23-Mü'minun Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 23-Mü'minun Suresideki 118 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 23-Mü'minun Suresideki 118 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
23-Mü'minun Suresi

1.Ayet
Mekke

18
341
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ -1
(Kad eflehal mü´minun)
23-Mü'minun Suresi
1.Ayet
Mekke
18
341
Mü’minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Hakikat felâh buldu o mü´minler Muhakkak müminler zafer bulmuştur. Mü´minler gerçekten, korktuklarından kurtulup umduklarına kavuşmuşlardır. Mü´minler muhakkak felah bulmuşdur (korkduklarından emîn, umduklarına nail olmuşlardır). Gerçekten de kurtulmuşlardır, muratlarına ermişlerdir inananlar.
23-Mü'minun Suresi

2.Ayet
Mekke

18
341
الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ -2
(Ellezıne hüm fı salatihim haşiun)
23-Mü'minun Suresi
2.Ayet
Mekke
18
341
Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. Ki onlar namazlarında huşu´ludurlar O müminler ki, namazlarında tevazu ve korku sahibidirler. Onlar ki, namazlarında saygı dolu bir korkuyla eğilirler. (Öyle mü´minler) ki onlar namazlarında huşuua riaayetkârdırlar. Öyle kişilerdir onlar ki namazlarını gönül alçaklığıyla kılarlar.
23-Mü'minun Suresi

3.Ayet
Mekke

18
341
وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ -3
(Vellezıne hüm anil lağvi mu´ridun)
23-Mü'minun Suresi
3.Ayet
Mekke
18
341
Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki bîyhude işe, boş lâfa bakmazlar Onlar ki, boş sözden ve faydasız işten yüz çevirirler. Onlar ki, boş ve anlamsız şeyden yüzçevirirler. (Öyle mü´minler) ki onlar boş (lâkırdılardan) ve fâidesiz şeylerden yüz çeviricidirler. Ve öyle kişilerdir onlar ki boş şeylerden yüz çevirirler.
23-Mü'minun Suresi

4.Ayet
Mekke

18
341
وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ -4
(Vellezıne hüm liz zekati faılun)
23-Mü'minun Suresi
4.Ayet
Mekke
18
341
Onlar ki, zekâtı öderler. Onlar ki zekât vermek için çalışırlar Onlar ki, zekâtlarını verirler. Onlar ki zekâtı verip (emredildiği şekilde) yerine getirirler. (Öyle mü´minler) ki onlar zekât (vazîfe) lerini yapanlardır. Ve öyle kişilerdir onlar ki zekâtlarını verirler.
23-Mü'minun Suresi

5.Ayet
Mekke

18
341
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ -5
(Vellezıne hüm li fürucihim hafizun)
23-Mü'minun Suresi
5.Ayet
Mekke
18
341
Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ve onlar ki ırzlarını korurlar Onlar ki, ırzlarını korurlar. Onlar ki, namus ve iffetlerini (arzu duymaları müstesna;) bu yüzden kınanmazlar. (Öyle mü´minler) ki onlar ırzlarını koruyanlardır. Ve öyle kişilerdir onlar ki ırzlarını korurlar.
23-Mü'minun Suresi

6.Ayet
Mekke

18
341
إِلَّا عَلَىٰ أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ -6
(İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanühüm fe innehüm ğayru melumın)
23-Mü'minun Suresi
6.Ayet
Mekke
18
341
Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Ancak zevcelerine ve kendilerinin milki olan cariyelerine karşı müstesnâ, çünkü bunlar levm olunmazlar Ancak zevcelerine ve sahib oldukları cariyelerine karşı münasebetleri müstesnadır. Çünkü onlar (bu helâl olanlarda) kınanmazlar. Ancak eşlerine veya sahip oldukları cariyelerine karşı (cinsel arzu duymalarına da) bu yüzden kınanmazlar. Şu var ki zevcelerine, yahud sağ ellerinin mâlik olduklarına (kendi cariyelerine) karşı (olan durumları) müstesnadır. Çünkü onlar (bu takdîrde) kınanmışlar değildir. Ancak eşleri ve malları olan cariyeleri müstesna ve bunda da hiç kınanmaz onlar.
23-Mü'minun Suresi

7.Ayet
Mekke

18
341
فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ -7
(Fe menibteğa verae zalike fe ülaike hümül adun)
23-Mü'minun Suresi
7.Ayet
Mekke
18
341
Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. Kim de bundan ötesini ararsa işte artık onlar haddi aşanlardır Kim de bu helâlden başkasını ararsa, işte onlar mütecavizlerdir. Artık kimler bu (meşru) sınırı geçerse, işte onlar haddi aşanlardır. O halde kim bunların ötesini isterse şübhe yok ki onlar haddi aşanlardır. Bunun ötesinde bir şey isteyenlerse, onlardır haddi aşanlar.
23-Mü'minun Suresi

8.Ayet
Mekke

18
341
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ -8
(Vellezıne hüm li emanatihim ve ahdihim raun)
23-Mü'minun Suresi
8.Ayet
Mekke
18
341
Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. Ve onlar ki emanetlerine ve ahidlerine riayetkârdırlar Onlar ki, emanetlerine ve verdikleri söze riayet ederler. Onlar ki emânetlerini ve verdikleri sözü gözetir (yerine getirirler. (Öyle mü´minler) ki onlar emânetlerine ve ahidlerine riaayetkârdırlar. Ve öyle kişilerdir onlar ki emânetlerine ve ahitlerine riâyet ederler.
23-Mü'minun Suresi

9.Ayet
Mekke

18
341
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ -9
(Vellezıne hüm ala salevatihim yühafizun)
23-Mü'minun Suresi
9.Ayet
Mekke
18
341
Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler. Onlar ki namazlarının üzerine muhafızlık ederler Onlar ki, namazlarını gereği üzre devamlı kılarlar; emanetlerine ve verdikleri söze riayet ederler. Onlar ki, namazlarını (vaktinde kılıp) koruyarak gözetirler. (Öyle mü´minler) ki onlar namazlarına devam ederler. Ve öyle kişilerdir onlar ki namazlarını korurlar.
23-Mü'minun Suresi

10.Ayet
Mekke

18
341
أُولَٰئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ -10
(Ülaike hümül varisun)
23-Mü'minun Suresi
10.Ayet
Mekke
18
341
İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. İşte onlardır o vârisler İşte bu vasıfları toplayanlar, varis olanlardır. İşte onlardır vârisler, İşte onlar vâris olanların ta kendileridir. Onlardır mîrasçılar.
23-Mü'minun Suresi

11.Ayet
Mekke

18
341
الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -11
(Ellezıne yerisunel firdevs hüm fıha halidun)
23-Mü'minun Suresi
11.Ayet
Mekke
18
341
Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Ki Firdevse vâris olacak, onda muhallad kalacaklardır Ki onlar, Firdevs cennetine varis olacaklardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Firdevs Cenneti´ne vâris olurlar ve orada devamlı kalırlar. Ki onlar Firdevse vâris olacaklardır. Onlar bunun için ebedî kalıcıdırlar. Öyle kişilerdir onlar ki Firdevs´i mîras alırlar ve onlar orada ebedî kalırlar.
23-Mü'minun Suresi

12.Ayet
Mekke

18
341
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ -12
(Ve le kad halaknel insane min sülaletim min tıyn)
23-Mü'minun Suresi
12.Ayet
Mekke
18
341
Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık. Şanım hakkı için biz insanı çamurdan, bir sülâleden yarattık Biz insanı (Âdem’i) muhakkak ki çamurun özünden yarattık. And olsun ki, insanı süzülmüş bir çamurdan yarattık. Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hulâsadan yaratdık. Andolsun ki biz insanı, balçık mayasından yarattık.
23-Mü'minun Suresi

13.Ayet
Mekke

18
341
ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ -13
(Sümme cealnahü nutfeten fı kararim mekın)
23-Mü'minun Suresi
13.Ayet
Mekke
18
341
Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. Sonra onu oturaklı bir karargâhta bir nufte yaptık Sonra Adem’in neslini, sağlam bir yerde (rahimde) bir nutfe (az bir su) yaptık. Sonra onu sağlamca, durup dinlenecek bir yerde nutfe haline getirdik. Sonra onu sarp ve metîn bir karargâhda bir nutfe yapdık. Sonra onu, sağlam bir karar yurdunda bir katre su kıldık.
23-Mü'minun Suresi

14.Ayet
Mekke

18
341
ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ ۚ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ -14
(Sümme halaknen nutfete alekaten fe halaknel alekate mudğaten fe halaknel mudğate ızamen fe kesevnel ızame lahmen sümme enşe´nahü halkan ahar fe tebarakellahü ahsenül halikıyn)
23-Mü'minun Suresi
14.Ayet
Mekke
18
341
Sonra bu az suyu “alaka” hâline getirdik. Alakayı da “mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir! Sonra o nufteyi bir aleka yarattık derken o alakayı bir mudga yarattık derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra ona diğer bir hılkat neş´eti verdik, bak ne şanlı o Allah, yaratanların en güzeli Sonra o nutfeyi kan pıhtısı haline getirdik. Ondan sonra kan pıhtısını bir parça et yaptık; o et parçasını da kemikler haline çevirdik. Kemiklere de et giydirdik. Sonra ona başka bir yaratılış (ruh) verdik. Bak ki, şekil verenlerin en güzeli olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir!... Sonra o nutfeyi kan pıhtısı durumuna getirdik. Kan pıhtısını ise çiğnenmiş bir et parçasına dönüştürdük. O çiğnenmiş etten de kemikler yarattık, kemiklere et giydirdik. Sonra onu bambaşka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir, ne mukaddestir! Sonra o nutfeyi bir kan pıhtısı haaline getirdik, derken o kan pıhtısını bir çiğnem et yapdık, o bir çiğnem eti de kemik (ler) e kalb etdik de o kemiklere de et giydirdik. Bil´âhare onu başka yaratılışla inşâ etdik. Suret yapanların en güzeli olan Allahın sânı (bak) ne yücedir! Sonra o bir katre suyu kan pıhtısı haline getirdik, derken kan pıhtısını bir parça et hâline soktuk, derken ette kemikler yarattık, derken kemiklere et giydirdik, sonra da onu başka bir yaratılışla meydana getirdik; ne yücedir şanı yaratıcıların en güzeli Allah´ın.
23-Mü'minun Suresi

15.Ayet
Mekke

18
341
ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ -15
(Sümme inneküm ba´de zalike le meyyitun)
23-Mü'minun Suresi
15.Ayet
Mekke
18
341
Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz. Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz. Sonra bunun ardından siz elbette ölürsünüz. Sonra siz bunun arkasından hiç şübhesiz ki ölüler (olacaksınız). Sonra şüphe yok ki siz öleceksiniz.
23-Mü'minun Suresi

16.Ayet
Mekke

18
341
ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ -16
(Sümme inneküm yevmel kıyameti tüb´asun)
23-Mü'minun Suresi
16.Ayet
Mekke
18
341
Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz. Sonra siz Kıyamet günü muhakkak ba´solunacaksınız Sonra siz, kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz. Sonra da şüphesiz ki siz Kıyamet günü dirilip kaldırılacaksınız. Sonra siz kıyamet gününde muhakkak diriltilib kaldırılacaksınız. Sonra gene şüphe yok ki kıyâmet günü tekrar diriltileceksiniz.
23-Mü'minun Suresi

17.Ayet
Mekke

18
341
وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ -17
(Ve le kad halakna fevkaküm seb´a taraika ve ma künna anil halkı ğafilın)
23-Mü'minun Suresi
17.Ayet
Mekke
18
341
Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz. Filhakıka biz, sizin fevkınızda yedi tarıyk yarattık ve halktan gafil olmadık Doğrusu biz, sizin üzerinizde yedi kat (gök) yarattık. Biz yaratmaktan gafil olmadık (onu korumaktayız). And olsun ki, üzerinizde yedi tabaka (veya yol, ya da sistem) yarattık. Ve biz yarattığımızdan habersiz değilizdir. Andolsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yaratdık. Biz yaratmakdan gaafiller değiliz. Ve andolsun ki üstünüzde yedi yol yarattık ve bu yaratıştan gafil değiliz biz.
23-Mü'minun Suresi

18.Ayet
Mekke

18
342
وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّاهُ فِي الْأَرْضِ ۖ وَإِنَّا عَلَىٰ ذَهَابٍ بِهِ لَقَادِرُونَ -18
(Ve enzelna mines semai maem bi kaderin fe eskennahü fil erdı ve inna ala zehabim bihı le kadirun)
23-Mü'minun Suresi
18.Ayet
Mekke
18
342
Biz, gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter. Ve Semadan bir kader ile bir su indirdik de onu yerde iskân eyledik, halbuki biz onu giderivermeğe de şübhesiz kadiriz Gökten de bir ölçü dairesinde bir yağmur indirdik de, onu yerde iskân ettik (ırmak, göl, kuyu ve menba haline getirdik). Şüphe yok ki biz, o suyu yok etmeye de kadiriz. Gökten de belli ölçü ve oranda su indirdik de onu yeryüzünde eyleştirdik. Gerçekten bizim onu (bulunduğu yerden) gidermeye gücümüz yeter. Gökden de yetecek kadar su indirdik de onu yerde iskân etdik. Hiç şübhesiz ki biz onu gidermiye de kaadiriz. Ve gökten, ihtiyaç miktârınca yağmur yağdırdık da yağmur suyunu yerde kararlaştırdık, topladık ve bizim, hiç şüphe yok ki onu gidermeye de gücümüz yeter.
23-Mü'minun Suresi

19.Ayet
Mekke

18
342
فَأَنْشَأْنَا لَكُمْ بِهِ جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ -19
(Fe enşe´na leküm bihı cennatim min nehıyliv ve a´nab leküm fıha fevakihü kesıratüv ve minha te´külun)
23-Mü'minun Suresi
19.Ayet
Mekke
18
342
Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz. Öyle iken durdurduk da onunla sizin için hurmalıklar, üzümlükler kabîlinden bağlar, bağçeler yaptık ki içlerinde sizin için bir çok yemişler var onlardan yer ve geçinirsiniz İşte bu su sebebiyle size hurmalıklardan, üzümlüklerden bağlar - bahçeler yaptık. İçlerinde sizin için bir çok yemişler var. Onlardan yer ve geçinirsiniz. Böylece onunla size hurmalıklar, üzüm bağları, bahçeleri meydana getirdik ki, sizin için onlarda birçok meyveler vardır ve onlardan yeyip geçinirsiniz. İşte bununla sizin için hurmalıklardan, üzümlüklerden nice bağçeler, bağlar yapdık ki içlerinde sizin için bir çok yemişler vardır, onlardan yersiniz de. Onunla da size hurmalıklar ve üzüm bağları meydana getirdik, oralarda sizin için birçok meyveler var, onlardan yemedesiniz.
23-Mü'minun Suresi

