2-Bakara Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 2-Bakara Suresideki 286 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 2-Bakara Suresideki 286 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
2-Bakara Suresi

1.Ayet
Medine

1
1
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم -1
(Elif lam mim)
2-Bakara Suresi
1.Ayet
Medine
1
1
Elif Lâm Mîm. Elif, Lâm, Mîm. Elif, Lâm, Mîm. (Sûrelerin başında olan bu gibi harflere, mukattaa harfler denir ki, delâlet ettikleri mânayı ancak Cenab-ı Hak bilir.) Elif - Lâm - Mîm. Elif, Lâm, Mim. Elif lâm mîm.
2-Bakara Suresi

2.Ayet
Medine

1
1
ذَٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ۛ فِيهِ ۛ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ -2
(Zalikel kitabü la raybe fıh* hüdel lil müttekıyn)
2-Bakara Suresi
2.Ayet
Medine
1
1
Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. İşte o kitap, bunda şüphe yok, ayni hidayet, korunacaklar için Bu, O kitaptır ki, kendisinden hiç şüphe yoktur ve daha önceki kitaplarda, Allah’ın inzâl edeceğini vaad buyurduğu kâmil kitaptır. Âhirette zarar verecek şeylerden korunanlar (takva sahipleri) için delildir, yol göstericidir. İşte bu kitab ki onda (Allah tarafından indirildiğinde) hiç şüphe yoktur. Muttakî (İlâhî buyruklara uyup kötülüklerden ve yasaklardan kaçınıp korunanları doğru yola irşâd eder. Bu, o kitab´dır ki kendisinde (Allah katından gönderilmiş olduğunda) hiç şübhe yokdur. (O) takvaa sahibleri için doğru yolun ta kendisidir. Bu, bir kitaptır ki onda şüphe yok. Takvâ sahiplerine yol göstericidir.
2-Bakara Suresi

3.Ayet
Medine

1
1
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ -3
(Ellezıne yü´minune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun)
2-Bakara Suresi
3.Ayet
Medine
1
1
Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden infak ederler. O kimseler (takvâ sahipleri) ki, onlar gaybe (Cenâb-ı Allah’a, meleklere, kıyamete, kaza ve kadere, görmeksizin) inanırlar; ve beş vakit namazı gereği üzre kılarlar, onlara verdiğimiz rızıklardan (ailelerine, yakınlarına, komşularına ve diğer hak sahiblerine) harcarlar, yedirirler. O korunanlar ki gayb (fizik ötesinden verilen ilâhî haberler)e inanırlar ; namazı vakitlerinde kılmaya devam ederler; kendilerine rızık olarak verdiğimiz nimetlerden (Allah´ın hoşnutluğuna erişmek için) harcarlar. (O takvaa saahibleri ki) onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızk olarak verdiğimizden de (Allah yolunda) harcarlar. Onlar, gaybe inanırlar, namaz kılarlar, rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını yoksullara harcarlar.
2-Bakara Suresi

4.Ayet
Medine

1
1
وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ -4
(Vellezine yü´minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik* ve bil ahırati hüm yukınun)
2-Bakara Suresi
4.Ayet
Medine
1
1
Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler hem senden evvel indirilene, ahırete yakini de bunlar edinirler. O kimseler ki, sana gönderilene (Kur’an’a) ve senden önceki Peygamberlere gönderilene (Tevrât, İncil, Zebûr ve diğer suhufa) îman ederler ve âhirete (kıyamete) ise şüphesiz yakînen inanırlar. Ve onlar ki, Sana indirilene de, Senden önce indirilene de imân ederler. Âhiret´e de ancak onlar kesin bir bilgiyle inanırlar. (O takvaa saahibleri ki Habîbim) onlar sana indirilene de, senden evvel indirilenlere de inanırlar. Âhirete ise onlar şübhesiz bir bilgi ve inan beslerler. Onlar, sana indirilene de inanırlar, senden önce indirilenlere de; ahirete de iyice inanmışlardır.
2-Bakara Suresi

5.Ayet
Medine

1
1
أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ -5
(Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun)
2-Bakara Suresi
5.Ayet
Medine
1
1
İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. Bunlar işte rablarından bir hidayet üzerindedir ve bunlar işte bunlar o murada eren müflihin İşte böyle kimseler, Rablerinden olan hidâyet ve doğru yol üzeredirler; ve bunlar azabdan kurtulup sevaba erenlerdir. İşte bunlar, Rabları tarafından doğru yol üzeredirler ve korktuklarından kurtulup umduklarına kavuşanlar da bunlardır. İşte onlar Rablerinden (gelen) Hidâyetin tam üzerindedirler. Asıl muradlarına kavuşanlar da işte onlar. Onlardır rablerinden doğru yolu bulanlar, onlardır kurtulup muratlarına erenler.
2-Bakara Suresi

6.Ayet
Medine

1
2
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنْذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ -6
(İnnellezıne keferu sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü´minun)
2-Bakara Suresi
6.Ayet
Medine
1
2
Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar. Amma o küfre saplananlar, ha inzar etmişin bunları ha etmemişin onlarca müsavidir, imana gelmezler Muhakkak ki küfre varanlar, (yani iman nurunu şirk karanlığı ve inad yüzünden örtenleri) azâb ile korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; onlar iman etmezler. Şüphesiz ki (ey sânı yüce peygamber!) o küfre saplanıp kalanları (inkâr ve inadları yüzünden tuttukları yanlış yolun tehlikeli sonucundan) korkutsan da, korkutmasan da onlara göre birdir; inanmazlar, d). Şu muhakkak ki küfr edenleri inzâr etsen de onlarca bir, kendilerini inzâr etmesen de inanmazlar. Kâfir olanlara gelince: İster korkut onları, ister korkutma, birdir; inanmazlar.
2-Bakara Suresi

7.Ayet
Medine

1
2
خَتَمَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَعَلَىٰ سَمْعِهِمْ ۖ وَعَلَىٰ أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ -7
(Hatemallahü ala kulubihim ve ala sem´ıhim* ve ala ebsarihim ğaşaveh* ve lehüm azabün azıym)
2-Bakara Suresi
7.Ayet
Medine
1
2
Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır. Allah kalblerini ve kulaklarını mühürlemiş ve gözlerine bir perde inmiştir ve bunların hakkı azîm bir azaptır Allah onların kalblerine, kulaklarına mühür vurmuştur. Gözlerinin üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azâp vardır. (Hem dünyada, hem ahirette). Allah (değişmiyen sünneti gereği) onların kalblerini, kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde ve onlar için büyük bir azâb vardır. Allah onların kalblerine de, kulaklarına da mühür basmışdır. Gözlerinin üzerinde bir de perde var. En büyük azâb onlarındır. Allah kalplerini, kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de perde var, pek büyük azâb onlara.
2-Bakara Suresi

8.Ayet
Medine

1
2
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِنِينَ -8
(Ve minen nasi mey yekulü amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hüm bi mü´minın)
2-Bakara Suresi
8.Ayet
Medine
1
2
İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. İnsanlar içinden kimisi de vardır ki Allaha ve son güne iman ettik derler de mü´min değillerdir İnsanlardan bir kısmı vardır ki, biz Allah’a ve kıyamet gününe inandık, derler. Halbuki onlar, iman edenler değillerdir. İnsanlardan öyleler de var ki, inanmadıkları halde Allah´a ve âhiret gününe inandık derler. İnsanlardan öyle kimseler vardır ki kendileri îman etmiş olmadıkları halde, «Allaha ve âhiret gününe inandık» derler. Halbuki onlar inanıcı (insan) lar değildir. İnsanlardan Allah´a ve son güne inandık diyenler de var, inanmamışlardır.
2-Bakara Suresi

9.Ayet
Medine

1
2
يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ -9
(Yühadiunellahe vellezıne amenu* ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeş´urun)
2-Bakara Suresi
9.Ayet
Medine
1
2
Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. Allahı ve mü´minleri aldatmağa çalışırlar, halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varamazlar (Kanaatlarınca, kalblerinde olan küfrü örtmekle) Cenâb’ı Allah’ı ve müminleri (sahabeyi) aldatırlar. Bilmezler ki, ancak kendi nefislerini aldatırlar. (Zanlarınca) Allah´ı ve imân edenleri aldatırlar. Halbuki ancak kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar. Allâhı da, îmân edenleri de (gûyâ) aldatırlar. Halbuki onlar kendilerinden başkasını aldatmazlar da yine farkına varmazlar. Allah´ı ve inanları kandırırlar sanki. Halbuki haberleri yok, ancak kendilerini kandırırlar.
2-Bakara Suresi

10.Ayet
Medine

1
2
فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللَّهُ مَرَضًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ -10
(Fı kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada* ve lehüm azabün elımüm bi ma kanu yekzibun)
2-Bakara Suresi
10.Ayet
Medine
1
2
Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. Kalblerinde bir maraz vardır da Allah marazlarını artırmıştır, ve yalancılık ettikleri için bunlara elîm bir azab vardır Onların kalblerinde nifak ve hased marazı vardır. Cenâb’ı Allah, (Kur’an âyetlerini inzal ile onların şüphe, kin ve nifak) marazlarını artırmıştır. Yalan söylemeleri sebebiyle onlar için şiddetli bir azab vardır. Kalblerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır.. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azâb vardır. Kalblerinde bir maraz vardır onların. Allah da marazlarını artırdı. Yalan söylemekde oldukları için de onlara acıklı bir azâb vardır. Kalplerinde hastalık var, Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylediklerinden dolayı onlara elemli bir azap var.
2-Bakara Suresi

11.Ayet
Medine

1
2
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ -11
(Ve iza kıyle lehüm la tüfsidu fil erdı kalu innema nahnü muslihun)
2-Bakara Suresi
11.Ayet
Medine
1
2
Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. Hem bunlara yer yüzünü fesada vermeyin denildiği zaman biz ancak ıslahcılarız derler Onlara: Yeryüzünde (küfür ve günah işleyerek, müminleri aldatarak) fesad çıkarmayın, denildiği zaman: “-Bizim işimiz, ıslâh etmektir.” derler. Hem onlara : «Yeryüzünde fesad çıkarmayın» denildiğinde, «biz ancak ıslâh edicileriz» derler. Kendilerine «Yer (yüzün) de fesâd yapmayın» denildiği zaman «Biz ancak islâh edicileriz» derler. Onlara, yeryüzünde fesat çıkarmayın dendi mi, derler ki: Biz ıslâh edicileriz.
2-Bakara Suresi

12.Ayet
Medine

1
2
أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَٰكِنْ لَا يَشْعُرُونَ -12
(Ela innehüm hümül müfsidune ve lakil la leş´urun)
2-Bakara Suresi
12.Ayet
Medine
1
2
İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. Ha! Doğrusu bunlar ortalığı ifsat edenlerdir bunlar lâkin şuurları yok farkında değillerdir İyi bilin ki, onlar, ortalığı ifsad edenlerdir. Lâkin şuurları yok, farkında değillerdir. Haberiniz olsun ki, onlar, onlardır ancak fesadçılar, ama farkında değillerdir. Gözünü aç, onlar muhakkak ki fesadcıların ta kendileridir. Fakat şuurlarını işletmezler. Bilin ki onlardır fesatçılar ama anlamazlar.
2-Bakara Suresi

13.Ayet
Medine

1
2
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ ۗ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ وَلَٰكِنْ لَا يَعْلَمُونَ -13
(Ve iza kıyle lehüm aminu kema amenen nasü kalu e nü´minü kema amenes süfeha´* ela innehüm hümüs süfehaü ve lakil la ya´lemun)
2-Bakara Suresi
13.Ayet
Medine
1
2
Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler. Yine bunlara nâsın iman ettiği gibi iman edin denildiği zaman «ya biz o süfehanın iman ettikleri gibi mi iman ederiz?» derler, ha doğrusu süfeha kendileridir ve lâkin bilmezler Onlara, insanların (Muhacirlerin= Mekke’den hicret eden sahabilerin ve Ensar’ın = Medine’li Ashab’ın) iman ettiği gibi, siz de iman edin, denildiği zaman (kendi aralarında): “-Biz, akılsız cahillerin iman ettiği gibi iman edermiyiz?” derler. Doğrusu akılsızlar, sefihler onlardır ve lâkin bilmezler. Onlara «Olgun insanların inandığı gibi inanın!» denildiği zaman, «O beyinsizlerin inandığı gibi inanalım mı ?» derler. Dikkat edin ki, onlar, onlardır asıl beyinsizler; fakat bilmezler. Onlara «insanların (müslümanların) inandığı gibi inanın» denilince «Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?» derler. Dikkat et ki (asıl) beyinsizler hiç şüphesiz kendileridir. Fakat bilmezler. Onlara, inanan insanlar gibi siz de inanın dendi mi, derler ki: Akılsızlar gibi biz de mi inanacağız? Bilin ki aklı az olanlar onlardır ama bilmezler.
2-Bakara Suresi

14.Ayet
Medine

1
2
وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَىٰ شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ -14
(Ve iza lekullezıne amenu kalu amenna* ve iza halev ila şeyatıynihim kalu inna meaküm innema nahnü müstehziun)
2-Bakara Suresi
14.Ayet
Medine
1
2
İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler. Bir de iman edenlerle karşılaştılar mı «âmennâ» derler ve kendi şeytanları ile halvet oldular mı «emin olun derler, biz sizinle beraberiz, biz ancak mütehziyiz» Bir de müminlerle karşılaştıkları zaman: “- Biz de (sizin gibi) iman ettik” derler. Halbuki şeytanlarıyle (kendilerini aldatan dostlarıyla) yalnız başına kaldıkları zaman: “- Biz (dinde) sizinle beraberiz, biz ancak (müminlerle) istihza edicileriz.” derler. Onlar imân edenlere rastladıkları zaman «inandık» derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıkları zaman : «Doğrusu biz sizinle beraberiz. Biz ancak (o mü´minlerle) alay edicileriz,» derler. Onlar îman edenlere kavuşdukları zaman «inandık» derler. Şeytanlariyle yalınızca (başbaşa) kalınca ise «Emîn olun, biz sizinle beraberiz. Biz ancak istihza edicileriz» derler. İnananlarla buluştular mı inandık derler. Şeytanlarıyla yalnız kaldılar mı şüphe yok ki derler, biz sizinleyiz, biz ancak alay etmekdeyiz.
2-Bakara Suresi

15.Ayet
Medine

1
2
اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ -15
(Allahü yestehziü bihim ve yemüddühüm fı tuğyanihim ya´mehun)
2-Bakara Suresi
15.Ayet
Medine
1
2
Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. Allah onlarla istihza ediyor da tuğyanları içinde bocalarlarken kendilerini sürüklüyor Cenâb’ı Allah münafıkları, ettikleri istihzanın cezası ile cezalandırır; ve azgınlıkları içinde başıboş dolaşmalarına mühlet verir. Allah onlarla alay eder de kendilerini taşkınlıkları içinde bocalar şekilde bırakır. (Asıl) Allah onlarla istihza eder ve taşkınlıkları, azgınlıkları içinde serseri dolaşmalarına mühlet verir. Allah onlarla alay eder, taşkınlıklarında, azgınlıklarında başı boş dolaşsınlar diye mühlet verir onlara.
2-Bakara Suresi

16.Ayet
Medine

1
2
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَىٰ فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ -16
(Ülaikellezıneşteravüd dalalete bil hüda* fe ma rabihat ticaratühüm ve ma kanu mühtedın)
2-Bakara Suresi
16.Ayet
Medine
1
2
İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır. bunlar işte öyle kimselerdir ki hidayet bedeline dalâleti satın almışlardır da ticaretleri kâr etmemiştir yolunu tutmuş da değillerdir. Bunlar, o kimselerdir ki, hidayete karşılık dalâleti (sapıklığı, cehennemi) satın almışlardır. Onların ticareti kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır. İşte onlar öyle kimselerdir ki, doğru yola karşılık sapıklığı satın almışlardır. Bu alış verişleri kendilerine kâr sağlamamıştır; doğru yolu da bulmuş değillerdir. Onlar o kimselerdir ki doğru yolu bırakıp sapkınlığı (eğri yolu) satın almışlardır. Demek, alış verişleri onlara kazanç sağlamamış, onlar doğru yolu da bulmamışlardır. Onlardır doğru yolu satıp azgınlığı alanlar. Alışverişlerinden faydalanmadıkları gibi bir kazanç yolu da tutmamışlardır.
2-Bakara Suresi

17.Ayet
Medine

1
3
مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِي اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللَّهُ بِنُورِهِمْ وَتَرَكَهُمْ فِي ظُلُمَاتٍ لَا يُبْصِرُونَ -17
(Meselühüm ke meselillezistevkade nara* fe lemma edaet ma havlehu zehebellahü bi nurihim ve terakehüm fı zulümatil la yübsırun)
2-Bakara Suresi
17.Ayet
Medine
1
3
Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. bunların meseli şunun meseline benzer ki bir ateş yakmak istedi, vakta ki çevresindekileri aydınlattı, tam o sırada Allah nurlarını gideriverip kendilerini zulmetler içinde bıraktı, artık bunlar görmezler Onların hâli, o kimsenin hâli gibidir ki, o (korkulu bir sahrada) ateş yaktı da çevresini aydınlattığı zaman, tam o sırada Allah nurlarını giderip kendilerini karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler. (İşte münafıkların hâli de böyledir. Dünyada selâmet ve emniyet üzere olduklarını sanırlar, fakat öldükleri zaman kendilerine korku ve azâb gelir.) Onların durumu o kimselere benzer ki, bir ateş yakmak isteyip (yakılan) ateş çevrelerini aydınlatınca Allah ışıklarını tutup almış da onları zifiri karanlıklar içinde bırakmıştır. (Böylece onlar) göremez olmuşlardır. Onların haali bir ateş yakanın haali gibidir ki o (ateş) çevresindekileri aydınlatınca Allah ışıklarını giderib (söndürüb) kendilerini karanlıklar içinde, görmez (ve şaşkın kimse) ler haalinde bırakıvermişdir. Onlar, bir ateş yakıp ışıklanmak isteyen kimseye benzerler. Ateş, çevrelerindeki şeyleri aydınlattı mı Allah, nurlarını alıverir de onları karanlıklarda bırakır, görmezler.
2-Bakara Suresi

18.Ayet
Medine

1
3
صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ -18
(Summüm bükmün umyün fe hüm la yarciun)
2-Bakara Suresi
18.Ayet
Medine
1
3
Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler. sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, artık bunlar dönmezler Onlar, sağırdırlar (hakkı işitmezler), dilsizdirler (imanı ikrar etmezler), kördürler (anlayış gözü ile hakkı ayırdetmezler), artık onlar (bu hallerinden) dönmezler. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (doğru yola) dönmezler. (Onlar) sağırlar, dilsizler, körlerdir. Artık (Hakka) dönmezler. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, doğru yola dönemezler.
2-Bakara Suresi

19.Ayet
Medine

1
3
أَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاءِ فِيهِ ظُلُمَاتٌ وَرَعْدٌ وَبَرْقٌ يَجْعَلُونَ أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ ۚ وَاللَّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ -19
(Ev ke seyyibim mines semai fıhi zulümatüv ve ra´düv ve bark* yec´alune esabiahüm fı azanihim mines savaıkı hazeral mevt* vallahü mühıytum bil kafirın)
2-Bakara Suresi
19.Ayet
Medine
1
3
Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. yahut semadan boşanan bir yağmur hali gibidir ki onda karanlıklar var, bir gürleme, bir şimşek var, yıldırımlardan ölüm korkusiyle parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar, ve Allah kâfirleri kuşatmıştır Yahud onların hâli, gökten boşanan yağmura tutulmuşların hâli gibidir ki, o gökte (bulutlarda) yoğun karanlıklar var, bir gök gürültüsü, bir şimşek var. Yıldırımlardan ölüm korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah ilim ve kudreti ile kâfirleri kuşatandır. (Cenâb’ı Hak, Kur’an-ı Kerim karşısında bulunan kâfir ve münafıkların hâlini beyan etmek üzere, ikinci bir temsil yapmıştır. Böylece âyeti kerimede münâfıkların hâli, karanlık bir gecede gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutulmuşların hâline benzetilmiştir. Şöyle ki: Yağmur, canlıların hayatına sebep olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim de kalblerin hayatına sebeptir. Kur’an-ı Kerimde küfrün anılışı yoğun karanlıklar gibidir. Kur’an-ı Kerimde kâfirleri azâb ve cehennem ile korkutmalar, gök gürültüsü gibidir. Kur’an-ı Kerim’in apaçık hidâyet delilleri ile cenneti anış da şimşek ve yıldırımlar gibidir. İşte, öyle bir şiddetli gecede yağmura tutulmuş olanların hâli, yâni gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımlar karşısında olanların takındıkları tavır gibi, münafıklar da küfür anılışını, cehennem ve cennet zikrini, kendilerini hakka meylettirmesin diye işitmemek için, parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Onlarca bâtıl inançlarından hakka dönmek ölümdür. Halbuki Cenâb’ı Allah onları kudreti ile çevrelemiştir. Dışarı çıkıp kurtulamazlar.) Veya gökten (sağnak halinde) boşanan, içinde karanlıklar, bir gürleme, bir şimşek bulunan şiddetli yağmura (tutulmuş şaşkın kimselerin perişan haline) benzerler ki yıldırımın (dehşetinden) ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah (in kudreti, ilmi ve hükümranlığı) kâfirleri (her tarafından) kuşatmıştır. Yahud (onların haali) gökden (bulutdan boşanan) yağmur (a tutulmuşun haali) gibidir ki onda (o yağmurda) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek çakışı vardır. Ölüm korkusiyle yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepçevre kuşatandır. Yahut da gökten boşana boşana yağan yağmura tutulmuşa benzerler; orada karanlıklar var, gök gürlemede, şimşek çakmada. Ölüm korkusuyla yıldırımların sesini duymamak için parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Allah´sa inanmayanları çepçevre kaplamış, kavramıştır.
2-Bakara Suresi

20.Ayet
Medine

1
3
يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَارَهُمْ ۖ كُلَّمَا أَضَاءَ لَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَإِذَا أَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا ۚ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -20
(Yekadül berku yahtafü ebsarahüm* küllema edae lehüm meşev fıhi ve iza azleme aleyhim kamu* ve lev şaellahü le zehebe bi sem´ıhim ve ebsarihim* innellahe ala külli şey´in kadiyr)
2-Bakara Suresi
20.Ayet
Medine
1
3
Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Şimşek nerede ise gözlerini kapıverecek önlerini aydınlattımı ışığında yürüyorlar, karanlık üzerlerine çöktü mü dikilip kalıyorlar, Allah dilemiş olsa idi elbet işitmelerini görmelerini de alıverirdi, şüphe yok ki Allah her şeye kadir, daima kadirdir O şimşek, neredeyse gözlerini kapıp alıverecek; onları aydınlatınca da ışığı altında yürürler ve karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, onların işitme ve görme duyularını da giderirdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye kâdirdir. (Nerdeyse Kur’an’ın hidayet nuru gözlerini alacak... Kur’anı Kerimin “İslâmın” bahşettiği ganimet ve nimetlerini gördükçe, emniyet içerisinde yürürler. Fakat cihâd ve İslâmın yüklediği vazifelerle karşılaştıkları zaman, karanlıkta dikilip kalanların hâli gibi, geri dururlar. Allah dileseydi, onların mânevi duygularını yok ettiği gibi, mâddi duygularını da gideriverdi.) Çakan şimşek neredeyse onların gözlerini kapıp alır. Önlerini aydınlatınca da onun ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık çöktüğü zaman ise (oldukları yerde) dikilip kalırlar. Allah dileseydi onların işitmelerini de, gözlerini de alıverirdi. Şüphesiz ki Allah´ın her şeye gücü yeter. O şimşek hemen hemen gözlerini kapıp alıverecek. Onları aydınlatınca (ışığı) içinde yürürler, başlarına karanlık çökünce ise dikilib kalırlar. Allah dileseydi onların işitmelerini, gözlerini de giderirdi. Şübhe yok ki Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir. Şimşek neredeyse gözlerini alacak onların. Çakıp etraf aydınlandı mı yürürler, karanlıkta kaldılar mı dururlar. Allah dilerse duymalarını da alır, gözlerini de kör eder. Şüphe yok ki Allah´ın her şeye gücü yeter.
2-Bakara Suresi

21.Ayet
Medine

1
3
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ -21
(Ya eyyühen nasu´büdu rabbekümüllezı halekaküm vellezıne min kabliküm lealleküm tettekun)
2-Bakara Suresi
21.Ayet
Medine
1
3
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız. Ey insanlar! O sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan rabbinize kulluk ve ibâdet ediniz ki korunup müttekilerden olasınız Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takvâ sahibi olasınız. Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibâdet ediniz ki korunup sakınanlar olabilesiniz. Ey insanlar, siz de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibâdet (kulluk) edin. Tâki takvaa saahibi olasınız. Ey insanlar, sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin de takvâ sahiplerinden olun.
2-Bakara Suresi

22.Ayet
Medine

1
3
الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ ۖ فَلَا تَجْعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَادًا وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ -22
(Ellezı ceale lekümül erda firaşev ves semae binaa* ve enzele mines semai maen fe ahrece bihı mines semerati rizkal leküm* fe la tec´alu lillahi endadev ve entüm ta´lemun)
2-Bakara Suresi
22.Ayet
Medine
1
3
O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. O öyle bir lutufkâr ki sizin için yeri bir döşek yaptı, semayı bir bina ve sizin için semadan bir su indirdi de onunla türlü mahsullerden size bir rızk çıkardı, sizde artık bilecek halde iken tutupta Allah´a menendler koşmayın O, öyle bir Allah’dır ki yeryüzünü, sizin (fayda ve rahatınız) için bir döşek, semâyı (göğü) bir bina yaptı ve sizin için, gökten bir su indirdi de onunla türlü mahsullerden bir rızık çıkardı. Artık siz de Allah’ın eş ve benzeri olmadığını bildiğiniz halde, Allah’a eşler koşmayınız. Öyle (bir Rab) ki, yeryüzünü size bir döşek, göğü bir kubbe kıldı. Gökten su indirdi ve onunla size (çeşitli) meyvelerden (türlü türlü ürünlerden) rızık çıkardı. Artık siz de bildiğiniz halde (nankörlük ederek) Allah´a (gizli ve aşikâr) eşler (ve benzerler) koşmayın. O (Rab) ki yer yüzünü sizin (ikaamet ve istirahatiniz) için bir döşek, göğü (yüksek tavan ve kubbe gibi) bir bina yapdı. O gökden su indirib onunla dürlü, dürlü semerelerden (meyvalardan, mahsullerden) sizin için rızk çıkardı. O halde, kendiniz bilib dururken (yaratılan o şeylerle) Allaha eşler koşmayın. Öyle bir Allah´tır ki size yeryüzünü döşek etmiştir, gökyüzünü tavan. Gökten yağmur yağdırır, o yağmurla meyveler yetiştirir. Sizi rızıklandırır. Ona eşitler var demeyin, zâten olmadığını bilirsiniz de.
2-Bakara Suresi

23.Ayet
Medine

1
3
وَإِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -23
(Ve in küntüm fı raybim mimma nezzelna ala abdina fe´tu bi suratim mim mislih* ved´u şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikıyn)
2-Bakara Suresi
23.Ayet
Medine
1
3
Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin). ve eğer kulumuza ceste ceste indirdiğimiz kur´andan şüphede iseniz haydi onun ayarından bir sure meydana getirin ve Allahtan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, eğer sadıksanız bunu yapın Eğer kulumuza (Hz. Muhammed aleyhisselâma) indirdiğimiz Kur’an’dan şüphede iseniz, haydi siz de onun benzerinden (fesahat ve belâgatta ona eş) bir sûre getirin ve Allah’dan başka şâhidlerinizi (putlarınızı, şair ve âlimlerinizi) de yardıma çağırın; şâyed (Bu beşer kelâmıdır) sözünde sadık (doğru söyleyen) kimseler iseniz... Eğer kulumuz (Muhammed)´a parça parça indirdiğimiz (Kur´ân)´den şüphede iseniz onun benzeri bir sûre (tertipleyip meydana) getirin ve Allah´tan başka (size yardımcı olacak, rehber olacak) şâhidlerinizi de çağırın, (eğer iddianızda) doğru iseniz. Eğer kulumuz (Muhammed) in üzerine parça parça (sûre sûre, âyet âyet) indirdiğimiz (Kur´ânın Allah katından geldiğin) den şübhe ediyorsanız haydi onun benzerinden siz de (meydana) bir sûre getirin. Allahdan başka sahicilerinizi (tapdığınız putları ve bilginlerinizi) de (yardıma) çağırın, eğer (iddianızda) doğru (insan) lar iseniz. Kulumuza indiregeldiğimiz Kur´ân´da şüpheniz varsa ona benzer bir sûre getirin, doğrucuysanız Allah´tan başka tanıklarınızı da çağırın.
2-Bakara Suresi

24.Ayet
Medine

1
3
فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ ۖ أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ -24
(Fe illem tef´alu ve len tef´alu fettekun naralletı vekudühen nasü vel hıcarah* üıddet lil kafirın)
2-Bakara Suresi
24.Ayet
Medine
1
3
Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır. yok yapamazsanız -ki hiç bir zaman yapamıyacaksınız- o halde çırası insanlarla taşlar olan o ateşten sakının, o kâfirler için hazırlandı Bunu yapamazsanız (bir sûreye eş getiremezseniz) -ki hiç bir zaman yapamayacaksınız -artık o ateşten sakının ki, onun tutuşturucu odunu (kâfir) insanlarla taşlardır. O (ateş) kâfirler için hazırlanmıştır. Eğer (Onun bir benzerini) yapamazsanız ki yapamıyacaksınız da o takdirde kâfirler için hazırlanan yakıtı insanlarla taştan olan ateşten korkup sakının. Fakat bunu yapmazsanız ki hiç bir zaman yapamayacaksınız artık sakının o ateşden ki onun tutarağı (odunu, çırası, ocaktaşı) insanla o taşdır. O (ateş) kâfirler için hazırlanmışdır. Bunu yapamazsanız, kesin olarak da yapamazsınız ya, sakının odunu insanlarla taşlar olan ve kâfirlere hazırlanan ateşten.
2-Bakara Suresi

25.Ayet
Medine

1
4
وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا ۙ قَالُوا هَٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ ۖ وَأُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا ۖ وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ ۖ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -25
(Ve beşşirillezıne amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar* küllema ruziku minha min semeratir rizkan kalu hazellezı rüzıkna min kablü ve ütu bihı müteşabiha* ve lehüm fıha ezvacüm mütahheratüv ve hüm fıha halidun)
2-Bakara Suresi
25.Ayet
Medine
1
4
İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. iman edip salih ameller işliyenlere ise müjdele: Kendileri için altından ırmaklar akar cennetler var, onlardan: hangi bir semereden bir rızk rızıklandıkça onlar, her def´asında «ha! bu bizim önceden merzuk olduğumuz» diyecekler ve ona öyle müteşabih olarak sunulacaklar, kendileri için orada pak, çok pak zevceler de var, hem onlar orada ebedî kalacaklar (Habibim), iman edip sâlih ameller işleyenlere (şunu) müjdele: Onlar için, (ağaçları) altından ırmaklar akar (her türlü meyvalarla süslenmiş) cennetler var. Kendilerine, ne zaman, onlardan bir meyva rızk olarak yedirilse (her def’asında): “Bu, daha önce (dünyâda) bizim yediğimiz şeydir.” diyecekler ve o rızık (dünyâdakine) benzer olarak kendilerine sunulacak. Onlar için orada tertemiz zevceler de var ve onlar, o cennette ebedî olarak kalıcıdırlar. Dosdoğru imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara müjde ver ki, onlara altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Oraya girdikleri zaman) kendilerine oradaki meyveden ne kadar bir rızık verildiğinde, «bu daha önce de rızıklandığımız şeylerdendir» diyecekler. (Evet) onlara (renk ve çeşit bakımından az da olsa dünyadaki veya kendilerine az önce sunulan meyvalara) benzer (fakat lezzet ve nefaset bakımından çok farklı ve üstün meyvalar) verilecek. Hem onlar için orada (dünyada kadınlara arız olan her türlü kusurlardan arınmış) tertemiz eşler vardır ve onlar orada ebedî kalıcılardır. (Habîbim) îmân eden, bir de güzel güzel amel (ve hareketlerde bulunan kimselere muştula ki altlarından ırmaklar akan cennetler onların. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyva rızk olarak yedirilse her defasında «ha, bu, evvelce de (dünyâda) rızıklandığımız (yediğimiz) şeydi» diyecekler Ve o rızk (renkde, şekilde) birbirinin benzeri, (fakat tatda, keyfiyyetde başka başka ve çok yüksek ve müstesna kıymetlerde) olmak üzere kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem orada onlar dâim de kalıcıdırlar. İnananlara ve iyi işlerde bulunanlara müjde ver: Onlar içindir kıyılarından ırmaklar akan bahçeler. Orada bir meyveyle rızıklandılar mı bundan önce de bunu tatmıştık derler, onları dünyadakilere benzetirler. Onlara, dünyadakilere benzer rızıklar sunulur. Orada tertemiz eşler de var onlara, orada ebedî kalırlar.
2-Bakara Suresi

26.Ayet
Medine

1
4
إِنَّ اللَّهَ لَا يَسْتَحْيِي أَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا ۚ فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا فَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ ۖ وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۘ يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِي بِهِ كَثِيرًا ۚ وَمَا يُضِلُّ بِهِ إِلَّا الْفَاسِقِينَ -26
(İnnellahe la yestahyı ey yadribe meselem ma beudaten fe ma fevkaha* fe emmellezıne amenu fe ya´lemune ennehül hakku mir rabbihim* ve emmellezıne keferu fe yekulune maza eradellahü bi haza mesela* yüdıllü bihı kesırav ve yehdı bihı kesıra* ve ma yüdıllü bihı illel fasikıyn)
2-Bakara Suresi
26.Ayet
Medine
1
4
Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. Bilmeli ki Allah bir sivrisineği hattâ daha üstününü bir mesel yapmaktan sıkılmaz, iman edenler bilirler ki o şüphesiz hakdır, rablarındandır, amma küfre saplananlar Allah böyle bir mesel ile ne murad etmiş? derler, evet Allah onunla bir çoklarını şaşırtır, yine onunla bir çoklarını yola getirir, hem onunla ancak o fasıkları şaşırtır Muhakkak ki Allah, sivri sinek ve ondan büyüğü ile hakkı açıklamak için misâl getirmeyi terk etmez. Artık iman edenler, bunun (misâlin) Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu bilirler. Amma kâfirler: “- Allah bu misâl ile ne murâd etmiştir?” derler. Cenâb’ı Allah o misalle, bir çoğunu şaşırtıp saptırır ve yine onunla bir çoğunu yola, hidâyete eriştirir ve onunla ancak fâsıkları şaşırtır. (Bu, kâfirlerin tekzîbi ve müminlerin iman etmeleri sebebiyle olur.) Allah şüphesiz ki bir sivrisineği ve ondan (hilkat ve san´at inceliği bakımından) daha büyüğünü, (yapı itibariyle daha küçüğünü) misâl getirmekten çekinmez. İmân edenlere gelince, onlar bunun Rabları tarafından hak olduğunu elbette bilirler. Küfre saplananlar İse, «Allah bununla misâl olarak neyi murad etmiştir?» derler. (Allah) bununla (insanları imtihan ederek) bir çoğunu (bilgisizlikleri ve nankörlükleri yüzünden) şaşırtır. Bir çoğunu da (bilgili oldukları ve akıllarını hayra kullandıkları için) doğru yola iletir. (Fakat) bununla fâsıklardan başkasını şaşırtmaz. Hakıykat bir sivri sinek olsun, daha üstündeki (büyüğü) olsun her hangi bir şey´i Allah mesel (ve misâl) getirmekden çekinmez. Artık îman edenler onun Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise «Allah bu misâl ile ne murad etmişdir» derler. Allah onunla bir çoğunu şaşırtır, yine onunla bir çoğunu yola getirir. Onunla fâsıklardan başkasını şaşırtmaz. Şüphe yok ki Allah, sivrisineği de örnek getirmekten çekinmez, ondan üstün olanları da. İnananlar bilirler ki bu örnek, yerindedir ve Rablerindendir. Fakat inanmayanlar, Allah bu örnekle ne demek istiyor ki derler. O, bununla çoklarını şaşırtıp azdırır, çoklarını da doğru yola getirir. Azdırıp şaşırttıkları, ancak kötü işler yapanlardır.
2-Bakara Suresi

27.Ayet
Medine

1
4
الَّذِينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ -27
(Ellezıne yenkudune ahdellahi mim ba´di mısakıh* ve yaktaune ma emerallahü bihı ey yusale ve yüfsidune fil ard* ülaike hümül hasirun)
2-Bakara Suresi
27.Ayet
Medine
1
4
Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. ki Allahın ahdini misak ile bağlandıktan sonra bozarlar, Allahın vaslını emrettiğini kat´ederler ve yer yüzünde fesad yaparlar, işte bunlar hep o husrana düşenlerdir O fâsıklar ki, Allah’ın (ezelde iman ve itaat etmelerine dair) kendilerinden aldığı sözü sağlama bağladıktan sonra, O’nun ahdini bozarlar ve Allah’ın vaslını emrettiği şeyi (yakınlık ve iman bağlarını) keserler, yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yaparlar. İşte bunlar, (ebedî olarak cehenneme düşüp) ziyanda kalanlardır. 0 fâsıklar ki, Allah´ın (Elestu bi-Rabbiküm = Ben sizin Rabbınız değil miyim ? hitabındaki veya semavî kitaplarda geleceği haber verilen son peygambere inanmaları hususundaki) ahdini tevsîk ettikten sonra bozarlar. Allah´ın (biraraya getirilip) bitiştirilmesini emrettiği (dinî, ahlâkî, içtimaî bağları) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte zararda kalanlar ancak onlardır. O (fâsıklar) ki Allanın, (Kitablarında Muhammede îman etmeleri hakkındaki ahid (ve emr) ini onu te´kid de etdikden sonra bozarlar, Allah´ın birleştirilmesini emretdiği şey´i (hısımlık rabıtalarını, cem´iyyet birliğini, peygambere îmanda birleşmeyi) keserler, yer yüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar hüsrâne (maddî ve manevî en büyük zarara) uğrayanların ta kendileridir. Kötülükte bulunanlar onlardır ki Allah´la ahdettikten sonra ahitlerini bozarlar. Allah´ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler, yeryüzünde bozgunculuk ederler. Onlardır ziyankârlar.
2-Bakara Suresi

28.Ayet
Medine

1
4
كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ۖ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -28
(Keyfe tekfürune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm* sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm sümme ileyhi türceun)
2-Bakara Suresi
28.Ayet
Medine
1
4
Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz. Allaha nasıl küfr ediyorsunuz ki ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek sonra sizleri yine diriltecek. Sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz ki, siz, ölü (birer nütfe, hormon) idiniz; O sizi diriltti. Sonra (ecelleriniz gelince) sizleri yine öldürecek, sonra (kıyamette) sizi diriltecek. Sonra da (amellerinizin hesabı görülmek üzere) ona döndürüleceksiniz. Allah´ı nasıl inkâr edersiniz?! Halbuki siz ölüler (gibi) idiniz de O sizi diriltti. Sonra sizi yine öldürecek, sonra tekrar diriltecek. Sonra da (âhirette) yalnız O´na döndürüleceksiniz. Allaha nasıl olub da küfrediyor (Onun varlığını ve birliğini inkâr ediyor) sunuz? Halbuki siz ölüler iken (henüz babalarınızın sulbünde bir nutfe iken annelerinizin rahminde, sonra da dünyâda sizi) O diriltdi. Sonra sizi yine O öldürecek, tekrar sizi (kabirde ve neşirde) O diriltecek ve nihayet (Haşirden sonra) yine yalınız ona döndürüleceksiniz. Allah´ı nasıl inkâr edebilirsiniz ki ölüydünüz, diriltti sizi. Sonra öldürür, sonra gene diriltir, sonra da gerisin geriye ona dönersiniz.
2-Bakara Suresi

29.Ayet
Medine

1
4
هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ اسْتَوَىٰ إِلَى السَّمَاءِ فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ ۚ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -29
(Hüvellezı haleka leküm ma fil erdı cemıan sümmesteva iles semai fe sevvahünne seb´a semavat* ve hüve bi külli şey´in alım)
2-Bakara Suresi
29.Ayet
Medine
1
4
O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. O, o hâlikdir ki yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra Semaya inayet buyurdu da onları yedi sema halinde nizamına koydu o her şey´i bilir bir alîmdir O, o yaratıcıdır ki, yerde ne varsa (faydalanıp ibret alasınız diye) hepsini sizin için yarattı. Sonra semayı (yaratmayı) kasdetti de onları (semaları), yedi gök halinde nizama koydu. O her şeyi hakkıyla bilendir. Yeryüzündeki bütün şeyleri sizin yararınıza yaratan, sonra gökyüzüne iradesiyle, saltanatıyla yönetip onları yedi gök hâlinde sağlam bir (sistem ve) düzene koyan O´dur. O her şeyi hakkıyla bilendir. Yerde ne varsa hepsini sizin (fâideniz) için yaratan, sonra (irâdesi) göğe yönelib de onları yedi gök haalinde tesviye (ve tanzîm) eden (sapasağlam yapan) Odur ve O her şey´i hakkıyle bilendir. Öyle bir Allah´tır ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı, sonra iradesini yücelere yöneltti de gökleri nizam ve intizam üzere yedi kat olarak yarattı. O, her şeyi bilir.
2-Bakara Suresi

30.Ayet
Medine

1
5
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً ۖ قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ ۖ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ -30
(Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halıfeh* kalu e tec´alü fıha mey yüfsidü fıha ve yesfiküd dima´* ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek* kale innı a´lemü ma la ta´lemun)
2-Bakara Suresi
30.Ayet
Medine
1
5
Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. Ve düşün ki rabbin melâikeye «Ben Yerde muhakkak bir halife yapacağım» dediği vakıt «Â!.. Orada fesat edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın?. biz hamdinle tesbih ve seni takdis edip dururken» dediler. «Her halde ben sizin bilemiyeceğiniz şeyler bilirim» buyurdu (Ey Habîbim), o vaktı hatırla ki, Rabbin Meleklere: “-Ben yer yüzünde (hükümlerimi yerine getirecek) bir halife (bir insan) yaratacağım.” demişti. Melekler de: “- Biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıklardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada fesad çıkaracak ve kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?” demişlerdi. Allah: “-Ben, sizin bilemiyeceğiniz şeyleri bilirim.” buyurdu. Rabbin (ezelî irâdesi Âdem´i var kılmayı murad ettiğinde) meleklere : «Ben yeryüzünde herhalde (emirlerimi yerine getirecek, Benim adıma konuşacak) bir halîfe var kılacağım» demişti. (Melekler de) «Orada fesad çıkaracak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın ?! Oysa biz Seni hamdinle tesbîh ve Seni takdîs ediyoruz» demişlerdi. (Allah), «Şüphesiz ki Benim bildiğimi siz bilmezsiniz» demişti. Hani Rabbin meleklere: «Muhakkak ben yer yüzünde (benim emirlerimi tebliğ ve infaza me´mur) bir halîfe (bir insan, âdem) yaratacağım» demişdi. (Melekler) de: «Biz seni hamdinle tesbîh ve seni takdis (ayıblardan, eş koşmakdan, eksikliklerden tenzîh) edib dururken (yerde) orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?» demişlerdi. Allah (da) : «Sizin bilemeyeceğinizi her halde ben bilirim» demişdi. Hani Rabbin meleklere, ben yeryüzünde mutlaka bir halife yaratacağım demişti. Demişlerdi ki: Orada bozgunculuk edecek ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? Biz, sana hamd ederek noksan sıfatlardan arılığını söylemede, seni kutlamadayız ya; ben, sizin bilmediğinizi bilirim demişti.
2-Bakara Suresi

