40-Mümin Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 40-Mümin Suresideki 85 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 40-Mümin Suresideki 85 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
40-Mümin Suresi

1.Ayet
Mekke

24
466
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ حم -1
(Ha mım)
40-Mümin Suresi
1.Ayet
Mekke
24
466
Hâ Mîm. Hâ Mîm. Hâ, Mîm. Hâ-Mîm. Haa, Mîm. Hâ mîm.
40-Mümin Suresi

2.Ayet
Mekke

24
466
تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ -2
(Tenzılül ktabi minellahil azızil alım)
40-Mümin Suresi
2.Ayet
Mekke
24
466
(2-3) Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O’ndan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak O’nadır. İndirilişi bu kitabın Allahdan, o azîz, alîm Bu Kitab’ın indirilişi azîz, alîm olan Allah’dandır; Kitab´ın indirilişi, çok güçlü çok üstün, her şeyi bilen Allah´tandır. (2-3) (Bu) kitabın indirilmesi; O mutlak gaalib, O (her şey´i) hakkıyle bilen, (mü´minlerin) günâhı (nı) yarlığayan, tevbesini kabul eden, (kâfirler ve muhaalifler için) azâbı çetin, (ariflere) fazl (-u kerem) saahibi olan Allahdandır. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Dönüş ancak Onadır. Bu kitap, üstün ve her şeyi bilen Allah tarafından indirilmiştir.
40-Mümin Suresi

3.Ayet
Mekke

24
466
غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ -3
(Ğafiriz zembi ve kabilit tevbi şedıdil ıkabi zit tavl la ilahe illa hu ileyhil mesıyr)
40-Mümin Suresi
3.Ayet
Mekke
24
466
(2-3) Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O’ndan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak O’nadır. O günah bağışlayıcı ve tevbe kabul edici ıkabı şiddetli, fadıl sahibi Allahdandır ki ondan başka tapılacak yok, hem onadır dönüm O günah bağışlayan, tevbe kabul eden, azabı şiddetli olan ihsan sahibi Allah’dandır ki, O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur; dönüş ancak O’nadır. Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütuf ve ihsanı geniş ve bol olandır. O´ndan başka Tanrı yoktur. Varış O´nadır. (2-3) (Bu) kitabın indirilmesi; O mutlak gaalib, O (her şey´i) hakkıyle bilen, (mü´minlerin) günâhı (nı) yarlığayan, tevbesini kabul eden, (kâfirler ve muhaalifler için) azâbı çetin, (ariflere) fazl (-u kerem) saahibi olan Allahdandır. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Dönüş ancak Onadır. Odur suçları örten ve tövbeleri kabûl eden ve azâbı şiddetli olan ve kullarına nîmetler ihsân eden; yoktur ondan başka tapacak ve dönüp varılacak yer, onun tapısıdır ancak.
40-Mümin Suresi

4.Ayet
Mekke

24
466
مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ -4
(Ma yücadilü fi ayatillahi illellezıne keferu fe la yağrurke tekallübühüm fil bilad)
40-Mümin Suresi
4.Ayet
Mekke
24
466
Allah’ın âyetleri hakkında inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın. Allahın âyetlerinde ancak nankörlük eden kâfirler mücadele eder. Şimdi onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın Allah’ın âyetlerinde, ancak inkârcı kâfirler mücadele eder. (Ey Rasûlüm), şimdi onların (ticaret için) şehirler arası dönüb dolaşmaları seni aldatmasın (işlerinin sonu azabdır). Allah´ın âyetleri hakkında inkâra sapanlardan başkası sürtüşüp tartışmaz. Onların şehirlerde (refah ve zevk içinde) dönüp dolaşması seni aldatmasın. Allahın âyetleri hakkında küfür (ve inkâr) edenlerden başkası mücadele etmez. Şimdilik (Habîbim) onların şehirler içinde dönüb dolaşması seni aldatmasın. Allah´ın delilleri hakkında, ancak kâfir olanlar çekişirler, onların, şehirlerde dönüp dolaşmaları aldatmasın seni.
40-Mümin Suresi

5.Ayet
Mekke

24
466
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْأَحْزَابُ مِنْ بَعْدِهِمْ ۖ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ ۖ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ -5
(Kezzebet kablehüm kavmü nuhıv vel ahzabü mim ba´dihim ve hemmet küllü ümmetim bi rasulihim li ye´huzuhü ve cadelu bil batılı li yüdhüdu bihil hakka fe ehaztühüm fe keyfe kane ıkab)
40-Mümin Suresi
5.Ayet
Mekke
24
466
Onlardan önce Nûh’un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ümmet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek için batıl şeyler ileri sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, (gördüler)! Onlardan evvel Nuhun kavmı arkalarından da Ahzab tekzib etmişlerdi ve her ümmet kendi Resullerini yakalamak kasdinde bulundu ve hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler de ben onları tuttum alıverdim o vakıt nasıl oldu ıkabım? Senin kavminden önce Nûh kavmi, Nûh kavminin arkasından da peygamberlerine karşı birleşen kâfirler tekzib etmişlerdi; ve her ümmet kendilerinin peygamberini yakalayıb öldürmek kasdinde bulundu. Hakkı bâtıl ile yok etmek için boşuna mücadele ettiler. Nihayet ben de onları (azabımla) yakalayıverdim. Bak, nasıl oldu azabım!... Onlardan önce Nûh kavmi ve sonra da birtakım topluluklar (peygamberleri) yalanlamışlardı. Hemen her ümmet kendi peygamberini (kin ve nefretle) yakalamayı azmetmiş ; hakkı bâtılla giderip yok etmek için boşuna mücâdele etmişlerdir. Bu yüzden onları yakalayıverdim. Cezalandırmam nasılmış (bir gör!). Onlardan evvel Nuuh kavmi de, bunlardan sonraki sürü sürü fırkalar da (peygamberlerini) yalan saydı (lar). (Bunlardan) her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamayı kasdetdi. Hakıykatı olmayan (şeyler) le hakkı yok edebilmeleri için savaşıb durdular. Neticede ben de onları tutub yakaladım. İşte (bak) benim azabım nice imiş! Onlardan önce de Nûh kavmi, yalanladı, onlardan sonraysa bölük bölük halk ve her ümmet, peygamberini yalanlamayı kendine iş edindi, buna kasdetti, onu öldürmek istedi ve gerçeği boşa çıkarmak için boş şeylere dayanarak çekiştiler, derken onları helâk ediverdim; azap nasıl olurmuş, görsünler.
40-Mümin Suresi

6.Ayet
Mekke

24
466
وَكَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ أَصْحَابُ النَّارِ -6
(Ve kezalike hakkat kelimetü rabbike alellezıne keferu ennehüm ashabün nar)
40-Mümin Suresi
6.Ayet
Mekke
24
466
Böylece Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki, “Onlar cehennemliklerdir” sözü gerçekleşmiş oldu. Ve işte o nankörlük eden kâfirlere rabbının kelimesi öyle hakk oldu, onlar nâra yanacaklar İşte peygamberleri tekzib edenlere, Rabbinin azab vaadi böylece vacib oldu. Onlar cehennemliktirler. Böylece inkarcıların Cehennemlik oldukları hakkındaki Rabbin sözü gerçekleşti. Kâfirlere karşı Rabbinin, onları muhakkak ateş yârânı oldukları (na âid bulunan), sözü işte böyle tahakkuk etmişdir. İşte böylece Rabbinin verdiği hüküm, kâfirlere hak oldu: Şüphe yok ki onlar, cehennemliktir.
40-Mümin Suresi

7.Ayet
Mekke

24
466
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ -7
(Ellezıne yahmilunel arşe ve men havlehu yüsebbihune bi hamdi rabbihim ve yü´minune bihı ve yestağfirune lillezıne amenu rabbena vesı´te külle şey´ir rahmetev ve ılmen fağfir lillezıne tabu vettebeu sebıleke vekıhim azabel cehıym)
40-Mümin Suresi
7.Ayet
Mekke
24
466
Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler, O’na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru.” Arşı hâmil olanlar ve onun etrafındakiler rablarının hamdiyle tesbih ve ona iyman ederler ve iyman etmişler için de şöyle bir mağfiret dilerler: ya rabbenâ rahmet ve ılim her şey´e geniş, hemen mağfiret buyur onlara o tevbe edip yoluna uyanlara ve koru onları o cahîm azâbından Arş’ı yüklenen melekler ve onun etrafındakiler Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman ederler ve iman eden kimseler için de şöyle mağfiret dilerler: “- Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tevbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru. Arş´ı taşıyan ve çevresinde olan melekler, Rablarını hamd ile tesbîh ederler. O´na inanırlar; imân edenler için bağışlanma dilerler; Rabbimiz ! Rahmet ve ilmin her şeyi içine almıştır; tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla ve onları Cehennem azabından koru ! (derler). Arşı yüklenen, bir de onun etrafında bulunan (melekler) Rablerini hamd ile (tenzîh ve) tesbîh ederler. Ona îman ederler. Mü´minlerin de yarlığanmasını (şöylece) isterler: «Ey Rabbimiz, Senin rahmetin ve ilmin herşey´i kuşatmışdır. O halde tevbe edenleri, senin yoluna uyub gidenleri yarlığa, onları cehennem azabından koru». Arşı taşıyanlarla onun çevresindekiler, Rablerine hamd ederek onu tenzîh ederler ve inanırlar ona ve inananlara yarlıganma dilerler, Rabbimiz derler, rahmetin ve bilgin, her şeyi kavramış, kaplamıştır, artık tövbe edenleri ve senin yoluna uyanları yarlıga ve koru onları, yakıp kavuran cehennem azâbından.
40-Mümin Suresi

8.Ayet
Mekke

24
467
رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -8
(Rabbena ve edhılhüm cennati adninilletı veadtehüm ve men salehü min abaihim ve ezvacihim ve zürriyyatihim inneke entel azızül hakım)
40-Mümin Suresi
8.Ayet
Mekke
24
467
“Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” Ya rabbenâ hem koy onları o kendilerine va´d buyurduğun Adn Cennetlerine, atalarından ve zevcelerinden ve zürriyyetlerinden salâhı olanları da, şübhesiz sen o azîz, hakîmsin sen Ey Rabbimiz! Onları ve atalarından, zevcelerinden, nesillerinden salih olanları, kendilerine va’d ettiğin Adn cennet’lerine koy. Şüphesiz sen Azîz’sin= her şeye galibsin, Hakîm’sin= hükmünde hikmet sahibisin. Rabbimiz! Onları da, babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi hâl, güzel ahlâk üzere olanları da kendilerine va´dettiğin Adn Cennetleri´ne koy. Şüphesiz ki sen, çok üstünsün, çok güçlüsün, hikmet sahibisin. «Ey Rabbimiz, onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden saalih olanları da — kendilerine va´d etdiğin — Adn cennetlerine sok. Yegâne gaalib, hukûm ve hikmet saahibi olan şübhesiz ki Sensin Sen». Rabbimiz ve sok onları ebedî Adn cennetlerine, nitekim vait de etmiştin onlara ve atalarından ve eşlerinden ve soylarından kendilerini düzgün bir hâle getirenlere. Şüphe yok ki sen, üstünsün, hüküm ve hikmet sâhibisin.
40-Mümin Suresi

9.Ayet
Mekke

24
467
وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ ۚ وَمَنْ تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ -9
(Vekıhimüs seyyiat ve men tekıs seyyiati yevmeizin fe kad rahımteh ve zalike hüvel fevzül azıym)
40-Mümin Suresi
9.Ayet
Mekke
24
467
“Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır." Ve onları fenalıklardan koru sen her kimi fenalıklardan korursan o gün muhakkak onu rahmetinle yarlıgamışındır, işte asıl fevzi azîm de odur Bir de onları fenalıklardan (ateş azabından) koru. Sen kimi fenalıklardan korursan, muhakkak onu, kıyamet günü bağışlamışsındır.” İşte bu, en büyük kurtuluştur. Onları her türlü kötülüklerden de koru. O gün sen, kimi kötülükten korursan, gerçekten onu rahmetine eriştirmiş olursun. İşte bu, büyük kurtuluştur. «Bir de onları (bu dünyâda) her türlü fenalıklardan koru. Sen kimi kötülüklerden korursan o gün muhakkak ki onu rahmet (ine mazhar) etmişsindir». Bu, en büyük necat ve seâdetin ta kendisidir. Ve koru onları kötülüklerden ve kimi kötülüklerden korursan o gün, gerçekten de ona acımışsın ve budur işte o pek büyük kurtuluş, murâda eriş.
40-Mümin Suresi

10.Ayet
Mekke

24
467
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللَّهِ أَكْبَرُ مِنْ مَقْتِكُمْ أَنْفُسَكُمْ إِذْ تُدْعَوْنَ إِلَى الْإِيمَانِ فَتَكْفُرُونَ -10
(İnnellezıne keferu yünadevne le maktüllahi ekberu mim maktiküm enfüseküm iz tüd´avne ilel imani fe tekfürun)
40-Mümin Suresi
10.Ayet
Mekke
24
467
İnkâr edenler var ya, muhakkak onlara: “Allah’ın (size) gazabı, sizin kendinize olan gazabınızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana çağırılırdınız da inkâr ederdiniz” diye seslenilir. O küfredenlere muhakkak şöyle bağırılacaktır: elbette Allahın buğzu sizin nefislerinize buğzunuzdan daha büyük, zira siz iymana da´vet olunuyordunuz da küfrediyordunuz O kâfir olanlara (cehenneme girişlerinden sonra melekler tarafından) şöyle çağrılacaktır:” - Muhakkak ki Allah’ın buğzu, sizin nefsinize olan buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz, (dünyada iken) imana davet olunuyordunuz da, küfürde israr ediyordunuz.” İnkâr edip kâfir olanlara şöyle seslenilir: Şüphesiz, Allah´ın gazabı, sizin kendi nefslerinize olan gazab ve düşmanlığınızdan çok büyüktür. Hani (Dünya´da) imâna çağrıldığınız zaman, red ve inkâr ederdiniz. Küfredenlere (melekler tarafından) nida edilir: «Allahın buğzu, sizin kendinize olan buğzunuzdan elbet daha büyükdür. Çünkü siz (dünyâda) îmâna da´vet olunuyordunuz da küfür (de ısraar) ediyordunuz». Şüphe yok ki kâfir olanlara nidâ edilir de denir ki: Bugün kendinize karşı duyduğunuz nefretten, buğuzdan daha büyüktü size karşı Allah´ın duyduğu nefret ve buğuz o zaman ki inanca çağrılıyordunuz da kâfir oluyordunuz siz.
40-Mümin Suresi

11.Ayet
Mekke

24
467
قَالُوا رَبَّنَا أَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَىٰ خُرُوجٍ مِنْ سَبِيلٍ -11
(Kalu rabbena emettenesneteyni ve ahyeytenesneteyni fa´terafna bi zünubina fe hel ila hurucim min sebıl)
40-Mümin Suresi
11.Ayet
Mekke
24
467
Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?” Diyecekler ki ya rab! Bizi iki öldürdün iki de dirilttin şimdi günahlarımızı anladık fakat var mı çıkmaya bir yol? (Cehennemde olan kâfirler) şöyle diyecekler: “- Ey Rabbimiz! Bizi (biri dünya hayatının sonunda, diğeri kabirde dirildikten sonra olmak üzere) iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık; fakat var mı (dönüb dünyaya) çıkmağa bir yol?” Derler ki: Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin ve biz de günahlarımızı bir bir açıklayıp kabul ettik; artık çıkış için bir yol var mıdır? Dediler: «Ey Rabbimiz, bizi iki (defa) öldürdün. İki (defa) da diriltdin. İşte günâhlarımızı (bilib) i´tiraaf etdik. Fakat (şöyle) bir çıkmıya bir yol var mı»? Onlarsa Rabbimiz derler, iki kere öldürdün bizi ve iki kere dirilttin, artık suçlarımızı da söyledik, buradan çıkmamıza bir yol yok mu?
40-Mümin Suresi

