem sirri bilir hem daha gizlisini Sen (Allah’a ettiğin dua ve zikirle) sesini yükseltsen, bil ki, Allah bundan müstağnidir. Çünkü Allah gizliyi de bilir, kalbdekini de. (Bunun için bağırarak dua etmeye lüzum yok, huzur ve ihlâs lâzımdır.) Sözü acık söylesen de, şüphesiz ki, O, gizlisini ve daha gizlisini bilir. Sen sesini yükseksen (de, yükseltmesen de birdir). Çünkü O, gizliyi de, gizlinin daha gizlisini de bilir. Sesini yükseltsen de, yükseltmesen de hiç şüphe yok ki o, gizliyi de bilir, açığa vurulanı da.
20-Taha Suresi

8.Ayet
Mekke

16
311
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ -8
(Allahü la ilahe illa hu lehül esmaül husna)
20-Taha Suresi
8.Ayet
Mekke
16
311
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur. Allah, başka tanrı yok ancak o. Hep onundur o en güzel isimler (esmâihusnâ) Allah odur ki, kendisinden başka hiç bir ilâh yoktur. En güzel isimler (Esmâ’ül-Hüsna) O’nundur. Allah, O´ndan başka yoktur hiçbir ilâh. En güzel isimler O´nundur. Allah o (Allah) dır ki kendisinden başka hiçbir Tanrı yokdur. En güzel isimler Onundur. Bir Allah´tır ki yoktur ondan başka tapacak, onundur güzel adlar da.
20-Taha Suresi

9.Ayet
Mekke

16
311
وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ -9
(Ve hel etake hadiysü musa)
20-Taha Suresi
9.Ayet
Mekke
16
311
Mûsâ’nın haberi sana ulaştı mı? Hem geldi mi Musânın kıssası sana? (Ey Rasûlüm), Mûsa’nın haberi geldi mi sana? Musâ ile ilgili haber sana geldi mi? Musânın haberi geldi mi sana? Mûsâ hikâyesi ulaşmadı mı sana?
20-Taha Suresi

10.Ayet
Mekke

16
311
إِذْ رَأَىٰ نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَعَلِّي آتِيكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى -10
(İz raa naran fe kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi kabesin ev ecidü alen nari hüda)
20-Taha Suresi
10.Ayet
Mekke
16
311
Hani bir ateş görmüştü de ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum” demişti. Bir vakıt o bir ateş gördü de ehline durun, dedi: benim gözüme bir ateş ilişti belki size ondan bir yalın getiririm, yâhud üzerinde bir kılağuz bulurum (Mûsa Medyen’den annesini ziyaret için Mısır’a giderken yolda ailesi ile fırtınaya tutulmuş, karanlık bir gecede yolu şaşırmış ve davarları dağılmıştı. İşte böyle ateşe ihtiyaç duyulan bir vakitte) hani o, bir ateş görmüştü de ailesine: “- Yerinizde durun. Benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahud ateşin yanında bir yol gösterici bulurum.” demişti. Hani o bir ateş görmüştü de ailesine, «durun demişti, doğrusu bir ateşe gözüm ilişti, ondan size bir kor getireceğimi veya üzerinde bir yol gösterici bulabileceğimi ümit ederim». Hani o, bir ateş görmüşdü de aailesine: «Siz (burada) durun. Hakıykat ben (muunis) bir ateş gördüm. Belki ondan size bir kor getirir, yahud ateşin yanında doğru bir yol (gösterici) bulurum» demişdi. Hani bir ateş görmüştü de âilesine durun demişti, ben bir ateş görüyorum, ya gider, bir kor getiririm oradan size, yahut birine rastlarım da yol öğrenirim ateş başında.
20-Taha Suresi

11.Ayet
Mekke

16
311
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ يَا مُوسَىٰ -11
(Felemma etaha nudiye ya musa)
20-Taha Suresi
11.Ayet
Mekke
16
311
Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!” Vaktâki ona vardı kendine şöyle nidâ olundu Ateşe vardığı zaman, şöyle çağrıldı: “Ey Musa! (11-12) Musâ ateşe varınca, «Ey Musâ !» diye seslenildi: «Şüphesiz ki ben senin Rabbinim; ayakkaplarını çıkar, çünkü sen gerçekten kutsal vadi Tûr´da bulunuyorsun. İşte (Musa) ona gidince kendisine (şöyle) nida olundu: «Ey Musa». Ateşe doğru gidince ona seslenildi: Ey Mûsâ.
20-Taha Suresi

12.Ayet
Mekke

16
311
إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى -12
(İnnı ene rabbüke fahla´ na´leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva)
20-Taha Suresi
12.Ayet
Mekke
16
311
“Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ’dasın.” Ya Musâ haberin olsun benim, ben rabbım, hemen papuşlarını çıkar çünkü sen mukaddes vadide tuvadasın Haberin olsun ben, senin Rabbinim. Hemen ayakkablarını çıkar; çünkü sen, mukaddes vadi olan Tuva’dasın.” (11-12) Musâ ateşe varınca, «Ey Musâ !» diye seslenildi: «Şüphesiz ki ben senin Rabbinim; ayakkaplarını çıkar, çünkü sen gerçekten kutsal vadi Tûr´da bulunuyorsun. Şübhesiz ben im ben senin Rabbin. Haydi pabuşlarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vâdîde, «Tuvaa» dasın. Şüphe yok ki benim senin Rabbin, çıkar ayakkabılarını, kutlu vâdîdesin, Tuvâ´dasın sen.
20-Taha Suresi

13.Ayet
Mekke

16
312
وَأَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰ -13
(Ve enahtertüke festemı´ lima yuha)
20-Taha Suresi
13.Ayet
Mekke
16
312
“Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle.” Ve ben, seni ıhtiyar buyurdum şimdi verilecek vahyi dinle (Ey Mûsa) ben, seni Peygamberliğe seçtim. Şimdi (sana) vahy olunacak şeyleri dinle: Ben seni (peygamberlik için) seçip beğendim. Artık vahyedileni dinle. Ben seni (peygamberliğe) seçdim. Şimdi vahy olunacak şeyleri dinle: Ve seni seçtim ben, dinle vahyedileni.
20-Taha Suresi

14.Ayet
Mekke

16
312
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي -14
(İnnenı enallahü la ilahe illa ene fa´büdnı ve ekımıs salate li zikrı)
20-Taha Suresi
14.Ayet
Mekke
16
312
“Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” Hakıkaten benim ben Allah, benden başka ilâh yok. Onun için bana ıbadet et ve zikrim için namaz kıl. Gerçekten ben, Allah’ım; benden başka hiç bir ilah yoktur. Onun için bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl. Şüphesiz ben Allah´ım. Benden başka hiçbir (hakiki) ilâh yoktur. Onun için bana ibâdet et; beni anmak için namaz kıl.» Şübhe yok ki Allah, ben im, ben. Benden başka hiçbir Tanrı yokdur. Öyleyse bana ibâdet et, beni hatırlamak ve anmak için dosdoğru namaz kıl. Şüphe yok ki ben öyle bir Allah´ım, yoktur benden başka tapacak, bana kulluk et ancak ve namaz kıl beni anmak için.
20-Taha Suresi

15.Ayet
Mekke

16
312
إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ -15
(İnnes saate atiyetün ekadü uhfıha li tücza küllü nefsim bi ma tes´a)
20-Taha Suresi
15.Ayet
Mekke
16
312
“Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” Çünkü saat muhakkak gelecek, ben, hemen hemen onu gizliyorum ki her nefis sa´yiyle cezalansın, Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini kullardan gizliyorum ki, herkes yaptığı iş karşılığında cezalansın (iyi ise mükafat, kötü ise azap görsün). Kıyâmet(in kopuş saati) elbette gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, onu neredeyse (açıklar gibi oluyorum, ama yine de) gizliyorum. Çünkü o saat şübhesiz gelecekdir. Ben onu (n vaktini) hemen açıklayacağım geliyor ki herkes neye çalışıyorsa kendisine onunla mukaabele edilmiş olsun. Kıyâmet gelip çatmada gerçekten de; herkes, yaptığının karşılığını bulsun diye gizlemekteyim vaktini.
20-Taha Suresi

16.Ayet
Mekke

16
312
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ -16
(Fe la yesuddenneke anha mel la yü´minü biha vettebea hevahü fe terda)
20-Taha Suresi
16.Ayet
Mekke
16
312
“Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!” binaenaleyh sakın ona inanmayıp da kendi hevasına uyan kimse seni ondan alıkoymasın sonra helâk olursun O halde, sakın kıyamete inanmayıp kendi nefis arzusuna uyan kimse, seni ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helâk olursun. Kıyâmet´e inanmıyan ve kendi hevesine uyan kimse seni ondan alıkoymasın ; sonra yok olup gidersin. Binâen´aleyh ona inanmaz ve hevâ (ve heves) ine uyar kimseler sakın seni bundan alıkoymasın (lar). Sonra helak olursun. Ona inanmayan ve hevasına uyup giden, sakın seni inancından çevirmesin, yoksa helâk olursun sen de.
20-Taha Suresi

17.Ayet
Mekke

16
312
وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَىٰ -17
(Ve ma tilke bi yemınike ya musa)
20-Taha Suresi
17.Ayet
Mekke
16
312
“Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?” O yeminindeki de ne ya Musâ? Şu sağ elindeki ne? Ey Musa! Ey Musâ! Sağ elindeki nedir? Musa, o sağ elindeki ne? Sağ elindeki nedir ey Mûsâ.
20-Taha Suresi

18.Ayet
Mekke

16
312
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ -18
(Kale hiye asay etevekkeü aleyha ve ehüşşü biha ala ğanemı ve liye fıha mearibü uhra)
20-Taha Suresi
18.Ayet
Mekke
16
312
Mûsâ dedi ki: “O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.” O dedi: asâm, üzerine dayanırım ve onunla davarlarıma yaprak çırparım, benim onda daha diğer hacetlerim de vardır Musâ şöyle dedi: “- O benim asâm (değneğim); ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve benim onda başka hacetlerim de var.” Musâ, «o benim asâm (değneğim)dir, ona dayanırım; onunla davarlarıma yaprak silkerim ve benim onu (kullanmamda) başka ihtiyaçlarım da vardır» dedi. (Musa) dedi: «O, benim asamdır. Ona dayanırım. Onunla davarlarıma yaprak silkerim. Onda bana mahsus başkaca haacetler de vardır». Sopam dedi, ona dayanırım, davarlarıma yaprak silkerim onunla, başka işler de yaparım onunla.
20-Taha Suresi

19.Ayet
Mekke

16
312
قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ -19
(Kale elkıha ya musa)
20-Taha Suresi
19.Ayet
Mekke
16
312
Allah, “Onu yere at ey Mûsâ!” dedi. Buyurdu ki bırak onu ya Musâ! Allah buyurdu ki: Onu yere bırak. Allah, «onu yere bırak ya Mu sâ !» buyurdu. Buyurdu: «Musa, onu (elinden) bırak». Dedi ki: Elinden bırak onu ey Mûsâ.
20-Taha Suresi

20.Ayet
Mekke

16
312
فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ -20
(Fe elkaha fe iza hiye hayyetün tes´a)
20-Taha Suresi
20.Ayet
Mekke
16
312
Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş! Bıraktı ne baksın o bir yılan olmuş koşuyor Mûsa da onu bıraktı, bir de ne görsün! O bir yılan olmuş koşuyor. Musâ da hemen onu yere bırakıverdi, derken bir de ne görsün, sürünüp yol alan bir yılan o.. O da bunu bırakdı. Bir de ne görsün: Koşub duran bir yılan (olmuş) dur o! Bıraktı onu, bir de baktı ki bir yılan olmuş, koşup durmada.
20-Taha Suresi

21.Ayet
Mekke

16
312
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ -21
(Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula)
20-Taha Suresi
21.Ayet
Mekke
16
312
Allah, şöyle dedi: “Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz.” Tut onu, buyurdu: ve korkma biz onu evvelki sîretine iade edeceğiz Allah buyurdu ki: Tut onu, korkma. Biz onu evvelki haline çevireceğiz. Allah dedi ki: Onu tut, korkma, biz onu ilk şekline döndüreceğiz. Buyurdu: «Tut onu, korkma. Biz onu yine evvelki şekline çevireceğiz». Al onu dedi, korkma, evvelce olduğu gibi sopa olarak vereceğiz onu sana.
20-Taha Suresi

22.Ayet
Mekke

16
312
وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ -22
(Vadmün yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra)
20-Taha Suresi
22.Ayet
Mekke
16
312
(22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” Bir de elini koynuna sok, çıksın bembeyaz bir afetsiz diğer bir âyet olarak Bir de, diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Elini koltuğuna sok, diğer bir mu´cize olarak o kusursuz bembeyaz ışıl ışıl olarak çıksın. «Bir de elini koynuna sok da, diğer bir mu´cize olmak üzere, o, ayıbsız ve bembeyaz bir halde çıkıversin». Elini koynuna sok da bir hastalık yüzünden olmamak şartıyla bembeyaz çıksın; bu da bir başka delil sana.
20-Taha Suresi

23.Ayet
Mekke

16
312
لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى -23
(Li nüriyeke min ayatinel kübra)
20-Taha Suresi
23.Ayet
Mekke
16
312
(22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” ki sana en büyük âyetlerimizden gösterelim Bunları, sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık. Tâ ki, bununla sana en büyük mu´cizelerimizi gösterelim. «Tâki sana en büyük âyetlerimizden (birini daha) gösterelim». Böylece de en büyük delillerimizden bir kısmını gösterelim sana.
20-Taha Suresi

24.Ayet
Mekke

16
312
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ -24
(İzheb ila fir´avne innehu tağa)
20-Taha Suresi
24.Ayet
Mekke
16
312
“Firavun’a git, çünkü o azmıştır.” Git Fir´avna zira o pek azdı Firavun’a git, çünkü o hakikaten azdı. Artık Fir´avn´a git, çünkü o iyice azıtmıştır. «Fir´avna git. Çünkü o, hakıykaten azdı». Git Firavun´a şüphe yok ki pek azdı o.
20-Taha Suresi

25.Ayet
Mekke

16
312
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي -25
(Kale rabbişrah lı sadrı)
20-Taha Suresi
25.Ayet
Mekke
16
312
Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.” Dedi: ya rab! benim göğsüme genişlik ver Mûsa dedi ki: “- Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver. (25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. (Musa) dedi: «Rabbim, benim göğsüme genişlik ver». Rabbim dedi, kalbime genişlik ver.
20-Taha Suresi

26.Ayet
Mekke

16
312
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي -26
(Ve yessir lı emrı)
20-Taha Suresi
26.Ayet
Mekke
16
312
“İşimi bana kolaylaştır.” Ve bana işimi kolaylaştır İşimi kolaylaştır. (25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. «İşimi kolayla». İşimi kolaylaştır.
20-Taha Suresi

27.Ayet
Mekke

16
312
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي -27
(Vahlül ukdetem mil lisanı)
20-Taha Suresi
27.Ayet
Mekke
16
312
(27-28) “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” Ve dilimden ukdeyi çöz Dilimden düğümü (şu peltekliği) çöz. (25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. «Dilimden de (şu) düğümü çöz ki», Dilimin bağını çöz de.
20-Taha Suresi

28.Ayet
Mekke

16
312
يَفْقَهُوا قَوْلِي -28
(Yefkahu kavlı)
20-Taha Suresi
28.Ayet
Mekke
16
312
(27-28) “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” Sözümü iyi anlasınlar Böylece sözümü iyi anlasınlar. (25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. «Sözümü iyi anlasınlar». Anlasınlar sözümü iyice.
20-Taha Suresi

29.Ayet
Mekke

16
312
وَاجْعَلْ لِي وَزِيرًا مِنْ أَهْلِي -29
(Vec´al li vezıram min ehlı)
20-Taha Suresi
29.Ayet
Mekke
16
312
“Bana ailemden birini yardımcı yap,” Ve bana ehlimden bir vezir ver Bir de bana ehlimden bir vezir ver. (29-30) Bana ailemden kardeşim Harun´u vezir eyle. «Bana kendi ailemden bir de vezîr ver». Âilemden birini vezîr et bana.
20-Taha Suresi

30.Ayet
Mekke

16
312
هَارُونَ أَخِي -30
(Harune ehıy)
20-Taha Suresi
30.Ayet
Mekke
16
312
“Kardeşim Hârûn’u.” o Kardeşim Harunu Kardeşim Harûn’u (ver). (29-30) Bana ailemden kardeşim Harun´u vezir eyle. «Biraderim Hâruunu». Kardeşim Hârûn´u.
20-Taha Suresi

31.Ayet
Mekke

16
312
اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي -31
(Üşdüd bihı ezrı)
20-Taha Suresi
31.Ayet
Mekke
16
312
“Onunla gücümü artır.” Onunla sırtımı pekit Onunla arkamı kuvvetlendir. Onunla arkamı pekiştirip kuvvetlendir. «Onunla sırtımı kuvvetlendir». Arka olsun bana, onunla kuvvetlendir beni.
20-Taha Suresi

32.Ayet
Mekke

16
312
وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي -32
(Ve eşrikhü fı emrı)
20-Taha Suresi
32.Ayet
Mekke
16
312
“Onu işime ortak et.” Ve onu işimde şerik et Elçilik işimde onu bana ortak et. İşimde onu bana ortak kıl. «Onu işimde ortak kıl», İşime ortak et onu.
20-Taha Suresi