20.Ayet
Mekke

18
342
وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ -20
(Ve şeceraten tahrucü min turi seynae tembütü bid dühni ve sıbğil lil akilın)
23-Mü'minun Suresi
20.Ayet
Mekke
18
342
Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir. Ve bir ağaç ki Tur-i Siyna´dan çıkar, yağ ve yiyenlere bir katıkla biter (Yine sizin için) Tûr-i Sînâ dağından çıkan bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki, hem yağ bitirir, hem de yiyecek kimselere bir katık. Ve (daha çok) Tûr-i Sina´da çıkan, yiyenlere yağ ve katık bitirip veren bir ağaç da yeşerttik. (Sizin için) Tuur-i sînâ´dan çıkan bir ağaç da (yaratdık) ki o (yerden) yağıyle ve yiyen kimselere bir katıkla beraber biter. Ve Tûr-ı Siynâ´dan çıkan bir ağaç da meydana getirdik ki yağıyla ve yiyenlere, katığıyla biter.
23-Mü'minun Suresi

21.Ayet
Mekke

18
342
وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً ۖ نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ -21
(Ve inne leküm fil en´ami le ıbrah nüskıyküm mimma fı bütuniha ve leküm fıha menafiu kesıratüv ve minha te´külun)
23-Mü'minun Suresi
21.Ayet
Mekke
18
342
Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de. En´amda da sizin için cidden bir ıbret vardır, karınlarındakinden sizi iska ediyoruz sizin için de onlarda hem bir çok menafi´ vardır, hem de onlardan yersiniz Davarlarda da sizin için muhakkak bir ibret vardır. Karınlarındaki sütten size içiririz. sizin için onlarda daha bir çok faydalar vardır. Hem onların etlerinden de yersiniz. Sizin için şüphesiz ki (bazı bineklerde ve) davarlarda da bir ibret (öğüt ve ders) vardır. Karınlarında oluşandan size içiririz ve sizin için onlarda daha nice yararlı şeyler vardır; onlardan yersiniz. Davarlarda da sizin için elbette bir ibret vardır. Karınlarının içinde bulunanlardan size içiririz. Onlarda size daha bir çok fâideler vardır. Onlardan yersiniz de. Ve şüphe yok ki dört ayaklı hayvanlarda da ibret var sizin için elbette; karınlarındakini içiririz size ve onlarda, size daha birçok da faydalar var ve bir kısmını yersiniz.
23-Mü'minun Suresi

22.Ayet
Mekke

18
342
وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ -22
(Ve aleyha ve alel fülki tuhmelun)
23-Mü'minun Suresi
22.Ayet
Mekke
18
342
Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız. Hem onlara ve hem gemiye yüklenirsiniz Bir de (karada) hayvanların, (denizde) gemilerin üzerinde taşınırsınız. Bunlara da, gemilere de yüklenip binersiniz. Hem onların üzerine, hem gemilerin üstüne yükledilirsiniz. Onlara ve gemiye binersiniz.
23-Mü'minun Suresi

23.Ayet
Mekke

18
342
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ أَفَلَا تَتَّقُونَ -23
(Ve le kad erselna nuhan ila kavmihı fe kale ya kavmı´büdüllahe mal leküm min ilahin ğayruh e fe la tettekun)
23-Mü'minun Suresi
23.Ayet
Mekke
18
342
Andolsun biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Allah’a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?” dedi. Celâlim hakkı için biz Nuhu kavmine Resul gönderdik de dedi ki: ey benim kavmim: Allaha ıbadet edin, ondan başka bir tanrınız yoktur, binaenaleyh korunmaz mısınız? Yemin olsun ki, biz Nuh’u kavmine Peygamber gönderdik de (onlara) şöyle dedi: “- Ey kavmim! Allah’a ibadet edin. O’ndan başka bir İlâhınız yoktur. Artık azabından korkmaz mısınız?” And olsun ki, biz Nuh´u kavmine gönderdik. O, «ey kavmim!» dedi, «Allah´a ibâdet edin, O´ndan başka sizin hiçbir (hakiki) tanrınız yoktur. Artık (putlara tapmaktan, azgınlıktan ve kötülüklerden) sakınmaz mısınız ?» Andolsun biz Nuuhu kavmine (peygamber olarak) gönderdik de dedi ki: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiçbir Tanrınız yokdur. (Haalâ Onun ıkaabından) sakınmayacak mısınız»? Ve andolsun ki Nûh´u kavmine gönderdik de ey kavmim dedi, kulluk edin Allah´a, size yoktur ondan başka bir mâbut, hâlâ mı çekinmeyeceksiniz?
23-Mü'minun Suresi

24.Ayet
Mekke

18
342
فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ مَا هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُرِيدُ أَنْ يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَنْزَلَ مَلَائِكَةً مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ -24
(Fe kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma haza illa beşerum mislüküm yürıdü ey yetefeddale aleyküm ve lev şaellahü le enzele melaikeh ma semı´na bi haza fı abainel evvelın)
23-Mü'minun Suresi
24.Ayet
Mekke
18
342
Bunun üzerine kendi kavminden inkâr eden ileri gelenler şöyle dediler: “Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.” Bunun üzerine kavminden küfreden kodaman güruh şöyle dedi: bu, başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, üstünüze geçmek istiyor, eğer Allah dilese idi elbette bir takım Melekler gönderirdi, biz evvelki atalarımız içinde bunu işitmedik Bunun üzerine kavminden küfre varanların ileri gelenleri (başları) dedi ki: “- Bu sizin gibi ancak bir insandır, size karşı üstünleşmek istiyor. Eğer Allah dileseydi, elbette (bize peygamber olarak insan değil) melekler gönderirdi. Biz bunu, (bir insanın peygamber olabileceğini) evvelki atalarımızdan duymadık. Bunun üzerine kavminin ileri gelenlerinden inkâra sapan bir grup dedi ki: «Bu da ancak sizin gibi bir insandır. Size karşı üstünlük sağlamak ister. Allah, (peygamber göndermeyi) dilemiş olsaydı, elbette melekleri (görevlendirip) gönderirdi. Hem ilk atalarımızdan da böyle bir şey işitmedik.» Bunun üzerine kavminden ileri gelen kâfir bir güruh (şöyle) dedi: «Bu, sizin gibi bir insandan başkası değildir. Size karşı şereflenmek, üstünlük (sağlamak) istiyor o. Eğer Allah (peygamber göndermek) dileseydi elbette (bize) melekler indirirdi. Biz evvelki atalarımızdan bunu duymadık». Kavminin ileri gelenlerinden kâfir olanlar, bu dediler, sizin gibi bir insandan başka bir şey değil, size üstün olmayı dilemekte ve Allah isteseydi melekleri indirirdi, fakat bizden önce gelip geçen atalarımız zamanında da böyle bir şey olduğunu duymadık biz.
23-Mü'minun Suresi

25.Ayet
Mekke

18
342
إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ بِهِ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِهِ حَتَّىٰ حِينٍ -25
(İn hüve illa racülüm bihı cinnetün fe terabbesu bihı hatta hıyn)
23-Mü'minun Suresi
25.Ayet
Mekke
18
342
“Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz.” Her halde o öyle bir adam ki kendisinde bir cinnet var, binaenaleyh gözetin bunu bir zamana kadar O, ancak kendisinde cinnet bulunan bir adamdır. Bu itibarla bir zamana kadar onu bekleyin (belki akıllanır).” «Bu şüphesiz kendisinde cinnet (belirtisi) bulunan bir adamdır. Bir süre onu gözetip bekleyelim.» «Kendisinde delilik olan bir adamdan başkası değildir o! Binâen´aleyh bir zamana kadar onu gözetleyin»! Bu, deliliğe tutulmuş bir adam ancak, artık bir zamana dek gözetleyin bunu.
23-Mü'minun Suresi

26.Ayet
Mekke

18
342
قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ -26
(Kale rabbinsurnı bima kezzebun)
23-Mü'minun Suresi
26.Ayet
Mekke
18
342
(Nûh), “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi. Dedi: ya rab! Beni tekzib etmelerine karşı sen bana nusrat ver (Nûh şöyle) dedi: “- Ey Rabbim, onların beni yalanlamalarına karşılık sen bana yardım et.” Nûh, «ey Rabbim ! Beni yalanlamalarına karşılık sen bana yardım et» dedi. (Nuuh): «Hey Rabbim, dedi, onların beni tekzîb etmelerine mukaabil sen bana yardım et». Nûh, Rabbim dedi, beni yalanlamalarına karşı sen yardım et bana.
23-Mü'minun Suresi

27.Ayet
Mekke

18
342
فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاءَ أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ ۙ فَاسْلُكْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ ۖ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا ۖ إِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ -27
(Fe evhayna ileyhi enisnaıl fülke bi a´yünina ve vahyina fe iza cae emruna ve farat tennuru feslük fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü minhüm ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun)
23-Mü'minun Suresi
27.Ayet
Mekke
18
342
Bunun üzerine Nûh’a, “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap” diye vahyettik. “Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.” Biz de ona şöyle vahyettik: bizim nezaretimiz ve vahyimizle gemiyi yap, sonra emrimiz gelip de tennur feveran edince hemen ona topundan bir iki çift ve aleyhinde söz sebketmiş olandan başka ehlini sok ve o zulm edenler hakkında bana bir hıtabda bulunma, çünkü onlar gark olunacaklardır Biz de ona şöyle vahy ettik: “- Bizim nezaretimiz altında ve emrimizle gemiyi yap. Sonra azab emrimiz gelibde tandırdan su kaynayıp fışkırınca (veya kazan kaynayınca), hemen ona, her canlıdan birer çift erkek ve dişi, bir de üzerine azab vacib olandan başka, aile halkını koy. Zulüm yapanlar hakkında da bana duada bulunma; çünkü onlar boğulmuş olacaklardır.” Nuh´a, «gemiyi gözümüzün önünde (talimatımız altında) vahyimiz uyarınca yap; emrimiz gelip tandırdan su kaynayıp fışkırınca ona her (cins hayvandan) ikişer çift (veya birer çift) ve aleyhlerinde emir (hüküm) geçmiş olanın dışında aileni getirip yerleştir ve sakın o zâlimler hakkında bana hitap etme; çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır,» diye vahyettik. Biz de ona (şöyle) vahyetdik: «Bizim nezaaretimiz ve vahyimizle gemi yap sen. Nihayet (helaklerine) emrimiz gelib de o fırın kaynayınca ona her (nev´i hayvanlardan erkek ve dişi) ikişer çift ile aileni alıb içerisine gir. (Kavminin) içinden aleyhlerine söz geçmiş (hüküm giymiş) olanlar müstesna. O zulmedenler (in kurtulması) hakkında bana hitabda bulunma. Çünkü onlar boğul (mıya mahkûm ol) muşlardır». Derken ona, nezâretimiz altında ve vahyimize uyarak bir gemi yap diye vahyettik; derken emrimiz gelip tandırın altından su kaynamaya başlayınca her mahlûktan birer çifti ve helâki takdîr edilenden başka âilenden olanları gemiye yükle ve zulmedenler hakkında bana söz söyleme, şüphe yok ki onlar garkolacaklar dedik.
23-Mü'minun Suresi

28.Ayet
Mekke

18
343
فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ -28
(Fe izesteveyte ente ve mem meake alel fülki fe kulil hamdü lillahillezı neccana minel kavmiz zalimın)
23-Mü'minun Suresi
28.Ayet
Mekke
18
343
Sen ve beraberindeki kimseler, gemiye bindiğiniz zaman: “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de. Binaenaleyh sen maıyyetindekilerle geminin üzerine çıktığında da de ki: hamd o Allaha ki bizi o zalim kavminden kurtardı (Ey Nûh), sen beraberindekilerle geminin üzerine çıktığın zaman de ki: “- Hamd, O Allah’a olsun ki, bizi zalim bir kavimden kurtarmıştır.” Artık sen ve beraberindekiler gemiye yerleşip yerinizi alınca, de ki: «Bizi zâlim bir kavimden kurtaran Allah´a hamd olsun.» Artık sen, maiyyetinde bulunanlarla beraber, geminin üstüne doğrulunca (şöyle) de: «Bizi o zaalimler güruhundan selâmete erdiren Allaha hamd olsun». Sen ve seninle berâber bulunanlar, gemiye oturunca da hamdolsun Allah´a ki de, bizi zâlim topluluktan kurtardı.
23-Mü'minun Suresi

29.Ayet
Mekke

18
343
وَقُلْ رَبِّ أَنْزِلْنِي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِلِينَ -29
(Ve kur rabbi enzilnı münzelem mübarakev ve ente hayrul münzilın)
23-Mü'minun Suresi
29.Ayet
Mekke
18
343
Yine de ki: “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın.” Ve de ki: rabbım! Beni bir mübarek menzile kondur, konuklıyanların en hayırlısı sensin Bir de (gemiden inince) şöyle de: “- Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur; sen konuklatanların en hayırlısısın.” Ve de ki: «Rabbim ! Beni mubarek bir konağa indir, sen (konaklara) indirenlerin en hayırlısısın.» (Şöyle de) de: «Rabbim, beni bereketli bir menzile kondur. Sen konuklayanların en hayırlısısın». Ve de ki: Rabbim, beni kutlulukla indir ve sensin indirenlerin en hayırlısı.
23-Mü'minun Suresi

30.Ayet
Mekke

18
343
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ وَإِنْ كُنَّا لَمُبْتَلِينَ -30
(İnne fı zalike le ayativ ve in künna le mübtelın)
23-Mü'minun Suresi
30.Ayet
Mekke
18
343
Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz. İşte bunda çok âyetler vardır ve hakıkat biz pek imtihancıyızdır Şüphesiz bunda (Nûh kıssasında) ibret alıncak çok alâmetler var. Doğrusu biz (bu şekilde insanları) imtihana çekenleriz. Şüphesiz ki (bu önemli ve ibretli olayda) birçok öğütler ve dersler vardır. Doğrusu biz hep (böyle) sınava çekeriz. Şübhe yok ki bunda nice ibretler vardır. Biz elbette (insanları) imtihaana çekenleriz. Şüphe yok ki bundan deliller var elbet ve şüphesiz ki biz, insanları deneriz.
23-Mü'minun Suresi