31.Ayet
Medine

1
5
وَعَلَّمَ آدَمَ الْأَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلَائِكَةِ فَقَالَ أَنْبِئُونِي بِأَسْمَاءِ هَٰؤُلَاءِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -31
(Ve alleme ademel esmae külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale embiunı bi esmai haülai in küntüm sadikıyn)
2-Bakara Suresi
31.Ayet
Medine
1
5
Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. Ve Ademe bütün esmayı ta´lim eyledi, sonra o âlemîni melâikeye gösterip «Haydin davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin» buyurdu Allah, Hz. Âdem Aleyhisselâma bütün isimleri öğretti. Sonra eşyayı meleklere gösterip: “- Eğer (her şeyin iç yüzünü bilen) sâdıklarsanız bunların isimlerini bana haber verin.” buyurdu. Allah, Âdem´e (gerekli olan) bütün (eşyanın) isimlerini öğretti. Sonra o eşyayı meleklere göstererek, (iddianızda) doğrular iseniz, bunların isimlerini Bana haber verin, buyurdu. Âdeme bütün isimleri öğretmişdi. Sonra onları (onların delâlet etdikleri âlemleri, eşyayi) meleklere gösterib: «Doğrucular iseniz (her şeyin iç yüzünü biliyorsanız) bunları adlarıyle bana haber verin» demişdi. Âdem´e bütün adları bildirmişti de meleklere o adlarla anılan şeyleri gösterip hadi demişti, doğrucuysanız bunların adlarını haber verin.
2-Bakara Suresi

32.Ayet
Medine

1
5
قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا إِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا ۖ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ -32
(Kalu sübhaneke la ılme lena illa ma alemtena* inneke entel alımül hakım)
2-Bakara Suresi
32.Ayet
Medine
1
5
Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. Subhânsın Yarab! Bizim için senin bize bildirdiğinden başka ilim ne mümkin, o alîm, hakîm sen, şüphesiz sensin» dediler Melekler: “Biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkıyle bilensin, üstün hikmet sahibisin.” dediler. (Melekler de): «Seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz ki Sen her şeyi bilensin, yegane hikmet sahibi de Sensin!» dediler. (Melekler) de: «Seni tenzih ederiz. Senin bize öğretdiğinden başka bizim hiç bir bilgimiz yok. Çünkü (her şey´i) hakkıyle bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan şübhesiz ki sensin Sen» demişlerdi. Demişlerdi ki: Noksan sıfatlardan seni arı biliriz, bize bildirdiğin şeylerden başka bilgimiz yok. Şüphe yok ki sen, her şeyi bilirsin, hüküm ve hikmet sahibisin.
2-Bakara Suresi

33.Ayet
Medine

1
5
قَالَ يَا آدَمُ أَنْبِئْهُمْ بِأَسْمَائِهِمْ ۖ فَلَمَّا أَنْبَأَهُمْ بِأَسْمَائِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ -33
(Kale ya ademü embi´hüm bi esmaihim* felemma embeehüm bi esmaihim kale e lem ekul leküm innı a´lemü ğaybes semavati vel erdı ve a´lemü ma tübdune ve ma küntüm tektümun)
2-Bakara Suresi
33.Ayet
Medine
1
5
Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi. Ey Adem bunlara onları isimleriyle haber ver buyurdu. Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber veriverince de buyurdu ki demedim mi size Ben her halde Semavüt-ü Arzın gaybini bilirim, ve biliyorum ne izhar ediyorsunuz da ne ketmeyliyordunuz Allah, Hz. Âdem’e: “- Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere haber ver.” buyurdu. Âdem Aleyhisselâm da, meleklere, o isimleri haber verince Allah: “-Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin gayblarını ben bilirim. Açıkladığınızı da, gizlediğinizi de elbette ben bilirim.” buyurdu. (Allah): «Ey Âdem! Bunlara onların isimlerini haber ver» buyurdu. Âdem onlara sözü edilen eşyanın isimlerini haber verince (Allah meleklere): «Size demedim mi, Ben göklerin ve yerin gaybını (görünmeyen, sizlerce bilinmeyen şeylerini de) elbette bilirim ve sizin açıkladığınızı da, gizli tuttuğunuzu da bilirim.» buyurdu. (Allah) : «Ey Âdem, onları adlariyle kendilerine haber ver» deyib de o da onları isimleriyle söyleyiverince (şöyle) dedi: «Size demedim mi ki göklerin ve yerin gaybını şübhesiz ben bilirim. Neyi açıklarsanız, neyi de gizlemişseniz ben biliyorum.» Demişti ki: Ey Âdem onlara, yaratıkları adlarıyla haber ver, Âdem, her şeyi adlı adınca haber verince demişti ki: Ben size demedim mi, göklerdeki gizli şeyleri de bilirim, yeryüzünde ki gizli şeyleri de. Açığa vurduğunuzu da bilirim, gizlediğinizi de.
2-Bakara Suresi

34.Ayet
Medine

1
5
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ -34
(Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs* eba vestekbera ve kane minel kafirın)
2-Bakara Suresi
34.Ayet
Medine
1
5
Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. Ve o vakit melâikeye «Adem için secde edin» dedik, derhal secde ettiler, ancak İblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten kâfirlerden idi Onu hatırla ki, meleklere: “-Âdem’e (hürmet olarak) secde edin.” demiştik de bütün melekler secde etmişlerdi. Ancak İblis secde etmekten yüz çevirip kibirlendi ve kâfirlerden oldu. Ve Biz meleklere : «Âdem´e (saygı yollu) secde edin» dediğimizde, onlar hemen secde ettiler. Yalnız İblîs dayattı, (bunu) kibrine yediremedi de kâfirlerden oldu. Hani meleklere: «Âdeme (yahud: Âdem için Allaha) secde edin» demişdik de (şeytanların reisi olan) iblisden başkası hemen secde etmişlerdi. O ise dayatmış, kibirlenmek istemişdi. (Zâten de) o kâfirlerdendi. Hani meleklere, Âdem´e secde edin demiştik de İblisten başka bütün melekler secde etmişlerdi. O, secde etmekten çekinmiş, ululanmak istemişti de kâfirlerden olmuştu.
2-Bakara Suresi

35.Ayet
Medine

1
5
وَقُلْنَا يَا آدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ -35
(Ve kulna ya ademüskün ente ve zevcükel cennete ve küla minha rağaden haysü şi´tüma* ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimın)
2-Bakara Suresi
35.Ayet
Medine
1
5
Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” ve dedik ki «ya Adem sen ve zevcen Cenneti mesken edin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın ki haddi aşan zalimlerden olmayasınız Ve biz demiştik ki: “- Ey Âdem, sen eşinle Cennette sakin ol. Onun nimetlerinden ikiniz de bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa (nefislerine) zulmedenlerden olursunuz.” Ey Âdem! dedik, (artık) sen ve eşin cennette sakin olun. Dilediğiniz yerde ondan (ondaki nimetlerden) refah ve huzur içinde yeyin. (Ancak) şu ağaca yaklaşmayın, sonra (Hakk´a karşı gelip kendine) zulmedenlerden olursunuz. Ve demişdik ki: «Ey Âdem, sen eşinle beraber Cennetde yerleş, Ondan (Cennetin yiyeceklerinden), neresinden isterseniz, ikiniz de bol bol yeyin. (Fakat) şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de (nefsine) zulmedenlerden olursunuz». Demiştik ki: Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, dilediğinizi bol bol yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa haddini aşanlardan olursunuz.
2-Bakara Suresi

36.Ayet
Medine

1
5
فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَأَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِ ۖ وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ ۖ وَلَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ -36
(Fe ezellehümeş şeytanü anha fe ahracehüma mimma kana fıh* ve kulnehbitu ba´duküm li ba´dın adüvv* ve leküm fil erdı müstekarruv ve metaun ila hıyn)
2-Bakara Suresi
36.Ayet
Medine
1
5
Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik. Bunun üzerine Şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları naz-ü naimden çıkardı, biz de haydi dedik bâzınız bâzınıza düşman olarak inin ve size yerde bir zamana kadar bir karar ve bir nasip alma var Nihayet onları (Âdem ile Havvâ’yı) Şeytan (bir desise ile) Cennetten kaydırdı ve içinde bulundukları nimetten onları çıkardı. Biz de: “- Biri-birinize düşman olarak buradan (yere) inin. Yeryüzünde sizin için bir vakte (ömrünüzün sonuna) kadar yerleşmek ve menfaatlenmek vardır.” demiştik. (Ne var ki) Şeytan onları oradan kaydırdı; ikisini de içinde bulundukları şeyden (sonsuz nimetlerden) çıkardı. (Bunun üzerine) Biz de (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak (oradan yeryüzüne) inin. Sizin için yeryüzünde (belli) bir süreye kadar bir karargâh ve yararlanacağınız şey (ler) vardır, dedik. Bunun üzerine Şeytan onları (n ayağını) oradan kaydırıp içinde bulunduklarından (onun ni´metlerinden) onları çıkarıvermiş (mahrum edivermiş) di. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer yüzünde sizin için bir vakta (ömrünüzün sonuna) kadar durak ve fâidelenecek şey vardır» demişdik. Şeytansa oradan onların ayaklarını kaydırdı, onları bulundukları makamdan çıkarıverdi. Dedik ki: Bâzınız, bâzınıza düşman olarak inin buradan. Bir zamana kadar yeryüzünde oturmanız, oradan rızıklanmanız mukadder.
2-Bakara Suresi

37.Ayet
Medine

1
5
فَتَلَقَّىٰ آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ ۚ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ -37
(Fe telekka ademü mir rabbihı kelimatin fe tabe aleyh* innehu hüvet tevvabür rahıym)
2-Bakara Suresi
37.Ayet
Medine
1
5
Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. derken Adem rabbından bir takım kelimeler telâkkı etti yalvardı, o da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı, Filhakika odur ancak öyle tevvab öyle rahîm Derken Âdem, Rabbinden bir takım kelimeler aldı. O’na yalvarıp tevbe etti. O da tevbesini kabul buyurdu. Çünkü tevbeyi çok çok kabul eden asıl esirgeyici O’dur. (Bu kayma ve kendine zulmetme üzerine büyük bir pişmanlık duyup tevbe eden) Âdem, Rabbinden (gelen ve onun kalbine ilka olunan) kelimeleri karşılayıp aldı. Allah da onun tevbesini kabul etti. Çünkü tevbeyi çokça kabul eden ve çokça merhamette bulunan ancak O´dur. Derken Âdem Rabbinden kelimeler belleyip aldı (Ona yalvardı). O da Tevbesini kabul etdi. Çünkü tevbeyi en çok kabul eden, asıl esirgeyen odur. Âdem, Rabbinden bâzı sözler belledi de Allah tövbesini kabul etti. Şüphe yok ki o, bütün tövbeleri kabul eder, rahîmdir.
2-Bakara Suresi

38.Ayet
Medine

1
6
قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمِيعًا ۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ -38
(Kulnehbitu minha cemıa* fe imma ye´tiyenneküm minnı hüden fe men tebia hüdaye fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun)
2-Bakara Suresi
38.Ayet
Medine
1
6
“İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik. Dedik: İnin oradan hepiniz, sonra benden size ne zaman bir hidayetci gelir de kim o hidayetcimin izince giderse onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir Biz onlara: “- Hepiniz cennetten inin! Benden size bir hidayet (Peygamber ve kitab) gelince, biliniz ki, benim bu hidayetime tâbi ve bağlı olanlar için aslâ korku yoktur; ve onlar mahzûn da olmazlar.” dedik. (Evet) İnin oradan hepiniz! dedik. Benden size bir hidâyet (doğru yolu gösteren kitap ya da peygamber) gelecek olursa, artık kim hidâyetime uyarsa, onlara ne bir korku vardır ne de onlar mahzun olurlar. (Evet, öyle) Dedik: Hepiniz oradan inin. Sonra size benden bir hidâyet (ci rehber) gelir de kim benim hidâyetimin izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Dedik ki: Hepiniz de cennetten inin. Fakat benden size bir doğru yol gösterici geldi mi o doğru yolu gösterenin izinden gidenlere ne korku vardır, ne hüzün.
2-Bakara Suresi

39.Ayet
Medine

1
6
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -39
(Vellezıne keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun)
2-Bakara Suresi
39.Ayet
Medine
1
6
İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Küfre saplananlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise işte bunlar ateş arkadaşlarıdır, onlar orda muhalled kalacaklardır Küfre varıp âyetlerimizi yalanlıyanlar ise, cehennem ehlidirler; onlar, o ateşte ebedî olarak kalıcıdırlar. (Bizi) inkâr edip âyetlerimizi (varlığımıza ve birliğimize delâlet eden belgelerimizi) yalanlayanlara gelince, işte onlar ateşin yakın dostu ve arkadaşlarıdır, onlar orada ebediyen kalıcıdırlar.. O küfredenler, âyetlerimizi yalan sayanlar (Yok mu?), onlar ateşin (cehennemin) arkadaşlarıdır. Onlar orada bir daha çıkmamak üzere kalıcıdırlar. İnanmayanlarla delillerimizi yalanlayanlara gelince: Onlardır ateş ehli; onlar, orada ebedî kalırlar.
2-Bakara Suresi

40.Ayet
Medine

1
6
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَوْفُوا بِعَهْدِي أُوفِ بِعَهْدِكُمْ وَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ -40
(Ya benı israılezküru nı´metiyelletı en´amtü aleyküm ve evfu bi ahdı ufi biahdiküm ve iyyaye ferhebun)
2-Bakara Suresi
40.Ayet
Medine
1
6
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun. Ey İsrail oğulları! size in´am ettiğim nimetimi hatırlayın ve ahdime vefa edin ki ahdinize vefa edeyim, ve benden korkun artık benden Ey İsrâil oğulları (Hz. Yakub oğulları), size verdiğim nimetimi hatırlayın; ve bana itâat ederek Tevrat’ta (âhir zaman Peygamberi hakkında size açıkladığım) ahdime (bana iman ve itaate) vefa edin ki, ahdinize (sizi cennete koymağa) vefa edeyim. (Ahdi bozduğunuzda) ancak Benden korkun. Ey İsrail oğullan! Size ihsan ettiğim nimetimi hatırlayın, ahdimi yerine getirin ki Ben de size olan sözümü yerine getireyim ve (ahde vefa etmemekte) ancak Benden korkun. Ey İsrail (Ya´kub) oğulları, size (atalarınıza) ihsânetdiğim bunca ni´metlerimi hatırlayın (Peygambere îman hususundaki) tavsiyemi yerine getirin, ben de size karşı olan ahdimi yapayım. Bir de (vefayı terk hususunda) benden korkun. Ey İsrailoğulları, anın size verdiğim nîmeti. Vefa edin ahdime de vefa edeyim ahdinize ve ancak benden korkun artık.
2-Bakara Suresi

41.Ayet
Medine

1
6
وَآمِنُوا بِمَا أَنْزَلْتُ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُوا أَوَّلَ كَافِرٍ بِهِ ۖ وَلَا تَشْتَرُوا بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلًا وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ -41
(Ve aminu bi ma enzeltü müsaddikal li ma meaküm ve la tekunu evvele kafirim bih* ve la teşteru bi ayatı semenen kalilev ve iyaye fettekun)
2-Bakara Suresi
41.Ayet
Medine
1
6
Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. ve beraberinizdekini musaddık olarak indirdiğim Kur´ana iman edin, ona inanmıyanların birincisi olmayın, benim âyetlerimi bir kaç paraya değişmeyin, ve benden sakının artık benden Ve beraberinizdeki Tevrât’ı (aslını) tasdik edici olarak indirdiğim Kur’an’a îman edin, ona inanmayanların ilki olmayın; benim âyetlerimi, dünyâ menfaatı karşılığında bir kaç paraya değişmeyin ve ancak benden korkun. (Kitabıma iftira ve tahrif yapma hususunda yalnız Benden korkun.) Beraberinizdeki kitap (Tevrat)! tasdik edici olarak indirdiğime (Kur´ân´a) imân edin. Onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve (sakın) âyetlerimi az (kıymetsiz) bir paha (bayağı bir menfaat) karşılığında değiştirmeyin. Ancak Benden korkup (bu gibi ölçüsüzlüklerden) sakının, Nezdinizdekini (Tevrâtı) tasdik edici (ve doğrultucu) olarak indirdiğim (Kur´an) a îman edin, onu inkâredenlerin ilki siz olmayın, âyetlerimi az bir bahâ ile (bayağı bir menfaat mukaabilinde) değişmeyin. Ancak benden korkun. İndirdiğim Kur´ân´a inanın. Sizdeki kitabı da doğrulayıcıdır o. Ona ilk inanmayan siz olmayın. Delillerimi az ve değersiz bir parayla değişmeyin, ancak benden sakının.
2-Bakara Suresi

42.Ayet
Medine

1
6
وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ -42
(Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta´lemun)
2-Bakara Suresi
42.Ayet
Medine
1
6
Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. hakkı batılla bulayıp da bile bile hakkı gizlemeyin Hakkı bâtıla karıştırıp da bile bile gizlemeyin (Peygamber A.S.V’ın vasfını Tevrat’da bulmadık diye hakkı örtmeyin). Bildiğiniz halde hakkı bâtıla karıştırıp gerçeği gizlemeyin. Kendiniz bilib dururken Hakkı baatıla karıştırıb da gerçeği gizlemeyin. Doğruyu bâtılla karıştırıp da bile bile gerçeği unutup gizlemeyin.
2-Bakara Suresi

43.Ayet
Medine

1
6
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ -43
(Ve ekıymüs salate ve atüz zekate verkeu mear rakiıyn)
2-Bakara Suresi
43.Ayet
Medine
1
6
Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. hem namazı dürüst kılın ve zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin (Müslümanların namazı gibi) namaz kılın, onlar gibi zekât verin ve rükû eden müminlerle rükû edin (Cemaate devam edin). Namazı kılın, zekâtı verin, rükû´ edenlerle beraber rükû´ edin. Dosdoğru namaz kılın, zekât verin, rükû´ eden (mümin) lerle birlikde rükû´ edin (cemaate devam edin). Namaz kılın, zekât verin, rükû edin rükû edenlerle.
2-Bakara Suresi

44.Ayet
Medine

1
6
أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ أَنْفُسَكُمْ وَأَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -44
(E te´mürunen nase bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlunel kitab* e fe la ta´kılun)
2-Bakara Suresi
44.Ayet
Medine
1
6
Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz? nasa iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitap okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz (Ey Yahûdi’ler), insanlara iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki Tevrat’ı okuyorsunuz; artık çirkin hareketinizi anlamaz mısınız? Kendi nefslerinizi unutursunuz da insanlara iyilikle mi emredersiniz ?! Halbuki siz Kitap (Tevrat)ı okuyup durursunuz. Artık aklınızı kullanmaz mısınız? (Ey Yahudi bilginleri) siz, insanlara iyiliği (gerçeği ve peygambere îman etmeği) emredersiniz de kendinizi unutur musunuz? Halbuki Kitab (Tevrat) da okursunuz. Haalâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? İnsanlara iyilik etmelerini emrediyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz? Ve kitabı okumaktasınız siz. Aklınız mı yok, düşünmez misiniz?
2-Bakara Suresi

45.Ayet
Medine

1
6
وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ ۚ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلَّا عَلَى الْخَاشِعِينَ -45
(Vesteıynu bis sabri ves salah* ve inneha le keıratün illa alel haşiıyn)
2-Bakara Suresi
45.Ayet
Medine
1
6
Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. bir de sabır ile salât ile yardım isteyin, gerçi bu ağır gelir, fakat saygılı kimselere değil Bir de sabır ve namazla Allah’dan yardım isteyin; gerçi bu (nefsinize) ağır gelir, fakat saygılı kimselere değil... (45—46) Sabır ve namaz ile (Allah´tan) yardım isteyin. Gerçi bu, Allah´a kavuşacaklarına ve ancak O´na döneceklerine kesin bilgi (ve inanç) edinen saygılı kimselerden başkasına ağır ve sıkıcıdır. Hem sabır (ve sebat) ile, hem namazla (Hakdan) yardım isteyin. (Gerçi) bu, elbette büyük (ağır ve çetin bir şey) dir. Ancak (Allaha karşı) yüksek saygı gösterenlere göre öyle değil. Sabretmek ve namaz kılmak hususunda Allah´tan yardım dileyin. Bunlar ağır ve büyük şeylerdir ama saygılı kimselere göre değil.
2-Bakara Suresi

46.Ayet
Medine

1
6
الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلَاقُو رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَاجِعُونَ -46
(Ellezıne yezunnune ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun)
2-Bakara Suresi
46.Ayet
Medine
1
6
Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O’na döneceklerini çok iyi bilirler. onlar ki kendilerini hakikaten rablerine kavuşuyor ve hakikaten ona rücu ediyor sayarlar, böyle bir huşu ile kılarlar O saygı gösterip korkanlar, o kimselerdir ki, Rablerine kavuşacaklarını ve sonunda ona döneceklerini yakînen bilirler. (45—46) Sabır ve namaz ile (Allah´tan) yardım isteyin. Gerçi bu, Allah´a kavuşacaklarına ve ancak O´na döneceklerine kesin bilgi (ve inanç) edinen saygılı kimselerden başkasına ağır ve sıkıcıdır. O (yüksek saygı göstere) nler ki onlar hakıykaten Rablerine kavuşucu ve hakıykaten ancak ona dönücü olduklarını bilirler (de namazlarını o vech ile kılarlar). Saygılılar, öyle kimselerdir ki Rablerine ulaşacaklarını iyiden iyiye umarlar, ona döneceklerini iyiden iyiye bilirler.
2-Bakara Suresi

47.Ayet
Medine

1
6
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ -47
(Ya benı israılezküru nı´metiyelletı en´amtü aleyküm ve ennı faddaltüküm alel alemın)
2-Bakara Suresi
47.Ayet
Medine
1
6
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. Ey İsrail oğulları! size in´am ettiğim nimeti ve vaktile sizi âlemlerin üstüne geçirdiğimi hatırlayın Ey İsrâil oğulları, size ihsan ettiğim bunca nimetimi ve (vaktiyle ecdadınızı) insanlara üstün kıldığımı hatırlayın. Ey İsrail oğulları! Size ihsan ettiğim nimetimi ve (bir zaman) sizi (n atalarınızı) diğer milletlerden üstün kıldığımı hatırlayın. Ey İsrail oğulları, size ihsan etdiğim bunca ni´metimi ve sizi (bir zaman) âlemlerin üstüne geçirdiğimi hatırlayın. Ey İsrail oğulları, anın size verdiğim nîmetlerimi, anın sizi bütün âlemlerden üstün ettiğimi.
2-Bakara Suresi

48.Ayet
Medine

1
6
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ -48
(Vetteku yevmel la teczı nefsün an nefsin şey´ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü´hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun)
2-Bakara Suresi
48.Ayet
Medine
1
6
Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez. Ve öyle bir günden korunun ki kimse kimseden bir şey ödeyemez, kimseden şefaat de kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz, hem onlar kurtarılacak da değillerdir. Bir de öyle bir azâb gününden sakının ve korkun ki, o günde (kıyamette) hiç bir kimse, hiç bir kimse adına bir şey ödeyemez, kimseden şefâat da kabul edilmez; azâbdan kurtulmak için kimseden bedel ve karşılık alınmaz. (Allah’ın azabından kurtulmak hususunda) o kâfirlere yardım da yapılmaz. Ve hiç bir kimsenin hiçbir kimse için birşey ödeyemiyeceği, hiç kimseden (kâfirler hakkında) şefaat kabul olunmayacağı, hiçbir kimseden kurtuluş akçesi alınmayacağı ve onların yardım olunmayacağı günden korkup sakının. Ve öyle bir günden korkun ki (o günde) hiçbir kimse, hiçbir kimse nâmına bir şey ödeyemez. Ondan her hangi bir şefaat kabul olunmaz. Ondan bir fidye (bedel) alınmaz, onlara (Allahın azabından kurtulmak hususunda) yardım da edilmez. Korkun o günden ki hiç kimse, bir başkasının yerine bir şey ödeyemez o gün; kimsenin kimseye şefaati kabul edilmez, kimseden karşılık da alınmaz, onlara yardım da edilmez.
2-Bakara Suresi

49.Ayet
Medine

1
7
وَإِذْ نَجَّيْنَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ يُذَبِّحُونَ أَبْنَاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءَكُمْ ۚ وَفِي ذَٰلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ -49
(Ve iz necceynaküm min ali fir´avneyesumuneküm suel azabi yüzebbihune ebnaeküm ve yestahyune nisaeküm* ve fı zaliküm belaüm mir rabbiküm azıym)
2-Bakara Suresi
49.Ayet
Medine
1
7
Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı. Hem hatırlayın ki bir vakit sizi Ali Firavnden kurtardık, sizi azabın kötüsüne peyleyorlardı; oğullarınızı boğazlıyorlar ve kızlarınızı diri tutmak istiyorlardı ve bunda size rabbınız tarafından büyük bir imtihan vardı (Ey İsrâil oğulları, hem hatırlayın ki), bir vakıt sizi ve atalarınızı Fir’avun avânesinden kurtarmıştık, sizi azâbın kötüsüne sürüp oğullarınızı boğazlıyorlar, kızlarınızı hayatta (diri) tutmak istiyorlardı ve bunda, sizin için, rabbınız tarafından büyük bir imtihan vardı. Hani size işkencenin en kötüsünü tattırıp yüklemekte devam eden, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı (kızlarınızı) diri bırakmak isteyen Fir´avn´ın yoldaşlarından sizi (atalarınızı) kurtardığımız zamanı bir hatırlayın! Bunda da size Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. Yine hatırlayın o zamanı ki (yeni doğan) oğullarınızı boğazlayıp kızlarınızı sağ bırakmak (yâhud kadınlarınıza utanılacak dürlü fenalıklar yapmak) suretiyle size (atalarınıza) işkencenin en kötüsünü yüklemekde devameden Fir´avun haanedânından sizi kurtarmışdık. Bunda (bu azâbda ve kurtarmada) Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı sizin için. Hatırlayın o zamanı ki sizi Firavun´un soyundan kurtardık. Onlar, size kötü bir sûrette azâp ediyorlar, oğullarınızı kesiyorlar, kızlarınızı diri bırakmak istiyorlardı. Bu işte Rabbinizin bir sınaması vardı.
2-Bakara Suresi

50.Ayet
Medine

1
7
وَإِذْ فَرَقْنَا بِكُمُ الْبَحْرَ فَأَنْجَيْنَاكُمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ وَأَنْتُمْ تَنْظُرُونَ -50
(Ve iz ferakna bikümül bahra fe enceynaküm ve ağrakna ale fir´avne ve entüm tenzurun)
2-Bakara Suresi
50.Ayet
Medine
1
7
Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk. Ve bir vakit sizin sebebinize denizi yardık, sizi necata çıkardık da Âli Fir´avni garkettik sizler bakıp duruyordunuz Ve yine hatırlayın ki, bir vakit sizden ötürü denizi yardık da hepinizi kurtardık, Fir’avun avânesini ise, sizler bakıb dururken, suda boğduk. Ve hatırlayın ki sizin için denizi yarıp sizi kurtardığımızı; Fir´avn´ in yoldaşlarını ise —sizler bakıp dururken— boğduğumuz zamanı! Hem hatırlayın o demleri ki sizin sebebinize denizi yarıb da hepinizi kurtarmış, Fir´avun haanedânını ise, kendiniz de gözlerinizle bakıb dururken, (suda) boğmuşduk. Bir vakit sizin için denizi yardık da kurtardık sizi; Firavun´un soyunu sopunu sulara boğduk; siz de buna bakıp duruyordunuz.
2-Bakara Suresi

51.Ayet
Medine

1
7
وَإِذْ وَاعَدْنَا مُوسَىٰ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَ -51
(Veiz vaadna musa erbeıyne leyleten sümmettehaztümül ıcle mim ba´dihı ve entüm zalimun)
2-Bakara Suresi
51.Ayet
Medine
1
7
Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz. Ve bir vakit Musaya kırk geceye vâd verdik, sonra siz onun arkasından danaya tutuldunuz zulmediyordunuz Bir vakit de Musâ’ya, Tûr’da vahy için, kırk gece vade vermiştik. O, Tûr’a gittikten sonra, siz, buzağıyı tanrı edindiniz ve bu halinizle zâlimlerden oldunuz. Ve yine Musa´ya (Tevrat verilmek üzere Tûr´da kırk gece ibâdet edip beklemesi için) va´dettiğimizi (veya va´de verdiğimizi) hatırlayın ki siz onun ardından (nefsinize) zulmediciler olarak (Sâmirî´nin altından yaptığı) buzağıyı (ilâh) edinmiştiniz! Hani Musa ile kırk gece («Tur» da kalmak ve ondan sonra kendisine Tevrat verilmek üzere) vaidleşmişdik. Yine siz onun arkasından (nefsinizin) zaalimler (i) olarak («Sâmirî» nin tanrı diye gösterdiği) buzağıya tutunmuş (onu tanrı edinmiş) diniz. Bir vakit Mûsâ´ya kırk gecelik vâde verdik. Sonra siz, o yokken tuttunuz da buzağıya kapıldınız, böylece zulmediyordunuz işte.
2-Bakara Suresi

52.Ayet
Medine

1
7
ثُمَّ عَفَوْنَا عَنْكُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -52
(Sümme afevna anküm mim ba´di zalike lealleküm teşkürun)
2-Bakara Suresi
52.Ayet
Medine
1
7
Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik. sonra bunun arkasından da sizden afvettik, gerekti ki şükredecektiniz (yaptığınız fena işten tevbe ettikten) sonra sizi afvetmiştik; (size olan nimetimize) şükredesiniz diye. Sonra bunun ardından da şükredersiniz diye sizi bağışlamıştık. Bil´âhare sizi bundan sonra da afvetmişdik. Gerekdi ki şubedesiniz. Bundan sonra gene sizi affettik, şükretmeniz gerekti.
2-Bakara Suresi

53.Ayet
Medine

1
7
وَإِذْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ -53
(Ve iz ateyna musel kitabe vel fürkane lealleküm teehtedun)
2-Bakara Suresi
53.Ayet
Medine
1
7
Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) ve Furkan’ı vermiştik. Ve bir vakit Musaya o kitabı ve fürkanı verdik, gerekti ki doğru gidecektiniz Ve hatırlayın ki, biz Musâ’yı Tevrât’ı ve hak ile bâtıl arasını ayıran Furkan’ı vermiştik ki, (sapıklıktan kurtulup) doğru yolu bulasınız. Ve hani doğru yola erişesiniz diye Musa´ya kitap ve furkanı vermiştik. Hani Musâya, (sapıklıkdan ayrılıb) doğru yola gelesiniz diye, («Tur» da) o kitabı (Tevrâtı) ve Furkaanı (Hak ile batılı ayırd eden hükümleri) vermişdik. Doğru yolu bulasınız diye bir vakit Mûsâ´ya kitap ve doğruyla eğriyi ayırt eden hükümler verdik.
2-Bakara Suresi

54.Ayet
Medine

1
7
وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ إِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ أَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ فَتُوبُوا إِلَىٰ بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۚ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ -54
(Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm* zaliküm hayrul leküm ınde bariiküm* fe tabe aleyküm* innehu hüvet tevvabür rahıym)
2-Bakara Suresi
54.Ayet
Medine
1
7
Mûsâ, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.” Ve bir vakit Musa kavmine dedi ki: «Ey kavmim cidden siz o danaya tutulmanızla kendinize zulmettiniz gelin bârinize dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün, böyle yapmanız bâriniz yanında sizin için hayırlıdır» bu suretle tevbenizi kabul buyurdu. Filhakika o, öyle tevvab öyle rahîmdir O zaman Mûsâ, buzağıya tapan kavmine: “- Ey kavmim, siz buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. Hemen yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün (Islâh edin). İşte bu yapacağınız, yaradanınız katında sizin için hayırlıdır.” demişti de; Allah tevbelerinizi kabul etmişti. Çünkü o, tevbeleri çok çok kabul edendir, çok esirgeyendir. Musa da kavmine : «Ey milletim! Cidden buzağıyı (İlâh) edinmenizle kendinize zulmettiniz. Derhal (her kusurdan pak ve yüce olan) Yaradanınıza tevbe edin; (nefsinizin kötü arzularını kesin de Allah yolunda) kendinizi öldürün. Bu, Yaradanınız katında sizin için daha hayırlıdır,» demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabul buyurmuştu. Şüphesiz ki O, O´dur tevbeleri çokça kabul eden, O´dur çokça merhamette bulunan. Ve hani Musa, kavmine: «Ey kavmim, siz buzağıya tutunmakla (onu tanrı edinmekle) şübhesiz kendinize yazık etmişsiniz. Hemen Yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün (ıslâh edin), böyle yapmanız Yaradanınız katında, sizin için çok hayırlıdır» demişdi de (Allah da) tevbelerinizi kabul etmişdi. Çünkü o, tevbeleri en çok kabul edenin, en çok esirgeyenin, ta kendisidir. Hani Mûsâ, kavmine, siz buzağıya kapılmakla gerçekten kendinize zulmettiniz; tertemiz yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, yaratıcınız katında sizin için çok hayırlıdır demişti de Allah, bu yüzden tövbenizi kabul etmişti. Şüphe yok ki o, tövbeleri kabul eden rahîmdir.
2-Bakara Suresi

55.Ayet
Medine

1
7
وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً فَأَخَذَتْكُمُ الصَّاعِقَةُ وَأَنْتُمْ تَنْظُرُونَ -55
(Ve iz kultüm ya musa len nü´mine leke hatta nerallahe cehraten fe ehazetkümüs saıkatü ve entüm tenzurun)
2-Bakara Suresi
55.Ayet
Medine
1
7
Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. Ve bir vakit «ya Musa, dediniz: Biz Allahı aşikâre görmedikçe senin sözünle asla inanmıyacağız» bunun üzerine sizi o saıka yakalayıverdi bakınıp duruyordunuz Ve bir vakit: “-Ey Mûsâ biz Allah’ı aşikâre görmedikçe (senin sözüne) asla inanmıyacağız.” demiştiniz. Bunun üzerine, sizi o yıldırım yakalayıverdi, bakınıp duruyordunuz. Ve hatırlayın ki (sizden temsilci olarak yetmiş kişi Musa ile Tûr´a çıktığınızda): «Ya Musa! Biz Allah´ı açıkça meydanda görmedikçe sana asla inanmıyacağız...» demiştiniz de yıldırım size çarpmıştı ve siz de bakıp duruyordunuz. Bir de hatırlayın o zamanı ki siz (Musa ile birlikde Allaha karşı özür dilemek, onun emirlerini dinlemek üzere çıkdığınız vakit) «Ey Musa, biz Allahı apâşikâr görünceye kadar sana kat´iyyen îman etmeyiz» demişdiniz de gözünüz bakıb dururken sizi o yıldırım (sayha) çarpmışdı. Bir zamanlar yâ Mûsâ demiştiniz, Allah´ı apaçık görmedikçe inanmayız sana. Derken bakınıp duruyordunuz, bir yıldırım düşmüş de sizi yakıvermişti.
2-Bakara Suresi

56.Ayet
Medine

1
7
ثُمَّ بَعَثْنَاكُمْ مِنْ بَعْدِ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -56
(Sümme beasnaküm mim ba´di mevtiküm lealleküm teşkürun)
2-Bakara Suresi
56.Ayet
Medine
1
7
Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. sonra sizi şükredesiniz diye ba´s badelmevte mazhar ettik Sonra, şükredesiniz diye, vefatınızdan (bir gün) sonra (kudretimizi anlıyasınız diye) sizi diriltmiştik. (Bir bakıma) ölümünüzden sonra da şükredesiniz diye sizi (o baygın halden uyandırıp) kaldırmıştık. Sonra ölümünüzün arkasından sizi yine diriltmişdik. Gerekdi ki şükredesiniz. Sonra da gene şükredesiniz diye ölümünüzden sonra sizi dirilttik.
2-Bakara Suresi

57.Ayet
Medine

1
7
وَظَلَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْغَمَامَ وَأَنْزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَىٰ ۖ كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ ۖ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -57
(Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva* külu min tayyibati ma razaknaküm* ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun)
2-Bakara Suresi
57.Ayet
Medine
1
7
Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı. Ve üstünüze o bulutu gölgelik çekdik, ve «size kısmet ettiğimiz hoş rızıklardan yeyin» diye üzerinize hem kudret helvası, hem bıldırcın indirdik, zulmü, bize etmediler lâkin kendilerine ediyorlardı. Tîh sahrâsında (güneşin ateşinden korunmak için) üstünüze bulutla gölge yaptık ve size kudret helvası ile bıldırcın gönderdik ve bu helâl rızkımızdan yeyin, dedik. Onlar itâat etmemekle bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmetmişlerdi. Ve (Sina çölünde sizi güneşin yakıcı sıcaklığından korusun diye) üstünüze bulutu gölge yapmış, üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirmiş ve «Size rızık olarak verdiklerimizin iyisinden yeyin,» demiştik. (Fakat onlar bu nimetlerin şükrünü yerine getirmeyip nankörlük etmekle) Bize zulmetmemişlerdi, ama kendilerine zulmetmişlerdi. Ve («Tîh» de güneşin sıcaklığından korunmanız için) üstünüze (ince bir) bulutu gölge yapmış, size (orada) kudret helvasiyle yelve kuşunu indirmiş, «Size rızk olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden (en temiz ve halâl olanlarından) yeyin» (onları gizlice saklayıb ve biriktirib de nankörlük ve tama´kârlık etmeyin demişdik). Onlar (o nankörlükleriyle) bize zulmetmemişler, fakat kendi kendilerine zulmetmişlerdi. Bulutla gölgelendirmiştik sizi. Rızıklandırdığımız tertemiz şeylerden yiyin diye size kudret helvasıyla bıldırcın indirmiştik. Onlar, zulmü bize etmediler, kendilerine ettiler.
2-Bakara Suresi

58.Ayet
Medine

1
8
وَإِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هَٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَدًا وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ ۚ وَسَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ -58
(Ve iz kulnedhulu hazihil karyete fe külu minha haysü şi´tüm rağadev vedhulül babe süccedev ve kulu hıttatün nağfirleküm hatayaküm* ve senezıdül muhsinın)
2-Bakara Suresi
58.Ayet
Medine
1
8
Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz” demiştik. Ve bir vakit «şu şehre girin de ni´metlerinden dilediğiniz veçhile bol bol yeyin ve secdeler ederek kapıya girin ve «hıtta» deyin ki size hatı´elerinizi mağfiret ediverelim, muhsinlere ise daha artıracağız» dedik Bir vakit de (Tîh sahrasından çıktıktan sonra): “- Şu Kudüs şehrine girin de nimetlerinden dilediğinizi, bol bol yeyin; kapısından secde ederek girin ve “Hıtta” deyin (günahınızdan istiğfar edin) ki, günahlarınızı afvedelim. Biz, ihsan (iyilik ve itâat) edenlere, sevabı daha artıracağız.” demiştik. Ve hatırlayın ki, bu şehre (Beytü´l-Makdis´e) girin, dilediğiniz yerde ondan (onun nimetlerinden) refah içinde bol bol yeyin. Kapısından da secde ederek (eğlip saygı göstererek veya baş yere koyup Hakk´a arz-ı şükranda bulunarak) girin ve «dileğimiz, günahlarımızın dökülmesidir» deyin. Biz de kusur ve suçlarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere (Allah´ı görürcesine davrananlara nimetlerimizi) daha da artıracağız, demiştik. Hani: («Tîh» den çıkdıkdan sonra) şu kasabaya girib dilediğiniz yerde istediğinizi bol bol yeyin, kapısından secde ederek (eğilerek, saygı göstererek) girin ve (dileğimiz) hıtta (dır, günahlarımızın dökülüp düşmesidir) deyin, (tevbe edin de o sayede) kusurlarınızı örtelim, iyilik (ve itaat) edenler (in ecrin) i ise daha artıracağız» demişdik. Bir vakit şu şehre girin, nîmetlerinden, nerede dilerseniz orada bol-bol yiyin, kapısından secde ederek girin, burası yurttur deyin, yarlıganma dileyin de suçlarınızı örtelim; iyilikte bulunanların sevabını daha da arttıracağız demiştik.
2-Bakara Suresi

59.Ayet
Medine

1
8
فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَنْزَلْنَا عَلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا رِجْزًا مِنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ -59
(Fe beddellezıne zalemu kavlen ğayrallezı kıyle lehüm fe enzelna alellezıne zalemu riczem mines semai bi ma kanu yefsükun)
2-Bakara Suresi
59.Ayet
Medine
1
8
Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik. derken o zulmedenler sözü değiştirdiler, kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle koydular, biz de o zalimlere fısk işledikleri için gökten bir murdar azap indirdik O (nefislerine) zulmedenler, emrolundukları sözü değiştirdiler. (Tevbe ettik, mânasına gelen Hıtta kelimesini alaya alarak buğday mânasında olan Hınta’ya çevirdiler.) Biz de, o zâlimlere, yaptıkları fıskın karşılığı olmak üzere, gökten bir azâb indirdik. Kendilerine zulmedenler, söylenenleri başka bir sözle değiştirdiler. Bu yüzden o zulmedenler üzerine ilâhî buyrukların dışına çıkmalarına karşılık gökten kötü bir azâb indirdik.. (Evet, öyle demişdik de içlerinden nefislerine) zulmedenler sözü kendilerine söylenenden başkasına çevirmişlerdi, biz de o zaalimlerin üstüne gökden etdikleri fıskın karşılığı olmak üzere murdar bir azâb indirmişdik. Fakat zulmedenler, sözü, kendilerine söylenen şekilden başka bir şekle sokmuşlar, değiştirmişlerdi. Biz de zulmedenlere, kötülükte bulunduklarından dolayı gökten bir azap indirivermiştik.
2-Bakara Suresi