33.Ayet
Mekke

16
312
كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا -33
(Key nüsebbihake kesıra)
20-Taha Suresi
33.Ayet
Mekke
16
312
“Seni çok tespih edelim diye”, Ki seni çok tesbih edelim Ki seni çok tesbih edelim. Ki seni çokça tesbîh edelim, «Tâki Seni çok tesbîh edelim». Bunları yap da şanını çok tenzîh edelim.
20-Taha Suresi

34.Ayet
Mekke

16
312
وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا -34
(Ve nezkürake kesıra)
20-Taha Suresi
34.Ayet
Mekke
16
312
“Seni çok zikredelim diye.” Ve çok zikreyleyelim Seni çok analım. Ve seni çokça analım. «Seni çok analım». Seni çok analım.
20-Taha Suresi

35.Ayet
Mekke

16
312
إِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصِيرًا -35
(İnneke künte bina besıyra)
20-Taha Suresi
35.Ayet
Mekke
16
312
“Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.” Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun Şüphe yok ki, sen bizi görüp duruyorsun.” Şüphesiz ki Sen bizi (her an) görmektesin. «Şübhe yok ki Sen bizi hakkıyle görensin». Şüphe yok ki sen, görmedesin bizi.
20-Taha Suresi

36.Ayet
Mekke

16
312
قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسَىٰ -36
(Kale kad ütiyte sü´leke ya musa)
20-Taha Suresi
36.Ayet
Mekke
16
312
Allah, şöyle dedi: “İstediğin sana verildi ey Mûsâ!” Haydi! Buyurdu: irdirildin dileğine ya Musâ Allah buyurdu: “- Dilediğin sana verildi, ya Mûsa! Allah ona, «ey Musâ! istediğin sana verildi» dedi. Buyurdu: «Ey Musa, istediğin sana verilmişdir». Dedi ki: Gerçekten de verildi dileğin ey Mûsâ.
20-Taha Suresi

37.Ayet
Mekke

16
312
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰ -37
(Ve lekad menenna aleyke merraten uhra)
20-Taha Suresi
37.Ayet
Mekke
16
312
“Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk.” Şanım hakkı için biz lûtfeylemiştik sana diğer bir def´a daha And olsun, biz, sana diğer bir defa daha ihsan etmiştik.” And olsun ki, biz bir başka defa da sana minnette bulunup lütfetmiştik. (37-38-39) «Andolsun ki biz sana diğer bir zamanda, anana vahyolunacak şey´i ilham etdiğimiz vakıtda da lutf etmiş ve (kendisine): — Onu tabuta koy da denize at ki deniz onu kıyıya bıraksın, onu benim de, kendisinin de düşmanı olan biri alacak diye (emreylemişdik). Sana karşı (Ey Musa) gözümün önünde yetişdirilmen için kendimden bir sevgi bırakmışdım. Andolsun ki bir kere daha lûtfetmiştik sana.
20-Taha Suresi

38.Ayet
Mekke

16
312
إِذْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰ -38
(İz evhayna ila ümmike ma yuha)
20-Taha Suresi
38.Ayet
Mekke
16
312
“Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:” O vakıt ki anana verilen şu ilhamı verdik Hani bir vakit (Firavun, doğan çocukları öldürüyordu da sen doğduğun zaman annen endişelenmişti. İşte bu sırada) ilham edilen şu ilhamı annene verdik: (38-39) Hani annene ilham edilecek şeyi ilham etmiştik: Musa´yı bir sandığa yerleştir de suya at, su onu kıyıya bıraksın; hem bana, hem ona düşman biri onu alır. (Ey Musâ!) Gözetimim altında yetiştirilesin diye kendi katımdan senin üzerine sevgimi koydum. (37-38-39) «Andolsun ki biz sana diğer bir zamanda, anana vahyolunacak şey´i ilham etdiğimiz vakıtda da lutf etmiş ve (kendisine): — Onu tabuta koy da denize at ki deniz onu kıyıya bıraksın, onu benim de, kendisinin de düşmanı olan biri alacak diye (emreylemişdik). Sana karşı (Ey Musa) gözümün önünde yetişdirilmen için kendimden bir sevgi bırakmışdım. Hani vahyedilecek şeyi ilhâm etmiştik anana.
20-Taha Suresi

39.Ayet
Mekke

16
312
أَنِ اقْذِفِيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِي وَعَدُوٌّ لَهُ ۚ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنِّي وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِي -39
(Enıkzi fıhi fit tabuti fakzi fıhi fil yemmi fel yülkıhil yemnü bis sahıli ye´huzhü adüvvül lı ve adüvvül leh ve elkaytü aleyke mehabbetem minnı ve li tusnea ala aynı)
20-Taha Suresi
39.Ayet
Mekke
16
312
“Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım.” Onu tabut içine koy da deryaya bırak, derya da onu sahile, bıraksın, onu hem bana düşman hem ona düşman biri alsın ve üzerine benden bir sevgi koydum ki hem nezaretim altında yetiştirilesin Onu (çocuğu - Mûsa’yı) tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu, hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın. Bir de mürakabem altında yetiştirilmen için üzerine tarafımdan bir sevgi bırakmıştım (ya Mûsa!). (38-39) Hani annene ilham edilecek şeyi ilham etmiştik: Musa´yı bir sandığa yerleştir de suya at, su onu kıyıya bıraksın; hem bana, hem ona düşman biri onu alır. (Ey Musâ!) Gözetimim altında yetiştirilesin diye kendi katımdan senin üzerine sevgimi koydum. (37-38-39) «Andolsun ki biz sana diğer bir zamanda, anana vahyolunacak şey´i ilham etdiğimiz vakıtda da lutf etmiş ve (kendisine): — Onu tabuta koy da denize at ki deniz onu kıyıya bıraksın, onu benim de, kendisinin de düşmanı olan biri alacak diye (emreylemişdik). Sana karşı (Ey Musa) gözümün önünde yetişdirilmen için kendimden bir sevgi bırakmışdım. Sandığa koy onu da nehre bırak, nehir onu kıyıya bırakır, benim düşmanım ve senin düşmanın, alır onu demiştim ve himâyem altında yetişmen için sana karşı bir sevgi de vermiştim ona.
20-Taha Suresi

40.Ayet
Mekke

16
313
إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَنْ يَكْفُلُهُ ۖ فَرَجَعْنَاكَ إِلَىٰ أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ ۚ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا ۚ فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَا مُوسَىٰ -40
(İz temşı uhtüke fe raca´nake ila ümmike key tekarra aynüha ve la tahzen ve katelte nefsen fe necceynake minel ğammi ve fetennake fütunen fe lebiste sinıne fı ehli medyene sümme ci´te ala kaderiy ya musa)
20-Taha Suresi
40.Ayet
Mekke
16
313
“Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!” O vakıt hemşiren gidiyor da diyordu: «ona iyi bakacak birini buluvereyim mi size?» Bu suretle seni anana iade ettik ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın, hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, ve türlü mihnetlerle seni imtihan ettik bu sebeble senelerce Ehli Medyen içinde kaldın, sonra da bir kader üstüne geldin ya Musâ Hani kız kardeşin, (denize atılmandan sonra seni takip ederek Firavun’un sarayına) gidip (hiç bir meme kabul etmediğini işitince) diyordu ki: “Size, ona iyi bakacak birini buluvereyim mi” Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da, kederlenmesin. Hem (sen çocukken) bir adam (kıptî bir kâfir) öldürdün de seni gamdan (kısasdan) kurtardık. Seni çeşitli belâlarla imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da bir takdire göre (kırk yaşına vararak Firavun’a) geldin, ey Mûsa! Hani kızkardeşin (Fir´avn´ın evine) yürüyüp giderken, «ona bakacak bir kimseyi size haber vereyim mi ?» demişti. Böylece gözü aydınlık olup üzülmesin diye seni annene çevirmiş olduk. Ve sen bir kişiyi öldürdün de biz seni üzüntü ve kederden kurtardık; seni türlü türlü imtihanlarla karşı karşıya getirdik. O sebeple Medyen halkı arasında yıllarca kaldıktan sonra ey Musâ, bir kader (çizgisi gereği dönüp buraya) geldin. Hani hemşiren gidib (şöyle) diyordu. «Ona bakacak bir kimse (te´min etmek üzere) size delâletde bulunayım mı»? Böylece seni tekrar annene verdik ki gözü aydın olsun, tasalanmasın. Sen bir de adam öldürmüşdün de biz seni o gamdan kurtarmışdık. Seni türlü türlü ibtilâlarla imtihaan etmişdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da (hakkındaki) takdire göre (buraya) geldin ey Musa. Hani kız kardeşin gitmiş de onu yetiştirecek birisini bulayım mı size demişti, gözü aydın olsun, kederlenmesin diye tekrar anana kavuşturmuştuk seni ve birisini öldürmüştün de seni gamdan kurtarmıştık ve seni sınayıp durmuştuk ve yıllarca Medyen halkının içinde kalmıştın, sonra da mukadder olduğu gibi buraya geldin ey Mûsâ.
20-Taha Suresi

41.Ayet
Mekke

16
313
وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي -41
(Vastana´tüke li nefsı)
20-Taha Suresi
41.Ayet
Mekke
16
313
“Ben seni kendim için seçtim.” Ben seni kendim için yetiştirdim Ben, seni, kendime Peygamber seçtim. Seni kendim için yetiştirip hazırladım. Ben seni kendim için seçdim. Kendim için seçtim seni.
20-Taha Suresi

42.Ayet
Mekke

16
313
اذْهَبْ أَنْتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي -42
(İzheb ente ve ehuke bi ayatı ve la teniya fı zikrı)
20-Taha Suresi
42.Ayet
Mekke
16
313
“Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin.” Git âyetlerimle sen ve biraderin. Ve benim zikrimde gevşeklik etmeyin Sen, kardeşinle birlikte mucizelerimle git. İkiniz de beni anmakta (risaletimi tebliğde) gevşeklik etmeyin. Senle kardeşin açık belgelerimle gidin, beni anmak hususunda gevşeklik göstermeyin. Sen, kardeşin de beraber olarak, mu´cizelerimle git. ikiniz de beni hatırlayıb anmakda gevşeklik göstermeyin. Delillerimle git kardeşinle ve beni anmayı ihmâl etmeyin.
20-Taha Suresi

43.Ayet
Mekke

16
313
اذْهَبَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ -43
(İzheba ila fir´avne innehu tağa)
20-Taha Suresi
43.Ayet
Mekke
16
313
“Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır.” Fir´avna gidin çünkü o pek azdı Firavun’a gidin, çünkü o hakikaten azdı (ben Rabbim, dedi). Fir´avn´a gidin; çünkü gerçekten o azmıştır. Fir´avna gidin. Çünkü o, hakıykaten azdı. Firavun´a gidin, çünkü o, gerçekten de azdı.
20-Taha Suresi

44.Ayet
Mekke

16
313
فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ -44
(Fe kula lehu kevlel leyyinel leallehu yetezekkeru ev yahşa)
20-Taha Suresi
44.Ayet
Mekke
16
313
“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.” Varın da ona belki dinler veya korkar diye yumuşak dille söyleyin Varın da, ona yumuşak söz söyleyin; olur ki nasihat dinler, yahud korkar. Ona yumuşak söz söyleyin; ola ki öğüt alır ya da (âlemlerin Rabbına saygı duyup) korkar. (Gidin de) ona yumuşak söz söyleyin. Olur ki nasıyhat dinler, yahud (Allahdan) korkar. Ona yumuşak bir tarzda söz söyleyin, belki öğüt alır, yahut korkar.
20-Taha Suresi

45.Ayet
Mekke

16
313
قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَىٰ -45
(Kala rabbena innena nehafü ey yefruta aleyna ev ey yatğa)
20-Taha Suresi
45.Ayet
Mekke
16
313
Mûsâ ve Hârûn, şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.” Rabbenâ dediler, korkarız ki bize şiddetle saldırır, yâhud tuğyanını artırır (Mûsa ile Harûn) dediler ki: “- Ey Rabbimiz! Firavun’un bize saldırmasından, yahud aşırı gitmesinden korkuyoruz.” Musâ ile kardeşi, «Rabbimiz ! Doğrusu onun bize azgınca saldırmasından veya zulüm ve tuğyanda bulunmasından korkarız» dediler. Dediler: «Ey Rabbimiz, doğrusu onun bize karşı aşırı gitmesinden, yahud tuğyanını artırmasından endîşe ediyoruz biz». Rabbimiz dediler, korkarız aşırı davranır hakkımızda, yahut da büsbütün azar.
20-Taha Suresi

46.Ayet
Mekke

16
313
قَالَ لَا تَخَافَا ۖ إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَىٰ -46
(Kale la tehafa innenı meaküma esmeu ve era)
20-Taha Suresi
46.Ayet
Mekke
16
313
Allah, şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.” Korkmayın buyurdu: çünkü ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm Allah buyurdu ki: “- Korkmayın, zira ben sizinle beraberim; işitirim ve görürüm. Allah onlara, «korkmayın. Şüphesiz ki ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm» dedi. Buyurdu: «Korkmayın. Çünkü ben sizinle beraberim. Ben (her şey´i) işidirim, görürüm». Korkmayın dedi, gerçekten de benim sizinle berâber, duyarım ben ve görürüm.
20-Taha Suresi

47.Ayet
Mekke

16
313
فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ ۖ قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكَ ۖ وَالسَّلَامُ عَلَىٰ مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَىٰ -47
(Fe´tiyahü fe kula inna rasula rabbike fe ersel meana benı israıle ve la tüazzibhüm kad ci´nake bi ayetim mir rabbik vesselamü ala menittebeal hüda)
20-Taha Suresi
47.Ayet
Mekke
16
313
“Ona gidin ve şöyle deyin: ‘Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selâm, doğru yola uyanlara olsun.’ ” Haydin varın da ona deyin ki haberin olsun biz rabbının Resulleriyiz, artık Benî İsraîli bizimle gönder ve onları ta´zib etme, biz sana rabbından bir âyetle geldik, selâm da doğruya tabi´ olanadır Hemen gidin de Firavun’a deyin ki, biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrail Oğullarını bizimle gönder. (Şam’a gitsinler, esaret ve kölelikten, eziyyetten kurtulsunlar). Onlara azap etme (oğullarını öldürüp işkence yapma). Biz, sana, Rabbinden bir mucize ile geldik. Dünya ve ahiret selâmeti, hidayete (tevhid dinine) tabi olanlaradır. Ona gidin de deyin ki: «Biz şüphen olmasın ki Rabbın elçileriyiz; artık israil oğulları´nı bizimle gönder de onlara azâb etme; gerçekten sana Rabbinden bir mu´cizeyle geldik. Selâm doğru yola uyana olsun.» «Hemen gidin de ona (şöyle) deyin: — Biz Rabbinin iki elçisiyiz. Artık İsrâîl oğullarını bizimle gönder. Onlara işkence etme. Biz sana Rabbinden hakıykî bir âyet getirdik. Selâm (ve selâmet), doğruya tâbi olanlara». Hemen gidin de biz deyin, şüphe yok ki Rabbinin iki peygamberiyiz bizimle gönder İsrâiloğullarını ve onlara azap verme. Rabbinden delille geldik sana, esenlik hidâyete uyana.
20-Taha Suresi

48.Ayet
Mekke

16
313
إِنَّا قَدْ أُوحِيَ إِلَيْنَا أَنَّ الْعَذَابَ عَلَىٰ مَنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ -48
(İnna kad uhıye ileyna ennel azabe ala men kezzebe ve tevella)
20-Taha Suresi
48.Ayet
Mekke
16
313
“Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu.” İnan ki bize şöyle vahyolundu: her halde azâb, tekzib edip yüz çevirenedir Gerçekten bize vahy olundu ki, azab, muhakkak olarak Peygamberleri inkâr edenlere ve imandan yüz çevirenleredir.” «Şüphesiz ki bize şöyle vahyedildi: Azâb elbette (hakkı) yalanlayıp yüzçevirenleredir.» «Bize şu hakıykat vahy olundu ki şübhesiz azâb, (peygamberleri) tekzîb edenlerin ve (Hakdan) yüz çevirenlerin tepesindedir». Gerçekten de bize vahyedildi ki azap, yalanlayanadır ve yüz çevirene.
20-Taha Suresi

49.Ayet
Mekke

16
313
قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسَىٰ -49
(Kale fe mer rabbüküma ya musa)
20-Taha Suresi
49.Ayet
Mekke
16
313
Firavun, “Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?” dedi. Hele, dedi: sizin rabbınız kim ya Musâ? Firavun şöyle dedi: “- O halde sizin Rabbiniz kimdir? Ey Mûsa! Fir´avn : «Ya Musâ ! Rabbiniz kim ?» diye sordu. (Fir´avn) dedi: «O halde Musa sizin Rabbiniz kim»? Dedi ki: Kimdir Rabbiniz ey Mûsâ.
20-Taha Suresi

50.Ayet
Mekke

16
313
قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ -50
(Kale rabbünellezı a´ta külle şey´in halkahu sümme heda)
20-Taha Suresi
50.Ayet
Mekke
16
313
Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi. Bizim dedi: rabbımız her şey´e hılkatini veren sonra da yolunu gösterendir Musa; “Bizim Rabbimiz, her şeye suret ve şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir.” dedi. O da : «Rabbimiz her şeye hilkatim (yaratılışta türünün özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir» dedi. O da: «Bizim Rabbimiz her şey´e hilkatini veren, sonra da doğru yolunu gösterendir» dedi. Rabbimiz dedi, her şeye yaratılışını veren, sonra da yolunu gösterendir.
20-Taha Suresi