12.Ayet
Mekke

24
467
ذَٰلِكُمْ بِأَنَّهُ إِذَا دُعِيَ اللَّهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْ ۖ وَإِنْ يُشْرَكْ بِهِ تُؤْمِنُوا ۚ فَالْحُكْمُ لِلَّهِ الْعَلِيِّ الْكَبِيرِ -12
(Zaliküm bi ennehu iza düıyellahü vahdehu kefartüm ve iy yüşrük bihı tü´minu fel hukmü lillahül aliyyil kebır)
40-Mümin Suresi
12.Ayet
Mekke
24
467
“Bu, sizin tevhid çerçevesinde Allah’a çağrıldığında inkâr etmeniz, O’na ortak koşulduğunda ise inanmanız sebebiyledir. Artık hüküm yüce ve büyük Allah’a aittir.” İşte bu size şu yüzdendir ki bir olarak Allaha çağırıldığında küfrettiniz ona şirk koşulunca ise iyman ediyordunuz, işte huküm o ulu, o büyük Allahın Bu (azab size) şundan dolayıdır ki, Allah birdir denildiği zaman, inkâr ettiniz. Fakat O’na ortak koşulunca iman ediyordunuz. Artık hüküm, her şeyden yüce ve büyük olan Allah’ındır. Bu böyledir; çünkü bir olan Allah´a çağrıldığınızda küfrederdiniz; O´na ortak koşulunca inanırdınız. Artık hüküm O Yüce Büyük Allah´a aittir. Bunun sebebi şudur: Bir olarak Allaha düâ edildiği zaman siz küfretdiniz. Eğer Ona eş katılırsa tasdıyk ediyordunuz. Artık hukûm, O çok yüce, O çok büyük Allahındır. Bu da, Allah birdir dendi mi kâfir olmamızdan ve ona eşler olduğu söylenince inanmanızdandır; artık hüküm, pek yüce ve pek büyük Allah´ın.
40-Mümin Suresi

13.Ayet
Mekke

24
467
هُوَ الَّذِي يُرِيكُمْ آيَاتِهِ وَيُنَزِّلُ لَكُمْ مِنَ السَّمَاءِ رِزْقًا ۚ وَمَا يَتَذَكَّرُ إِلَّا مَنْ يُنِيبُ -13
(Hüvellezı yürıküm ayatihı ve yünezzilü leküm mines semai rizka ve ma yetezekkeru illa mey yünıb)
40-Mümin Suresi
13.Ayet
Mekke
24
467
O, size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indirendir. Ancak O’na yönelen, düşünüp ibret alır. Odur ki size âyetlerini gösteriyor ve sizin için Semâdan bir rızık indiriyor, fakat ancak gönül veren anlar O’dur ki, size (kudret ve azametine delâlet eden) alâmetlerini gösteriyor, sizin için gökten bir rızık (sebebi olan yağmur) indiriyor. Fakat ancak küfürden dönen (Allah’ın alâmetlerinden ibret alır ve gerçeği) anlar. O Allah ki, size açık belgelerini, mu´cize ve delillerini gösterir; üzerinize gökten rızık indirirdi. Ancak O´na yönelip gönül verenler öğüt ve ibret alırlar. Ki O, âyetlerini size göstermekde, sizin için gökden rızık indirmekde olandır. (Şirkden tevbe ile îmâna) dönecek kimseden başkası (âyâtı Hakdan) ibret almaz. Öyle bir mâbuttur ki delillerini göstermededir size ve rızıklandırmak için gökten yağmur yağdırmadadır size ve ona dönen kişiden başkası ibret ve öğüt almaz bundan.
40-Mümin Suresi

14.Ayet
Mekke

24
467
فَادْعُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ -14
(Fed´ullahe mhlisıyne lehüd dıne ve lev kerihel kafirun)
40-Mümin Suresi
14.Ayet
Mekke
24
467
O hâlde, kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin. O halde siz, dini Allah için halıs kılarak hep ona çağırın isterse kâfirler hoşlanmasınlar O halde siz, Allah’a ibadeti hâlis kılarak hep O’na itaat edin, varsın kâfirler hoşlanmasınlar. O halde kâfirler hoşlanmasa da siz (ey mü´minler!) dini Allah´a hâlis kılarak gösterişten uzak, samimiyetle O´na duâ edip yalvarın. Haydi (ey mü´minler), kâfirlerin hoşuna gitmese de, Allaha, Onun dîninde ıhlâs (ve samîmiyyet) erbabı olarak, ibâdet edin. Artık, dîninde, özünüzü tamâmıyla ona bağlıyarak çağırın Allah´ı kâfirler istemese de.
40-Mümin Suresi

15.Ayet
Mekke

24
467
رَفِيعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ لِيُنْذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِ -15
(Rafıud deracati zül arş yülkır ruha min emrihı ala mey yeşaü min ıbadihı li yünzira yevmet telak)
40-Mümin Suresi
15.Ayet
Mekke
24
467
O, dereceleri hakkıyla yükseltendir, Arş’ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir. O dereceleri yüksek, Arşın sahibi telâkıy gününün dehşetini haber vermek için kullarından dilediğine ruh indiriyor O dereceleri yükselten arşın sahibi (Allah, mahlûkatın birbirine kavuşacağı) kıyamet gününün dehşetini haber vermek için kullarından dilediğine (Hz. Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm’a), kendi emrinden vahy indiriyor. Dereceleri yükselten, Arş´ın sahibi, (insanları) kavuşma gününe karşı uyarmak için emrinden olan ruhu (vahyi) kullarından dilediğinin kalbine indirir. Sıfatları yüce, arşın saahibi (Allah, insanları) o kavuşma günü ile korkutmak için, kendi emrinden olan vahyi kullarından kimi dilerse ona ilkaa eder. Dostlarının derecelerini yüceltir, arşın sâhibidir; kavuşma gününden korkutmak için kullarından dilediğine Rûh´u, emriyle indirir.
40-Mümin Suresi

16.Ayet
Mekke

24
467
يَوْمَ هُمْ بَارِزُونَ ۖ لَا يَخْفَىٰ عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ ۚ لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ۖ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ -16
(Yevme hüm barizun la yahfa alellahi minhüm şey´ li menil mülkül yevm lillahil vahıdil kahhar)
40-Mümin Suresi
16.Ayet
Mekke
24
467
O gün onlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah’ındır O günün ki onlar meydana fırlarlar, kendilerinden hiçbir şey Allaha karşı gizlenmez, kimin mülk bu gün o vahıd, kahhar Allahın O gün onlar (kabirlerinden dışarı) çıkarlar. Onların hal ve amellerinden hiç bir şey Allah’a gizli kalmaz. (Allah şöyle buyurur): “- Kimin mülk bugün?” (Hiç kimse buna cevab veremez, yine Allah buyurur): “- Kahhar= herşeye galib olan (eşsiz) tek Allah’ındır.” O kavuşma günü ki, onlar ortaya çıkarlar, onlardan hiçbir şey Allah´a gizli kalmaz. Bugün mülk kimindir ? Bir olan her şeyi kudret, saltanat ve tasarrufu altında tutan Allah´ındır. O (kavuşma) gün (ü) onlar (kabirlerinden fırlayıb) çıkarlar Onlardan (saadır olan) hiçbir şey Allaha gizli kalmaz. (Allah buyurur:) «Bugün mülk kimindir»? (Yine kendisi cevab verir:) «Bir olan, (her şey´e haakim ve) kahhâr olan Allahındır». O kavuşma günü, onlar, kabirlerinden çıkarlar, Allah´a karşı hiçbir şeyleri gizli kalmaz; o gün, saltanat ve tedbîr kimindir, bir ve her şeye üstün Allah´ın.
40-Mümin Suresi

17.Ayet
Mekke

24
468
الْيَوْمَ تُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ ۚ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ -17
(Elyevme tücza küllü mefsim bima kesebet La zulmel yevm innellahe serıul hısab)
40-Mümin Suresi
17.Ayet
Mekke
24
468
Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. Bu gün her nefis kazandığı ile cezalanacak, zulüm yok bugün, şübhesiz ki Allahın hisabı serî´dir Bugün (ahirette) herkes kazandığı ile cezalanacaktır. Zulüm yok bugün... Şübhesiz ki Allah hesabı çok çabuk görendir. Bugün her kişi ne kazanmışsa onun karşılığını görür. Bugün haksızlık diye bir şey yoktur. Şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir. Bugün herkes ne kazandıysa onunla karşılanacak. Bugün haksızlık yok. Şübhesiz ki Allah, hesabı çarçabuk görendir. O gün herkes, ne kazandıysa onun karşılığını bulur; o gün zulüm yoktur; şüphe yok ki Allah´ın hesâbı, pek tezdir.
40-Mümin Suresi

18.Ayet
Mekke

24
468
وَأَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْآزِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ ۚ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ -18
(Ve enzihüm yevmel azifeti izil kulubü ledel hanaciri kazımın ma liz zalimıne min hamımiv ve la şefııy yüta´)
40-Mümin Suresi
18.Ayet
Mekke
24
468
Yaklaşmakta olan gün konusunda onları uyar. O gün yürekler gam ve tasa ile dolu, (sanki) gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi vardır. Hem haber ver onlara o yaklaşan felâket gününü: O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmış yutkunur da yutkunurlar; zalimler için ne ısınacak bir hısım vardır, ne dinlenecek bir şefi. (Ey Rasûlüm, o müşrikleri gelmesi yakın) kıyamet günü ile korkut. O vakit kalbler, hüzünle dolu olarak gırtlaklara çıkmış yutkunur dururlar. Kâfirlerin ne bir yakını var, ne de şefaatı makbul bir şefaatçisi... Onları yaklaşmakta olan gün (Kıyamet) ile uyar. Yürekler yutkuna yutkuna gırtlaklara dayanır o gün. Zâlimler için ne sıcak bir dost, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi vardır. Onlara o yakın günün tehlikesini anlat. O zaman yürekleri — gamla dolu ve herkes ebsem olarak — ta gırtlakların yanındadır. Zaalimlerin ne müşfik bir yakın, ne de (şefaati) dinlenebilecek bir aracısı yokdur. Ve onları, yaklaşmakta olan o günle korkut, o gün, korkudan yürekler, ağızlara gelir, gönüller, dertle dolar, zâlimlere ne yardımı dokunacak bir dost bulunur, ne şefâati kabûl edilecek bir şefâatçi.
40-Mümin Suresi

19.Ayet
Mekke

24
468
يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ -19
(Ya´lemü hainetel a´yüni ve ma tuhfis sudur)
40-Mümin Suresi
19.Ayet
Mekke
24
468
Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir. Gözlerin hâin bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, kalblerin gizlediğini de... (Allah) hâin gözleri, gönüllerin gizlediğini bilir. (Allah) gözlerin haain bakışını, göğüslerin gizleyeceği herşey´i bilir. O, hıyânetle gizlice bakışı da bilir, gönüllerde gizlenen şeyleri de.
40-Mümin Suresi

20.Ayet
Mekke

24
468
وَاللَّهُ يَقْضِي بِالْحَقِّ ۖ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍ ۗ إِنَّ اللَّهَ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ -20
(Vallahü yakdıy bil hakk vellezıne yed´une min dunihı la yakdune bi şey´ innellahe hüves semıul besıyr)
40-Mümin Suresi
20.Ayet
Mekke
24
468
Allah, hak ve adâletle hükmeder. Allah’tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. Allah hakkı yerine getirir, onların ondan başka yalvardıkları ise hiçbir şeyi yerine getiremezler, çünkü Allahdır hakkıyle işiten gören Allah, hak ve adaleti yerine getirir. O kâfirlerin, Allah’dan başka ibadet ettikleri (putlar) ise, hiç bir şeyi yerine getiremezler. Çünkü Allah Semî’dir= sözlerini işitendir, Basîr’dir= bütün yaptıklarını görendir. Allah, hakkı yerine getirir. Allah´ı bırakıp başkasına duâ edip yalvaranlar ise hiçbir şeyi yerine getiremezler. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir. Allah, hak (ve adalet) le hükmeder. Onu bırakıb tapdıkları ise hiçbir şey´e hükm etmezler. Şübhesiz Allah, O, (bunların sözlerini) hakkıyla işiden, (yapdıklarını) kemâliyle görendir. Ve Allah, gerçek olarak hükmeder. Ondan başka kulluk ettikleri şeyler, hiçbir şey hakkında hüküm veremezler; şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, bilir.
40-Mümin Suresi

21.Ayet
Mekke

24
468
أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ -21
(E ve lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne kanu min kablihim kanu hüm eşedde minhüm kuvvetev ve asaran fil erdı fe ehazehümüllahü bi zünubihim ve ma kane lehüm minellahi miv vak)
40-Mümin Suresi
21.Ayet
Mekke
24
468
Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Böyle iken Allah, günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah’ın azabından koruyacak hiç kimse olmadı. Yer yüzünde bir gezmediler de mi? Baksalar a kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar, gerek kuvvetçe ve gerek Arzda asarca kendilerinden daha çetin idiler, öyle iken Allah onları günahlariyle tuttu alıverdi ve kendilerine Allahdan bir koruyucu bulunmadı O kâfirler, yeryüzünde gezib dolaşmadılar mı? Baksalar ya, kendilerinden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar hem kuvvet, hem de eserleri bakımından yeryüzünde kendilerinden çok daha üstündüler. Böyle iken Allah onları günahları yüzünden helâk etti. Kendilerini Allah’ın azabından bir koruyan da olmadı. Onlar, yeryüzünde gezip dolaşarak kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna bakmıyorlar mı ? Ki onlar bunlardan daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha kuvvetli (ve becerikli) idiler. Allah, onları günahları sebebiyle yakaladı da kendilerini Allah´tan (O´nun azabından) hiçbir koruyan bulunmadı. Onlar yer (yüzün) de gezib dolaşmadılar mı ki kendilerinden evvelkilerin akıbetinin nice olduğuna baksınlar? Onlar kuvvet ve yer (yüzün) deki eserleri i´tibariyle bunlardan daha üstündü. Böyle iken Allah onları günâhları yüzünden yakaladı. Onları Allah (ın azabın) dan bir koruyan da olmadı. Yeryüzünü gezip dolaşmazlar mı ki onlardan önce gelip geçenlerin ne olmuş sonları, bir bakıp görsünler? Onlar, kuvvet bakımından da üstündü bunlardan, yeryüzünde yaptıkları şeyler bakımından da; derken kâfir oldular da Allah, onları helâk ediverdi ve onları, Allah´a karşı koruyacak hiçbir kimse çıkmadı.
40-Mümin Suresi