60.Ayet
Medine

1
8
وَإِذِ اسْتَسْقَىٰ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ ۖ فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا ۖ قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ ۖ كُلُوا وَاشْرَبُوا مِنْ رِزْقِ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ -60
(Ve izisteska musa li kavmihı fe kulnadrib bi asakel hacer* fenfecerat minhüsneta aşrate ayna* kad alime küllü ünasim meşrabehüm* külu veşrabu mir rizkıllahi ve la ta´sev fil erdı müfsidın)
2-Bakara Suresi
60.Ayet
Medine
1
8
Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik. Ve bir vakit Musa, kavmi için su dilemişti, biz de asan ile taşa vur demiştik, onun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı, her kısım insanlar kendi su alacağı menbaı bildi, Allahın rızkından yeyin, için de müfsitlik ederek yer yüzünü fesada vermeyin Ve bir vakıt Mûsâ (susuz kalan) kavmi için su dilemişti, biz de: “- asân (değneğin) ile taşa vur.” demiştik. Onun üzerine, o taştan on iki göze kaynadı çıktı; her soy, su alacağı kaynağını bildi. Allah’ın size olan rızkından yeyin, için! fakat kötülük ederek yeryüzünü fesada vermeyin. Yine hatırlayın ki, Musa (çölde susuzluktan yok olmaya yüztutan) kavmi için su istemişti. «Asa´nı taşa vur!» demiştik. (O da vurunca) taştan oniki pınar kaynamıştı. (Böylece) her soy su alacağı pınarı bilmişti. (Onlara): «Allah´ın rızkından yeyin, için (fakat) fesad çıkararak yeryüzünde haddi aşmayın (ilâhî sınırların dışına taşmayın) denilmişti. Bir de hani Musa, («Tîh» de susayan) kavmi için su arayınca: «Asaanı taşa vur demişdik de ondan (on iki sıbt adedince) on iki pınar kaynamış ve her sınıf, su alacağı yeri öğrenmişdi. (Demişdik ki) «Allanın rızkından yeyin, için. (Fakat) yer yüzünde fesadcılar olarak taşkınlık yapmayın». Gene bir zaman oldu ki Mûsâ, kavmi için su diledi de ona, sopanla vur taşa demiştik. Vurunca taştan on iki pınar fışkırmıştı. Halkın her bölüğü, su içeceği kaynağı bilmiş, anlamıştı. Allah´ın rızkından yiyin, için de haddinizi aşıp yeryüzünü fesada vermeyin.
2-Bakara Suresi

61.Ayet
Medine

1
8
وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نَصْبِرَ عَلَىٰ طَعَامٍ وَاحِدٍ فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنْبِتُ الْأَرْضُ مِنْ بَقْلِهَا وَقِثَّائِهَا وَفُومِهَا وَعَدَسِهَا وَبَصَلِهَا ۖ قَالَ أَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذِي هُوَ أَدْنَىٰ بِالَّذِي هُوَ خَيْرٌ ۚ اهْبِطُوا مِصْرًا فَإِنَّ لَكُمْ مَا سَأَلْتُمْ ۗ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ ۗ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ الْحَقِّ ۗ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ -61
(Ve iz kultüm ya musa len nasbira ala taamiv vahıdin fed´u lena rabbeke yuhric lena mimma tümbitül erdu mim bakliha ve kıssaiha ve fumiha ve adesiha ve besaliha* kale e testebdilunellezı hüv edna billezı hüve hayr* ihbitu mısran fe inne leküm ma seeltüm* ve duribet aleyhimüz zilletü vel meskenetü ve bau bi ğadabim minellah* zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayril hakk* zalike bi ma asav ve kanu ya´tedun)
2-Bakara Suresi
61.Ayet
Medine
1
8
Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı. Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve meskenet binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, evet öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla Peygamberleri öldürüyorlardı, evet öyle: Çünkü isyana daldılar ve aşırı gidiyorlardı Hatırlayın ki, bir vakit; “- Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (Kudret helvası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için Rabbine duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Musâ’da: “- O hayırlı olanı, şu daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir şehire inin, orada size istediğiniz (sebzeler) var.” dedi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi ve Allah’dan bir gazaba da uğradılar. Bu, Allah’ın âyetlerini inkâr ettiklerinden ve haksız yere (Zekeriyyâ, Yahyâ ve Şuayp gibi) peygamberleri öldürdüklerindendi. Evet bu, isyan ettiklerinden ve aşırı gitmelerindendi. Ve hani: «Ey Musa! Biz bir çeşit yemek üzerine mümkün değil sabredemeyiz. Artık Rabbine bizim için duâ et de yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan (gibi) şeylerden bize çıkarsın» demiştiniz. Musa da «O hayırlı olanı daha âdi şeylere mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin de sizin istediğiniz şeyler orada vardır» demişti. (Sonra) onların üzerine zillet ve meskenet vuruldu; Allah´tan bir gazaba uğradılar. Bu da Allah´ın âyet (mu´cize ve açık belge)lerini inkâr etmelerinden, haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi. (Evet) işte bu, isyan etmelerinden, haddi aşmalarından (dolayı) idi. Hani siz : «Ey Musa, bir çeşid yemeğe (kudret helvasiyle bıldırcın etine), mümkin değil, dayanamayız. O halde bizim için Rabbine duâ et de yerin bitirdiği şeylerden, sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın» demişdiniz. (Musa da): «O hayırlı olanı şu daha aşağı olanla değişdirmek mi istiyorsunuz? (öyle ise) bir şehre inin, çünkü (orada) size istediğiniz (sebzeler) var» demişdi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk vuruldu. Allahdan bir gazaba da uğradılar. Bu, onların Allahın âyetlerini inkâr etdiklerinden, Peygamberlerini haksız yere öldürdüklerindendi. Bu, isyan eylediklerinden ve (meaasîde) aşırı gitdiklerindendi. Bir zaman demiştiniz ki: Yâ Mûsâ, biz bir türlü yemeğe dayanamayız. Rabbinden bizim için iste de bize yerin yetiştirdiği şeylerden versin. Yerden yeşillik, kabak, sarımsak, mercimek, soğan bitirsin. Mûsâ demişti ki: Daha hayırlı olanı, ondan daha aşağılık bir şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? Mısır´a inin, orada dilediğiniz şey var. Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk çullanmıştı, Allah´ın da gazabına uğradılar. Evet, öyle de oldu; çünkü Allah´ın delillerine inanmamışlardı, haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet, öyle de oldu; çünkü isyana boğulmuşlardı, çünkü aşırı gidiyorlardı.
2-Bakara Suresi

62.Ayet
Medine

1
9
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالنَّصَارَىٰ وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ -62
(İnnellezıne amenu vellezıne hadu ven nesara ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim *ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun)
2-Bakara Suresi
62.Ayet
Medine
1
9
Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir). Şüphe yok ki iman edenler ve Yehudîler, Nasranîler, Sabiîler bunlardan her kim Allaha ve Ahıret gününe hakikaten iman eder ve salih bir amel işlerse elbette bunların Rableri yanında ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değillerdir Şüphe yok ki, daha önce peygamberlere imân edenler, Mûsa dinini kabul eden Yahûdiler, Hristiyanlar ve her dinden bir şey alıp meleklere tapanlar (var ya), bunlardan her kim, Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve Hazreti Peygamberin şeriatı üzerine salih bir âmel işlerse, elbette bunların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun olacak değillerdir. Şüphesiz ki, İmân edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabitlerden kim dosdoğru Allah´a, âhiret gününe inanır ve iyi-yararlı amelde bulunursa, artık onlar için Rableri katında ecirler vardır, onlar üzerinde bir korku da yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklar. Şübhe yok ki (senden evvel peygamberlere) îman edenler (olsun, Musa dînini kabul eden) Yahudiler (olsun), Nasrânî (Hiristiyan) ve Sabiîler (olsun) kim (peygamberin şerîatine göre) Allaha ve âhiret gününe inanır, bununla beraber (o şerîatin emri vech ile) saalih (iyi) amel (ve hareket) de bulunursa elbette onların Rableri katında ecirleri (mükâfatları) vardır. Hem onlara bir korku da yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. Şüphe yok ki insanlarla Yahûdi olanlardan, Nasrânîlerden, Sâbiîlerden, Allah´a ve son güne inanan ve iyi işler gören kimselere, Rableri katında ecir var. Onlar için ne korku vardır, ne hüzün.
2-Bakara Suresi

63.Ayet
Medine

1
9
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ -63
(Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa´na fevkakümüt tur * huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vezküru ma fıhi lealleküm tettekun)
2-Bakara Suresi
63.Ayet
Medine
1
9
Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve “Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın)” demiştik. Bir vakit de misakınızı almıştık, ve Turu üstünüze kaldırıp demiştik ki verdiğimiz kitabı kuvvetle tutun ve içindekinden gafil olmayın, gerek ki korunursunuz Bir vakit de, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam söz almıştık; Tûr’u da (söz veresiniz diye tehdîden yerinden sökerek) üstünüze kaldırıb demiştik ki: “- Size verdiğimiz kitabın hükümlerini kuvvetle tutun ve içindekinden gâfil olmayın, onları hatırlayın; gerek ki cehennemden ve isyandan korunursunuz. Ve hatırlayın ki, sizden (atalaranızdan) (Tevrat ile dosdoğru amel edeceklerine dair) söz almıştık. Tûr´u üstünüze kaldırmış ve koruna-sınız, Allah´a karşı gelmekten sakınasınız diye «Size verdiğimiz kitabı kuvvetle (imân ve idrâk ciddiyetiyle) tutun, içinde olan (buyrukları) hatırlayın» demiştik. Hani sizden (Tevrat ile âmil olacağınıza dâir) sapasağlam söz almışdık, «Tur» u da (tepenize iniverecek bir durumda) üstünüze kaldırmışdık, (ve demişdik ki:) «Size verdiğimiz (Kitab) ı (n hükümlerini) kuvvetle tutun, onda onlar (la amel etmek lüzumun) u hatırlayın. Tâ ki (cehennemden, günahlardan) sakınmış olasınız». Gene bir vakit sizden söz almıştık, Tur dağını üstünüze yüceltmiştik. Size verdiğimiz kitabı azimle alın, sakınanlardan olmak için de içindeki emirleri anın demiştik.
2-Bakara Suresi

64.Ayet
Medine

1
9
ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ ۖ فَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَكُنْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ -64
(Sümme tevelleytüm mim ba´di zalik *fe lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu leküntüm minel hasirın)
2-Bakara Suresi
64.Ayet
Medine
1
9
Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah’ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı, herhâlde ziyana uğrayanlardan olurdunuz. sonra onun arkasından yüz çevirdiniz, eğer üzerinize Allahın fazl-ü rahmeti olmasa idi her halde hüsrana düşenlerden olurdunuz İtaat için sağlam söz verdikten sonra, arkasından döneklik ettiniz. Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti üzerinize inmeyeydi, elbette kendini aldatmışlardan olurdunuz. Bundan sonra yine yüzçevirmiştiniz. Allah´ın size fazl-u rahmeti olmasaydı, nerhalde zarara uğrayanlardan olurdunuz. Sonra onun (Tevrâtı kabul edişinizin) arkasından yine yüz çevirmişdiniz. İşte eğer üzerinizde Allanın fazl-u rahmeti olmasaydı elbette maddî ve ma´nevî en büyük zarara uğrayanlardan olacakdınız (mahvolacakdınız). Bundan sonra gene yüz çevirmiştiniz. Allah´ın ihsânı ve rahmeti olmasaydı ziyankârlardan olurdunuz ya.
2-Bakara Suresi

65.Ayet
Medine

1
9
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذِينَ اعْتَدَوْا مِنْكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِئِينَ -65
(Ve le kad alimtümüllezına´tedev minküm fis sebti fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın)
2-Bakara Suresi
65.Ayet
Medine
1
9
Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik. içinizden sebt -istirahat- günü tecavüz edenleri elbette bilirsiniz biz onlara sefil maymunlar olun dedik Gerçekten siz bilirsiniz ki, Dâvûd (Aleyhisselâm) zamanında kavminiz, cumartesi günü, balık avından men edilmişken, içinizden bu emri çiğneyip geçenlere: “- zelil ve hakir maymunlar olun.” dedik. (üç gün sonra da helâk oldular.) İçinizden Cumartesi gününde (ilâhî buyrukları ve o güne olan hürmeti çiğneyip) tecavüz edenleri elbette bilirsiniz. Biz onlara : «Rahmetten uzak hor ve hakir maymunlar olun!» demiştik. Andolsun, içinizden Cumartesi günü (ne saygı göstermek) hakkında (ki dînî hududu balık avlamak suretiyle) çiğneyib geçen («eyle» li) ler (in hallerini, başlarına gelenler) i de her halde bil (ib öğren) mişsinizdir. İşte biz onlara (Dâvud lisâniyle) : «Hor ve zelîl maymunlar olun» dedik, (üç gün sonra hepsi helak oldu). Bilirsiniz elbet, içinizde cumartesi gününe hürmet etmeyip emirden çıkanlara aşağılık maymun olun demiştik.
2-Bakara Suresi

66.Ayet
Medine

1
9
فَجَعَلْنَاهَا نَكَالًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ -66
(Fe cealnaha nekalel li ma beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev´ızatel lil müttekıyn)
2-Bakara Suresi
66.Ayet
Medine
1
9
Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık. ve bu ukubeti önündekilere ve arkasındakilere bir dersi ibret ve korunacaklara bir va´z-u nasıhat olmak üzere yaptık. Biz, o azâbı; onlarla bulunanlara, onlardan sonra gelip duyanlara, ibret; ve takvâ sâhibi müminlere de bir nasihat kıldık. İşte Biz bu (milletin tutumunu ve başlarına gelen kötü sonuçları) kendi devirlerinde yaşayanlara ve sonradan gelecek olanlara bir ibret ve takva (Allah´tan korkup kötülüklerden sakınan irfan) sahiplerine bir öğüt kıldık. Binâen´aleyh onu hem önündekilere (o zaman hazır olanlara), hem ardındakilere (sonradan geleceklere) ibret verici ceza ve (mü´minlerden) takvaaye erenler de bir öğüd yaptık. O zaman bunu görenlerle sonradan gelenlere ibret, sakınanlara da bir öğüt olmak üzere onları maymun şekline sokmuştuk.
2-Bakara Suresi

67.Ayet
Medine

1
9
وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةً ۖ قَالُوا أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا ۖ قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ -67
(Ve iz kale musa li kavmihı innellahe ye´müruküm en tezbehu bekarah *kalu etettehızüna hüzüva *kale euzü billahi en ekune minel cahilın)
2-Bakara Suresi
67.Ayet
Medine
1
9
Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. Bir vakit de Musa kavmine demişti: Allah size bir bakare boğazlamanızı emrediyor, ay dediler: Bizi eğlence yerine mi koyuyorsun? Dedi: Allaha sığınırım öyle cahillere katılmaktan Bir vakit de Mûsâ kavmine: “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor.” demişti. Onlar: “Bizi alayamı alıyorsun?” demişlerdi. Mûsâ da: “ Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. (Mûsâ’nın kavminde bir adam öldürülmüş olup katili bilinemiyordu. Bunun üzerine Mûsâ’dan Allah’a duâ ederek kaatili öğrenivermesi istenmişti. O da, Allah’a duâ etti ve kavmine: “-Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.” demişti. Önce Mûsâ’ya karşı bu sözü hakikate uzak görmüşler, sonra ciddiyetini anlamışlar ve): Hatırlayın ki bir vakit de Musa, milletine : «Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor» demişti. Onlar (atalarınız): «Bizi alaya mı alıyorsun ?!» demişlerdi. O da : «Öyle câhillerden olmaktan Allah´a sığınırım» demişti. Bir zaman da Musa, kavmine: «Allah size her halde bir inek boğazlamanızı emrediyor» demişdi. Onlar: «Bizi eğlence mi ediniyorsun?» demişdi. Musa da: «Ben câhillerden olmakdan Allaha sığınrım» demişdi. Gene bir zaman Mûsâ, kavmine demişti ki: Şüphe yok ki Allah, size bir inek boğazlamanızı emrediyor. Kavmi, bizimle alay mı ediyorsun demişti. Mûsâ, Allah´a sığınırım bilgisizlere katılmaktan demişti.
2-Bakara Suresi

68.Ayet
Medine

1
9
قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَ ۚ قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ ۖ فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ -68
(Kalüd´u lena rabbeke yübeyyil lena ma hı *kale innehu yekulü inneha bekarütl la fariduv ve la bikr * avanüm beyne zalik * fef´alu ma tü´merun)
2-Bakara Suresi
68.Ayet
Medine
1
9
“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın.” dediler; bizim için rabbine dua et nedir o? Bize beyan etsin, dedi: Rabbim şöyle buyuruyor: Bir bakare ki ne farımış ne bakir, ikisi ortası bir dinç, haydi emrolunduğunuz işi yapın Bizim için Rabbına duâ et de o sığırın durumunu açıkça bize bildirsin, demişlerdi. Mûsâ: “- Allah buyuruyor ki, o ne çok yaşlı, ne de pek genç, ikisi ortası bir dinç sığırdır. Artık emrolunduğunuz şeyi yapın.” demişti. (Öyle ise) bizim için Rabbine duâ et de onun ne olduğunu bize açıklasın, demişlerdi. Musa da (aldığı emri beyânla): «Allah diyor ki: O ne pek kart, ne de pek genç, ikisi ortası bir dinç sığırdır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin» demişti. (Yine) demişlerdi ki: «Bizim için Rabbine duâ et de onun (o ineğin) ne olduğunu (kaç yaşında olacağını) bize iyice açıklasın». (Musâ da): «Allah diyor ki o, ne çok yaşlı, ne de pek gene değil, ikisi ortası bir dine (inek) dir. Artık emrolunduğunuz şey´i yapın» demişdi. Peki demişlerdi, Rabbine dua et de ne biçim inek keselim, açıklasın bize. Mûsâ, Allah diyor ki demişti, ne işten kalmış kart olacak, ne genç. İkisi arası dinç bir inek olmalı. Hadi, size emredilen şeyi yapın.
2-Bakara Suresi

69.Ayet
Medine

1
9
قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا لَوْنُهَا ۚ قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاءُ فَاقِعٌ لَوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ -69
(Kalüdu lena rabbeke yübeyyil lena ma levnüha *kale innehu yekulü inneha bekaratün safraü fakıul levnüha tesürrün nazırın)
2-Bakara Suresi
69.Ayet
Medine
1
9
Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi. bizim için dediler: Rabbine dua et, rengi ne imiş bize beyan etsin, Rabbim, dedi, Şöyle buyuruyor: Bir bakare ki sapsarı, rengi bakanlara sürur verir (Yine) şöyle demişlerdi: “- Bizim için Rabbine duâ et de, onun rengi nedir? bize açıklasın. “Mûsâ da: “-Rabbim buyuruyor ki, o , bakanlara ferahlık verecek altın sarısı gibi bir sığırdır.” demişti. Onlar tekrar: «Bizim için Rabbine duâ et de o sığırın rengi nedir, bize açıklasın» demişlerdi. Musa da : «Rabbim buyuruyor ki, hiç şüphesiz o, bakanların içini açacak şekilde parlak sarı bir sığırdır» demişti.. (Tekrar) şöyle söyledilerdi: «Bizim için Rabbine duâ et de onun donu (rengi) nedir, bize tam açıklasın». O da : («Rabbim) diyor ki: o, bakanlara ferahlık verecek sapsarı bir inekdir» demişdi. Demişlerdi ki: Rengi nasıl olsun? Rabbine dua et de açıklasın bize. Mûsâ, Allah diyor ki demişti, sapsarı, lekesiz olacak, bakanlara sevinç, neşe verir bir renk.
2-Bakara Suresi

70.Ayet
Medine

1
10
قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَ إِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ لَمُهْتَدُونَ -70
(Kalüd´u lena rabbeke yübeyyil lena ma hiye innel bekara teşabehe aleyna* ve inna in şaellahü le mühtedun)
2-Bakara Suresi
70.Ayet
Medine
1
10
“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler. dediler: Bizim için rabbine dua et nedir o bize beyan etsin, çünkü o bakare bize müteşabih geldi, Maamafih Allah dilerse elbette buluruz Onlar (tekrar) şöyle dediler: “ - Bizim için Rabbine dua et de bize açıklasın, nedir o? Çünkü bizce sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse, biz (kesilmesi istenen o sığırı) elbette buluruz ve hidayete ereriz.” Onlar yine : «Bizim için Rabbine duâ et de o sığırın mâhiyetini (iyice) bize açıklasın. Çünkü tarif edilen sığır bize (diğerlerine) benzer gibi geliyor. Allah dilerse, elbette (boğazlanması emrolunan sığırı) bulabiliriz» demişlerdi. (Yine) demişlerdi: «Bizim için Rabbine duâ et de o nedir? Apaçık anlatsın bize. Çünkü bizce bir çok inekler birbirine benziyor. Allah dilerse (istenen ineği bulmıya) muvaffak oluruz (yahud hidâyete erdirilmiş bulunuruz). Demişlerdi ki: Bu nasıl inek? Bizce inek ineğe benzer. Rabbine dua et de bize bildirsin. Allah dilerse buluruz elbet.
2-Bakara Suresi

71.Ayet
Medine

1
10
قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا ذَلُولٌ تُثِيرُ الْأَرْضَ وَلَا تَسْقِي الْحَرْثَ مُسَلَّمَةٌ لَا شِيَةَ فِيهَا ۚ قَالُوا الْآنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ ۚ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ -71
(Kale innehu yekulü inneha bekaratül la zelulün tüsırul erda ve la teskıl hars* müsellemetül laşiyete fıha* kalül ane ci´te bil hakk* fe zebehuha ve ma kadu yef´alun)
2-Bakara Suresi
71.Ayet
Medine
1
10
Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki; o, çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır.” Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. Rabbim, dedi: Şöyle buyuruyor: Bir bakare ki ne koşulur arazi sürer ne de ekin sular, salma, hiç alacası yok, işte dediler, şimdi hak ile geldin, bunun üzerine o bakareyı boğazladılar, ki az kaldı yapmıyacaklardı Mûsâ dedi ki, Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “- bir sığırdır ki, ne çifte koşulur, tarla sürer, ne de ekin sular; ayıbsız ve salmadır. Alaca değildir. İsrâil Oğulları: “- İşte şimdi, ineğin vasıfını doğru ve tastamam getirdin.” dediler. Bunun üzerine o ineği (bulub) boğazladılar ki, az kalsın bunu yapamıyacaklardı. Musa da (aldığı emir üzerine) «Rabbim o, yeri sürüp ekini sulayarak boyunduruğa girmemiş bir sığırdır, salmadır, hiç alacası lekesi yoktur, buyuruyor» demişti. Onlar: «İşte şimdi hakikatle geldin» demişlerdi. Bunun üzerine o sığırı boğazladılar. Az kalsın bunu yapmıyacaklardı. (Musa şöyle dedi: «Rabbim buyuruyor ki: O, ne boyunduruğa koşulub arazî sürecek, ne ekin sulayacak bir inek değildir. Salmadır (yahud ayıbdan salimdir). Hiçbir alacası da yokdur». Onlar: «İşte şimdi hakikati getirdin (vasfını tastamam bildirdin)» dediler. Bunun üzerine o ineği (bulub) boğazladılar ki az kaldı (bunu) yapmayacaklardı. Mûsâ, Allah diyor ki demişti, ne çifte koşulup tarla sürmüş olacak, ne ekin sulamış olacak. Ayıpsız, lekesiz, alacasız olmalı. Hah demişlerdi, şimdi gerçeği söyledin. İneği boğazladılar, boğazladılar ama az kaldı bu emri yerine getirmeyeceklerdi.
2-Bakara Suresi

72.Ayet
Medine

1
10
وَإِذْ قَتَلْتُمْ نَفْسًا فَادَّارَأْتُمْ فِيهَا ۖ وَاللَّهُ مُخْرِجٌ مَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ -72
(Ve iz kateltüm nefsen feddara´tüm fıha* vallahü muhricüm ma küntüm tektümun)
2-Bakara Suresi
72.Ayet
Medine
1
10
Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. Ve o vakit bir kimse katletmiştiniz de hakkında biribirinizle atışmış, üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah sakladığınızı çıkaracaktı Hani o vakıt, bir kişiyi öldürmüştünüz de, öldürenin kim olduğunu saklayıp suçu üstünüzden birbirinize atmıştınız. Halbuki, Allah gizlediğiniz şeyi açığa çıkarıcıdır. Hatırlayın ki, bir zamanlar bir adam öldürmüştünüz ve onun hakkında (birbirinizi suçlamak suretiyle) çekişmiştiniz. Allah da sizin gizlediğinizi meydana çıkarandır. Hani siz bir kimse öldürmüşdünüz de onun (kaatili) hakkında birbirinizle atışmışdınız (her biriniz suçu üstünüzden atmışdınız). Halbuki Allah sizin gizleyecek olduğunuz şey´i açığa vurandı. O vakit birisini öldürmüş, çekişip suçu üstünüzden atmıştınız hani. Allah´sa gizlediğinizi açığa vuracaktı.
2-Bakara Suresi

73.Ayet
Medine

1
10
فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَا ۚ كَذَٰلِكَ يُحْيِي اللَّهُ الْمَوْتَىٰ وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ -73
(Fe kulnadribuhü bi ba´dıha* kezalike yuhyillahül mevta ve yürıküm ayatihı lealleküm ta´kılun)
2-Bakara Suresi
73.Ayet
Medine
1
10
“Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. onun için dedik ki o bakaranın bir parçasile o maktule vurun, işte böyle Allah ölüleri diriltir ve size âyetlerini gösterir gerek ki akıllanasınız İşte bunun için dedik ki, o sığırın bir parçasıyla (kaatili bilinmiyen) ölüye vurun. (onlar da vurdular, ölü dirildi). Bunun gibi, Cenâb’ı Allah ölüleri diriltir ve bu ölüyü diriltmekle size kudret ve âyetlerini gösterir, umulur ki, akıllanasınız. «Sığırın bir kısmını öldürülen, adama vurun» demiştik. (Vurulunca da o dirilivermişti). İşte böylece Allah ölüleri diriltir. Aklınızı iyice kullanasınız diye âyetlerini size gösterir. Onun için biz «Ona (öldürülen o adama, kesilen o ineğin) bir parçasiyle vurun» demişdik. İşte Allah böylece ölüleri diriltir, size âyetlerini (kudretini açıklayan delilleri, alâmetleri, mu´cizeleri) gösterir. Gerek ki aklınızı başınıza alasınız. Demiştik ki: O adama, ineğin bir uzvuyla vurun işte Allah, aklınız başınıza gelsin diye ölüleri böyle diriltir, delillerini size böyle gösterir.
2-Bakara Suresi

74.Ayet
Medine

1
10
ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ أَوْ أَشَدُّ قَسْوَةً ۚ وَإِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْأَنْهَارُ ۚ وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَاءُ ۚ وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ -74
(Sümme kaset kulubüküm mim ba´di zalike fe hiye kel hıcarati ev eşeddü kasveh* ve inne minel hıcarati lema yetefecceru minhül enhar* ve inne minha lema yeşşekkaku fe yahrucü minhül ma´* ve inne minha lema yehbitu min haşyetillah* vemallahü bi ğafilin amma ta´melun)
2-Bakara Suresi
74.Ayet
Medine
1
10
Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. sonra bunun arkasından kalbleriniz katılaştı, şimdi onlar taşlar gibi hattâ daha duygusuz, çünkü taşların öylesi var ki içinde nehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi var ki Allahın haşyetinden yerlerde yuvarlanıyor, sizler ise neler yapıyorsunuz Allah gafil değil (Ne yazık ki) bu ölünün dirilmesinden sonra (ibret alacakken) kalbleriniz katılaştı. O kalbleriniz taşlar gibi veya ondan daha katı... Çünkü taşların öylesi var ki, içinden nehirler kaynar taşar; öylesi var ki, yarılıp ondan çeşme gibi şarıl şarıl su akar ve öylesi var ki, Allah korkusundan (dağdan) aşağı yuvarlanır düşer. Allah Teâla yaptığınız işlerden gafil değildir. Bundan sonra yine kalbleriniz katılaştı, taş gibi ve hattâ daha da katı oldu. Çünkü taştan öylesi var ki, ondan ırmaklar fışkırır, öylesi var ki, yarılıp ondan su çıkar, öylesi de var ki, Allah korkusuyla (ilâhî kanunlara boyun eğerek) aşağı düşüp (parçalanır). Allah işlediğiniz (ve işleyeceğinizden habersiz değildir. Sonra, bunun arkasından yine kalbleriniz katılaşdı. Şimdi o, taş gibi, yahud daha katı. Çünkü taşın öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar, öylesi vardır ki yarılıb ondan su fışkırır, öylesi de vardır ki Allah korkusiyle yukardan aşağı düşer (yüksekden aşağı yuvarlanır). Allah, ne yaparsanız (hiç birinden) gaafil değildir. Ama bundan sonra kalpleriniz katılaştı, taşa döndü, Hattâ taştan da katı bir hale geldi. Çünkü öyle taşlar var ki içinden nehirler kaynar. Öylesi var ki çatladı mı bağrından su fışkırır. Öylesi de var ki Allah korkusundan yerlere yuvarlanır. Allah, yaptığınızdan gafil değil ki.
2-Bakara Suresi

75.Ayet
Medine

1
10
أَفَتَطْمَعُونَ أَنْ يُؤْمِنُوا لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ وَهُمْ يَعْلَمُونَ -75
(E fetatmeune ey yü´minu leküm ve kad kane ferıkum minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu mim ba´di ma akaluhü ve hüm ya´lemun)
2-Bakara Suresi
75.Ayet
Medine
1
10
Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. Şimdi bunların size iman edivereceklerini ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir fırka vardı ki Allahın kelâmını işitirlerdi de akılları aldıktan sonra onu bile bile tahrif ederlerdi Ey müminler, Yahûdilerin size inanacaklarını umar mısınız? Halbuki onlardan bir zümre vardı ki, Allah’ın kelâmını (Tevratı) dinlerler ve duyarlardı da, hakkı anladıktan sonra, onu bile bile değiştirirlerdi. (Ey Peygamber ve mü´minler! Yahudilerin) size inanmalarını çok mu istiyorsunuz ? Halbuki onlardan bir topluluk Allah´ın Kelâmını (Tevrat´ı) dinlerler, ona akıl erdirdikten sonra onu bile bile tahrif ederlerdi. Artık (ey mü´minler) onların (Yahudilerin) size inanacaklarını umar mısınız? Hâlbuki onlardan (hahamlık eden) bir zümre vardır ki Allanın kelâmını (Tevrâtı) dinlerlerdi de akılları aldıkdan sonra onlar bunu bile bile tahrif (ve tağyir) ederlerdi. Bunların, size inanıvereceklerini mi umuyor, buna mı tamah ediyorsunuz? İçlerinde bir bölük var ki Allah sözünü duyduktan, akılları o sözleri aldıktan sonra da bile bile değiştirirlerdi o sözleri.
2-Bakara Suresi

76.Ayet
Medine

1
10
وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَا بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ قَالُوا أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَاجُّوكُمْ بِهِ عِنْدَ رَبِّكُمْ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -76
(Ve iza leküllezıne amenu kalu amenna* ve iza hala ba´duhüm ila ba´din kalu etühaddisunehüm bi ma fetehallahü aleyküm li yühaccuküm bihı ınde rabbiküm* e fe la ta´kılun)
2-Bakara Suresi
76.Ayet
Medine
1
10
Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?” Hem iman edenlere rast geldiklerinde «amenna» derler. Birbirleriyle halvet yaptıklarında da «rabbinizin huzurunda aleyhinize huccet edinsinler diye mi tutup Allahın size açtığı hakikati onlara söylüyorsunuz? aklınız yok mu be?» dediler Yahûdilerin münafıkları; müminlerle karşılaştıkları zaman; “- Biz de sizin gibi müminleriz” derlerdi. Birbirleriyle tenhada başbaşa kaldıkları vakit, ileri gelen Yahûdiler, münafıklara:”- Allah’ın size beyan buyurduğu (Rasûlüllah’a ait Tevrat’daki vasıfları), müminler, Rabbiniz katında aleyhinize delil getirsinler diye mi onlara söyleyip duruyorsunuz? buna aklınız ermiyor mu” derlerdi. Onlar imân edenlerle karşılaştıkları zaman, «inandık» derlerdi. Birbirleriyle tenha kaldıkları zaman, «Allah´ın size açtığı şeyi, Rabblniz katından size kanıt olarak getirsinler diye mi onlara anlatıyorsunuz? (Buna) aklınız ermiyor mu ?» derlerdi. (Yahudi münafıklar) îman edenlere kavuşdukları zaman «İnandık» derler. Birbirine (dönüb) halvet oldukları vakit ise (aralarındaki ileri gelenler, münafıklık eden arkadaşlarına) : «Allahın size açdığı şey´i (Resûlüllahın sıfatlarına ve sâireye dâir Tevratda öğretdiklerini) mü´minler onunla Rabbiniz katında (aleyhinizde) kuvvetli delîl getirsinler diye mi onlara söyleyib duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?» derler. Onlar, inananlarla buluştular mı inandık derler de sonra birbirleriyle yalnız kaldılar mı aklınız mı yok derler, Rabbiniz indinde sizinle çekişsinler, aleyhinize delil göstersinler diye mi Allah´ın size açıkladığı şeyi tutup onlara söylüyorsunuz?
2-Bakara Suresi

77.Ayet
Medine

1
11
أَوَلَا يَعْلَمُونَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ -77
(E ve la ya´lemune ennellahe ya´lemü ma yüsirrune ve ma yu´linun)
2-Bakara Suresi
77.Ayet
Medine
1
11
Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, açığa vurduklarını da. Ya bilmezler mi de? ki onlar ne sır tutarlar ve ne i´lân ederlerse Allah hepsini bilir Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah, gizledikleri şeyi de, açıkladıklarını da tamamen bilir. Bilmezler mi ki, Allah onların gizlediklerini de, açıkladıklarını da elbette bilir. Onlar bilmiyorlar mı ki Allah, ne gizlerlerse, ne açıklarlarsa (hepsini) bilir. Bilmezler mi ki Allah, onların gizlediklerini de bilir, açığa vurduklarını da.
2-Bakara Suresi

78.Ayet
Medine

1
11
وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لَا يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلَّا أَمَانِيَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ -78
(Ve minhüm ümmiyyune la ya´lemunel kitabe illa emaniyye ve in hüm illa yezunnun)
2-Bakara Suresi
78.Ayet
Medine
1
11
Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar. Bunların bir de ümmî kısmı vardır, kitabı, kitabeti bilmezler, ancak bir takım kuruntu yığını ümniyyeler kurar ve sırf zann ardında dolaşırlar Yahûdiler içinde okuma ve yazma bilmiyenler vardır ki, Tevrat’ı anlamaz cahillerdir. Ancak bir takım kuruntu yığını uydurmalar düzer, sadece şüphe ve zanda bulunurlar. Onlardan bir kısmı ümmîdir (okuyup yazması yoktur); Kitab (Tevrat)! bilmezler, ancak birtakım kuruntuları bilirler. Onlar sadece zan peşindedirler. Onların içinde ümmî ler de var ki Kitabı (Tevrâtı) bilmezler. (Bütün bildikleri yalınız reislerinin telkin etdikleri) bir sürü kuruntu ve yalandan başkası değil. Onlar başka değil, yalınız zanda (ve cehâletde) kalmış bulunuyorlar. İçlerinde, anasından doğduğu gibi kalan, okuma yazma bilmeyenler de var ki onlar, kitap nedir bilmezler. Bildikleri şey, ancak kuruntularıdır, onlar, ancak zanna kapılırlar.
2-Bakara Suresi

79.Ayet
Medine

1
11
فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَٰذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ لِيَشْتَرُوا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ -79
(Fe veylül lillezıne yektübunel kitabe bi eydıhim sümme yekulunel kitabe bi eydıhim sümme yekulune haza min ındillahi li yeşteru bihı semenen kalıla* fe veylül lehüm mimma ketebet eydıhim ve veylül lehüm mimma yeksibun)
2-Bakara Suresi
79.Ayet
Medine
1
11
Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline! Artık vay o kimselere ki kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için «bu, Allah tarafındandır» derler, artık vay o ellerinin yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara Artık büyük azâb o kimseleredir ki, kendi elleriyle Tevrat’ı yazarlar da, sonra biraz para almak için: “- Bu Allah tarafındandır.” derler. Ellerinin yazdıkları yüzünden büyük azâb onlara; kazanmakta oldukları günah yüzünden yazıklar olsun onlara... Kitabı elleriyle yazdıktan sonra onu önemsiz bir paha karşılığında satmak için, «Bu Allah katındandır» diyenlerin vay haline! Elleriyle yazdıklarından dolayı vay onlara!. Vay, kazanmakta oldukları şeyden onlara!.. Artık, elleriyle Kitabı (Tevrâtı yalan yanlış) yazıb da sonra onu az bir bahâ ile satabilmek için «Bu, Allah karındadır» diyegelenlerin vay haaline!.. Vay ellerinin yazdıklarından başlarına geleceklere! Vay şu kazanmakda oldukları (rişvet, günah) yüzünden onlara!. Elleriyle kitap yazıp sonra da az bir para almak için bu, Allah tarafından geldi diyenlerin vay hallerine. Elleriyle yazdıklarından, o kitabı, kendileri düzdüklerinden dolayı vay hallerine, kazançları yüzünden vay hallerine.
2-Bakara Suresi

80.Ayet
Medine

1
11
وَقَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَةً ۚ قُلْ أَتَّخَذْتُمْ عِنْدَ اللَّهِ عَهْدًا فَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ عَهْدَهُ ۖ أَمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ -80
(Ve kalu len temessenen naru illa eyyamem ma´dudeh* kul ettehaztüm ındellahi ahden fe ley yuhlifellahü ahdehu em tekulune alellahi ma la ta´lemun)
2-Bakara Suresi
80.Ayet
Medine
1
11
Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” Bir de dediler: Bize sayılı bir kaç günden maada asla ateş dokunmaz. Siz de Allahtan bir ahit aldınız mı? Böyle ise Allah asla ahdinde hulfetmez, yoksa Allaha karşı bilemiyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? O yahûdiler: “-Bize sayılı bir kaç günden başka asla cehennem ateşi dokunmaz.” dediler. Ey Habibim, onlara de ki, size o müddetten daha ziyade azab edilmiyeceğine dair Allah’dan bir vaad mı aldınız? Böyle ise, Allah ahd ve vaadinden asla caymaz. Yoksa Allah’a karşı bilemiyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? (Yahudiler) «Ateş bize ancak sayılı birkaç gün dokunacaktır» dediler. De ki: Allah katından bir söz mü aldınız? ki böyle bir şey varsa, Allah verdiği sözünden asla caymaz Yoksa Allah´a karşı bilmediğiniz şeyi mi (uydurup) söylüyorsunuz?! (Peygamber onları Cehennemle korkutduğu zaman da : «Atalarımızın buzağıye tapdıkları) sayılı (ve mahdud) günlerden (kırk günden) başka (fazla) bize kat´iyyen Cehennem (azabı) dokunmayacak» dediler. Söyle (Habîbim) ki: «Allah katından (bu hususda) bir ahdi mi elde etdiniz? (Ondan böyle bir sözü mü aldınız?) ki Allah ahdinden asla caymaz yoksa Allaha karşı bilmeyeceğiniz bir şey´i mi söylüyorsunuz?». Dediler ki: Ateş, bizi yaksa bile birkaç gün yakar. De ki: Allah´tan bir söz mü aldınız? Aldınızsa Allah sözünden hiç dönmez. Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?
2-Bakara Suresi

81.Ayet
Medine

1
11
بَلَىٰ مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ فَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -81
(Bela men kesebe seyyietev ve ehatat bihı hatıy´etühu fe ulaike ashabün nar* hüm fıha halidun)
2-Bakara Suresi
81.Ayet
Medine
1
11
Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış (ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Evet kim bir seyyie kesbetmiş de hatîesi kendini her taraftan kuşatmış ise işte öyleler, ateş ehli, hep onda muhalleddirler Gerçekten bir kimse günah ve küfrü kazanır da, günahları onu her taraftan çevrelerse, işte böyle kimseler Cehennem ehlidirler ve orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Hayır (durum hiç de onların anladığı ve iddia ettiği gibi değildir) kim kötülük kazanır da isyan ve küfür onu çepeçevre kuşatırsa, işte onlar cehennemliktirler; onlar orada ebedî kalıcılardır. Hayır (iş öyle değil). Kim bir kötülük (günah) kazanır da suçu kendisini çepçevre kuşatırsa onlar cehennemin saahibleridirler. Onlar orada, bir daha çıkmamak üzere, kalıcıdırlar. Hayır, iş öyle değil; kim bir günah kazandı, vebali kendisini sardı, kapladıysa işte o çeşit adamlardır ateş ehli. Onlar, ateşte ebedî kalırlar.
2-Bakara Suresi

82.Ayet
Medine

1
11
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -82
(Vellezıne amenu ve amilus salihati ülaike ashabül cenneh* hüm fıha halidun)
2-Bakara Suresi
82.Ayet
Medine
1
11
İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. iman edip salih salih ameller işleyenler, öyleler de işte cennet ehli hep onda muhalledler İman edip sâlih ameller işliyenler ise, onlar da cennet ehlidirler, ebedî olarak orada kalıcıdırlar. İmân edip iyi yararlı amellerde bulunanlar ise, işte onlar cennetliktirler, onlar orada temelli kalanlardır. Îman edib güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince) : onlar da cennetin arkadaşlarıdırlar. Onlar orada muhalleddirler (ebedî kalacaklardır). İnananlarla iyi işler görenlere gelince: Onlar cennet ehlidir, onlar da cennette ebedîdir.
2-Bakara Suresi

83.Ayet
Medine

1
11
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ لَا تَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْنًا وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا مِنْكُمْ وَأَنْتُمْ مُعْرِضُونَ -83
(Ve iz ehazna mısaka benı israıle la ta´büdune illellahe ve bil valideyni ıhsanev ve izl kurba vel yetam vel mesakıni ve kulu lin nasi husnev ve ekıymus salate ve atüz zekah* sümme tevelleytüm ila kalılem minküm ve entüm mu´ridun)
2-Bakara Suresi
83.Ayet
Medine
1
11
Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. Ve bir vakit İsrail oğullarının şöyle misakını aldık: Allahdan başkasına tapmıyacaksınız; ebeveyne ihsan, yakınlığı olanlara da, öksüzlere de, biçarelere de; nasa güzellik söyleyin; namazı kılın; zekâtı verin; sonra pek azınız müstesna sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz Ve bir vakit, İsrail Oğullarının şöyle ahd ve misakını aldık: “- Allah’dan başkasına tapınmayacaksınız, ana-babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik yapın, insanlara güzellikle söyleyin, namazı kılın, zekât verin.” Sonra, pek azınız müstesna, verdiğiniz bu sağlam sözden yüzçevirdiniz ve hâlâ da sözünüzden dönmekte devamlısınız. Hatırlayın ki, İsrail oğullarından, «Allah´tan başkasına tapmayın, ana-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilikte bulunun ; insanlara (hitap ederken, onlarla bir konu üzerinde fikir alışverişinde bulunurken) iyi söz söyleyin ; namazı vakitlerinde dosdoğru kılın, zekâtı verin» diye (bildirmiş ve bu hususta gereken) sözü almıştık. Sonra siz pek azınız müstesna olmak üzere yüzçevirdiniz. Sizler zaten dönek kimselersiniz! Hani İsrail oğullarından: «Allahdan başkasına ibâdet etmeyin, anaya, babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın, insanlara güzellikle söyleyin, dosdoğru namaz kılın, zekât verin» diye (emretmiş), te´mînâtlı söz almışdık. Sonra (bu sağlam sözünüze karşı) içinizden birazınız hark olmak üzere arka döndünüz ve siz (de atalarınız gibi) haalâ yüz çevirmekde berdevamsınız. Bir zaman İsrailoğullarından, Allah´tan başkasına tapmamak, anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik etmek üzere kesin söz almıştık. İnsanlara güzellikle söz söyleyin, iyi şeyler buyurun, namaz kılın, zekât verin demiştik. Sonra pek azınız müstesna, sözünüzden dönmüştünüz, hâlâ da dönmedesiniz zâten.
2-Bakara Suresi