51.Ayet
Mekke

16
313
قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَىٰ -51
(Kale fema balül kurunil ula)
20-Taha Suresi
51.Ayet
Mekke
16
313
Firavun, “Ya geçmiş nesillerin hâli ne olacak?” dedi. Dedi: ya öyle ise kurun-ı ûlâ´nın hali ne? Firavun dedi ki: Öyleyse geçmiş asırlar halkının hali nedir (ölümlerinden sonra saadette midirler, şekavette midirler?) Fir´avn, «ya öyle ise gelip geçen nesillerin durumu ne oluyor ?» dedi. (Fir´avn) dedi: «Öyleyse evvelki (geçmiş) asırlar (halkın) ın haali nedir»? Firavun, peki, önce gelenlerin halleri ne olacak dedi.
20-Taha Suresi

52.Ayet
Mekke

16
313
قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي فِي كِتَابٍ ۖ لَا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنْسَى -52
(Kale ılmüha ınde rabbı fı kitab la yedıllü rabbı ve la yensa)
20-Taha Suresi
52.Ayet
Mekke
16
313
Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz.” Onun dedi: ılmi rabbımın ındinde bir kitabdadır, rabbım şaşmaz ve unutmaz (Mûsa aleyhisselâm cevabında) dedi ki: “- Onların (ahvalinin) ilmi, Rabbimin katında bir kitabdadır (Levh-i Mahfuz’dadır). Rabbim hata etmez ve unutmaz. Musâ, «onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta yazılıdır. Rabbim şaşırmaz da, unutmaz da,» dedi. (Musa): «Onların ilmi, dedi, Rabbimin nezdindeki bir kitabdadır. Benim Rabbim hataa da etmez, unutmaz da». Mûsâ, onlara âit bilgi de dedi, Rabbimin katındadır, yazılmıştır; ne yanılır Rabbim, ne unutur.
20-Taha Suresi

53.Ayet
Mekke

16
314
الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتَّىٰ -53
(Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve selek leküm fıha sübülev ve enzele mines semai maa fe ahracna bihı ezvacem min nebatin şetta)
20-Taha Suresi
53.Ayet
Mekke
16
314
“Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir.” Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık. O ki size arzı bir beşik yaptı ve onda size yollar açtı ve semadan bir su indirdi de bu sebeble muhtelif nebattan çiftler çıkarmaktayız O ki, yeryüzünü sizin için bir döşek yaptı, orada sizin için yollar açtı ve gökten bir yağmur indirdi; işte biz, bu yağmur sebebiyle muhtelif nebattan çiftler (sınıflar, yahud erkekli dişili bitkiler) çıkardık. O Rab ki yeryüzünü size bir beşik yapmış, onda size yollar açmış, üzerinize gökten su indirmiştir. Biz o su ile çeşit çeşit, çift çift bitkiler çıkarmışızdır. «O (Rab) ki yer (yüzünü) size bir döşek yapdı, orada sizin için yollar açdı, gökden su (yağmur) indirdi, İşte biz onunla türlü nebâtdan çiftler çıkardık. Öyle bir mâbuttur ki yeryüzünü size döşek etmiş, orada size yollar açmış, gökten yağmur yağdırmış, o yağmur sebebiyle de çeşit çeşit ve çifter çifter nebatlar bitirmiştir.
20-Taha Suresi

54.Ayet
Mekke

16
314
كُلُوا وَارْعَوْا أَنْعَامَكُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِأُولِي النُّهَىٰ -54
(Külu ver´av en´ameküm inne fı zalike le ayatil li ülin nüha)
20-Taha Suresi
54.Ayet
Mekke
16
314
Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren) deliller vardır. Hem yiyiniz hem hayvanlarınızı güdünüz, her halde bunda üli´n-nühâ için çok âyetler var Hem siz yeyin, hem de hayvanlarınıza otlatın. Muhakkak ki bunda (türlü renk, tad ve kokuları olan bitkilerde) akıl sahipleri için çok ibretler var. Hem onlardan yeyin, hem davarlarınızı otlatın. Şüphesiz ki bu düzende sağduyu sahipleri için nice belgeler vardır. Hem siz yeyin, hem davarlarınıza yedirin. Şübhe yok ki bunda salim akıl saahibleri için ibretler vardır. Yiyin ve yedirin davarlarınıza; şüphe yok ki bunda, aklı olanlara deliller var.
20-Taha Suresi

55.Ayet
Mekke

16
314
مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ -55
(Minha halaknaküm ve fıha nüıydüküm ve minha nuhricüküm taraten uhra)
20-Taha Suresi
55.Ayet
Mekke
16
314
(Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. Sizi o Arzdan yarattık, yine sizi ona iade edeceğiz hem de ondan sizi diğer bir def´a daha çıkaracağız Sizi (babanız Âdem’i), o arzdan (topraktan) yarattık; yine ölümünüzden sonra sizi ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi başka bir defa daha (çürümüş ve dağılmış bedenlerinizi toplayıp ruhlarınızı iade ederek) çıkaracağız. Sizi topraktan yarattık; oraya döndüreceğiz ve oradan tekrar sizi çıkaracağız. Sizi (aslınızı) ondan (toprakdan) yaratdık. Sizi (ölümünüzden sonra) yine ona döndüreceğiz. (Ba´s zamanında da) sizi bir kerre daha ondan çıkaracağız. Oradan yarattık sizi, gene oraya iâde edeceğiz ve oradan çıkaracağız sizi bir kere daha.
20-Taha Suresi

56.Ayet
Mekke

16
314
وَلَقَدْ أَرَيْنَاهُ آيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ -56
(Ve lekad eraynahü ayatina külleha fe kezzebe ve eba)
20-Taha Suresi
56.Ayet
Mekke
16
314
Andolsun, biz ona (Firavun’a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve reddetti. Kasem olsun biz, ona âyetlerimizin hepsini gösterdik, öyle iken o yine yalan dedi dayattı Yemin olsun ki, biz, Firavun’a mucizelerimizin hepsini gösterdik. Böyle iken o, yine mucizelerimizi yalanladı ve hakkı kabulden çekindi. And olsun ki Fir´avn´a (gereken) bütün belgelerimizi gösterdik, bununla beraber o yalanlayıp kabul etmekten kaçındı. Andolsun ki biz ona âyetlerimizin hepsini gösterdik de, (Buna rağmen) o, yine tekzîb etdi, dayatdı. Andolsun ki ona bütün delillerimizi gösterdik, yalanladı, çekindi.
20-Taha Suresi

57.Ayet
Mekke

16
314
قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَىٰ -57
(Kale ec´tena li tuhricena min erdına bi sıhrike ya musa)
20-Taha Suresi
57.Ayet
Mekke
16
314
Şöyle dedi: “Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?” Sen, dedi: sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize ya Musâ! (Firavun Mûsa’ya şöyle) dedi: “Ey Mûsa!. Sen, sihrinle bizi yerimizden (Mısır’dan) çıkarmak için mi geldin bize? Ey Musâ, dedi, bizi kendi toprağımızdan sihir ve büyünle çıkarmak için mi geldin ? Dedi: «Ey Musa, sen sihrinle bizi yerimizden çıkarman için mi geldin bize»? Bizi dedi, büyünle yerimizden, yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin ey Mûsâ?
20-Taha Suresi

58.Ayet
Mekke

16
314
فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِثْلِهِ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنْتَ مَكَانًا سُوًى -58
(Fe le ne´tiyenneke bi sıhrim mislihı fec´al beynena ve belneke mev´ıdel la nuhlifühu nahnü ve la ente mekanen süva)
20-Taha Suresi
58.Ayet
Mekke
16
314
“Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.” O halde bilmiş ol ki biz de onun gibi bir sihir sana yapacağız, şimdi sen, seninle aramızda bir mîad ta´yin et ki ne senin ne bizim hulf etmiyeceğimiz denk bir mahal olsun. O halde biz de senin sihrin gibi, sana bir sihir yapacağız. Şimdi sen, kendinle bizim aramızda bir buluşma yeri ve vakti tayin et ki, ne senin, ne bizim caymıyacağımız uygun bir yer olsun. Elbette biz de seninkinin benzeri bir sihir sana getireceğiz. Artık bizimle kendi aranda bir yer ve vakit belirle ki bizim de, senin de sözümüzden dönmeyeceğimiz (elverişli) düz bir yer olsun o.. «Şimdi biz de sana onun (senin sihrin) gibi bir sihir yapacağız, şimdi sen kendinle bizim aramızda bir buluşma yeri ve vakti ta´yîn et ki ne senin, ne bizim caymayacağımız düz (geniş) bir yer olsun» dedi. O halde biz de onun gibi bir büyü yaparak karşı geleceğiz sana, aramızda bir buluşma yeri ve vakti tâyin et de sen ve biz, vaadimizden caymayalım, buluşalım orada, hem de ikimize de müsâvî mesâfede, münâsip bir yer olsun orası.
20-Taha Suresi

59.Ayet
Mekke

16
314
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى -59
(Kale mev´ıdüküm yevmüz zınet ve ey yuhşeran nasü duha)
20-Taha Suresi
59.Ayet
Mekke
16
314
Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi. Size mîad, dedi: ziynet günü ve nâsın toplanacağı kuşluk vakti (Mûsa, Firavun’a cevaben) dedi ki: “- Sizinle buluşma zamanı, süs (bayram) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir.” Musâ: Buluşma yerimiz ve zamanımız o şenlik günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir, dedi. (Musa) da: «Sizinle karşılaşma zamanımız, dedi, zînet günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir». Mûsâ dedi ki: Herkesin süslenip bayram ettiği ziynet gününü buluşma zamânı olarak tâyin ediyorum size, halkın toplandığı kuşluk çağında buluşalım.
20-Taha Suresi

60.Ayet
Mekke

16
314
فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَىٰ -60
(Fe tevella fir´avnü fe cemea keydehu sümme eta)
20-Taha Suresi
60.Ayet
Mekke
16
314
Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi. Bunun üzerine Fir´avn tedbire girişti, bütün hîlesini derdi topladı da sonra geldi Bunun üzerine Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi. Fir´avn ayrılıp gitti; hile ve düzenini toplayıp hazırlandıktan sonra geldi. Bunun üzerine Fir´avn arkasını dönüb gitdi. Bütün hıylesini toplayıb bil´âhare geldi. Derken Firavun dönüp gitti, sonra bütün hîlesini derleyip geldi.
20-Taha Suresi

61.Ayet
Mekke

16
314
قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَىٰ -61
(Kale lehüm musa veyleküm la tefteru alellahi keziben fe yüshıteküm bi azab ve kad habe meniftera)
20-Taha Suresi
61.Ayet
Mekke
16
314
Mûsâ, onlara şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azap ile yok eder. Allah’a karşı yalan uyduran mutlaka hüsrana uğramıştır.” Musâ onlara veyl sizlere, dedi: Allaha yalanı iftira etmeyin sonra bir azâb ile kökünüzü keser, filhakıka iftira eden hâib oldu Mûsa onlara dedi ki: “- Yazıklar olsun size! Allah’a yalan uydurmayın, sonra bir azap ile kökünüzü keser. Gerçekten yalan uyduran ziyana uğramıştır. Musâ onlara dedi ki: Yazıklar olsun size! Allah´a karşı yalan uydurmayın, sonra bir azâb ile kökünüzü kesip kurutur. Allah´a iftira eden gerçekten hüsrana uğramıştır. Musa onlara dedi: «Yazıklar olsun size. Allaha karşı yalan düzmeyin. Sonra azâb ile sizin kökünüzü kurutur. Allaha karşı yalan uyduran (herkes) muhakkak hüsrana uğramışdır». Mûsâ, onlara, yazıklar olsun size dedi, Allah´a yalan yere iftirâda bulunmayın, sonra size azâp eder de kökünüzü kurutur ve muhakkak kim iftirâ ederse ziyan eder.
20-Taha Suresi

62.Ayet
Mekke

16
314
فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَىٰ -62
(Fe tenazeu emrahüm beynehüm ve eserrun necva)
20-Taha Suresi
62.Ayet
Mekke
16
314
Sihirbazlar, işlerini kendi aralarında tartıştılar ve gizli gizli konuştular. Şöyle ki: aralarında işlerine kavraştılar ve gizli fısıldaştılar Sihirbazlar aralarında işlerini görüştüler. (Mûsa galib gelirse ona iman edelim, dediler) ve (bunu) gizlice fısıldaştılar. Sihirbazlar durumlarını (ne yapacaklarını) kendi aralarında tartıştılar ve konuştuklarını gizli tutmaya çalıştılar.. Derken (sihirbazlar) aralarında işlerini çekişe çekişe (görüş) düler. (Sonra) gizlice müşavere etdiler. Sonra bu iş hakkında aralarında çekişe çekişe görüşüp gizlice danıştılar.
20-Taha Suresi

63.Ayet
Mekke

16
314
قَالُوا إِنْ هَٰذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَىٰ -63
(Kalu in hazani le sahırani yürıdani ey yuhricaküm min erdıküm bi sıhrihima ve yezheba bi tarıkatikümül müsla)
20-Taha Suresi
63.Ayet
Mekke
16
314
Şöyle dediler: “Şüphesiz bu ikisi, sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve en üstün olan dininizi ortadan kaldırmak isteyen birer sihirbazdırlar.” Her halde dediler: bunlar iki sihirbaz, sizi yerinizden çıkarmak ve nümune-i imtisal olan tarikatınızı gidermek istiyorlar (Aşikâre olarak da şöyle) dediler: “- Bi ikisi (Musa ile Hârun) muhakkak sihirbazdır; büyüleriyle siz hem yerinizden çıkarmak, hem de örnek dininizi yok etmek istiyorlar. Dediler ki: Bu ikisi (Musâ ite Harun) iki sihirbazdır ki sizi sihirleriyle toprağınızdan çıkarmak ve örnek sayılan yolumuzu, mezhebimizi (temelinden yıkıp) gidermek istiyorlar. Dediler ki: «Bunlar (başka değil) her halde iki sihirbazdır ki sizi büyüleriyle yerinizden çıkarmak, en şerefli ve üstün olan dîninizi gidermek istiyorlar». Bu iki büyücü dediler, büyüleriyle sizi yerinizden, yurdunuzdan çıkarmak istiyor, sizi yüce yolunuzdan çevirmek diliyor.
20-Taha Suresi

64.Ayet
Mekke

16
314
فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا ۚ وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَىٰ -64
(Fe ecmiu keydeküm sümme´tu saffa ve kad eflehal yevme menista´la)
20-Taha Suresi
64.Ayet
Mekke
16
314
“Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin. Bu gün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.” siz de bütün hîlenize ittifak edin, sonra da saf halinde gelin, bu gün üstün gelen, muhakkak felâhı buldu Onun için bütün hilelerinizi toplayın, sonra hep birden gelin. Bugün üstün gelen, muhakkak zafer kazanmıştır. Onun için hile ve düzen adına neyiniz varsa biraraya getirin, sonra birer dizi halinde gelin. Bugün üstün gelen elbette o kazanmış ve umduğuna ermiş (olacak). «Onun için bütün tuzaklarınızı bir araya toplayın. Sonra saf haalinde birden gelin (hücum edin). Bu gün gaalib olan kimse muhakkak umduğuna ermişdir». Hîlelerinizi, düzenlerinizi bir araya getirin, sonra saf saf olun da gelin ve muhakkak olan şu ki: Bugün üstün olan, murâdına ermiştir.
20-Taha Suresi

65.Ayet
Mekke

16
314
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ -65
(Kalu ya musa imma en tülkıye ve imma en nekune evvele men elka)
20-Taha Suresi
65.Ayet
Mekke
16
314
Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler. Ya Musâ! Dediler: ya at, yâhud ilk atan biz olalım Sihirbazlar: “- Ey Mûsa! (Asanı) ya sen at, yahud ilk atan biz olalım.” dediler. Sihirbazlar: «Ey Musâ!» dediler, «ya önce sen (asanı ve hünerini ortaya) koy, ya da biz koyalım ?» Dediler; «Ey Musa, (asaanı) ya sen at (ilkin), yahud önce atan kişiler biz olalım». Büyücüler dediler ki: İstersen sen at önce sopanı, istersen biz atalım önce yâ Mûsâ.
20-Taha Suresi

66.Ayet
Mekke

16
315
قَالَ بَلْ أَلْقُوا ۖ فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَىٰ -66
(Kale bel elku fe iza hıbalühüm ve ısıyyühüm yühayyehü ileyhi min sıhrihim enneha tes´a)
20-Taha Suresi
66.Ayet
Mekke
16
315
Mûsâ: “Yok, (önce) siz atın” dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. Haydin siz atın dedi, ne baksın onların ipleri ve sopaları sihirlerinden ona öyle tahyil olunuyor ki cidden bunlar koşuyorlar Mûsa dedi ki: “- Hayır, siz atın.” Bir de ne görsün! Onların ipleri ve sopaları, yaptıkları sihirden ötürü, kendisine, gerçekten koşuyormuş hayalini verdi. Musâ onlara: «Siz koyun,» dedi. Ansızın urganları ve değnekleri sihirleriyle Musâ´ya doğru sür´atle geliyormuş gibi (hayalî şekilde) görün dü. (Musa) dedi: «Hayır, siz atın». Bir de ne görsün: Onların ipleri ve değnekleri, sihirleri yüzünden, kendisine hakıykat koşuyormuş hayâlini verdi! Mûsâ, siz atın önce dedi. Derken büyüleriyle ipleri ve sopaları, Mûsâ´ya doğru koşuyormuş gibi göründü.
20-Taha Suresi