22.Ayet
Mekke

24
468
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَتْ تَأْتِيهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ -22
(Zalike bi ennehüm kanet te´tıhim rusülühüm bil beyyinati fe keferu fe ehazehümüllah innehu kaviyyün şedıdül ıkab)
40-Mümin Suresi
22.Ayet
Mekke
24
468
Bunun sebebi şu idi: Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getiriyorlardı da onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O, güçlüdür, cezası da çok şiddetlidir. O, şundan idi ki onlara Resulleri beyyinelerle geliyorlardı da küfrettiler, Allah da tuttu kendilerini alıverdi, çünkü onun kuvveti çok, ıkabı şiddetlidir Dünyadaki azabın sebebi şu: Çünkü onlara peygamberleri mucizelerle geliyorlardı da, (onları) inkâr ettiler. Allah da onları (azabı ile) yakalayıverdi. Muhakkak ki O, çok kuvvetlidir, azabı şiddetlidir. Bu böyledir; çünkü peygamberleri onlara açık belgelerle, kesin delillerle gelirdi de onu inkâr ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azâb ile) yakalayıverdi. Şüphesiz ki O, çok kuvvetli ve ceza vermekte pek şiddetlidir. Bunun sebebi şu idi: (Çünkü) peygamberleri kendilerine apaçık mu´cizeler getire dursun, onlar küfretdiler. Allah da kendilerini tutub yakalayıverdi. Çünkü O, herşey´e kaadirdir, azâbı pek çetindir. Bu da, peygamberleri, onlara apaçık delillerle geldi mi, inkâr etmelerindendir, derken Allah onları helâk edivermiştir; şüphe yok ki o, kuvvetlidir, azâbı da çetindir onun.
40-Mümin Suresi

23.Ayet
Mekke

24
468
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ -23
(Ve le kad erselna musa bi ayatina ve sültanim mübın)
40-Mümin Suresi
23.Ayet
Mekke
24
468
(23-24) Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a gönderdik. Onlar ise; “Bu çok yalancı bir sihirbazdır” dediler. Celâlim hakkı için Musâyı âyetlerimizle ve açık bir bürhan ile gönderdik Doğrusu biz, Mûsa’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille gönderdik: (23-24) And olsun ki, biz, Musa´yı mu´cizelerle ve açık belgelerle Fir´avn´a, Hâmân´a ve Karun´a peygamber olarak gönderdik. Onlar ise, «bu çok yalancı bir sihirbazdır» dediler. (23-24) Andolsun ki biz Musâyı mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle Fir´avna, Hâmâne ve Kaaruna gönderdik de (ona) «Çok yalancı bir sihirbaz» dediler.. Ve andolsun ki Mûsâ´yı delillerimizle ve apaçık bir burhanla göndermiştik.
40-Mümin Suresi

24.Ayet
Mekke

24
468
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ كَذَّابٌ -24
(İla fir´avne ve hamane ve karune fe kalu sahırun kezzab)
40-Mümin Suresi
24.Ayet
Mekke
24
468
(23-24) Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a gönderdik. Onlar ise; “Bu çok yalancı bir sihirbazdır” dediler. Fir´avn´e ve Hâmân´e ve Karun´a da dediler ki: bir sihirbaz, bir yalancı Firavun’a (veziri) Hâmân’a ve Karûn’a...Onlar (Mûsa için şöyle) dediler: “- Bu bir sihirbazdır, yalancıdır.” (23-24) And olsun ki, biz, Musa´yı mu´cizelerle ve açık belgelerle Fir´avn´a, Hâmân´a ve Karun´a peygamber olarak gönderdik. Onlar ise, «bu çok yalancı bir sihirbazdır» dediler. (23-24) Andolsun ki biz Musâyı mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle Fir´avna, Hâmâne ve Kaaruna gönderdik de (ona) «Çok yalancı bir sihirbaz» dediler.. Firavun´a, Hâmân´a ve Kârun´a; derken onlar, bu demişlerdi, pek yalancı bir büyücü.
40-Mümin Suresi

25.Ayet
Mekke

24
468
فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاءَ الَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَاءَهُمْ ۚ وَمَا كَيْدُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ -25
(Fe lemma caehüm bil hakkı min ındina kaluktülu ebnaellezıne amenu meahu vestahyu nisaehüm ve ma keydül kafirıne illa fı dalal)
40-Mümin Suresi
25.Ayet
Mekke
24
468
Mûsâ onlara tarafımızdan gerçeği getirince, “Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın” dediler. Fakat kâfirlerin tuzağı hep boşa çıkmıştır. Bunun üzerine kendilerine tarafımızdan hakkı getiriverince de onunla beraber iyman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun dediler, kâfirlerin düzeni de hep dalâl içinde Bunun üzerine Mûsa, tarafımızdan onlara hakkı (kitabı) getirince de şöyle dediler: “- Mûsa ile beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını ise diri bırakın.” Fakat kâfirlerin hilesi ancak yok olmağa mahkûmdur. Ne var ki, Musa onlara bizden (kendisine verilen) hakk ile geldi, onlar: «Musa ile beraber imân edenlerin erkek çocuklarını öldürün, kız çocuklarını diri bırakın !» dediler. Kâfirlerin hile ve düzeni mutlaka boştur, neticesizdir. İşte o, tarafımızdan kendilerine hakkı getirince: «Onunla beraber îman edenlerin oğullarını öldürün. (Yalnız) kadınları diri bırakın» dediler. Kâfirlerin düzeni heder olmakdan başka (bir şey´e mahkûm) değildir. Mûsâ, katımızdan gerçekle onlara gelince öldürün demişlerdi, onunla berâber inananların oğullarını ve bırakın kadınlarını; kâfirlerin düzeni, ancak gerçekten dışarıdır, boştur.
40-Mümin Suresi

26.Ayet
Mekke

24
469
وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسَىٰ وَلْيَدْعُ رَبَّهُ ۖ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَنْ يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ -26
(Ve kale fir´avnü zerunı aktül musa vel yed´u rabbeh innı ehafü ey yübeddile dıneküm ev ey yuzhira fil erdıl fesad)
40-Mümin Suresi
26.Ayet
Mekke
24
469
Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.” Bir de Fir´avn: bırakın beni, dedi: öldüreyim Musâyı da o rabbına duâ etsin, zira ben onun dininizi değiştirmesinden ve yâhud Arzda bir fesad çıkarmasından korkuyorum Firavun dedi ki: “- Bırakın beni, Mûsa’yı öldüreyim de, o, Rabbine dua etsin. Çünkü ben, onun, dininizi değiştirmesinden, yahud yeryüzünde bir fesad çıkarmasından korkuyorum.”. Fir´avn, «beni bırakın da Musa´yı öldüreyim, varsın o Rabbına yalvara dursun. Doğrusu ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesad çıkarmasından korkuyorum,» dedi. Fir´avn «Bırakın beni, dedi, Musâ´yi öldüreyim. (Varsın) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dîninizi değişdireceğinden, yahud yer (yüzün) de fesâd çıkaracağından korkuyorum». Ve Firavun, bırakın beni de dedi, Mûsâ´yı öldüreyim ve Rabbini çağırsın bakalım; şüphe yok ki ben, dininizi değiştireceğinden, yahut da yeryüzünde bir bozgun çıkaracağından korkuyorum.
40-Mümin Suresi

27.Ayet
Mekke

24
469
وَقَالَ مُوسَىٰ إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ -27
(Ve kale musa innı ustü bi rabbı ve rabbiküm min külli mütekebbiril la yü´minü bi yevmil hısab)
40-Mümin Suresi
27.Ayet
Mekke
24
469
Mûsâ da, “Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım” dedi. Musâ da ben, dedi: her halde öyle hisab gününe inanmaz her mütekebbirden rabbım ve rabbınıza sığındım Mûsa da şöyle dedi: “ - Ben hesab gününe inanmıyan her kibir ve azamet sahibinden Rabbime ve Rabbinize sığındım.” Musa dedi ki: «Şüphesiz ben, hesap gününe inanmayan her kendini beğenmişten, Rabbim ve Rabbınız (olan Allah)´a sığınırım!» Musa da «Ben, hesâb gününe inanmayan her kibirli (insandan benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan — Allah) a sığındım» dedi. Ve Mûsâ, ben dedi, şüphe yok ki soru gününe inanmayan her ululuk satan kişinin şerrinden, Rabbime ve Rabbinize sığınırım.
40-Mümin Suresi

28.Ayet
Mekke

24
469
وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَانَهُ أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ وَإِنْ يَكُ كَاذِبًا فَعَلَيْهِ كَذِبُهُ ۖ وَإِنْ يَكُ صَادِقًا يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذِي يَعِدُكُمْ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ -28
(Ve kale racülüm mü´minüm min ali fir´avne yektümü ımanehu etaktülune racülen ey yekule rabbiyellahü ve kad caeküm bil beyyinati mir rabbiküm ve iy yekü sadikay yüsıbküm ba´dullezı yeıdüküm innellahe la yehdı men hüve müsrifün kezzab)
40-Mümin Suresi
28.Ayet
Mekke
24
469
Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü’min bir adam şöyle dedi: “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.” Âli Fir´avnden mü´min bir er de -ki iymanını saklıyordu- â, dedi: bir adamı rabbım Allah diyor diye öldürecek misiniz? Size rabbınızdan beyyinelerle de gelmiş iken? Hem o bir yalancı ise çok sürmez yalanı boynuna geçer, fakat doğru ise size yaptığı vaîdlerin bir kısmı olsun başınıza gelir, şübhe yok ki Allah musrif bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz İmanını gizlemekte olan Firavun ailesinden mümin bir adam da şöyle dedi: “-Siz, Rabbim Allah’dır, diyen bir adamı öldürür müsünüz? Hem size Rabbinizden mucizeler getirmiştir. Bununla beraber eğer (söylediğinde) yalancı ise, cezası kendine. Fakat doğru ise, sizi korkuttuğu azabın bir kısmı olsun, size isabet eder. Muhakkak ki Allah, haddi aşan her yalancıyı hidayete erdirmez. Fir´avn hanedanından imânını gizleyen mü´min bir adam, «siz, Rabbim Allah´tır, diyen bir adamı mı öldüreceksiniz ? Halbuki o size Rabbinizden açık belgeler, kesin deliller, mu´cizeler getirdi. Eğer o yalancı ise, yalanının vebali kendisine; doğru ise, size va´dettiği (azabın) bir kısmı olsun size dokunur. Şüphesiz ki Allah, elbette ölçüsünü aşan ve taşan, yalanı huy edinen kimseyi doğru yola eriştirmez. Fir´avn ailesinden olub îmânını gizlemekde bulunan bir mü´min (şöyle) dedi: «Siz bir adamı, Rabbin Allahdır demesiyle öldürür müsünüz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mu´cizeler de getirmişdir. Bununla beraber, eğer o, bir yalancı ise yalanı kendisine. Eğer doğrucu ise sizi tehdîd edegeldiği (azâb) ın bir kısmı olsun (gelir) sizi çarpar. Şübhesiz Allah, haddi aşan, (iddiasında) çok yalancı olan kimseyi muvaffak etmez». Ve Firavun´un soyundan inanan ve inancını gizleyen bir er, dedi ki: Rabbim Allah´tır dediği için mi adam öldüreceksiniz ve gerçekten de o, Rabbinizden apaçık deliller de getirmiştir size ve yalancıysa yalanı kendisine âit ve doğru söylüyorsa size vaadettiklerinin bir kısmına uğrarsınız; şüphe yok ki Allah, haddini aşan ve çok yalan söyleyen kişiyi doğru yola sevketmez.
40-Mümin Suresi

29.Ayet
Mekke

24
469
يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِرِينَ فِي الْأَرْضِ فَمَنْ يَنْصُرُنَا مِنْ بَأْسِ اللَّهِ إِنْ جَاءَنَا ۚ قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَىٰ وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ -29
(Ya kavmi lekümül mülkül yevme zahirıne fil erdı fe mey yensuruna mim be´sillahi in caena kale fir´avnü ma ürıküm illa ma era ve ma ehdıküm illa sebıler raşad)
40-Mümin Suresi
29.Ayet
Mekke
24
469
“Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat sizindir. Ama başımıza geldiğinde bizi, Allah’ın azabından kim kurtarır?” Firavun, “Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum” dedi. Ey benim kavmım! Bu gün mülk sizin, Arzda yüze çıkmış bulunuyorsunuz, fakat Allahın hışmından bizi kim kurtarır şayed gelirse bize? Fir´avn, ben, dedi: size re´yimden başkasını göstermem ve her halde ben size reşad yolunu gösteriyorum Ey benim kavmim! Bugün mülk sizin, Mısır arazisinde galib bulunuyorsunuz; fakat başımıza gelir çatarsa, Allah’ın azabından bizi kim kurtarır?” Firavun dedi ki: “- Ben, size fikrimden başkasını göstermem ve muhakkak ki ben, size doğru yolu gösteriyorum.” Ey milletim ! Bugün için mülk ve saltanat sizindir. (Bulunduğunuz) yerde üstünsünüzdür. Peki ama Allah´tan bize bir kahredici azâb gelecek olursa, kim bize yardım eder?» dedi. Fir´avn ise şöyle dedi: «Ben size ancak uygun gördüğümü ve kendi görüşümü aksettiriyorum ve ben size ancak doğru ve isabetli yolu gösteriyorum..» «Ey kavmim, bugün bu yerde, siz gaalib (kimse) ler olmak üzere, mülk sizindir. Fakat Allahın hışmı bize gelib çatarsa kim bize yardım eder»? Fir´avn dedi ki: «Ben size hangi re´yde bulunuyorsam ondan başkasını işaret etmiyorum. Size doğru yolun hilafını da göstermiyorum». Ey kavmim, bugün saltanat sizin, üstünsünüz yeryüzünde, fakat Allah´ın azâbı gelince kim kurtaracak bizi? Firavun dedi ki: Ben size hangi reyi işâret ediyorsam o, tamâmıyla doğrudur ve ben sizi, doğru dürüst yoldan başka bir yola sevketmiyorum.
40-Mümin Suresi

30.Ayet
Mekke

24
469
وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ -30
(Ve kalellezı amene ya kavmi innı ehafü aleyküm misle yevmil ahzab)
40-Mümin Suresi
30.Ayet
Mekke
24
469
(30-31) İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.” O iyman etmiş olan zat da, ey kavmım! dedi doğrusu ben size Ahzâb günleri gibi bir günden korkuyorum, İman etmiş olan adam da şöyle dedi: “- Ey Kavmim! Doğrusu ben (Mûsa’yı yalanlamanız neticesi) size kâfir ümmetlerin günleri gibi bir günden korkuyorum: (30-31) İmân eden adam ise, «ey milletim !» dedi, «elbette ben o sürü sürü toplulukların birleştiği gündeki gibi bir durumun; Nûh kavminin, Âd ve Semûd kavminin ve onlardan sonraki kavimlerin durumu gibi bir duru mun sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına zulüm (etmek) istemez.» (30-31) Mü´min olan (o zât) dedi ki: «Ey kavmim, hakıykat ben o sürüsürü fırkaların gününe misâl (vermeniz) den, Nuuh kavminin, Aad´in, Semûdun ve daha sonrakilerin haali gibi (bir mâcerâye sapıb felâkete uğramanızdan) korkuyorum. (Yoksa) Allah kullarına bir zulüm dileyecek değildir». O inanan, ey kavmim dedi, ben bir bölük ümmetin uğradıkları azâba uğrayacaksınız diye korkuyorum.
40-Mümin Suresi