84.Ayet
Medine

1
12
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ لَا تَسْفِكُونَ دِمَاءَكُمْ وَلَا تُخْرِجُونَ أَنْفُسَكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ ثُمَّ أَقْرَرْتُمْ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ -84
(Ve iz ehazna mısakaküm la tesfikune dimaeküm ve la tuhricune enfüseküm min diyariküm sümme akrartüm ve entüm teşhedun)
2-Bakara Suresi
84.Ayet
Medine
1
12
Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. Yine bir vakit misakınızı aldık; biribirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz, ve nüfusunuzu diyarınızdan çıkarmıyacaksınız, sonra siz buna ıkrar da verdiniz ve ıkrarınıza şahit de oldunuz Yine bir vakıt sizden şöyle kesin söz almıştık: “ Birbirinizin kanlarını dökmiyeceksiniz, birbirinize zulüm yaparak bir kısmınızı yurdlarınızdan çıkarmıyacaksınız.” Sonra, siz de bunları ikrar ve kabul ettiniz. Bununla beraber geçmişlerinizin bu ahdine siz de şâhitlik edersiniz (ve bu ahitleri Tevrat’da da görüyorsunuz.) Ve hani birbirinizin kanlarını dökmeyin, birbirinizi yurdunuzdan çıkarmayın, diye sizden söz almıştık. Sonra siz de bunu ikrar etmiştiniz ve buna hâlâ da şâhidlik ediyorsunuzdur. Hani sizden (ey Yahudiler,) : «(Birbirinizin) kanlarını (haksız) yere) akıtmayın, kendinizi kendi yurdlarınızdan çıkarmayın» diye kat´î söz almışdık. Sonra siz de (buna karşı) ikraar vermişdiniz ve haalâ (bu yolda aleyhinizde) şâhidlik edib duruyorsunuz da. Bir zaman birbirinizin kanını dökmemek, yerinizden yurdunuzdan çıkmamak hususunda kesin söz almıştık sizden. Sonra siz de bunu ikrar etmiş, siz de buna tanık olmuştunuz.
2-Bakara Suresi

85.Ayet
Medine

1
12
ثُمَّ أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تَقْتُلُونَ أَنْفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَرِيقًا مِنْكُمْ مِنْ دِيَارِهِمْ تَظَاهَرُونَ عَلَيْهِمْ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَإِنْ يَأْتُوكُمْ أُسَارَىٰ تُفَادُوهُمْ وَهُوَ مُحَرَّمٌ عَلَيْكُمْ إِخْرَاجُهُمْ ۚ أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ ۚ فَمَا جَزَاءُ مَنْ يَفْعَلُ ذَٰلِكَ مِنْكُمْ إِلَّا خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَىٰ أَشَدِّ الْعَذَابِ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ -85
(Sümme entüm haülai taktülune enfüseküm ve tuhricune ferıkam minküm min diyarihim tezaherune aleyhim bil ismi vel udvan* ve iy ye´tuküm üsara tüfaduhüm ve hüve muharramün aleyküm ıhracühüm* e fe tü´minune bi ba7dıl kitabi ve tekfürune bi ba´d* fe ma cezaü mey yef´alü zalike minküm illa hızyün fil hayatid dünya* ve yevmel kıyameti yüraddune ila eşeddil azab* vemallahü bi ğafilin amma ta´melun)
2-Bakara Suresi
85.Ayet
Medine
1
12
Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. Sonra da sizler ta şunlarsınız ki kendilerinizi öldürüyorsunuz ve kendinizden bir firkayı diyarlarından çıkarıyorsunuz, aleyhlerinde ism-ü udvan ile birleşiyor tezahürde bulunuyorsunuz ve şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeğe kalkıyorsunuz, halbuki çıkarılmaları üzerinize haram kılınmış idi, ya siz kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmına küfür mü ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar binnetice Dünya hayatında bir rüsvalıktan başka ne kazanırlar, kıyamet günü de en şiddetli azaba kakılırlar, Allah yaptıklarınızdan gafil değildir (Kan dökmemek ve birbirinizi yurdlarınızdan çıkarmamak üzere ahd ve ikrardan) sonra sizler, o kimselersiniz ki, kendi adamlarınızı öldürüyorsunuz ve içinizden bir zümreyi yurdlarından çıkarıp aleyhlerinde zulüm ve düşmanlıkla birleşerek yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar, esir olup size gelirlerse, mal karşılığında esir mübadelesi yaparsınız da yine onların yurdlarında kalmasına müsaade etmezsiniz. Halbuki, onların yurdlarından çıkarılması size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Tevrat ahkâmının bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şimdi sizden bu ahdi bozan kimsenin cezası, ancak dünyada rüsvaylık ve bayağılık, kıyamette en şiddetli azâba atılmaktır. Allah sizin bu ahdi bozmanızdan gâfil değildir. Sonra siz o kimselersiniz ki, birbirinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor da aleyhlerinde günah, düşmanlık ve haksızlıkla biribirinize yardım edip bileşiyorsunuz. (Bununla beraber) onlar size esir olarak gelecek olurlarsa fidyeleşir, (kurtuluş akçesi alıp verirsiniz). Halbuki onların (yurtlarından) çıkarılması size haram kılınmıştır. Yoksa Kitab´ın bir kısmına inanıyor, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz ? Sizden böyle yapanların cezası, ancak dünyada rüsvaylıktır; kıyamet gününde de en şiddetli azaba döndürülüp uğratılmaktadır. Allah yapageldiğiniz şeylerden habersiz değildir. (Öyle oldukdan) sonra sizler, yine onlarsınız ki (işte) kendilerinizi öldürüyor, içinizden bir fırkayı yurdlarından çıkarıyor, aleyhlerinde günah ile, düşmanlıkla birleşib yardımlaşıyorsunuz. Eğer size esîr olub gelirlerse kendileriyle fidyeleşir (esîr mübadelesi yapar, Yine onların; yurdlarında kalmasına müsâade etmez) siniz. Halbuki onların çıkarılması size haram kılınmışdı. Yoksa siz Kitabın (fidyeye âid) bir kısmına inanıyorsunuz da (Katl-i nefsi, nefyi, kötülükde yardımlaşmayı men´ eden) bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapan (lar) ın cezası dünya hayaatında bir rüsvaylıkdan (esîr ve makhur yaşamakdan) başka (bir şey) değildir. Kıyamet gününde de onlar azabın en çetinine itileceklerdir. Allah, ne yaparsanız (hiç birinden) gaafil değildir. Sonra da sizler, o kişilersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz. Bir bölüğünüzü yerinden yurdundan çıkarıyorsunuz. Onların aleyhinde, kötülükte, düşmanlıkta bulunmak üzere birleşiyorsunuz. Elinize esir düşerlerse onlara karşılık esirler veriyor, gene onları yurtlarına sokmuyorsunuz. Halbuki onları yurtlarından çıkarmak bile haramdı size. Yoksa kitabın bir kısmına inanıyor, bir kısmına inanmıyor musunuz? İçinizde bunları yapanların kazancı, dünya hayatında ancak horluktan ibaret, kıyamet günüyse onlar daha çetin bir azâba atılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir ki.
2-Bakara Suresi

86.Ayet
Medine

1
12
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْآخِرَةِ ۖ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ -86
(Ülaikellezıneşteravül hayated dünya bil ahırati fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun)
2-Bakara Suresi
86.Ayet
Medine
1
12
Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez. Bunlar Ahıreti dünya hayatına satmış kimselerdir, onun için bunlardan azab hafiflendirilmez ve kendilerine bir yardım da olunmaz Bunlar ahireti dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azâb hafifletilmez ve kendilerine yardım da edilmez. İşte onlar dünya hayatını âhirete karşılık satın alan kimselerdir. Bunun için azâb onlardan hafifletilmez ve onlar yardım da olunmazlar. Onlar âhirete bedel dünyâ hayatını satın almış kimselerdir. Bundan dolayı kendilerinden azâb kaldırılıb hafifletilmeyecek, onlara yardım da edilmeyecekdir. Onlar, ahireti dünya yaşayışına satmış kimselerdir. Onların azâbı da hafifletilmez, onlara yardım da edilmez.
2-Bakara Suresi

87.Ayet
Medine

1
12
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَقَفَّيْنَا مِنْ بَعْدِهِ بِالرُّسُلِ ۖ وَآتَيْنَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ وَأَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ ۗ أَفَكُلَّمَا جَاءَكُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنْفُسُكُمُ اسْتَكْبَرْتُمْ فَفَرِيقًا كَذَّبْتُمْ وَفَرِيقًا تَقْتُلُونَ -87
(Ve le kad ateyna musel kitabe ve kaffeyna mim ba´dihı bir rusüli ve ateyna ıysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs* e fe küllema caeküm rasulüm bima la tehva enfüsükümüstekbartüm* fe ferıkan kezzebtüm ve ferıkan taktülun)
2-Bakara Suresi
87.Ayet
Medine
1
12
Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya mucizeler verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi? Celâlim hakkı için: Musaya o kitabı verdik arkasından bir takım Peygamberlerle de takib ettik, hele Meryemin oğlu İsaya beyyineler verdik ve onu ruhülkudüs ile te´yit eyledik, ya artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emr ile bir Peygamber geldikçe her def´asında kafa tutarsınız kibrinize dokunduğu için kimine yalan der kimini öldürür müsünüz? Celâlim hakkı için: Biz Mûsâ’ya Tevrat’ı verdik ve Mûsâ’dan sonra birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem’in oğlu Îsa’ya ölüleri diriltmek gibi, açık mûcizeler verdik ve onu Cebraîl Aleyhisselâm ile kuvvetlendirdik. Artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle bir peygamber geldikçe kibirlendiniz ve inad ettiniz. Peygamberlerden bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz (Zekeriyyâ ve Yahyâ gibi). And olsun ki, Musa´ya o kitabı verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa´ya da beyyineler (açık belgeler ve mu´cizeler) verdik ve O´ nu Ruhu´l-Kuds (Melek Cebrail) ile de destekledik. (Bütün bu peygamberler aynı esas ve çoğu aynı şeriat üzerine birbirini takip edip İsrail oğullarına gönderildiği halde) Size (Ey Yahudiler!) Ne kadar peygamber, nefslerinizin hoşlanmayacağı bir buyrukla geldiyse, büyüklük tasladınız. Öyle ki, bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz (ve öldürmeye devam etmek istiyorsunuz!). Andolsun, Musâya o Kitabı verdik, ondan (Musâdan) sonra da birbiri ardınca (ayni şerîatle memur) peygamberler gönderdik. Meryemin oğlu İsâye de beyyineler (gaayet açık burhanlar, mu´cizeler) verdik ve onu Ruuh-ül kuds ile destekledik. Demek, size ne vakit bir peygamber gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şey´i getirirse kibirlenmek isteyeceksiniz de kiminiz yalanlayacak, kiminiz de öldüreceksiniz, öyle mi. Şüphe yok ki Mûsâ´ya Tevrat´ı verdik, ardından birtakım peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa´ya apaçık deliller verip onu Rûh-ül-Kudüs´le kuvvetlendirdik. Nefsinizin hoşlanmadığı bir emirle peygamber geldi mi demek ululanmak isteyeceksiniz, kiminiz onları yalanlayacak, kiminiz öldürecek ha.
2-Bakara Suresi

88.Ayet
Medine

1
12
وَقَالُوا قُلُوبُنَا غُلْفٌ ۚ بَلْ لَعَنَهُمُ اللَّهُ بِكُفْرِهِمْ فَقَلِيلًا مَا يُؤْمِنُونَ -88
(Ve kalu kulubüna ğulf* bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılem ma yü´minun)
2-Bakara Suresi
88.Ayet
Medine
1
12
“Kalplerimiz muhafazalıdır” dediler. Öyle değil. İnkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. «Bizim dediler: kalblerimiz gılıflıdır», öyle değil kâfirlikleri sebebile Allah onları lânetledi onun için az, pek az imana gelirler Yahûdiler, Kur’an’ı anlamak ve bu kelâmı kabul etmek hususunda: “-Kalblerimiz örtülü ve kılıflıdır.” dediler. Öyle değil, bilâkis Allah onları küfürleri sebebiyle rahmetinden kovmuştur. Onlardan (İbni Selâm ve arkadaşları gibi) ancak az kimseler iman ederler. (Yahudiler) «Kalblerimiz kılıflıdır» (artık hiçbir şey te´sir etmez veya kalblerimiz ilim ve İrfanla doludur, başka şeye ihtiyacımız yoktur) dediler. Öyle değil, (siz o sözü bırakın). Allah küfürleri sebebiyle onlara lanet etti. Böyle olunca da pek azı imân ederler.. (Yahudiler, Peygamberle istihza yolunda) dediler: «Kalblerimiz perdelidir (kaşerlenmişdir. Bize ne söylersen kâretmez)». Öyle değil. Allah onları küfürleri yüzünden rahmetinden koğmuşdur. Onun için ancak birazı îman edeceklerdir. Dediler ki: kalplerimiz örtülü, kılıf içinde. İş öyle değil. Küfürleri yüzünden Allah onları rahmetinden uzaklaştırdı. Onun için azı, pek azı inanır.
2-Bakara Suresi

89.Ayet
Medine

1
13
وَلَمَّا جَاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَمَّا جَاءَهُمْ مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِهِ ۚ فَلَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الْكَافِرِينَ -89
(Ve lemma caehüm kitabüm min ındillahi müsaddikul lima mealhüm ve kanu min kablü yesteftihune alellezıne keferu* fe lemma caehüm ma arafu keferu bihı fe la´netüllahi alel kafirın)
2-Bakara Suresi
89.Ayet
Medine
1
13
Kendilerine ellerindekini (Tevrat’ı) tasdik eden bir kitap (Kur’an) gelince onu inkâr ettiler. Oysa, daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. (Tevrat’tan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince ise onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti inkârcıların üzerine olsun. Yanlarındakini tasdıklamak üzere onlara Allah tarafından bir kitab gelince önceden küfredenlere karşı istimdad edib dururlarken o tanıdıkları kendilerine gelince tuttular ona küfrettiler imdi Allahın lâneti kâfirlerin boynuna Vaktâ ki onlara (Yahudî’lere), Allah katında beraberlerindekini (Tevrat’ı iman esaslarında) tasdîk eden Kur’an geldi, (bunu tanımadılar); halbuki Kur’an gelmeden önce, (bu yahudîler, arap müşrikleri ile mücadelelerinde zor duruma düştükleri zaman: Tevrat’da anılan âhir zaman Peygamberi gelseydi de bize yardım etseydi diye) o müşriklere karşı (Allah’dan) imdat diliyorlardı. İşte o (Tevrat’da vasfını) bildikleri (Peygamber) onlara gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah’ın lâneti o kâfirler üzerine olsun... Allah katından onlara, yanlarındaki kitab (Tevrat)ı tasdîk eden (yanlışlarını düzeltip semavî olduğunu bildiren) bir kitab (Kur´ân) gelince, ki daha önce inkâr edenlere karşı böyle bir fetih (yardım kapısının açılmasını) istiyorlardı (Tevrat´da vasfını görüp) tanıdıkları şey (Kur´ân ve Hz. Muhammed A.S.) kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. O sebeple Allah´ın laneti inkâr edenler üzerinedir. Vaktaki onlara Allah katından nezdlerinde bulunan (Tevrat) ı tasdıyk edici (ve doğrultucu) bir Kitab (Kur´an) geldi, ki daha evvel küfredenlerin (Arab müşriklerinin) aleyhine (Allahdan böyle bir) feth istiyorlardı, işte (Tevrâtın şehâdet ve saraahatiyle) tanıdıkları o şey (Kur´an) kendilerine gelince ona (hasedlerinden ve mevki´ hırsından dolayı) küfretdiler. Artık Allahın lâ´neti o kâfirlerin tepesine. Evvelce kâfir olanlara üst gelmek için imdat isterlerken Allah tarafından, onların inandığı kitabı tasdik eden bir kitap geldi, bildikleri, tanıdıkları zuhur etti mi ona kâfir oldular. Hay Allah´ın lâneti kâfirlere olsun.
2-Bakara Suresi

90.Ayet
Medine

1
13
بِئْسَمَا اشْتَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ أَنْ يَكْفُرُوا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ بَغْيًا أَنْ يُنَزِّلَ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ ۖ فَبَاءُوا بِغَضَبٍ عَلَىٰ غَضَبٍ ۚ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُهِينٌ -90
(Bi´semeşterav bihı enfüsehüm ey yekfüru bi ma enzelellahü bağyen ey yünezzilellahü min fadlihı ala mey yeşaü min ıbadih* fe bau bi ğadabin ala ğadab* ve lil kafirıne azabüm mühın)
2-Bakara Suresi
90.Ayet
Medine
1
13
Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah’ın, kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği vahyi inkâr etmeleri ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır. Ne çirkindir o kendilerini sattıkları ki; Allahın kullarından dilediğine kendi fadlından vahiy indirmesine bağyederek, Allah ne indirdise hepsine küfrettiler de gadab üstüne gadaba değdiler ve o kâfirler için mühin bir azab var Cenâb’ı Allah, fazlıyla kullarından dilediği kimseye peygamberlik ihsan buyurmasına hased edip, indirdiği Kur’an’ı inkâr etmeleri ve bu sebeple nefislerini ateşe atışları ne çirkin şeydir! İşte Yahûdi’ler, Allah’ın bir gazabından sonra (Hz. Îsa ve İncil’i inkâr ettiklerinden dolayı gazaba uğramalarından başka) bir gazaba tutuldular. (Hazreti Peygamberi ve Kur’an-ı Kerîmi inkâr ettiklerinden) O kâfirler için hor ve zelîl edici bir azab vardır. Onlar Allah´ın kendi kullarından dilediği kimselere fazl-u kereminden indirdiği (âyetleri) haset ve azgınlık ile kıskanarak Allah´ın indirdiğini inkâr etmekle kendilerini ne kötü şey karşılığında (yok pahasına) sattılar da gazab üstüne gazaba uğradılar!. Kâfirler için ezici, horlayıcı bir azâb vardır.. Onlar Allahın, kullarından kimi dilerse ona fazi (u kerem) inden (vahyi, peygamberliği) indirmesini (öteden beri) günüledikleri (hased etdikleri) için Allahın (bu kerre) indirdiği şey´i (Kur´ân)ı da inkâr etmek (şuretiy) le nefslerini ne kötü şey´e değişib satdılar da gazab üstüne gazaba döndüler. O kâfirler için (kendilerini) hor ve hakîr edici bir azâb vardır. Ne pis şeydir o kendilerini satmaları, bu sûretle de Allah´ın indirdiği Kur´ân´a kâfir olmaları, Allah´ın, kullarından dilediğine ihsân edip kitap indirmesine haset ederek kâfirlikte bulunmaları. Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için aşağılık bir azap var.
2-Bakara Suresi

91.Ayet
Medine

1
13
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا نُؤْمِنُ بِمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا وَيَكْفُرُونَ بِمَا وَرَاءَهُ وَهُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَهُمْ ۗ قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ أَنْبِيَاءَ اللَّهِ مِنْ قَبْلُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ -91
(Ve iza kıyle lehüm aminu bi ma enzelellahü kalu nü´minü bima ünzile aleyna ve yekfürune bi ma veraehu ve hüvel hakku müsaddikal lima meahüm* kul fe lime taktülune embiyaellahi min kablü in küntüm mü´minın)
2-Bakara Suresi
91.Ayet
Medine
1
13
Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) iman edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız” deyip, ondan sonra geleni (Kur’an’ı) inkâr ederler. Hâlbuki o, ellerinde bulunanı (Tevrat’ı) tasdik eden hak bir kitaptır. De ki: “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?” «Allah ne indirdise iman edin» denildiği zaman da onlara «biz kendimize indirilene iman ederiz» derler de ötekine küfrederler, halbuki beraberlerindekini tasdık edecek hakk o, ya, de: İman ediyordunuz da niçin Allahın peygamberlerini öldürüyordunuz? Yahûdi’lere: “Cenâb’ı Allah”ın indirdiği İncil ve Kur’an’a iman edin” denildiği zaman: “- Biz, bize indirilen Tevrat’a iman ederiz.” derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o Kur’an, onlardaki Tevrat’ı tasdik eden bir gerçektir. Habibim, sen onlara şöyle de: “- Mâdem ki Tevrat’a iman ediyorsunuz, daha önce gelen Allah’ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz?” Onlara: Allah´ın (rahmet olarak) indirdiğine (Kur´ân´a) inanın, denildiği zaman, «Biz, bize indirilene (Tevrat´a) inanırız» derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki (Kur´ân) onların yanındakini (Tevrat´ı) tasdîk eden hak (bir kitab)dır. De ki: Eğer (cidden) mü´minler iseniz bundan önce neden Allah´ın peygamberlerini öldürüyordunuz ?. Bir de onlara (Yahudilere) : «Allahın indirdiği şey´e (Kur´âna) îman edin» denildiği zaman: «Biz, bize indirilen (Tevrat) a inanırız» der bir de ondan başkasına küfrederler. Halbuki o (gönderilen kitab) nezdlerindeki (Tevrat) ı doğrultan (bir) gerçekdir. De ki: (Habîbim) : «Öyle ise mü´minler idiniz de (Tevrâta inanıyordunuz da) daha evvel Allahın peygamberlerini neye öldürüyordunuz? Onlara, Allah´ın indirdiğine inanın denince biz, bize indirilene inandık derler de ondan başkasına inanmazlar. Halbuki o, gerçektir, onlara inen kitabın gerçekliğini söyler. De ki: İnanmışsanız neden önceleri Tanrı peygamberlerini öldürdünüz?
2-Bakara Suresi

92.Ayet
Medine

1
13
وَلَقَدْ جَاءَكُمْ مُوسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَ -92
(Ve le kad caeküm musa bil beyyinati sümmettehaztümül ıcle mim ba´dihı ve entüm zalimun)
2-Bakara Suresi
92.Ayet
Medine
1
13
Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilâh edinmiştiniz. Celâlim hakkı için Musa size beyyinelerle gelmişti de arkasından tuttunuz danaya taptınız siz o zalimlersiniz Celâlim hakkı için, Mûsâ Aleyhisselâm size doğru haber ve mûcizelerle gelmişken, o, Tûr’a gittikten sonra, siz buzağıyı ilâh edindiniz ve böylece zâlimlerden oldunuz. (Nerede Tevrat´a bağlılık ve imânınız ?) And olsun ki, Musa size apaçık mu´cizeler, belgeler getirdi de sonra onun ardından buzağıyı (tanrı) edindiniz; zâlim olduğunuz halde (bu gibi küfrü gerektiren yola girdiniz.) Andolsun, Musa size en açık delilleri getirdi. Sonra siz onun ardından (gıyaabında) o buzağıye tütündünüz (onu tanrı edindiniz). Siz (öyle) zaalimlersiniz. Andolsun ki Mûsâ, size açık delillerle geldi de ondan sonra tuttunuz, buzağıya taptınız, siz o zâlimlersiniz işte.
2-Bakara Suresi

93.Ayet
Medine

1
13
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا ۖ قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ ۚ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ -93
(Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa´na fevkakümüt tur* huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vesmeu* kalu semı´na ve asayna ve üşribu fı kulubihimül ıcle bi küfrihımv kul bi´sema ye´müruküm bihı ımanüküm in küntüm mü´minın)
2-Bakara Suresi
93.Ayet
Medine
1
13
Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin” demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik” demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki: (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz! Bir vakit size verdiğimiz kitabı kuvvetle tutun ve dinleyin diye Turu tepenize kaldırıb misakınızı aldık, dinledik ısyan ettik dediler, ve küfürleriyle danayı kalblerinde iliklerine işlettiler, eğer, de: sizler mü´minlerseniz imanınız size ne çirkin şeyler emrediyor? Bir vakıt: “- Size verdiğimiz Tevrat’ı kuvvetle tutun, emirlerini dinleyip gereğince amel edin.” diye Tur’u üzerinize kaldırıp sizden sağlam ahd almıştık. Onlar: “-Kulağımızla işittik, kalbimizle isyan ettik.” demişlerdi. Çünkü küfürleri sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi sinmişti. Habibim, onlara şöyle de: “Eğer siz mümin olsanız, imanınız size buzağıya tapın ve Kur’an’ı inkâr edin diye” çirkin şeyleri emretmezdi. (Ve nerede sözünüzün doğruluğu ki) bir vakit sizden söz almıştık : Tûr´u üzerinde yükseltip size verdiğimiz (Tevrat)ı sıkı tutun, (buyruklarımızı iyice) dinleyin, demiştik. (Ama) onlar (yani atalarınız), «Dinledik ve karşı geldik» demişlerdi. Küfürleri sebebiyle buzağıya (tapma) sevgisi (içlerine) sindirilmişti. De ki: Eğer mü´minler (olduğunuzu İddia ediyor) iseniz, imanınız size ne kötü şey emrediyor! Bir vakit «Size verdiğimiz (Tevrat) ı kuvvetle tutun (ona sımsıkı yapışın, söz) dinleyin» (diye) «Tur» u tepenizin üstüne kaldırıb sizden te´mînatlı va´d almışdık. «(Kulağımızla) dinledik, (kalbimizle) isyan etdik» demişlerdi. (Çünkü) küfürleri yüzünden özlerine buzağı (bir su gibi) içirilmiş (iyice işlemiş) di. De ki: «Eğer mü´min (kimse) ler iseniz inancınız size ne kötü şey emrediyor.» De ki: O vakit sizden kesin söz almıştık, Tur dağını üstünüze yüceltmiştik. Size verdiğimizi azimle tutun, dinleyin demiştik. Onlar da duyduk demişlerdi ve âsi olduk. Buzağı sevgisi, küfürleri yüzünden tâ iliklerine işlemişti. İnanmışsanız inancınız, ne de kötü ve pis şey emrediyor size.
2-Bakara Suresi

94.Ayet
Medine

1
14
قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْآخِرَةُ عِنْدَ اللَّهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -94
(Kul in kanet lekümüd darul ahıratü indellahi halisatem min dunin nasi fe temennevül mevte in küntüm sadikıyn)
2-Bakara Suresi
94.Ayet
Medine
1
14
De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!” De ki Allah yanında Ahıret evi (Cennet) başkalarının değil de hassaten sizin ise, eğer davanız da sadıksanız, haydi ölümü ümniye edinin, canınıza minnet bilin Ey Rasûlüm (Yahûdilere) Söyle: “Eğer Cennet (sizin iddianıza göre), diğer insanlara ait olmayıp Allah tarafından size has kılınmış ise, ve bunda sâdıklarsanız, ölümü temennî edin. (Çünkü Cennet, mutlaka kendisine âit olduğunu bilen kimse, ona kavuşmağa sebep olan ölümü, elbette ister ve arzular.). (Ey Peygamber!) De ki: Eğer âhiret yurdu Allah yanında başka insanlara değil de yalnız size mahsûssa, haydi ölümü temenni edin, doğru kişilerden iseniz! (Habîbim) söyle : «Allah yanında âhiret yurdu (cennet, diğer) insanların değil de yalınız sizinse (ve bu da´vânızda) doğruculardan iseniz haydi ölümü temenni edin. (Bunu canınıza minnet bilin)». De ki: Âhiret yurdu, Allah katında başkalarının değil de bilhassa sizinse ve sözünüzde doğrucuysanız ölümü dilesenize.
2-Bakara Suresi

95.Ayet
Medine

1
14
وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ -95
(Ve ley yetemennevhü ebedem bima kaddemet eydıhim* vallahü alımüm biz zalimın)
2-Bakara Suresi
95.Ayet
Medine
1
14
Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir. fakat ellerinden çıkan işler dururken onu hiç bir zaman temenni edemezler, Allah bilir o zalimleri Fakat onlar, peygamberleri öldürmek ve Tevrat’ı tahrif etmek gibi, önceden elleriyle yaptıkları günah sebebiyle azâba hak kazandıklarını bildiklerinden elbette ve hiç bir zaman ölümü temennî etmezler. Allah, zâlimleri hakkıyle bilendir. Bunu, elleriyle işleyip önden gönderdikleri (fena amellerinden) dolayı asla temenni etmezler. Allah o zâlimleri hakkıyla bilendir. (Fakat) onlar önceden elleriyle işlediklerinden (kötü amellerinden, Tevrâtı tahrif etdiklerinden) ötürü onu (ölümü) hiçbir zaman arzuu edemezler. Allah o zaalimleri hakkıyle bilendir. Fakat elleriyle kazandıkları suçlardan dolayı hiçbir zaman dilemezler. Allah, zâlimleri iyice bilir.
2-Bakara Suresi

96.Ayet
Medine

1
14
وَلَتَجِدَنَّهُمْ أَحْرَصَ النَّاسِ عَلَىٰ حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا ۚ يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ أَلْفَ سَنَةٍ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهِ مِنَ الْعَذَابِ أَنْ يُعَمَّرَ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ -96
(Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah* ve minellezıne eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh* ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi ey yüammer* vallahü besıyrum bima ya´melun)
2-Bakara Suresi
96.Ayet
Medine
1
14
Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. Hâlbuki uzun yaşamak, onları azaptan kurtaracak değildir. Allah, onların bütün işlediklerini görür. her halde onları insanların hayata en harisı, müşriklerden de haris bulacaksın, her biri arzu eder ki bin sene mu´ammer olsa, halbuki mu´ammer olmak kendisini azabdan uzaklaştıracak değil Allah görüyor onlar neler yapıyorlar Sen, Yahûdi ve müşrikleri, dünya hayatı üzerine, insanların en hârisi bulursun. Bu müşriklerden bazısı, bin sene yaşamağı arzu eder. Halbuki yaşamak, onu azabdan uzaklaştıracak değildir. Allah onların ne yaptığını görmektedir ve görücüdür. And olsun ki, onları (dünya) hayatına karşı diğer insanlardan ve (hattâ) Allah´a ortak koşanlardan daha düşkün ve hırslı bulursun! (O kadar ki) onlardan her biri kendisine bin yıl ömür verilmesini ister. Halbuki bu uzun ömür ile yaşama onu azâbdan uzaklaştırıcı değildir. Allah işleyegeldiğiniz şeyleri görüp bilendir.. Andolsun, sen onları (Yahudileri) insanlardan, (hattâ) müşrik olanlardan ziyâde hayaata düşkün bulacaksın. Onlardan her biri arzuu eder ki (kendisine) bin yıl ömür verilsin. Halbuki onun çok yaşatılması kendisini azâbdan uzaklaşdırıcı değildir. Allah, onlar ne işlerlerse, hakkıyle görücüdür. Andolsun ki onları, insanların hayata en düşkünü olarak bulursun. Onlar, müşriklerden de düşkündür hayata. Her biri bin yıl yaşamayı arzular. Fakat yaşasa ne olacak? Onu azaptan kurtaramaz ki. Allah, ne yapıyorlarsa görmede.
2-Bakara Suresi

97.Ayet
Medine

1
14
قُلْ مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَىٰ قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللَّهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ -97
(Kul men kane adüvvel licibrıle fe innehu nezzelehu ala kalbike bi iznillahi müsaddikal lima beyne yedeyhi ve hüdev ve büşra lil mü´minın)
2-Bakara Suresi
97.Ayet
Medine
1
14
De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” Söyle, her kim Cibrile düşman ise bilsin ki o, o Kur´anı senin kalbin üzerine Allahın iznile indirdi, önündekileri tasdıklayıcı ve mü´minlere bir hidayet ve bişaret olmak için Ey Rasûlüm söyle: Her kim Cibrîl’e düşman ise, kininden helâk olsun. Gerçekten Cibrîl, daha önce indirilen kitabları tasdik etmekte olan Kur’an’ı, Allah’ın izniyle senin kalbine indirdi; ve Kur’an-ı Kerim, doğru yol gösterici, müminlere derecelerle kurtuluşu müjdeleyicidir. De ki: Kim Cibril´e düşmansa (bilsin ki) o kendinden önceki kitapları tasdîk eden, inananlar için doğru yolu gösteren ve aynı zamanda müjde olan Kur´ân´ı Allah´ın izniyle Senin kalbine indirmiştir. (Habîbim) de ki: «Kim Cebrâîle düşman olursa» (kahrından gebersin!). Çünkü kendinden evvelki (Kitab) ları tasdik edici (ve doğrultucu) ve mü´minler için ayn-ı hidâyet ve müjde olan (Kuran) ı Allahın izni ile senin kalbinin üstüne o indirmişdir. De ki: Kim Cibrîl´e düşmansa iyi bilsin ki o, Allah´ın izniyle evvelce inen kitapların doğruluğunu bildiren, inananlara doğru yolu gösteren ve bir müjdeci olan Kur´ân´ı, senin kalbine indirmiştir.
2-Bakara Suresi

98.Ayet
Medine

1
14
مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللَّهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِرِينَ -98
(Men kane adüvvel lillahi ve melaiketihı ve rusülihı ve cibrıle ve mıkale fe innellahe adüvvül lil kafirın)
2-Bakara Suresi
98.Ayet
Medine
1
14
Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır. her kim Allaha ve Allahın Meleklerine ve Resullerine ve Cibrile ve Mi´kale duşman olur ise bilsin ki Allah kâfirlerin duşmanıdır Kim, Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cibrîl’e Mikâl’e düşman olursa bilsin ki, Allah kâfirlerin düşmanıdır. Kim Allah´a, meleklerine, peygamberlerine, Cibril´e ve Mikâil´e düşmansa, (bilsin ki) Allah da herhalde o kâfirlerin düşmanıdır. Kim Allaha, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâîle, Mîkâîle düşman olursa şübhesiz Allah da o (gibi) kâfirlerin düşmanıdır. Kim, Allah´a ve meleklerine ve peygamberlerine ve Cibrîl´e ve Mîkâil´e düşman olursa bilsin ki Allah da kâfirlere düşmandır.
2-Bakara Suresi

99.Ayet
Medine

1
14
وَلَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ ۖ وَمَا يَكْفُرُ بِهَا إِلَّا الْفَاسِقُونَ -99
(Ve le kad enzelna ileyke ayatim beyyinat* ve ma yekfüru biha illel fasikun)
2-Bakara Suresi
99.Ayet
Medine
1
14
Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. Şanım hakkı için sana çok açık âyetler: parlak mu´cizeler indirdik öyle ki iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onlara kâfirlik etmez Biz, sana, ahkâmı açıklayan âyetler indirdik. Onları fasıklardan (kâfirlerden) başkaları inkâr etmez. (Ey Peygamber!) And olsun ki. Biz sana (dünya nizamını, toplum düzenini sağlayan, hakkı bütün açıklığıyla yansıtan) apaçık âyetler indirdik. Onları ancak yoldan çıkan sapıklar inkâr eder. Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Onları faasıklardan başkası inkâr etmez. Andolsun ki sana apaçık âyetler indirdik. Onlara, ancak kötü işlerde bulunanlar kâfir olur.
2-Bakara Suresi

100.Ayet
Medine

1
14
أَوَكُلَّمَا عَاهَدُوا عَهْدًا نَبَذَهُ فَرِيقٌ مِنْهُمْ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ -100
(E ve küllema ahedu ahden nebezehu ferıkum minhüm* bel ekseruhüm la yü´minun)
2-Bakara Suresi
100.Ayet
Medine
1
14
Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa, içlerinden birtakımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez. ya o fasıklar hem bunları tanımıyacaklar hem de ne zaman bir ahd üzerine muahede yapsalar her def´asında mutlaka içlerinden bir güruh onu bozup atıverecek öyle mi? hattâ az bir güruh değil ekserisi ahd tanımaz imansızlar O Yahûdiler, her ne zaman bir ahd üzerine anlaşma yapmışlarsa, içlerinden bir topluluk o ahdi bozup atıvermedi mi? Hattâ az bir topluluk değil, onların çoğu ahd tanımaz îmansızlardır. Onlar (Yahudiler) ne kadar bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir kısmı onu bozup (peygamberlerin ve mürşitlerin yüzüne) atmadılar mı ? Zaten onların çoğu (ahde bağlı kalmaz ve) dosdoğru imân etmezler. Onlar ne zaman bir ahid ile bağlandılarsa içlerinden bir güruh onu bozub atıvermedi mi? Hayır, (bir güruh değil), onların çoğu (ahid tanımazlar), îman etmezler. Onlarla bir ahde girişildi mi içlerinden bir bölüğü o ahdi bozacak ha. Bir bölüğünün ahdini bozması şöyle dursun, zâten çokları inanmazlar.
2-Bakara Suresi

101.Ayet
Medine

1
14
وَلَمَّا جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ نَبَذَ فَرِيقٌ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ كِتَابَ اللَّهِ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ كَأَنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -101
(Ve lemma caehüm rasulüm min ındillahi müsaddikul lima mealhüm nebeze ferıkum minellezıne utül kitab* kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya´lemun)
2-Bakara Suresi
101.Ayet
Medine
1
14
Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ını (Tevrat’ı) arkalarına attılar. hem Allah tarafından onlara beraberlerindekini tasdikleyici bir Peygamber gelince, eski kitab verilenlerden bir kısmı Allahın kitabını, omuzlarının arkasına attılar sanki bilmiyorlarmış gibi de Yahûdilere, kendileri ile olan Tevrat’ı tasdik edici, Allah tarafından bir peygamber geldiği zaman, kendilerine kitab verilenlerden bir topluluk, sanki onun Allah kitabı olduğunu bilmiyormuş gibi, Tevrat’ı arkalarına attılar ve ondan yüz çevirdiler. Onlara Allah katından yanlarındaki şeyi (Kitab´ı) tasdîk edici bir peygamber gelince, kendilerine kitab verilenlerden bir kısmı, sanki onu bilmiyorlarmış gibi. Allah´ın kitabını arkalarına attılar da. Onlara ne zaman Allah katından nezdlerindeki (Kitabı) tasdik edici (ve doğrultucu) bir peygamber geldiyse kendilerine Kitab verilen (o kimse) lerden bir güruh sanki onlar (hakıykati) bilmiyorlarmış gibi Allahın Kitabını sırtlarının arkasına atmış (ondan yüz çevirmişidir. Allah tarafından onlarda bulunan kitabın doğruluğunu bildiren bir peygamber geldi mi kitap ehlinin bir kısmı, Allah´ın kitabını artlarına atarlar, sanki de bilmezler.
2-Bakara Suresi

102.Ayet
Medine

1
15
وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُو الشَّيَاطِينُ عَلَىٰ مُلْكِ سُلَيْمَانَ ۖ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَٰكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ ۚ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّىٰ يَقُولَا إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ ۖ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ ۚ وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ ۚ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ ۚ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -102
(Vettebeu ma tetlüş şeyatıynü ala mülki süleyman* ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıyne keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut* ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfür* fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer´i ve zevcih* ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah* ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm* ve le kad alimu le menişterahü ma lehu fil ahırati min halakıv ve le bi´se ma şerav bihı enfüsehüm* lev kanu la´lemun)
2-Bakara Suresi
102.Ayet
Medine
1
15
"Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi! tuttular Süleyman mülküne dair Şeytanların uydurup takib etdikleri şeylerin ardına düştüler, halbuki Süleyman küfretmedi ve lâkin o şeytanlar küfr ettiler, nasa sihir ta´lim ediyorlar ve Babilde Harut Marut iki melek üzerine indirilen şeyleri öğretiyorlardı, halbuki o ikisi «biz ancak bir imtihan için gönderildik sakın sihir yapmayı tecviz edib de kâfir olma» demedikce bir kimseye öğretmezlerdi, işte bunlardan kişi ile zevcesinin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı, fakat Allahın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilir değillerdi, kendilerine zarar verecek, menfaati olmıyacak bir şey öğreniyorlardı, kasem olsun onu her kim satın alsa her halde onun Ahırette bir nasibi yok, bunu muhakkak bilmişlerdi amma canlarını sattıkları o şey ne çirkin bir şeydi onu bilselerdi (Yahûdi’ler Allah’ın kitabını bırakarak sihir yapmağa başladılar) ve Süleyman Aleyhisselâmın (devletini yıkmak için) saltanatı aleyhine şeytanların okudukları şeye (sihire) tâbi oldular. Hazreti Süleyman (nihayet onlara galib gelmekle) sihir edip kâfir olmadı. Fakat şeytanlar, insanlara sihir öğrettiklerinden kâfir oldular; Bâbil (şehrin) deki Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirilen şeyleri (sihirleri) öğretiyorlardı. Halbuki, o iki melek: “- Biz ancak bir imtihan ve tecrübe için Allah tarafından gönderildik; sakın sihir yapmayı câiz görüpte kâfir olma!” demedikçe bir kimseye öğretmiyorlardı. İşte insanlar, karı ile koca arasını ayıracak şeyleri, o meleklerden öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça sihirbazların büyüsü ve sihri hiç bir kimseye zarar verici değildir. Onlar (Yahudiler ve Şeytanlar) ise, kendilerini zarara sokacak ve hiç bir fayda vermiyecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onlar biliyorlar ki, sihri satın alan kimse için, ahirette bir nasîb yoktur. Onlar sihir yapmayı benimsemekle nefislerini ne kötü şeye satmış olduklarını eğer bir bilseler!... Şeytanların (o bozguncu kötü ruhluların Süleyman´ın mülkü hakkında uydurduklarına uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar (bozguncu ruha sahip olanlar) kâfir oldular da insanlara sihir öğretiyorlardı. B a b i l ´de melek (tabiatlı) Hârût ve Mârût üzerine (sihir ilmi ve benzeri) bir şey indirilmemişti. Zaten o ikisi, «Biz(im bilgimiz sizin için) bir fitne (imtihan)dır. Sakın (sihir ve büyü ilmini öğrenerek) kâfir olmayın!» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. Fakat (sihir ve büyü meraklıları ve bunları geçim vasıtası yapanlar) o ikisinden, koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Halbuki Allah´ın izni olmadıkça onlar bir kimseye zarar verici olamazlar. (Çünkü her olay, Allah´ın kâinattaki câri kanunlarına göre meydana gelir). Ve onlar kendilerine zarar verecek, fayda sağlamıyacak şeyleri öğrenmeye devam ediyorlardı. And olsun ki, onu (sihri, ona ait bilgileri) satın alan kimsenin âhirette bir nasîbi olmadığını biliyorlardı. Onlar kendilerini nasıl da âdi, önemsiz şey karşılığında sattıklarını bir bilselerdi! Şeytanların; Süleymanın mülk (-ü saltanat ve nübüvvet) i aleyhine uydurub ta´kib etdikleri şeylere (yalanlara) uydular. Halbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfirdiler ki insanlara sihri (büyücülüğü) ve Bâbildeki iki meleğe, Hârur ve Mâruta indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki onlar (o iki melek) : «Biz ancak fitneyiz (imtihan için gönderilmişizdir). «sakın (sihir, büyü yapıb da) kâfir olma» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. İşte onlardan (o iki melekden) koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki (sihirbazlar) Allahın izni olmadıkça onunla hiç bir kimseye zarar verici değillerdir. Onlar ise kendilerini zarara sokacak, onlara fâide vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onlar muhakkak biliyorlardı ki onu (sihri) satın alan (ona revac veren) kimsenin âhiretden hiç bir nasibi yokdur. Onların kendilerini cidden ne kötü şey mukaabilinde satdıklarını bilmiş olsalardı. Tuttular da Süleyman´ın saltanatı aleyhine, Şeytanların kapıldıkları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmamıştı, Şeytanlar kâfir olmuşlardı. İnsanlara büyü yapmasını ve Babil´deki Hârût, Mârût adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. O iki melek, hiçbir kimseye biz, ancak ve ancak Allah tarafından bir sınamayız, sakın kâfir olma demeden bir şey öğretmiyordu. Onlardan, karıyla kocanın arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. Öğrenenler de Allah´ın izni olmaksızın hiçbir kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, fakat hiçbir faydası olmayacak şeyleri öğrenmekteydiler. Andolsun ki bu bilgiyi satın alanın âhiretten nasibi yoktur, bunu iyice bilmişlerdi de. Fakat bir de canları pahasına satın aldıkları o şeyin ne pis şey olduğunu bilselerdi.
2-Bakara Suresi