67.Ayet
Mekke

16
315
فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُوسَىٰ -67
(Fe evcese fı nefsihı hıyfetem musa)
20-Taha Suresi
67.Ayet
Mekke
16
315
Bunun üzerine Mûsâ, içinde bir korku hissetti. Birdenbire Musâ içinde bir nevi´ korku duydu Onun için Mûsa, içinde bir nevi korku duydu. O yüzden Musâ, içinde bir korku duydu. Onun için Musa, içinde bir nevi´ korku hissetdi. Mûsâ´nın içine bir korku düştü.
20-Taha Suresi

68.Ayet
Mekke

16
315
قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعْلَىٰ -68
(Kulna la tehaf inneke entel a´la)
20-Taha Suresi
68.Ayet
Mekke
16
315
Şöyle dedik: “Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan.” Korkma dedik: çünkü sensin üstün sen Biz (Azîmü’ş-şan) dedik ki: “- Korkma, çünkü sen, muhakkak üstünsün (galip geleceksin). Biz ona, «korkma, bugün mutlaka üstün olan sensin» dedik. Biz «Korkma, dedik, çünkü üstün (gelecek) muhakkak sensin, sen». Korkma dedik, hiç şüphe yok ki sen, daha üstünsün.
20-Taha Suresi

69.Ayet
Mekke

16
315
وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا ۖ إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ ۖ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ -69
(Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema saneu keydü sahır ve la yüflihus sahırü haysü eta)
20-Taha Suresi
69.Ayet
Mekke
16
315
“Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.” Ve elindekini bırakıver, o onların yaptıklarını yalar yutar, çünkü onların yaptıkları sırf sihirbaz hîlesidir, sihirbaz ise her nerede olsa felâh bulmaz Elindekini (asanı) bırakıver; o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları, ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olsa felâh bulmaz.” «Sağ elindekini yere bırakıver de onların yaptıklarını yalayıp yutsun. Yaptıkları, sihirbazın hile ve düzeninden başkası değildir. Sihirbaz ise nereden gelirse gelsin umduğuna erişip başarılı olamaz.» «Elindekini bırakıver. Bu, onların yapdıklarını yutar. Çünkü onların san´at diye ortaya atdıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise nerede olsa felah bulmaz». At sağ elindeki sopanı, onların meydana getirdikleri şeyleri yutsun, çünkü onlar, ancak büyücülük düzeniyle yaptılar bu işi ve büyücü, nerede olursa olsun, eremez umduğuna.
20-Taha Suresi

70.Ayet
Mekke

16
315
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ هَارُونَ وَمُوسَىٰ -70
(Fe ülkıyes seharatü sücceden kalu amenna bi rabbi harune ve musa)
20-Taha Suresi
70.Ayet
Mekke
16
315
(Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler. Binnetice bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, Harun ile Musânın rabbına iyman ettik dediler Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar; “- Hârun ile Mûsa’nın Rabbine iman ettik.” dediler. (Hak ortaya çıkınca) sihirbazlar secdeye kapandılar ve biz Harun ile Musa´nın Rabbına imân ettik, dediler. Neticede sihirbazlar secdeye kapandı, «Harun ile Musânın Rabbine îman etdik» dediler. Sonunda büyücüler secde ederek yere kapandılar ve inandık dediler, Hârûn´la Mûsâ´nın Rabbine.
20-Taha Suresi

71.Ayet
Mekke

16
315
قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ ۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَىٰ -71
(Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebırukümüllezı allemekümüs sıhr fe le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve le üsallibenneküm fı cüzuın nahli ve le ta´lemünne eyyüna eşeddü azabev ve ebka)
20-Taha Suresi
71.Ayet
Mekke
16
315
Firavun, “Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ’ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.” Ya! Dedi: ben size izin vermeden ona iyman ettiniz ha? O her halde size sihri öğreten büyüğünüz, o halde ahdim olsun ben ve elbet sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve elbette sizleri hurma dallarına asacağım, ve her halde bileceksiniz ki hangimiz azâbca daha şiddetli ve daha bekalı? (Firavun, sihirbazlara şöyle) dedi: “- Ben size izin vermeden önce, ona (Mûsa’ya) iman mı ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse çaresi yok, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına asacağım. Böylece hangimizin azabı daha şiddetli ve devamlı olduğunu gerçekten bileceksiniz.” Fir´avn, «ben size izin vermeden imân mı ettiniz? Şüphesiz ki size sihir öğreten elebaşınız odur. Yemin ederim ki ellerinizi ve, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi öylece hurma dallarına asacağım ve işte (o zaman) hangimizin azabı daha şiddetli ve sürekli olduğunu elbette bileceksiniz,» dedi. (Fir´avn) dedi: «Ben size izin vermeden ona îman mı etdiniz? Şübhesiz ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse ben de elbette sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Sizi muhakkak hurma dallarına asacağım. Siz de hangimizin azâbı daha çetin ve sürekli olduğunu elbet bileceksiniz». Siz dedi Firavun, ben size izin vermeden inandınız mı ona? Şüphe yok ki o size büyü öğreten büyüğünüz. Ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve hurma dallarına astıracağım sizi, o vakit bilir, anlarsınız hangimizin azâbı daha çetin ve daha sürekli.
20-Taha Suresi

72.Ayet
Mekke

16
315
قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلَىٰ مَا جَاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذِي فَطَرَنَا ۖ فَاقْضِ مَا أَنْتَ قَاضٍ ۖ إِنَّمَا تَقْضِي هَٰذِهِ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا -72
(Kalu len nü´sirake ala ma caena minel beyyinati vellazı fetarana fakdı ma ente kad innema takdıy hazihil hayated dünya)
20-Taha Suresi
72.Ayet
Mekke
16
315
Sihirbazlar şöyle dediler: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.” İhtimali yok dediler: bize gelen bu açık mu´cizelere ve bizi yaratana karşı seni tercih edemeyiz, artık neye hukmün geçer, ne yapabilirsen yap, senin olsa olsa bu Dünya hayata hukmün geçer Sihirbazlar dediler ki: “- Bize gelen bu açık mucizelere ve bizi yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz. Artık neye hükmün geçiyorsa, hükmünü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm geçirirsin. İmân eden sihirbazlar ona dediler ki: «Seni, bize gelen bunca acık belge ve mu´cizelere ve bizi yoktan var kılıp meydana getirene elbette tercîh etmeyeceğiz. Artık neye hükmedeceksen hükmet. Senin ancak Dünya hayatına hükmün geçer. (Sihirbazlar) dediler: «Seni bize gelen (şu) apaçık mucizelere, (hakıykatde ise) bizi yaratana kat´iyyen tercîh edemeyiz. Artık neye haakim isen hükmünü ver. Sen hükmünü ancak bu dünyâ hayaatında geçirebilirsin». Şu bize gösterilen apaçık mûcizelere karşı artık yaradanımıza tercîh edemeyiz seni dediler, elinden geleni yap, zâten ancak şu dünyâ yaşayışında hükmünü yürütebilirsin.
20-Taha Suresi

73.Ayet
Mekke

16
315
إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ ۗ وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ -73
(İnna amenna bi rabbina li yağfira lena hatayana ve ma ekrahtena aleyhi mines sıhr vallahü hayruv ve ebka)
20-Taha Suresi
73.Ayet
Mekke
16
315
“Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlı ve daha kalıcıdır.” Doğrusu biz günahlarımıza ve bizi zorladığın sihre karşı bize mağrifet etsin diye rabbımıza iyman ettik, Allah, hem daha hayırlı hem daha bekalıdır Doğrusu biz, hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın diye Rabbimize iman ettik. Allah (sevabca senden) daha hayırlı ve (azab verme bakımından da) daha devamlıdır. Şüphesiz ki biz, suçlarımızı ve bizi zorladığın sihire karşı (meydana gelen günahlarımızı) bağışlaması için Rabbimize imân ettik. Allah en hayırlı ve baki olandır.» «Biz günâhlarımızı ve bizi zorladığın sihri yarlığaması için Rabbimize gerçek îman etdik. Allah (ın sevabı seninkinden) daha hayırlı, (azâbı da seninkinden) daha süreklidir». Gerçekten de biz, hatâlarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüden dolayı girdiğimiz günahları yarlıgaması için inandık Rabbimize ve Allah, daha hayırlıdır, verdiği karşılık da daha sürekli.
20-Taha Suresi

74.Ayet
Mekke

16
315
إِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَإِنَّ لَهُ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَىٰ -74
(İnnehu mey ye´ti rabbehu mürimen fe inne lehu cehennem la yemutü fıha ve la yahya)
20-Taha Suresi
74.Ayet
Mekke
16
315
Şüphesiz, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, kesinlikle ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de (güzel bir hayat) yaşar. Her kim rabbına mücrim olarak varırsa şüphesiz ki ona Cehennem var onda ne ölür ne dirilir Her kim Rabbine suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki ona Cehennem var; orada ne ölür (rahata kavuşur), ne de dirilir (fayda görür). Doğrusu kim Rabbine suçlu olarak gelirse, şüphe edilmesin ki Cehennem onadır; orada ne ölür, ne de yaşar. «Hakıykat şudur: Kim Rabbine suçlu olarak gelirse hiç şübhesiz ona cehennem var. O, orada ölmez de, dirilmez de». Şüphe yok ki Rabbine mücrim olarak gelenedir cehennem; orada ne ölür, ne diri kalır.
20-Taha Suresi

75.Ayet
Mekke

16
315
وَمَنْ يَأْتِهِ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَأُولَٰئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلَىٰ -75
(Ve mey ye´tihı mü´minen kad amiles salihati fe ülaike lehümüd deracatül ula)
20-Taha Suresi
75.Ayet
Mekke
16
315
(75-76) Her kim de O’na salih ameller işlemiş bir mü’min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu, günahlardan temizlenenlerin mükâfatıdır. Her kim de ona mü´min olarak salih ameller işlemiş bir halde varırsa işte onlara en yüksek dereceler var Kim de O’na, bir mümin olarak, salih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte, onlara en yüksek dereceler var. Kim de Rabbine mü´min olarak ve iyi yararlı amellerde bulunarak gelirse, işte onlar için en yüksek dereceler vardır. «Kim de Ona îman etmiş, iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunmuş olarak gelirse işte onlar, onlar için de en yüksek dereceler», Ve kim de inanmış ve iyi işlerde bulunmuş bir halde ona gelirse işte o çeşit kişileredir yüce dereceler.
20-Taha Suresi

76.Ayet
Mekke

16
315
جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ مَنْ تَزَكَّىٰ -76
(Cennatü adnin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalyike cezaü men tezekka)
20-Taha Suresi
76.Ayet
Mekke
16
315
(75-76) Her kim de O’na salih ameller işlemiş bir mü’min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu, günahlardan temizlenenlerin mükâfatıdır. Adn Cennetleri altından nehirler akar, onlarda muhalled olarak kalacaklar, ve o işte temizlenen kimsenin mükâfatı Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları) altından nehirler akar; orada ebedî olarak kalacaklar. İşte böyle cennetlerde ebedî kalış, küfür ve isyanda temizlenenlerin mükâfatıdır.” Altlarından ırmaklar akan ÂDN CENNET´leri vardır. Orada ebedî kalıcılardır. İşte bu, arınıp temizlenenlerin mükâfatıdır. «Adn cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar akar. Orada ebedî kalıcıdırlar onlar. İşte (günâhlardan) temizlenen kimselerin mükâfatı»! Kıyılarından ırmaklar akan ebedî Adn cennetleri ve bu, inanış ve ibâdetle temizlenen kişinin karşılığıdır.
20-Taha Suresi

77.Ayet
Mekke

16
316
وَلَقَدْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقًا فِي الْبَحْرِ يَبَسًا لَا تَخَافُ دَرَكًا وَلَا تَخْشَىٰ -77
(Ve lekad evhayna ila musa en esri bi ıbadı fadrib lehüm tarıkan fil bahri yebesa la tehafü derakev ve la tahşa)
20-Taha Suresi
77.Ayet
Mekke
16
316
(Firavun’un imana yanaşmaması üzerine) Mûsâ’ya, “Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin (Mısır’dan) yürütüp çıkar. Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç” diye vahyettik. Ve filhakıka Musâya şöyle vahyettik: kullarımla geceleyin yürü de onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmazsın ve perva etmezsin Gerçekten Mûsa’ya şöyle vahy ettik: “- Kullarımla geceleyin yürü (Mısır’dan çık) de (asanı vurarak) onlara denizde kuru bir yol yap; böylece (Firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de etmezsin. Şanıma and olsun ki, Musâ´ ya, kullarımı geceleyin yürüt de de nizde onlara kuru bir yol aç; (Fir´avn´ın size) yetişmesinden korkma, (boğulacağız diye) endişe etme, diye vahyettik. Andolsun ki biz Musâya: «Kullarımla geceleyin yola çık da — (düşmanların) yetişme (sin) den korkmayarak, (boğulmanızdan da) endîşe etmeyerek — onlara denizde kuru bir yol aç» diye vahy etmişizdir. Andolsun ki biz Mûsâ´ya, kullarımla geceleyin yola çık, onlara denizde kuru bir yol aç, düşmanların yetişmelerinden, denizde boğulmadan korkma diye vahyetmiştik.
20-Taha Suresi

78.Ayet
Mekke

16
316
فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِهِ فَغَشِيَهُمْ مِنَ الْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْ -78
(Fe etbeahüm fir´avnü bi cünudihı fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm)
20-Taha Suresi
78.Ayet
Mekke
16
316
Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları görülmedik bir şekilde kuşatıp yuttu. Derken Firavn ordulariyle onları ta´kıb etti, kendilerini de deryadan saran sarıverdi Hemen Firavun ordularıyla onları takip etti, kendilerini (Firavun’la İsrail oğullarını) denizden sarıveren (dehşetli ve korkunç boğulma) sarıverdi. Derken Fir´avn askerleriyle birlikte onları tâkib etti. Deniz de onları nasıl kaplayıp içine aldıysa öylece kaplayıp aldı. Derken (Fir´avn), ordulariyle birlikde arkalarına düşdü, deniz de kendilerini nasıl kapladıysa öylece kaplayıverdi. Derken Firavun, askeriyle artlarına düştü, deniz de onları tamâmıyla kuşatıp kapladı, boğulup gittiler.
20-Taha Suresi

79.Ayet
Mekke

16
316
وَأَضَلَّ فِرْعَوْنُ قَوْمَهُ وَمَا هَدَىٰ -79
(Ve edalle fir´avnü kavmehu ve ma heda)
20-Taha Suresi
79.Ayet
Mekke
16
316
Firavun, halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi. Velhasıl Firavn kavmini dalâlete sürükledi, hidayete götürmedi Böylece Firavun, kavmini sapıklığa sürükledi, hidayete götürmedi. Fir´avn, kavmini (doğru yoldan) saptırdı ve onlara (bir türlü) doğru yolu göstermedi. Fir´avn, kavmini sapdırdı (ğı gibi onları) doğru yola (da) iletemedi, Ve saptırdı kavmini Firavun ve doğru yola sevketmedi onları.
20-Taha Suresi

80.Ayet
Mekke

16
316
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوَاعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْأَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَىٰ -80
(Ya benı israıle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibet turil eymene ve nezzelna aleykümül menne ves selva)
20-Taha Suresi
80.Ayet
Mekke
16
316
(Allah, şöyle dedi:) “Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr’un sağ yanını va’dettik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik.” Ey Benî İsraîl! Sizi düşmanınızdan kurtardık ve size Tûrun sağ tarafına va´d verdik ve üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik Ey İsrail Oğulları! Sizi düşmanınızdan (Firavun’dan) kurtardık ve Tûr dağının sağ yanında (Mûsa’ya Tevrat’ı indirmek üzere) size vaad verdik; üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Ey İsrail oğulları! Sizi cidden düşmanınızdan kurtardık; Tûr´un sağ tarafında size va´de verdik ve üzerinize kudret helvasiyle bıldırcın kuşu indirdik. Ey İsrâîl oğulları, sizi düşmanınızdan kurtardık. «Tuur» un sağ yanında size va´de verdik ve sizin üstünüze kudret helvasıyle bıldırcın indirdik. Ey İsrâiloğulları, sizi kurtardık düşmanlarınızdan, sözleştik sizinle Tûrun sağ yanında ve size kudret helvasıyla bıldırcın yağdırdık.
20-Taha Suresi

81.Ayet
Mekke

16
316
كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبِي ۖ وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبِي فَقَدْ هَوَىٰ -81
(Külu min tayyibati ma razaknnaküm ve la tatğav fıhi fe yehılle aleyküm ğadabı ve mey yahlil aleyhi ğadabı fe kad heva)
20-Taha Suresi
81.Ayet
Mekke
16
316
“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helâl olanlarından yiyin. Bu konuda aşırı da gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım da kimin üzerine inerse, o muhakkak helâk olmuş demektir.” Size verdiğimiz rızıkların en hoşlarından yeyin ve hakkında tuğyan etmeyin ki sonra üzerinize gadabım iner, her kim üzerine de gadabım inerse o uçuruma gider Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yeyin ve rızık hususunda taşkınlık (israf ve nankörlük) etmeyin ki, sonra üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse, muhakkak o uçuruma düşmüştür. Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yeyin; bunda azgınlık ve taşkınlık etmeyin, sonra gazabım size gerekli olur. Kimin üzerine gazabım gerekli olursa, şüphesiz ki o uçuruma yuvarlanıp düşer. Size rızklandığımız şeylerin en temizlerinden yeyin, bu hususda taşkınlık (ve nankörlük) etmeyin. Sonra üstünüze gazabım vaacıb olur. Benim gazabım da kimin üzerine vaacıb olursa muhakkak ki o, (helak uçurumuna) yuvarlanmışdır. Sizi rızıklandırdığımız tertemiz şeyleri yiyin ve bu hususta taşkınlık etmeyin, sonra size gazabım vâcip olur ve kime gazabım vâcip olursa uçuruma yuvarlanır, helâk olur gider.
20-Taha Suresi