31.Ayet
Mekke

24
469
مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ ۚ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ -31
(Misle de´bi kavmi nuhıv ve adiv ve semude vellezıne mim ba´dihim ve mellahü yürıdü zulmel lil ıbad)
40-Mümin Suresi
31.Ayet
Mekke
24
469
(30-31) İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.” Nuh kavmının Âdın, Semûdun ve daha sonrakilerin mâcerâları gibi ki Allah kullarına bir zulm istemez Nûh kavminin, ad kavminin, Semûd kavminin ve daha sonrakilerin çektikleri azab gibi... (yoksa günahsızlara azab etmek suretiyle hiç bir zaman) Allah kullarına bir zulüm murad etmez. (30-31) İmân eden adam ise, «ey milletim !» dedi, «elbette ben o sürü sürü toplulukların birleştiği gündeki gibi bir durumun; Nûh kavminin, Âd ve Semûd kavminin ve onlardan sonraki kavimlerin durumu gibi bir duru mun sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına zulüm (etmek) istemez.» (30-31) Mü´min olan (o zât) dedi ki: «Ey kavmim, hakıykat ben o sürüsürü fırkaların gününe misâl (vermeniz) den, Nuuh kavminin, Aad´in, Semûdun ve daha sonrakilerin haali gibi (bir mâcerâye sapıb felâkete uğramanızdan) korkuyorum. (Yoksa) Allah kullarına bir zulüm dileyecek değildir». Nûh, Âd ve Semûd kavimlerine ve onlardan sonrakilere olduğu gibi ve Allah, kullarına zulmetmeyi istemez.
40-Mümin Suresi

32.Ayet
Mekke

24
469
وَيَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِ -32
(Ve ya kavmi innı ehafü aleyküm yevmet tenad)
40-Mümin Suresi
32.Ayet
Mekke
24
469
(32-33) “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.” Hem ey kavmım! hakıkaten ben size o çığrışma gününden korkarım Ey Kavmim! Gerçekten ben, başınıza gelecek çağrışma gününden (imdad için birbirinizi yardıma çağıracağınız kıyamet gününden) korkuyorum. «Ey milletim ! Doğrusu ben sizin için bağrış-çağrış (seslerinin yükseldiği bir) günden korkuyorum. «Ey kavmim, hakıykat ben size karşı o bağrışıb çağırışma gününden endîşe etmekdeyim». Ve ey kavmim, ben, o feryâdü figan, o boşuna bağırıp söylenme günündeki hâlinizden korkuyorum.
40-Mümin Suresi

33.Ayet
Mekke

24
469
يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ ۗ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ -33
(Yevme tüvellune müdbirın ma leküm minellahi min asım ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had)
40-Mümin Suresi
33.Ayet
Mekke
24
469
(32-33) “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.” O arkanıza dönüp gideceğiniz gün, yoktur size Allahdan bir himaye edecek, her kimi de Allah şaşırtırsa yoktur ona artık bir hidayet edecek O gün, hesab yerini arkanızda bırakarak cehenneme döneceğiniz gündür. Allah’ın azabından sizi kurtaracak yoktur. Allah kimi sapıklığa düşürürse, artık ona bir hidayet edecek yoktur. O gün arka çevirip kaçarsınız da Allah´a (O´nun azabına) karşı sizi koruyan bir kimse bulunmaz. Allah kimi şaşırtıp saptırırsa, onu doğru yola eriştiren bulunmaz.» «(O gün, hesâb yerini) arkanızda bırakıb (cehenneme) döneceğiniz gündür. (O gün) sizi Allah (ın azabın) dan hiçbir kurtarıcı yokdur. Allah kimi şaşırtırsa onun yolunu bir doğrultucu da yokdur». O gün, bir gündür ki arkanızı döndürüp kaçacaksınız ama doğru cehenneme gideceksiniz ve Allah´ın azâbından sizi bir kurtaran olmayacak ve Allah, kimi doğru yoldan çıkarıp saptırdıysa ona bir yol gösteren yoktur.
40-Mümin Suresi

34.Ayet
Mekke

24
470
وَلَقَدْ جَاءَكُمْ يُوسُفُ مِنْ قَبْلُ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا زِلْتُمْ فِي شَكٍّ مِمَّا جَاءَكُمْ بِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ مِنْ بَعْدِهِ رَسُولًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُرْتَابٌ -34
(Ve le kad caeküm yusüfü min kablü bil beyyinati fe ma ziltüm fı şekkim mimma caeküm bih hatta iza heleke kultüm ley yeb´asellahü mim ba´dihı rasula kezalike yüdıllüllahü men hüve müsrifüm mürtab)
40-Mümin Suresi
34.Ayet
Mekke
24
470
Andolsun, daha önce Yûsuf da size apaçık deliller getirmişti de, onun size getirdikleri hakkında şüphe edip durmuştunuz. Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. İşte Allah, aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır. Bundan evvel size beyyinelerle Yusüf gelmişti: o vakıt da onun size getirdiği hakıkatte şekketmiş durmuştunuz, nihayet vefat ettiğinde de bundan sonra Allah aslâ Resul göndermez dediniz! işte müsrif şübheci olanları Allah böyle şaşırtır Doğrusu Mûsa’dan önce Yûsuf da size mucizelerle gelmişti. O vakit de onun size getirdiği şeyler hakkında şübhe edib durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de: “- Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez” dediniz. İşte Allah, (dininde) haddi aşan şübheciyi böyle saptırır. And olsun ki, daha önce Yusuf da size açık belgeler, kesin delillerle gelmişti. Siz onun getirdiğin de hep şüphe edip durmuştunuz. O vefat edince (umutsuzlardınız) ve «Allah ondan sonra elbette peygamber göndermiyecek» dediniz. İşte böylece Allah, ölçüyü kaçırıp şüphe içinde bocalayan kimseyi saptırır. «Andolsun, (Mûsâdan) evvel Yusuf da size apaçık bürhanlar getirmişdi. O vakit da onun size getirdiği şeyler hakkında şübhe edib durmuşdunuz. Hattâ o vefat edince de dediniz ki: «Bundan sonra Allah asla bir peygamber göndermez». İşte Allah, o haddi aşan şübheci kimseleri böyle şaşırtır. Ve andolsun ki daha önce Yûsuf da, apaçık delillerle gelmişti de size getirdiği şey hakkında bir türlü şüpheden kurtulamamıştınız, sonunda ölünce de artık dediniz, bundan sonra Allah, başka bir peygamber göndermez kesin olarak; işte Allah, haddini aşan şüpheli kişiyi böyle saptırır.
40-Mümin Suresi

35.Ayet
Mekke

24
470
الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ ۖ كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ وَعِنْدَ الَّذِينَ آمَنُوا ۚ كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ -35
(Ellezıne yücadilune fi ayatillahi bi ğayri sültanin etahüm kebüra makten ındellahi ve ındellezıne amenu kezalike yatbeullahü ala külli kalbi mütekebbirin cebbar)
40-Mümin Suresi
35.Ayet
Mekke
24
470
Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir iştir. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler. Onlar ki kendilerine gelmiş bir bürhan olmaksızın Allahın âyetlerinde mücadele ederler, Allah yanında ve iymanı olanlar ındinde mebğuz olmak için ne büyük huy, işte Allah her cebbar mütekebbirin kalbini öyle bir tabiat ile mühürler (O Şübheciler), o kimselerdir ki, kendilerine (Allah’dan) gelmiş hiçbir delil olmaksızın Allah’ın ayetlerinde mücadele ederler. Bu, hem Allah katında, hem iman edenler yanında en büyük buğzu gerektirir. İşte Allah her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler.” O şüpheciler ki, kendilerine gelmiş bir delîl ve belge olmaksızın Allah´ın âyetleri hakkında tartışıp durdular. Allah yanında da, imân edenler yanında da (bu) büyük bir öfke ve nefrettir! İşte Allah, kendini beğenmiş her zorbanın kalbini böyle mühürler. «Onlar, kendilerine gelmiş hiçbir hüccet olmadığı halde Allahın âyetleri hakkında mücâdele edenlerdir. Gerek Allah indinde, gerek îman edenler katında (buna) buğz büyümüşdür. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler». Öyle kişilerdir onlar ki kendilerine hiçbir kesin delil gelmediği halde Allah´ın delilleri hakkında çekişmiye girişirler; Allah katında da bir nefrete ve buğza uğrarlar, inananlar katında da; Allah, her kibirli ve cebbar kişinin gönlünü böyle mühürler işte.
40-Mümin Suresi

36.Ayet
Mekke

24
470
وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ -36
(Ve kale fir´avnü ya hamanübni lı sarhal le allı eblüğul esbab)
40-Mümin Suresi
36.Ayet
Mekke
24
470
(36-37) Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı. Fir´avn de «ya Hâmân! dedi: bana bir kule yap, belki ben irerim o esbaba Firavun’da (veziri bulunan Hâmân’a) şöyle dedi: “- Ey Hâmân! Bana yüksek bir köşk yap, belki ben ulaşırım yollara; (36-37) Fir´avn dedi ki: «Ya Hâmân ! Bana yüksekçe bir kule yap; umarım ki ulaştırıcı yollara, göklerin kapılarına ulaşırım da Musa´nın Tanrısını görebilirim. Çünkü ben elbette Musa´yı yalancı sanıyorum.» Böylece Fir´avn´ın kötü işleri kendisine çok çekici göründü de onu doğru yoldan alıkoydu. Fir´avn´ın hile ve düzeni hüsrana uğramaktan ve yok olmaktan başka bir şeye yaramadı. (36-37) Fir´avn (şöyle) dedi: «Ey Hâkân, benim için yüksek bir kule yap. Olur ki ben o yollara, göklerin yollarına ulaşırım da Musânın Tanrısına yükselib çıkarım! Ben onu mutlak bir yalancı sanıyorum a». İşte bu suretle Fir´avnın kötü amel (ve hareket) i süslendirildi. O, yoldan sapdırıldı. Fir´avnın düzeni, başka değil ancak hüsranda idi. Ve Firavun, ey Hâmân demişti, bana bir köşk yap da belki kapılara erişirim.
40-Mümin Suresi

37.Ayet
Mekke

24
470
أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا ۚ وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ ۚ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِي تَبَابٍ -37
(Esbabes semavati fe attalia ila ilahi müsa ve innı le ezunnühu kaziba ve kezalike züyyine li fir´avne suü amelihı ve sudde anis sebıl ve ma keydü fir´avne illa fı tebab)
40-Mümin Suresi
37.Ayet
Mekke
24
470
(36-37) Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı. Semaların esbabına da Musânın tanrısına muttali´ olurum ve her halde ben onu yalancı sanıyorum» İşte bu suretle Fir´avne kötü ameli süslendirildi de yoldan çıkarıldı, Fir´avn düzeni hep husrandadır Göklerin yollarına (ulaşırım) da Mûsa’nın İlâh’ına bakarım. Muhakkak ben, onu, yalancı sanıyorum.” İşte bu şekilde Firavun’a kötü ameli süslü gösterildi de, doğru yoldan çıkarıldı. Firavun’un hilesi ancak helâk olmağa mahkûmdur. (36-37) Fir´avn dedi ki: «Ya Hâmân ! Bana yüksekçe bir kule yap; umarım ki ulaştırıcı yollara, göklerin kapılarına ulaşırım da Musa´nın Tanrısını görebilirim. Çünkü ben elbette Musa´yı yalancı sanıyorum.» Böylece Fir´avn´ın kötü işleri kendisine çok çekici göründü de onu doğru yoldan alıkoydu. Fir´avn´ın hile ve düzeni hüsrana uğramaktan ve yok olmaktan başka bir şeye yaramadı. (36-37) Fir´avn (şöyle) dedi: «Ey Hâkân, benim için yüksek bir kule yap. Olur ki ben o yollara, göklerin yollarına ulaşırım da Musânın Tanrısına yükselib çıkarım! Ben onu mutlak bir yalancı sanıyorum a». İşte bu suretle Fir´avnın kötü amel (ve hareket) i süslendirildi. O, yoldan sapdırıldı. Fir´avnın düzeni, başka değil ancak hüsranda idi. Göklerin kapılarına ve derken Mûsâ´nın mâbûdunu anlamış olurum ve gerçekten de sanıyorum ki o, yalancı ve Firavun´a, kötü işi, böyle bezendi de böyle çıkarıldı yoldan ve Firavun´un düzeni, ancak ziyana uğradı, boşa çıktı.
40-Mümin Suresi

38.Ayet
Mekke

24
470
وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ -38
(Ve kalellezı amene ya kavmit tebiuni ehdiküm sebıler raşad)
40-Mümin Suresi
38.Ayet
Mekke
24
470
O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.” O iyman eden zat ise: ey kavmım, dedi: Gelin ardımca size reşad yolunu göstereyim İman etmiş olan (adam şöyle) dedi: “- Ey kavmim! Siz bana uyun; size doğru yolu göstereceğim. İmân eden adam dedi ki: «Ey milletim I Bana uyun ki, size doğru yolu göstereyim. İman eden o (zât): «Ey kavmim, dedi, siz bana uyun, size doğru yolu göstereceğim». Ve inanan da ey kavmim dedi, bana uyun da size doğru yolu göstereyim.
40-Mümin Suresi

39.Ayet
Mekke

24
470
يَا قَوْمِ إِنَّمَا هَٰذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ -39
(Ya kavmi innema hazihil hayatüd dünya meta´uv ve innel ahırate hiye darul karar)
40-Mümin Suresi
39.Ayet
Mekke
24
470
“Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir.” Ey kavmım! Bu Dünya hayatı ancak (bir meta´) bir kazançtan ıbarettir, Âhıret ise (Dârülkarar) durulacak yurddur Ey Kavmim! Bu dünya hayatı muvakkat bir faydalanmadan ibarettir. Ahiret ise, devamlı olarak durulacak yerdir. Ey milletim ! Şu Dünya hayatı kısa süreli bir geçim ve yararlanmadan ibarettir. Şüphesiz ki Âhiret, karar kılınacak yurttur.» «Ey kavmim, bu dünyâ hayaatı ancak fânî bir eğlencedir. Âhiret ise O, asıl durulacak yurdun ta kendisidir». Ey kavmim, şu dünyâ yaşayışı, ancak geçici bir metâdan ibâret ve şüphe yok ki âhirettir, karar edilecek yurt.
40-Mümin Suresi