103.Ayet
Medine

1
15
وَلَوْ أَنَّهُمْ آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَمَثُوبَةٌ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ خَيْرٌ ۖ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -103
(Ve lev ennehüm amenu vettekav le mesubetüm min ındillahi hayr* lev kanu ya´lemun)
2-Bakara Suresi
103.Ayet
Medine
1
15
Eğer onlar iman edip Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi! evet iman edib de korunmuş olsa idiler elbette Allah tarafından bir mükâfat çok hayırlı olacaktı, bunu bilselerdi Eğer Yahudiler Peygambere ve Kur’an’a iman edip de sihir yapmaktan sakınsalardı, Allah’ın sevabı onlar için hayırlı olurdu; bunu bilselerdi... Ve eğer onlar (Yahudiler, Peygambere ve Kur´ân´a) İnanıp (sihir ve büyüden) sakınmış olsalardı, Allah katından (kendilerine verilecek) sevap daha hayırlı olurdu. Bunu bir bilselerdi!. Eğer onlar (Yahudiler, Peygambere ve Kurana) îman edib de (sihir yapmak gibi günahlardan) sakınmış olsalardı Allah katından (kazanacakları) sevab, (haklarında) elbet daha hayırlı olurdu. Eğer bunu bilselerdi. İman edip de kötülüklerden korunsalardı elbette Allah´tan elde edecekleri sevap, daha hayırlı olacaktı. Bir bilselerdi bunu.
2-Bakara Suresi

104.Ayet
Medine

1
15
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا وَاسْمَعُوا ۗ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ -104
(Ya eyyühellezıne amenu la tekulu raına ve kulünzurna vesmeu* ve lil kafirıne azabün elım)
2-Bakara Suresi
104.Ayet
Medine
1
15
Ey iman edenler! “Râ’inâ (bizi gözet)” demeyin, “unzurnâ (bize bak)” deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azap vardır. Ey iman edenler! «râinâ» demeyin «unzurnâ» deyin ve dinleyin ki kâfirler için elîm bir azab var Ey iman edenler, (siz peygamber aleyhisselâma, bizi gözet mânasına geldiği gibi, İbrani lisanında Yahûdilerin sövme mânasına kullandıkları) “Râina” lâfzı ile hitap etmeyin. Bize bak, mânasına gelen “Unzurna” deyin. Allah’ın hükmünü dinleyip kabul edin. Bu şekilde harekette bulunan kâfirler için çok acıklı bir azap vardır. Ey imân edenler! RÂİNÂ demeyin, UNZURNÂ deyin ve güzelce dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azâb vardır. Ey îman edenler, «Râinâ» demeyin, «Unzurnâ» deyin (Söze iyi) kulak verin. Kâfirler için çok acıklı bir azâb vardır. Ey insanlar, "bizi de gözet, bırak da anlayalım" demeyin. "Bize de bak, bizi de gözet" deyin ve dinleyin. Kâfirlere pek elemli bir azap var.
2-Bakara Suresi

105.Ayet
Medine

1
15
مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِكِينَ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ ۗ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ -105
(Ma yeveddüllezıne keferu min ehlil kitabi ve lel müşrikıne ey yünezzele aleyküm min hayrim mir rabbiküm* vallahü yehtessu bi rahmetihı mey yeşa´* vallahü zül fadlil azıym)
2-Bakara Suresi
105.Ayet
Medine
1
15
Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. Arzu etmez o küfredenler: Ne ehli kitabdan ve ne müşriklerden ki size rabbinizden bir hayır indirilsin, Allah ise rahmetiyle imtiyazı dilediğine bahşeder ve Allah çok büyük fazıl sahibidir Ne ehli kitaptan olan kâfirler, ne de müşrikler, size Rabbınızdan hiç bir hayır indirilmesini sevmez ve istemezler. Allah nübüvvet ve vahyi, rahmetiyle dilediği kimseye tahsis eder. Allah büyük ihsan sahibidir. Kitap ehlinden inkâra sapanlar da, Allah´a ortak koşanlar da Rabbinizden size bir iyilik indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsîs eder. Allah çok büyük lütuf ve iyilik sahibidir. Ehl-i Kitabdan olan kâfirler de, (Allaha eş koşan) müşriklerde size Rabbinizden hiç bir hayır indirilmesini istemez (ler) Allah ise rahmetiyle kimi dilerse onu mümtaz kılar. Allah en büyük lûtf-ü inayet saahibidir. Ne kitap ehlinden kâfir olanlar, ne de müşrikler, size Rabbinizden bir hayır indirilmesini istemezler. Allah´sa dilediğini rahmetiyle seçer de ona bir hususiyet verir. Allah büyük bir ihsân sahibidir.
2-Bakara Suresi

106.Ayet
Medine

1
16
مَا نَنْسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنْسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِنْهَا أَوْ مِثْلِهَا ۗ أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -106
(Ma nensah min ayetin ev nünsiha ne´ti bi hayrim minha ev misliha* e lem ta´lem ennellahe ala külli şey´in kadır)
2-Bakara Suresi
106.Ayet
Medine
1
16
Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin? Biz bir âyetden her neyi nesih veya insah edersek ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz, bilmez misin ki Allah her şey´e kadir, daima kadirdir Biz, bir âyetin hükmünü diğer bir âyetle değiştirirsek veya unutturursak (geri bırakırsak) ondan daha hayırlısını yahud onun benzerini getiririz. Cenâb’ı Allah’ın her şeye kâdir olduğunu bilmedin mi? Herhangi bir âyeti nesheder (diğer bir âyetle hükmünü kaldırır) veya unutturursak, ondan daha hayırlısını ya da bir benzerini getiririz. Bilmez misin Allah´ın kudreti her şeye yeter. Biz neshetdiğimiz (hükmünü diğer bir âyetle değiştirdiğimiz) veya unutdurduğumuz (geri bırakdırdığımız) bir âyetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını, yahud onun benzerini getiririz. Allanın her şey´e kemâliyle kaadir olduğunu bilmedin mi? (Elbette bildin). Bir âyetin hükmünü değiştirir, yahut geri bırakırsak ya ondan hayırlısını getiririz, yahut onun eşidini. Bilmez misin ki Allah´ın her şeye gücü yeter.
2-Bakara Suresi

107.Ayet
Medine

1
16
أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ -107
(E lem ta´lem ennellahe lehu mülküs semavati vel ard* ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr)
2-Bakara Suresi
107.Ayet
Medine
1
16
Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. bilmez misin ki Allah, hakikat göklerin ve yerin mülkü, hep onun, size de Allahdan başka ne bir veliy vardır ne bir nasîr Bilmezmisin ki, göklerin ve yerin saltanatı Allah’ındır ve sizin için Allah’dan başka bir dost ve yardımcı yoktur. Göklerin ve yerin mülkünün Allah´a ait olduğunu bilmez misin? Size de Allah´tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. Göklerin ve yerin mülk (-ü tasarrufu) hakıykaten Allahın olduğunu ve sizin Allahdan başka ne bir yâr, ne de hakıykî bir yardımcı bulunmadığını bilmedin mi? Bilmez misin ki şüphesiz göklerin saltanatı da Allah´ındır, yeryüzünün saltanatı da ve sizin için Allah´tan başka ne bir dost vardır, ne bir yardımcı.
2-Bakara Suresi

108.Ayet
Medine

1
16
أَمْ تُرِيدُونَ أَنْ تَسْأَلُوا رَسُولَكُمْ كَمَا سُئِلَ مُوسَىٰ مِنْ قَبْلُ ۗ وَمَنْ يَتَبَدَّلِ الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ -108
(Em türıdune en tes´elu rasuleküm kema süile musa min kabl* ve mey yetebeddelil küfra bil ımani fe kad dalle sevaes sbil)
2-Bakara Suresi
108.Ayet
Medine
1
16
Yoksa daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur. yoksa siz Peygamberinizi bundan evvel Musaya sorulduğu gibi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Halbuki her kim imanı küfre değişirse artık düz yolun ortasında sapıtmışdır Yoksa, siz evvelce Hazreti Musâ’ya sorulduğu gibi, peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? İmanı küfre değişen kimse, artık düz yolun ortasında sapıtmıştır. Yoksa siz de daha önce Musa´dan sorulduğu gibi Peygamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imânı küfürle değiştirirse, herhalde doğru yoldan sapmış olur. Yoksa siz de (ey Yahudiler) evvelce Musâya sorulduğu gibi Peygamberinizi sorğuya mı çekmek istiyorsunuz? Kim îmanı (nı) küfr ile değişirse dümdüz yolu sapıtmış olur. Yoksa siz de peygamberinizi, evvelce Mûsâ´ya olduğu gibi sorguya mı çekmek istersiniz? Kim küfrü imanla değişirse artık doğru yoldan sapmış, azıtmış gitmiştir.
2-Bakara Suresi

109.Ayet
Medine

1
16
وَدَّ كَثِيرٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّارًا حَسَدًا مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّ ۖ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتَّىٰ يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -109
(Vedde kesırum min ehlil kitabi lev yerudduneküm mim ba´di ımaniküm küffara* hasedem min ındi enfüsihim mim ba´di ma tebeyyene lehümül hakk* fa´fu vasfehu hatta ye´tiyellahü bi emrih* innellahe ala külli şey´in kadır)
2-Bakara Suresi
109.Ayet
Medine
1
16
Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir. Ehli kitabdan bir çoğu arzu etmektedir ki sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etseler: hak kendilerine tebeyyün ettikten sonra sırf nefsaniyetlerinden, hasedden, şimdi siz afv ile safh ile davranın tâ Allah emrini verinceye kadar, şüphe yok ki Allah her şeye kadir, daima kadirdir Kitap ehlinden çok kimseler -ki onlar için İslâm ve Kur’an, zâhir ve açık olmuşken- nefislerindeki hasedlerinden ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Şimdi, ey Müslümanlar, Allah, savaş etmek veya cizye almak husûsunda (size) emredinceye kadar, onları bağışlayın ve kınamayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir. Kitap ehlinden çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasedden dolayı sizi imânınızdan sonra küfre döndürmeyi çok arzu ederler. Allah´ın (bu husustaki) emri, hükmü gelinceye kadar (onları) bağışlayın ve (olgunluk gösterip) vazgeçin. Şüphesiz ki Allah´ in kudreti her şeye yeter. Ehl-i Kitabdan bir çoğu, Hak kendilerince besbelli oldukdan sonra, ruhlarındaki hasedden ötürü sizi îmanınızdan sonra küfre döndürmek hevesine düşdü. Allanın emri gelinceye kada şimdilik onları bırakın, serzeniş de etmeyin. Şübhesiz ki Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir. Kitap ehli olanların çoğu, sizi imana geldikten sonra döndürmek ister, kâfir olmanızı diler. Gerçek, kendilerince de besbellidir ama sonra bunu, özlerindeki hasetlerinden isterler. Allah emri gelinceye dek bırakın, aldırış bile etmeyin. Şüphe yok ki Allah´ın her şeye gücü yeter.
2-Bakara Suresi

110.Ayet
Medine

1
16
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -110
(Ve ekıymus salate ve atüz zekah* ve ma tükaddimu li enfüsiküm min hayrin teciduhü ındellah* innellahe bi ma ta´melune besıyr)
2-Bakara Suresi
110.Ayet
Medine
1
16
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür. hem namazı doğru kılın ve zekâtı verin, nefsileriniz için her ne hayır da takdim ederseniz Allah yanında onu bulursunuz, her halde Allah bütün yaptıklarınızı görüyor Namazı, gereği gibi kılın, zekâtı verin ve hayır işlerden nefisleriniz için önden her ne gönderirseniz, Allah katında onun sevabını bulursunuz. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızı görücü ve karşılığını vericidir. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için önceden ne gibi bir hayr gönderirseniz Allah katında onu bulacaksınız; şüphesiz ki Allah işlediklerinizi çok iyi görüp bilir. Namazı dosdoğru kılın, zekât verin, kendiniz için önden ne hayır yollarsanız Allah katında onu bulacaksınız. Şüphesiz Allah ne yaparsanız kemâliyle görücü (ve ona göre mükâfatını verici) dir. Namaz kılın, zekât verin. Kendiniz için; Önceden ne hayırda bulunursanız onu, Allah katında bulursunuz. Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı görür.
2-Bakara Suresi

111.Ayet
Medine

1
16
وَقَالُوا لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلَّا مَنْ كَانَ هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ ۗ تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ ۗ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -111
(Ve kalu ley yedhulel cennete illa men kane huden ev nesar* tilke emaniyyühüm* kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn)
2-Bakara Suresi
111.Ayet
Medine
1
16
Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.” bir de Yehud veya Nasradan başkası asla Cennete giremiyecek dediler, bu onların kendi kuruntuları, haydi de; doğru iseniz getirin bürhanınızı Yahûdi’ler, “-Cennet’e ancak yâhudi olanlar girer” ve hristiyanlar da, yine: “-cennet’e ancak hristiyan olanlar girer” dediler. Bu, onların kuruntularıdır. Ey Habibim, onlara söyle “- Eğer bu davânızda sâdık kimselerseniz delilinizi getirin. (Yahudilerle Hıristiyanlar) dediler ki: «Yahudi ve Hıristiyan olanlardan başkası elbette Cennet´e giremez.» Bu, onların kuruntularıdır. De ki: (Eğer bu iddianızda) doğru kimselerseniz haydi kesin bilgi veren delillerinizi getirin! (Yahudiler ve Hıristiyanlar) dediler ki: «Yahudi veya Nasrânî olanlardan başkası asla cennete girmeyecek.» Bu, onların kuruntularıdır. (Habîbim, onlara) söyle: «Eğer (bu iddianızda) doğrucu kimseler iseniz burhanınızı getirin.». Cennete Yahûdi yahut Nâsranî olmayan kesin olarak giremez dediler, kendi kuruntuları bu. De ki: Doğrucuysanız hadi, delillerinizi getirin bakalım.
2-Bakara Suresi

112.Ayet
Medine

1
16
بَلَىٰ مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّهِ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ -112
(Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ecruhu ınde rabbihı ve la havvfün aleyhim ve la hüm yahzenun)
2-Bakara Suresi
112.Ayet
Medine
1
16
Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. hayır: kim özü muhsin olarak yüzünü tertemiz Allaha teslim ederse işte onun rabbinin indinde ecri vardır onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun olacak değillerdir Hayır, onların dedikleri gibi değil! Her kim, taat ve amelinde muvahhid bir mümin olduğu halde, kendini tamamen Allah’a teslim ederse, onun için, Rabbi katında amelinin mükâfatı olarak Cennet vardır. Onlara hiç bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar. Hayır, (nereden onu getirebilirler?) Kim Allah´ı görürcesine (bir duygu taşır da ibâdet ve günlük işlerinde) kendini Allah´a verip tam bir teslimiyet gösterirse, işte onun için Rabbi katında mükâfat vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar. Hayır, kim (taat ve amelinde) «ihsan» mertebesine yükselerek yüzünü (kendini) tastamam Allaha teslîm ederse işte ona Rabbi katında (amelinin) ecri (olarak cennet) vardır. Onlara hiç bir korku yokdur. Onlar mahzun da olmazlar. Evet, kim, özü halis olarak yüzünü tertemiz bir sûrette Allah´a çevirir, ona teslîm olursa ecri Rabbinin katındadır. Onlara ne korku vardır, ne de mahzun olurlar.
2-Bakara Suresi

113.Ayet
Medine

1
17
وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارَىٰ عَلَىٰ شَيْءٍ وَقَالَتِ النَّصَارَىٰ لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَ ۗ كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ ۚ فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ -113
(Ve kaletil yehudü leysetin nesar ala şey´iv ve kaletin nesara leysetil yehudü ala şey´iv ve hüm yetlunel kitab* kezalike kalellezıne la ya´lemune misle kavlihim* fallahü yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun)
2-Bakara Suresi
113.Ayet
Medine
1
17
Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller” dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller” dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar. (Kitab´ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir. Yehud dedi ki: «Nasara hiç bir şey üzerinde değil» Nasara da dedi ki: «Yehud, hiç bir şey üzerinde değil» halbuki hepsi de kitab okuyorlar; İlmi olmıyanlar da tıpkı öyle onların dedikleri gibi dedi, onun için Allah ihtilâf etmekde oldukları davada Kıyamet günü beyinlerinde hükmünü verecekdir. Yahûdi’ler: “- Hristiyanlar, din işinde bir şey üzre değildirler.” dediler. Hristiyanlar da: “Yahûdiler, din işinde güvenilir bir şey üzre değildir.” dediler. Halbuki hepsi kendilerine indirilen Tevrat ve İncil’i okuyorlar. Kitab ehli olmayan ve okumak bilmeyen Arap müşrikleri de Yahûdilerle Hristiyanların söyledikleri gibi söylerler. Allah, ayrılığa düştükleri şeyde, kıyamet günü aralarında hükmünü verecek (haklıyı Cennete ve haksızı Cehenneme koyacaktır.) Yahudiler, «Hıristiyanlar kayde değer bir şey (hak bir din) üzere değillerdir,» dediler. Hıristiyanlar da, «Yahudiler kayde değer bir şey (hak bir din) üzere değillerdir,» dediler. Halbuki her iki taraf da kendilerine ait kitapları okurlar. Böylece bu hususta bilgisi olmayanlar da (takiîd yolunu seçerek) onların dediği gibi demeye başladılar. Allah kıyamet günü ayrılığa düştükleri hususta onlar arasında hükmedecektir. Yahudiler: «Hıristiyan (saymıya değer) bir şey´e saahib değil» dedi (ler). Hıristiyanlar da: «Yahudiler (saymıya değer) bir şey´e saahib değil» dedi (ler). Halbuki hepsi de (kendilerine indirilen) Kitabı (sözde) okuyorlar. (Okumak) bilmeyenler de tıbkı onların dediklerini söyledi. Artık Allah ihtilâfa düşmekde oldukları bu (dâvada) kıyamet günü aralarında hükmünü verecekdir. Yahûdiler, Nâsranîlere, hiçbir şeye dayanmıyorlar dediler. Nâsranîler de, Yahûdiler, hiçbir şeye dayanmıyorlar dediler. Halbuki hepsi de kitap okurlar. Bilgisi olmayanlar da tıpkı onların dediklerini dedi. Allah, aykırılığa düştükleri şey yüzünden, kıyamet gününde aralarını bulur, gerçek hükmü verir elbet.
2-Bakara Suresi

114.Ayet
Medine

1
17
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللَّهِ أَنْ يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَىٰ فِي خَرَابِهَا ۚ أُولَٰئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَنْ يَدْخُلُوهَا إِلَّا خَائِفِينَ ۚ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ -114
(Ve men azlemü mimmem menea mesacidellahi ey yüzkera fıhesmühu ve sea fı harabiha* ülaike ma kane lehüm ey yedhuluha illa haifın* lehüm fid dünya hızyüv ve lehüm fil ahırati azabün azıym)
2-Bakara Suresi
114.Ayet
Medine
1
17
Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır. Allahın mescidlerini içlerinde Allahın ismi anılmakdan meneden ve harab olmaları zımnında çalışan kimselerden daha zalim de kim olabilir? Bunlar oralara korka korka olmakdan başka suretle girmek salâhiyetini haiz değildirler, bunlara Dünyada bir zillet var, bunlara Ahırette azîm bir azap var Allah’ın mescidlerini, içlerinde Allah’ın ismi anılmaktan meneden ve harab olmaları yolunda çalışan kimselerden daha zalim kim vardır? Bunların mescidlere ancak korka korka girmek hakları olabilir. O kâfirlere dünyada zillet ve rüsvaylık vardır. Ahirette en büyük azâp da onlarındır. Allah´ın mescidlerinde O´nun adının anılmasına (ya da namaz kılınıp ibâdet edilmesine) engel olup bunu yasaklayan ve onların yıkılıp viran hale gelmesine çalışanlardan daha zâlim kim (olabilir) ? Bunlar ancak mescidlere endişe ve korku içinde girebilirler. Dünyada rüsvaylık onlaradır, âhirette de büyük azâb onlar içindir. Allahın mescidlerinde (secde edilen ibâdet yerlerinde) onun adının anılmasını men´edenlerden, onların harab olmasına koşandan daha zaalim kimdir? Onların (hakkı) oralara korkak korkak girmekden başkası değildir. Dünyâda rüsvaylık onlarındır. Âhiretde en büyük azâb da yine onların. Allah için yapılan mescitlerde Allah´ın adının anılmasını men´eden ve onların yıkılmasına çalışan kimseden daha zâlim kim var ki? Bunlar, ancak oralara korka korka girebilirler. Onlara dünyada horluk var, âhirette de pek büyük bir azap.
2-Bakara Suresi

115.Ayet
Medine

1
17
وَلِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ ۚ فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ -115
(Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah* innallahe vasiun alım)
2-Bakara Suresi
115.Ayet
Medine
1
17
Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Maamafih, meşrık de Allahın mağrib de, nerede yönelseniz orada Allaha durulacak cihet var, şüphe yok ki Allah vasi´dir alîmdir, Doğu ve batı, her yer Cenâb’ı Allah’ındır. (Namaz kılmak için kıbleyi araştırdıktan sonra) hangi tarafa yönelirseniz, orası Allah’a ibadet yönüdür. Şüphesiz ki Allah’ın mağfireti geniştir, O her şeyi bilicidir. Doğu da Allah´ındır, batı da... Ne yana yönelirseniz Allah´ın vecdi (ilim ve kudreti, hoşnudluk ve sevabı) oradadır. Şüphesiz ki Allah(ın ilim ve kudreti) çok geniştir ve O her şeyi bilir. Meşrık da Allahındır. Mağrıb da. Onun için nereye (hangi semte) döner, yönelirseniz Âllahın yüzü (kıblesi) oradadır. Şübhe yok ki Allah vaasi´dir, hakkıyle bilicidir. Doğu da Allah´ındır, batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah´a dönmüş olursunuz. Şüphe yok ki Allah´ın lütfü, rahmeti boldur, o her şeyi bilir.
2-Bakara Suresi

116.Ayet
Medine

1
17
وَقَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا ۗ سُبْحَانَهُ ۖ بَلْ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ -116
(Ve kalüttehazellahü veleden sübhaneh* bel lehu ma fis semavati vel ard* küllül lehu kanitün)
2-Bakara Suresi
116.Ayet
Medine
1
17
“Allah, çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır. Hepsi O’na boyun eğmiştir. Hem o zalimler Allah veled ittihaz etti dediler, haşa, sübhane: Doğrusu Göklerde ve Yerde ne varsa hep onun, hepsi ona Râm Yahûdi, hristiyan ve müşrikler: “- Allah, çocuk edindi” dediler. Allah, o zalimlerin bu sözünden münezzehtir. Doğrusu göklerde ve yerde ne varsa, hepsi onun; hepsi onun emrine boyun eğmiştir. Hem onlar (Yahudi ve Hıristiyanlar), Allah çocuk edindi, dediler. Allah (bu gibi beşerî sıfatlardan) münezzehtir. Bilâkis göklerde ve yerde ne varsa hepsi O´na aittir, hepsi de O´na boyun eğip buyruğuna hazır vaziyettedir. Onlar (Yahudiler ve Hıristiyanlar) : «Allah kendine çocuk edindi» dediler. (Haaşa!) O, (bu gibi şeylerden) pâk ve münezzehidir. Bil´akis göklerde ve yerde ne varsa hepsi onun. Hepsi de onun emrine ramdırlar. Allah, kendisine oğul edindi dediler, hâşâ. Belki göklerde de ne varsa onundur, yeryüzünde de; hepsi de ona ram olmuştur.
2-Bakara Suresi

117.Ayet
Medine

1
17
بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ وَإِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ -117
(Bedıus semavati vel ard* ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun)
2-Bakara Suresi
117.Ayet
Medine
1
17
O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir. Göklerin, Yerin mübdii, bir emri murad etti mi ona yalnız «ol!» der, oluverir Göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir işin olmasını istese ona yalnız; “ol” der, o da oluverir. (Allah) gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. O bir şeyi (yaratmayı) hükmedip yerine getirmek istedi mi, ona sadece «ol!» der, o da oluverir. Göklerin ve yerin Yaratıcısıdır o. O bir şey´e hükmetdi mi ona ancak «o!» der, o da oluverir. Gökleri de eşsiz, örneksiz yaratan odur, yeryüzünü de. Bir işin olmasını diledi mi ona ancak ol der, o iş oluverir.
2-Bakara Suresi

118.Ayet
Medine

1
17
وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ لَوْلَا يُكَلِّمُنَا اللَّهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ ۗ كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِثْلَ قَوْلِهِمْ ۘ تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْ ۗ قَدْ بَيَّنَّا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ -118
(Ve kalellezıne la ya´lemune lev la yükellimünellahü ev te´tına ayeh* kezalike kalellezıne min kablihim misle kavlihim* teşabehet kulubühüm* kad beyyennel ayati li kavmiy yukınun)
2-Bakara Suresi
118.Ayet
Medine
1
17
Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık. İlmi olmıyanlar da, Allah bizimle konuşsa ya, yahud bize bir mu´cize gelse ya, dediler, bunlardan evvelkiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti, kalbleri birbirine benzedi; cidden yakîn edinecek bir ümmet için biz mucizeleri açık bir suretde gösterdik Müşriklerin ve kitap ehlinin cahilleri: “- Allah, bize senin hak peygamber olduğunu söyleyeydi, yahud sen bize bir alâmet getireydin ya” dediler. Bunlardan önce Yahûdî ve Hristiyanlar da tıpkı bunlar gibi (peygamberlerine: “-Bize Allah’ı aşikâr göster ve gökten sofra indir.”) söylemişlerdi. Küfür ve inadda kalbleri birbirine benzemiştir. Biz hakikatı anlayanlara mûcizeleri apaçık gösterdik. (Gerçeği) bilmeyenler, «Allah bizimle konuşsa ya..» Veya «bize bir âyet (mu´cize, açık belge) gelse ya..» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri ne kadar birbirine benzemiş! Hakikati bilip şüpheden kurtulanlara âyetlerimizi yeterince açıklamışızdır. (Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezlenenler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir. Bilgisi olmayanlar, Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir delil, bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri, ne kadar da birbirine benzedi onların. Gerçeği iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık gösterdik.
2-Bakara Suresi

119.Ayet
Medine

1
17
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا ۖ وَلَا تُسْأَلُ عَنْ أَصْحَابِ الْجَحِيمِ -119
(İnna erselnake bil hakkı beşırav ve nezirav ve la tüs´elü an ashabil cehıym)
2-Bakara Suresi
119.Ayet
Medine
1
17
Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin. Şek yok: biz seni hakkile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi gönderdik; sen o Cehennemliklerden mes´ul de değilsin Şüphe yok ki, biz seni rahmetimizin müjdecisi ve azâbımızın habercisi olarak hak Kur’an ile gönderdik; sen o cehennemliklerden sorumlu da değilsin. Şüphesiz ki Biz Seni bir müjdeci ve (sonucu felâket olacak yolun tehlikesini) haber verip uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Cehennemliklerden artık Sen mes´ul değilsin. (Habîbim) şübhe yok ki biz seni (rahmetimizin) kâmil bir müjdeci (si) ve (azabımızın) gerçek korkutucu (su ve habercisi) olarak o Hak (Kur´ân) ile gönderdik. Sen cehennemin arkadaşlarından (cehennemlik olanların küfürde ayak diremelerinden) mes´ul olacak değilsin. Şüphe yok ki biz, seni dosdoğru bir müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik, zâten sen, o cehennemliklerden sorumlu da değilsin.
2-Bakara Suresi

120.Ayet
Medine

1
18
وَلَنْ تَرْضَىٰ عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَىٰ حَتَّىٰ تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ ۗ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ ۗ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ ۙ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ -120
(Ve len terda ankel yehudü ve len nesara hatta tettebia milletehüm* kul inne hüdellahi hüvel hüda* ve leinitteba´te ehvaehüm ba´dellezı caeke minel ılmi ma leke minallahi miv veliyyiv ve la nasıyr)
2-Bakara Suresi
120.Ayet
Medine
1
18
Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. sen milletlerine tabi olmadıkça ne Yehud, ne Nasara senden asla hoşnud da olmazlar her halde yol, Allah yolu de, şanım hakkı için sana vahyile gelen bu kadar ilimden sonra bilfarz onların hevalarına tâbi olacak olsan Allahdan sana ne bir veliy bulunur ne bir nasır Sen milletlerine tâbi olmadıkça, ne Yahûdiler, ne de Hristiyanlar senden asla hoşnud ve râzı olmazlar. Ey Habibim, onlara de ki, yol Allah’ın gösterdiği yoldur; İslâmdır. Sana gelen vahy ve İslâmdan sonra heva ve heveslerine tâbi olacak olursan, Allah’ın azabından seni koruyacak hiçbir dost ve yardımcı yoktur. Ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar, onların dinine uymadıkça Senden asla hoşnud olmayacaklar. (Onlara) de ki: Herhalde (İslâm´ın ilettiği) yol, Allah´ın doğru yoludur. Sana gelen bunca ilimden sonra (bilfarz) onların heveslerine uyacak olursan, and olsun ki, artık Allah´tan Senin için ne hakiki bir dost, ne de gerçek bir yardımcı vardır. Ne Yahudiler, ne Hıristiyanlar sen onların dînine uyuncaya kadar asla senden hoşnud olmaz (lar). De ki: «Allahın hidâyet (yolu olan İslâm yok mu? İşte) doğru yolun ta kendisi odur». Eğer (vahy ile) sana gelen (bunca) ilimden sonra (bilfarz) onların hevâ (ve heves) lerine uyacak olursan, andolsun, senin için Allahdan (başka koruyacak) ne hakıykî, bir dost, ne de hakıykî bir yardımcı yokdur, Onların dinine uymadıkça ne Yahûdiler senden razı olurlar, ne Nasrânîler. De ki: Ancak Allah´ın hidâyet yolu, doğru yoldur. Bilgi sahibi olduktan sonra da onların nefsanî dileklerine uyarsan sana Allah´tan başka ne bir dost vardır artık, ne bir yardımcı.
2-Bakara Suresi

121.Ayet
Medine

1
18
الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَتْلُونَهُ حَقَّ تِلَاوَتِهِ أُولَٰئِكَ يُؤْمِنُونَ بِهِ ۗ وَمَنْ يَكْفُرْ بِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ -121
(Ellezıne ateynahümül kitabe yetlunehu hakka tilavetih* ülaike yü´minune bih* ve mey yekfür bihı fe ülaike hümül hasirun)
2-Bakara Suresi
121.Ayet
Medine
1
18
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu tilâvetinin hakkını vererek okurlar, İşte onlar ona iman ederler, her kim de onu inkâr ederse işte onlar da husranda kalanlardır Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, o kitabı, hak olduğunu bilerek okurlar. İşte onlar, tahrif yapmaksızın kitablarına iman edenlerdir. Her kim de kitabı inkâr eder ve değiştirirse, onlar dinlerinde ziyan edenlerdir. Kendilerine kitap verdiklerimizden bilgili ve yetkili) kimseler önce onu gerçek mânada (anlayarak) gönüllerine indirerek okurlar. İşte onlar, buna imân ederler. Her kim de onu inkâr ederse, onlar da zarara uğrayanların kendileridir. Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler onu tilâvet hakkını tam gözeterek okurlar. İşte ona îman edenler bunlardır. Kim ona küfrederse onlar da (maddî ve manevî) en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkıyla okurlar. İşte onlar kitaba inanırlar. Ona inanmayanlarsa ziyankârların ta kendileridir.
2-Bakara Suresi

122.Ayet
Medine

1
18
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ -122
(Ya benı israılezküru nı´metiyelletı en´amtü aleyküm ve ennı faddaltüküm alel alemın)
2-Bakara Suresi
122.Ayet
Medine
1
18
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın. Ey İsrail oğulları!. sizlere in´am ettiğim ni´metimi ve sizi vaktile âlemdeki ümmetlerin üzerine geçirdiğimi hatırlayın Ey İsrail oğulları! Sizlere ihsan ettiğim nimetimi ve atalarınızı vaktiyle âlemdeki ümmetlerin üzerine üstün kıldığımı hatırlayın. Ey İsrail oğulları! Size iyilik ve ihsanda bulunduğum (bunca) nimetlerimi ve sizi (bir zamanlar diğer) milletlere karşı üstün tuttuğumu hatırlayın. Ey İsrail oğulları, size ihsan etdiğim (bunca) ni´metimi ve sizi (bir zaman) âlemler üzerine hakıykaten mümtaz kılmış olduğumu hatırlayın. Ey İsrailoğulları, size verdiğim nîmetimi ve sizi âlemlere üstün ettiğimi anın.
2-Bakara Suresi

123.Ayet
Medine

1
18
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ -123
(Vetteku yevmel la teczı nefsün an nefsin şey´ev ve la yukbelü minha adlüv ve la tenfeuha şefatüv ve la hüm yünsarun)
2-Bakara Suresi
123.Ayet
Medine
1
18
Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının. ve sakının öyle bir günden ki kimse kimseden bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, ve ona şefaat de faide vermez, hem de hiç bir taraftan yardım olunmazlar O günden korkun ki, orada kimse kimseden bir şey ödeyemez (kimse başkasının borç ve mes’uliyetini karşılayamaz), azâbdan kurtulmak için kimseden bedel kabul edilmez; ve kâfir olduğu halde kimseye şefaat fayda vermez, hem de hiç bir taraftan yardım olunmazlar. Ve sakının o günden ki, kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye (kurtuluş akçesi) kabul olunmaz ve kimseye de (Allah´ın izni olmaksızın) şefaat fayda vermez, onlar yardım da olunmazlar. O günden sakının ki hiç bir kimse kimseden yana birşey ödeyemez. Kimseden bedel kabul olunmaz. Kimseye de şefaat fâide vermez ve onlara (başka her hangi bir) yardım da edilmez. Sakının o günden ki kimse, o gün kimsenin bir şeyini ödeyemez, kimseden bir karşılık kabul edilmez, kimsenin kimseye şefaati fayda vermez, onlara yardım da edilmez.
2-Bakara Suresi

124.Ayet
Medine

1
18
وَإِذِ ابْتَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ ۖ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا ۖ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي ۖ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ -124
(Ve izibtela ibrahıme rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn* kale innı caılüke lin nasi imama* kale ve min zürriyyetı* kale la yenalü ahdiz zalimın)
2-Bakara Suresi
124.Ayet
Medine
1
18
Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti. Şunu da hatırda tutun ki bir vakit İbrahimi Rabbı bir takım kelimat ile imtihan etti, o onları itmam edince «ben seni bütün insanlara İmam edeceğim» buyurdu «ya Rabbi zürriyetimden de» dedi, buyurdu ki benim ahdime zalimler nail olamaz Hatırlayın ki bir vakıt Hz. İbrahim’i, Rabbi bir takım kelimelerle (emir ve yasaklarla) imtihan etti. Hz. İbrahim o kelimeleri tamamen yerine getirdi. Allah: “- Ben, seni, insanlara (dinde önder) imam yapacağım ( tâ ki, din işlerinde sana uysunlar).” buyurdu. Hazreti İbrahim: “- Benim zürriyetimi de imam yap.” diye yalvardı. Allah: “- Senin zürriyetinden olan zâlimler benim imâmetime nâil olamaz.” buyurdu. Ve hatırlayın o zamanı ki, Rabbi, İbrahim´i birtakım kelimelerle denemiş, o da onları tamamlayıp yerine getirince, (Allah) ona : «Seni insanlara imam (bir rehber, bir önder) yapacağım» demişti. İbrahim : «Benim neslimden de...» deyince, Allah : «Benim ahdim (imamet ve önderlik rahmetim) zâlimlere erişmez,» buyurmuştu. Ve hatırlayın o zaman ki Rabbi, İbrâhîmi bir takım kelimelerle (emirleriyle) imtihan edib de o, bunları tamamen yerine getirince: «Seni insanlara îmam (rehber) yapacağım» buyurmuş, (İbrâhîm). «Zür-riyyetimden de» demiş, Allah ise: «Zaalimler ahdime (rahmetime, imametime, taatıma) eremez» demişdi. O zamanlar Rabbi, İbrahîm´i bâzı sözlerle sınadı. O, bunları yerine getirip tamamlayınca dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim. İbrahîm, soyumu da imam et dedi. Allah, benim ahdime dedi, zâlimler nail olamazlar.
2-Bakara Suresi

125.Ayet
Medine

1
18
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَأَمْنًا وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى ۖ وَعَهِدْنَا إِلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ -125
(Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna* vettehızu mim mekami ibrahıme müsalla* ve ahidna ila ibrahıme ve ismaıyle en tahhira veytiye lit taifıne vel akifıne ver rukkeıs sücud)
2-Bakara Suresi
125.Ayet
Medine
1
18
Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.” ve o vakit beyti şerifi insanlar için dönüp varılacak bir sevabgâh ve bir darüleman kıldık -siz de makamı İbrahimden kendinize bir namazgâh edinin- ve İbrahim ve İsmaile şöyle ahd verdik: Beytimi hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem rükü ve sücude varanlar için tertemiz bulundurun Ve o vakit, Kâbe’yi insanlar için bir sevap ve emniyet yeri yapmıştık. Ey müminler, siz de İbrahim’in makâmından kendinize bir namazgâh edinin. İbrahim ile İsmail’e de şöyle emretmiştik: “- Evimi (kâbe’yi) tavaf edenlere, orada ibadet kasdiyle oturanlara, rükû ve secde eden namaz kılıcılara tertemiz tutun.” Ve hani biz Beytullah´ı insanlara dönüp varılacak toplantı, sevap ve emniyet yeri kılmıştık. Siz de İbrahim´in makamından bir namazgah edinin! Ve Biz İbrahim´le İsmail´e: «Evimi tavaf edenler, ibâdete kapananlar, rükû ve secde edenler için tertemiz tutun,» diye vahyettik. Hani Beyt (-i şerifi, Kâbey) i insanlar için bir toplantı yeri ve emîn bir mahal yapmışdık (hatırlayın). «Siz de İbrâhîmin makamından bir namazgah edinin», İbrâhîm ile İsmâîle de: «Evimi tavaf edenler, (ibâdet kasdıyle orada) kalanlar, rükû ve sücûd eyleyenler (namaz kılanlar) için titizlikle temizleyin» diye kuvvetli emir vermişdik. O sıralarda Kâ´be´yi sevap kazanma yeri ve emniyet yurdu ettik. İbrahîm´in makamını namazgâh edinin. İbrahîm´le İsmâîl´e de, evimi, dönüp dolaşanlara, burada oturup ibadette bulunanlara, rükû ve sücud edenlere tertemiz tutun diye kesin emir verdik.
2-Bakara Suresi

126.Ayet
Medine

1
18
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُمْ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۖ قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلًا ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَىٰ عَذَابِ النَّارِ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ -126
(Ve iz kale ibrahımü rabbic´al haza beleden aminev verzuk ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır* kale ve men kefera fe ümettiuhu kalılen sümme adtarruhu ila azabin nar* ve bi´sel mesıyr)
2-Bakara Suresi
126.Ayet
Medine
1
18
Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır” demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!” demişti. ve o vakit İbrahim «Yarab burasını emin bir belde kıl ve ahalisini envaı semerattan merzuk buyur, «Allaha ve Ahıret gününe iman eyleyenlerini» dedi, buyurdu ki «küfredeni dahi merzuk eder de az bir zaman hayattan nasib aldırırım ve sonra ateş azabına muztar kılarım ki o ne yaman bir inkılâbtır O vakıt Hz. İbrahim: “-Ya Rab, burasını emîn bir belde kıl ve ahalisinden Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır!” diye dua etti. Allah: “Kâfir olan kimseyi de dünyanın az vaktında rızıklandırırım, sonra onu âhirette cehennem azabına muztar bırakırım. O varılacak ateş, ne kötü bir yerdir!” buyurdu. O vakit İbrahim, «Rabbim! Burayı emîn bir belde eyle, burada oturanları, (onlardan) Allah´a ve âhiret gününe inananları türlü meyvelerle (gıdalarla) rızıklandır» demişti de Allah, «Küfre sapanları da (yaşadıkları) az bir süre yararlandırırım da sonra onları Cehennem azâbıyla (karşı karşıya kalma) zorunda bırakırım. Varılacak yer ne fenadır!» buyurmuştu. Hani İbrâhîm: «Yâ Rab, burasını emniyyetli bir şehir yap ve ehâlisinden Allaha ve âhiret gününe inananları (yemiş, hububat gibi) mahsullerle rızıklandır» demişdi. (Allah da:) «Kâfir olanı dahi kısa bir zaman için (yaşadığı müddetce) fâidelendireceğim, sonra onu cehennem azabına icbar edeceğim. Varacağı yer ne kötüdür» buyurmuşdu. O zaman İbrahîm, Yâ Rabbi dedi, bu şehri emniyetli bir yer et. Buradakilerden Allah´a ve son güne inananları meyvelarla rızıklandır. Allah, kâfir olanı da bir müddet rızıklandıracağım da sonra zorla onu, ateşle azâba uğratacağım. Oraya gidiş, ne yaman bir sonuçtur, ne kötü bir gidiştir dedi.
2-Bakara Suresi