82.Ayet
Mekke

16
316
وَإِنِّي لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدَىٰ -82
(Ve innı le ğaffarul limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda)
20-Taha Suresi
82.Ayet
Mekke
16
316
“Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim.” Bununla beraber şübhe yok ki ben, tevbe eden ve iyman edip salih amel yapan, sonra da doğru giden kimse için gaffarım Bununla beraber, şüphe yok ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için Gaffar’ım (çok bağışlayıcıyım). Şüphesiz ki ben tevbe edipinanan ve iyi yararlı amelde bulunduktan sonra doğru yolu bulanı çok bağışlayanım. (Bununla beraber) şübhesiz ki ben tevbe ve îman edenleri, iyi iyi amel (ve hareket) de bulunanları, sonra da doğru yolda (ölünceye kadar) sebat edenleri elbette çok yarlığayıcıyım. Ve şüphe yok ki ben bütün suçlarını örterim tövbe edip inananın ve iyi işlerde bulunup sonra da doğru yolu bulanın.
20-Taha Suresi

83.Ayet
Mekke

16
316
وَمَا أَعْجَلَكَ عَنْ قَوْمِكَ يَا مُوسَىٰ -83
(Ve am a´celek an kavmike ya musa)
20-Taha Suresi
83.Ayet
Mekke
16
316
(Mûsâ, Tûr’a varınca): “Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey Mûsâ?” (dedik.) Hem seni acele ile kavminden geçiren, ne ya Musâ? Ey Mûsa! (Tür dağında Tevrat’ı almak için yola çıktığın yetmiş kişilik) kavminden seni acele ile (ayırıp ileri) geçiren ne?” Ey Musâ ! Seni kavminden önce acele ettirip getiren nedir ? Ey Musa, seni kavminden (ayırıb böyle) acele etdiren (sebeb) nedir? Neden acele ettin, kavminden ayrıldın da geldin ey Mûsâ?
20-Taha Suresi

84.Ayet
Mekke

16
316
قَالَ هُمْ أُولَاءِ عَلَىٰ أَثَرِي وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَىٰ -84
(Kale hüm ülai ala eserı ve aciltü ileyke rabbi li terda)
20-Taha Suresi
84.Ayet
Mekke
16
316
Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim.” Onlar, dedi, benim izim üzerindeler ve ben sana acele ettim ki rabbım hoşnud olasın Mûsa dedi ki: “- Onlar, benim izim üzeredirler (beni takip ediyorlar). Ben, sana acele ettim ki, Rabbim hoşnud olasın.” Musâ dedi ki: Onlar, işte onlar izim üzerinde geliyorlar. Rabbim ! Sana (gelmekte) acele ettim, razı olasın diye. Dedi: Onlar, işte onlar da benim ardımca (geliyorlar). Ben sana yönelerek acele etdim ki, yârab, (benden daha çok) hoşnud olasın». İşte dedi, onlar da arkamdan geliyorlar ve ben yâ Rabbi, benden daha fazla râzı olasın diye acele ettim.
20-Taha Suresi

85.Ayet
Mekke

16
316
قَالَ فَإِنَّا قَدْ فَتَنَّا قَوْمَكَ مِنْ بَعْدِكَ وَأَضَلَّهُمُ السَّامِرِيُّ -85
(Kale fe inna kad fetenna kavmeke mim ba´dike ve edallehümüs samiriyy)
20-Taha Suresi
85.Ayet
Mekke
16
316
Allah, “Şüphesiz, biz senden sonra halkını sınadık; Sâmirî onları saptırdı” dedi. Amma dedi: biz senin ardından kavmini fitneye düşürdük, Sâmirî onları şaşırttı Allah buyurdu: “- Biz, senden sonra (kavminden ayrılıp yerine Harûn’u bıraktıktan sonra) kavmini fitneye düşürdük (imtihana çektik). Samirî, onları (buzağıya taptırmakla) saptırdı.” Rabbı ona: Doğrusu biz senden sonra kavmini imtihan ettik; Sâmiriy onları saptırdı. Buyurdu: «Biz senden sonra kavmini imtihaan etdik. Sâmiriy onları sapdırdı». Şüphe yok ki dedi, biz senden sonra kavmini sınadık ve doğru yoldan çıkardı Sâmirî.
20-Taha Suresi

86.Ayet
Mekke

16
316
فَرَجَعَ مُوسَىٰ إِلَىٰ قَوْمِهِ غَضْبَانَ أَسِفًا ۚ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْدًا حَسَنًا ۚ أَفَطَالَ عَلَيْكُمُ الْعَهْدُ أَمْ أَرَدْتُمْ أَنْ يَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَأَخْلَفْتُمْ مَوْعِدِي -86
(Fe racea musa ila kavmihı ğadbane esifa kale ya kavmi elem yeıdküm rabbüküm va´den hasena e fe tale aleykümül ahdü em eradtüm ey yehılle aleyküm ğadabüm mir rabbiküm fe ahleftüm mev´ıdı)
20-Taha Suresi
86.Ayet
Mekke
16
316
Bunun üzerine Mûsâ, öfke dolu ve üzgün bir hâlde halkına döndü. “Ey kavmim! Rabbiniz, size güzel bir vaadde bulunmadı mı? (Ayrılışımdan sonra) çok zaman mı geçti, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze uymadınız (ve buzağıya taptınız)?” dedi. Derhal Musâ kavmine gadabnâk esefnâk olarak döndü, ey kavmım dedi: rabbınız size güzel bir va´d va´detmedi mi? Zaman mı uzadı? Yoksa üzerinize rabbınızdan bir gadab inmesini arzu ettinizde mi bana olan va´dinize hulfettiniz Hemen Mûsa, öfkeli ve kederli olarak kavmine döndü. (Onlara şöyle) dedi: “- Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaad ile söz vermedi mi? Üzerinize zaman mı uzadı, yoksa Rabbinizden size gazab inmesini arzu ettiniz de mi, bana olan vaadinizden (Allah’a iman sözünüzden) caydınız.” Bunun üzerine Musâ, öfkeli ve üzgün olarak kavmine döndü de, «ey kavmim, Rabbiniz size güzel bir va´dde bulunmadı mı ? Yoksa ayrılışım, va´dedilen süreden size uzun mu geldi? Yoksa Rabbınızın gazabının size gerekli olmasını mı arzu ettiniz de bana verdiğiniz sözden caydınız ?» dedi. Derhal Musa öfkeli ve tasalı olarak kavmine döndü: «Ey kavmim, dedi, Rabbiniz size güzel bir va´d ile söz vermedi mi? Yoksa (ayrılışımın üzerinden) sizce çok zaman mı (geçib) uzadı? Yahud Rabbinizden size bir gazab vâcib olmasını mı istediniz de bana olan vadinizden caydınız»? Mûsâ, öfkeli bir halde hayıflanarak kavmine döndü de ey kavmim dedi, Rabbiniz size güzel bir tarzda vaitte bulunmadı mı, çok mu uzun sürdü sizden ayrılışım, yoksa Rabbinizin gazabının vâcip olmasını mı dilediniz size de bana verdiğiniz sözden caydınız?
20-Taha Suresi

87.Ayet
Mekke

16
316
قَالُوا مَا أَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا وَلَٰكِنَّا حُمِّلْنَا أَوْزَارًا مِنْ زِينَةِ الْقَوْمِ فَقَذَفْنَاهَا فَكَذَٰلِكَ أَلْقَى السَّامِرِيُّ -87
(Kalu ma ahlefna mev´ıdeke bi melkina velakinna hummilna evzaram min zınetil kavmi fe kazefnaha fe kezalike elkas samiriyy)
20-Taha Suresi
87.Ayet
Mekke
16
316
Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Sâmirî de aynı şekilde attı.” (87-88) Biz dediler, senin va´dine kendiliğimizden hulfetmedik ve lâkin o kavmin ziynetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiş idik, onları ateşe attık, kezalik Sâmirî de bıraktı derken onlara bir dana, böğürmesi var bir cesed çıkardı, bunun üzerine dediler ki işte bu sizin ilâhınız ve Musânın ilâhı fakat unuttu Onlar dediler ki: “- Biz, sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıptî) kavmin süs eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları ateşe attık. Samirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı.” Onlar dediler ki: Sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden caymadık; ama o kavmin zînetinden ağırlıklar yüklenmiştik, onları (ateşe) attık, Sâmiriy de bizim gibi (taşıdığını) ateşe attı. Dediler: «Biz sana verdiğimiz sözden kendimize mâlik olarak caymadık. Fakat biz o kavmin zînetinden bir takım ağırlıklar yüklenmişdik de onları (ateşe) atmışdık. Sâmiriy de (kendi zînetini) böylece atmışdı». Dediler ki: Sana verdiğimiz sözden, kendimize mâlik olarak caymadık biz, fakat Mısırlıların ziynet eşyâlarını almıştık ya, onları, erisin diye ateşe attık, böyle telkin etti Sâmirî.
20-Taha Suresi

88.Ayet
Mekke

16
317
فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هَٰذَا إِلَٰهُكُمْ وَإِلَٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِيَ -88
(Fe ahrace lehüm ıclen cesedel lehu huvarun fe kalu haza ilahüküm ve ilahü musa fe nesiy)
20-Taha Suresi
88.Ayet
Mekke
16
317
Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler. (87-88) Biz dediler, senin va´dine kendiliğimizden hulfetmedik ve lâkin o kavmin ziynetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiş idik, onları ateşe attık, kezalik Sâmirî de bıraktı derken onlara bir dana, böğürmesi var bir cesed çıkardı, bunun üzerine dediler ki işte bu sizin ilâhınız ve Musânın ilâhı fakat unuttu Nihayet (o erimiş mücevherattan) onlara, (Samirî = İsrail Oğullarından Samire adlı bir kabileye mensub olan münafık adam) cesedlenmiş bir dana çıkardı ki, böğürmesi var. Bunun üzerine Samirî ve ona uyanlar şöyle dediler: “- İşte sizin de, Mûsa’nın da ilâhı budur. Fakat (Mûsa bunu) unuttu, (bunu bulmak için Tûr’a gitti.)” Derken Sâmiriy onlara böğüren bir buzağı heykeli (döküp) çıkardı. Sâmiriy ve arkadaşları, «işte bu sizin de tanrınızdır, Musa´nın da tanrısıdır, ne var ki o bunu unuttu» dediler. Hulâsa: «O, kendilerine böğüren bir buzağı heykeli (döküb) çıkarmışdı. (Gerek o, gerek avenesi): «İşte sizin de, Musânın da Tanrısı budur! Fakat (Musa) unutdu» demişlerdi. O, onlara bir buzağı heykeli yapmıştı ki böğürmedeydi. O ve ona uyanlar işte bu dediler, sizin de mâbûdunuz, Mûsâ´nın da mâbûdu, fakat Mûsâ, unuttu bunu.
20-Taha Suresi

89.Ayet
Mekke

16
317
أَفَلَا يَرَوْنَ أَلَّا يَرْجِعُ إِلَيْهِمْ قَوْلًا وَلَا يَمْلِكُ لَهُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا -89
(E fe la yeravne ella yarciu ileyhim kavlev ve la yemlikü lehüm darrav ve la nef´a)
20-Taha Suresi
89.Ayet
Mekke
16
317
Onlar bu heykelin, sözlerine karşılık vermediğini, kendilerinden hiçbir zararı uzaklaştıramayacağını ve onlara hiçbir fayda sağlayamayacağını görmezler mi? Şu hakıkati görmüyorlar mı idi ki o onlara bir söz iade edemiyor ve kendilerine ne bir zarar ne de bir menfaat iriştirmeğe malik olamıyordu Onlar bilmiyorlar mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiç bir sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir zarar, ne de bir fayda vermeye sahip bulunamıyor. Onlar görüp bilmiyorlar mıydı ki, o (buzağı) kendilerine hiçbir söz ile cevap vermiyor ve onlar için ne bir zarar, ne de bir yarara sahip olamıyordu. Bilmiyorlar mıydı ki o (buzağı) onlara hiç bir sözle mukaabele edemiyor, onlara ne bir zarar, ne de bir fâide vermek kudretine mâlik olamıyordu. Görmüyorlar mıydı, onlara bir söz söyleyemiyordu bu heykel ve onlara ne bir zarar veriyordu, ne bir fayda.
20-Taha Suresi

90.Ayet
Mekke

16
317
وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هَارُونُ مِنْ قَبْلُ يَا قَوْمِ إِنَّمَا فُتِنْتُمْ بِهِ ۖ وَإِنَّ رَبَّكُمُ الرَّحْمَٰنُ فَاتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوا أَمْرِي -90
(Ve le kad kale lehüm harunü min kablü ya kavmi innema fütintüm bih ve inne rabbekümür rahmanü fettebiuni ve etıy´u emrı)
20-Taha Suresi
90.Ayet
Mekke
16
317
Andolsun, Hârûn onlara daha önce şöyle demişti: “Ey kavmim! Siz bununla yalnızca imtihan edildiniz. Doğrusu sizin Rabbiniz ancak Rahmân’dır. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin.” Kasem olsun ki önceden Hârun onlara: Ey kavmin siz bununla sırf bir fitneye tutuldunuz ve doğrusu sizin rabbınız ancak Rahmandır, gelin bana tâbi´ olun ve emrime itaat edin demişti Yemin olsun ki, (Musa Tûr’dan dönmeden) daha önce Harûn buzağıya tapanlara şöyle demişti: “- Ey kavmim! Siz bununla (buzağı ile) imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz, RAHMAN’dır. (Çok bağışlayan Allah’dır). Gelin bana uyun ve emrime itaat edin.” And olsun ki Harun da onlara daha önce, ey kavmim, demişti, siz ancak bu buzağıyla çetin bir imtihana tabi tutulmuşsunuzdur. Şüphesiz ki Rabbiniz Rahmân´dır. Artık bana uyun ve emrime itaat edin. Andolsun Harun onlara daha evvel: «Ey Kavmim, siz bu (buzağı) ile ancak imtihaana çekildiniz. Sizin hakıykî Rabbiniz çok esirgeyen (Allahdır). Haydi bana tâbi olun. Benim emrime itaat edin» demişdi. Andolsun ki Hârûn, daha önce onlara, ey kavmim demişti, siz bununla sınanmadasınız ancak ve şüphe yok ki Rabbiniz rahmandır, bana uyun ve emrime itâat edin.
20-Taha Suresi

91.Ayet
Mekke

16
317
قَالُوا لَنْ نَبْرَحَ عَلَيْهِ عَاكِفِينَ حَتَّىٰ يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَىٰ -91
(Kalu len nebreha aleyhi akifıne hatta yarcia ileyna musa)
20-Taha Suresi
91.Ayet
Mekke
16
317
Onlar da, “Mûsâ bize dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz” dediler. Biz dediler: bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız tâ dönünciye kadar bize Musa Onlar (Harûn’a cevaben) demişlerdir ki: “- Musâ bize dönüb gelinceye kadar, biz o buzağıya tapmakta devam edip durmaktan asla ayrılmayız.” Onlar, Musâ bize dönünceye kadar buna, üstüne kapanırcasına ibâdet edeceğiz, demişlerdi. Onlar ise: «Biz, demişlerdi, Musa bize dönüb gelinceye kadar o (buzağı) ya (tapmakda) kaaim ve dâim olmakdan kat´iyyen ayrılmayacağız». Onlar, Mûsâ, dönüp gelinceye dek demişlerdi, biz bu heykele tapmadan kesin olarak vazgeçmeyiz.
20-Taha Suresi

92.Ayet
Mekke

16
317
قَالَ يَا هَارُونُ مَا مَنَعَكَ إِذْ رَأَيْتَهُمْ ضَلُّوا -92
(Kale ya harunü ma meneake iz raeytehüm dallu)
20-Taha Suresi
92.Ayet
Mekke
16
317
(92-93) Mûsâ, (Tûr’dan dönünce) şöyle dedi: “Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?” Ey Hârun, dedi, sana ne mani´ oldu da bunların dalâlete düştüklerini gödüğün vakıt (92-93) Mûsa dönüşünde kardeşine) dedi ki: “- Harûn! Seni engelliyen ne oldu ki, bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit benim ardımca yürümedin (tavsiyemi tutub onlarla mücadele etmedin), emrime isyan mı ettin?” (92-93) Musâ : «Ey Harun !» de di, «onların sapıttığını gördüğün zaman bana uymandan (yolumu takip etmekten) seni alıkoyan neydi ? Yoksa emrime karşı mı geldin ?» (92-93) Musa (avdetinde) dedi ki: «Ey Harun, bunların sapdıklarını gördüğün zaman bana tâbi olmandan seni men eden ne idi? Sen benim emrime isyan mı etdin»? Mûsâ, ey Hârûn dedi, bunların doğru yoldan saptıklarını görünce ne mâni oldu da.
20-Taha Suresi