31.Ayet
Mekke

18
343
ثُمَّ أَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ -31
(Sümme enşe´na mim ba´dihim karnen aharın)
23-Mü'minun Suresi
31.Ayet
Mekke
18
343
Sonra onların (Nûh kavminin) ardından başka bir nesil yarattık. Sonra arkalarından başka bir karn inşa eyledik Nuh kavminin helâkinden sonra, arkalarından başka bir kavim yarattık (bu Âd kavmidir). Sonra onların ardından başka bir nesil ortaya çıkardık. Sonra onların ardından diğer bir nesil yaratdık. Sonra onların ardından, başka bir nesil meydana getirdik.
23-Mü'minun Suresi

32.Ayet
Mekke

18
343
فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ أَفَلَا تَتَّقُونَ -32
(Fe erselna fıhim rasulem minhüm enı´büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh e fe la tettekun)
23-Mü'minun Suresi
32.Ayet
Mekke
18
343
Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur, hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. Onların içinde de kendilerinden bir Resul gönderdik şöyle ki: Allaha ıbadet edin ondan başka bir tanrınız yok, artık korunmaz mısınız? Onlara da içlerinden bir peygamber (Hûd’u) gönderdik ki, şöyle desin: “- Allah’a ibadet edin; sizin ondan başka hiç bir İlâh’ınız yoktur. Artık Allah’ın azabından korkmaz mısınız?” İçlerinden (seçip beğendiklerimizi) kendilerine peygamber olarak gönderdik. (O da onlara): «Allah´a ibâdet edin, O´ndan başka sizin için (hakiki) hiçbir tanrı yoktur; artık (inkârdan, puta tapmaktan, azgınlık göstermekten) sakınmazmısınız ?» dedi. Onlara da aralarında kendilerinden bir peygamber gönderdik. «Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiçbir Tanrınız yokdur. (Haalâ azâb-ı ilâhîden) sakınmayacak mısınız?» (dedi). Derken onlara, kendi cinslerinden bir peygamber gönderdik de kulluk edin Allah´a dedi, yoktur size ondan başka bir mâbut, hâlâ mı çekinmezsiniz?
23-Mü'minun Suresi

33.Ayet
Mekke

18
343
وَقَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ -33
(Ve kalel meleü min kavmihillezıne keferu ve kezzebu bi likail ahırati ve etrafnahüm fil hayatid dünya ma haza illa beşerum mislüküm ye´külü mimma te´külune minhü ve yeşrabü mimma teşrabun)
23-Mü'minun Suresi
33.Ayet
Mekke
18
343
O peygamberin kavminden, Allah’ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: “O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.” Dünya hayatta kendilerine refah verdiğimiz halde küfredip Âhıret likasını tekzib eyliyen kavminden o (mele´) kodaman güruh ise şöyle dedi: «bu başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor Dünya hayatında kendilerine nimet (mal ve evlâd bolluğu) verdiğimiz halde, küfredip ahiretteki hesabla karşılaşmayı yalanlıyan ve o peygamberin kavminden ileri gelen bir topluluk şöyle dedi: “- Bu, ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor (bu bir peygamber olamaz). O´nun kavminden küfredip Âhiret´e kavuşmayı yalan (ve saçma) sayan, Dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz ileri gelenler dediler ki: «Bu da ancak sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor. Onun kavminden — kendilerine dünyâ hayâtında refah verdiğimiz halde küfr (-ü inkâr) eden, âhirete kavuşmayı yalan sayan — bir gurüh dedi ki: «Bu, sizin gibi bir beşerden başkası değildir. Sizin yediklerinizden yiyor, içdiklerinizden içiyor». Kavminin ileri gelenlerinden kâfir olanlar ve âhirete ulaşmayı yalanlayanlar, onlara dünyâ yaşayışında nîmetler verdiğimiz halde bu dediler, sizin gibi bir insandan başka bir şey değil; yediğiniz şeylerden o da yemekte ve içtiğiniz şeylerden o da içmekte.
23-Mü'minun Suresi

34.Ayet
Mekke

18
343
وَلَئِنْ أَطَعْتُمْ بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَخَاسِرُونَ -34
(Ve lein eta´tüm beşeram misleküm inneküm izel lehasirun)
23-Mü'minun Suresi
34.Ayet
Mekke
18
343
“Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız.” ve şayet sizin gibi bir beşere itaat ederseniz muhakkak ki siz o halde kat´ıyyen husrandasınızdır. Eğer kendiniz gibi bir insana itaat edecek olursanız, o halde aldanmış cahiller olursunuz. Eğer kendiniz gibi bir insana itaat edip peşine takılırsanız o takdirde hüsrana uğrarsınız. «Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğerseniz, andolsun ki, bu takdîrde siz mutlakaa hüsraana düşenlersinizdir». Kendiniz gibi bir insana itâat ederseniz o zaman gerçekten de ziyan edersiniz.
23-Mü'minun Suresi

35.Ayet
Mekke

18
343
أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُمْ مُخْرَجُونَ -35
(E yeıdüküm enneküm iza mittüm ve küntüm türabev ve ızamen enneküm muhracun)
23-Mü'minun Suresi
35.Ayet
Mekke
18
343
“O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?” Siz öldüğünüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğunuz vakıt muhakkak çıkarılacaksınız diye mi va´dediyor? Siz öldüğünüzde, bir toprak ve bir yığın kemik olduğunuz zaman, muhakkak dirileceğinizi mi size va’adediyor? Siz öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman, elbette (topraktan yeniden) çıkarılacağınızı mı va´dediyor O ? «Öldüğünüz ve bir toprak, bir kemik olduğunuz vakit sizin her halde (diri olarak kabirlerinizden) çıkarılmış olacağınızı mı va´d (ve tehdîd) ediyor o»? Ölüp toprak ve kemik kesildikten sonra kabirden çıkacağınızı mı vaadediyor size?
23-Mü'minun Suresi

36.Ayet
Mekke

18
343
هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ -36
(Heyhate heyhate lima tuadun)
23-Mü'minun Suresi
36.Ayet
Mekke
18
343
“Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!” Heyhât o va´dolunduğunuz şey ne kadar uzak O korkutulduğunuz şey (azab) ne uzak, ne uzak! (olur şey değil). Va´dolunduğunuz şeyler pek uzaktır, pek uzak!. «Tehdîd olunageldiğiniz o şey ne kadar uzak, ne kadar uzak»!. Size vaadedilen şey, gerçekten ne de uzak, ne de uzak.
23-Mü'minun Suresi

37.Ayet
Mekke

18
343
إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ -37
(İn hiye illa hayatüned dünya nemutü ve nahya ve ma nahnü bi meb´usın)
23-Mü'minun Suresi
37.Ayet
Mekke
18
343
“Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.” O, bizim Dünya hayatımızdan başka bir şey değildir, ölürüz ve yaşarız, fakat biz ba´s olunmayız Hayat, ancak bizim bu dünya hayatımızdır. Bazımız ölür, bazımız yaşarız. Fakat biz öldükten sonra diriltilmeyiz. Bizim ancak Dünya hayatımızdır ki (bir kısmımız) ölürüz, (bir kısmımız) yaşarız ve biz bir daha diriltilip kaldırılmıyacağız. «O (ya´nî hayaat) bizim (şu) dünyâ hayaatımızdan başkası değildir. Ölürüz yaşarız. (Fakat) biz (tekrar) diriltilecekler değiliz». Yaşayış, ancak şu dünyâdaki yaşayışımızdan ibâret; ölürüz, yaşarız ve tekrar dirilmeyiz biz.
23-Mü'minun Suresi

38.Ayet
Mekke

18
343
إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ -38
(İn hüve illa racülüniftera alellahi kezibev ve ma nahnü lehu bi mü´minın)
23-Mü'minun Suresi
38.Ayet
Mekke
18
343
“Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.” O ancak öyle bir adam ki bir yalanı Allaha iftira etti, biz ona inanacak değiliz O (size peygamber olduğunu söyliyen), ancak Allah’a karşı yalan uyduran bir adamdır. Biz ona inanacak değiliz.” (Peygamberlik iddiasında bulunan) o adam, Allah´a karşı yalan uyduran bir (şaşkından) başkası değildir. Biz de ona inanacak değiliz. «O, Allaha karşı yalan düzen bir adamdan başkası değildir. Biz onu tasdıyk ediciler değiliz». Bu, ancak yalan yere Allah´a iftirâ eden bir adam ve biz, ona inanmayız.
23-Mü'minun Suresi

39.Ayet
Mekke

18
343
قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ -39
(Kale rabbinsurnı bima kezzebun)
23-Mü'minun Suresi
39.Ayet
Mekke
18
343
O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi. Ya rab! dedi: beni tekzib ettikleri cihetle öcümü al (İmansızların bu sözlerinden sonra, o peygamber) şöyle dedi: “- Rabbim, beni yalanlamalarına karşı, öcümü al.” O (Peygamber) dedi ki: «Rabbim ! Beni yalancı saymalarına karşılık bana yardım et.» (O peygamber): «Rabbim, dedi, beni tekzîb etmelerine mukaabil Sen bana yardım et». Rabbim dedi, beni yalanlamalarına karşı sen yardım et bana.
23-Mü'minun Suresi

40.Ayet
Mekke

18
343
قَالَ عَمَّا قَلِيلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِمِينَ -40
(Kale amma kalılil le yusbihunne nadimın)
23-Mü'minun Suresi
40.Ayet
Mekke
18
343
Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!” dedi. Buyurdu ki: az bir zamanda nâdim olacaklar Allah buyurdu ki: “- Az bir zamanda (azabı görünce) pişman olacaklar.” Allah buyurduki: «Az bir zamanda (azabı görünce) pişman olacaklar.» Buyurdu: «Âz bir (zamanda) her halde peşîman olacaklar onlar». Tanrı, az bir zamanda dedi, herhalde nâdim olacaklar.
23-Mü'minun Suresi

41.Ayet
Mekke

18
343
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاءً ۚ فَبُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ -41
(Fe ehazethümüs sayhatü bil hakkı fe cealnahüm ğussa fe bu´del lil kavmiz zalimın)
23-Mü'minun Suresi
41.Ayet
Mekke
18
343
Derken onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını hâline getirdik. Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun! Derken onları sayha, bihakkın alıverdi de kendilerini bir seyl süpürüntüsü yapıverdik, artık öyle bir defolmuş oldu ki o kavm, o zalimler! Derken onları korkunç bir azab gürültüsü, Allah’dan adalet olarak, yakalayıverdi. Böylece onları bir sel süpürüntüsü yaptık. Artık helâk olsun öyle zalimler!... Derken korkunç bir ses gerçekten onları yakaladı da bu yüzden onları (kıyılara atılıp itilmiş) çerçöp haline getirdik. Zâlim kavme (rahmet ve yardımdan) uzaklık!. İşte onları o müdhiş (azâb) sayha (sı), (Allahın bir) adalet (i) olmak üzere, hemen yakalayıverdi de bir çörçöp haaline getirdik onları. Artık uzak olsun zaalimler güruhu! Gerçek ve yerinde gelen bir bağırışla onları helâk ediverdik de selle sürüklenip gelen çer çöpe döndürdük; artık uzaklık, zulmeden topluluğa.
23-Mü'minun Suresi

42.Ayet
Mekke

18
343
ثُمَّ أَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَ -42
(Sümme enşe´na mim ba´dihim kurunen aharın)
23-Mü'minun Suresi
42.Ayet
Mekke
18
343
Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık. Sonra arkalarından başka karnlar inşâ ettik Sonra onların (helâkleri) arkasından başka kavimler yarattık. (Salih, Lût ve Şuayb’ın kavimlerini). Sonra bunların ardından biz nice nesilleri ortaya çıkardık. Sonra onların ardından da başka başka nesiller yaratdık. Sonra onların ardından, başka bir nesil meydana getirdik.
23-Mü'minun Suresi

43.Ayet
Mekke

18
344
مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ -43
(Ma tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste´hırun)
23-Mü'minun Suresi
43.Ayet
Mekke
18
344
Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de. Hiç bir ümmet, ecelini sebkedemez ve geriletemezler Hiç bir ümmet, ecelini, (mukadder helâk zamanını) geçip öne alamaz ve geriletemez. Hiçbir ümmet (yok edilip silinecek) süresini ne ileri geçer, ne de geri kalır, (belirlenmiş vakit gelince ilâhî hüküm tecelli eder.) Hiçbir ümmet (helakleri için mukadder) vaktini beriye getiremeyeceği gibi (bundan) geri de kalamazlar. Hiçbir ümmet, helâk edilmesi mukadder olan zamânı ileriye alamayacağı gibi geriye de atamaz.
23-Mü'minun Suresi

44.Ayet
Mekke

18
344
ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَىٰ ۖ كُلَّ مَا جَاءَ أُمَّةً رَسُولُهَا كَذَّبُوهُ ۚ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُمْ بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ ۚ فَبُعْدًا لِقَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ -44
(Sümme erselna rusülena tetra küllema cae ümmeter rasulüha kezzebuhü fe etba´na ba´dahüm ba´dav ve cealnahüm ehadıs fe bu´del li kavmil la yü´minun)
23-Mü'minun Suresi
44.Ayet
Mekke
18
344
Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helâk ettik ve onları birer ibretli hikâye yaptık. Artık inanmayan bir kavim, Allah’ın rahmetinden uzak olsun! Sonra ardı ardına Resullerimizi gönderdik, her ümmete Resulü geldikçe onu tekzib ettiler, biz de onları birbiri ardınca yuvarladık ve hepsini birer efsâne yaptık, artık defolsun öyle bir kavim ki iymana gelmezler Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardınca helâk ettik ve onları dillere destan yaptık. Artık defolsun imana gelmiyecek bir kavim!... Sonra peygamberleri ardarda gönderdik. Ne kadar bir ümmete bir peygamber geldiyse, onu yalanladılar. Biz de onları arka arkaya (yok edip) hepsini birer masal yapıverdik. imân etmeyen bir kavme (rahmet ve yardımdan) uzaklık olsun. Sonra peyderpey (diğer) peygamberlerimizi gönderdik. Bir ümmete peygamberi geldikçe onu tekzîb etdiler. Biz de onlardan kimini kiminin arkasına katdık (helak etdik) ve onları hikâyeler yapdık. Artık uzak olsun îmana gelmeyecek bir kavm! Sonra birbiri ardınca peygamberlerimizi gönderdik. Bir ümmete peygamber geldi mi yalanladılar onu, biz de bir kısmını, bir kısmının peşine takıp birbiri ardınca helâk ettik onları ve adları, sözleri kaldı ancak; artık uzaklık inanmayan topluluğa.
23-Mü'minun Suresi