127.Ayet
Medine

1
19
وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا ۖ إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -127
(Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl* rabbena tekabbel minna* inneke entes semıul alım)
2-Bakara Suresi
127.Ayet
Medine
1
19
Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı. ve o vakit ki İbrahim beyitten temelleri yükseltiyordu İsmaille birlikte şöyle dua ettiler: Ey bizim Rabbımız kabul buyur bizden, daima işiten, daima bilen sensin ancak sen Ve o zaman, İbrahim ile İsmail (Aleyhisselâm) Kâbe’nin temellerini yükselttiler ve şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz, bizden bu hayırlı işi kabul et; hakikaten Sen duâmızı işitici, niyyetimizi bilicisin. Hani İbrahim, Beyt-i Şerifin temellerini yükseltiyordu da İsmail ile birlikte (şöyle duâ ediyorlardı): «Ey Rabbimiz! Bunu kabul buyur bizden, şüphesiz ki daima İşiten, hakkıyla bilen ancak Sensin. Hani İbrâhîm o Beytin temellerini (yahud: divarlarını), İsmail ile birlikde, yükseltiyordu (da ikisi de şöyle düâ etmişlerdi:) «Ey Rabbimiz, bizden (şu hizmeti) kabul buyur. Şübhesiz hakkıyle işiden, kemâliyle bilen sensin Sen». O vakit İbrahîm ve İsmâîl Kâbe´nin temel duvarlarını yükselttiler de Rabbimiz dediler, bu evi yaptık, sen kabul et. Şüphe yok ki sen, her şeyi duyansın, bilensin.
2-Bakara Suresi

128.Ayet
Medine

1
19
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا ۖ إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ -128
(Rabbena vec´alna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena ve tüb aleyna* inneke entet tevvabür rahıym)
2-Bakara Suresi
128.Ayet
Medine
1
19
“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” Ey bizim Rabbımız hem bizi yalnız senin için boyun eğen müslüman kıl ve zürriyetimizden yalnız senin için boyun eğen bir ümmeti müslime vücude getir ve bizlere ibadetimizin yollarını göster ve tevbe ettikçe üzerimize rahmetinle bak öyle tevvab, öyle rahîm sensin ancak sen Ey Rabbimiz, bizi sana teslim ve ihlâs sahibi olmakta sabit kıl. Soyumuzdan bir topluluğu da, Sana boyun eğen bir ümmet yap; bize ibadet yollarımızı ve hac vazifelerimizi göster, kusurlarımızı afvedip tevbemizi kabul buyur. Muhakkak ki, Sen tevbeleri kabul edensin, müminlere merhamet buyuransın. Ey Rabbimiz! İkimizi Müslüman olarak Sana boyun eğmekte sabit kıl, soyumuzdan da yalnız Sana teslimiyet gösterip boyun eğen bir ümmet meydana getir. Bize hac ibâdetimizi göster. Tevbelerimizi de kabul buyur. Şüphesiz ki tevbeyi en çok kabul eden, en çok merhametli olan Sensin Sen!. «Ey Rabbimiz, ikimizi de sana teslîmiyyetde sabit kıl. Soyumuzdan da (yalınız Sana boyun eğen) müslüman bir ümmet (yetişdir), Bize ibâdet edeceğimiz yerleri (Hac amellerini) göster (öğret), tevbemizi kabul et. Çünkü tevbeleri en çok kabul eden, ve (mü´minleri) hakkıyle esirgeyen Sensin Sen». Rabbimiz, bizi sana teslîm olmuş kullardan et, soyumuzdan da Müslüman bir ümmet izhar eyle. İbadet yerlerini, ibadetimizin yolunu yordamını göster bize. Tövbe ettikçe tövbemizi kabul et. Şüphe yok ki sen, tövbeleri kabul eden rahîmsin.
2-Bakara Suresi

129.Ayet
Medine

1
19
رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -129
(Rabbena veb´as fıhim rasulem minhüm yetlu aleyhim ayatike ve yüallimühümül kitabe vel hıkmete ve yüzekkıhim* inneke entel azızül hakım)
2-Bakara Suresi
129.Ayet
Medine
1
19
“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” Ey bizim Rabbımız hem de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki üzerlerine ayatını tilâvet eylesin ve kendilerine kitabı ve hikmeti ta´lim etsin ve içlerini dışlarını temiz paklesin, öyle azîz öyle hakîm sensin ancak sen Ey Rabbimiz, soyumuzdan gelen müslüman ümmet içinden bir peygamber gönder ki, onlara (Kur’an) âyetlerini okusun, kitabı (Kur’an’ı) ve hükümlerini öğretsin, onları günahlardan temizlesin. Muhakkak ki sen azîz olan Hakîmsin (her şeye üstün gelen hikmet sahibisin).” Ey Rabbimiz! Onlara kendilerinden bir peygamber gönder ki. üzerlerine Senin âyetlerini okusun, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, onları (her türlü şirk ve isyandan) temizlesin. Şüphesiz ki Sen çok üstün çok güçlü ve yegâne hikmet sahibisin. «Ey Rabbimiz, onların (müslim olan o soyumuzun) içinden onlara Senin âyetlerini okuyacak, onlara Kitabı (Kur´anı), hikmeti (ondan hükümleri) öğretecek, onları (şirkden) iyice temizleyecek bir peygamber gönder. Şübhesiz yegâne gaalib, (sun´unda) tam hikmet saahibi Sensin Sen». Rabbimiz, onların içinden bir peygamber gönder de onlara, senin âyetlerini okusun, kitabı, hikmeti öğretsin, onları tertemiz bir hale getirsin. Şüphe yok ki sen, yücelik, hüküm ve hikmet sahibisin.
2-Bakara Suresi

130.Ayet
Medine

1
19
وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلَّا مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُ ۚ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ -130
(Ve mey yerğabü ammileti ibrahıme illa men sefihe nefseh* ve le kadıstafeynahü fid dünya* ve innehu fil ahırati le minas salihıyn)
2-Bakara Suresi
130.Ayet
Medine
1
19
Kendini bilmeyenden başka İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim’i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. İbrahimin milletinden kim yüz çevirir? Ancak kendine kıyan sefîh, hakikat biz onu Dünyada ıstıfa ettik, Ahırette de o hiç şüphe yok salâhile seçilenlerdendir Kendini bilmiyenden başka, kim Hazreti İbrahim’in dininden yüz çevirir? Hakikat ki, biz İbrahim’i (dünyada peygamberlik şerefiyle ve Kâbeyi îmar vazifesiyle) seçtik. O, ahirette de sâlihlerdendir. İbrahim´in dininden ve açmış olduğu (yüksek ahlâk ve sağlam sünnet) yolundan, kendini bilmeyen beyinsizden başka kim yüzçevirir? And olsun ki. Biz onu dünyada (peygamberlik ve önderlik görevi için) seçip beğendik, âhirette de herhalde O, (kurtuluşa erişen) iyi-yararlı kişilerdendir. Kendini bilmeyenden başka kim İbrâhîmin dininden yüz çevirir? Andolsun ki biz onu dünyâda beğenip seçmişizdir. O, şüphe yok âhiretde de muhakkak saalihlerden (yüksek derece erbabından) dır. Kendini bilmeyenden, aklı başında olmayandan başka kim, İbrahîm´in dininden döner? Andolsun ki biz onu dünyada seçtik, âhirette de şüphe yok ki o, sâlihlerdendir.
2-Bakara Suresi

131.Ayet
Medine

1
19
إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ ۖ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ -131
(İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemın)
2-Bakara Suresi
131.Ayet
Medine
1
19
Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti. Rabbı ona İslâm emrini verince, teslim oldum Rabbilâlemine dedi İbrahim (Aleyhisselâma) Rabbi: “- Benim emrime teslim ol.” buyurduğu zaman o şöyle demişti: “- Kendimi âlemlerin Rabbine teslim ettim.” Ve hani Rabbin ona: «Teslimiyette devam et!» deyince, o da, «âlemlerin Rabbine teslim olup (boyun eğdim)» demişti. Rabbi ona: «(Kendini Hakka) teslim et» dediği zaman o, «Âlemlerin Rabbine teslim oldum» demişdi. O zaman Rabbi, İbrahîm´e, râm ol, teslîm ol dedi. İbrahîm dedi ki: Âlemlerin Rabbine teslîm oldum.
2-Bakara Suresi

132.Ayet
Medine

1
19
وَوَصَّىٰ بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ لَكُمُ الدِّينَ فَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ -132
(Ve vassa biha ibrahımü benıhi ve ya´kub* ya beniyye innellahestafa lekümüd dıne fe la temutünne illa ve entüm müslimun)
2-Bakara Suresi
132.Ayet
Medine
1
19
İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: “Oğullarım! Allah, sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün” dedi. Bu dini İbrahim kendi oğullarına vasıyet ettiği gibi Yakub da vasıyet etti: Oğullarım «Allah sizin için o dini ıstıfa buyurdu, başka dinlerden sakının yalnız müslim olarak can verin dedi Bu dini, Hazreti İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet ettiği gibi, Hazreti Yakub da vasiyyet etti: “-Ey oğullarım, şüphe yok ki, Allah, râzı olduğu İslâm dinini sizin için seçti. O halde siz, (ölüm gelmeden önce müslüman bulunun da) ancak müslüman olarak can verin” dedi. Bunu (dini ve teslimiyeti) İbrahim kendi oğullarına tavsiye etti. Yâkub da tavsiyede bulunarak (dedi ki): «Oğullarım! Allah bu dini sizin için beğenip seçmiştir. Artık siz de ancak müslüman olarak (Hakk´a gönülden bağlanıp boyun eğerek) can verin.» İbrahim, bunu (ayni şey´i) oğullarına da tavsiye etdi. (Torunu) Ya´kûb da (öyle yapdi:) «Ey oğullarım, Allah sizin için (İslâm) dîni (ni) beğenib seçdi. O halde siz de (başka değil) ancak müslümanlar olarak can verin (dedi)». İbrahîm de bunu oğullarına vasiyet etti, Yakup da, oğullarım dedi, Allah şüphesiz sizin için bir din seçti, siz de artık ancak Müslüman olarak ölün.
2-Bakara Suresi

133.Ayet
Medine

1
19
أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدِي قَالُوا نَعْبُدُ إِلَٰهَكَ وَإِلَٰهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِلَٰهًا وَاحِدًا وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ -133
(Em küntüm şühedae iz hadara ya´kubel mevtü iz kale li benıhi ma ta´büdune mim ba´dı * kalu na´büdü ilaheke ve ilahe abaike ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ilahev vahıda* ve nahnü lehu müslimun)
2-Bakara Suresi
133.Ayet
Medine
1
19
Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği, onların da, “Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz; bizler O’na boyun eğmiş müslümanlarız.” dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz? yoksa siz şahidler mi idiniz, Yakuba ölüm hali geldiği vakit: oğullarına benim arkamdan neye ibadet edeceksiniz? dediği vakit? Dediler ki senin Allahın ve ataların İbrahim ve İsmail ve İshak´ın Allâhı, ilâh-ı vâhide ibadet ederiz, biz ancak ona boyun eğen müslimleriz Yoksa Hazreti Yakub’a ölüm hâli geldiği vakit, siz ey Yahûdiler, orada hazır mıydınız? O vakit Hazreti Yakub, oğullarına: “- Ölümümden sonra neye tapacaksınız?” dedi. Onlar: “-Senin İlâhına, Ataların İbrahim’in, İsmail’in ve İshak’ın Allah’ı olan tek İlâh’a ibadet ederiz ve biz, o Allah’a boyun eğen müslimleriz” dediler. Yoksa (ey Yahudiler ve ey Hıristiyanlar!) Yâkub´a ölüm hazır olunca siz orada bulunuyor muydunuz ? Hani Yâkub (o sırada) oğullarına : «Benden sonra neye ibâdet edeceksiniz ?» demişti de, onlar da, «Senin Tanrına, babaların İbrahim, İsmail ve İshâk´ın tek olan Tanrısına ibâdet edeceğiz; biz ancak O´na teslim olmuşuzdur» diye cevap vermişlerdi. Yoksa (Ey Yahudiler), ölüm Yakubun önüne geldiği vakit siz de orada haazır mı idiniz? (Hayır) o, oğullarına: «Benden (ölümümden) sonra neye ibâdet edeceksiniz?» dediği zaman onlar: «Senin Tanrına ve babaların İbrâhîmin, İsmâîlin, İshakın birtek Tanrı olan Allahına ibâdet edeceğiz. Biz, ona teslîm olmuşuzdur» demişlerdi. Yoksa Yakup ölürken oradaydınız da gözlerinizle mi gördünüz? Yakup, ölüm haline gelince oğullarına, benden sonra kime tapacaksınız dedi. Dediler ki: Senin Allah´ına tapacağız. Babalarının, İbrahîm´in, İsmâîl´in, İshak´ ın Allah´ı olan bir Allah´a. Biz, ona teslîm olanlarız.
2-Bakara Suresi

134.Ayet
Medine

1
19
تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ ۖ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ ۖ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ -134
(Tilke ümmetün kad halet* leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm* ve la tüs´elune amma kanu ya´melun)
2-Bakara Suresi
134.Ayet
Medine
1
19
Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. O, bir ümmetti geldi geçti, ona kendi kazandığı, size de kendi kazandığınız, siz onların amellerinden sorulacak değilsiniz İşte o (İbrahim ve Yakub evlâdı) bir ümmetti, geldi geçti. Onların kazandıkları kendilerine, (ve ey Yahûdiler), sizin de kazandığınız sizindir. Onların yaptıklarından siz sorulmazsınız. O bir ümmetdi ki gelip geçti. Onların kazandığı kendilerine, sizin kazandığınız da size aittir. Onların işlediklerinden sorulacak değilsiniz. Onlar birer ümmetdi (gelib) geçdi. (o ümmetlerin) kazandığı kendilerinin, sizin kazandığınız da (ey Yahudiler) sizin ve siz, onların işlemiş olduklarından mes´ul olacak değilsiniz. Onlar birer ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazançları kendilerine, sizin kazancınız size. Onların yaptıkları sizden sorulmaz.
2-Bakara Suresi

135.Ayet
Medine

1
20
وَقَالُوا كُونُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ تَهْتَدُوا ۗ قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -135
(Ve kalu kunu huden ev nesara tehtedu* kul bel millete ibrahıme hanıfa* ve ma kane minel müşrikın)
2-Bakara Suresi
135.Ayet
Medine
1
20
(Yahudiler) “Yahudi olun" ve (Hıristiyanlar da) "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. De ki: “Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” Bir de Yehud veya Nasara olun ki hidayet bulasınız dediler, de ki: hayır, hakperest hanif olarak İbrahim milleti ki o hiç bir zaman müşriklerden olmadı Yahûdî ve Hristiyanlar, Müslümanlara şöyle dediler: “- Bizim dinimize girip Yahûdi veya Hristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız.” Habibim sen de ki “- Hayır, biz hak yol üzere bulunan Hazreti İbrahim’in dinindeyiz. O, hiç bir zaman müşriklerden (Allah’a ortak koşanlardan) olmadı.” (Onların bunca yanlış ve o nisbette sapık tutumları yetmiyormuş gibi bir de) «Yahudi veya Hıristiyan olun ki doğru yolu bulaşınız» dediler. De ki: Hayır, (herhalde bir dine uymam gerekiyorsa) Hakk´a dosdoğru yönelmiş bulunan İbrahim´in dinine uyarız. O hiç bir zaman Allah´a eş-ortak koşanlardan olmadı. (Yahudî ve Hıristiyanlar Müslümanlara:) «Yahudî veya Nasraanî olun ki doğru yolu bulasınız» dediler. De ki (Habîbim): «Hayır, (biz) muvahhid (Allah´ı bir tanıyarak ve müslim) olarak İbrâhîmin dîni (n deyiz). O, Allaha eş tutanlardan değildi». Yahûdi, yahut Nasrânî olun da doğru yolu bulun dediler. De ki: Hayır, küfürden, şirkten uzak ve temiz olan İbrahîm´in dinindeyiz. O, hiçbir zaman şirk koşanlardan olmadı.
2-Bakara Suresi

136.Ayet
Medine

1
20
قُولُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ إِلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ -136
(Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya´kube vel esbatı ve ma utiye musa ve ıysa ve ma utiyen nebiyyune mir rabbihim* la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun)
2-Bakara Suresi
136.Ayet
Medine
1
20
Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” ve deyin ki biz Allaha iman ettiğimiz gibi bize ne indirildiyse, İbrahime ve İsmaile ve İshaka ve Yakuba ve Esbata ne indirildise, Musaya ve İsaya ne verildiyse ve bütün Pegyamberlere rablarından olarak ne verildiyse hepsine iman ettik, onun Resullerinden birinin arasını ayırmayız ve biz ancak onun için boyun eğen müslimleriz Ey müminler, Yahûdi ve Hristiyanların sizi kendi dinlerine dâvetlerine karşı şöyle deyin: “ Biz Allah’a ve bize indirilen Kur’an’a, İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakub ve torunlarına indirilenlere, Mûsâ’ya, Îsa’ya verilenlere (kitablara) ve bütün peygamberlere, Rableri tarafından verilen kitablara iman ettik. Onların hiç birini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz, ancak Allah’a boyun eğen müslimleriz.” Deyiniz ki, biz Allah´a ve bize indirilene, İbrahim´e, İsmail´e, İshâk´a, Yâkub´a ve Esbat´a (Yâkub Peygamberin veya İsrail´in torunlarına) indirilene ; Musa ve İsa´ya ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilen (sahife, kitap ve vahy)e imân ettik. Onlardan hiç birini diğerinden farklı tutmayız. Biz ancak Allah´a boyun eğen Müslümanlardanız. (Ey mü´minler) deyin ki: «Biz Allaha, bize indirilene (Kur´ân-ı Kerîme), İbrâhîme, İsmâîle, İshaka, Yakuba ve torunlarına (esbaata) indirilenlere, Musâya, İsâye verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rableri katından verilen (Kitâb ve âyetler) e îman etdik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâretmek suretiyle) diğerinden ayırd etmeyiz. Biz (Allaha) teslîm olmuş (müslümanlar) ız». Deyin ki: Allah´a, bize indirilen kitaba, İbrahîm´e İsmâîl´e, İshak´a, Yakup´a, Yakup´un oğullarına indirilenlere, Mûsâ´ya, İsa´ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık, onların hiçbirini öbüründen ayırt etmeyiz ve biz, Allah´a teslîm olanlarız.
2-Bakara Suresi

137.Ayet
Medine

1
20
فَإِنْ آمَنُوا بِمِثْلِ مَا آمَنْتُمْ بِهِ فَقَدِ اهْتَدَوْا ۖ وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ ۖ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللَّهُ ۚ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -137
(Fe in amenu bi misli ma amentüm bihı fe kadihtedev* ve in tevellev fe innema hüm fı şikak* fe seyekfıkehümüllah* ve hüves semıul alım)
2-Bakara Suresi
137.Ayet
Medine
1
20
Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. eğer böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse muhakkak doğru yolu buldular, yok yüz çevirirlerse onlar sırf bir şikak içindedirler, Allah da sana onların haklarından geliverecektir, ve o, o işiden, o bilendir Artık Yahûdi ve Hristiyanlar, sizin bu imanınız gibi iman ederlerse, muhakkak hidayet bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse, size karşı ayrılık ve düşmanlık üzeredirler. Ey Habibim, sen onların düşmanlığından endişe etme, Allah sana kâfidir (Yakında onların şerrini senden def edecektir). Allah hakkıyle işiten ve bilendir. Eğer onlar (Yahudiler ve Hıristiyanlar) sizin imân ettiğiniz gibi imân ederlerse herhalde doğru yolu bulurlar. Yok eğer yüzçevirecek olurlarsa, ancak ayrı (bir yola) düşmüş olurlar. Bu takdirde de Allah onlara karşı Sana yeter ve O, gereği gibi işiten ve bilendir. Artık, eğer onlar da sizin bu îman etdiğiniz gibi îman ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır. Şâyed yüz çevirirlerse onlar (size karşı) ancak muhaalefetdedirler. (Habîbim) o suretde onlara karşı Allah (sana) yeter (Allah seni sıyânet edecekdir). O, hakkıyle işiden hakkıyla bilendir. Sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse mutlaka doğru yolu buldular demektir. Fakat yüz çevirdiler mi onlar, ancak ayrılık, aykırılık içindedir. Onlara karşı koymak için sana, Allah yeter ve o, her şeyi duyandır, bilendir.
2-Bakara Suresi

138.Ayet
Medine

1
20
صِبْغَةَ اللَّهِ ۖ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ صِبْغَةً ۖ وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ -138
(Sıbğatellah* ve men ahsenü minellahi sıbğatev ve nahnü lehu abidun)
2-Bakara Suresi
138.Ayet
Medine
1
20
“Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz” (deyin). Allah boyasına bak (vaftiz nolacak) Allahdan güzel boya vuran kim? Biz işte ona ibadet edenleriz Ey müminler, deyiniz ki: “- Biz Allah’ın dinine (boyasına) girmişiz. Allah tarafından olan bir dinden daha güzel din, kimin olabilir? İşte biz ona ibadet edenleriz.” Allah´ın (değişmiyen) boyasına gerekli olun! Boya cihetlyle Allah´tan daha güzel kim ? Biz ancak O´na ibâdet ederiz. (Biz) Allahın boyasıyle (boyanmışızdır). Allahdan daha güzel boyası olan kim? Biz ona kulluk edenleriz. Allah´ın verdiği renk. Allah´tan daha güzel renk veren kim? Ve biz ona tapanlarız.
2-Bakara Suresi

139.Ayet
Medine

1
20
قُلْ أَتُحَاجُّونَنَا فِي اللَّهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ وَلَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُخْلِصُونَ -139
(Kul etühaccunena fillahi ve hüve rabbüna ve rabbüküm* ve lena amalüna ve leküm a´malüküm* ve nahnü lehu muhlisun)
2-Bakara Suresi
139.Ayet
Medine
1
20
Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz.” deki Allah hakkında bizimle mücadele mi edeceksiniz? Halbuki o bizim de Rabbimiz sizin de, ve bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size, ancak biz ona muhlıslarız Ey Habibim, onlara söyle: “-Allah’ın dininde ve O’na bağlanmakla üstün olmada bizimle çekişip mücadele mi ediyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbiniz. (Ona kulluk yapmak herkese vâcibdir). Yaptıklarımızın mükâfatı bize, sizin yaptıklarınızın cezası da size aittir. Biz ona özümüzle bağlanmışız. De ki: Allah hakkında bizimle tartışıp çekişiyor musunuz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimizin (karşılığı) bize aittir, sizin işlediklerinizin (karşılığı) size aittir. Biz ancak O´na içten gelen katıksız bir ciddiyet ve samimiyetle bağlanmışızdır. De ki (Habîbim) : «Siz (Arabdan bir peygamber geldi diye) bizimle Allah hakkında çekişiyor musunuz? Halbuki o bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. (Dilediğini O seçer) Bizim yapdıklarımız (ın mükâfatı) bize, sizin yapdıklarınız (ın mücâzâtı) size âid. Biz ona bütün samîmiyyetimizle bağlanmışızdır». De ki: Allah hakkında bizimle mücadeleye mi girişiyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbiniz. Bizim yaptıklarımız bize ait, sizin yaptıklarınız size. ve biz, bütün kalbimizle Allah´a bağlıyız.
2-Bakara Suresi

140.Ayet
Medine

1
20
أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ ۗ قُلْ أَأَنْتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللَّهُ ۗ وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللَّهِ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ -140
(Em tekulune inne ibrahıme ve ismaıyle ve ıshaka ve ya´kube vel esbata kanu huden ev nesara* kul e entüm a´lemü emillah* ve men azlemü mimmen keteme şehadeten ındehu minellah* ve mallahü bi ğafilin amma ta´melun)
2-Bakara Suresi
140.Ayet
Medine
1
20
Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. yoksa İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub da, Esbat da hep Yehud veya Nesârâ idiler mi diyorsunuz? Deki sizler mi daha iyi bileceksiniz yoksa Allah mı? Allahın şahadet ettiği bir hakikati bilerek ketm edenden daha zalim kim olabilir? Allah ettiklerinizden gafil değil Yoksa siz şöyle mi diyorsunuz?: “-İbrahim, İsmail, İshak, Yakub Peygamberler ve torunları Yahûdî veya Hristiyandırlar “ Ey Habibim, onlara söyle: “- Peygamberlerin dinini siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından gelen kitap vasıtasıyla bildiği ve kendince sabit gördüğü şeyin şâhitliğini gizliyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gâfil değil.” Yoksa siz İbrahim´in, İsmail´ İn, İshâk´ın, Yâkub ve Esbat (Onun torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz ?! De ki: Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı ? Allah tarafından yanındaki bir şehadeti bilerek saklayandan daha zâlim kim olabilir? Allah sizin yapageldikleriniz şeylerden hiç de gafil değildir. Yoksa siz: «Gerçek, İbrâhîm, İsmâîl, İshak, Ya´kub ve oğulları Yahudi, yahud Hıristiyanlar mı idi» diyorsunuz? De ki: «(Bunu) siz mi daha iyi bilensiniz, yoksa Allah mı? Nezdinde Allahdan (gelen) bir şâhidliği (insanlardan) saklayandan daha zaalim kimdir ki? Allah, sizin yapmakda olduklarınızdan gaafil değil». Yoksa İbrahîm de, İsmâîl de, İshak da, Yakup da, oğulları da Yahûdi, yahut Nasrânîydi mi diyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, Allah mı? Allah´ın bildiği, bildirdiği şeyi bilerek gizleyenden daha zâlim kim var? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir ki.
2-Bakara Suresi

141.Ayet
Medine

1
20
تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ ۖ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ ۖ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ -141
(Tilke ümmetün kad halet* leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm* ve la tüs´elune amma kanu ya´melun)
2-Bakara Suresi
141.Ayet
Medine
1
20
Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. O bir ümmetti geldi geçti, ona kendi kazandığı size de kendi kazandığınız ve siz onların işlediklerinden mes´ul değilsiniz O bir ümmetti, geldi geçti. Onların kazandığı kendilerinin, sizin kazandığınız da sizin; ve siz onların yaptıklarından sorulmazsınız. Onlar birer ümmetdi ki gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinedir; sizin de kazandıklarınız sizedir. Onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksınız. Onlar birer ümmetdi, (gelib) geçdi. (O ümmetlerin) kazandığı kendilerinin, sizin kazandığınız da sizindir ve siz onların işlemiş olduklarından mes´ûl de olacak değilsiniz. Onlar birer ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazançları onlara, sizin kazancınız size. Onların yaptıkları sizden sorulmaz.
2-Bakara Suresi

142.Ayet
Medine

2
21
سَيَقُولُ السُّفَهَاءُ مِنَ النَّاسِ مَا وَلَّاهُمْ عَنْ قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُوا عَلَيْهَا ۚ قُلْ لِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ ۚ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -142
(Se yekulüs süfehaü minen nasi ma vellahüm an kıbletihimülletı kanu aleyha* kul lillahil meşriku vel mağrib* yehdı mey yeşaü ila sıratım müstekıym)
2-Bakara Suresi
142.Ayet
Medine
2
21
Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.” Nas içinde süfehâ takımı «bunları bulundukları Kıbleden çeviren ne? diyecek, Deki Meşrık da Magrib de Allahındır, o kimi dilerse doğru bir caddeye çıkarır (Medine’deki Yahûdi ve münafık) insanlardan akılsızlar yakında şöyle diyecekler: “-Müslümanları (eskidenberi Kudüs’e doğru namaz kıldıkları) kıbleden (Kâbe’ye) çeviren ne?” Onlara de ki, doğu da, batı da Allah’ındır; dilediğini doğru yola iletir. İnsanlardan kendini bilmeyen beyinsizler, «Müslümanları bulundukları kıbleden çeviren nedir ?» diyecekler. De ki: «Doğu da Allah´ındır, Batı da Allah´ındır. O, kimi dilerse doğru yola iletir. İnsanlardan (Yahudî ve müşriklerden) bir takım beyinsizler: «(Müslümanların namazda kıble edinib) üzerinde durdukları (devam etdikleri eski) Kıblesinden çeviren (sebeb) nedir?» diyecekler. De ki (Habîbim): «Doğu da Allahın, batı da. O, kimi dilerse onu doğru yola iletir.» İnsanlardan aklı, idraki olmayanlar diyecekler ki: Bunları, yöneldikleri kıbleden döndüren sebep de nedir? Doğu da Allah´ındır de, batı da. Dilediğine doğru ve düz yolu buldurur.
2-Bakara Suresi

143.Ayet
Medine

2
21
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا ۗ وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنْتَ عَلَيْهَا إِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّنْ يَنْقَلِبُ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ ۚ وَإِنْ كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلَّا عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ ۗ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ -143
(Ve kezalike cealnakmüm ümmetev vesetal li tekunu şühedae alen nasi ve yekuner rasulü aleyküm şehıda* ve ma cealnel kıbletelletı künte aleyha illa li na´leme mey yettebiur rasule mimmey yenkalibü ala akıbeyh* ve in kanet le kebıraten illa alellezıne hedellah* ve ma kanellahü li yüdıy´a ımaneküm* innellahe bin nasi le raufür rahıym)
2-Bakara Suresi
143.Ayet
Medine
2
21
Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. ve işte böyle sizi doğru bir caddeye çıkarıp ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki siz bütün insanlar üzerine adalet nümunesi, hak şahidleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahid olsun. Kıbleyi mukaddema durduğun Kâ´be yapışımız da sırf şunun içindir: Peygamberin izince gidecekleri; iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım, o elbette Allahın hidayet eylediği kimselerden maadasına mutlak ağır gelecekdi, Allah imanınızı zayi edecek değil, Her halde Allah insanlara re´fetli çok re´fetlidir, rahîmdir Ey Müslümanlar, böylece sizi seçkin ve şerefli bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerine adâlet örneği ve hak şâhidleri olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şâhit olsun; ve (ey Rasûlüm) hâlen yönelmekte olduğun Kâbe’yi, ancak Rasûle uyanlarla geri dönenler arasını ayırt etmek için kıble kıldık. Gerçi bu kıbleyi çeviriş büyük ve ağır ise de yalnız, o Allah’ın hidâyet ettiği kimselere ağır gelmez ve Allah imanınızı zâyietmez. Muhakkak Allah Tealâ İnsanlara çok merhametlidir, günahlarını bağışlayıcıdır. Ve işte böylece sizi (ifratla tefrit arasında) vasat bir ümmet kıldık ki, bütün insanlara karşı âdâlet örnekleri, hak şahitleri olasınız. Peygamber de size hakkıyla şâhid olsun. Üstünde durduğun (arzu edip istediğin Beytullah´ı) kıble yapışımız da sırf Peygamber´e uyanları, gerisi gerisine döneceklerden bilip ayırd etmemiz içindir. Her ne kadar bu, Allah´ın doğru yola ilettiklerinden başkasına ağır gelirse de (böyledir). Allah imânınızı zayedip boşa çıkaracak değildir. Herhalde Allah, insanlara şefkatla yaklaşıp çokça rahmet edendir ; aynı zamanda O çok merhametlidir. Böylece sizi (Ey Muhammed ümmeti) vasat (orta) bir ümmet yapmışızdır, insanlara karşı (hakıykatın) şâhidler (i) olasınız, bu peygamber de sizin üzerinize tam bir şahidi olsun diye. (Habîbim) senin haalâ üstünde durageldiğin (Kâ´beyi tekrar) kıble yapmamız; o peygambere (sana) uyanları (senin izince gidenleri) ayağının iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden (irtidâd edeceklerden ve münafıklardan) ayırd etmemiz içindir. Gerçi (Kıblenin bu suretle çevrilmesi) elbette büyük bîr (mesele) dir. Ancak bu, Allanın, doğru yola iletdiği kimseler hakkında (asla vârid) değil. Allah îmanınızı zaayi edecek değildir. Çünkü Allah insanları çok esirgeyendir, (onlara) rahmet (ve inayet) ini râyigân edendir. İşte böylece bütün insanlara tanıklık etmeniz, Peygamberin de size tanık olması için sizi, doğru yolun tam ortasında giden bir ümmet yapmışızdır. Zâten evvelce yöneldiğin Kâ´be´yi kıble yapışımızdan maksat da ancak Peygambere uyacak olanları, iki topuğu üstünde gerisin geriye döneceklerden ayırt etmektir. Bu, elbette Allah´ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkalarına ağır gelecek. Allah, imanınızı zayi etmez. Şüphe yok ki Allah, insanları esirgeyicidir, rahîmdir.
2-Bakara Suresi

144.Ayet
Medine

2
21
قَدْ نَرَىٰ تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاءِ ۖ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا ۚ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ۚ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ ۗ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ -144
(Kad nera tekallübe vechike fis semai fe lenüvelliyenneke kıbleten terdaha* fevelli vcheke şatnal mescidil haram* ve haysü ma küntüm fevellu vücuheküm şatrah* ve innellezıne utül kitabe le ya´lemune ennehül hakku mir rabbihim* vemallahü bi ğafilin amma ya´melun)
2-Bakara Suresi
144.Ayet
Medine
2
21
(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. hakikaten yüzünün Semada aranıp durduğunu görüyoruz, artık müsterih ol: seni hoşnud olacağın bir Kıbleye memur edeceğiz, haydi yüzünü Mescidi Harama doğru çevir, siz de -ey mü´minler- nerede bulunsanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz; kendilerine kitab verilmiş olanlar da her halde bilirler ki o rablarından gelen haktır ve Allah onların yaptıklarından ve yapacaklarından gafil değildir (Ey Rasûlüm, vahyim gelmesi için) yüzünün göğe doğru aranıb durduğunu görüyoruz. Bunun için, seni râzı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Şimdi yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ey müminler, siz de her nerede olursanız, yüzünüzü, namazlarda o Mescid tarafına çevirin. Şüphe yok ki, kendilerine kitap verilenler, bu kıble çevrilişinin Rableri tarafından hak olduğunu bilirler. Allah ise onların inkârlarından ve yapacaklarından gâfil değildir. Şüphesiz ki Biz, yüzünü (ilâhî buyruğu bekleyerek) göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık Seni —and olsun ki— hoşnud olacağın bir kıbleye döndürüyoruz: (Bundan böyle namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey mü´ minler!) nerede bulunursanız (namazda) yüzünüzü oraya doğru çevirin. Kendilerine kitap verilenler bunun Rab´lerinden gelme bir hak olduğunu pek iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. Biz, yüzünü (vahye intizaar ve iştiyakından) çok kerre göğe doğru evirib çevirdiğini muhakkak görüyoruz. Şimdi seni herhalde hoşnud olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. (Namazda) yüzünü artık Mescid-i haram tarafına (Kâ´be semtine) çevir. (Ey Müminler,) siz de nerede bulunursanız (namazda) yüzlerinizi o yana döndürün. Şüphe yok ki kendilerine Kitab verilenler bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu pek iyi bilirler. Allah onların yapacaklarından gaafil değildir. Gerçekten de yüzünü göğe çevirip arandığını görmekteyiz. Seni, razı olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Hadi, yüzünü Mescid-i Harâm´a çevir. Siz de nerede bulunursanız bulunun, yüzlerinizi o tarafa döndürün. Kendilerine kitap verilenler de bilirler ki bu, Rablerinden gelmiştir, yerindedir, gerçektir ve Allah, onların yaptıklarından gafil değildir.
2-Bakara Suresi

145.Ayet
Medine

2
21
وَلَئِنْ أَتَيْتَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ بِكُلِّ آيَةٍ مَا تَبِعُوا قِبْلَتَكَ ۚ وَمَا أَنْتَ بِتَابِعٍ قِبْلَتَهُمْ ۚ وَمَا بَعْضُهُمْ بِتَابِعٍ قِبْلَةَ بَعْضٍ ۚ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ ۙ إِنَّكَ إِذًا لَمِنَ الظَّالِمِينَ -145
(Ve le in eteytellezıne utül kitabe bi külli ayetim ma tebiu kıbletek* ve ma ba´duhüm bi tabiın kıblete ba´d* ve leinitteba´te ehvaehüm mim ba´di ma caeke minel ılmi inneke izel le minez zalimın)
2-Bakara Suresi
145.Ayet
Medine
2
21
Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun. celâlim hakkı için sen o kitab verilmiş olanlara her bürhanı da getirsen yine senin Kıblene tabi olmazlar, sen de onların Kıblesine tabi olmazsın, bir kısmı diğer kısmın Kıblesine tabi değil ki.. celâlim hakkı için sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların hevalarına uyacak olursan o takdirde sen de mutlak zulmedenlerdensindir Celâlim hakkı için, eğer sen o Yahûdi ve Hristiyanlara her türlü mûcize ve hücceti getirsen, yine kıblene tâbi olmazlar; ve sen de onların kıblesine tâbi olmazsın, onların bâzısı diğer bâzının kıblesine tâbi olmaz. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilim arkasından bilfarz onların arzularına uyarsan, bu takdirde muhakkak zâlimlerden olursun. (Bu hitab zâhiren Hazreti Peygambere ise de gerçekte ümmetine aittir.) And olsun ki, kendilerine kitap verilenlere her türlü âyet (delil, belge, kanıt)ı getirsen yine de Senin kıblene uymazlar. (Elbetteki) Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onların kimi kiminin (Yahudiler, Hıristiyanların, Hıristiyanlar da Yahudilerin) kıblesine zaten uyacak değillerdir. And olsun ki. Sana gelen bunca ilimden sonra kalkar da (farzedelim) onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, şüphesiz ki o zaman Sen de zâlimlerden olursun. Andolsun ki (Habîbim) sen, kendilerine Kıble verilenlere (kıble mes´elesine dâir) her âyeti (burhanı, mu´cizeyi) getirmiş olsan onlar (inadiarmdan) yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine tâbi´ olucu değilsin. (Hattâ) onların kimi kiminin (Yahudiler Hıristiyanların, Hıristiyanlar Yahudilerin) kıblesine uyucu değildir. Andolsun (Habîbim) sana gelen bunca ilim (ve vahy) den sonra (bilfarz) onların hevâ (ve heves) terine uyacak olursan, o takdirde şübhesiz ve muhakkak (kendilerine) yazık etmişlerden (sayılır) sın. Andolsun ki sen, kendilerine kitap indirilmiş olanlara bütün delilleri getirsen gene de senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uymazsın. Zâten onların bir kısmı da bir kısmının kıblesine uymaz. Bunu iyice bildikten sonra artık tutar, onların dileklerine uyarsan şüphe yok ki zâlimlerden olursun.
2-Bakara Suresi

146.Ayet
Medine

2
22
الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمْ ۖ وَإِنَّ فَرِيقًا مِنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ -146
(Ellezıne ateynahümül kitabe ya´rifunehu kema ya´rifune ebnaehüm* ve inne ferıkam minhüm le yektümunel hakka ve hüm ya´lemun)
2-Bakara Suresi
146.Ayet
Medine
2
22
Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden birtakımı bile bile gerçeği gizlerler. O kendilerine kitab verdiğimiz ümmetlerin uleması onu -o Peygamberi- oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı hakkı bile bile ketmederler Kendilerine kitap verdiklerimiz, Hazreti Peygamberi, öz oğullarını tanır gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir topluluk hak ve hakikatı bile bile gizlerler. Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudiler ile Hıristiyanlar) O´nu (son peygamberi) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla beraber onlardan bir kısmı bilip durdukları halde hakkı gizlerler. Kendilerine Kitab verdiklerimiz onu (o peygamberi) Öz oğulları gibi tanırlar, öyle iken içlerinden bir güruh, kendileri bilib durdukları halde, yine mutlakaa Hakkı gizlerler. Kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler, Peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Tanırlar ama gene de içlerinden bir kısmı bile-bile gerçeği gizler.
2-Bakara Suresi

147.Ayet
Medine

2
22
الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ -147
(Elhakku mir rabbike fe la tekunenne minel mümterın)
2-Bakara Suresi
147.Ayet
Medine
2
22
Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma! O hak rabbından, artık şüpheye düşenlerden olma sakın Rabbinden olan her şey hak ve gerçektir. O halde sakın şüphe edenlerden olma. (Bu hitap yine ümmete aittir.) Hak dâima Rabbin katındandır. Artık şüpheye düşenlerden olma sakın!. Hak, Rabbindendir. O halde sakın şüphecilerden olma. Gerçek, Rabbindendir. Artık sakın şüpheye düşenlerden olma.
2-Bakara Suresi

148.Ayet
Medine

2
22
وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا ۖ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ ۚ أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللَّهُ جَمِيعًا ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -148
(Ve li külliv vichetün hüve müvellıha festebikul hayrat* eyne ma tekunu ye´ti bikümüllahü cemıa* innellahe ala külli şey´in kadır)
2-Bakara Suresi
148.Ayet
Medine
2
22
Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. Her birinin bir yöneti vardır, o ona yönelir, Haydin hep hayırlara koşun, yarışın; Her nerede olsanız Allah sizi toplar, bir araya getirir, şüphesiz ki Allah her şeye kadîr Her ümmetin doğrulduğu bir kıblesi vardır. Öyle ise ey müminler, hayırlı işlerde diğerlerini geçin. Her nerede olursanız kıyamet gününde Allah sizi hesap için bir araya toplar. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir. Her milletin bir yönü, yolu ve yöntemi vardır ki ona doğru yönelir. Siz ise (ey Muhammed ümmeti!) hayırlara yönelip (bu hususta) birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah hepinizi toplayıp bir araya getirecektir. Şüphesiz ki Allah´ın her şeye kudreti yeter. Herkesin (ve her kavm ve milletin) yüzünü kendine döndürücü olduğu bir yöneti vardır, öyle ise siz de (ey mü´minler) hayır işlerine koşun, birbirinizle yarış edin. Nerede bulunursanız (bulunun), Allah hepinizi (bir araya) getirecekdir. Şübhesiz ki Allah herşey´e hakkıyle kaadirdir. Herkesin yöneldiği bir yer var, oraya döner. Siz de hep hayırlara yönelin, hayır yolunda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi toplar, birleştirir. Şüphe yok ki Allah´ın her şeye gücü yeter.
2-Bakara Suresi