93.Ayet
Mekke

16
317
أَلَّا تَتَّبِعَنِ ۖ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِي -93
(Ella tettebian e fe esayte emri)
20-Taha Suresi
93.Ayet
Mekke
16
317
(92-93) Mûsâ, (Tûr’dan dönünce) şöyle dedi: “Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?” benim ardımca gelmedin, emrime ısyan mı ettin (92-93) Mûsa dönüşünde kardeşine) dedi ki: “- Harûn! Seni engelliyen ne oldu ki, bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit benim ardımca yürümedin (tavsiyemi tutub onlarla mücadele etmedin), emrime isyan mı ettin?” (92-93) Musâ : «Ey Harun !» de di, «onların sapıttığını gördüğün zaman bana uymandan (yolumu takip etmekten) seni alıkoyan neydi ? Yoksa emrime karşı mı geldin ?» (92-93) Musa (avdetinde) dedi ki: «Ey Harun, bunların sapdıklarını gördüğün zaman bana tâbi olmandan seni men eden ne idi? Sen benim emrime isyan mı etdin»? Bana uymadın, yoksa emrime isyan mı ettin?
20-Taha Suresi

94.Ayet
Mekke

16
317
قَالَ يَا ابْنَ أُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِي وَلَا بِرَأْسِي ۖ إِنِّي خَشِيتُ أَنْ تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِي -94
(Kale yebneümme la te´huz bi lıhyetı ve la bi ra´si innı haşıtü en tekule ferrakte beyne benı israıle ve lem terkub kavlı)
20-Taha Suresi
94.Ayet
Mekke
16
317
Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum” dedi. Ey anamın oğlu dedi, sakalımı başımı tutma, emîn ol ki dediğime bakmadın da Benî İsraîl arasına tefrika düşürdün dersin diye korktum (Harûn şöyle) dedi: “- Ey anamın oğlu, sakalımı ve başımı (saçımı) yakalama. Ben, senin; “- İsrail oğulları arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın.” diyeceğinden korktum. Harun ona: «Ey anamın oğlu ! Sakalımı ve başımı tutup (çekme) ; çünkü senin bana; İsrail oğulları´nın arasını açtın, onları böldün, sözüme dikkat etmedin, diyeceğinden korktum,» dedi. (Harun) dedi: «Ey anamın oğlu, sakalımı, başımı tutma. Hakikat, ben senin: — Isrâîl oğulları arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın, diyeceğinden korkdum». Anam oğlu dedi, sakalımı, başımı bırak benim, gerçekten de, sözüme tam uymadın da İsrâiloğullarının arasına ayrılık saldın diyeceğinden korktum.
20-Taha Suresi

95.Ayet
Mekke

16
317
قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَا سَامِرِيُّ -95
(Kale fe ma hatbüke ya samiriyy)
20-Taha Suresi
95.Ayet
Mekke
16
317
Mûsâ, “Ya senin derdin neydi ey Sâmirî?” dedi. Ya ey sâmirî, senin derdin ne? (Hz. Mûsa, Harûn’un özrünü kabulden sonra Samirî’ye dönüb) dedi ki: “- Senin yaptığın bu iş nedir, ey Samirî?” Musâ: «Ey Sâmiriy! Ya senin derdin ve amacın neydi ?» diye sordu. (Musa) «Ya senin zorun ne idi ey Sâmiriy?» dedi. Sen ne diye bu işi işledin ey Sâmirî dedi Mûsâ.
20-Taha Suresi

96.Ayet
Mekke

16
317
قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا بِهِ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِنْ أَثَرِ الرَّسُولِ فَنَبَذْتُهَا وَكَذَٰلِكَ سَوَّلَتْ لِي نَفْسِي -96
(Kale besurtü bi ma lem yebsuru bihı fe kabadtü kabdatem min eserir rasuli fe nebeztüha ve kezalike sevvelet lı nefsı)
20-Taha Suresi
96.Ayet
Mekke
16
317
Sâmirî, şöyle dedi: “Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi.” ben dedi, onların görmediklerini gördüm de Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım, ve bana nefsim böyle hoş gösterdi Sâmirî şöyle dedi: “- Ben İsrail oğullarının görmedikleri Cibrîl’i gördüm de, O Rasûlün izinden bir avuç toprak aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Böylece bunu, bana, nefsim hoş gösterdi.” Sâmiriy, «onların görmediği şeyi gördüm, o (Tanrı) elçisinin izinden bir avuç (toprak) alıp onu (potanın içine) attım; işte böylece nefsim bunu bana hoş gösterdi» dedi. O da (şöyle) dedi: — «Ben onların görmediklerini gördüm. Binâen´aleyh o peygamberin izinden bir avuç (toprak) alıb onu (erimiş hulliyyâtın içine) atdım. Bunu bana nefsim hoş gösterdi böyle». Sâmirî, onların görmediklerini gördüm ben, sana gelen elçi meleğin izinden bir avuç toprak aldım, eriyen külçeye attım onu ve nefsim, bu işi bana böylece hoş gösterdi dedi.
20-Taha Suresi

97.Ayet
Mekke

16
317
قَالَ فَاذْهَبْ فَإِنَّ لَكَ فِي الْحَيَاةِ أَنْ تَقُولَ لَا مِسَاسَ ۖ وَإِنَّ لَكَ مَوْعِدًا لَنْ تُخْلَفَهُ ۖ وَانْظُرْ إِلَىٰ إِلَٰهِكَ الَّذِي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفًا ۖ لَنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفًا -97
(Kale fezheb fe inne leke fil hayati en tekule la misase ve inne leke mev´ıdel len tuhlefeh venzur ila ilahikellezı zalte aleyhi akifale nüharrıkannehu sümme le nensifennehu fil yemmi nesfa)
20-Taha Suresi
97.Ayet
Mekke
16
317
Mûsâ, “Çekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) “Bana dokunmak yok!” diyeceksin. Senin için, asla kaçamayacağın bir ceza daha var. Hele şu ibadet edip durduğun ilâhına bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız. Haydi, dedi, defol, çünkü sana hayatta şöyle demek var, temas yok, hem sana bir vaîd var ki ona aslâ hulfedilmiyeceksin, o başını bekleyip durduğun ilâhına da bak, her halde biz onu yakacağız da yakacağız, sonra da kül edip onu muhakkak deryaya dökeceğiz (Hz. Mûsa ona şöyle) dedi: “- Haydi çekil git. Çünkü senin için hayat boyunca; benimle temas yok” diye söylemen ve (yalnız başına vahşice yaşamaya mahkûm kalacaksın). Hem sana (Kıyamet günü) bir ceza var ki, asla ondan kurtarılamıyacaksın. Bir de ibadet edip durduğun ilâh’ına bak, elbette biz onu yakacağız, sonra da kül edib muhakkak onu denize savuracağız. Musâ ona dedi ki: «Defol git; artık hayatta senin ölçü ve anlayışın benimle hiç temasta bulunmayın !´ demen olacak ve senin için asla kurtulamıyacağın bir ceza va´desi daha var. Üstüne kapanıp durduğun tanrına bak! Onu önce yakacağız, sonra da külkütük halinde şüphesiz ki denize atacağız». (Musa) dedi: «Haydi (defol) git. Çünkü senin hayaatın boyunca (nasıybin, benimle) temas etmeyin demendir. Sana, senin için şübhesiz asla vaz geçilemeyecek bir ceza günü dahi vardır. Üstüne düşüb tapdığın tanrına bak, biz onu (cayır cayır) yakacağız, sonra onu parça parça edib denize atacağız». Git hadi dedi Mûsâ, hiç şüphe yok ki hayatta cezan, rastladığına yaklaşma, dokunma bana demendir ve sana bir de azap vaadedilmiştir ki değişmesine imkân yok; kulluğunda bulunup durduğun mâbuduna bak da gör, onu biz yakacağız, sonra da kaldırıp denize atacağız.
20-Taha Suresi

98.Ayet
Mekke

16
317
إِنَّمَا إِلَٰهُكُمُ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ وَسِعَ كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا -98
(İnnema ilahükümüllahüllezı la ilahe illa hu vesia külle şey´in ılma)
20-Taha Suresi
98.Ayet
Mekke
16
317
Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. sizin ilâhınız ancak o Allahdır ki ondan başka ilâh yok, o ılmi ile her şey´i kuşatmıştır Sizin İlâh’ınız, kendisinden başka hiç ilâh bulunmıyan ancak Allah’dır. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır. Sizin ilâhınız kendisinden başka (hakk) hiçbir ilâh olmayan Allah´tır. O, ilmiyle her şeyi kapsayıp kuşatmıştır. Ancak sizin Tanrınız kendisinden başka hiçbir Tanrı bulunmayan Allahdır. Onun ilmi her şey´i kuşatmışdır. Mâbûdunuz, ancak Allah´tır ki yoktur ondan başka tapacak; bilgisi, her şeye şâmildir.
20-Taha Suresi

99.Ayet
Mekke

16
318
كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ مَا قَدْ سَبَقَ ۚ وَقَدْ آتَيْنَاكَ مِنْ لَدُنَّا ذِكْرًا -99
(Kezalike nekussu aleyke min embai ma kad sebak ve kad ateynake mil ledünna zikra)
20-Taha Suresi
99.Ayet
Mekke
16
318
(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur’an) verdik. İşte sana böyle ya Muhammed geçmişin mühim haberlerinden kıssa naklediyoruz, şübhe yok ki sana ledünnümüzden bir zikir verdik (Ey Rasûlüm), sana geçmişin (daha evvelki ümmetlerin mühim) haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki, sana tarafımızdan bir Zikir (düşünüb kendisinden ibret alınacak KUR’AN) verdik. İşte böylece geçmişin önemli haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Katımızdan sana da bir zikir (Kur´ân) verdik. Sana geçmiş (ümmet) lerin haberlerinden bir kısmını işte böylece anlatıyoruz. Şübhe yok ki sana tarafımızdan bir zikir vermişizdir. İşte böylece geçmişlerin ahvâlinden bir kısmını sana hikâye etmedeyiz ve şüphe yok ki sana katımızdan bir de Kur´ân verdik.
20-Taha Suresi

100.Ayet
Mekke

16
318
مَنْ أَعْرَضَ عَنْهُ فَإِنَّهُ يَحْمِلُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وِزْرًا -100
(Men a´rada anhü fe innehu yahmilü yevmel kıyameti vizra)
20-Taha Suresi
100.Ayet
Mekke
16
318
Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir. Her kim ondan yüz çevirirse şübhesiz o, Kıyamet günü bir vebal yüklenecek Kim bu KUR’AN’dan yüz çevirirse, muhakkak o, kıyamet günü ağır bir günah (gazab) yüklenecektir. Kim bundan yüzçevirirse. şüphesiz ki Kıyamet günü ağır bir günah yüklenecek. Kim ondan yüz çevirirse kıyamet günü şübhesiz ki ağır bir günâh yükünü yüklenecekdir. Kim yüz çevirirse ondan şüphe yok ki kıyamet günü, ağır bir yük yüklenecek.
20-Taha Suresi

101.Ayet
Mekke

16
318
خَالِدِينَ فِيهِ ۖ وَسَاءَ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حِمْلًا -101
(Halidıne fıh ve sae lehüm yevmel kıyameti hımla)
20-Taha Suresi
101.Ayet
Mekke
16
318
Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün, bu ağır yük onlar için ne kötü bir yüktür! Ebediyyen onun altında kalacaklar ki onlar için Kıyamet günü o ne fena yüktür Ebedi olarak o azabın altında kalacaklar. Kıyâmet gününde, bu ne fena bir yüktür!.. O günah taşıma (azabı) içinde devamlı kalacak. Bu da Kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür! O (günâh) ın (cezası) içinde ebedî kalıcıdırlar. Bu, kıyamet gününde onlar için ne kötü bir yükdür! Ebedî olarak kalacak azâb içinde; bu, kıyâmet günü, onlara ne de kötü bir yük.
20-Taha Suresi

102.Ayet
Mekke

16
318
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ ۚ وَنَحْشُرُ الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقًا -102
(Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin zürka)
20-Taha Suresi
102.Ayet
Mekke
16
318
O gün günahkârları, (gözleri korkudan donup) gömgök kesilmiş olarak haşredeceğiz. O gün ki sur üfürülecek ve mücrimler o gün gömgök mahşeri toplayacağız SÛR’a (ikinci defa) üfürüleceği günde (kıyamette) ki, biz mücrimleri (müşrikleri) o gün, kör bir halde mahşerde toplayacağız. O gün Sûr´a üfürülecek, o gün suçlu günahkârları gözleri (korku ve heyecandan) gömgök olarak biraraya toplayacağız. (Evet) «Suur» un üfleneceği günde ki biz günahkârları o gün gözleri gömgök bir halde, mahşerde toplayacağız. Sûrun üfürüleceği gün o mücrimleri gözleri göğermiş bir halde haşrederiz.
20-Taha Suresi

103.Ayet
Mekke

16
318
يَتَخَافَتُونَ بَيْنَهُمْ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا عَشْرًا -103
(Yetehafetune beynehüm il lebistüm illa aşra)
20-Taha Suresi
103.Ayet
Mekke
16
318
(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir. «Ondan fazla durmadınız» diye aralarında gizli gizli konuşacaklar Aralarında (korkularından) gizlice şöyle konuşacaklar: “- Dünyada ancak on gece kaldınız, değil mi?” Kendi aralarında, «ancak on (gün veya gece) eyleştiniz» diye fısıldaşacaklar. Aralarında gizli gizli konuşacaklar, «(Dünyâda) on (gece) den fazla eğlenmediniz» diye. Aralarında gizli gizli konuşup ancak derler, on geceden fazla kalmadınız dünyâda.
20-Taha Suresi

104.Ayet
Mekke

16
318
نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا -104
(Nahnü a´lemü bima yekulune iz yekulü emselühüm tarıkaten il lebistüm illa yevma)
20-Taha Suresi
104.Ayet
Mekke
16
318
(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir. Gidişce en beri benzerleri «bir günden fazla durmadınız» deyince ne diyeceklerini biz biliriz Aralarında gizlice ne konuşacaklarını biz pek alâ biliriz. Görüşü en üstün olan, (diğerlerine) diyecek ki: “- (dünyada veya kabirde) ancak bir gün kaldınız.” Aralarında neler konuştuklarını biz daha iyi biliriz. Onların en mutedil ve gidişçe en akıllıları ise, «sadece bir gün eyleştiniz» diyecekler. (Aralarında) ne konuşacaklarını biz daha iyi bileniz. Onların gidişi (ve aklı) daha üstün olanları da o zaman: «Bir günden fazla eğlenmediniz» diyecek. Ne dediklerini daha iyi biliriz biz aklı ve yolu yordamı daha düzgün olanın ancak bir günceğiz kaldınız dediği zaman.
20-Taha Suresi

105.Ayet
Mekke

16
318
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنْسِفُهَا رَبِّي نَسْفًا -105
(Ve yes´eluneke anil cibali fe kul yensifüha rabbı nesfa)
20-Taha Suresi
105.Ayet
Mekke
16
318
(Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) hâlini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.” Bir de sana dağlardan soruyorlar, binaenaleyh de ki: rabbım onları un ufra edip savuracak da (Ey Rasûlüm), sana dağların kıyâmetteki halini sorarlar(sa), de ki: “- Rabbim onları ufalayıp savuracak. (105-106-107) (Kıyametin meydana geldiği vakit) dağların (nasıl olacağını) sana soruyorlar. De ki: Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak; yerlerini dümdüz pürüzsüz boş olarak bırakacak; artık onda ne bir eğrilik, ne de bir tümseklik göreceksin. Sana dağları (n kıyamet günündeki haalini) sorarlar. De ki: «Rabbim onları ufalayıb savuracak». O gün dağlar ne olur diye soruyorlar sana; de ki: Rabbim onları un ufak eder, kuma döndürür de savurur.
20-Taha Suresi

106.Ayet
Mekke

16
318
فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا -106
(Fe yezeruha kaan safsafa)
20-Taha Suresi
106.Ayet
Mekke
16
318
“Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan hâlinde bırakacaktır.” Yerlerini düpedüz bomboş bırakacak Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak. (105-106-107) (Kıyametin meydana geldiği vakit) dağların (nasıl olacağını) sana soruyorlar. De ki: Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak; yerlerini dümdüz pürüzsüz boş olarak bırakacak; artık onda ne bir eğrilik, ne de bir tümseklik göreceksin. «(Savuracak) da yerlerini dümdüz bir toprak haalinde bırakacak». Yeryüzünü dümdüz bir hâle getirir.
20-Taha Suresi

107.Ayet
Mekke

16
318
لَا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجًا وَلَا أَمْتًا -107
(La tera fıha ıvecev ve la emta)
20-Taha Suresi
107.Ayet
Mekke
16
318
“Orada hiçbir çukur, hiçbir tümsek göremeyeceksin.” Onda ne bir eğrilik ne bir yumruluk göremiyeceksin Onlarda ne bir iniş, ne de bir yokuş göremiyeceksin. (105-106-107) (Kıyametin meydana geldiği vakit) dağların (nasıl olacağını) sana soruyorlar. De ki: Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak; yerlerini dümdüz pürüzsüz boş olarak bırakacak; artık onda ne bir eğrilik, ne de bir tümseklik göreceksin. «Onlarda ne bir iniş, ne de bir yokuş görmeyeceksin». Orada ne bir iniş görebilirsin, ne bir tümsek.
20-Taha Suresi