45.Ayet
Mekke

18
344
ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ -45
(Sümme erselna musa ve ehahü harune bi ayatina ve sültanim mübın)
23-Mü'minun Suresi
45.Ayet
Mekke
18
344
(45-46) Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular. Sonra bir takım âyetlerimiz ve açık bir ferman ile Musâyı ve kardeşi Harûnu gönderdik (45-46) Sonra Mûsa ile kardeşi Harûn’u, mucizelerimizle ve açık bir hüccetle, Firavun’a ve onun ileri gelenlerine gönderdik de bunlar, (iman etmeyi) kibirlerine yediremediler. Onlar büyüklenen bir kavimdiler. (45-46) Sonra da Musâ ile kardeşi Harun´u, Fir´avn´a ve onun yandaşlarına mu´cizelerle ve çok açık belge ve delillerle gönderdik. Onlar ise büyüklük tasladılar. Zaten dik başlı, kendilerini çok yükseklerde gören bir milletti. (45-46) Daha sonra Musâyi ve biraderi Hârunu bunca mucizelerimizle ve apaçık hüccetimizle Fir´avne ve onun ileri gelenlerine gönderdik de (îman etmeyi bir türlü) kibirlerine yediremediler. Onlar mütekebbir ve müstebid adamlardı. Sonra Mûsâ´yı ve kardeşi Hârûn´u, delillerimizle ve apaçık bir burhanla gönderdik.
23-Mü'minun Suresi

46.Ayet
Mekke

18
344
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَالِينَ -46
(İla fir´avne ve meleihı festekberu ve kanu kavmen alın)
23-Mü'minun Suresi
46.Ayet
Mekke
18
344
(45-46) Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular. Fir´avna ve cem´ıyyetine de bunlar kibirlerine yediremediler ve dik başlı bir kavm idiler (45-46) Sonra Mûsa ile kardeşi Harûn’u, mucizelerimizle ve açık bir hüccetle, Firavun’a ve onun ileri gelenlerine gönderdik de bunlar, (iman etmeyi) kibirlerine yediremediler. Onlar büyüklenen bir kavimdiler. (45-46) Sonra da Musâ ile kardeşi Harun´u, Fir´avn´a ve onun yandaşlarına mu´cizelerle ve çok açık belge ve delillerle gönderdik. Onlar ise büyüklük tasladılar. Zaten dik başlı, kendilerini çok yükseklerde gören bir milletti. (45-46) Daha sonra Musâyi ve biraderi Hârunu bunca mucizelerimizle ve apaçık hüccetimizle Fir´avne ve onun ileri gelenlerine gönderdik de (îman etmeyi bir türlü) kibirlerine yediremediler. Onlar mütekebbir ve müstebid adamlardı. Firavun´a ve kavminin ileri gelenlerine, ululanmak istediler ve kibirli bir topluluktu onlar.
23-Mü'minun Suresi

47.Ayet
Mekke

18
344
فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ -47
(Fe kalu enü´minü li beşerayni mislina ve kavmühüma lena abidun)
23-Mü'minun Suresi
47.Ayet
Mekke
18
344
Bu yüzden, “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız” dediler. Onun için biz, dediler, bizim gibi iki beşere iyman mı ederiz? Halbuki onların kavmi bize kulluk ediyor (Bu itibarla Firavun ve kavmi) şöyle dediler: “- Biz, bizim gibi iki insana. (Mûsa ve Harûn’a) hiç iman eder miyiz! Hele bir de kavimleri bize itaat edib duruyorken? «Biz» dediler, «bizim gibi (yiyip içen) iki insana hiç inanır mıyız? Kaldı ki ikisinin de kavmi bize kulluk etmekteler.» Onun için dediler ki: «Kavmleri bize kulluk edib dururlarken bizim gibi iki beşere îman mı edecek misiz»? Derken, inanacağız mı bizim gibi iki insana, kavimleri de bize kulluk etmede dediler.
23-Mü'minun Suresi

48.Ayet
Mekke

18
344
فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ -48
(Fe kezzebuhüma fe kanu minel mühlekın)
23-Mü'minun Suresi
48.Ayet
Mekke
18
344
Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular. Bu suretle onları tekzib ettiler de helâk edilenlerden oldular Böylece onları (Musâ ve Harûn’u) yalanladılar da helâk edilenlerden oldular, (denizde boğuldular). Böylece Musâ ile Harun´u yalanladılar da bu yüzden yok edilen (bedbaht)lardan oldular. İşte onları tekzîb etdiler ve helak edilenlerden oldular. Dediler de ikisini de yalanladılar ve onlar, helâk edilenlerdi zâten.
23-Mü'minun Suresi

49.Ayet
Mekke

18
344
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ -49
(Ve le kad ateyna musel kitabe leallehüm yehtedun)
23-Mü'minun Suresi
49.Ayet
Mekke
18
344
Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Şanım hakkı için berikiler doğru yolu tutabilsinler diye Musâya o kitabı da verdik Yemin olsun, Mûsa’ya Tevrat’ı verdik ki, kavmi hidayete ersinler . And olsun ki Musâ´ya o kitabı (Tevrat´ı) verdik ki, onlar doğru yolu bulsunlar. Andolsun ki biz Musâya, (kavmi) belki hidâyete kavuşurlar diye, o kitabı (Tevrâtı) verdik. Andolsun ki biz, doğru yolu bulsunlar diye Mûsâ´ya kitap vermiştik.
23-Mü'minun Suresi

50.Ayet
Mekke

18
344
وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً وَآوَيْنَاهُمَا إِلَىٰ رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ -50
(Ve cealnebne meryeme ve ümmehu ayetev ve aveynahüma ila rabvetin zati karariv ve meıyn)
23-Mü'minun Suresi
50.Ayet
Mekke
18
344
Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik. İbni Meryemi de anasiyle bir âyet kıldık ve ikisini bir oturaklı ve temiz sulu bir tepeye barındırdık Meryem’in oğlu İsa’yı da annesiyle (kudretimize delâlet eden) bir alâmet kıldık; (çünkü onu babasız yarattık, annesine bir insan dokunmamıştı). İkisini düz ve suyu bulunan yüksek bir yerde barındırdık. Meryem´in oğlu ile onun anasını da bir mu´cize olarak sunduk. Onları yüksekçe pınarı olan düz, oturmaya elverişli bir tepeye yerleştirip barındırdık. Meryemin oğlunu da, anasını da (kudretimize) bir âyet (ibret) kıldık. Onları düz (ya´ni oturmıya yarar) ve akar suya mâlik bir tepede barındırdık. Ve Meryemoğlunu ve anasını kudretimize birer delil olarak yaratmış, onları düz, otlak ve sulak bir tepede barındırmıştık.
23-Mü'minun Suresi

51.Ayet
Mekke

18
344
يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا ۖ إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ -51
(Ya eyyüher rusülü külu minet tayyibati va´melu saliha innı bima ta´melune alım)
23-Mü'minun Suresi
51.Ayet
Mekke
18
344
Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim. Ey Resuller! Halâl ve hoş şeylerden yiyin ve güzel işler yapın, çünkü ben ne yaparsınız tamamen bilirim (Muhtelif zamanlarda peygamberlere şöyle hitab edildi): “- Ey Rasûller! Helâl şeylerden yeyiniz ve salih amel işleyiniz. Çünkü ben ne yaparsanız hep bilirim. Ey peygamberler! Tertemiz yararlı helâl gıdalardan yeyiniz; iyi-yararlı amellerde bulununuz. Şüphesiz ki ben sizin neler yaptıklarınızı bilenim. Ey Resuller, temîz ve halâl olan şeylerden yeyin. Güzel amel (ve hareket) lerde bulunun. Çünkü ben ne yaparsanız hakkıyle bilenim. Ey Peygamberler, yiyin temiz şeyleri ve iyi işlerde bulunun, şüphe yok ki ben, yaptıklarınızı bilirim.
23-Mü'minun Suresi

52.Ayet
Mekke

18
344
وَإِنَّ هَٰذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ -52
(Ve inne hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fettekun)
23-Mü'minun Suresi
52.Ayet
Mekke
18
344
Şüphesiz bu (İslâm), tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının. Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve rabbınız da ben, artık hep bana korunun İşte bu dininiz, esasta bir tek dindir; (islâm dinidir, tevhid dinidir). Ben de Rabbinizim. Artık benden korkun. Ve doğrusu bu (dininiz) bir tek yol ve şeriattır. (Her peygamber aynı esası yansıtmakla görevliydi). Ben de sizin (tek olan, eşi olmayan) Rabbınızım ; artık benden korkup (bu esasa uymayan şeylerden) sakının. Şu (insanlar) birtek ümmet haalinde sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Benden korkun. Ve şüphe yok ki şu ümmetiniz, bir ümmetten ibârettir ve ben de Rabbinizim, artık çekinin benden.
23-Mü'minun Suresi

53.Ayet
Mekke

18
344
فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًا ۖ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ -53
(Fetekkatau emrahüm beynehüm zübüra küllü hızbim bima ledeyhim ferihun)
23-Mü'minun Suresi
53.Ayet
Mekke
18
344
(İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir. Derken kumandalarını aralarında kitab kitab parçalaştılar, her hızib kendilerininkine güveniyor Nihayet milletler, dinleri hususunda, aralarında parçalara bölündüler. Her fırka kendi din ve mezhebine güveniyor, hak olduğuna inanıyor. Ama ne var ki (gerçek bu olmakla beraber) ümmetler kendi aralarında bölünüp parça parça oldular, her biri sahip bulunduğu (din ve mezhep) ile kendi halinden memnun ve mutludur. Fakat (o kavmler) dînlerde (muhtelif) fırkalara ayrılmak, her fırka kendi ellerindeki (nezdlerindeki dîn) ile böbürlenmek suretiyle parça parça oldular. Fakat din husûsunda ayrıldılar ve ayrılanlar, kendi kitaplarından başka kitapları inkâr ettiler ve her bölük, kendi elindekine râzı oldu, onunla övünmiye koyuldu.
23-Mü'minun Suresi

54.Ayet
Mekke

18
344
فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّىٰ حِينٍ -54
(Fezerhüm fı ğamratihim hatta hıyn)
23-Mü'minun Suresi
54.Ayet
Mekke
18
344
Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak! Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar Şimdi (Ey Rasûlüm), o Mekke kâfirlerini bir vakte kadar dalgınlıkları içinde bırak. Artık sen onları (ilâhî emir ve hüküm ininceye kadar) bir süre şaşkınlıkları içinde (bocalar halde) bırak. Şimdi sen onları bir vaktâ kadar sapıklıkları içinde bırak. Artık bir zamâna dek sapıklıkları içinde bırak onları.
23-Mü'minun Suresi

55.Ayet
Mekke

18
344
أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُمْ بِهِ مِنْ مَالٍ وَبَنِينَ -55
(E yahsebune ennema nümiddühüm bihı mim maliv ve benın)
23-Mü'minun Suresi
55.Ayet
Mekke
18
344
(55-56) Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar! Kendilerine imdad ettiğimiz mal ve evlâd ile sanıyorlar mı ki (55-56) Onlara dünyada verdiğimiz mal ve evlâddan dolayı, biz onların hayırlarına acele ediyoruz, zannında mı bulunuyorlar? Hayır, anlamıyorlar, (dünya haline aldanıyorlar, ahiretteki perişanlığı düşünmüyorlar). (55-56) Kendilerine mal ve oğullardan verdiğimizle onlar hakkında hayırlarda acele koşuştuğumuzu mu sanırlar ? Hayır, onlar (ilâhî sünnetin hükmünü yürüteceğini) bir türlü anlayamıyorlar. (55-56) Onlar kendilerine imdâd etdiğimiz (verdiğimiz) mal ve evlâd ile bizim hayırlarına acele etdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar (işin) farkına varmıyorlar. Sanıyorlar mı ki onlara mal ve evlât vererek mükâfatlandırmadayız, yardım etmedeyiz onlara.
23-Mü'minun Suresi

56.Ayet
Mekke

18
344
نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ ۚ بَلْ لَا يَشْعُرُونَ -56
(Nüsariu lehüm fil hayrat bel la yeş´urun)
23-Mü'minun Suresi
56.Ayet
Mekke
18
344
(55-56) Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar! Onların hakıkaten hayırlarına müsareat ediyoruz. Hayır, şuurları yok (55-56) Onlara dünyada verdiğimiz mal ve evlâddan dolayı, biz onların hayırlarına acele ediyoruz, zannında mı bulunuyorlar? Hayır, anlamıyorlar, (dünya haline aldanıyorlar, ahiretteki perişanlığı düşünmüyorlar). (55-56) Kendilerine mal ve oğullardan verdiğimizle onlar hakkında hayırlarda acele koşuştuğumuzu mu sanırlar ? Hayır, onlar (ilâhî sünnetin hükmünü yürüteceğini) bir türlü anlayamıyorlar. (55-56) Onlar kendilerine imdâd etdiğimiz (verdiğimiz) mal ve evlâd ile bizim hayırlarına acele etdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar (işin) farkına varmıyorlar. Hayırlara ulaşıvermelerini sağlamadayız, hayır, anlamıyorlar.
23-Mü'minun Suresi

57.Ayet
Mekke

18
344
إِنَّ الَّذِينَ هُمْ مِنْ خَشْيَةِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ -57
(İnnellezıne hüm min haşyeti rabbihim müşfikun)
23-Mü'minun Suresi
57.Ayet
Mekke
18
344
Rablerinin azametinden korkup titreyenler, Her halde rablarının haşyetinden titreyenler Gerçekten Rablerinin azabından korkanlar, Doğrusu onlar ki Rablarından derin bir saygı ile korkup titrerler; (57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür´at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir. Şüphe yok, öyle kişilerdir onlar ki Rablerinin büyüklüğünden korkarlar.
23-Mü'minun Suresi

58.Ayet
Mekke

18
344
وَالَّذِينَ هُمْ بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ -58
(Vellezıne hüm bi ayati rabbihim yü´minun)
23-Mü'minun Suresi
58.Ayet
Mekke
18
344
Rablerinin âyetlerine inananlar, Ve rablarının âyetlerine iyman edenler Rablerinin ayetlerine iman edenler, Onlar ki Rablerinin âyetlerine inanırlar; (57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür´at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir. Öyle kişilerdir onlar ki Rablerinin delillerine inanırlar.
23-Mü'minun Suresi