149.Ayet
Medine

2
22
وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ۖ وَإِنَّهُ لَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ -149
(Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram* ve innehu lel hakku mir rabbik* ve mallahü bi ğafilin amma ta´melun)
2-Bakara Suresi
149.Ayet
Medine
2
22
(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir. Hem her nereden sefere çıkarsan hemen Mescidi harama doğru yüzünü çevir, bu emir şüphesiz hak, rabbından olduğu muhakkakdır, Allah amellerinizden gafil de değildir Nereden sefere çıkarsan, namazda yüzünü Mescid-i Harâm’a doğru çevir. Bu yöneliş emri Rabbinden gelen gerçek bir haktır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. Her nerede (yola) çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i Harâm´a çevir. Şüphesiz ki bu, Rabbin tarafından (verilen) hak (bir emir)dir. Allah yapacaklarınızdan habersiz değildir.. Hangi yerden (sefere) çıkarsan (namazda) yüzünü Mescid-i haram tarafına döndür. Bu (emir de) Rabbinden (gelen) mutlak bir Hak dır. Allah, yapacaklarınızdan gaafil değildir. Nerede bulunursan bulun, hemen yüzünü Mescid-i Harâm´a doğru çevir. Bu emir şüphesiz gerçektir, Rabbindendir ve Allah yaptığınız şeylerden gafil değildir.
2-Bakara Suresi

150.Ayet
Medine

2
22
وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ۚ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ إِلَّا الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِي وَلِأُتِمَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ -150
(Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram* ve haysü ma küntüm fe vellu vücuheküm şatrahu li ella yekune linnasi aleyküm hucceh* ilellezıne zalemu minhüm fe la tahşevhüm vahşevnı ve li ütimme nı´metı aleyküm ve lealleküm tehtedun)
2-Bakara Suresi
150.Ayet
Medine
2
22
(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız. Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescidi harama doğru çevir ve her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki nas için aleyhinizde bir hüccet olmıya, ancak içlerinden haksızlık edenler başka siz de onlardan korkmayın benden korkun, hem üzerinizdeki ni´metimi tamamlıyayım hem gerek ki hidayete eresiniz Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Harâm’a doğru çevir ve her nerede olursanız yüzünüzü o tarafa çevirin ki, Yahudî veya müşrikler için aleyhinizde bir hüccet olmasın (dinimizi terkedip kıblemize tâbi oluyorsunuz, demesinler); Ancak onlardan inad ederek nefislerine zulmedenler müstesna (bunlar her şey söyleyebilirler). Artık siz de onlardan korkmayın, benden korkun, tâ ki size karşı olan nimetimi tamamlayayım. Böylece hidayete kavuşmuş olabilirsiniz. (Evet, Peygamberim!) Nereden çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey mü´minler!) nerede olursanız olun, yüzünüzü (namazda) o tarafa doğru döndürün; tâ ki insanlar için aleyhinize bir hüccet kalmasın; ancak içlerinden zulmedenler hâriç. Siz artık onlardan korkmayın. Benden korkun; hem size olan nimetimi tamamlayayım; ola ki doğru yolu bulursunuz. (Evet habîbim) hangi yerden çıkarsan (namazda) yüzünü Mescid-i haraama doğru çevir. (Siz de ey mü´minler) nerede olursanız (olun) yüzlerinizi o yana döndürün. Tâki aleyhinizde, insanların, içlerindeki zaalim olanlarından başkasının (tutunabitaceği) bir hüccet (bir vesika ve bir i´tiraz mevzuu) kalmasın. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Tâki size karşı olan ni´metimi tamamlayayım. (Bu sayede) siz de hidâyete kavuşmayı ümîd edebilirsiniz. Nerede bulunursan bulun, yüzünü Mescid-i Harâm´a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin de insanlar, aleyhinizde bir itirazda bulunamasınlar, ama haksızlık edenler ve zulümde bulunanlar başka. Siz korkmayın onlardan, benden korkun da hem size verdiğim nîmetimi tamamlayayım, hem de bu sûretle hidâyete erişin.
2-Bakara Suresi

151.Ayet
Medine

2
22
كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ -151
(Kema erselna fıküm rasulem minküm yetlu aleyküm ayatina ve yüzekkıküm ve yüallimükümül kitabv vel hıkmete ve yüallimüküm ma lem tekunu ta´lemun)
2-Bakara Suresi
151.Ayet
Medine
2
22
Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. Netekim içinizde sizden bir Resul gönderdik, size âyetlerimizi okuyor, sizi tezkiye ediyor, size kitab, hikmet öğretiyor, size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor Nitekim nimetimin tamamlanması meyanında sizden (içinizden) size bir Rasûl gönderdik. Size âyetlerimizi okuyor, sizi şirk ve günahlardan temizliyor, size Kur’an’ı ve helâl ile haramı öğretiyor, size bilmediğiniz şeriat hükümlerini bildiriyor. Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik, sizi (ruhunuzun yüceliğiyle ters düşen, insanlığınızın ölçüsünü zedeleyen, ebedî mutluluğunuza engel olan her kötü şeyden) temizler; size kitap ve hikmeti öğretir; size bilmediğiniz şeyleri öğretip belletir. Nitekim içinizde kendinizden bir peygamber gönderdik ki o, size âyetlerimizi okuyor, sizi (Allaha eş tutmakdan, günâhlardan, maddî ve ma´nevî kötülüklerden kurtarıb) tertemiz yapıyor, size Kitâb (Kur´ânı) ve hikmeti (içinde bulunan hükümleri) öğretiyor, bilmediğiniz şeyleri size bildiriyor. Nasıl ki içinizden size bir Peygamber gönderdik. Size âyetlerimizi okumada, ahlâkınızı temiz bir hale koymada. Size kitap ve hikmet öğretmede ve bilmediğiniz şeyler hakkında size malûmat verip sizi bilgi sahibi etmede.
2-Bakara Suresi

152.Ayet
Medine

2
22
فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِي وَلَا تَكْفُرُونِ -152
(Fezkürunı ezkürküm veşküru lı ve la tekfürun)
2-Bakara Suresi
152.Ayet
Medine
2
22
Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. o halde anın beni, anayım sizi ve şükredin de bana nankörlük etmeyin O halde siz, bana itaat ve ibadet ederek beni anın ki, ben de sizi mağfiretimle anayım. Nimetlerime şükredin de nankörlük yaparak küfre varmayın. (Beni ve nimetlerimi inkâr etmeyin.) O halde anın Beni, anayım sizi; şükredin Bana ve sakın nankörlük etmeyin. Öyle ise siz beni (taatle, ibâdetle) anın, ben de sizi (sevab ile, mağfiretle) anayım. Bir de bana şükredin, bana nankörlük etmeyin. Artık siz de anın beni, anın da ben de anayım sizi. Nankörlüğü bırakın da şükredin bana.
2-Bakara Suresi

153.Ayet
Medine

2
22
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ ۚ إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ -153
(Ya eyyühellezıne amenüsteıynu bis sabri ves salah* innellahe meas sabirın)
2-Bakara Suresi
153.Ayet
Medine
2
22
Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. Ey o bütün iman edenler sabr-ü salât ile yardım isteyin, şüphe yok ki Allah sabr edenlerle beraberdir Ey iman edenler, sabırla ve namazla Allah’dan yardım isteyin. Muhakkak Allah’ın yardımı sabredenlerle bareberdir. Ey imân edenler! Sabır ve namaz ile (Hak´tan) yardım isteyin. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir. Ey îman edenler, (taate ve belâye) sabr ile, bir de namazla (Hakdan) yardım isteyin. Şübhesiz ki Allah (ın yardımı) sabredenlerle beraberdir. Ey inananlar, sabretmek ve namaz kılmakla Allah´tan yardım dileyin. Şüphesiz ki Allah, sabredenlerledir.
2-Bakara Suresi

154.Ayet
Medine

2
23
وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ وَلَٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ -154
(Ve la tekulu li mey yuktelü fı sebılillahi emvat* bel ahyaüv ve lakil la teş´urun)
2-Bakara Suresi
154.Ayet
Medine
2
23
Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. ve Allah yolunda katlolunanlara ölüler demeyin hayır diridirler ve lâkin siz sezmezsiniz Allah yolunda öldürülenlere: “- Onlar ölüler’dir” demeyin. Hakikatte onlar diridirler. Fakat siz anlayıp bilemezsiniz. (Sabredip de) Allah yolunda öldürülenler için «ölüler» demeyin ; bilakis onlar dirilerdir, ama siz farkında değilsiniz. Allah yolunda öldürülmüş olanlar için «ölüler» demeyin. Bil´akis onlar diridirler. Fakat siz iyice anlamazsınız. Allah yolunda öldürülenlere de ölü demeyin. Onlar diridir ama siz anlamazsınız.
2-Bakara Suresi

155.Ayet
Medine

2
23
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ ۗ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ -155
(Ve le neblüvenneküm bi şey´im minel havfi vel cuı ve naksım minel emvali vel enfüsi ves semerat* ve beşşiris sabirın)
2-Bakara Suresi
155.Ayet
Medine
2
23
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. çaresiz sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz maldan, candan ve hasılâttan eksiklik ile imtihan edeceğiz, müjdele o sabırlıları Ey müminler, (itaatkârı âsi olandan ayırd etmek için) sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsüllerden yana eksiltme ile, andolsun imtahan edeceğiz. (Ey Habibim) sabredenlere (lütuf ve ihsanlarımı) müjdele. And olsun ki, sizi biraz korku, biraz açlık ile, biraz da maldan, candan ve ürünlerden noksanlık vermekle deneriz. Artık sabredenleri müjdele.. Andolsun, sizi biraz korku, (biraz) açlık, (biraz da) mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere (lutf-ü keremimi) müjdele. Andolsun ki mutlaka sizi birazcık korkuyla, açlıkla, mal, can ve meyve noksanıyla sınayacağız. Müjdele sabredenleri.
2-Bakara Suresi

156.Ayet
Medine

2
23
الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ -156
(Ellezıne iza esabethüm müsıybetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun)
2-Bakara Suresi
156.Ayet
Medine
2
23
Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. ki başlarına bir musibet geldiği vakit «biz Allahınız ve nihayet ona döneceğiz» derler Onlar, o kimselerdir ki, kendilerine bir belâ geldiği zaman teslimiyet göstererek: “-Biz Allah’ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz” derler. Onlar ki kendilerine bir musibet dokunduğu zaman «Biz Allah´a aidiz ve sonunda O´na döndürüleceğiz» derler. Ki onlar kendilerine bir belâ geldiği zaman «Biz (dünyâda) Allanın (teslim olmuş kulları) yız ve biz (âhiretde de) ancak ona dönücüleriz» diyenlerdir. O sabredenleri ki onlar, bir musîbete uğradılar mı biz Allah´ınız, gene de gerisin geriye ona döneceğiz derler.
2-Bakara Suresi

157.Ayet
Medine

2
23
أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ -157
(Ülaike alayhim salevatüm mir rabbihim ve rahmetüv ve ülaike hümül mühtedun)
2-Bakara Suresi
157.Ayet
Medine
2
23
İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. işte onlar, rablarından salâvat-ü rahmet onlara ve işte hidayete erenler onlar O teslimiyet gösterip Rablerine sığınanlar üzerine, Rablerinden mağfiret, rahmet (ve cennet) vardır; ve işte onlar, hidayete ermiş olanlardır. İşte onlar (o sabredip Allah´a bağlılık ve teslimiyet gösterenler var ya) onlara, Rab´larından bol mağfiretler ve rahmet vardır. Doğru yola erişenler de onlardır. Onlar (o teslîmiyyet ve istircâı gösterenler yok mu?) Rablerinden mağfiretler ve rahmet hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola erdirilenlerin ta kendileridir. Öyle kimselerdir onlar ki Rablerinden yarlıganma ve rahmet onlara. Onlardır doğru yolu bulanlar.
2-Bakara Suresi

158.Ayet
Medine

2
23
إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ ۖ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَا ۚ وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَإِنَّ اللَّهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ -158
(İnnes safa vel mervete min şeairillah* fe min haccel beyte evı´temera fe la cünaha aleyhi ey yettavvefe bihima* ve men tetavvea hayran fe innellahe şakirun alıym)
2-Bakara Suresi
158.Ayet
Medine
2
23
Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını verir. Hakikat, Safa ile Merve Allahın şeâirlerindendir onun için her kim hac veya ömre niyyetiyle Beyti ziyaret ederse tavafı bunlarla yapmasında ona bir günah yoktur Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz Allah ecrile meşhur kılar âlimdir Gerçekten, Safa ile Merve Allah’ın (emrettiği haccın) alâmetlerindendir. Bunun için, hac veya umre kasdiyle kim Kâbe’yi ziyaret ederse, yine Safa ile Merve’yi tavaf etmesinde bir günah yoktur. Her kim de (gönülden koparak vâcibden ziyade) bir hayır işlerse muhakkak Allah Şakirdir= mükâfatını verir. Alîmdir= her şeyi bilir. Şüphesiz ki, S a f â ile M e r v e Allah´ın (ibâdet yerleri olarak gösterdiği) alâmetlerdendir. Artık kim Beyt´i (Kabe´yi) hacceder veya umre (niyetiyle) ziyaret ederse, bu ikisini tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Her kim de gönülden (kendisine vâcib olmadığı halde) bir hayr ve iyilik işlerse, şüphesiz ki Allah (onu mükâfatlandırarak) şükrün karşılığını verendir ve O her şeyi bilendir.. Şübhe yok ki «Safaa» ile «Merve» Allahın şeâirindendir. İşte kim o «Beyt» i (Kâ´beyi) hacc veya Umre (kasdı) ile ziyaret ederse bunları güzelce tavaf etmesinde üzerine bir beis yokdur. Kim gönlünden koparak (vâcib olmayan amellerden) bir hayır işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Allah taatlerin ecrini veren, (her şey´i de) hakkıyle bilendir. Şüphe yok ki Safâ ve Merve, Allah alâmetlerindendir. Artık kim hac veya umre etmek için Kâ´be´yi tavaf edip Safâ ve Merve arasında koşarsa suçsuzdur. Kim gönlünden koparak hayır işlerse şüphe yok ki Allah, ona mükâfatta bulunur ve her şeyi de bilir.
2-Bakara Suresi

159.Ayet
Medine

2
23
إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَىٰ مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ ۙ أُولَٰئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللَّهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَ -159
(İnnellezıne yektümune ma enzelna minel beyyinati vel hüda mim ba´di ma beyyennahü lin nasi fil kitabi ülaike yel´anühümullahü ve yel´anühümül laınun)
2-Bakara Suresi
159.Ayet
Medine
2
23
İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder. İndirdiğimiz beyyinatı ve ayni bidayet olan âyâtı insanlar için biz kitabda beyan ettikten sonra ketm edenler muhakkak ki onlara Allah lâ´net eder, lâ´net şanından olanlar da lâ´net eder İndirdiğimiz apaçık hükümleri ve doğru yolu, insanlara biz Kitab’da beyan ettikten sonra, gizliyenler (var ya), şüphesiz Allah onlara lânet eder. (onları rahmetinden kovar) ve bütün lânet edebilenler de, onlara lânet okur. (159-160) Şüphesiz ki, indirdiğimiz o açık belgeleri ve doğru yolu, Kitab´da insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edip kendini düzeltenler ve hakkı açıklayıp ortaya koyanlar bu lanetin dışında kalır, işte Ben onların tevbesini kabul ederim. (Çünkü) tevbeleri çokça kabul eden, geniş rahmette bulunan ancak Benim. Hakıykat, indirdiğimiz o açık açık âyetlerimizi ve doğruyu biz kitabda insanlara onu pek aşikâr bir suretde bildirdikden sonra gizleyenler (yok mu?) işte onlar (ın haali:) onlara hem Allah lâ´net eder ve hem lâ´net etmek şânından olanlar lâ´net eder. İndirdiğimiz apaçık delilleri, bildirdiğimiz dosdoğru yolu, insanlara Kur´ân´da tamamıyla anlattıktan sonra bunu gizleyenlere gelince: Allah da onlara lânet eder, lânet edenler de.
2-Bakara Suresi

160.Ayet
Medine

2
23
إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا وَأَصْلَحُوا وَبَيَّنُوا فَأُولَٰئِكَ أَتُوبُ عَلَيْهِمْ ۚ وَأَنَا التَّوَّابُ الرَّحِيمُ -160
(İllellezıne tabu ve aslehu ve beyyenu fe ülaike etubü aleyhim* ve enet tevvabür rahıym)
2-Bakara Suresi
160.Ayet
Medine
2
23
Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim. ancak tevbe edib hali düzeltib hakkı söyliyenler başka, ben onları bağışlarım, öyle rahîm tavvabım ben Ancak Peygamberin vasfını gizlemekten tevbe edenler, hallerini düzeltenler ve gizlediklerini (Peygamberin vasıflarını) açıklayanlar başka. Ben, artık onların günahlarını bağışlarım; ve ben Tevvabım= tevbeyi kabul edenim. Rahîm’im= çok merhametliyim. (159-160) Şüphesiz ki, indirdiğimiz o açık belgeleri ve doğru yolu, Kitab´da insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edip kendini düzeltenler ve hakkı açıklayıp ortaya koyanlar bu lanetin dışında kalır, işte Ben onların tevbesini kabul ederim. (Çünkü) tevbeleri çokça kabul eden, geniş rahmette bulunan ancak Benim. Ancak tevbe (ve rücu) edenler, (hareketlerini) düzeltenler ve (hakıykatı gizlemeyib) iyice açıklayanlar başka. Ben artık onların günâhlarından geçerim. Ben en çok tevbeyi kabul edenim, en çok esirgeyenim. Ancak içlerinden tövbe edenler, hallerini düzeltenler ve doğruyu söyleyenler müstesna. Onların tövbesini kabul ederim. Ben tövbeleri kabul eden rahîmim.
2-Bakara Suresi

161.Ayet
Medine

2
23
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ -161
(İnnellezıne keferu ve matu ve hüm küffarun ülaike aleyhim la´netüllahi vel melaiketi ven nasi ecmeıyn)
2-Bakara Suresi
161.Ayet
Medine
2
23
Fakat âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. amma âyâtımızı inkâr etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlar işte Allahın lâ´neti, Meleklerin lâ´neti, insanları lâ´neti hep onların üstüne Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlar (var ya), işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. (Hakkı, doğruyu) inkâr edip de inkarcı oldukları halde ölenler var ya, işte Allah´ın, meleklerin ve insanların hepsinin laneti onlaradır. Hakıykat, küfredib de kendileri kâfirler olarak ölenler (yok mu?) işte onlar: Allanın, meleklerine ve bütün insanlarına lâ´neti onların üstündedir. Kâfir olup küfründe ısrar ederek bu halle can verenler yok mu! Allah´ın lâneti de onlara, meleklerin lâneti de, bütün insanların lâneti de.
2-Bakara Suresi

162.Ayet
Medine

2
23
خَالِدِينَ فِيهَا ۖ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ -162
(Halidıne fıha* la yühaffefü anhümül azabü ve la hüm yünzarun)
2-Bakara Suresi
162.Ayet
Medine
2
23
Onlar ebedî olarak lânet içinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır. ebediyen onun altında kalırlar, ne azabları hafifletilir ne de kendilerine göz açtırılır Onlar, o lânet ve ateş içinde devamlı olarak kalanlardır. Onlardan ne azâb hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır. Lanette devamlı kalıcılardır ; azâb onlardan hafifletilmez ve (bir ân olsun) azâbdan geri bırakılıp bekletilmezler. Onun (o lâ´netin, yahud cehennemin) içinde ebedî kalıcıdırlar onlar. Onlardan âzab da hafifletilmez. Kendilerinin yüzlerine de bakılmaz. Ebedî olarak lânette kalırlar. Ne azapları hafifletilir, ne yüzlerine bakılır.
2-Bakara Suresi

163.Ayet
Medine

2
23
وَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ -163
(Ve ilahüküm ilahüv vahıd* la ilahe illa hüver rahmanür rahıym)
2-Bakara Suresi
163.Ayet
Medine
2
23
Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. Her halde hepinizin Tanrısı bir Tanrı, başka Tanrı yok ancak o, o rahmanı rahîm Sizin İlâhınız, (zât ve sıfatında ortağı olmayan) tek Allah’dır. Ondan başka ilâh yoktur; Rahmandır= dünyada bütün mahlûkatı esirgeyendir, Rahîmdir= ahirette yalnız müminlere rahmet edendir. Tanrınız tek bir tanrıdır. O´ndan başka tanrı yoktur. O´nun merhameti çoktur, rahmeti sonsuzdur. Hepinizin Tanrısı (zâtinde ve sıfatlarında asla benzeri bulunmayan) bir tek Tanrıdır. Ondan başka hiç bir Tanrı yokdur. O, hem Rahmandır, hem rahimdir. Allah´ınız, bir Allah´tır ondan başka tapacak yok, rahman ve rahîm odur.
2-Bakara Suresi

164.Ayet
Medine

2
24
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ -164
(İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil erda ba´de mevtiha ve besse fıha min külli dabbetiv ve tasrıfir riyahı ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatil li kavmiy ya´kılun)
2-Bakara Suresi
164.Ayet
Medine
2
24
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. Şüphesiz Göklerin ve Yerin yaradılışında, gece ile gündüzün biribiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allahın yukarıdan bir su indirib de onunla Arzı ölmüşken diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanatı yaymasında, rüzgârları, değiştirmesinde, Gök ile Yer arasında müsahhar bulutta, şüphesiz hep bunlar da akıllı olan bir ümmet için elbet Allahın birliğine âyetler var Muhakkak, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün arka arkaya gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde götürüp giden gemide; yeryüzü kuruduktan sonra, Allah gökten yağmur indirerek arzı diriltmesinde, o arzda her türlü hayvanatı yaymasında, rüzgârları her taraftan estirmesinde, yer ile gök arasında Allah’ın emrine tâbi bulutta, akıl ve düşünce sahibi olan bir millet için Allah’ın birliğine, kudret ve yüceliğine delâlet eden bir çok alâmetler vardır. Şüphesiz ki, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yarar sağlayan şeylerle denizde akıp giden gemilerde; Allah´ın gökten indirip, öldükten sonra yeri dirilttiği suda ve her canlıyı orada serpiştirip yaymasında, gökle yer arasında göreve hazır bekleyen rüzgârların ve bulutların değiştirilip döndürülmesinde, aklını kullanan bir topluluk için nice belgeler ve deliller vardır. Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt (ıb taşıy) an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, deprenen her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında (Hakkın emrine) boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler (Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler) vardır. Göklerin ve yeryüzünün yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara fayda vermek üzere denizde yürüyüp giden gemide, Allah´ın, gökten yağmur yağdırarak yeryüzünü, ölümünden sonra diriltmesinde, sonra da yeryüzüne, yürüyen hayvanları yaymasında, yelleri dilediği gibi estirip değiştirmesinde, gökle yer arasında emrine münkad olan bulutta, şüphe yok ki aklı erenler için varlığına, birliğine deliller var.
2-Bakara Suresi

165.Ayet
Medine

2
24
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللَّهِ ۖ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ ۗ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُوا إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا وَأَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ -165
(Ve minen nasi mey yettehızü min dunillahi endadey yühıbbunehüm ke hubbillah* vellezıne amenu eşeddü hubbel lillah* velev yerallezıne zalemu iz yeravnel azabe ennel kuvvete lillahi cemıav ve ennellahe şedıdül azab)
2-Bakara Suresi
165.Ayet
Medine
2
24
İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi! İnsanlardan kimi de Allahdan beride bir takım sınarlar ediniyorlar da onları Allah sever gibi seviyorlar, iman edenler ise Allah için sevgice daha kuvvetlidirler, görselerdi o zulmu edenler: azabı görecekleri vakit hakikaten kuvvet bütün kuvvet Allahındır ve hakikaten Allah çok şedid azablıdır İnsanlardan kimi de, Allah’dan gayrısını (putları), O’na emsal koşarlar, Allah’a ibadet eder gibi putlara tapınırlar ve onlara sevgi beslerler. İman eden kimselerin Allah’a olan sevgisi ise daha kuvvetli ve devamlıdır. Eğer Allah’a ortak koşarak nefislerine zulüm edenler, vaktinde görecekleri azabı bilselerdi, muhakkak bütün kuvvet ve kudretin Allah’ın olduğunu ve azabının çok şiddetli bulunduğunu anlarlardı. İnsanlardan bir kısmı Allah´ tan başkasını (O´na) denk ve ortak edinirler de Allah´ı sever gibi onları severler. İmân edenlerin ise Allah´ı sevmesi çok daha köklü ve devamlıdır. O zulmedip kendilerine yazık edenler azabı görecekleri zaman bütün kuvvet ve kudretin Allah´a ait olduğunu ve Allah´ın çok şiddetli azâb edici bulunduğunu bir bilselerdi!. İnsanlar içinde Allahdan gayrisini (Ona) emsal edinen adamlar da vardır ki onlara Allaha olan sevgi gibi muhabbet beslerler. Îman edenlerin Allaha sevgisi ise (her şeyden) sağlamdır. (Allaha eş tutarak nefislerine) zulmedenler azabı görecekleri zaman bütün kuvvet (ve kudret) in hakıykaten Allahın olduğunu ve Allahın hakıykaten pek çetin azâblı bulunduğunu (gözleriyle görür gibi) bilselerdi... İnsanların bir kısmı Allah´tan başka ona birtakım eşitler edinirler de onları, Allah´ı sever gibi severler. İnananlarsa, Allah´ı onlardan daha kuvvetli bir sevgiyle severler. Zulmedenler, bir görselerdi ki azâba düşecekleri vakit bütün kuvvet, ancak ve ancak Allah´ındır ve Allah, çok şiddetli azâp eder.
2-Bakara Suresi

166.Ayet
Medine

2
24
إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ -166
(İz teberraellezınet tübiu minellezınettebeu ve raevül azabe ve tekattaat bihimül esbab)
2-Bakara Suresi
166.Ayet
Medine
2
24
Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. o vakit o metbu olanlar azabı görerek tabi olanlardan teberri etmişlerdir, aralarındaki bütün rabıtalar didik didik kopmuştur O zaman, küfür öncülerinin arkasında gidenler görecekler ki, arkalarına düşüp uydukları kimseler, kendilerinden hızla uzaklaşmıştır. Hepsi o azabı görmüştür ve aralarındaki bağlar da parçalanıp kopmuştur. (166-167) O zaman uyulanlar azabı görünce kendilerine uyanlardan uzaklaşırlar ve aralarındaki bütün bağlar kopuverir. Onlara uyanlar ise, «Ah! bir daha bizim için dünyaya dönüş olsaydı, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık» derler. Böylece Allah onlara yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar olarak gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.. O zaman (görecekler ki) arkalarından uyulub gidilenler kendilerine uyanlardan hızla uzaklaşmışdır. (Hepsi) o azabı görmüşlerdir. Aralarındaki ipler (münâsebetler) de parçalanıb kopmuşdur. O vakit kendilerine uyulanlar, azâbı görerek kendilerine uyanlardan kaçınır, uzaklaşırlar, aralarındaki vesile ve sebepler de tamamıyla kesilir gider.
2-Bakara Suresi

167.Ayet
Medine

2
24
وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا ۗ كَذَٰلِكَ يُرِيهِمُ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ ۖ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ -167
(Ve kalellezınet tebeu lev enne lena kerraten fe neteberrae minhüm kema teberrau minna* kezalike yürıhimüllahü a´malehüm haseratin aleyhim* ve ma hüm bi haricıne minen nar)
2-Bakara Suresi
167.Ayet
Medine
2
24
Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir. Tâbi olanlar da şöyle demektedir: Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsa idi de onların bizden teberri ettikleri gibi biz de onlardan teberri etse idik! İşte böyle Allah onlara bütün amellerini üzerlerine yığılmış hasretler halinde gösterecektir ve onlar o ateşten çıkacak değillerdir Ve öncülere tâbi olanlar da şöyle demektedir: “- Ah! Bizim için dünyaya bir dönüş olaydı da onlar bizden ayrılıp uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” İşte böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar hâlinde gösterecektir; ve onlar ateşten de çıkacak değillerdir. (166-167) O zaman uyulanlar azabı görünce kendilerine uyanlardan uzaklaşırlar ve aralarındaki bütün bağlar kopuverir. Onlara uyanlar ise, «Ah! bir daha bizim için dünyaya dönüş olsaydı, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık» derler. Böylece Allah onlara yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar olarak gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.. Ve tâbi´ olanlar şöyle demişdir: «Bizim için (dünyâye) bir dönüş olsaydı da (bugün) bizden uzaklaşdıkları gibi biz de (o gün) onlardan uzaklaşsaydık». Böylece Allah onlara bütün yapdıklarını hasret (ve nedamet) ler haalinde kendilerine gösterecekdir ve onlar cehennemden akıcılar da değildirler. Onlara uyanlar da muhakkak derler ki: Keşke bir kere daha dünyaya dönseydik de onlar bizden nasıl kaçındıysa biz de onlardan kaçınsaydık, çekinseydik. İşte Allah, onlara yaptıkları işleri, üstlerine çöken bir hasretten ibaret olarak gösterir. Onlar, ateşten dışarı çıkamazlar.
2-Bakara Suresi

168.Ayet
Medine

2
24
يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِي الْأَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًا وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ ۚ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ -168
(Ya eyyühen nasü külu mimma fil erdı halalen tayyibev ve la tettebiu hutuvatiş şeytan* innehu leküm adüvvüm mübın)
2-Bakara Suresi
168.Ayet
Medine
2
24
Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Ey insanlar bütün Arzdaki nimetlerimden halâl olmak, pâk olmak şartiyle yeyin, fakat Şeytanın adımlarına uymayın çünkü o size belli bir düşmandır Ey insanlar, yeryüzündeki şeylerden helâl ve temiz olmak şartıyla yiyin, şeytanın izini takip etmeyin. Çünkü o, hakikaten size apaçık bir düşmandır. Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerden helâl ve temiz olarak yeyin ; şeytanın adımlarına uymayın (ona adım uydurmayın). Çünkü o size apaçık bir düşmandır. Ey insanlar, yerdeki şeylerden, halâl ve temiz olmak şartıyle, yeyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, size hakıykaten apaçık bir düşmandır. Ey insanlar, yeryüzünde helâl ve temiz olan şeyleri yiyin. Şeytan´ın izini izlemeyin. Şüphe yok ki o, size apaçık bir düşmandır.
2-Bakara Suresi

169.Ayet
Medine

2
24
إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاءِ وَأَنْ تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ -169
(İnnema ye´müruküm bis sui vel fahşai ve en tekulu alellahi ma la ta´lemun)
2-Bakara Suresi
169.Ayet
Medine
2
24
O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. o size hep çirkin ve murdar işleri emreder ve Allaha karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister Şeytan, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmiyeceğiniz şeyleri söylemenizi emreder. O ancak size kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah´a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allaha karşı bilmeyeceğiniz şeyleri söylemenizi emreder. O, size ancak ve ancak çirkin ve kötü şeyler buyurur, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
2-Bakara Suresi

170.Ayet
Medine

2
25
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا ۗ أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ -170
(Ve iza kıyle lehümüt tebiu ma enzellellahü kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhi abaena* e ve lev kane abaühüm la ya´kılune şey´ev ve la yehtedun)
2-Bakara Suresi
170.Ayet
Medine
2
25
Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)? Allahın indirdiğine uyun denildiği vakit de onlara yok dediler: Atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız, ya ataları bir şeye akl erdiremez ve doğruyu seçemez idiseler demi? O müşriklere: “-Allah’ın indirdiğine (Kur’an’daki helâl ve harama) inanın ve tâbi olun.” denildiği zaman onlar: “Hayır, biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız.” dediler. Ya ataları bir şey anlıyamaz ve doğruyu seçemez idiyseler de mi? (onlara uyacaklar). Onlara, «Allah´ın indirdiğine uyun» denilince, «hayır biz baba ve dedelerimizi üzerinde bulduğumuz şeye uyarız» derler. Ya baba ve dedeleri bir şey akledememiş ve doğru yolu bulamamışlarsa ? Onların (müşriklere); «Allahın indirdiğine uyun» denildiği zaman onlar: «Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulunduğumuz şey´e uyarız» derler. Ya ataları birşey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler? Onlara, Allah neyi indirdiyse ona uyun dendi mi dediler ki: Hayır, biz atalarımız neye uyduysa ona uyarız. İyi ama atalarınızın aklı bir şeye ermiyorsa ve doğru yolu bulmadılarsa ne olacak?
2-Bakara Suresi

171.Ayet
Medine

2
25
وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُوا كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لَا يَسْمَعُ إِلَّا دُعَاءً وَنِدَاءً ۚ صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَعْقِلُونَ -171
(Ve meselüllezıne keferu ke meselillezı yen´ıku bi ma la yesmeu illa düaev ve nidaa* summüm bükmün umyün fe hüm la ya´kılun)
2-Bakara Suresi
171.Ayet
Medine
2
25
İnkâr edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar. o kâfirlerin meseli sade bir çağırma veya bağırmadan başkasını duymaz bir kulakla haykıranın hâline benzer, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler (Kur’an’a inanmıyan) kâfirler, çobanın hayvanlarına benzerler. Çobanın sözünü anlamazlar; ancak bağırıp çağırışını işitirler. Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Kur’an’ı işitip anlamazlar. İnkâra sapıp küfür üzere kalanların durumu, bağırıp çağırmaktan başka bir şey işitmeyen (ve tıpkı davarlara seslenen çoban) gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler ; bu yüzden akledip anlayamazlar. O küfredenlerin haali bağırıb çağırışdan başka bir şey duymayan (anlamayan hayvanlara durmayıb) haykıran (bir çoban) ın haaline (ne kadar da) benziyor. (Onlar bir sürü) sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Onun için düşünmezler. Kâfirler, hiçbir şey duyup dinlemeden, anlamadan bağırıp çağıran kimseye benzerler. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da edemez onlar.
2-Bakara Suresi

172.Ayet
Medine

2
25
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُوا لِلَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ -172
(Ya eyyühellezıne amenu külu min tayyibati ma razaknaküm veşküru lillahi in küntüm iyyahü ta´büdun)
2-Bakara Suresi
172.Ayet
Medine
2
25
Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin. Ey o bütün iman edenler! size kısmet ettiğimiz rızıkların hoşlarından yeyin ve Allaha şükreyleyin eğer ancak ona tapıyorsanız Ey müminler, size verdiğim rızıkların temiz ve helâlından yeyin ve Allah’a şükredin, eğer hakikaten ona tapıyorsanız. Ey imân edenler! Sizi rızıklandığımız şeylerin iyi ve temiz olanından yeyin. Eğer yalnız Allah´a tapıp kulluk ediyorsanız O´na şükredin. Ey îman edenler, size rızk olarak verdiğimiz şeylerin (maddeten ve manen) en temiz olanlarından yeyin, Allaha şükredin, eğer (hakıykaten) ona kulluk ediyorsanız. Ey inananlar, size rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yiyin ve ancak ona tapıyorsanız karşılık olarak şükredin.
2-Bakara Suresi

173.Ayet
Medine

2
25
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ بِهِ لِغَيْرِ اللَّهِ ۖ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -173
(İnnema harrame aleykümül meytete ved deme ve lahmel hınzıri ve ma ühille bihı li ğayrillah* fe menidturra ğayra bağıv ve la adin fe la isme aleyh* innellahe ğafurur rahıym)
2-Bakara Suresi
173.Ayet
Medine
2
25
Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. o size yalnız şunları haram kıldı: meyte, kan, hınzır eti, bir de Allahın gayrisinin namına kesilen; sonra kim bunlardan yemeğe muztar kalırsa diğerin hakkına tecavüz etmemek ve zaruret mıkdarını geçmemek şartile ona da günah yükletilmez, çünkü Allah gafur, rahîmdir Allah size, (eti yenen hayvanlardan) boğazlanmaksızın ölmüş olanı, akan kanı, domuz etini ve Allah’dan başkası için (putlar ve şahıslar adına) kesilenleri, kesin olarak haram kıldı. Fakat helâk olacak derecede darlığa düşen kimse, helâl benimsemiyerek ve hududu aşmıyarak (zarurî ihtiyacını giderecek kadar) bu haram şeylerden yiyebilir, ona bir günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah Gafûr’dur = çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhamet edicidir. O, ancak size ölüyü (ölü hayvan etini), kanı, domuz etini; bir de Allah´dan başkası adına boğazlanan hayvanı haram kılmıştır. Ama (açlıktan) darda kalana, (başkasının hakkına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak şartiyle) günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.. O, size ölüyü (murdar hayvanı), kanı, domuz etini, bir de Allahdan başkası için kesileni kat´iyyen haram kıldı. Fakat kim bunlardan yemiye muztar kalırsa (kimseye) saldırmamak ve haddi (ölmeyecek mikdarı) geçmemek şartıyle onun üzerine günah yokdur. Şübhesiz ki Allah çok yarğılayıcıdır, hakkıyle esirgeyicidir. Söz budur ancak. O, size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah´tan başkası için kesilen hayvanı haram etmiştir. Fakat zorda kalan, başkasının hakkına el uzatmamak ve zaruret miktarını da aşmamak üzere yerse günah etmiş olmaz. Çünkü Allah, suçları örten rahîmdir.
2-Bakara Suresi

174.Ayet
Medine

2
25
إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۙ أُولَٰئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلَّا النَّارَ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -174
(İnnellezıne yektümune ma enzelellahü minel kitabi ve yeşterune bihı semenen kalılen ülaike ma ye´külune fı bütunihim illen nara ve la yükellimühümüllahü yevmel kıyameti ve la yüzekkıhim* ve lehüm azabün eliym)
2-Bakara Suresi
174.Ayet
Medine
2
25
Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Allahın indirdiği kitabdan bir şeyi ketmedib de bununla biraz para alanlar muhakkak ki onlar karınlarında ateşden başka bir şey yemezler ve kıyamet günü Allah onlara ne söyler ne de kendilerini tezkiye eder, onlara sade bir «azabı elim» vardır Allah’ın indirdiği kitab (Tevrat) dan Hazreti Peygamberin vasfını gizleyipte bununla biraz para alanlar var ya, kıyamet gününde, yedikleri rüşvet, onların karınlarında ancak ateş olur. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşur, ne de onları temize çıkarır. Onlara yalnız acıklı bir azâb vardır. Şüphesiz ki Allah´ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir değere değiştirenler yok mu, işte onlar karınlarında ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onları temize çıkarmaz (ayıp ve günahlardan temizlemez); onlara elem verici bir azâb vardır.. Allanın indirdiği Kitabdan (Peygamberin vasıflarına dâir) bir şey´i gizleyib de onunla az bir bahayi (hasîs, bir menfaati) satın alanlar (yok mu?) Onlar karınlarına ateşden başka (bir şey) yemiş olamazlar. Kıyaamet günü Allah onlarla konuşmaz, onları temize de çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir azâb vardır. O kimseler ki Allah´ın indirdiği kitaptan bir emri, bir hükmü gizlerler de buna karşılık değersiz bir miktar para alırlar, işte muhakkak onlardır ateş yiyenler. Karınlarında ateşten başka bir şey yoktur. Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne de onları temizler. Onlara ancak elemli bir azap var.
2-Bakara Suresi

175.Ayet
Medine

2
25
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَىٰ وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِ ۚ فَمَا أَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِ -175
(Ülaikellezıneşteravüd dalalete bil hüda vel azabe bil mağfirah* fe ma asberahüm alen nar)
2-Bakara Suresi
175.Ayet
Medine
2
25
İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!) Onlar işte hidayeti verib dalâleti, mağfireti bırakıb azabı satın alan kimseler, bunlar ateşe ne sabırlı şeyler!... Onlar, hak yolu bırakıp sapıklığı, mağfiret yerine azâbı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe ne de sabırlıdırlar!... İşte onlardır ki doğru yolun karşılığında sapıklığı, günahlardan arınıp temizlenme yerine azabı satın almışlardır. Bunlar ateşe karşı ne de sabırlıdırlar! Onlar doğru yolu bırakıb sapıklığı, mağfirete bedel azaâbı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne de sabırlıdırlar!. Onlardır sapıklığı doğru yola, azâbı yarlıganmaya karşılık olarak satın alanlar; ateşe ne de sabırlı kimselerdir ya.
2-Bakara Suresi

176.Ayet
Medine

2
25
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ ۗ وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِي الْكِتَابِ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ -176
(Zalike bi ennellahe nezzelel kitabe bil hakk* ve innellezınahtelefu fil kitabi le fı şikakım beıyd)
2-Bakara Suresi
176.Ayet
Medine
2
25
Bu (azab) da, Allah’ın, Kitab’ı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkâr etmesi) sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler. Zira şüphesiz ki Allah kitabı sebebi hak ile indirdi, kitabda ıhtilâf edenler ise şüphesiz haktan uzak bir şıkak içindedirler Bu azâbın sebebi şudur: Çünkü Allah’ın hak olarak gönderdiği kitabın hükmünü gizlediler. Kitabın bir kısmını ikrar ve bir kısmını inkâr etmek suretiyle ihtilâfa düşenler, hakdan uzak bir ayrılık içindedirler. Bu azâb, Allah´ın Kitabını hak olarak indirmesindendir. Kitap hakkında ayrılığa düşenler, elbetteki uzak bir ayrılık (derin bir çıkmaz) içindedirler. Bu (azabın) sebebi şudur: Çünkü Allah Kitabı şübhesiz hak olarak indirmişdir. O kitab (ın inzal, tasdıyk ve sıhhatin) da ihtilâfa düşenler elbette (Hakdan) uzak bir ayrılık içindedirler. Bu, haksız da değildir. Çünkü Allah, kitabı şüphe yok ki hak olarak, doğruyu söylemek için indirdi. Allah kitabında ihtilafa düşenler, elbette haktan uzak bir ayrılıktadırlar.
2-Bakara Suresi

177.Ayet
Medine

2
26
لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَىٰ حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا ۖ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ ۗ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ -177
(Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın* ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab* ve ekames salate ve atez zekah* vel mufune bi ahdihim iza ahedu* ves sabirıne fil be´sai ved darrai ve hıynel be´s* ülaikellezıne sadeku* ve ülaike hümül müttekun)
2-Bakara Suresi
177.Ayet
Medine
2
26
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan müttekiler Yüzlerinizi (namazda) doğu ve batı tarafına çevirmeniz hayır ve taat değildir. Fakat hayır ve ibadet, Allah’a, âhirete, meleklere, Allah’ın indirdiği kitablara ve peygamberlere iman edenin ibadetidir ve Allah sevgisi üzere, yahud mala olan sevgisine rağmen, malı (fakir) akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa , dilenenlere, köle ve esirlere (kurtulmaları için) harcayan, namazı gereği üzere kılan ve zekâtı veren kimsenin; ahidleştikleri zaman sözlerine sâdık kalanların, ihtiyaç ve sıkıntı hallerinde, cihad ve savaşlarda sabredenlerin hayrıdır. İşte, bu vasıfları taşıyanlar, hakka uyan sâdıklardır ve bunlar takva sahipleridir. Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz (hakikî imânı yansıtan) iyilik ve erdemlik değildir. Ama (gerçek) iyilik ve erdemlik: Allah´a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inananların, malı —ona olan sevgisiyle— yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, köle ve esirleri kurtarmaya harcayanların, namaz kılan ve zekât verenlerin; andlaşıp anlaştıkları zaman verdikleri sözü yerine getirenlerin; zorda, darda ve savaşın kızıştığında sabredenlerin (bu. durumları ve imânlaradır. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır korunup sakınanlar. (Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtârmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaarebenin kızışdığı zamanlarda sabr-u metanet gösterenler (in birridir). Onlar (yok mu? îmanlarında ve birr-ü taat iddiasında) saadık olanlar onlardır ve onlar takvaaya erenlerin de ta kendileridir. Yüzlerinizi doğuya, batıya çevirip durmanız, hayır sayılmaz ki. Hayır ve taat sahipleri, Allah´a, son güne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, Allah sevgisiyle yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve esirlere mal veren, namaz kılan, zekât veren, ahdettikleri zaman ahitlerine vefa eden, sıkıntı ve şiddet vakitlerinde sabreden kişilerdir. Onlardır sözleri doğru olanlar, onlardır sakınanlar.
2-Bakara Suresi