40.Ayet
Mekke

24
470
مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَىٰ إِلَّا مِثْلَهَا ۖ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ -40
(Men amile seyyieten fe la yücza illa misleha ve men amile salihüm min zekerin ev ünsa ve hüve mü´minün fe ülaike yedhulunel cennete yürzekune fıha bi ğayri hısab)
40-Mümin Suresi
40.Ayet
Mekke
24
470
“Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.” Her kim bir kötülük yaparsa ona onun gibi kötülükten başka karşılık olmaz, gerek erkekten, gerek dişi her kim de mü´min olarak iyi bir iş işlerse işte onlar Cennete girerler, orada hisabsız merzuk olurlar Kim bir kötülük işlerse, ancak onun misli ile cezalandırılır. Erkek ve kadından her kim de mümin olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada hesabsız olarak rızıklandırılırlar. Kim bir kötülük işlerse, ancak misliyle ceza görür. Erkek ve kadından mü´min olduğu halde kim iyi-yararlı amelde bulunursa, işte onlar Cennet´e girerler ve orada hesapsız rızıklanırlar. «Kim bir kötülük işlerse onun bunun benzerinden başkasıyle karşılık yapılmaz. Kim de — erkek olsun, kadın olsun, (fakat) o mü´min olarak — iyi amel (ve hareket) de bulunursa işte onlar, kinde hesabsız rızıklara kavuşdurulmak üzere, cenete girerler». Kim bir kötülükte bulunursa ancak onun misli olan bir cezâ ile cezâlanır ve erkek olsun, kadın olsun, inanarak iyi bir işte bulunansa işte o çeşit kişilerdir ki cennete girerler, orada sayısız rızıklanırlar.
40-Mümin Suresi

41.Ayet
Mekke

24
471
وَيَا قَوْمِ مَا لِي أَدْعُوكُمْ إِلَى النَّجَاةِ وَتَدْعُونَنِي إِلَى النَّارِ -41
(Ve ya kavmi malı ed´uküm ilen necati ve ted´unenı ilen nar)
40-Mümin Suresi
41.Ayet
Mekke
24
471
“Ey kavmim! Bu ne hâl? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.” Hem ey kavmim! Neye ben sizi halâsa da´vet ederken siz beni ateşe da´vet ediyorsunuz? Ey kavmim! Başıma gelen nedir? Ben sizi kurtuluşa (cennete) davet ediyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz; Ey milletim ! Ne tuhaftır ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe davet ediyorsunuz! «Ey kavmim, benim (karşılaşdığım) bu hal nedir? (Çünkü) ben sizi kurtuluşa da´vet ediyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz»! Ve ey kavmim, ne oluyor bana da ben sizi kurtuluşa çağırmadayım, halbuki siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
40-Mümin Suresi

42.Ayet
Mekke

24
471
تَدْعُونَنِي لِأَكْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَأَنَا أَدْعُوكُمْ إِلَى الْعَزِيزِ الْغَفَّارِ -42
(Ted´unenı li ekfüra billahi ve üşrike bihı ma leyse lı bihı ılmüv ve ene ed´uküm ilel azızil ğaffar)
40-Mümin Suresi
42.Ayet
Mekke
24
471
“Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah’a) çağırıyorum.” Siz beni Allaha küfretmeğe ve bence hiç ılimde yeri olmıyan şeyleri ona şerik koşmağa da´vet ediyorsunuz, ben ise sizi o azîz, gaffara da´vet ediyorum Beni, Allah’ı inkâr etmeğe ve hakkında bilgim olmayan şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise, sizi Azîz olan= her şeye galib gelen, Gaffâr olan= çok bağışlayan Allah’a davet ediyorum. Siz beni Allah´ı tanımamaya, bilgim olmayan şeyi O´na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi O çok güçlüye, çok üstüne, çok bağışlayana davet ediyorum. «Siz beni Allaha küfredeyim, (rübûbiyyetini) hiçbir suretle tanımadığım nesneleri Ona ortak tutayım diye çağırıyorsunuz. Ben ise sizi O mutlak Kaadire, O çok Yarlığayıcıya da´vet ediyorum». Allah´a kâfir olmaya ve ona şirk koşmaya çağırıyorsunuz beni bu hususta hiçbir bilgim olmadığı halde ve bense sizi üstün ve bütün suçları tamâmıyla örten mâbûda çağırmadayım.
40-Mümin Suresi

43.Ayet
Mekke

24
471
لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِي إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ -43
(La cerame ennema ted´unenı ileyhi leyse lehu da´vetün fid dünya ve la fil ahırati ve enne meraddena ilellahi ve ennel müsrifıne hüm ashabün nar)
40-Mümin Suresi
43.Ayet
Mekke
24
471
“Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir.” Hiç kabili inkâr değildir ki hakıkatte sizin beni da´vet ettiğinizin ne Dünyada ne Ahırette bir da´vet hakkı yoktur ve hepimizin varacağımız Allahdır ve bütün müsrifler nâre yanacaktır. Elbette beni, kendisine ibadete çağırdığınızın (putlarınızın) ne dünyada, ne de ahirette (hiç kimseyi kendilerine ibadet için) çağırmak kudreti yoktur. Hepimizin dönüşü Allah’adır. Bütün haddi aşanlar (müşrikler) de cehennemliktirler. Hiç şüphe yok ki, beni davet ettiğiniz şeyin Dünya´da da, Âhiret´te de davete (lâyık hiçbir yanı ve yet kisi) yoktur. Hepimizin dönüşü Allah´adır. Ve ölçüyü kaçırıp aşırı gidenler ateşin dostlarıdır. «Sizin beni mutlakaa (tapmıya) da´vet etdiğinizin dünyâda da, âhiretde de hakkaa ki hiçbir da´vet (e salâhiyyet) i yokdur. Hakıykatda hepimizin dönüb gidişimiz Allâhadır. Haddi aşanlar ateş yaranının ta kendileridir». Gerçeğin ta kendisi şu ki: Siz beni, dünyâda da çağırmaya salâhiyetli olmayan, âhirette de salâhiyetli olmayan birşeye çağırıyorsunuz ancak ve dönüp gideceğimiz yer, Allah tapısıdır ve şüphe yok ki haddini aşanlar, cehennem ehlinin ta kendileridir.
40-Mümin Suresi

44.Ayet
Mekke

24
471
فَسَتَذْكُرُونَ مَا أَقُولُ لَكُمْ ۚ وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ -44
(Fe setezkürune ma ekulü leküm ve üfevvidu emrı ilellah innellahe basıyrum bil ıbad)
40-Mümin Suresi
44.Ayet
Mekke
24
471
“Size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını hakkıyla görendir.” Siz benim söylediklerimi sonra anlıyacaksınız, ben emrimi Allaha tefvız ediyorum, her halde Allah kullarını görür gözetir Siz benim söylediklerimi yakında (kıyamette) anlıyacaksınız. Ben işimi Allah’a bırakıyorum. Muhakkak ki Allah kulların bütün yaptıklarını görendir= Basîr’dir.” Benim size dediklerimi ileride hatırlayacaksınız. Ben, işimi ve durumumu Allah´a ısmarlıyorum. Şüphesiz ki Allah, kullarını görendir. «Size söylemekde olduklarımı yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allaha ısmarlıyorum. Çünkü Allah kulları (nı) çok iyi görendir». Yakında, size neler dediysem, anlıyacak, hatırlıyacaksınız onları ve ben, işimi Allah´a ısmarladım; şüphe yok ki Allah, kullarını görür.
40-Mümin Suresi

45.Ayet
Mekke

24
471
فَوَقَاهُ اللَّهُ سَيِّئَاتِ مَا مَكَرُوا ۖ وَحَاقَ بِآلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ -45
(Fe vekahüllahü seyyiati ma mekeru ve haka bi ali fir´avne suül azab)
40-Mümin Suresi
45.Ayet
Mekke
24
471
Allah, onu, onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü kuşattı. onun için Allah onu onların kurdukları mekrin fenâlıklarından korudu da Âli Fir´avni o kötü azâb kuşattı Nihayet Allah onu (iman etmiş olan adamı), Firavun taraftarlarının hilesinden korudu. Firavun kavmini ise, o kötü azab kuşatıverdi (denizde boğuldular). Allah, onu, onların hile ve düzeninin kötülüklerinden korudu. Fir´avn ve yandaşlarını azabın kötüsü sarıverdi. Nihayet, Allah onların kurdukları tuzakların fenalıklarından bu (zâti) korudu. Fir´avnın kavmini ise kötü azâb kuşatıverdi. Derken Allah, onların düzenlerinin kötülüklerinden korudu onu ve Firavun soyunaysa azâbın kötüsü gelip çattı.
40-Mümin Suresi

46.Ayet
Mekke

24
471
النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا ۖ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ -46
(Ennaru yu´radune aleyha ğudüvvev ve aşiyya ve yevme tekumüs saatü edhılu ale fir´avne eşeddel azab)
40-Mümin Suresi
46.Ayet
Mekke
24
471
(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir. Ateş; onlar sabah akşam ona arzolunur dururlar, saat kıyam edeceği gün de tıkın Âl-i Fir´avn´i en şiddetli azâba! Onlar (kabirlerinde kıyamet gününe kadar) sabah ve akşam ateşe arz edilecekler. Kıyamet koptuğu gün de: “- Firavun kavmini en şiddetli azaba sokun.” denilecektir. Sabah akşam ateşe arzolunurlar. Kıyâmet´in kopuşu meydana gelince, Fir´avn´ın yandaşlarını azabın en şiddetlisine sokun ! (denilir). (Azâbdan biri de) ateşdir ki onlar buna sabah, akşam arzolunacaklar, kıyametin kopacağı gün de «Fir´avn haanedânını azabın en çetinine sokun» (denilecek). Ateş, sabah akşam, onlara gösterilecek ve kıyâmetin koptuğu günde Firavun soyunu denecek, sokun azâbın en çetinine.
40-Mümin Suresi

47.Ayet
Mekke

23
471
وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِنَ النَّارِ -47
(Ve iz yetehaccune fin nari fe yekulud duafaü lillezınestekberu inna künnü leküm tebean fe hel entüm muğnune anna nasıybem minen nar)
40-Mümin Suresi
47.Ayet
Mekke
23
471
Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” derler. Ve hele ateş içinde biribirlerine (ıhticac) protesto ederlerken: o vakıt zuafa kısmı o büyüklük taslıyanlara diyorlardır: hani bizler sizin tebeanız idik, şimdi siz bizden bir ateş nevbetini savabiliyor musunuz? Hatırla o vakti ki, (kâfirlerin önderleri ile ayak takımları) ateşde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, büyüklük taslıyanlara (önderlerine) şöyle diyecekler: “- Biz (dünyada) size itaatkâr idik. Şimdi siz, bizden ateşin bir kısmını savabiliyor musunuz?” Ateşte karşılıklı delil getirip tartışırlarken, zayıflar, büyüklük taslayanlara: «Şüphesiz biz size uymuş kimselerdik. Şu anda bizden ateşin bir kısmını olsun savmaz mısınız ?» derler. (Kâfirler) ateşin içinde birbiriyle hüccetler göster (erek çekiş) irlerken zaîf olanlar o büyüklük taslayanlara «Biz, sizin tebeanızdık. Şimdi siz ateşden bir cüz´ünü olsun bizden savabilir misiniz?» der(ler). Ve ateşte, birbirleriyle çekişmeye başladıkları zaman düşkünler, ululuk satanlara diyecekler ki: Gerçekten size uymuştuk, sizin adamlarınızdık biz, ateşin bir miktârını olsun defedebilir misiniz bizden?
40-Mümin Suresi

48.Ayet
Mekke

23
471
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ -48
(Kalellezı nestekberu inna küllün fıha innellahe kad hakeme beynel ıbad)
40-Mümin Suresi
48.Ayet
Mekke
23
471
Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.” Büyüklük taslıyanlar da şöyle demektedirler: Evet, hepimiz onun içindeyiz, çünkü Allah, kulları beyninde hukmünü verdi Büyüklük taslayıb imandan yüz çevirenler de şöyle diyecektir: “- Biz topyekün o ateş içindeyiz. Doğrusu Allah, kulları arasında (gerekli) hükmünü verdi. (Müminleri cennete koydu, kâfirleri cehenneme soktu).” Büyüklük taslayanlar şöyle derler: «Doğrusu hepimiz ateşteyiz. Allah ise kulları arasında hükmünü vermiştir.» O büyüklük satanlar (şöyle) dediler (diyecekler): «biz (de, siz de) hepimiz bunun içindeyiz. Şübhe yok ki Allah kulları arasında (vereceği) hükmü verdi». Ululuk satanlarsa, şüphe yok ki diyecekler, hepimiz de ateş içindeyiz; şüphe yok ki Allah, kullar arasında hükmetti.
40-Mümin Suresi

49.Ayet
Mekke

23
471
وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِنَ الْعَذَابِ -49
(Ve kalellezıne fin nari li hazeneti cehennemed´u rabbeküm yühaffif anna yevmem minel azab)
40-Mümin Suresi
49.Ayet
Mekke
23
471
Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin” derler. Ve hep o ateştekiler Cehennem bekçilerine derler: rabbınıza duâ ediverin bir gün bizden azâbı biraz hafifletsin Ateşte olanlar, cehennem bekçilerine diyecekler ki: “- Rabbinize dua edin (hiç olmazsa) bizden bir gün (müddetince) azabı hafifletsin.” Ateşte olanlar, Cehennem bekçilerine derler ki, «Rabbımıza duâ edin de bizden bir günlük (olsun) azabı hafifletsin.» Ateşde bulunanlar cehennem bekçilerine: «Rabbinize düâ edin, bizden birgün olsun azâbı hafifletsin» dedi (ler - diyecekler). Ve ateştekiler, cehennemin kapıcılarına, Rabbinize yalvarın da diyecekler, ne olur, bir günceğiz olsun azâbımızı hafifletsin.
40-Mümin Suresi

50.Ayet
Mekke

24
472
قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ ۖ قَالُوا بَلَىٰ ۚ قَالُوا فَادْعُوا ۗ وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ -50
(Kalu eve lem tekü te´tıküm rusülüküm bil beyyinat kalu bela kalu fed´ ve ma düaül kafirıne illa fı dalal)
40-Mümin Suresi
50.Ayet
Mekke
24
472
(Cehennem bekçileri) derler ki: “Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?” Onlar, “Evet, getirmişti” derler. (Bekçiler), “Öyleyse kendiniz yalvarın” derler. Şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır. Ya size, derler: beyyinelerle Resulleriniz geliyor değilmi idi ki? Evet, derler, öyle ise kendiniz duâ edin derler, kâfirlerin duâsı ise hep çıkmazdadır (Cehennem bekçileri ateşteki kâfirlere) şöyle derler: “- Size peygamberleriniz mucizelerle gelmedi miydi?” Onlar: “-Evet” derler. (Bekçiler, onlarla alay etmek kasdi ile şöyle) derler “- O halde kendiniz (Allah’a) yalvarın.” Kâfirlerin yalvarıb yakarması ise hep boşunadır. Bekçiler, «size peygamberleriniz açık belgeler ve mu´cizelerle gelmediler mi ?» derler. Onlar, «evet geldiler,» diye cevap verirler. (Bunun üzerine bekçiler onlara:) «Öyle ise kendiniz duâ edin,» derler. Kâfirlerin duası elbette boş ve neticesizdir. (Bekçiler şöyle) söylediler (söylerler): «Size peygamberleriniz açık açık bürhanlar (mu´cizeler) getirmedi miydi»? (Öbürleri) «Evet (getirdi) dediler (derler). (Bekçiler de) «O halde (kendiniz) yalvarın!» dediler (derler). Halbuki kâfirlerin düâsı hedef olmakdan başka (bir değeri haaiz) değildir. Onlar da, peygamberleriniz, apaçık delillerle gelmedi miydi size diyecekler; onlar, evet diyecekler, bekçiler, öyleyse diyecekler, siz yalvarın ve kâfirlerin duâsıysa ancak boşa gider.
40-Mümin Suresi