59.Ayet
Mekke

18
344
وَالَّذِينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ -59
(Vellezıne hüm bi rabbihim la yüşrikun)
23-Mü'minun Suresi
59.Ayet
Mekke
18
344
Rablerine ortak koşmayanlar, Ve rablarına hiç şirk koşmıyanlar Rablerine hiç ortak koşmıyanlar. Onlar ki, Rablerine ortak koşmazlar ; (57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür´at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir. Öyle kişilerdir onlar ki Rablerine şirk koşamazlar.
23-Mü'minun Suresi

60.Ayet
Mekke

18
345
وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَىٰ رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ -60
(Vellezıne yü´tune ma atev ve kulubühüm veciletün ennehüm ila rabbihim raciun)
23-Mü'minun Suresi
60.Ayet
Mekke
18
345
Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler, Ve rablarının huzuruna varacaklarından yürekleri çarparak vergilerini verenler Rablerinin huzuruna varacaklarından kalbleri korkarak verdiklerini (zekâtlarını) verenler, Onlar ki kendilerine verilen (nîmetler)den (Allah yolunda muhtaçlara) verirler ve Rablarına mutlaka döneceklerini (bildikleri) için kalbleri ürperir; (57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür´at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir. Öyle kişilerdir onlar ki verecekleri neyse verirler ve yürekleri, şüphesiz olarak dönüp Rablerinin tapısına varacaklarını bildikleri için korkuyla dolar.
23-Mü'minun Suresi

61.Ayet
Mekke

18
345
أُولَٰئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ -61
(Ülaike yüsariune fil hayrati ve hüm leha sabikun)
23-Mü'minun Suresi
61.Ayet
Mekke
18
345
İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler. İşte bunlar hayırlarda sür´at yarışı yaparlar ve hem onun için ileri giderler İşte bunlar; hayırlarda sürat yarışı yaparlar ve onlar hayır yapmak için öne geçenlerdir. İşte onlar hayırlı işlerde yarışırlar ve bunun için öne geçerler. (57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür´at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir. Onlardır hayırlara, yarışırcasına koşanlar ve onlardır hayırlarda önde bulunanlar.
23-Mü'minun Suresi

62.Ayet
Mekke

18
345
وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ ۚ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ -62
(Ve la nükellifü nefsen illa vüs´aha ve ledeyna kitabüy yentıku bil hakkı ve hüm la yuzlemun)
23-Mü'minun Suresi
62.Ayet
Mekke
18
345
Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar. Maamafih biz kimseye vüs´unden başka teklif etmeyiz ve nezdimizde bir kitab vardır hakkı söyler, onlar da zulm edilmezler Biz, herkese ancak güç ve takatı miktarınca teklif yaparız; (gücünün üstünde olan şeylerle sorumlu tutmayız). Katımızda (her kulun amelinin yazılı bulunduğu) bir kitab vardır; o, doğruyu söyler. Onlar zulme uğratılmazlar. Herkese ancak gücü ve imkânı nisbetinde teklifte bulunuruz. Yanımızdaki kitap hakkı söyler ve onlar haksızlığa uğramazlar. Biz hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını teklif etmeyiz. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar. Ve biz, hiç kimseye gücü, yetmeyeceği bir şey teklif etmeyiz ve katımızdadır gerçek olanı söyleyen kitap ve onlar, zulüm görmezler.
23-Mü'minun Suresi

63.Ayet
Mekke

18
345
بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِنْ هَٰذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِنْ دُونِ ذَٰلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ -63
(Vel kulubühüm fı ğamratim min haza ve lehüm a´malüm min duni zalike hüm leha amilun)
23-Mü'minun Suresi
63.Ayet
Mekke
18
345
Ancak kâfirlerin kalbleri bu Kur’an’a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım (kötü) işleri de vardır. Fakat onların kalbleri bundan bir dalgınlık içindedir, hem onların ondan başka bir takım işleri vardır ki hep onlar için çalışırlar Fakat kâfirlerin kalbleri bu Kur’an’dan bir gaflet içindedir. Onların, müminlerin amelinden başka bir takım kötü işleri vardır ki, hep onlar için çalışıp dururlar. Ne var ki, onların (o inkarcı sapıkların) kalbi bundan bilgisizlik ve dalgınlık içindedir; onların bundan başka işleyip durdukları birtakım işleri daha vardır (ki onunla oyalanıp ömür tüketirler). Hayır, onların (kâfirlerin) kalbleri bundan (derin bir) cehalet içindedirler. Hem Onların bundan başka bizzat işlemekde oldukları daha nice (kötü) amel (ve hareket) leri de vardır. Hayır, onların gönülleri, bu hususta sapıklık içindedir ve onların, bundan başka işledikleri işler var, onlar, o işleri işlerler.
23-Mü'minun Suresi

64.Ayet
Mekke

18
345
حَتَّىٰ إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِمْ بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ -64
(Hatta iza ehazna mütrafıhim bil azabi iza hüm yec´erun)
23-Mü'minun Suresi
64.Ayet
Mekke
18
345
Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar. Nihayet refahlı olanlarını azâba çekiverdiğimiz zaman hemen feryada başlıyacaklardır Nihayet onların (zevke düşkün) elebaşlarını azab ile yakaladığımız zaman, çığlık kopararak yardım istiyeceklerdir. Ne vakit ki, refah içinde yüzen ileri gelenlerini azâb ile yakalarız, o zaman sızlanıp yardıma çağırırlar. Nihayet refah içinde olanlarını azâb ile yakaladığımız vakit onlar hemen feryâd ve istimdâd edeceklerdir. Sonunda nîmet içinde yaşayanlarını azâba uğrattığımız zaman feryâda ve yalvarmaya başlarlar.
23-Mü'minun Suresi

65.Ayet
Mekke

18
345
لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ ۖ إِنَّكُمْ مِنَّا لَا تُنْصَرُونَ -65
(La tec´erul yevme inneküm minna la tünsarun)
23-Mü'minun Suresi
65.Ayet
Mekke
18
345
Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz. Feryad etmeyin bu gün, çünkü siz bizden kurtarılamazsınız (Onlara şöyle denir): Bugün boşuna feryad etmeyin; çünkü siz, bizden kurtarılamazsınız. Bugün sızlanıp yardıma çağırmayın; şüphesiz ki siz bizden yardım göremiyeceksiniz. Bu gün (bîhûde) sızlanmayın. Çünkü siz bizden (kurtulmıya) yardım edilmeyeceksiniz. Bugün feryât edip yalvarmayın, şüphe yok ki bizden bir yardım göremezsiniz.
23-Mü'minun Suresi

66.Ayet
Mekke

18
345
قَدْ كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ تَنْكِصُونَ -66
(Kad kanet ayatı tütla aleyküm fe küntüm ala a´kabiküm tenkisun)
23-Mü'minun Suresi
66.Ayet
Mekke
18
345
(66-67) Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz. Karşınızda âyetlerim okunuyordu da siz ardınıza dönüyordunuz Size, ayetlerim okunuyordu da, gerisin geri dönüyordunuz (onları kabulden yüz çeviriyordunuz). (66-67) Âyetlerimiz cidden size okunuyordu, ama siz onu onurunuza, gururunuza yediremiyerek geceleyin yakışıksız sözler söyleyerek ökçeleriniz üzerine gerisin geri dönüyordunuz. (66-67) Karşınızda âyetlerimiz okunuyordu da siz bunu kibrinize yediremiyerek gerisin geri dönüyor, geceleyin de (cemâat hâlinde ve Beytin etrafında) hezeyanlarda bulunuyordunuz. Size âyetlerimiz okunduğu zaman gerisin geriye dönerdiniz.
23-Mü'minun Suresi

67.Ayet
Mekke

18
345
مُسْتَكْبِرِينَ بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَ -67
(Müstekbirıne bihı samiran tehcürun)
23-Mü'minun Suresi
67.Ayet
Mekke
18
345
(66-67) Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz. Ona kafa tutarak, müsamere yaparak hezeyanlar ediyordunuz Kur’an’a baş kaldırıb geceleyin toplantılar yaparak hezeyanlar savuruyordunuz. (66-67) Âyetlerimiz cidden size okunuyordu, ama siz onu onurunuza, gururunuza yediremiyerek geceleyin yakışıksız sözler söyleyerek ökçeleriniz üzerine gerisin geri dönüyordunuz. (66-67) Karşınızda âyetlerimiz okunuyordu da siz bunu kibrinize yediremiyerek gerisin geri dönüyor, geceleyin de (cemâat hâlinde ve Beytin etrafında) hezeyanlarda bulunuyordunuz. Ululanırdınız orada ve geceleyin de Peygamber hakkında ulu orta söylenirdiniz.
23-Mü'minun Suresi

68.Ayet
Mekke

18
345
أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءَهُمْ مَا لَمْ يَأْتِ آبَاءَهُمُ الْأَوَّلِينَ -68
(E fe lem yeddebberul kavle em caehüm ma lem ye´ti abaehümül evvelın)
23-Mü'minun Suresi
68.Ayet
Mekke
18
345
Onlar bu sözü (Kur’an’ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? Ya hâlâ o kelâmı tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi? Hak olduğunu anlamak için Kur’an hakkında hiç düşünmediler mi? (İcazkâr lâfzına ve hikmetli manasına bakıb Allah katından olduğunu anlamadılar mı?). Yoksa onlara, evvelki atalarına gelmemiş olan bir peygamber mi geldi (de onu inkâr ediyorlar)? (İnen) sözü iyice düşünüp üzerinde durmuyorlar mı, yoksa kendilerine ilk atalarına gelmeyen şeyler mi gelmiştir ? Bu (hak) sözü iyice düşünmediler mi hiç? Yoksa kendilerine evvelki (atalarına) gelmeyen bir şey (bir kitab ve bir peygamber) mi geldi? Şu Kur´ân´ı bir iyice düşünmezler mi, yoksa evvelce gelip geçen atalarına gelmeyen bir şey mi geldi onlara?
23-Mü'minun Suresi

69.Ayet
Mekke

18
345
أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ -69
(Em lem ya´rifu rasulehüm fe hüm lehu münkirun)
23-Mü'minun Suresi
69.Ayet
Mekke
18
345
Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkâr ediyorlar? Yoksa Peygamberlerini tanımadılar mı da onun için inkâr ediyorlar? Yoksa, peygamberlerini doğruluk, emanet ve güzel ahlâkla) tanımadılar da, onun için mi inkâr ediyorlar? Yoksa peygamberlerini tanımadılar mı ki, onu inkâr ediyorlar ?! Yahud kendi peygamberlerini tanımadılar da şimdi onu inkâr mı edicilerdir onlar? Yoksa Peygamberlerini tanımazlar mı ki onu inkâr etmedeler?
23-Mü'minun Suresi

70.Ayet
Mekke

18
345
أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ ۚ بَلْ جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ -70
(Em yekulune bihı cinneh bel caehüm bil hakkı ve ekseruhüm lil hakkı karihun)
23-Mü'minun Suresi
70.Ayet
Mekke
18
345
Yoksa “O cinnet getirmiş” mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Hâlbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar. Yoksa onda bir Cinnet var, mı diyorlar? Hayır, o onlara hakk ile geldi fakat ekserisi hakkı hoşlanmıyorlar Yoksa, peygamberde bir cinnet var mı diyorlar? Hayır o peygamber, onlara hakkı (Kur’an’ı ve İslâm dinini) getirdi. Fakat onların çoğu hakkı sevmiyorlar, (inkâr ediyorlar). Yoksa o peygamberlerde bir cinnet mi var diyorlar ?! Hayır, O, onlara Hakk ile gelmiştir. Yoksa «Onda bir delilik var» mı diyorlar? Bil´akis o (peygamber) onlara hakkı (Kur´ânı) getirmişdir. (Fakat) onların çoğu hakkı çirkin görenlerdir. Yoksa onda delilik var mı derler? Hayır, o, gerçek olan Kur´ân´la gelmiştir onlara, fakat çoğu gerçeği istemez.
23-Mü'minun Suresi

71.Ayet
Mekke

18
345
وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ ۚ بَلْ أَتَيْنَاهُمْ بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَنْ ذِكْرِهِمْ مُعْرِضُونَ -71
(Ve levittebeal hakku ehvaehüm le fesedetis semavatü vel erdu ve men fıhinn bel eteynahüm bi zekrihim fe hüm an zikrihim mu´ridun)
23-Mü'minun Suresi
71.Ayet
Mekke
18
345
Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini (Kur’an’ı) getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar. Eğer hak onların keyflerine tâbi´ olsa idi Semavât ve Arz ve bunlardaki kimseler kat´ıyyen fâsid olurdu, hayır, biz onlara unutulmaz ders olacak zikirlerini getirdik de onlar zikirlerinden ı´raz ediyorlar Eğer Allah, onların keyflerine tabi olsaydı, göklerle yer ve bunlarda bulunan kimseler muhakkak fesada uğrardı (âlem bozulurdu). Hayır, biz onlara, izzet ve şerefleri olan Kur’an’larını getirdik de onlar, şereflerinden yüz çeviriyorlar. Eğer Hakk, onların heveslerine uymuş olsaydı, elbette göklerle yer ve ikisinde bulunanlar (düzeni bozulup) alt-üst olurdu. Hayır, biz onlara anılmalarını sağlayanı) getirdik; ama onlar bu (şerefle) anılmalarını (sağlayan Kur´ân´dan) yüzçeviriyorlar. Eğer Hak onların hevâ (ve heves) lerine tâbi´ olsaydı göklerde, yerde ve bunların içinde bulunan kimseler muhakkak ki fesada uğrar (nizaamından çıkar) dı. Hayır, biz onlara (ancak) zikir (ve şeref) lerini getirdik. Onlarsa kendilerinin (bu) zikrinden yüz çeviricidirler. Gerçek Tanrı, onların dileklerine uysaydı elbette gökler de bozulur giderdi, yeryüzü de, onlarda olan varlıklar da. Hayır, biz onlara kendi yüceliklerini getirdik, gösterdik, fakat onlar kendi yüceliklerinden de yüz çevirmedeler.
23-Mü'minun Suresi