108.Ayet
Mekke

16
318
يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُ ۖ وَخَشَعَتِ الْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا -108
(Yevmeiziy yettebiuned daıye la ıvece leh ve haşeatil asvatü lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa)
20-Taha Suresi
108.Ayet
Mekke
16
318
O gün kendisinden yan çizmek mümkün olmayan davetçiye (İsrâfil’e) uyarlar. Sesler, Rahmân’ın azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin. O gün da´vetçiye ı´vicasız tebe´ıyyet edecekler öyle ki Rahmanın heybetinden sesler kısılmıştır, artık bir hışıltıdan başka bir şey işitmezsin O kıyâmet gününde, Sûra üfliyen İsrafil’in çağrısına, sağa sola sapmadan, uyub koşacaklar, Öyle ki, RAHMAN’ın azametinden sesler kısılmıştır. Artık bir hışıltıdan başka hiç bir şey işitemezsin.” O gün çağrıcıya hiçbir tarafa sapmadan uyarlar. Rahman (kudret ve azametinin heybetin)den sesler kısılmıştır; fısıltı ve hışıltıdan başka bir şey duymazsın. «O gün o da´vetciye — kendisine muhaalefet etmeksizin — uyub izinden gideceklerdir. Çok esirgeyici (Allahın heybetinden) sesler kısılmışdır. Artık bir hışırtıdan başka bir şey işitmezsin». O gün hiçbir kimse kalmaz ki Allah´a dâvet edene uymasın ve rahmânın heybetinden sesler kesilir, ancak ayak sesleri, tıpırtılar hâlinde duyulabilir.
20-Taha Suresi

109.Ayet
Mekke

16
318
يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا -109
(Yevmeizil la tenfeuş şefaatü illa men ezine lehür rahmanü ve radıye lehu kavla)
20-Taha Suresi
109.Ayet
Mekke
16
318
O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez. O gün şefaat faide vermez, ancak Rahmânın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse müstesnâ O gün, RAHMAN’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. O gün şefaat yarar sağlamaz ; meğerki Rahmân´ın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse şefaat etmiş olsun. O gün çok esirgeyici (Allahın) kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaati fâide vermez. O gün rahmânın izin verdiği ve sözünden hoşnût olduğu kimseden başka hiçbir fert şefâat de edemez.
20-Taha Suresi

110.Ayet
Mekke

16
318
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِ عِلْمًا -110
(Ya´lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bihı ılma)
20-Taha Suresi
110.Ayet
Mekke
16
318
O, önlerindekini ve arkalarındakini (dünyadaki ve ahiretteki durumlarını) bilir. Onların bilgisi ise Rahmân’ı kuşatamaz. O onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir, onlar ise onu ılmen ihata edemezler Allah, onların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Kulların ilmi ise asla bunu kavrayamaz. Allah onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir; onların ilmi ise, O´nu kuşatamaz, kavrayamaz. O, onların önlerindekileri de, arkalarındakilerini de bilir. Onların ilmi ise asla bunu kavrayamaz. Önlerinde ne varsa onu da bilir, artlarında ne varsa onu da ve onların bilgisi, bunu ihata edemez.
20-Taha Suresi

111.Ayet
Mekke

16
318
وَعَنَتِ الْوُجُوهُ لِلْحَيِّ الْقَيُّومِ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْمًا -111
(Ve anetil vücuhü lil hayyil kayyum ve kad habe men hamele zulma)
20-Taha Suresi
111.Ayet
Mekke
16
318
Bütün yüzler; diri, yaratıklarına hâkim ve onları koruyup gözeten Allah’a boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen, mutlaka hüsrana uğramıştır. Ve bütün yüzler o hayyü kayyuma baş eğmiş ve bir zulüm yüklenen cidden hâib olmuştur Bütün yüzler HAYYÜ’L-KAYYÛM olan (ölmeyen ve ezelden beri mevcud olan) Allah’a baş eğmiştir. Bir zulüm yüklenen hakikaten hüsrana uğramıştır. Artık bütün yüzler, O hep diri olan ve kendi zatiyle duran ve her şeyi belli kanunla tutan kudrete baş eğmiştir. Zulüm taşıyanlar ise cidden hüsrana uğramıştır. (Artık bütün) yüzler (ezelde ve ebedde) diri ve herşey´e bihakkın haakim olan Allaha baş eğmişdir. Zulüm yükü taşıyanlar ise hakıykaten husrâne uğramışdır. Bütün yüzler eğilir diri ve her an yarattıklarını tedbîr ve tasarruf eden mâbûda; bir zulüm yükünü yüklenmiş olanlarsa mahrûmiyet içindedir.
20-Taha Suresi

112.Ayet
Mekke

16
318
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًا وَلَا هَضْمًا -112
(Ve mey ya´mel mines salihüti ve hüve mü´minün fe la yehafü zulmev ve la hadma)
20-Taha Suresi
112.Ayet
Mekke
16
318
Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse, o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan. Her kim de mü´min olarak salih amellerden işlerse o vakıt o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden Her kim de mü’min olarak salih ameller işlerse, artık o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden (hakkının zayi olmasından). Mü´min iken iyiyararlı amellerde bulunan kimse ne haksızlığa uğramaktan, ne de (sevabının) eksilmesinden korkar. Kim, bir mü´min olarak, iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunursa o, ne (seyyiâtının) artırılmasından, ne (hasenatının) ekşitilmesinden endîşe etmez. Fakat inanarak iyi işlerde bulunan ne günâhının arttırılmasından korkar, ne sevâbının eksiltilmesinden.
20-Taha Suresi

113.Ayet
Mekke

16
318
وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا -113
(Ve kezalike enzelnahü kur´anen arabiyyev ve sarrafna fıhi minel veıydi leallehüm yettekune ev yuhdisü lehüm zikra)
20-Taha Suresi
113.Ayet
Mekke
16
318
İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık. Ve işte onu böyle Arabî bir Kur´an olarak indirdik ve bunda vaîydden türlü şekilde tekrar yaptık, ki belki korunur takvâ yolunu tutarlar, yahud da o, onlara bir zikr ihdas eyler İşte böylece biz, onu Arabca bir KUR’AN olarak indirdik. Onda tehdidlerden nice türlüsünü tekrar tekrar beyan ettik ki, belki sakınır ve takva yolunu tutarlar; yahud o (Kur’an’daki nasihat ve tehditler), onlara bir ibret ve uyanış verir. İşte böylece onu, Arapça Kur´ân olarak indirdik ve tehdîdden (bölümleri ve belgeleri) değişik tekrarlarla açıkladık; ola ki Allah´tan korkup fenalıklardan sakınırlar veya O, onlara yeni bir hatırlama ve idrâk uyanıklığı sağlar. Biz onu böylece Arabca bir Kur´an olarak indirdik, onda tehdîdlerden (nicesini) tekrar tekrar açıkladık. Olur ki (meaasîden) korunurlar, yahud o, kendilerinde yeni bir haatıra ve ibret canlandırır. İşte biz, belki çekinirler, yahut onlara bir öğüt olur, bir ibret verir diye Arapça olan Kur´ân´ı indirdik ve onda, bâzı tehditleri tekrar tekrar söyledik, açıkladık.
20-Taha Suresi

114.Ayet
Mekke

16
319
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۗ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يُقْضَىٰ إِلَيْكَ وَحْيُهُ ۖ وَقُلْ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا -114
(Fe teallellahül melikül hakk ve la ta´cel bil kur´ani min kabli ey yukda ileyke vahyühu ve kur rabbi zidnı ılma)
20-Taha Suresi
114.Ayet
Mekke
16
319
Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme. “Rabbim! İlmimi arttır” de. Demek ki Allah o hak şehinşah yüksek, çok yüksek, maamafih sana vahyi tamam edilmeden evvel Kur´anı acele etme ve de ki «rabbım artır beni ılimce» Hükmünü (emir ve yasaklarını) yerine getiren, Hak olan Allah (bütün noksanlıklardan beri ve) yücedir. (Ey Rasûlüm, Cebraîl tarafından) sana vahy tamamlanmazdan evvel, (unutma korkusu ile) KUR’AN’ı okumada acele etme: “- Rabbim! Benim ilmimi artır.” de. Hakk olan yegâne hükümdar Allah çok yücedir. Vahiy sana henüz tamamlanmadan Kur´ân´ı (hemen okuyayım diye) acele etme ve de ki: «Rabbim ! İlmimi artır.» (Öyle ya, o Hak kelâmıdır. Padişahlar) padişah (ı) olan, Hak olan Allah (ın şaanı) çok yücedir. Sana onun vahyi tamamlanmazdan evvel Kur´an (ı okumada) acele etme, «Rabbim, benim ilmimi artır» de. Çok yücedir her şeye sâhip ve mutasarrıf olan gerçek Allah ve acele etme Kur´ân´ı okumak için sana vahiy tamamlanmadan ve de ki: Rabbim, bilgimi çoğalt.
20-Taha Suresi

115.Ayet
Mekke

16
319
وَلَقَدْ عَهِدْنَا إِلَىٰ آدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا -115
(Ve lekad ahıdna ila ademe min kablü fe nesiye ve lem necid lehu azma)
20-Taha Suresi
115.Ayet
Mekke
16
319
Andolsun, bundan önce biz Âdem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık. Filhakıka bundan evvel Âdeme ahid verdik de unuttu ve biz onda bir azim bulmadık Doğrusu bundan önce Adem’e (bu ağaçtan yeme diye) emr ettik de unuttu. Biz onda, bir sabır ve sebat bulmadık. And olsun ki daha önce Âdem´e de emrimizi vermiştik, ama o unuttu, onda bir azim de görmedik. Andolsun biz bundan evvel Âdeme de vahy (ve emr) etmişizdir. Fakat unutdu o. Biz onda bir azim bulmadık. Andolsun ki daha önce Âdem´le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.
20-Taha Suresi

116.Ayet
Mekke

16
319
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ -116
(Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba)
20-Taha Suresi
116.Ayet
Mekke
16
319
Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de, İblis’ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı. Ve düşün o vaktı ki: Melâikeye «Âdem için secde edin» dedik, hemen secde ettiler, ancak İblîs dayattı Bir vakit Meleklere: “- Adem’e hürmet için secde edin.” demiştik de hepsi secde ettiler; İblis müstesna; çekinmişti. Hani biz meleklere: Âdem´e secde edin, demiştik de onlar secde etmişlerdi; ancak İblîs dayatmış, secde etmemişti. Hani meleklere: «Âdem için secde edin» demişdik de İblîsden başkaları secde etmişlerdi. O ise dayatmışdı. Hani, meleklere demiştik ki: Âdem´e secde edin, onlar da secde etmişlerdi, yalnız İblis secde etmekten çekinmişti.
20-Taha Suresi

117.Ayet
Mekke

16
319
فَقُلْنَا يَا آدَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقَىٰ -117
(Fe kulna ya ademü inne haza adüvvül leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel cenneti fe teşka)
20-Taha Suresi
117.Ayet
Mekke
16
319
Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.” Bunun üzerine biz de ya Âdem dedik: haberin olsun bu sana ve zevcene düşmandır, sakın sizi Cennetten çıkarmasın ki sonra bedbaht olursun Biz de Adem’e şöyle demiştik: “Muhakkak bu (İblis) sana ve zevcene düşmandır. Sakın sizi Cennetden çıkarmasın; sonra zahmet çekersin. O sebeple, ya Âdem, dedik, şüphesiz ki bu hem sana hem de eşine düşmandır; sakın sizi Cennet´ten çıkarmasın, sonra sıkıntıya düşersin. Biz de: «Ey Âdem, demişdik, hiç şübhesiz ki bu, senin de, zevcenin de düşmanıdır. Bundan dolayı sakın sizi cennetden çıkarmasın o. Sonra zahmete düşersin». Demiştik ki: Ey Âdem, şüphe yok ki bu, sana ve eşine düşmandır, sakın sizi cennetten çıkarmasın sonra zahmetlere uğrarsınız.
20-Taha Suresi

118.Ayet
Mekke

16
319
إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعْرَىٰ -118
(İnne leke ella tecua fıha ve la ta´ra)
20-Taha Suresi
118.Ayet
Mekke
16
319
“Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.” Çünkü senin acıkmaman, çıplak kalmaman oradadır Çünkü senin acıkman ve çıplak kalmaman (ancak) Cennettedir. Şüphesiz ki senin acıkmaman ve çıplak kalmaman Cennet´tedir. «Çünkü senin acıkmaman, çıplak kalmaman hep oradadır». Çünkü aç kalmaman da ancak oradadır, çıplak kalmaman da.
20-Taha Suresi

119.Ayet
Mekke

16
319
وَأَنَّكَ لَا تَظْمَأُ فِيهَا وَلَا تَضْحَىٰ -119
(Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha)
20-Taha Suresi
119.Ayet
Mekke
16
319
“Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın.” Ve sen orada susamazsın ve Güneşte yanmazsın Ve sen orada susamazsın, güneşte yanmazsın.” Ve sen orada susamazsın, güneşte de yanmazsın. «Ve sen hakıykaten burada susamayacaksın, Güneş (in sıcağı altında da) kalmayacaksın». Ve sen orada susamazsın, güneşin harâreti de dokunmaz sana.
20-Taha Suresi

120.Ayet
Mekke

16
319
فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلَىٰ -120
(Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkil la yebla)
20-Taha Suresi
120.Ayet
Mekke
16
319
Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” Derken Şeytan ona vesvese verdi: ey Âdem! sana kılâğuzluk edeyim mi Huld ağacına ve çürümez mülke? dedi. Nihayet Şeytan Adem’e vesvese verdi. Şöyle dedi: “- Ey Adem! Seni (yediğin takdirde ölmeyeceğin ve devamlı surette Cennette kalacağın), ebedilik ağacına, bir de son bulmıyacak devlete delâlet edeyim mi? Bununla beraber,Şeytan ona vesvese verdi de, ey Âdem, dedi, sana ebedîlik ağacını, çürüyüp yok olmayacak bir mülkü salık vereyim mi ?» Nihayet şeytan onu fitledi: «Ey Âdem, dedi, seni ebedîlik ağacına, zeval bulmayacak bir devlete (ulaşdırmaya) delâlet edeyim mi»? Şeytan, ona vesvese verdi de ey Âdem dedi, sana ebedîlik ağacını ve zeval bulmayacak devleti göstereyim mi?
20-Taha Suresi

121.Ayet
Mekke

16
319
فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ ۚ وَعَصَىٰ آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَىٰ -121
(Fe ekela minha fe bedet lehüma sev´atühüma ve tafika yahsıfani aleyhima miv verakıl cenneti ve asa ademü rabbehu fe ğava)
20-Taha Suresi
121.Ayet
Mekke
16
319
Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. Bunun üzerine ikisi de ondan yediler, derhal kendilerine kötü yerleri açılıverdi ve üzerlerine Cennet yaprağından yamamağa başladılar ve Âdem rabbına asîy oldu da şaşkın düştü Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen ayıp yerleri, kendilerine açılıverdi ve üzerlerine Cennet yaprağından örtüb yamamağa başladılar. Adem Rabbine asi oldu da şaşırdı. Bunun üzerine Âdem´le eşi o ağaçtan yediler. Bu sebeple edep yerleri açılıverdi. Üzerlerini Cennet yapraklarıyla örtmeğe başladılar ve böylece Âdem, Rabbına karşı geldi de şaşırıp kaldı. İşte bunun üzerine ikisi de ondan yediler. Hemen kötü yerleri açılıverdi. Üstlerini cennet yaprağından yamamıya başladılar. Âdem Rabbine karşı geldi de şaşıb kaldı. İkisi de o ağacın meyvesından yediler de avret yerlerini gördüler ve cennetteki ağaçların yapraklarıyla avret yerlerini örtmeye koyuldular ve Âdem, Rabbinin emrine karşı geldi de umduğundan mahrûm oldu.
20-Taha Suresi

122.Ayet
Mekke

16
319
ثُمَّ اجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَىٰ -122
(Sümmectebahü rabbühu fe tabe aleyhi ve heda)
20-Taha Suresi
122.Ayet
Mekke
16
319
Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi. Sonra rabbı onu ıstıfa etti de tevbesini kabul buyurdu ve yol gösterdi Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi. Sonra yine Rabbı onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve doğru yola iletti. (En) sonra Rabbi (yine) onu seçdi de tevbesini kabul etdi, ona doğru yolu gösterdi. Sonra da Rabbi seçti onu, kabûl etti tövbesini ve onu doğru yola sevketti.
20-Taha Suresi

123.Ayet
Mekke

16
319
قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًا ۖ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ ۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ -123
(Kelehbita minha cemıam ba´duküm li ba´dın adüvv fe imma ye´tiyenneküm minnı hüden fe menittebea hüdaye fe la yedıllü ve la yeşka)
20-Taha Suresi
123.Ayet
Mekke
16
319
Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.” Buyurdu ki; ininiz ikiniz de oradan hepiniz, ba´zınız ba´zınıza düşman olarak, sonra ne zaman size benden bir hidayetçi gelir de her kim hidayetçime uyarsa işte o dalâlete düşmez ve bedbaht olmaz Allah şöyle buyurdu: “- Birbirinize (dünyada nesliniz) düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennet’den) ininiz. Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve ahirette zahmet çekmez. Onlara, haydi ikiniz de birbirinize düşman olarak hep birlikte inin buradan; ne zaman benden size doğru yol gösteren biri gelir de kim benim gösterdiğim doğru yola uyarsa, artık ne sapıtır, ne de bedbaht olup şaşırır. (Şöyle) buyurdu: «Kiminiz kiminize düşman olarak hepiniz oradan inin. Artık ne zaman benden size hidâyet gelir de kim benim hidâyetime uyarsa o (dünyâda) sapmaz, (âhiretde de) bedbaht olmaz». Hepiniz dedi, inin oradan; bir kısmınız, bir kısmınıza düşman olsun. Fakat benden, size bir yol gösteren geldi mi onu kabûl edip doğru yoluma uyan, ne dünyâda yoldan çıkar, ne âhirette kutsuzluğa düşer.
20-Taha Suresi