51.Ayet
Mekke

24
472
إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ -51
(İnna henensuru rusülena vellezıne amenu fil hayatid dünya ve yevme yekulül eşhad)
40-Mümin Suresi
51.Ayet
Mekke
24
472
Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz. Elbette biz Resullerimizi ve iyman edenleri mansur kılacağız hem Dünya hayatta hem de şâhidler dikileceği gün Muhakkak ki biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatında, hem de meleklerin şahid duracağı gün (kıyamette) muzaffer kılacağız. Şüphesiz ki biz, peygamberlerimize ve imân edenlere, Dünya hayatında ve şâhidliklerin yeraldığı günde elbette yardım ederiz. Şübhesiz biz peygamberlerimize ve îman edenlere hem dünyâ hayâtında, hem şâhidlerin dikileceği gün herhalde yardım edeceğiz. Şüphe yok ki biz, elbette peygamberlerimize ve inananlara, dünyâ yaşayışında da yardım ederiz, tanıkların getirileceği günde de.
40-Mümin Suresi

52.Ayet
Mekke

24
472
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ ۖ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ -52
(Yevme la yenfeuz zalimıne ma´ziratühüm ve lehümül la´netü ve hehüm suüd dar)
40-Mümin Suresi
52.Ayet
Mekke
24
472
O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır. O gün kü zâlimlere özür dilemeleri fâide vermez, onlara lâ´net vardır ve onlara yurdun kötüsü vardır O gün, zalimlere özür dilemeleri fayda vermiyecektir; onlara lânet, (Allah’ın rahmetinden uzaklık) vardır, yurdun kötüsü de onlarındır. O gün zâlimlere özür dilemeleri fayda vermez. Hem lanet, hem kötü yurt onlaradır. O gün özür dilemeleri zalimlere asla fâide etmeyecekdir. Lâ´net onların, fena yurd da onlarındır. Bir gündür o gün ki zâlimlerin özürleri fayda vermez ve onlaradır lânet ve onlarındır kötü yer yurt.
40-Mümin Suresi

53.Ayet
Medine

24
472
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَىٰ وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ -53
(Ve le kad ateyna musel hüda ve evrasna benı israilel kitab)
40-Mümin Suresi
53.Ayet
Medine
24
472
(53-54) Andolsun, biz Mûsâ’ya hidayet verdik. İsrailoğulları’na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat’ı) miras bıraktık. Şanım hakkı için biz Musâya o hidayeti verdik ve Benî İsraile o kitabı miras kıldık Gerçekten biz Mûsa’ya peygamberlik verdik ve İsraîloğullarına da Tevrat’ı miras bıraktık, And olsun ki, Musa´ya doğru yolu gösteren rehber verdik. Kitap (Tevrat)ı İsrail oğullarına mîras bıraktık. (53-54) Andolsun ki biz Musâya hidâyeti verdik. (Kendisinden sonra) İsrâîl oğullarına da — hem doğru yolun rehberi, hem temiz akıl saahibleri için bir öğüd olmak üzere — kitabı mîras bırakdık. Ve andolsun ki biz, Mûsâ´ya doğru yolu gösteren kitabı verdik ve İsrailoğullarını da mîrasçı ettik o kitaba ki.
40-Mümin Suresi

54.Ayet
Mekke

24
472
هُدًى وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ -54
(Hüdev ve zikra li ülil elbab)
40-Mümin Suresi
54.Ayet
Mekke
24
472
(53-54) Andolsun, biz Mûsâ’ya hidayet verdik. İsrailoğulları’na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat’ı) miras bıraktık. ki aklı selîm sahiblerine bir irşad ve bir ıhtar olmak için Akıl sahiblerine bir hidayet ve bir öğüd olarak... Ki o doğru yolu gösteren bir rehber ve akıl sahiplerine bir öğüt ve hatırlatmadır. (53-54) Andolsun ki biz Musâya hidâyeti verdik. (Kendisinden sonra) İsrâîl oğullarına da — hem doğru yolun rehberi, hem temiz akıl saahibleri için bir öğüd olmak üzere — kitabı mîras bırakdık. Aklı başında olanları doğru yola sevk eder, onlara ibrettir, öğüttür.
40-Mümin Suresi

55.Ayet
Medine

24
472
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ -55
(Fasbir inne va´dellahi hakkuv vestağfir li zembike ve sebbıh bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkar)
40-Mümin Suresi
55.Ayet
Medine
24
472
Ey Muhammed! Sabret. Allah’ın va’di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamd ederek tespih et! O halde sabret, çünkü Allahın va´di haktır hem günahına istiğfar ve akşam, sabah rabbına hamdiyle tesbih et O halde (Ey Rasûlüm, müşriklerin eziyetlerine) sabret; çünkü Allah’ın (zafere dair) vaadi gerçektir. (Müminler âdet edinsinler diye) günahın için mağfiret dile, akşam-sabah hamd ile Rabbini tesbih et (veya beş vakit namaz kıl). O halde (Ey Peygamber!) sabret. Şüphesiz ki Allah´ın va´di haktır. Günahının bağışlanmasını dile ve akşam-sabah Rabbına hamd ile tesbîh et.. Şimdi sen (Habîbim) sabret. Çünkü Allahın va´di gerçekdir. Günâhının yarlığanmasını iste. Akşam, sabah Rabbini hamd ile (tenzîh ve) tesbîh et. Artık sabret, şüphe yok ki Allah´ın vaadi gerçektir ve suçunun yarlıganmasını dile ve akşam ve sabah çağlarında, Rabbine hamd ederek tenzîh et onu.
40-Mümin Suresi

56.Ayet
Mekke

24
472
إِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ ۙ إِنْ فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغِيهِ ۚ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ ۖ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ -56
(İnnellezıne yücadilune fı ayatillahi bi ğayri sültanin etahüm in fı sudurihim illa kibrum ma hüm bi baligıyh festeız billah innehu hüves semıul besıyr)
40-Mümin Suresi
56.Ayet
Mekke
24
472
Allah’ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya, onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar. Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. Kendilerine gelmiş kat´î bir bürhan olmaksızın Allahın âyetlerinde mücadele edenler muhakkak ki onların sîynelerinde ancak yetişemiyecekleri bir kibir vardır sen hemen Allaha sığın, çünkü o, semî odur, basîr o Kendilerine (Allah’dan) gelmiş bir delil olmaksızın Allah’ın ayetlerini inkâr edenlerin kalblerinde ancak tekebbür var. Onlar, o tasarladıkları büyüklüğe asla eremiyeceklerdir. Sen, hemen (sana fenalık düşünenlerden) Allah’a sığın. Muhakkak ki O, Semîdir= sözlerini işitendir, Basîr’dir= yaptıklarını görendir... Allah´ın âyetleri hakkında kendilerine gelen bir delil ve belge olmaksızın tartışıp iddialaşanların gerçekten içlerinde ulaşamıyacakları bir kibir (büyüklük, kendini beğenmişlik) vardır. Sen artık Allah´a sığın. Şüphesiz ki O, işitendir, görendir. Kendilerine gelmiş kat´î bir delîl (ve salâhiyyet) olmaksızın (körü körüne) Allahın âyetleri hakkında mücâdele edenlerin göğüslerinde, hiç şübhe yok ki, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük (hevesin) den başka bir şey yokdur. Hemen sen (onların şerrinden) Allaha sığın. Çünkü O, (dediklerini) bizzat işiden, (yapdıklarını) hakkıyle görendir. Allah´ın âyetleri hakkında, kendilerine hiçbir kesin delil gelmemişken çekişmeye girişenlerin gönüllerinde, ancak ulaşmalarına imkân olmayan bir büyüklenme duygusu var; artık Allah´a sığın, şüphe yok ki o, duyar, görür.
40-Mümin Suresi

57.Ayet
Mekke

24
472
لَخَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ -57
(Le halkus semavati vel erdı ekberu min halkın nasi ve lakinne ekserannasi la ya´lemun)
40-Mümin Suresi
57.Ayet
Mekke
24
472
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler. Elbette Göklerin ve Yerin halkı o nâsın halkından daha büyüktür ve lâkin nâsın ekserîsi bilmezler Elbette gökleri ve yeri yaratmak, insanları (öldükten sonra) yaratmaktan daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler. And olsun ki, gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan daha büyüktür. Ama insanların çoğu (bunu) bilmezler. Göklerin ve yerin (ibtidâ) yaratılışı insanların (ikinci) yaratılışından elbet daha büyükdür. Fakat insanların çoğu bilmezler. Elbette gökleri ve yeryüzünü yaratmak, insanları yaratmaktan daha büyük bir şey ve fakat insanların çoğu bilmez.
40-Mümin Suresi

58.Ayet
Mekke

24
472
وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُسِيءُ ۚ قَلِيلًا مَا تَتَذَكَّرُونَ -58
(Ve ma yestevil a´ma vel besıyru vellezıne amenu ve amilus salihati ve lel müsi´ kalılem ma tetezekkerun)
40-Mümin Suresi
58.Ayet
Mekke
24
472
Kör ile gören, iman edip salih ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz. Kör ise görenle müsavî olmaz, iyman edip iyi iyi işler yapan kimselerle ne de kötülük yapan, siz pek az düşünüyorsunuz Kör olanla gören, iman edib salih ameller işliyenlerle kötülük eden bir olmaz. Siz pek az düşünüyorsunuz!... Görmeyenle gören, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlarla kötülük işleyen kimse bir değildir. Ne de az düşünüyorsunuz ?! Kör olanla gören, îman edib de iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunanlarla kötülük yapan bir olmaz. Ne az düşünüyorsunuz! Ve eşit değildir körle gören ve inanıp iyi işlerde bulunanla kötülükler eden; ne de az düşünmede, ne de az ibret almadasınız.
40-Mümin Suresi

59.Ayet
Mekke

24
473
إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ -59
(İnnes saate le atiyetül la raybe fıha ve lakinne ekseran nasi la yü´minun)
40-Mümin Suresi
59.Ayet
Mekke
24
473
Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar. Her halde o saat muhakkak gelecek, onda şübhe yok ve lâkin nâsın ekserîsi inanmazlar Kıyamet muhakkak gelecektir; onda hiç şübhe yoktur. Fakat insanların çoğu (buna) inanmazlar. Kıyametin kopuş anı mutlaka gelecektir; bunda hiç şüphe yoktur. Ama ne var ki, insanların çoğu (bunu) bilmezler. O saat muhakkak ve mutlak gelecekdir. Onda hiçbir şübhe yokdur. Ancak insanların çoğu (buna) inanmazlar. Kıyâmet, elbette kopacak, şüphe yok bunda ve fakat insanların çoğu inanmaz.
40-Mümin Suresi

60.Ayet
Mekke

24
473
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ -60
(Ve kale rabbükümüd´unı estecib leküm innellezıne yestekbirune an ıbatetı seyedhulune cehenneme dahırın)
40-Mümin Suresi
60.Ayet
Mekke
24
473
Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.” Halbuki rabbınız buyurdu: yalvarın ki bana size karşılık vereyim, çünkü benim ıbadetimden kibirlenenler yarın hor hakîr olarak Cehenneme girecekler Rabbiniz buyurdu ki: “- Bana dua edin, size karşılığını vereyim. Bana ibadet etmekten büyüklenib yüz çevirenler, muhakkak ki küçülmüş kimseler olarak cehenneme gireceklerdir.” Rabbınız dedi ki: Bana duâ edip yalvarın ki kabul edip karşılık vereyim. Doğrusu bana kulluk etmeyi gururlarına yediremiyenler, zillete uğrayıp aşağılanarak Cehennem´e gireceklerdir.. Rabbiniz (şöyle) buyurdu: «Bana düâ edin. Size icabet (ve duanızı kabul) edeyim. Çünkü bana ibâdetden büyüklük taslay (ıb uzaklaş) anlar hor ve hakıyr cehenneme gireceklerdir». Ve Rabbiniz dedi ki: Çağırın beni, icâbet edeyim size; şüphe yok ki bana kulluk etmekten, ululuk satarak çekinenler, aşağılık bir halde cehenneme gireceklerdir.
40-Mümin Suresi

61.Ayet
Mekke

24
473
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ -61
(Allahüllezı ceale lekümül leyle li teskünu fıhi ven nehara mübsıra innellahe le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun)
40-Mümin Suresi
61.Ayet
Mekke
24
473
Allah, içinde rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü yaratandır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler. Allah o ki sizin için geceyi yaptı, içinde dinlenesiniz diye, gündüzü de göz açıcı, hakıkat Allah, insanlara karşı bir fadıl sahibi ve lâkin insanların ekserîsi şükretmezler Allah O’dur ki, içinde dinlenesiniz diye geceyi, göresiniz diye gündüzü, sizin için yarattı. Gerçekten Allah insanlara ihsan sahibidir, fakat insanların çoğu buna şükretmezler. O Allah ki, dinlenip sükûnet bulasınız diye geceyi; aydınlık içinde (hayatınızı kazanasınız diye) gündüzü sizin için yarattı. Şüphesiz ki, Allah insanlara karşı bol bağış, çok iyilik sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler. Allah, sizin için, içinde dinlenesiniz diye geceyi, gör (üb işlenmeniz (e vaasıta) olarak gündüzü yaratandır. Şübhesiz ki Allah insanlar üzerinde lütf-ü inayet saahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler. Öyle bir Allah´tır ki size geceyi yarattı dinlenmeniz için ve gündüzü yarattı göre göre işlerinizi yapmanız için; şüphe yok ki Allah, elbette insanlara karşı lütuf ve ihsân sâhibidir ve fakat insanların çoğu şükretmez.
40-Mümin Suresi

62.Ayet
Mekke

24
473
ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ -62
(Zalikümüllahü rabbüküm haliku külli şey´ la ilahe illa hüve fe enna tü´fekun)
40-Mümin Suresi
62.Ayet
Mekke
24
473
İşte her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Durum bu iken nasıl oluyor da (haktan) döndürülüyorsunuz? İşte o Allahdır rabbınız her şeyi yaradan, başka tanrı yok ancak o, o halde nasıl çevirilirsiniz? İşte (yüce vasıflarında ortağı bulunmıyan) bu Allah Rabbinizdir; her şeyi yaratandır. O’ndan başka hiç bir İlâh yoktur. O halde (Allah’a ibadet etmekten dönüb putlara) nasıl çevriliyorsunuz? İşte bu, Rabbınız Allah´tır, her şeyi yaratandır. O´ndan başka tanrı yoktur. Öyle iken nereye dönüyorsunuz ?! İşte Rabbiniz olan, her şey´i yaratan Allah budur. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. O halde nasıl olub da döndürülüyorsunuz? İşte budur Rabbiniz Allah ki her şeyi halk eden odur, yoktur ondan başka tapacak; ne diye asılsız şeylere kapılmadasınız?
40-Mümin Suresi

63.Ayet
Mekke

24
473
كَذَٰلِكَ يُؤْفَكُ الَّذِينَ كَانُوا بِآيَاتِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ -63
(Kezalike yü´feküllezıne kanu bi ayatillahi yechadun)
40-Mümin Suresi
63.Ayet
Mekke
24
473
Allah’ın âyetlerini inkâr etmekte olanlar, işte böyle döndürülürler. İşte Allahın âyetlerine cehudluk edenler öyle çeviriliyorlar Allah’ın ayetlerini inkâr etmiş olanlar işte böyle (hakdan) çevriliyorlar. Allah´ın âyetlerini bile bile inâdla inkâr edenler de böyle çevriliyorlar. Allahın âyetlerini bilerek inkâr edegelenler işte böyle döndürülür. İşte böyle kapılırlar Allah´ın delillerini, bile bile inkâr edenler.
40-Mümin Suresi