72.Ayet
Mekke

18
345
أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ ۖ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ -72
(Em tes´elühüm harcen fe haracü rabbike hayruv ve hüve hayrur razikıyn)
23-Mü'minun Suresi
72.Ayet
Mekke
18
345
Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun (da inanmıyorlar)? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbının harâcı daha hayırlıdır, hem o, rezzakların en hayırlısıdır Yoksa, sen onlardan (getirdiğin şeye mukabil) bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin (cennetteki) mükâfatı ise daha hayırlıdır. Hem Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Yoksa (ey Muhammed !) sen onlardan bir haraçmı istiyorsun ? Rabbin vereceği ücret (çok daha) hayırlıdır; O, rızık verenlerin de hayırlısıdır. Yoksa sen onlardan bir hare (ücret) mi istiyorsun?! İşte Rabbinin harcı! (O) daha hayırlıdır. O, rızk verenlerin en hayırlısıdır. Yoksa onlardan ücret mi istiyorsun? Gerçekten de Rabbinin mükâfatı daha hayırlıdır ve o, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
23-Mü'minun Suresi

73.Ayet
Mekke

18
345
وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -73
(Ve inneke le ted´uhüm ila sıratım müstekıym)
23-Mü'minun Suresi
73.Ayet
Mekke
18
345
Şüphesiz sen onları doğru bir yola çağırıyorsun. Doğrusu sen onları dosdoğru bir caddeye çağırıyorsun Doğrusu sen, onları, İslâm dinine çağırıyorsun. Ve şüphesiz ki sen onları dosdoğru bir yola çağırırsın. Hakıykatde sen onları doğru bir yola da´vet ediyorsun. Şüphe yok ki sen, onları mutlaka doğru yola çağırmadasın.
23-Mü'minun Suresi

74.Ayet
Mekke

18
345
وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ -74
(Ve innellezıne la yü´minune bil ahırati anis sıratı lenakibun)
23-Mü'minun Suresi
74.Ayet
Mekke
18
345
Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar. Fakat Âhırete inanmıyanlar caddeden sapmaktadırlar Fakat ahirete inanmıyanlar, bu doğru yoldan sapmaktadırlar. Gerçekten o Âhiret´e inanmayanlar (çağırdığın o) doğru yoldan sapmaktadırlar. Âhirete îman etmez olanlar, mutlakaa (doğru) yoldan sapanlardır. Fakat gerçekten de âhirete inanmayanlar, doğru yoldan sapıyorlar.
23-Mü'minun Suresi

75.Ayet
Mekke

18
346
وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ -75
(Ve lev rahımnahüm ve keşefna ma bihim min durril leleccu fı tuğyanihim ya´mehun)
23-Mü'minun Suresi
75.Ayet
Mekke
18
346
Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı. Eğer biz onlara acıyıb da baskılarını açıversek mutlaka tuğyanlarında ınad eder hiç bir şey görmezler Eğer biz, onlara (Mekke halkına) merhamet edip sıkıntılarını (uğradıkları kıtlığı) açıversek, mutlaka körükörüne giderek, yine azgınlıklarında inad edip dururlardı. Eğer biz onlara merhamet edip de üzerlerine çöken sıkıntıyı kaldırıversek, yine de azgınlıklarında inad edip bocalar dururlar. Eğer biz onlara acıyıb da kendilerindeki zararı giderecek olursak yine serseriyâne azgınlıklarında muhakkak devam ve inâd edeceklerdir. Onlara acırsan ve uğradıkları zararı giderirsen gene azgınlıklarında şaşkıncasına ısrâr edip giderler.
23-Mü'minun Suresi

76.Ayet
Mekke

18
346
وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ -76
(Ve le kad ehaznahüm bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma yetedarraun)
23-Mü'minun Suresi
76.Ayet
Mekke
18
346
Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O’na yalvarıp yakarmadılar. Filhakika biz, onları azâba tuttuk da yine rablarına karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar Doğrusu biz onları azaba (açlık ve kıtlığa) tuttuk da, yine Rablerine karşı boyun eğmediler. Onlar yalvarmıyorlar, (imana gelmiyorlar). And olsun ki biz onları azâb ile yakalayıvermiştik de (buna rağmen) yine Rablarına boyun eğmemiş, yalvarıp yakarmamışlardı. Andolsun ki biz onları (evvelce de açlık) azâb (ı) ile yakaladık da yine Rablerine baş eğmediler. Onlar yalvarıb yakarmazlar. Andolsun ki biz onları azaplandırmıştık da gene Rablerine baş eğmemişlerdi ve yalvarmamışlardı.
23-Mü'minun Suresi

77.Ayet
Mekke

18
346
حَتَّىٰ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ -77
(Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedıdin iza hüm fıhi müblisun)
23-Mü'minun Suresi
77.Ayet
Mekke
18
346
Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir. Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakıt da onun içinde ye´se düşüvereceklerdir Nihayet üzerlerine çok şiddetli bir azab kapısı açtığımız zaman da, onun içinde ümitsizliğe düşeceklerdir. Sonunda üzerlerine şiddetli bir azâb kapısı açtığımızda, ansızın şaşırıverdiler de ümitsizliğe kapıldılar. Nihayet üzerlerine azâbı çetin bir kapı açdığımız vakit (görürsün ki) onlar bunun içinde ümidsizlikle dönüb kalmışlardır. Sonunda, onlara çetin bir azap kapısı açmıştık da o zaman her şeyden ümitlerini kesmişlerdi.
23-Mü'minun Suresi

78.Ayet
Mekke

18
346
وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۚ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ -78
(Ve hüvellezı enşee lekümüs sem´a vel ebsara vel ef´ideh kalılem ma teşkürun)
23-Mü'minun Suresi
78.Ayet
Mekke
18
346
Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz! Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri, o Gönülleri inşa eden o siz, pek az şükrediyorsunuz Halbuki size, o kulakları, o gözleri, o kalbleri yaratıb veren O’dur. Siz pek az şükrediyorsunuz. O ki size kulağı, gözleri, gönülleri yarattı; ne de az şükrediyorsunuz !. O, sizin için o kulakları, o gözleri, o gönülleri yaratandır. (Böyle iken) ne az şükredersiniz! Ve o, bir mâbuttur ki size kulak, gözler ve kalpler verdi ne de az şükrediyorsunuz.
23-Mü'minun Suresi

79.Ayet
Mekke

18
346
وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ -79
(Ve hüvellezı zeraeküm fil erdı ve ileyhi tuhşerun)
23-Mü'minun Suresi
79.Ayet
Mekke
18
346
O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O’nun huzurunda toplanacaksınız. Ve sizi Arzda yaratıp yayan o, hep ona haşrolunacaksınız Sizi yer yüzünde yaratan O’dur. Kıyamet gününde hep O’na dönüb toplanacaksınız. O ki sizi yeryüzünde yaratıp yaydı ve ancak (dirilip) O´nun huzurunda biraraya getirileceksiniz. O, sizi yer (yüzün) de yaratıb türetendir. Hepiniz ancak Ona (dönüb) toplanacaksınız. Ve o, bir mâbuttur ki sizin için bitirdi yeryüzündekileri ve onun tapısında haşrolacaksınız.
23-Mü'minun Suresi

80.Ayet
Mekke

18
346
وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -80
(Ve hüvellezı yuhyı ve yümiytü ve lehuhtilafül leyli ven nehar e fe la ta´kılun)
23-Mü'minun Suresi
80.Ayet
Mekke
18
346
O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O’na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? Ve o öldüren ve dirilten o, gece ve gündüzün ıhtilâfı da hep onun için, artık akıllanmıyacak mısınız Öldükten sonra dirilten O, dünyada öldüren O. Gece ile gündüzün birbiri ardınca değişmesi (karanlık ve aydınlık farkları) hep O’na aittir. (Bunlarda başkasının tasarrufu olamaz). Artık akıllanmıyacak mısınız? O ki diriltir ve öldürür; gece ile gündüzün değişip durması, O´nun (koyduğu şaşmayan kanunlar) iledir. Artık aklınızı kullanmaz mısınız? O, hem dirilten, hem öldürendir. Gece ile gündüzün ihtilâfı da Onun (eseri) dir. Haalâ aklınızı kullanmayacak mısınız? Ve o, bir mâbuttur ki diriltir ve öldürür ve geceyle gündüzün uzanıp kısalması da onun tedbîriyledir, akıl etmez misiniz?
23-Mü'minun Suresi

81.Ayet
Mekke

18
346
بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ -81
(Bel kalu misle ma kalel evvelun)
23-Mü'minun Suresi
81.Ayet
Mekke
18
346
Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler. Hayır, evvelkilerin dedikleri gibi dediler Hayır, o Mekke kâfirleri, evvelkilerin dediği gibi dediler. Bilâkis öncekilerin dedikleri gibi dediler. Hayır, onlar evvelkilerin dediği gibi dediler. Hayır, onlar, hep evvelkilerin dedikleri gibi demedeler.
23-Mü'minun Suresi

82.Ayet
Mekke

18
346
قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ -82
(Kalu e iza mitna ve künna türabev ve ızamen e inna le meb´usun)
23-Mü'minun Suresi
82.Ayet
Mekke
18
346
Dediler ki: “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?” «Öldüğümüz ve bir türab, bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı, cidden biz mi mutlak ba´solunacağız? Şöyle demişlerdi: “- Biz ölüb de bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, cidden biz mi diriltilmiş olacağız? Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman diriltilip kaldırılacak mıyız ? Onlar «Öldüğümüz ve bir toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, hakıykaten biz mi diriltilib kaldırılacakmışız?» demişlerdi. Dediler ki: Öldükten ve toz toprak ve kemik kesildikten sonra mı diriltileceğiz?
23-Mü'minun Suresi

83.Ayet
Mekke

18
346
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَٰذَا مِنْ قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ -83
(Le kad vüıdna nahnü ve abaüna haza min kablü in haza illa esatıyrul evvelın)
23-Mü'minun Suresi
83.Ayet
Mekke
18
346
Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu, öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir. Yemîn ederiz ki bize de, atalarımıza da bu, bundan evvel va´dolundu, bu eskilerin masallarından başka bir şey değil» dediler Yemin ederiz ki, bize de atalarımıza da bu dirilme işi bundan önce vaad olundu. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değil.” And olsun ki, biz de, bundan önce babalarımız da bununla va´dolunmuştuk. Bu öncekilerin masallarından başkası değildir, dediler. «Andederiz ki bize de, atalarımıza da daha önce bu va´d olunmuşdur. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir». Andolsun ki bize de, daha önce atalarımıza da vaadedilmişti bu, fakat bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil.
23-Mü'minun Suresi

84.Ayet
Mekke

18
346
قُلْ لِمَنِ الْأَرْضُ وَمَنْ فِيهَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -84
(Kul li menil erdu ve men fıha in küntüm ta´lemun)
23-Mü'minun Suresi
84.Ayet
Mekke
18
346
De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?” «Kimin o Arz ve ondaki kimseler, eğer biliyorsanız?» de! (Ey Rasûlüm, Mekke kâfirlerine) de ki: “- Kimin o arz ve ondaki bütün varlıklar, biliyor musunuz?” De ki: Yerküre ve içinde olanlar kime aittir? Eğer biliyorsanız (haydi cevap verin). (Sen Habîbim, onlara) de ki: «Kimindir o yer ve ondaki (bütün mahlûk) lar, biliyor musunuz»? De ki: Kimindir yeryüzü ve orada bulunanlar biliyorsanız eğer?
23-Mü'minun Suresi

85.Ayet
Mekke

18
346
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ -85
(Seyekulune lillah kul efela tezekkerun)
23-Mü'minun Suresi
85.Ayet
Mekke
18
346
“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de. «Allah´ın» diyecekler, «o halde düşünmez misiniz?» de! Onlar diyecekler ki: “- Allah’ındır.“ Sen, de ki: “- O halde düşünüb Allah’ın kudretini anlamaz mısınız?” Allah´a aittir diyecekler. De ki: Artık iyice düşünmez misiniz ? «Allahındır» diyecekler. «O halde iyiden iyi düşünüb de ibret almaz mısınız siz? de. Diyecekler ki: Allah´ın. De ki: O halde ne diye hâlâ düşünüp anlamazsınız?
23-Mü'minun Suresi

86.Ayet
Mekke

18
346
قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ -86
(Kul mer rabbüs semavatis seb´ı ve rabbul arşil azıym)
23-Mü'minun Suresi
86.Ayet
Mekke
18
346
De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” «Kim o yedi Semânın rabbı ve o azametli Arşın rabbı?» de! Yine de ki: “- O yedi göğün Rabbi kim? O çok büyük arşın Rabbi kim?” De ki: Yedi göğün ve o büyük Arş´ın Rabbı kimdir ? (Yine) de ki: «Kim o yedi göğün Rabbi ve o büyük arşın saahibi»? De ki: Kimdir Rabbi yedi göğün ve Rabbi pek büyük arşın.
23-Mü'minun Suresi

87.Ayet
Mekke

18
346
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ -87
(Seyekulune lillah kul e fe la tettekun)
23-Mü'minun Suresi
87.Ayet
Mekke
18
346
“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de. «Allah´ın» diyecekler, «o halde korkmaz mısınız?» de! “-Allah’ındır” diyecekler, De ki: “- O halde Allah’dan korkmaz mısınız?” (Allah’dan başkasına nasıl tapınırsınız?) Allah´tır, diyecekler. De ki: O halde (O´ndan korkup inkâr ve sapıklıktan) sakınmaz mısınız? (Yine bunlar) «Allahındır» diyecekler. Sen de (şöyle) de: «Öyledir de (Allahdan başkasına tapmakdan) sakınmaz mısınız»? Diyecekler ki: Bunlar da Allah´ın. De ki: Ne diye hâlâ çekinmezsiniz?
23-Mü'minun Suresi

88.Ayet
Mekke

18
346
قُلْ مَنْ بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -88
(Kul mem bi yedihı melekutü külli şey´iv ve hüve yuciru ve la yücaru aleyhi in küntüm ta´lemun)
23-Mü'minun Suresi
88.Ayet
Mekke
18
346
De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?” «Kim o her şeyin melekûtü yedinde ve o kayırır da ona karşı kayırılmaz olan eğer ılminiz varsa?» de! De ki: “- Her şeyin mülkiyet ve hazineleri elinde olan kimdir ki, daima O koruyub hükmediyor, kendisi asla korunmaya muhtaç olmuyor? Eğer biliyorsanız, cevab verin.” De ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin mülkü ve tasarrufu kimin elindedir? O, güven verip korur, kendisi korunmaya muhtaç değildir. De ki: «Her şey´in mülk (-ü tasarruf) u elinde bulunan kimdir, ki dâima O himaaye ediyor, kendisi asla himayeye muhtâc olmuyor? (Haydi söyleyin) biliyorsanız». De ki: Kimdir her şeyin saltanat ve tasarrufu elinde olan ve odur koruyan, oysa korunmaya muhtaç değil; biliyorsanız eğer?
23-Mü'minun Suresi