124.Ayet
Mekke

16
319
وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىٰ -124
(Ve men a´rada an zikrı fe innel lehu meıyşeten dankev ve nahşüruhu yevmel kıyameti a´ma)
20-Taha Suresi
124.Ayet
Mekke
16
319
“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” Her kim de zikrimden yüz çevirirse ona dar bir maışet vardır ve onu Kıyamet günü kör olarak haşrederiz Her kim de benim Zikrim’den (Kur’an’ımdan) yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu, kıyamet günü, kör olarak haşrederiz. Kim de beni anmaktan (indirdiğim kitaptan) yüzçevirirse, şüphesiz ki onun için sıkıntılı bir geçim vardır, Kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz. Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun hakkı da dar bir geçimdir ve biz onu kıyamet gününde kör olarak hasrederiz. Beni anmadan yüz çevirene gelince: Dünyâda ona dar bir geçim var, kıyâmet günü de onu kör olarak haşrederiz.
20-Taha Suresi

125.Ayet
Mekke

16
319
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَىٰ وَقَدْ كُنْتُ بَصِيرًا -125
(Kale rabbi lime haşertenı a´ma ve kad küntü besıyra)
20-Taha Suresi
125.Ayet
Mekke
16
319
O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?” Rabbım beni niçin kör olarak haşrettin, halbuki ben gözlü idim der (Kur’an’dan yüz çeviren kimse) şöyle der: “- Rabbim, beni niçin kör olarak haşrettin. Halbuki ben (dünyada) gözlü idim, görüyordum.” Rabbim! Beni neden kör olarak hasrettin? Halbuki ben (Dünya´da) gören bir kimseydim, der. (Artık o zaman) o: «Rabbim, beni niçin kör haşretdin? Halbuki ben hakıykaten görücü idim» demişdir. Yâ Rabbi der, beni neden kör haşrettin, halbuki ben görüyordum.
20-Taha Suresi

126.Ayet
Mekke

16
320
قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا ۖ وَكَذَٰلِكَ الْيَوْمَ تُنْسَىٰ -126
(Kale kezalike etetke ayatüna fe nesıteha ve kezalikel yevme tünsa)
20-Taha Suresi
126.Ayet
Mekke
16
320
Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der. Buyurur ki: öyle, sana âyetlerimiz geldi de onları unuttun, bugün de böyle bırakılacaksın Allah buyurur ki: “- Cezan böyle, sana ayetlerimiz geldi de onları unuttun. İşte (onları unuttuğun gibi) bugün de öylece unutuluyorsun (körlük ve azab içine bırakılıyorsun).” Allah ona: Bu böyledir. Âyetlerimiz sana geldi ama sen onları unuttun (bir tarafa itip terkettin). Bugün de sen öylece unutulurda (Cehennem´e) terkedilirsin, buyurur, d). (Allah da şöyle) buyurmuşdur: «Öyledir. Sana âyetlerimiz geldi de sen onları unutdun. İşte bugün de sen öylece unutuluyorsun». Böylece der, sana delillerim geldi de unutuverdin onları, işte sen de tıpkı o çeşit unutulmadasın bugün.
20-Taha Suresi

127.Ayet
Mekke

16
320
وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِآيَاتِ رَبِّهِ ۚ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰ -127
(Ve kezalike neczı men esrafe ve lem yü´mim bi ayati rabbih ve le azabül ahırati eşeddü ve ebka)
20-Taha Suresi
127.Ayet
Mekke
16
320
Haddi aşan ve Rabbi’nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır. Ve işte rabbının âyâtına iyman etmeyip israf edeni biz böyle cezalandıracağız ve elbette o Âhıret azâbı daha şiddetli ve daha bakalıdır İşte KUR’AN’dan yüz çevirenleri cezalandırdığımız gibi, şirke varıb Rabbinin ayetlerine iman etmiyenleri de böyle cezalandırırız. Muhakkak ki ahiret azabı (dünyadakinden) daha şiddetli ve devamlıdır. (İşte günah ve haksızlıkta) ileri gidenleri, haddini aşanları ve Rablarının âyetlerine inanmayanları da böylece cezalandıracağız. Âhiret azabı ise daha şiddetli ve daha süreklidir. İşte israfa sapan ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları biz böyle cezalandırırız. Âhiretin azâbı ise elbet daha çetin ve daha süreklidir. Ve işte biz, suç işlemekte ileri gidenleri ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları böyle cezâlandırırız; âhiret azâbıysa elbette daha da çetindir, daha da sürekli.
20-Taha Suresi

128.Ayet
Mekke

16
320
أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِأُولِي النُّهَىٰ -128
(E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayatil li ülin nüha)
20-Taha Suresi
128.Ayet
Mekke
16
320
Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır. Daha onları şu irşad etmedi mi? Ki kendilerinden evvel nice kurûn helâk etmişiz, onların meskenlerinde yürüyüp duruyorlar, her halde bunda ıbret alacak aklı olanlar için çok âyetler var Biz, Mekke kâfirlerinden evvel nice asırlar halkını helâk etmişizdir. Kur’an, bunu, onlara beyan etmedi mi? Halbuki kendileri de onların meskenlerinde yürüyüb duruyorlar. Muhakkak ki bunda, gerçek akıl sahipleri için (ibret alınacak) çok alâmetler var. Kendilerinden önce nice nesilleri yok etmemiz bunları doğru yola getirmedi mi? Yok edilenlerin oturdukları yerlerde yürüyüp dolaşmaktadırlar, (hiç de ibret almazlar mı ?). Şüphesiz ki bunda sağduyu sahipleri için nice acık belgeler ve ibretler vardır. Biz onlardan evvel nice asırlar (halkın) ı helak etmişizdir. Bu, onları irşâd etmedi mi? Halbuki kendileri de onların yurdlarında yürüyüb duruyorlar. Bunda salim akıl saahibleri için elbette ibret verici âyetler vardır. Onlardan önce nice ümmetleri helâk ettik; bu, onları doğru yola sevketmez mi ki? Onların yerlerinde, yurtlarında gezip duruyorlar. Şüphe yok ki bunda, aklı başında olanlara deliller var.
20-Taha Suresi

129.Ayet
Mekke

16
320
وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى -129
(Velev la kelimetün sebekat mir rabbike le kane lizamev ve ecelüm müsemma)
20-Taha Suresi
129.Ayet
Mekke
16
320
Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı, onlar da hemen cezalandırılırlardı. Rabbından bir kelime sebketmiş olmasa idi her halde azâb lizam olurdu fakat müsemmâ bir ecel var Eğer (azabın geciktirilmesine dair) Rabbinden bir hüküm geçmiş olmasaydı, elbette onlara (diğer kavimlere olduğu gibi), azab lazım gelirdi; fakat (onlar için) tayin edilmiş bir vakit var. Eğer Rabbinden bir söz ve belirlenmiş bir va´de geçmemiş olsaydı, elbette (azâb onlara) gerekli olurdu. Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve ta´yin edilmiş bir va´de olmasaydı her halde (onlara da azâb) gelib yapışırdı. Rabbinin söylenmiş bir sözü, takdîr edilmiş bir hükmü olmasaydı ve o hükmün muayyen bir zamânı bulunmasaydı onlara da azap gelip çetıverirdi.
20-Taha Suresi

130.Ayet
Mekke

16
320
فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا ۖ وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىٰ -130
(Fasbir ala ma yekulune ve sebbıh bi hamdi rabbike kable tuluış şemsi ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbıh ve atrafen nehari lealleke terda)
20-Taha Suresi
130.Ayet
Mekke
16
320
O hâlde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın. O halde dediklerine sabret de rabbına hamdile tesbih eyle; güneş doğmadan evvel, gece saatlerinde de tesbih et gündüzün etrafında da, ki rızaya irebilesin O halde, dediklerine (küfür ve tekziblerine) sabret. (Bu hüküm, Kıtal = Seyf ayeti ile nesh edilmiştir.) Hem güneşin doğmasından evvel, hem batmasından evvel Rabbini hamd ile tesbih et (sabah ve ikindi namazını kıl). Gecenin bir kısım vakitlerinde (akşam ve yatsı saatlerinde) ve gündüzün etrafında (öğle vaktinde) de tesbih et (namaz kıl) ki, Allah’ın rızasına eresin. Onların dediklerine karşı sabret. Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbını hamd ile tesbîh et; gece saatlerinde ve gündüzün etrafında da O´nu tesbîh et ki ilâhî hoşnutluğa eresin. O halde sen, onlar ne derlerse, sabret. Güneşin doğmasından evvel de, batmasından evvel de Rabbini hamd ile tesbîh et. Gecenin bir kısım saatlerinde ve gündüzün etrafında dahi tesbîh et ki rızâ (yi ilâhiye eresin. Söyledikleri sözlere sabret ve Rabbini, hamd ederek gün doğmadan ve batmadan önce ve gecenin bir kısmıyle gün ortasında noksan sıfatlardan tenzîh et de rızâsına mazhar ol.
20-Taha Suresi

131.Ayet
Mekke

16
320
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ -131
(Ve la temüddenne aynelke ila ma metta´na bihı ezvacem minhüm zehratel hayatid dünya li neftinehüm fıh ve rizku rabbike hayrun ve beka)
20-Taha Suresi
131.Ayet
Mekke
16
320
Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Ve sakın öyle şey´e gözlerini uzatma ki biz onun hakkında kâfirleri fitneye düşürmek için onunla bir kaç çiftini Dünya hayatın cici bicisinden zevkıyab etmişizdir, halbuki rabbının rızkı hem daha hayırlı, hem daha bakalıdır Kâfirlerden bir kısmına, dünya hayatının zîneti olarak verdiğimiz ve onları bundan fitneye düşürmek için, kendilerine fayda temin ettiğimiz şeye (mal ve saltanata) sakın rağbetle bakma. Rabbinin (ahiretteki) rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır. O inkarcılardan kendilerini denemek için Dünya hayatının süsleriyle yararlandırdığımız kimselere (içinde bulundukları geçici şatafata) gözlerini dikme. Rabbın rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir. Onlardan (kâfirlerden) bir sınıfa, kendilerini fitneye düşürmemiz için, (verdiğimiz ve) fâidelendirdiğimiz (bu) dünyâ hayaatına âid zînetlere ve debdebelere sakın iki gözünü dikme. Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem daha süreklidir. Ve onları, bunlara sınamak için dünya yaşayışının ziyneti olarak faydalandırdığımız mala menâle gözünü dikme ve Rabbinin rızkı, hem daha hayırlıdır, hem daha sürekli.
20-Taha Suresi

132.Ayet
Mekke

16
320
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا ۖ لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا ۖ نَحْنُ نَرْزُقُكَ ۗ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَىٰ -132
(Ve´mur ehleke bis salati vastabir aleyha la nes´elüke rizka nahnü nerzükuk vel akıbetü lit takva)
20-Taha Suresi
132.Ayet
Mekke
16
320
Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır. Hem ehline de namaz ile emret hem de kendin ona sabrile devam eyle, biz senden bir rızk istemiyoruz. Biz seni merzuk ederiz ve âkıbet takvânındır (Ey Rasûlüm), ailene ve ümmetine namazı emret. Kendin de ona devam eyle. Biz senden bir rızık (ailenin geçimini temin için çalışmanı) istemiyoruz. Seni, biz rızıklandırırız. Güzel akıbet takva sahiblerinindir. Ehline (=Ümmetine ve yakınlarına) namazı emret! Kendin de sabır gösterip devam et; biz senden rızık (için çalışmanı) istemiyoruz. (Senin çok daha önemli görevlerin, hizmet amaçların vardır). Biz seni rızıklandırırız. İyi sonuç, Allah´tan korkup fenalıklardan sakınmaya mahsustur. Ehline (ve ümmetine) namazı emret. Kendin de ona sebat ile devam eyle. Biz senden bir rızk istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. (Güzel) aakıbet takvaa (erbabı) nındır. Ehline, namaz kılmalarını emret ve sen de devâm et namaza. Senden bir rızık istemiyoruz biz, biziz sana rızık veren ve sonuç, çekinenlerindir.
20-Taha Suresi

133.Ayet
Mekke

16
320
وَقَالُوا لَوْلَا يَأْتِينَا بِآيَةٍ مِنْ رَبِّهِ ۚ أَوَلَمْ تَأْتِهِمْ بَيِّنَةُ مَا فِي الصُّحُفِ الْأُولَىٰ -133
(Ve kalu lev la ye´tiyna bi ayetim mir rabbih e ve lem te´tihim beyyinetü ma fis suhufil ula)
20-Taha Suresi
133.Ayet
Mekke
16
320
İnanmayanlar, “Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!” dediler. Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur’an) onlara gelmedi mi? Birde rabbından bir âyet getirse ya! Dediler, yâ kendilerine evvelki kitablardakinin beyyinesi gelmedimi ki? Kafirler dediler ki: “- (o, hak Peygamber olduğuna delâlet edecek) Rabbinden bir mucize getirse ya!..” Onlara, evvelki kitablarda (Tevrat ve İncil’deki ahir zaman Peygamberi ile Kur’an’a dair) olan apaçık delil gelmedi mi? (İnkarcı sapıklar) O (Muhammed), Rabbından bize bir mu´cize getirse ya, dediler. Önceki sahifelerde gecen belgeler, deliller onlara gelmedi mi ? (Kur´ân, o mu´cize ve belgeleri onlara açıklamadı mı ?) Dediler ki: «Bize o Rabbinden bir mu´cize getirmeli değil miydi»? Evvelki kitablardakinden apaçık bürhan gelmedi mi onlara? Ve dediler ki: Bize Rabbinden bir delille, bir mûcizeyle gelmeli değil miydin? Evvelki kitaplarda bulunan şeyler, onlara apaçık bildirilmedi mi?
20-Taha Suresi

134.Ayet
Mekke

16
320
وَلَوْ أَنَّا أَهْلَكْنَاهُمْ بِعَذَابٍ مِنْ قَبْلِهِ لَقَالُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ نَذِلَّ وَنَخْزَىٰ -134
(Ve lev enna ehleknahüm bi azabim min kablihı le kalu rabbena lev la erselte ileyna rasulen fe nettebia ayatike min kabli en nezille ve nahza)
20-Taha Suresi
134.Ayet
Mekke
16
320
Eğer biz onları o Kur’an’dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık” derlerdi. Eğer biz onları bundan evvel âzâb ile ihlâk etmiş olsa idik derlerdi ki o rabbımız! Ne olurdu bize bir Resul gönderseydin de biz zelil ve rüsvay olmadan evvel âyetlerine ittiba etseydik Eğer biz, onları (Mekke kâfirlerini), bundan önce (Peygamber ve Kur’an gelmeden) azab ile helâk etmiş olsaydık, muhakkak şöyle diyeceklerdi: “- Ey Rabbimiz! Ne olurdu, bize bir Peygamber gönderseydin de, biz zelil ve rüsvay olmadan evvel ayetlerine uysaydık.” Eğer biz onları (Kur´ân´ı indirmeden, peygamber göndermeden) önce bir azâb ile yok etmiş olsaydık, (Kıyamet günü onlar): «Ey Rabbimiz ! Bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp zillete uğramadan âyetlerine uysaydık (olmaz mıydı ?) diyecekler. Eğer biz onları daha evvel azâb ile helâle etmiş olsaydık muhakkak diyeceklerdi ki: «Hey Rabbimiz, bize bir peygamber gönderseydin de şu zillete ve rüsvaylığa uğramamızdan evvel âyetlerine tâbi olsaydık ya»! Daha önce, bir azapla helâk etseydik onları derlerdi ki: Rabbimiz, bizi hor hakir etmeden bir peygamber gönderseydin de delillerine uysaydık.
20-Taha Suresi

135.Ayet
Mekke

16
320
قُلْ كُلٌّ مُتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدَىٰ -135
(Kul küllüm müterabbisun fe terabbesu fe se ta´lemune men ashabüs sıratıs seviyyi ve menihteda)
20-Taha Suresi
135.Ayet
Mekke
16
320
Ey Muhammed, de ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!” De ki hep beklemekte, bekleyin bakalım çünkü yakında bileceksiniz: doğru yol sahibleri kimler? ve doğru giden kim? (Ey Rasûlüm) de ki: Hepimiz beklemekteyiz, siz de beklemeye durun. Çünkü doğru yol sahibleri kimler bulunduğunu ve doğru giden kim olduğunu yakında bileceksiniz. De ki: Hep beklemekte(yiz), siz de bekleyin, bakalım; yakında kimlerin doğru yolun yakınları (adamları) olduğunu, kimlerin de doğru yolda bulunduğunu bileceksiniz. De ki: «Hep (imiz) intizardeyiz. Siz de gözetleye durun. Çünkü dümdüz bir yolun saahibleri kimlermiş, hidâyete (ve ebedî nimete) erenler kimlermiş, yakında bileceksiniz». De ki: Hepimiz beklemekte, gözetlemekteyiz, siz de gözetip durun, yakında bileceksiniz, doğru yola sâhib olanlar kimlermiş, doğru yolu bulan kimmiş.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021