64.Ayet
Mekke

24
473
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ۚ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ ۖ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ -64
(Allahüllezı ceale lekümül erda kararav ves semae binaev ve savveraküm fe ahsene suveraküm ve razekaküm minet tayyibat zalikümüllahü rabbükam fe tebarakellahü rabbül alemın)
40-Mümin Suresi
64.Ayet
Mekke
24
473
Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir! Allah o ki sizin için Arzı bir makarr yaptı, Semayı bir bina ve size suret verdi, sonra da suretlerinizi güzellendirdi, hoş ni´metlerden sizi merzuk da buyurdu, işte o Allahdır rabbınız, ne yücedir o Allah, rabbül´âlemîn Allah O’dur ki, sizin için yer yüzünü bir oturma yeri, göğü de kubbeli bir çatı yaptı. Size şekil verdi; sonra da şekillerinizi güzelleştirdi. Pâk ve hoş şeylerden size rızık verdi. İşte (kudret sahibi olan) bu Allah’dır Rabbiniz. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!... O Allah ki, yeryüzünü sizin için oturmaya elverişli, göğü de bir bina (kubbe) kıldı. Sizi biçimlendirdi, biçiminizi güzel yaptı ve helâl-temiz şeylerle sizi rızıklandırdı. İşte bu Allah, Rabbinizdir. Âlemlerin Rabbi olan Allah çok yücedir, çok kutsaldır. Allah, sizin (fâideniz) için yeri bir karar (gâh), göğü bir bina (kubbe) yapan, size suret veren,. sonra suretlerinizi güzelleştiren, en temiz ve güzel şeylerden sizi rızıklandırandır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Demek, âlemlerin Rabbi ne yücedir! Bir Allah´tır ki yeryüzünü, size karâr edecek bir yurt, göğü de bir kubbe olarak yaratmıştır ve size sûret vermiştir, sûretinizi de en güzel bir şekle sokmuştur ve sizi, tertemiz şeylerle rızıklandırmıştır; işte budur Rabbiniz; ne yücedir âlemlerin Rabbi Allah.
40-Mümin Suresi

65.Ayet
Mekke

24
473
هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ ۗ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ -65
(Hüvel hayyü la ilahe illa hüve fed´uhü muhlisıyne lehüd dın elhamdü lillahi rabbil alemın)
40-Mümin Suresi
65.Ayet
Mekke
24
473
O, diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur. Hayy ancak o, ondan başka tapılacak yok, onun için dîni halîs kılarak ona, hep ona yalvarın, hamd, Allâhın, o rabbül´âlemînin Ebedî hayat sahibi ancak O’dur. O’ndan başka hiç bir İlâh yoktur. O halde ibadeti O’na hâlis kılarak kendisine şöyle dua edin: “- Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” O hep diridir. O´ndan başka tanrı yoktur. Dini O´na hâlis kılarak kulluk edip yalvarın. Âlemlerin Rabbına hamd olsun. O, dâima yaşayandır. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. O halde Ona, dîninde ihlâs (ve samîmiyyet) erbabı olarak, «Hamd olsun, kâinatın Rabbi olan Allaha» (diyerek) düâ edin. Odur daimî diri, yoktur ondan başka tapacak, artık onun dîninde, yüreğinizi ona bağlayarak çağırın onu; hamd, âlemlerin Rabbi Allah´a.
40-Mümin Suresi

66.Ayet
Mekke

24
473
قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَمَّا جَاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبِّي وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ -66
(Kul innı nühıtü en a´büdellezıne ted´une min dunillahi lemma caeniyel beyyinatü mir rabbı ve ümirtü en üslime li rabbil alemın)
40-Mümin Suresi
66.Ayet
Mekke
24
473
De ki: “Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana, âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.” De ki: bana rabbımdan beyyineler geldiği vakıt ben o sizin Allahdan başka yalvardıklarınıza ıbâdet etmekten kat´ıyyen nehyedildim de emrolundum ki müslim olayım o rabbül´âlemîne (Ey Rasûlüm, seni putperest atalarının dinine çağıran o müşriklere) de ki: “- Bana Rabbimden açık deliller (ayetler) geldiği vakit, ben, o sizin Allah’dan başka taptıklarınıza ibadet etmekten kesin olarak menedildim. Âlemlerin Rabbine itaat ve ibadet etmekle emrolundum.” De ki: Sizin Allah´tan başka taptıklarınıza tapmaktan, bana Rabbımdan gelen açık belgelere göre kesinlikle men´edilmişimdir ve ben âlemlerin Rabbına teslimiyet göstermekle emrolundum. (Habîbim) de ki: Bana Rabbimden (aklî delilleri takviye eden o) apaçık (ilâhî) deliller gelince o sizin Allâhı bırakıb tapdıklarınıza kulluk etmekliğimden (te´kîden ve) kat´î olarak, men´edildim. Âlemlerin Rabbine teslîm olmaklığım emrini aldım». De ki: Şüphe yok ki ben, Allah´tan başka sizin taptıklarınıza tapmaktan menedildim, Rabbimden apaçık deliller gelince bana ve âlemlerin Rabbine teslîm olmam emredildi bana.
40-Mümin Suresi

67.Ayet
Mekke

24
474
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا ۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّىٰ مِنْ قَبْلُ ۖ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ -67
(Hüvellezı halekaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme yuhricüküm tıflen sümme li teblüğu eşüddeküm sümme li tekunu şüyuha ve minküm mey yüteveffa min kablü ve li teblüğu ecelem müsemmev ve lealleküm ta´kılun)
40-Mümin Suresi
67.Ayet
Mekke
24
474
O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar. O odur ki sizi bir topraktan yarattı, sonra bir nufteden, sonra bir alekadan, sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyor, sonra kuvvetiniz çağına iresiniz diye büyütüyor, sonra da ihtiyar olasınız diye, içinizden kimi de daha evvel vefat ettirilir, hem de müsemmâ bir ecele iresiniz diye, bir de gerek ki akıl edesiniz O Allah’dır ki, sizi (babanız Âdem’i) bir topraktan yarattı, sonra bir nutfeden, sonra bir kan pıhtısından... Sonra sizi (annelerinizin karnından) bir bebek olarak çıkarıyor. Sonra delikanlılık çağınıza eresiniz diye büyütüyor, sonra da ihtiyar olasınız diye... İçinizden kimi de, (delikanlılık ve ihtiyarlık çağından) daha evvel öldürülüyor. Bunlar, muayyen bir ecele eresiniz diye yapılır. Olur ki (Allah’ın büyük kudretine ve eşsizliğine delâlet eden bu halleri) düşünürsünüz. O ki sizi topraktan yarattı, sonra nutfe(deki sperma)dan, sonra kan pıhtısından meydana getirdi; sonra sizi çocuk olarak çıkarır; sonra gücünüzü bulup ergenliğe erişiyorsunuz ; sonra da yaşlanıyorsunuz. Kiminiz önceden (çocukken ya da genç yaşta iken) öldürülür, (kiminiz de) belirlenmiş bir vakte erişmeniz için (yaşatılırsınız). Olur ki aklınızı kullanırsınız. Ki, O sizi bir toprakdan, sonra bir meniden, sonra bir kan pıhtısından yaratıb sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güdü kuvvetli bir çağa erişmeniz için, sonra da ihtiyarlar olmanız için yaşatan dır. İçinizde kimi de daha evvel öldürülmekdedir. (Allah, yaşatmayı) muayyen bir vaktâ (ecele) ulaşmanız ve, olur ki, aklınızı kullanmanız için (yapar). Öyle bir mâbuttur ki sizi topraktan, sonra bir katre sudan, sonra bir pıhtı kandan yaratmıştır, sonra sizi, çocuk olarak dünyâya çıkarmıştır, sonra ergenlik çağına erişmeniz, sonra da ihtiyar olmanız için sizi yaşatmadadır ve sizden, daha önce öldürülen de var ve hepinizi de muayyen ve mukadder bir zamana dek yaşatır ve bütün bunlar da akıl edesiniz diye olup biter.
40-Mümin Suresi

68.Ayet
Mekke

24
474
هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ ۖ فَإِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ -68
(Hüvellezı yuhyi ve yümıt fe iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun)
40-Mümin Suresi
68.Ayet
Mekke
24
474
O, yaşatan ve öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde, ona sadece “ol” der, o da oluverir. O odur ki hem diriltir, hem öldürür, hasılı o bir emri istediği vakıt ona sâde «ol!» der oluverir Dirilten de, öldüren de O’dur. O, bir işi (yaratmak) istediği vakit sade “Ol” der, oluverir. O ki, yaşatır ve öldürür. O bir işin yerine gelmesini dilediğinde, ona sadece «ol!» der, o da oluverir . O, hem dirilten, hem öldürendir. (Öyle ki) O, her hangi bir iştin olmasını) dilediği zaman yalınız «Ol» der, o da oluverir.. Öyle bir mâbuttur ki diriltir ve öldürür; derken bir işin olmasını hükmetti mi ancak, ol der o işe, oluverir.
40-Mümin Suresi

69.Ayet
Mekke

24
474
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ -69
(E lem tera ilellezıne yücadilune fı ayatillah enna yusrafun)
40-Mümin Suresi
69.Ayet
Mekke
24
474
Allah’ın âyetleri hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar? Bakmaz mısın şimdi o Allahın âyetlerinde mücadeleye kalkanlara nereden döndürülüyorlar? (Ey Rasûlüm), Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenlere bakmaz mısın, (hak dinden) nasıl çevriliyorlar? Allah´ın âyetleri hakkında tartışıp iddialaşanları görmedin mi ? Nasıl da (Hakk´tan) döndürülüyorlar! (Habîbim) Allahın âyetleri hakkında çekişenlere bakmadın mı, nasıl (onları tasdıykden) döndürülüyorlar? Görmedin mi Allah´ın delilleri hakkında çekişmeye girişenleri, nereye gitmedeler, neye kapılmadalar?
40-Mümin Suresi

70.Ayet
Mekke

24
474
الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ -70
(Ellezıne kezzebu bil kitabi ve bima erselna bihı rusülena fe sevfe ya´lemun)
40-Mümin Suresi
70.Ayet
Mekke
24
474
Onlar, kitabı (Kur’an’ı) ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar bilecekler. Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler artık ileride bilecekler Kur’an’ı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz diğer kitapları inkâr edenler, (yakında, kıyamette kendilerine ne yapılacağını) bilecekler. Onlar ki Kitab´ı ve Kitapla Peygamberimize gönderdiğimizi yalanladılar, ileride (bunun onları nasıl bir sonuca götüreceğini) bileceklerdir. Onlar, kitabı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz şeyleri tekzîb edenlerdir. Artık bilecekler, Onlar, öyle kişilerdir ki kitabı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanlamışlardır, yakında bilip anlayacaklar.
40-Mümin Suresi

71.Ayet
Mekke

24
474
إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ -71
(İzil ağlalü fı a´nakıhim ves selasil yüshabun)
40-Mümin Suresi
71.Ayet
Mekke
24
474
(71-72) O zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır. O vakıt ki tomruklar boyunlarında ve zincirler sürüklenecekler O vakit, boyunlarında (demirden) lâleler ve zincirler olduğu halde sürüklenecekler, (71-72) Hani boyunlarında demir halkalar, (ayaklarında) zincirler olduğu halde kaynar suya sürükleneceklerdir, sonra ateşte cayır cayır yakılacaklardır. (71-72) Boyunlarında lâleler, zincirler bulunduğu zaman ki onlar (bu vaz´iyyetde evvelâ) sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra ateşde yakılacaklar. Boyunlarına demirden lâleler ve zincirler takılıp sürüklendikleri zaman.
40-Mümin Suresi

72.Ayet
Mekke

24
474
فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ -72
(Fil hamımi sümme fin nari yüscerun)
40-Mümin Suresi
72.Ayet
Mekke
24
474
(71-72) O zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır. Hamîmde, sonra ateşte kaynatılacaklar Kaynar suda... Sonra ateşte yakılacaklar. (71-72) Hani boyunlarında demir halkalar, (ayaklarında) zincirler olduğu halde kaynar suya sürükleneceklerdir, sonra ateşte cayır cayır yakılacaklardır. (71-72) Boyunlarında lâleler, zincirler bulunduğu zaman ki onlar (bu vaz´iyyetde evvelâ) sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra ateşde yakılacaklar. Sıcak su içinde, sonra cehenneme atıldıkları zaman.
40-Mümin Suresi

73.Ayet
Mekke

24
474
ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَ -73
(Sümme kıyle lehüm eyne ma küntüm tüşrikun)
40-Mümin Suresi
73.Ayet
Mekke
24
474
(73-74) Sonra onlara, “Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?” denilir. Onlar da, “(Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş)” derler. İşte Allah, inkârcıları böyle saptırır. Sonra denecek onlara: nerede o şirk koştuklarınız? Sonra onlara şöyle denilecek: “- Nerede ortak koşup tapındığınız, (73-74) Sonra da onlara : «Allah´ı bırakıp koştuğunuz ortaklar nerede ?» denilecek. «Onlar uzaklaşıp bizden kayboldular. Zaten biz daha öncede hiçbir şeye ibâdet etmiyorduk» derler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır. (73-74) Sonra onlara «Allâhı bırakıb da (Ona) ortak tutageldiğiniz (putlar) nerede?» denilecek. Onlar da «Bizden uzaklaşıb gaaib oldular. Daha doğrusu biz bundan evvel zâten hiçbir şey´e tapmazdık» diyecekler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır. Sonra da denecek ki nerede şirk koştuklarınız,
40-Mümin Suresi

74.Ayet
Mekke

24
474
مِنْ دُونِ اللَّهِ ۖ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُو مِنْ قَبْلُ شَيْئًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ -74
(Min dunillah kalu dallu anna bel lem nekün ned´u min kablü şey´a kezalike yüdıllüllahül kafirın)
40-Mümin Suresi
74.Ayet
Mekke
24
474
(73-74) Sonra onlara, “Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?” denilir. Onlar da, “(Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş)” derler. İşte Allah, inkârcıları böyle saptırır. Allahın berisinden? Diyecekler ki onlar bizden gaib oldular daha doğrusu biz bundan evvel bir şey´e ıbâdet eder değilmişiz, işte Allah kâfirleri böyle şaşkın eder Allah’dan başkaları.” Onlar (cevap olarak şöyle) diyecekler: “- Bizden kaybolup gittiler. Doğrusu biz, bundan önce, bir şeye ibadet etmiyormuşuz (onların hiç bir kıymeti yokmuş).” İşte Allah kâfirleri böyle sapıklığa düşürür. (73-74) Sonra da onlara : «Allah´ı bırakıp koştuğunuz ortaklar nerede ?» denilecek. «Onlar uzaklaşıp bizden kayboldular. Zaten biz daha öncede hiçbir şeye ibâdet etmiyorduk» derler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır. (73-74) Sonra onlara «Allâhı bırakıb da (Ona) ortak tutageldiğiniz (putlar) nerede?» denilecek. Onlar da «Bizden uzaklaşıb gaaib oldular. Daha doğrusu biz bundan evvel zâten hiçbir şey´e tapmazdık» diyecekler. İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır. Allah´ı bırakıp da? Diyecekler ki: Gözümüzden kayboldular, zâten de bundan önce tapmaya lâyık birşeye tapmamıştık biz; işte Allah, kâfirleri böyle saptırır.
40-Mümin Suresi