89.Ayet
Mekke

18
346
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ -89
(Seyekulune lillah kul fe enna tüsharu)
23-Mü'minun Suresi
89.Ayet
Mekke
18
346
“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de. «Allah´ın» diyecekler, «o halde nereden büyüleniyorsunuz?» de! Yine “-Allah’ındır” diyecekler. Onlara de ki: “- O halde nereden aldatılıyorsunuz (da hakkı inkâr, ediyorsunuz)?” Allah´ın elindedir, diyecekler. De ki: O halde nasıl nereden büyüleniyorsunuz ?! (Buna karşı da yine «Hepsi) Allahındır» diyecekler. De ki: «O halde nasıl olub da böyle büyüleniyorsunuz»? Diyecekler ki: Bunlar da Allah´ın. De ki: Ne diye hâlâ boş şeylere kapılmadasınız?
23-Mü'minun Suresi

90.Ayet
Mekke

18
347
بَلْ أَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ -90
(Bel eteynüham bil hakkı ve innehüm le kazibun)
23-Mü'minun Suresi
90.Ayet
Mekke
18
347
Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar. Doğrusu biz onlara hakkı getirdik ve şüphesiz onlar yalancılar Doğrusu biz, onlara, hakkı (tevhîdi) getirdik. Şüphesiz onlar, (Allah çocuk edindi, melekler kızlarıdır sözlerinde) yalancıdırlar. Evet, biz onlara hakkı (doğruyu ve gerçeği) getirdik ve onlar cidden yalancıdırlar. Hayır, biz onlara hakıykatı getirdik. Onlarsa muhakkak yalancıdırlar. Hayır, biz onlara gerçeği getirdik ve şüphe yok ki onlar, yalan söylemedeler elbette.
23-Mü'minun Suresi

91.Ayet
Mekke

18
347
مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَٰهٍ ۚ إِذًا لَذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ -91
(Mettehazellahü miv velediv ve ma kane meahu min ilahin izel le zehebe küllü ilahüm bima haleka ve leala ba´duhüm ala ba´d sübhanellahi amma yasıfun)
23-Mü'minun Suresi
91.Ayet
Mekke
18
347
(91-92) Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir. Allah, hiç veled ittihaz etmedi, beraberinde bir tanrı da yok O surette her tanrı kendi yarattığı ile giderdi ve elbette biri diğerine kibrederdi, o isnad ettikleri vasıflardan sübhan o Allah Allah, hiç evlâd edinmemiştir, beraberinde bir ilâh da yoktur. Eğer müşriklerin dediği gibi, Allah’la beraber bir takım ilâhlar olsaydı, o takdirde her ilâh kendi yarattığını götürür, tek başlarına kalarak aralarında ayrılıklar baş gösterir ve bir kısmı diğerlerine üstün gelirdi. (Bu çekişme ve savaşlar olmadığına göre Allah’ın eşi ve ortağı yoktur.) Allah, onların isnad ettiği şirk vasıflarından (ve bütün noksanlıklardan) münezzehtir. Allah hiçbir çocuk edinmemiştir. O´nunla beraber hiç bir ilâh da yoktur; böyle olsaydı her ilâh yarattığını alıp (bir yana) giderdi de kimi kimine üstün gelirdi. Allah onların vasfedegeldiklerinden pâk ve münezzehtir. Allah hiçbir evlâd edinmemişdir. Onunla birlikde hiçbir Tanrı da yokdur. (Öyle olsaydı) bu takdîrde elbette her Tanrı kendi yaratdığını (sürükler) götürür ve elbette kimi kiminin üstüne çıkıb (galebe edib) yükselirdi. Allah, onların bütün vasf (-u isnâd) etdiklerinden münezzehdir. Allah, hiç kimseyi evlât edinmez ve onunla birlikte bir başka mâbut yoktur, olsaydı her mâbut, kendi halkettiğini benimseyip alır gider ve bir kısmı, öbürlerinden üstün olurdu. Münezzehtir Allah onların söylediklerinden.
23-Mü'minun Suresi

92.Ayet
Mekke

18
347
عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ -92
(Alimil ğaybi veş şehadeti fe teala amma yüşrikun)
23-Mü'minun Suresi
92.Ayet
Mekke
18
347
(91-92) Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir. O gayb-ü şehadetin âlimi, binaenaleyh onların koştukları çok yüksek Allah, gaybın ve hazırın âlimidir; O, müşriklerin koştukları şirklerden çok yücedir. Gaybı da, hazır olanı da bilendir; onların ortak koştukları şeylerden çok yücedir. (Öyle Allah ki) gizliyi de, aşikârı da bilendir O. İşte O, (kâfirlerin kendisine) katdıkları eşlerden (münezzehdir), çok yücedir. Gizliyi de bilir, görüneni de; gerçekten de yücedir şirk koşanların ona eş tanıdıkları şeylerden.
23-Mü'minun Suresi

93.Ayet
Mekke

18
347
قُلْ رَبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ -93
(Kur rabbi imma türiyennı ma yuadun)
23-Mü'minun Suresi
93.Ayet
Mekke
18
347
(93-94) De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.” De ki: rabbım! eğer onlara edilen vaîdi bana behemehal göstereceksen (Ey Rasûlüm) de ki: “- Rabbim! Eğer onlara edilen azab va’dini muhakkak bana göstereceksen, De ki: «Rabbim! İnkarcıların va´dolundukları azabı bana elbette göstereceksen, De ki: «Rabbim, eğer onların tehdîd edilmekde oldukları (azâbı) herhalde bana göstereceksen», De ki: Rabbim, onlara vaadedileni bana göstereceksen.
23-Mü'minun Suresi

94.Ayet
Mekke

18
347
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ -94
(Rabbi fe la tec´alnı fil kavmiz zalimın)
23-Mü'minun Suresi
94.Ayet
Mekke
18
347
(93-94) De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.” Beni o zalimler güruhunda bulundurma rabbım! Beni o zalimler topluluğu arasında bulundurma, Rabbim!” Rabbim ! Beni o zâlim topluluk arasında bulundurma.» «O halde, Rabbim, beni zaalimler güruhunun içinde bırakma». Rabbim, beni zâlim topluluğun içinde bırakma.
23-Mü'minun Suresi

95.Ayet
Mekke

18
347
وَإِنَّا عَلَىٰ أَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ -95
(Ve inna ala en nüriyeke ma neıdühüm lekadirun)
23-Mü'minun Suresi
95.Ayet
Mekke
18
347
Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter. Şübhesiz ki biz, onlara yaptığımız vaîdi sana göstermeğe elbette kadiriz (Ey Rasûlüm), onlara vaad ettiğimiz azabı sana göstermeğe elbette kadiriz. Şüphesiz ki (Peygamberim ) onlara va´dettiğimiz azabı sana göstermeye kudretimiz yeter. Hakîkat, biz onlara va´d (ve tehdîd) etdiğimizi sana göstermiye de elbette kaadiriz. Ve şüphe yok ki bizim, onlara vaadettiğimiz şeyleri sana göstermeye gücümüz yeter elbette.
23-Mü'minun Suresi

96.Ayet
Mekke

18
347
ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ ۚ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ -96
(İdfa´ billetı hiye ahsenüs seyyieh nahnü a´lemü bi ma yasıfun)
23-Mü'minun Suresi
96.Ayet
Mekke
18
347
Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz. Sen o kötülüğü en güzel olan hasletle def´et, biz, onların ne halt edeceklerini daha iyi biliriz Sen, kötülüğü en güzel hasletle (sabır ve iyilikle) bertaraf et. Biz onların ne yalan ve küfür uydurduklarını daha iyi biliriz. Sen o kötülüğü en güzeli ile savıp karşılık ver. Biz onların vasfettiklerini daha iyi biliriz. Sen kötülüğü en güzel (haslet) le defet. Biz onların neler vasf etmekde olduklarını çok iyi bileniz. Kötülüğü, en güzel bir huyla defet, biz, onların neler dediğini, bizi ne çeşit tavsîf ettiklerini daha iyi biliriz.
23-Mü'minun Suresi

97.Ayet
Mekke

18
347
وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ -97
(Ve kur rabbi euzü bike min hemezatiş şeyatıyn)
23-Mü'minun Suresi
97.Ayet
Mekke
18
347
De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.” Ve de ki: sana sığınırım rabbım! O Şeytanların dürtüşmelerinden De ki: “-Rabbim, Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. De ki: «Rabbim ! Şeytanların vesvese ile dürtüşmelerinden sana sığınırım. Ve de ki: «Rabbim, şeytanların dürtüşdürmelerinden (vesveselerinden) sana sığınırım». Ve de ki: Rabbim, sana sığınırım Şeytanların vesveselerinden.
23-Mü'minun Suresi

98.Ayet
Mekke

18
347
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ -98
(Ve euzü bike rabbi ey yahdurun)
23-Mü'minun Suresi
98.Ayet
Mekke
18
347
“Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” Ve sana sığınırım rabbım! huzuruma gelmelerinden Rabbim, onların huzurumda bulunmalarından sana sığınırım.” Ve onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.» «Rabbim, onların huzuurumda bulunmalarından sana sığınırım». Ve sana sığınırım Rabbim, onların yanımda bulunmalarından.
23-Mü'minun Suresi

99.Ayet
Mekke

18
347
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ -99
(Hatta iza cae ehadehümül mevtü kale rabbirciun)
23-Mü'minun Suresi
99.Ayet
Mekke
18
347
(99-100) Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır. Nihayet her birine ölüm geldiği vakıt diyecek ki: rabbım! döndür, döndür beni döndür Nihayet o müşriklerin her birine ölüm geldiği vakit şöyle diyecekler: “-Rabbim, beni dünyaya geri çevir. (99-100) Sonunda onlardan her birine ölüm gelince, (çaresiz kalıp Allah´ı hatırlar ve) Rabbim ! Beni geri çevirin de ola ki terkettiğime karşılık onu (telâfi için) iyi, yararlı amelde bulunurum, der. Hayır, bu bir sözdür ki (temenni anlamında) söyler. Dirilip (hesab gününe) kaldırılıncaya kadar önlerine bir Berzah (dönmelerine bir engel) vardır. Nihayet onlardan her birine ölüm gelib çatınca (tekrar tekrar şöyle) diyecekdir: «Rabbim, beni (dünyâye) geri gönder». Sonunda, onlardan birine ölüm gelip çattı mı Rabbim der, beni geriye, tekrar dünyâya yolla da.
23-Mü'minun Suresi

100.Ayet
Mekke

18
347
لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ ۚ كَلَّا ۚ إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا ۖ وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ -100
(Leallı a´melü salihan fıma teraktü kella inneha kelimetün hüve kailüha ve miv veraihim berzehun ila yevmi yüb´asun)
23-Mü'minun Suresi
100.Ayet
Mekke
18
347
(99-100) Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır. Belki ben o baktığımda salih bir amel işlerim, hayır hayır! O bir kelimedir ki onu o söyler, ötelerinden ise bir berzah vardır, tâ ba´s olunacakları güne kadar Tâ ki, ben terk ettiğim imanı yerine getirib salih bir amelde bulunayım.” Hayır (artık dünyaya dönülmez), müşriklerden her birinin söylediği bu sözler, söyleyene ait faydasız bir lâfdır. Önlerinde ise bir mezar vardır; diriltilecekleri güne kadar oradadırlar. (99-100) Sonunda onlardan her birine ölüm gelince, (çaresiz kalıp Allah´ı hatırlar ve) Rabbim ! Beni geri çevirin de ola ki terkettiğime karşılık onu (telâfi için) iyi, yararlı amelde bulunurum, der. Hayır, bu bir sözdür ki (temenni anlamında) söyler. Dirilip (hesab gününe) kaldırılıncaya kadar önlerine bir Berzah (dönmelerine bir engel) vardır. Tâki ben zaayi´ etdiğim (ömrüm) mukaabilinde iyi amel (ve hareket) de bulunayım». Hayır, onun söylediği bu söz (hakıykatde) boş lâfdan ibâretdir, önlerinde ise diriltilib kaldırılacakları güne kadar (kalmalarına mâni) bir engel vardır. Belki iyi işler işlerim ve zâyi ettiğim ömrü telâfî ederim. Hayır, boş bir söz, onun söylediği söz. Onların önlerinde, diriltilip mezarlarından çıkarılacakları güne dek bir berzah var.
23-Mü'minun Suresi

101.Ayet
Mekke

18
347
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءَلُونَ -101
(Fe iza nüfiha fis suri fe la ensabe beynehüm yevmeiziv ve la yetesaelun)
23-Mü'minun Suresi
101.Ayet
Mekke
18
347
Sûr’a üfürüldüğü zaman, (işte) o gün ne aralarında soy sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır. O vakıt Sûr üfürüldü mü artık beyinlerinde o gün ne ensab vardır ne de soruşurlar O vakit, Sûr’a üfürüldü mü, artık aralarında bugün ne neseb yardımlaşması vardır, ne de birbirinin halinden sorabilirler. Sûr´a üfürülünce, o gün artık aralarında soy bağlan kalmaz; birbirlerinden (bir şeyler de) soramazlar. Suur´a üfürüldüğü zaman da artık aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları soplar (ı) olmadığı gibi (birbirinin haalini) de soruşmazlar onlar. Sûra üfürülünce aralarında ne soy sop var, ne de birbirlerinin halini soruşturabilirler o gün.
23-Mü'minun Suresi

102.Ayet
Mekke

18
347
فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ -102
(Fe men sekulet mevazinühu fe ülaike hümül müflihun)
23-Mü'minun Suresi
102.Ayet
Mekke
18
347
Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. O zaman her kimin tartıları ağır gelirse işte onlar o felâh bulanlardır O zaman (kıyamette) kimin hasenat tartıları ağır gelirse, işte onlar zafere kavuşacaklardır. (102-103) Artık kimin terazide tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir. Kimin de terazide tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerine zarar verenlerdir; Cehennem´de devamlı kalıcılardır. Artık kimin (sevab) tartıları ağır gelirse onlar korkduklarından emîn, umduklarına nail olanların ta kendileridir. Kimin iyilikleri ağır gelirse o çeşit kişilerdir kurtulanlar, muratlarına erenler.
23-Mü'minun Suresi