75.Ayet
Mekke

24
474
ذَٰلِكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَمْرَحُونَ -75
(Zaliküm bima küntüm tefrahune fil erdı bi ğayril hakkı ve bima küntüm temrahun)
40-Mümin Suresi
75.Ayet
Mekke
24
474
Bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ve böbürlenmenizden ötürüdür. Bu şundan: Çünkü yeryüzünde haksızlıkla seviniyordunuz ve çünkü güveniyordunuz Size bu azap, yeryüzünde azgınlıkla sevinmenizden ve kibirlenmenizden dolayıdır. Bu (kötü sonuç) sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp böbürlenmenizden ve ölçüyü kaçırıp taşkınlık yapmanızdandır. Size olan bu (azâb) şunlardır: (Çünkü) siz yer (yüzün) de haksız yere şımarıklık ediyor, (ahırdan çıkmış hayvanlar gibi çılgınca) taşkınlık gösteriyordunuz. Bu da, yeryüzünde haksız yere sevinip övündüğünüzden ve ululanıp kendinizi gördüğünüzdendir.
40-Mümin Suresi

76.Ayet
Mekke

24
474
ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ -76
(Üdhulu ebvabe cehenneme halidıne fıha fe bi´se mesvel mütekebbirın)
40-Mümin Suresi
76.Ayet
Mekke
24
474
Onlara, “Ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!” (denir). Girin Cehennemin kapılarına içlerinde muhalled kalmak üzere, bak ne çirkin mevkıi o kibirlenenlerin (Onlara şöyle denir): “Girin cehennem kapılarından, içlerinde ebedî kalmak üzere... Bak, o kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!... Haydi, içinde devamlı kalıcılar olarak Cehennem´in kapılarından girin. Böbürlenip ululuk taslayanlarır kalacağı yer ne kötüdür! Cehennem kapılarından, içinde ebedî kalıcı olarak, girin. (Bak), o kibirlenenlerin dönüb gidecekleri yer, ne çirkindir! Girin kapılarından cehennemin, orada ebedî olarak kalacaksınız; gerçekten de ululananların yeri yurdu, ne de kötüdür.
40-Mümin Suresi

77.Ayet
Mekke

24
474
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۚ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ -77
(Fasbir inne va´dellahi hakk fe imma nüriyenneke ba´dallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe ileyna yürceun)
40-Mümin Suresi
77.Ayet
Mekke
24
474
Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir. Onun için sabret! Allahın va´di haktır, muhakkak olacaktır. Artık onlara ettiğimiz vaîdin ba´zısını sana göstersek de yâhud seni kendimize alsak da onlar mutlak döndürülüp bize getirilecekler. Onun için (Ey Rasûlüm, kâfirlerin eziyetlerine) sabret. Elbette Allah’ın (sana olan zafer) vaadi bir gerçektir. Artık onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, yahud seni kendimize alsak da muhakkak onlar döndürülüp bize getirilecekler. (Ey Peygamber!) Sabret Şüphesiz ki, Allah´ın va´di hakktır Sana va´dettiğimizin bir kısmını el bette göstereceğiz veya senin ruhu nu alacağız. (Nasılsa) onların dönü şü bize olacaktır. Onun için sen (Habîbim) sabret. Şübhesiz Allahın va´di bir gerçekdir. Binnetîce ya onlara etmekde olduğumuz tehdîdi (n tehakkukunu) kısmen sana göstereceğiz, yahud seni kendimize alacağız. Nihayet onlar ancak bize döndürülüb getirileceklerdir. Artık sabret, şüphe yok ki Allah´ın vaadi gerçektir. Derken ya onlara vaadettiğimiz şeylerin bâzısını göstereceğiz sana, yahut da seni öldüreceğiz, derken hepsi de dönüp tapımıza gelecekler.
40-Mümin Suresi

78.Ayet
Mekke

24
475
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ ۗ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ فَإِذَا جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ -78
(Ve le kad erselna rusülem min kablike minhüm men kasasna aleyke ve minhüm mel lem naksus aleyk ve ma kane li rasulin ey ye´tiye bi ayetin illa bi iznillah fe iza cae emrallahi kudiye bil hakkı ve hasira hünalikel mübtılun)
40-Mümin Suresi
78.Ayet
Mekke
24
475
Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da var. Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize getiremez. Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu batıl sayanlar hüsrana uğrarlar. Celâlim hakkı için biz senin önünden nice Resuller göndermişiz, onlardan kimini sana ayıtmışız, kimini de ayıtmamışızdır, hiçbir resul için Allahın izni olmaksızın bir âyet (bir mu´cize) getirmek olamaz, Allahın emri gelince de hak yerine getirilir ve işte husrana burada düştü mubtıller (Ey Rasûlüm) gerçekten biz, senden önce bir çok peygamberler gönderdik; onlardan kimini sana haber verdik, kimini de sana haber verip anlatmadık. Allah’ın izni olmadıkça, hiç bir peygamber tek bir mucize getiremez. Allah’ın (dünya ve ahirette azap) emri gelince de, hak yerine getirilir. İşte, burada hüsrana düştü inatçı kâfirler... And olsun ki senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan bir kısmının kıssasını sana anlattık, bir kısmının kıssasını anlatmadık. Hiçbir peygambere Allah´ın izni olmaksızın bir âyet (bir mu´cize veya ilâhî belge) getirmek (hem mümkün değil, hem de yakışır) olmaz. Allah´ın emri gelince de hakk ile yerine getirilir ve işte burada boş ve anlamsız şeylerle uğraşanlar hüsrana uğrarlar. Andolsun ki senden evvel de peygamberler gönderdik. Onların içinden sana kıssalarını anlatdığımız kimseler de var, sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir peygamber, Allahın izni olmaksızın, herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allahın emri gelince de hak (ve adalet) le hükmolunur. Bîhûde lâf söyleyenler işte burada hüsrana düşmüşdür. Ve andolsun ki senden önce nice peygamberler gönderdik, onlardan, sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da ve hiçbir peygamber, Allah´ın izni olmadıkça bir delil, bir mûcize gösteremez; derken Allah´ın emri gelince gerçek olarak hükmedilir ve işte buracıkta, boş şeylere uyanlar ziyan eder gider.
40-Mümin Suresi

79.Ayet
Mekke

24
475
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ -79
(Allahüllezı ceale lekümül en´ame li terkebu minha ve minha te´külun)
40-Mümin Suresi
79.Ayet
Mekke
24
475
Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır. Allah odur ki sizin için (en´amı) o yumuşak başlı hayvanları yarattı, onlardan binid edinesiniz diye, hem onlardan yersiniz Allah O’dur ki, sizin için davarlar yarattı, onlardan (deve gibi hayvanlar) binek edinesiniz diye... Onların bir kısmından da yersiniz. O Allah ki, bir kısmına binmeniz, bir kısmının etinden yemeniz için davarları sizin için yarattı. Allah, kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye, sizin için davarlar yaratandır. Öyle bir Allah´tır ki onların bir kısmına binin, bir kısmını da yiyin diye davarlar yaratmıştır size.
40-Mümin Suresi

80.Ayet
Mekke

24
475
وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً فِي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ -80
(Ve leküm fiha menafiu ve li teblüğu aleyha haceten fı suduriküm ve aleyha ve alel fülki tuhmelun)
40-Mümin Suresi
80.Ayet
Mekke
24
475
Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki ihtiyaçlara kendileri üzerinden ulaşasınız diye onları yaratmıştır. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız. Size onlarda daha bir çok menfeatler var, hem onların üzerinde sînelerinizdeki bir hâcete iresiniz diye, hem onlar üzerinde hem gemiler üzerinde taşınırsınız Sizin için onlarda daha bir çok menfaatler var. Kalblerinizdeki bir ihtiyaca kavuşmanız için, onlara biniyorsunuz. Hem onların üzerinde (karada), hem gemiler üzerinde (denizde) taşınırsınız. Sizin için onlarda daha birçok yararlar vardır ve içinizde düşünüp taşındığınız arzuya, onların üzerine (binip) ulaşırsınız. Bunlar üzerinde ve gemiler üzerinde taşınırsınız. Onlarda size (daha başka) fâideler (de) vardır. Göğüslerinizdeki bir haacete ermeniz için onların üstüne biniyorsunuz. (Karada) onların üzerinde, (denizde) gemilerin üstünde taşınıyorsunuz. Ve onlarda başka faydalar da var size ve gönüllerinizdeki murâda ulaşmak için onlara ve gemilere biniyorsunuz.
40-Mümin Suresi

81.Ayet
Mekke

24
475
وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَأَيَّ آيَاتِ اللَّهِ تُنْكِرُونَ -81
(Ve yürıküm ayatihı fe eyye ayatillahi tünkirun)
40-Mümin Suresi
81.Ayet
Mekke
24
475
Allah, size âyetlerini gösteriyor. Allah’ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz? Ve size âyetlerini gösterir, şimdi Allahın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz? Ve size (kudretinin kemaline, rahmetinin genişliğine delâlet eden) alâmetlerini gösteriyor; artık Allah’ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz (bu Allah’dan değildir, dersiniz)? Allah size âyetlerini (kudretinin yüceliğine delâlet eden belgelerini) gösteriyor. Artık Allah´ın hangi âyetlerini inkâr edebilirsiniz? (Allah) size âyetlerini gösteriyor. Siz Allahın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz? Ve size delillerini göstermede, Allah´ın delillerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?
40-Mümin Suresi

82.Ayet
Mekke

24
475
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ -82
(E fe lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim kanu eksera minhüm ve eşedde kuvvetev ve asaran fil erdı fe ma ağna anhüm ma kanu yeksibun)
40-Mümin Suresi
82.Ayet
Mekke
24
475
Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Fakat kazanmakta oldukları şeyler onlara bir fayda vermemişti. Daha Yer yüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden evvelkilerin âkıbeti nasıl olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok hem kuvvetçe ve Arzda âsarca daha çetin idiler, öyle iken o kesbettikleri şeyler kendilerini kurtarmadı O kâfirler, yeryüzünde gezip de bakmadılar mı ki, kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çok, kuvvetçe daha metin ve yeryüzünde eser (bina) bakımından daha güçlü idiler. Öyle iken, elde ettikleri şeyler kendilerini kurtarmadı. Onlar, yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna bakmıyorlar mı ? Onlar, bunlardan daha çok kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha çetin ve becerikli idiler. Ama kazanıp elde ettikleri şeyler kendilerine yarar sağlamadı, kurtarıcı olmadı. Ya onlar yer (yüzün) de gezib dolaşmadılar mı ki kendilerinden evvelkilerin akıbeti nice olmuşdur, baksınlar? Hem onlar bunlardan daha çokdu. Kuvvetçe ve yer (yüzün) deki eserlerce de daha güçlü ve satvetli idi (ler). Fakat kazanır oldukları şeyler kendilerine asla fâide vermedi. Yeryüzünü gezip dolaşmazlar mı ki onlardan önce gelip geçenlerin ne olmuş sonları, bir bakıp görsünler? Onlar, topluluk bakımından daha çoktu, kuvvet ve yeryüzünde yaptıkları şeyler bakımından da daha üstündü bunlardan; derken elde ettikleri şeylerin, onlara hiçbir faydası olmadı.
40-Mümin Suresi

83.Ayet
Mekke

24
475
فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -83
(Felemma caethüm rusülühüm bil beyyinati ferihu bima ındehüm minel ılmi ve haka biham ma kanu bihı yestehziun)
40-Mümin Suresi
83.Ayet
Mekke
24
475
Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi. Çünkü onlara Peygamberleri beyyinelerle geldikleri vakıt kendilerinde bulunan ılme güvendiler de o istihza ettikleri şey kendilerini kuşatıverdi Çünkü onlara, peygamberleri mucizelerle geldikleri vakit, kendilerinde bulunan (batıl) ilme güvendiler de, o peygamberleri alaya aldıkları şeyin cezası kendilerini kuşatıverdi. Peygamberlerimiz onlara açık belgeler ve mu´cizelerle gelince, onlar kendilerindeki bilgiden dolayı şımardılar da alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi. Öyle ya, kendilerine peygamberleri apaçık mu´cizeler getirince onların nezdindeki ilme karşı (eğlenerek) şımarıklık gösterdiler de hakkında istihza edegeldikleri şey kendilerini çepçevre kuşatıverdi. Peygamberleri, apaçık delillerle onlara gelince kendilerindeki bilgiye güvenip övündüler, kendilerini gördüler de alay ettikleri şey, başlarına geliverdi.
40-Mümin Suresi

84.Ayet
Mekke

24
475
فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِ مُشْرِكِينَ -84
(Felemma raev be´sena kalu amenna billahi vahdehu ve kefarna bima künna bihı müşrikın)
40-Mümin Suresi
84.Ayet
Mekke
24
475
Azabımızı gördükleri zaman, “Yalnız Allah’a inandık; O’na ortak koşmakta olduğumuz şeyleri inkâr ettik” dediler. O vakıt hışmımızı gördüklerinde Allahın birliğine inandık ve ona şirk koştuğumuz şeylere küfrettik dediler O vakit, azabımızın şiddetini gördüklerinde şöyle dediler: “- Allah’ın birliğine iman ettik ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.” Onlar, bizim hışım ve şiddetimizi görünce, «biz, bir olan Allah´a inandık ve O´na koştuğumuz şeyleri de inkâr ettik!» dediler. Artık, vaktaki o çetin azabımızı gördüler. «Allaha, bir olarak inandık. Ona eş tutmakda olduğumuz şeyleri inkâr etdik» dediler. Derken azâbını görünce de Allah´ın birliğine inandık dediler ve şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.
40-Mümin Suresi

85.Ayet
Mekke

24
475
فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا ۖ سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ ۖ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ -85
(Fe lem yekü yenfeuhüm ımanühüm lemma raev be´sena sünnetellahiletı kad halet fı ıbadih ve hasira hünalikel kafirun)
40-Mümin Suresi
85.Ayet
Mekke
24
475
Fakat azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah’ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana uğradılar. Dediler amma hışmımızı gördükleri vakıtki iymanları kendilerine faide verecek değildi. Allahın kullarında geçegelen sünneti, ve işte husrâna bu noktada düştü kâfirler Fakat azabımızı gördükleri vakit, imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah’ın kulları hakkında olagelen sünneti (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır. Ne var ki, hışım ve şiddetimizi gördükleri vakitteki imânları kendilerine bir fayda vermedi. (Bu), Allah´ın kulları arasında süregelen sünnetidir ve işte kâfirler burada hüsrana uğradılar. Fakat hışmımızı gördükleri zaman îmanları fâide verecek değildi. Allahın, kulları hakkında carî olagelen âdeti (budup). İşte kâfirler burada hüsrana uğradı. Fakat azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, onlara bir fayda vermez. Allah´ın, kulları hakkında icrâ edilegelen yolu yordamıdır bu ve işte buracıkta kâfirler, ziyan edip giderler.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021