103.Ayet
Mekke

18
347
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ -103
(Ve men haffet mevazınühu fe ülaikellezıne hasiru enfüsehüm fı cehenneme halidun)
23-Mü'minun Suresi
103.Ayet
Mekke
18
347
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır. Her kimin de tartıları yeğni gelirse işte onlar kendilerine yazık edenler, Cehennemde kalanlardır Kimin de tartıları hafif gelirse, işte kendilerini hüsrana düşürenler bunlardır; cehennemde de ebedî olarak kalacaklar. (102-103) Artık kimin terazide tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir. Kimin de terazide tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerine zarar verenlerdir; Cehennem´de devamlı kalıcılardır. Kimin de tartıları hafîf gelirse onlar kendilerine yazık edenlerdir. (Onlar) cehennemde ebedî kalıcıdırlar. Ve kimin iyilikleri hafif gelirse gerçekten de o çeşit kişilerdir kendilerini ziyana sokanlar, cehennemde ebedîdir onlar.
23-Mü'minun Suresi

104.Ayet
Mekke

18
347
تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ -104
(Telfehu vücuhehümün naru ve hüm fıha kalihun)
23-Mü'minun Suresi
104.Ayet
Mekke
18
347
Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar. Ateş yüzlerini yalar, o halde ki içinde dişleri sırıtır Ateş yüzlerine çarpar. O halde ki, orada dişleri sırıtır durur. Ateş yüzlerini yakar da dudakları kasılarak dişleri sırıtıp kalır. (Cehennemin) ateş (i) yüzlerine vurub yakacak, orada onlar, dişleri sırıtıb, kalacakdır. Yüzlerini yalar ateş ve onlar, orada somurtup kalırlar.
23-Mü'minun Suresi

105.Ayet
Mekke

18
348
أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ -105
(E lem tekün ayatı tütla aleyküm fe küntüm biha tükezzibun)
23-Mü'minun Suresi
105.Ayet
Mekke
18
348
Allah, “Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?” der. Değil mi idi âyetlerim size okunuyordu siz onları tekzib ediyordunuz? (Allah, o kâfirlere şöyle buyuracak): “-Size (dünyada) ayetlerim (Kur’an) okunurken, onları inkâr eden siz değilmi idiniz?” (Allah onlara): Âyetlerim size okunurdu da onları yalan sayardınız, değil mi ? (buyurur). (Onlara şöyle denilecek:) Karşınızda âyetlerim okunurken onları tekzîb eden siz değil miydiniz? Siz değil miydiniz size âyetlerim okunurken onları yalanlayanlar?
23-Mü'minun Suresi

106.Ayet
Mekke

18
348
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ -106
(Kalu rabbena ğalebet aleyna şıkvetüna ve künna kavmen dallın)
23-Mü'minun Suresi
106.Ayet
Mekke
18
348
Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.” Rabbımız! derler: bize şekavetimiz galebe etti ve biz bir sapgın bir kavm idik Onlar (cehennemde oldukları halde) derler ki: “- Ey Rabbimiz! Bizi kötü talihimiz mağlûb etti ve biz, hak yoldan çıkan (kâfir) bir kavim idik. Onlar, Rabbimiz! Haydutluğumuz bize üstün geldi de (doğru yoldan) sapıtan bir millet olduk. Dediler (diyecekler): «Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe etmişdi. Doğru yoldan sapanlar güruhu idik biz». Rabbimiz derler, kötülüğümüz üst oldu bize ve doğru yoldan sapmış bir topluluk olduk.
23-Mü'minun Suresi

107.Ayet
Mekke

18
348
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ -107
(Rabbena ahricna minha fe in udna fe inna zalimun)
23-Mü'minun Suresi
107.Ayet
Mekke
18
348
“Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.” Ey bizim rabbımız! çıkar bizleri bundan, döner bir daha edersek her halde bizler zalimiz Ey Rabbimiz! Bizi bu ateşden çıkar; yine küfre dönersek, o takdirde muhakkak zalimleriz. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar, bir daha haydutluğa dönersek elbette zâlimlerizdir (o zaman) derler. «Ey Rabbimiz, bizi buradan çıkar. Eğer (yine küfre) dönersek artık hiç şübhesiz ki biz zaalimlerizdir». Rabbimiz, bizi buradan çıkar, gene kötülüğe dönersek gerçekten de zulmetmiş oluruz artık.
23-Mü'minun Suresi

108.Ayet
Mekke

18
348
قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ -108
(Kalahşeu fıha ve la tükellimun)
23-Mü'minun Suresi
108.Ayet
Mekke
18
348
Allah, ”Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der. Buyurur ki sinin orada, söylemeyin bana (Allah onlara şöyle) buyurur: “- Ses çıkarmayın, sinin orada! Bana bir şey söylemeyin (ateşden çıkmayı benden istemeyin).” (Allah onlara): Aşağılıkla sinin orada, konuşmayın benimle, der. (Şöyle) buyurdu (buyuracak): «Yıkılıb gidin içerisine! Bana (bir şey) söylemeyin». Hoşt, defolun oraya ve bana da söz söylemeyin der.
23-Mü'minun Suresi

109.Ayet
Mekke

18
348
إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ -109
(İnnehu kane ferıkum min ıbadı yekulune rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahımın)
23-Mü'minun Suresi
109.Ayet
Mekke
18
348
Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi. çünkü kullarımdan bir fırka vardı «rabbena amenna fağfirlena verhamna ve ente hayrurrahimin» diyorlardı da Çünkü mümin kullarımdan bir topluluk vardı ki, onlar: “- Ey Rabbimiz, iman ettik, artık bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” derlerken. Şüphesiz kullarımdan bir grup: «Ey Rabbimiz! İmân ettik, bizi bağışla, bize merhamet eyle; sen merhamet edenlerin en hayırlısısın» derlerdi de, Çünkü kullarımdan bir zümre vardır ki onlar: «Ey Rabbimiz, îman etdik. Bizi yarlığa, bizi esirge. Sen esirgeyenlerin en hayırlısısın» derlerken, Şüphe yok ki bir bölük vardır kullarımdan, Rabbimiz derler, inandık, yarlıga bizi ve acı bize ve sensin merhametliler merhametlisi.
23-Mü'minun Suresi

110.Ayet
Mekke

18
348
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنْسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنْتُمْ مِنْهُمْ تَضْحَكُونَ -110
(Fettehaz tümuhüm sıhriyyen hatta ensevküm zikrı ve küntüm minhüm tadhakun)
23-Mü'minun Suresi
110.Ayet
Mekke
18
348
Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. siz onları maskara yerine tuttunuz, hattâ size benim yâdımı unutturdular, onlara öyle gülüyordunuz Siz, onları, alaya aldınız. Nihayet bu hareketiniz, bana ibadet etmeyi size unutturdu. Onlara (istihza suretiyle) gülüyordunuz. Siz onları alaya alırdınız; o kadar ki (bu yaramaz haliniz) beni anmayı size unutturdu ve siz onlara (bakıp bakıp alaylı şekilde) gülüyordunuz. Siz onları eğlence edindiniz. Hattâ bu, beni hatırlamayı size unutdurdu. Siz onlara (istihza ile) gülüyordunuz. Halbuki siz, onları alaya aldınız da sonunda beni anmayı unutturdu size bu hal ve siz onlara gülerdiniz.
23-Mü'minun Suresi

111.Ayet
Mekke

18
348
إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ -111
(İnnı cezeytühümül yevme bima saberu ennehüm hümül faizun)
23-Mü'minun Suresi
111.Ayet
Mekke
18
348
Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. İşte onlara ben sabretmelerine mukabil bu gün bu mükâfatı verdim, onlardır onlar, murada erenler İşte ben, o müminlere, sabretmelerine karşılık, bugün bu mükâfatı (cenneti ) verdim. Muhakkak onlardır zafere erenler...” Doğrusu ben onları, sabrettiklerine karşılık bugün mükâfatlandırdım. Şüphesiz ki onlar, kurtuluşa erenlerin kendileridir.. Ben (sizin o istihza ve ezalarınıza) sabr (ve tehammül) etdiklerine mukaabil bugün onları (mü´minleri) mükâfatlandırdım. Şübhesiz ki onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir. Şüphe yok ki ben de sabrettiklerine karşılık bugün onları mükâfatlandıracağım; şüphe yok ki onlardır muratlarına erenlerin ta kendileri.
23-Mü'minun Suresi

112.Ayet
Mekke

18
348
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ -112
(Kale kem lebistüm fil erdı adede sinın)
23-Mü'minun Suresi
112.Ayet
Mekke
18
348
Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar. Arzda seneler sayısı ne kadar kaldınız? Buyurur (Allah, kâfirlere kıyamet günü şöyle) buyuracak: “- Dünyada veya mezarda ne kadar seneler sayısınca kaldınız?” (Allah onlara): Yeryüzünde kaç yıl kaldınız ? diye sorar. Buyurdu (buyuracak :) «Yerde kaç yıl kaldınız»? Yerde kaç yıl kaldınız der.
23-Mü'minun Suresi

113.Ayet
Mekke

18
348
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ -113
(Kalu lebisna yevmen ev ba´da yevmin fes´elil addın)
23-Mü'minun Suresi
113.Ayet
Mekke
18
348
Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler. Bir gün veya bir günün birazı, sayanlara sor derler Onlar derler ki: “- Bir gün, yahud bir günden az kaldık. İşte (hesab tutan meleklere) sayanlara sor.” «Bir gün ya da bir günün birazı kaldık, sayanlara sor» derler. Dediler (diyecekler): «Bir gün, yahud bir günün bir kısmı (müddetle) kaldık. Sayanlara sor şimdi». Bir gün derler, yahut da bir günün bir kısmı kadar, artık, sayanlara sor.
23-Mü'minun Suresi

114.Ayet
Mekke

18
348
قَالَ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ لَوْ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -114
(Kale il lebistüm illa kalılel lev enneküm küntüm ta´lemun)
23-Mü'minun Suresi
114.Ayet
Mekke
18
348
Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.” Buyurur ki bilmiş olsanız cidden pek az kaldınız (Allah onlara şöyle) buyuracak “- Bilmiş olsanız, hakikaten pek az kaldınız (çünkü ahiretteki bekleyişiniz sonsuzdur). Allah: Ancak az bir süre kaldınız. Bunu (daha önce) bir bilseydiniz a ?! Buyurur. Buyurdu (buyuracak) ki: «Az bir zamandan (fazla) kalmadınız! (Cehennemde kalacağınız ebedî zamanları) hakıykaten bir bilseydiniz». Ancak pek az kaldınız der, fakat bir bilseniz âhiretin ebedîliğini.
23-Mü'minun Suresi

115.Ayet
Mekke

18
348
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ -115
(E fe hasibtüm ennema halaknaküm abesev ve enneküm ileyna la türceun)
23-Mü'minun Suresi
115.Ayet
Mekke
18
348
“Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” Ya zannettiniz mi ki biz, sizi sırf bir abes yarattık? ve siz, bize irca´ edilmiyeceksiniz? Sizi ancak boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmiyeceğinizi mi zannettiniz?” Sizi boşuna, amaçsız yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız ? «Ya sizi ancak boş yere yaratdığımızı ve sizin hakıykaten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız»? Yoksa sizi ancak boşu boşuna yarattık gerçekten de dönüp tapımıza gelmeyeceksiniz mi sanıyordunuz?
23-Mü'minun Suresi

116.Ayet
Mekke

18
348
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ -116
(Fe teallellahül melikül hakk la ilahe illa hu rabbül arşil kerım)
23-Mü'minun Suresi
116.Ayet
Mekke
18
348
Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir. Demek ki Allah, o hak padişah yüksek çok yüksek, başka tanrı yok ancak o, o Arşı kerîmin rabbı Mutlak olarak mülk sahibi olan Allah, (boşuna yaratmaktan, çocuk edinmekten ve bütün noksanlıklardan münezzehtir) çok yücedir. Ondan başka hiç bir İlâh yoktur; kerim olan Arş’ın Rabbidir (Arş kerimdir, çünkü rahmet oradan nâzil olur). Hak hükümdar olan Allah çok yücedir; O´ndan başka tanrı yoktur. O çok şerefli aziz olan Arş´ın sahibidir. (Kayıdsız şartsız) mülk (ve tasarruf) ancak kendi hakkı olan Allah (böyle abes ve zâtine yakışmayacak şeylerden) çok yücedir. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Arş-ı kerîmin Rabbidir (O). Yücedir her şeye sâhip ve mutasarrıf olan gerçek Allah, yoktur ondan başka tapacak, güzelim arşın da sâhibidir.
23-Mü'minun Suresi

117.Ayet
Mekke

18
348
وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ -117
(Ve mey yed´u meallahi ilahen ahara la bürhane lehu bihı fe innema hısabühu ınde rabbih innehu la yüflihul kafirun)
23-Mü'minun Suresi
117.Ayet
Mekke
18
348
Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. Ve her kim Allahın beraberinde diğer bir tanrı da´vâ ederse onun ona hiç bir bürhanı yoktur ve ancak rabbının ındinde hisabı vardır, hak bu ki kâfirler felâh bulmazlar Her kim, Allah ile bareber diğer bir ilâh’a, onu isbat edecek bir delili olmamasına rağmen, ibadet ederse onun cezası ancak Rabbinin katındadır. Gerçek şudur ki, kâfirler felâh bulmazlar. Allah´la beraber başka bir ilâha —bu hususta (isbatlayıcı) hiçbir delil yokken— ibâdet edip tapan kimsenin hesabı ancak Rabbinin yanındadır ; doğrusu kâfirler kurtuluşa eremezler. Kim Allah ile beraber diğer bir Tanrıya, bunu (isbat edecek) hiçbir delili olmamasına rağmen, taparsa onun hesabı (cezası) ancak Rabbi nezdindedir. Hakıykat şudur ki kâfirler korkduklarından emîn, umduklarına nail olamıyacaklardır. Ve kim Allah´la berâber bir başka mâbûdu çağırırsa onun, bu hususta bir burhânı yoktur; sorusu da Rabbine âittir onun; hiç şüphe yok ki kâfirler, kurtulmazlar, muratlarına ermezler.
23-Mü'minun Suresi

118.Ayet
Mekke

18
348
وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ -118
(Ve kur rabbığfir verham ve ente hayrur rahımın)
23-Mü'minun Suresi
118.Ayet
Mekke
18
348
De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!” Hem şöyle de: «Râbbım! bana mağfiret, merhamet buyur, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.» (Ey Rasûlüm) de ki: “- Rabbim! Ümmetimi bağışla, onlara merhamet buyur. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” De ki: Rabbim! Bağışla, merhamet eyle; sen merhamet edenlerin en hayırlısısın. (Habîbim) de ki: «Ey Rabbim, (mü´minleri) yarlığa, esirge. Sen acıyanların en hayırlısısın». Ve de ki Rabbim, yarlığa, acı ve sensin acıyanların en hayırlısı.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021