178.Ayet
Medine

2
26
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلَى ۖ الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالْأُنْثَىٰ بِالْأُنْثَىٰ ۚ فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ أَخِيهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ وَأَدَاءٌ إِلَيْهِ بِإِحْسَانٍ ۗ ذَٰلِكَ تَخْفِيفٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَرَحْمَةٌ ۗ فَمَنِ اعْتَدَىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ -178
(Ya eyyühellezıne amenu kütibe aleykümül kısasu fil katla* el hurru bil hurri vel abdü bil abdi vel ünsa bil ünsa* fe men ufiye lehu min ehıyhi şey´ün fettibaum bil ma´rufi ve edaün ileyhi bi ıhsan* zalike tahfıfüm mir rabbiküm ve rahmeh* fe menı´teda ba´de zalike fe lehu azabün eliym)
2-Bakara Suresi
178.Ayet
Medine
2
26
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. Ey o bütün iman edenler! Maktuller hakkında üzerinize kısas yazıldı: hürre hür, köleye köle, dişiye dişi, bunun üzerine her kim kardeşinden cüz´î bir afve mazhar olursa o vakit vazife birinin o marufu takib etmesi birinin de ona borcunu güzellikle ödemesidir bu, rabbınızdan bir tahfif ve bir rahmettir, her kim bunun arkasından yine tecavüz ederse artık ona elîm bir azab vardır Ey iman edenler! (kasden) öldürülmüşler için size kısas (misilleme yapmak) farz kılındı: Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. (ölen müslüman olduğu halde, öldüren hür, köle ve kadın, her kimse kısas olunur, yani öldürdüğüne karşılık öldürülür.) Öldürülmüş olanın kardeşinden (verese ve velisinden) katilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülse, ölünün velisi, hakkından ziyade olmıyarak, örfe göre diyet almalıdır; katil de maktulün velisine, icap eden diyeti güzel bir şekilde ödemelidir. İşte böyle afvederek diyet almak, Rabbiniz tarafından size bir hafiflik ve merhamettir. Kim bu bağışlama ve diyet alıştan sonra, katil ile veya katilin akrabasıyla düşmanlık yaparak tecavüzde bulunursa, onun için âhirette çok acıklı bir azab vardır. Ey imân edenler! Öldürülenler hakkında size kısas (eşit şekilde karşılık = misilleme) farz kılındı : Hürre hür, köleye köle, dişiye dişi... Bununla beraber kim (öldürülenin) kardeşinden az da olsa bağışlanırsa (kısas düşer); kendisine örfe uymak ve bağışlayana diyeti güzellikle ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azâb vardır. Ey îman edenler, maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (farzedildi). Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi ile (kısas olunur). Fakat kimin (hangi kaatilin) lehinde maktulün kardeşi (velîsi) tarafından cüz´î birşey afvolunursa (hemen kısas düşer). Artık örfe uymak (şer´in ve aklın iyi gördüğünü yapmak, borcu) ona (maktulün velîsine) güzellikle ödemek (lâzımdır). Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu (afivden ve edadan) sonra (kaatile veya taraflarına muhaasame ve) tecâvüzde bulunursa onun için pek acıklı bir azâb vardır. Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın. Fakat öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar; öldürülenin velîsinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de, öldürdüğü kişinin velîsine güzellikle bir şey vermesi kalır. Bu, Rabbinizden hükmü hafifletmedir, rahmettir. Bundan sonra da gene zulme kalkan ve aşırı giden olursa artık ona elemli bir azap var.
2-Bakara Suresi

179.Ayet
Medine

2
26
وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ -179
(Ve leküm fil kısası hayatüy ya ülil elbabi lealleküm tettekun)
2-Bakara Suresi
179.Ayet
Medine
2
26
Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz. Hem kısasta size bir hayat vardır ey temiz aklı temiz özü olanlar! gerek ki korunursunuz Ve bu kısasta sizin için bir hayat vardır, ey tam akıl sahipleri! Gerek ki, haksız adam öldürmekten korunursunuz. Hem kısasta, ey akıl sahipleri sizin için hayat vardır. Ola ki (Allah´tan korkup) sakınırsınız. Ey salim akıl saahibleri, kısasda sizin için (umumî) bir hayaat vardır. Tâki (katilden) sokmasınız. Ey aklı erenler, özü sözü temiz kimseler, korunmanız, sakınmanız için kısasta size hayat var.
2-Bakara Suresi

180.Ayet
Medine

2
26
كُتِبَ عَلَيْكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ إِنْ تَرَكَ خَيْرًا الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ بِالْمَعْرُوفِ ۖ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ -180
(Kütibe aleyküm iza hadara ehadekümül mevtü in terake hayra* elvasıyyetü lil valideyni vel akrabıne bil ma´ruf* hakkan alel müttekıyn)
2-Bakara Suresi
180.Ayet
Medine
2
26
Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı. Birinize ölüm geldiği vakit bir hayır -bir mal- bırakacaksa, babası ve anası ve en yakın akrıbası için meşru bir surette vasıyyet etmek müttekiler üzerine icrası vacib bir hak olarak üzerinize yazıldı Sizden birinize ölüm alâmetleri belirdiği zaman, eğer geriye mal bırakacaksa, babasına, anasına ve akrabasına malının üçte birinden çok olmıyacak şekilde vasiyyet etmek farz kılındı. Bu vasiyyet, ebeveyn ve akrabasını mahrum etmemek için takva sahiplerine hak oldu. (Bu âyeti kerimenin hükmü, daha ileride gelecek olan Nisa sûresindeki miras âyeti ile kaldırılmış, nesh edilmiştir.) Birinize ölüm geldiğinde, bir hayr (çokça mal) bırakacaksa, ana - babaya, yakınlara uygun ve meşru´ bir biçimde vasiyette bulunması, —Allah´tan korkup kötülüklerden sakınanlara yerine getirilmesi bir hak olmak üzere— size farz kılındı. Sizden birinize ölüm gelib çatdığı vakit eğer mal bırakacaksa anaya, babaya, yakın akrabaya meşru´ bir suretde vasıyyetde bulunmak takvaa sahihleri üzerinde bir hak olarak farzedildi. Biriniz ölürken kendisinden sonra bir hayır bırakacaksa anasına, babasına ve yakınlarına, örfe uyarak vasiyette bulunmalı. Bu, sakınanlara bir haktır, bir borçtur.
2-Bakara Suresi

181.Ayet
Medine

2
26
فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَمَا سَمِعَهُ فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ -181
(Fe mem beddelehu ba´de ma semiahu fe innema ismühu alellezıne yübeddiluneh* innellahe semıun aliym)
2-Bakara Suresi
181.Ayet
Medine
2
26
Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. imdi her kim bunu duyduktan sonra onu değiştirirse her halde vebali sırf o değiştirenlerin boyunadır şüphe yok ki Allah işidir bilir Artık ölünün vasiyyetini işittikten sonra onu değiştirenin günahı ölüye değil, değiştirenin üzerinedir. Şüphesiz ki Allah vasıyyet edenin vasiyyetini işitici ve vasiyyeti değiştirenin işini bilicidir. Artık vasiyyeti İşittikten sonra onu kim değiştirirse, günah ve vebalı değiştirenler üzerinedir. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir. Artık kim bunu (ölünün bu vasıyyetini) işitdikden sonra onu tebdil ederse her halde vebali onu değişdirenlerin üzerinedir. Şübhesiz ki Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. Vasiyeti duyduktan sonra değiştiren olursa şüphe yok ki bu işin vebali, ancak değiştirenedir. Muhakkak ki Allah, her şeyi duyar ve bilir.
2-Bakara Suresi

182.Ayet
Medine

2
27
فَمَنْ خَافَ مِنْ مُوصٍ جَنَفًا أَوْ إِثْمًا فَأَصْلَحَ بَيْنَهُمْ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -182
(Fe men hafe mim musın cenefen ev ismen fe asleha beynehüm fe la isme aleyh* innellahe ğafurur rahıym)
2-Bakara Suresi
182.Ayet
Medine
2
27
Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) aralarını düzeltirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. her kim de vasıyyet edenin bir hata etmesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder ve tarafeynin aralarını düzeltirse ona vebal yoktur, şüphesiz Allah gafur, rahîmdir Kim vasiyyet edenin bir hata etmesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de iki tarafın arasını düzeltirse, ona hiç bir günah yoktur. Allah, hakkı yerine getireni bağışlayıcı ve emrine itaat edene merhamet edicidir. Kim de vasiyyet edenin hatâya düşüp haksızlığa kayacağından veya günaha gireceğinden endişe eder de ilgililerin arasını düzeltirse, ona hiç bir günah yoktur. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Bununla beraber, kim vasıyyet edenin haksızlığa meylinden, yahud günâha gireceğinden endîşe edib de (alâkalıların) aralarını bulursa ona da hiç bir günâh yokdur. Şübhesiz ki Allah çok yarlığayıcı, hakkıyle esirgeyicidir. Vasiyet edenin yanılmasından, suç işlemesinden ürküp aralarını bulana suç yok. Şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.
2-Bakara Suresi

183.Ayet
Medine

2
27
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ -183
(Ya eyyühellezıne amenu kütibe aleykümüs sıyamü kema kütibe alellezıne min kabliküm lealleküm tettekun)
2-Bakara Suresi
183.Ayet
Medine
2
27
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Ey o bütün iman edenler! Üzerlerinize oruc yazıldı, netekim sizden evvelkilere yazılmıştı gerek ki korunursunuz Ey müminler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Gerek ki oruç sayesinde fenalıklardan korunasınız. Ey imân edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı. Ola ki korunup sakınırsınız. Ey îman edenler sizden evvelki (ümmet) lere yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz edildi). Tâki korunasınız. Ey inananlar, kötülüklerden, şüpheli şeylerden korunmanız için oruç, sizden öncekilere farz edildiği gibi size de farz edilmiştir.
2-Bakara Suresi

184.Ayet
Medine

2
27
أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ ۚ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ ۚ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ ۖ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ ۚ وَأَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -184
(Eyyamem ma´dudat* fe men kane minküm merıdan ev ala seferin fe ıddetüm min eyyamin uhar* ve alellezıne yütıykunehu fidyetün taamü miskın* fe men tetavvea hayran fe hüve hayrul leh* ve en tesumu hayrul leküm in küntüm ta´lemun)
2-Bakara Suresi
184.Ayet
Medine
2
27
Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. Sayılı günler, içinizden hasta olan veya seferde bulunan ise diğer günlerden sayısınca, ona dayanıb kalacaklar üzerine de fidye: bir miskin doyumu, her kim de hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır, bununla beraber oruc tutmanız sizin için daha hayırlıdır eğer bilirseniz O, size farz kılınan oruç sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yahut seferde olur da iftar ederse, tutamadığı günler sayısınca sıhhat bulduğu ve rahat ettiği başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç yetiremiyenler üzerine, bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek lâzımdır. Bununla beraber kim fidyeyi çok verir, yahut hem oruç tutar, hem de fidye verirse onun için daha hayırlı olur. Size seferde orucu bozmak ve yaşlı hâlinizde fidye vermek izni verilmişken yine oruç tutsanız hakkınızda hayırlıdır, eğer orucun faziletini bilirseniz. Sizden kim hasta ya da yolculuk halinde bulunursa, (tutamadığı) günler sayısınca diğer günlerde tutar. (Fazla yaşlılıktan veya iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı) oruç tutmaya güç getiremiyenlere bir yoksulu (sabah-akşam) doyuracak fidye gerekir. Kim de gönülden (fidyeyi artırıp) hayr yaparsa, bu onun için daha iyidir. Bununla beraber oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için hayırlıdır. (O) sayılı günler (dir). Artık sizden kim (o günlerde) hasta, yahud sefer üzerinde olur (ve orucunu yemiş bulunur) sa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar. İhtiyarlığından, yâhud şifâ bulması ümîd edilmeyen bir hastalıkdan dolayı oruç tutmıya) gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lâzımdır). Bununla beraber kim gönül isteğiyle bir hayır yaparsa işte bu, onun için daha hayırlıdır. Oruç tutmanız sizin hakkınızda (yemenizden ve fidye vermenizden) hayırlıdır, bilirseniz. Oruç, sayılı günlerdedir. İçinizden biri hastalanır, yahut yolda bulunursa orucunu yer, sonra başka günlerde, o yediği gün sayısınca oruç tutar. Kime oruç zor gelirse her gün için bir yoksulu doyurur. Hayır için verdiği şeyi çoğaltırsa bu da kendi hayrına. Fakat bilseniz oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır.
2-Bakara Suresi

185.Ayet
Medine

2
27
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَىٰ وَالْفُرْقَانِ ۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ ۖ وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ ۗ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -185
(Şehru ramedanellezı ünzile fıhil kur´anü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel fürkan* fe men şehide minkümüş şehra felyesumh* ve em kane merıdan ev ala seferin fe ıddetüm min eyyamin uhar* yürıdüllahü biküml yüsra ve la yürıdu bi külüm usr* ve li tükmilül ıddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun)
2-Bakara Suresi
185.Ayet
Medine
2
27
(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. O Şehri Ramazan ki insanları irşad için hak fürkanı, hidayet delili beyyineler halinde Kur´an onda indirildi, onun için sizden her kim bu Ay şuhudda -ya´ni hazarda- ise onu oruç tutsun, kim de hasta yahud seferde ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerden kaza etsin, Allah size kolaylık irade buyuruyor zorluk irade buyurmuyor, hem buyuruyor ki sayıyı ikmal eyleyesiniz de size hidayet buyurduğu veçh üzere Allahı tekbir ile büyükleyesiniz ve gerek ki şükredesiniz O sayılı günler Ramazan ayıdır ki, Kur’an o ay içinde indirilmiştir. O Kur’an, insanları hakka ulaştırır, helâl ile haramda ve din hükümlerinde hakkı batıldan ayırır. Sizden her kim Ramazan ayında hazır bulunursa o ayı oruç tutsun, kim hasta olur yahud seferde bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca sıhhat ve ikamet halinde orucunu kaza etsin. Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez; hem buyuruyor ki, kaza borcunuzu tamamlayasınız da size hidayet ettiği şekilde Allah’ı tekbir ile yüceltesiniz, gerek ki şükredersiniz. (O Ramazan ayı ki) içinde Kur´ân, insanlara doğru yolu gösterici ve doğru yolun, hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden ayırıcı belgeleri olarak indirildi. Artık sizden kim bu cıy´a hazır olursa, oruç tutsun. Kim de hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde (kaza etsin). Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. (Bu kolaylığı) sayıyı tamamlamanız ve size yol gösterip başarılı kıldığı için O´nu ululamanız içindir. Ola ki şükredersiniz. (O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki Kur´an onda (ki Kadir gecesinde levh-i mahfuzdan semâ-i dünyâye) indirilmişdir. (O Kur´an ki) insanlara (mahz-ı) hidâyetdir, doğru yolun ve Hak ile baatılı ayırd eden hükümlerin nice açık delilleridir. Öyleyse içinizden kim o aya erişirse (hazır olur, müsâfir olmazsa) onu (orucunu) tutsun, kim de hasta olur, yahud bir sefer üzerinde bulunursa o halde başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca (orucunu kazaa etsin). Allah size kolaylık diler, size güdük istemez. (Bu kolaylığı istemesi;) o sayıyı (kazaa borcunuzu) ikmâl etmeniz, Allahı sizi muvaffak buyurduğu o şeyden dolayı da büyük tanımanız içindir. Olur ki şükr edersiniz. Ramazan ayı, bir aydır ki insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan, hakla bâtılı ayırt eden Kur´ân, bu ayda indirildi. Sizden kim, bu aya erişirse orucunu tutsun. Hasta olan ve yolcu bulunan, hastalığında, yolculuğunda orucunu yer, sonra yediği günler kadar tutar. Allah sizin için kolaylık diler, güçlük değil. Bu da sayıyı tamamlamanız, Allah´ın size doğru yolu göstermesine karşılık onu ululamanız içindir, böylece de ona şükretmiş olabilirsiniz.
2-Bakara Suresi

186.Ayet
Medine

2
27
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ ۖ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ ۖ فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ -186
(Ve iza seeleke ıbadı annı fe innı karıb* ücıbü da´veted daı iza deani felyestecıbu lı vel yü´minu bı leallehüm yarşüdun)
2-Bakara Suresi
186.Ayet
Medine
2
27
Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. Ve şayed kullarım sana benden sual ettilerse muhakkak ki ben çok yakınımdır, bana dua edince duacının duasına icabet ederim o halde onlar da benim da´vetime koşsunlar ve bana hakkile iman etsinler ki rüşd ile gidebilsinler (Ey Rasûlüm) kullarım sana benden sordularsa, muhakkak ki ben çok yakınımdır; bana dua edince, dua edenin duasını kabul ederim. O halde onlar da benim dâvetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola ulaşmış olsunlar. Kullarım sana benden sorarlarsa, şüphesiz ki Ben (onlara çok) yakınım. Bana duâ edince, duâ edenin dileğini kabul ederim. O halde onlar da benim davetime gelsinler ve bana inansınlar (imânlarında devamlılık göstersinler) ki doğruya erişmiş, saadete kavuşmuş olsunlar. Kullarım (Habîbim) sana beni sorunca (haber ver ki) işte ben muhakkak yakınımdır. Bana düâ edince ben o düâ edenin da´vetine icabet ederim. O halde onlar da benim da´vetime (itaatle) icabet ve bana İman (da devam) etsinler. Tâki (o sayede) doğru yola ulaşmış olalar. Kullarım, sana beni sorarlarsa bilsinler ki ben, muhakkak onlara pek yakınım. Beni çağıran, bana dua eden kişiye çağırdığı, dua ettiği anda icabet ederim. Artık onlar da benim çağırmama koşsunlar, bana inansınlar da doğru yolu bulsunlar.
2-Bakara Suresi

187.Ayet
Medine

2
28
أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَىٰ نِسَائِكُمْ ۚ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ ۗ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْ ۖ فَالْآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ ۚ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ۖ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ ۚ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ ۗ تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ -187
(Ühılle leküm leyletes sıyamir rafesü ila nisaiküm* hünne libasül leküm ve entüm libasül lehünn* alimellahü enneküm küntüm tahtaune enfüseküm fe tabe aleyküm ve afa anküm* fel anebaşiruhünne vevteğu ma ketebellahü leküm* ve külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri sümme etimmüs sıyame ilel leyl* ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil mesacid* tilke hududüllahi fe la takrabuha* kezalike yübeyyinüllahü ayatihı lin nasi leallehüm yettekun)
2-Bakara Suresi
187.Ayet
Medine
2
28
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size helâl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah nefsinize emniyyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden afvetti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i´tikâf halinde iken onlara mübaşerette bulunmayın, bunlar Allah hudududur sakın onlara yaklaşmayın, böyle ayırd ediyor Allah âyetlerini insanlara ki sakınıb korunsunlar Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar, sizin için fenalığa karşı koruyucu bir elbise ve siz de onlar için koruyucu bir elbise gibisiniz. Allah, nefislerinize emniyet edemiyeceğinizi bildiği için, üzerinize rahmeti ile ihsan edip günahınızı afvetti. Şimdi hanımlarınıza gecelerde mübaşerette bulunun ve Allah’ın sizler için mübah takdir ettiği üremeyi isteyin; ve gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, gecenin siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yeyin, için. Sonra ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Siz ibadet için mescidlere kapanıp itikâf halinde iken geceleri de hanımlarınıza yaklaşmayın. Bu hükümler Allah’ın (yasak) sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. İşte Allah âyetlerini böylece insanlara açıklar ki, sakınıp korunsunlar. (Ramazan´da) Oruç (tuttuğunuz günlerin) gecesi kadınlarınıza cinsel yaklaşmada bulunmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize olan güveni kötüye kullanacağınızı biliyordu. (Bu hususta) tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (geceleri) onlara yaklaşın ve Allah´ın size yazıp takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten size seçilinceye (gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıp ayrılıncaya) kadar yeyin, için. Sonra da orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikatta bulunduğunuzda kadınlarınıza (geceleri de) cinsel yaklaşmada bulunmayın. Bunlar Allah´ın sınırlarıdır; sakın yaklaşmayın. İşte Allah âyetlerini böylece insanlara açıklıyor. Ola ki sakınırlar. Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za´f göstermekde olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etdi, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allahın hakkınızda yazdığını isteyin. (Bütün gece) fecr (-Î saadık) olan ak iplik kara iplikden size seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i´tîkâfda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza (geceleri de) yaklaşmayın. Bu (hükümler) Allahın sınırlarıdır. Sakın onlara (o sınırlara) yaklaşmayın, işte Allah âyetlerini böylece insanlara açıklar. Tâki korunsunlar. Oruçlu olduğunuz günün gecesinde kadınlarınızla buluşmanız, size helâl edilmiştir. Onlar sizin için elbisedir, siz onlar için elbisesiniz. Allah bildi ki nefsinizi yenemeyecek, sabredemeyecek, bir iştir, işleyeceksiniz, bu yüzden tövbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Gayri onlarla buluşun ve Allah´ın size yazdığını dileyin. Fecir doğup da aydınlığıyla kara iplik, sizce beyaz iplikten ayırt edilinceye dek yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye kadar tamam olarak tutun. Fakat mescitlerde ibadet için niyetlendiniz, oturdunuz kaldınız mı kadınlarınıza dokunmayın. İşte bunlar, Allah sınırlarıdır, yaklaşmayın o sınırlara. İnsanlar, sakınıp korunsunlar diye Allah, delillerini bu sûretle apaçık bildirir.
2-Bakara Suresi

188.Ayet
Medine

2
28
وَلَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُوا فَرِيقًا مِنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالْإِثْمِ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ -188
(Ve la te´külu emvaleküm beyneküm bil batıli ve tüdlu biha ilel hukkami li te´külu ferıkam min emvalin nasi bil ismi ve entüm ta´lemun)
2-Bakara Suresi
188.Ayet
Medine
2
28
Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin. Bir de aranızda mallarınızı batıl sebeble yemeyin nâsın emvalinden bir kısmını bile bile günah ile yemek için o malları hâkimlere sarkıtmayın Aranızda birbirinizin mallarını hırsızlık, kumar ve gasp gibi haksız (bâtıl) sebeplerle yemeyin ve insanların mallarından bir kısmını bile bile yalan şahitliği gibi günahla yemek için, o malları rüşvet olarak hâkimlere aktarmayın. Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin ; insanların mallarından bir kısmını bile bile günah işleyerek yemeniz için onu hâkimlere (rüşvet yolu) aktarmayın. Aranızda (birbirinizin) mallarınızı haksız sebeblerle yemeyin ve kendiniz bilib dururken insanların mallarından bir kısmını günah (ı mucip suretler) le yemeniz için onları (o malları) haakimlere aktarma etmeyin. Mallarınızı aranızda boş yere yemeyin. İnsanların bir kısım mallarını da günah ederek yemek için bile-bile hâkimlere mal vermeyin.
2-Bakara Suresi

189.Ayet
Medine

2
28
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ ۖ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ ۗ وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِهَا وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَىٰ ۗ وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ -189
(Yes´eluneke anil ehilleh* kul hiye mevakıytü lin nasi velhacc* ve leysel birru bi en te´tül büyute min zuhuriha ve lakinnel birra menitteka* ve´tül büyute min ebvabiha vettekullahe lealleküm tüflihun)
2-Bakara Suresi
189.Ayet
Medine
2
28
Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. Sana hilâllardan soruyorlar, onlar. De: insanlara hacc için de vakit ölçüleridir bununla beraber erginlik evlere arkalarından gelmenizle değildir, ve lâkin eren, korunandır, evlere kapılardan gelin ve Allaha korunun ki felâh bulasınız (Ey Rasûlüm), sana yeni doğan aylardan soruyorlar. De ki: “- Onlar, insanların muameleleri ve hacc için vakit ölçüleridir. İyilik, (cahiliyet devrinde yapıldığı gibi) evlere arkalarından (girmeniz) gelmeniz değildir. Lâkin iyilik ve hayır, haramlardan sakınanın iyiliğidir. Evlere kapılarından gelin ve Allah’dan korkun ki, kurtulasınız. Sana hilâllerden soruyorlar, de ki: O, insanların yararına ve bir de Hacc için vakit ölçüleridir. İyilik ve ibâdet, evlere arkalarından gelmeniz (girmeniz) değildir, fakat gerçek iyilik, kötülüklerden sakınıp korunan kimsenin (bu ölçü ve anlamda olan) iyiliğidir. Ve artık evlere kapılarından girin. Allah´tan korkup O´nunla korunun ki, kurtuluşa eresiniz. Sana yeni doğan ayları sorarlar. De ki: «O, insanların fâidesi için, bir de hacc için vakit ölçüleridir, iyilik ve taat, evlere arkalarından gelmeniz değildir. Fakat iyilik (eden; Allaha muhalefetden) sakınandır. Evlere kapılarından gelin. Allahdan korkun. Tâki muraadınıza kavuşasınız. Sana yeni ayları sorarlarsa de ki: Onlar, insanlara vakitlerini bildirir, hac zamanı da onlarla bilinir. Sonra hayır, evlere arka taraflarından girmek değildir. Hayır sahibi, Allah´tan çekinendir. Evlere kapılarından girin. Allah´tan sakının ki kurtulmuş kimselerden olup muradınıza eresiniz.
2-Bakara Suresi

190.Ayet
Medine

2
28
وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ -190
(Ve katilu fı sebılillahillizıne yükatiluneküm ve la ta´tedu* innellahe la yühıbbül mu7tedın)
2-Bakara Suresi
190.Ayet
Medine
2
28
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. Korunun da size kıtâl edenlerle fisebilillâh çarpışın, fakat haksız taarruz etmeyin çünkü Allah haksız taarruz edenleri sevmez Sizinle savaşanlarla, siz Allah yolunda savaşın ve (onlar harbe başlamadan önce siz başlayıp) aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki Allah, aşırı gidip haddi tecâvüz edenleri sevmez. (Bu âyet-i kerime, Berae âyeti, yahut bundan sonra gelen âyet ile neshedilmiştir, hükmü kaldırılmıştır.) Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. Size harb açanlarla, Allah yolunda, sizde döğüşün (müdâfaa harbi yapın. Ancak) aşırı gitmeyin. Şübhesiz ki Allah aşırı gidenleri sevmez. Sizinle savaşıp vuruşanlarla Allah yolunda siz de savaşın, vuruşun, fakat haddi aşmayın, zulmetmeyin. Şüphe yok ki Allah, haddini aşanları ve zulmedenleri sevmez.
2-Bakara Suresi

191.Ayet
Medine

2
29
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ ۚ وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ ۚ وَلَا تُقَاتِلُوهُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّىٰ يُقَاتِلُوكُمْ فِيهِ ۖ فَإِنْ قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ ۗ كَذَٰلِكَ جَزَاءُ الْكَافِرِينَ -191
(Vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm ve ahricuhüm min haysü ahracuküm vel fitnetü eşeddü minel katl* ve la tükatiluhüm ındel mescidil harami hatta yükatiluküm fıh* fe in kateluküm faktüluhüm* kezalike ceazül kafirın)
2-Bakara Suresi
191.Ayet
Medine
2
29
Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. ve onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın, o fitne katilden eşeddir, yalnız Mescidi haram yanında onlar size kıtal etmedikçe siz de onlara kıtal etmeyin, fakat sizi öldürmeğe kalkışırlarsa hemen onları öldürün kâfirlerin cezası böyledir O kâfirleri nerede bulursanız öldürün, onlar sizi Mekke’den çıkardıkları gibi, siz de onları oradan çıkarın. Onların şirk (Allah’a ortak koşma) fitneleri, katilden daha kötüdür. Onlar, Mescid-i Harâm’da sizinle döğüşmedikçe, siz de orada kendileriyle savaşmayın. Fakat, orada sizi öldürürlerse, siz de onları öldürün; kâfirlerin cezası böyledir. Size savaş açanları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. Fitne adam öldürmekten daha kötüdür. (Yalnız) Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın; ama orada sizi öldürmeye kalkışırlarsa, siz de onları öldürün. İnkarcıların cezası işte böyledir. Onları (size harb açanları) nerede yakalarsanız öldürün, onları sizi çıkardıkları yerden (Mekkeden) çıkarın. Fitne katilden beterdir. Onlar Mescid-i haram yanında, orada sizinle döğüşünceye kadar, (yâ´ni döğüşmedikce) siz de orada kendileriyle döğüşmeyin. Fakat (Orada) sizi. öldürürlerse siz de onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. Onları Nerede yakalarsanız öldürün. Sizi yurdunuzdan çıkardıkları gibi siz de onları yurtlarından çıkarın. Fitne, adam öldürmeden beterdir. Yalnız onlar, Mescid-i Hâram yanında sizinle savaşa kalkışmazlarsa siz de onlarla Mescid-i Harâm yanında savaşmayın. Ama onlar, sizi orada öldürmeye kalkışırlarsa öldürün onları. Budur kâfirlerin cezası işte.
2-Bakara Suresi

192.Ayet
Medine

2
29
فَإِنِ انْتَهَوْا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -192
(Fe inintehev fe innellahe ğafurur rahıym)
2-Bakara Suresi
192.Ayet
Medine
2
29
Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Artık şirkten vaz geçerlerse şüphesiz ki Allah gafur, rahîmdir Eğer onlar şirk ve muharebeden vazgeçerlerse, siz de bırakın; şüphesiz ki Allah, pek çok mağfiret ve merhamet edicidir. Eğer inkârdan (ya da savaştan) vazgeçerlerse, şüphesiz ki, Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Bununla beraber (Muhaarebeden) vazgeçerlerse (siz de bırakın), şübhesiz ki Allah çok yarlığayıcı, hakkiyle esirgeyicidir. Fakat vazgeçerlerse şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.
2-Bakara Suresi

193.Ayet
Medine

2
29
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلَّهِ ۖ فَإِنِ انْتَهَوْا فَلَا عُدْوَانَ إِلَّا عَلَى الظَّالِمِينَ -193
(Ve katiluhüm hatta la tekune fitnetüv ve yekuned dınü lillah* fe inintehev fe la udvane illa alez zalimın)
2-Bakara Suresi
193.Ayet
Medine
2
29
Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır. hem bir fitne kalmayıb din yalnız Allahın oluncıya kadar onlarla çarpışın vaz geçerlerse artık husumet ancak zalimlere karşıdır Fitneden eser kalmayıncaya ve din de yalnız Allah’ın oluncaya kadar (ibadet yalnız Allah için oluncaya kadar) o müşriklerle savaşın. Vazgeçerlerse, artık düşmanlık ancak zâlimlere karşıdır. Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah´a ait oluncaya kadar onlarla savaşın; vazgeçerlerse artık düşmanlık ancak zâlimlere karşıdır. Fitne (den eser) kalmayıncaya, dîn de (şunun bunun değil) yalınız Allahın (dîni diye tanılmış) oluncaya kadar onlarla savaşın. Vaz geçerlerse artık zaalimlerden başkasına hiç bir husumet yokdur. Bir fitne kalmayıncaya, din tamamıyla Allah´ın dîni oluncaya dek onlarla çarpışın. Vazgeçtiler mi artık düşmanlık, yalnız zâlimleredir, başkalarına değil.
2-Bakara Suresi

194.Ayet
Medine

2
29
الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ ۚ فَمَنِ اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ -194
(Eşşehrul haramü biş şehril harami vel hurumatü kısas* fe menı´teda aleyküm fa´tedu aleyhi bi misli ma´teda aleyküm vettekullahe va´lemu ennellahe mealmüttekıyn)
2-Bakara Suresi
194.Ayet
Medine
2
29
Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. hürmetli Ay hürmetli Aya ve bütün hürmetler biribirine kısastır, o halde kim size tecavüz ettiyse siz de ona ettiği tecavüzün mislile tecavüz edin de ileri gitmeye Allahdan korkun ve bilin ki Allah müttekilerle beraberdir Onlar, savaşın haram olduğu geçen yılki zilkade ayında (Hüdeybiye’de) bu ayın hürmetini çiğnediler; siz de onların hareketine karşı o ayda savaşmakta beis görmeyin ve umre haccını kaza edin. Hürmetler karşılıklıdır. Bunun için, kim sizin üzerinize saldırırsa, siz de aynen ona, size yaptığı tecâvüz gibi saldırın. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah takvâ sahipleri ile beraberdir. Hürmetli ay hürmetli ay´a karşılıktır. Hürmetler birbirine denktir. O halde kim size saldırırsa siz de ona —size saldırdığının misliyle— saldırın. Bir de (bu hususta da) Allah´tan korkun ve bilin ki, Allah kötülüklerden kaçınıp kendisinden korkanlarla beraberdir. Haram ay, haram aya bedeldir. Hürmetler karşılıklıdır. Onun için kim sizin üzerinize saldırırsa siz de, tıbkı onların üstünüze saldırdıkları gibi, ona saldırın. (Fakat dâima) Allahdan korkun ve bilin ki şübhesiz Allah takvaa saahibleriyle beraberdir. Haram ay, haram aya bedel. Saygı karşılıklıdır. Şu halde kim size tecavüz ederse onun tecavüz ettiği gibi siz de ona saldırın, düşmanlara tecavüzde bulunun. Sakının Allah´tan ve bilin ki Allah, ancak kendisinden korunanlarla ve sakınanlarladır.
2-Bakara Suresi

195.Ayet
Medine

2
29
وَأَنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ ۛ وَأَحْسِنُوا ۛ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ -195
(Ve enfiku fı sebılillahi ve la tülku bi eydıküm ilet tehlüketi ve ahsinu* innellahe yühıbbül muhsinın)
2-Bakara Suresi
195.Ayet
Medine
2
29
(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. ve Allah yolunda infak eyleyin -masraf verin- de kendi ellerinizle tehlükeye bırakmayın, ve güzel hareket edin, çünkü Allah güzellik edenleri sever Allah yolunda (cihad ve diğer hayırlar uğruna) mallarınızı harcayın ve elinizle, (cimrilik ve israf yaparak) kendinizi tehlikeye atmayın; mücahidlere maddî ve manevî ihsan ve yardımda bulunun. Çünkü Allah, muhakkak iyilik ve ihsanda bulunanları sever. Allah yolunda (mallarınızı belli bir ölçüye göre) harcayın; kendi elinizle (kendinizi) tehlikeye atmayın ve (özellikle) iyilikte bulunun, (işlerinizi) iyi yararlı ölçü ve anlamda yapın ; çünkü Allah şüphesiz ki iyilikte bulunanları, iyi yararlı iş yapanları sever. Allah yolunda mallarınızı harcayın. Kendinizi tehlikeye atmayın. (Dâima da) iyilik edin. Allah muhakkak iyilik edenleri sever. Mallarınızı Allah yoluna sarfedin, kendinizi, ellerinizle tehlikeye atmayın, iyilik edin. Şüphe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.
2-Bakara Suresi

196.Ayet
Medine

2
29
وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ ۚ فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ ۖ وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ ۚ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ بِهِ أَذًى مِنْ رَأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ ۚ فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ ۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ ۗ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ۗ ذَٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ -196
(Ve etimmül hacce vel umrate lillah* fe in uhsırtüm femesteysera minel hedy* ve la tahliku ruuseküm hatta yebluğal hedyü mehılleh* fe men kane minküm merıdan ev bihı ezem mir ra´sihı fe fidyetüm min sıyamin ev sadekatin ev nüsük* fe iza emintüm* fe men temettea bil umrati ilel hacci fe mesteysera minel hedy* fe mel lem yecid fe sıyamü selaseti eyyamin fil hacci ve seb´atin iza raca´tüm* tilke aşeratün kamileh* zalike li mel lem yekün ehlühu hadıril mescidil haram* vettekullahe va´lemu ennellahe şedıdül ıkab)
2-Bakara Suresi
196.Ayet
Medine
2
29
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin. Hacc-ü omreyi de Allah için tamam yapın, eğer ihsara tutulmuşsanız o vakit hedyin kolayınıza geleni, bununla beraber bu hediy mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin, içinizden hasta olana veya başından bir eziyeti bulunana tıraş için oruç veya sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye var; ihsardan aman bulduğunuz vakit de her kim hacca kadar omre ile sevab kazanmak isterse ona da hedyin kolay geleni, bunu bulamıyana ise oruç, üç gün hacda yedi de avdet ettiğinizde ki tam on gündür ve şu hüküm, ehli Mescidiharam mukimlerinden olmıyanlar içindir, hasılı Allahdan korkun ve bilin ki Allahın ıkabı cidden çok şiddetlidir Haccı da, umreyi de Allah için farz ve sünnetleriyle tam yapın. Fakat, herhangi bir sebeple bunlardan alıkonursanız kurbandan (deve, sığır ve davardan) sizin için hangisi kolaysa o vâcib olur; ve kurban mahalli olan Mina’ya varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. İçinizden hasta veya başından eziyeti olup bundan ötürü traş olan kimseye üç gün oruç, ya altı fakire birer fitre sadaka, yahut bir kurban kesmekle fidye vermek vâcip olur. Hastalık ve yol tehlikesi gibi engellerden emin olduğunuz vakit de, kim umresini bitirip ondan faydalanarak haccı yaparsa, kolayına gelen bir kurban kesmek vâcip olur. Fakat kesecek kurban bulunamazsa veya buna gücü yetmezse, ona hac günlerinde üç gün, vatanına döndüğü zaman yedi gün ki, tam on gün oruç tutmak vâcip olur. Bu hüküm, Mescid-i Harâm’da oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun (hac ahkâmını koruyun) ve bilin ki, Allah’ın azâbı cidden çok şiddetlidir. Hacc ve Umre´yi Allah için tamamlayın. Bundan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başında bir eziyet ve rahatsızlığı bulunan kimseye (Kurban yerine varmadan tıraş olursa, bunun için) oruç ya da sadaka ya da kurbanlardan bir fidye (kurtuluş akçesi) vâcib olur. Güven içinde olursanız, her kim Hacc´a kadar Umre´den yararlanmak isterse, ona da kurbandan kolay geleni kesmek gerekir. Bunu bulamayan kimseye ise, üç gün Hacc´da, yedi de evinize döndüğünüzde oruç tutmak gerekir ki, bunlar tam on gündür. Bu, ailesi (evi ve çocukları) Mescid-i Harâm´da olmayanlar içindir. Allah´tan korkup kötülüklerden sakının ve bilin ki, Allah´ın cezası şiddetlidir. Haccı da, umreyi de Allah için, tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeble bunlardan) alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurban (ı gönderin. Bununla beraber) kurban yerine (Minâya) varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden kim hasta olur, yahud başından bir eziyyeti bulunursa ona orucdan, ya sadakadan yahud da kurbandan (biriyle) fidye (vacip olur). Emîn olduğunuz vakit ise kim hacca kadar umre ile fâidelenmek (sevaba girmek) isterse kolayına gelen bir kurban (ı kesmek vacip olur). Fakat (onu) bulamazsa hacc günlerinden (ihramlı olarak) üç, döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere oruç tutmak (vacip olur ki) bunlar tam on (gün eder). Bu, ailesi (ikâmetgâhı) Mescid-i haramda bulunmayanlara âiddir. Allahdan korkun ve bilin ki Allah, cezası cidden çetin olandır. Haccı ve umreyi de Allah için tamamlayın. Tamamlayamayacaksanız gücünüz yettiği kadar bir şey kurban edin ve kurbanı, yerinde boğazlayıncaya dek başınızı tıraş ettirmeyin. İçinizde hasta olan, başında bir eziyet bulunan varsa tıraş olur ve karşılığında oruç tutar, sadaka verir, yahut kurban keser. Sonra emin oldunuz, muktedir bulundunuz mu hac zamanına dek umre yapmak isteyen, gücü neye yeterse kurban eder. Buna imkân bulamayan üç gün hacda, yedi gün de dönünce oruç tutar, işte bu, tam on gündür. Bu da ayali Mescid-i Harâm´da olmayan içindir. Allah´tan sakının ve bilin ki şüphe yok, Allah´ın azâbı çok şiddetlidir.
2-Bakara Suresi

197.Ayet
Medine

2
30
الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌ ۚ فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّ ۗ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللَّهُ ۗ وَتَزَوَّدُوا فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَىٰ ۚ وَاتَّقُونِ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ -197
(Elhaccü eşhürum ma´lumat* fe men ferada fıhinnel hacce fe la rafese ve la füsuka ve la cidale fil hacc* ve ma tef´alu min hayriy ya´lemhüllah* ve tezevvedu fe inne hayraz zadit takva vettekuni ya ülil elbab)
2-Bakara Suresi
197.Ayet
Medine
2
30
Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. (Ahiret için) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının. Hacc ma´lûm aylar, kim o aylarda hacca şuru´ ederse artık hacda ne refes, ne füsuk, ne cidal yok, hayra dair ise ne işlerseniz Allah onu bilir ve çünkü azığın en hayırlısı takvadır, azık tedarük edin de bana takva ile gelin ey beyni olanlar Hac ayları, bilinen, Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce’den on gündür. İşte, kim o aylarda haccı, ihrama girerek kendine farz yaparsa artık hacda kadına yaklaşmak, günah yapmak ve kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. Bir de (hac yahud ahiret için) azık edinin. Muhakkak ki, azığın, hayırlısı takvâdır; ve ey aklı tam olanlar benden korkun. Hacc bilinen aylardır (Şevval, Zilka´de, Zilhicce); kim o aylarda hacc´ı (ihrama girerek, sesini telbiye ile = Lebbeyk nidasıyla yükseltip) kendine farz ederse, artık ne cinsî yaklaşma ve benzeri davranışlar, ne şer´î sınırı aşma, ne sövüşme tartışma, ne de sürtüşme ve kavga vardır. Hayırdan ne işlerseniz Allah onu bilir. Azık edinin. Doğrusu azığın hayırlısı takva (Allah´tan saygı ile korkup kötülüklerden sakınmak)dır. Ve (ancak) Benden korkun ey akıl sahipleri! Hacc (ayları) bilinen aylardır, işte kim onlarda (o aylarda) haccı (kendine) farz eder (ihrama girer) se artık hacda kadına yaklaşmak, günâh yapmak, kavga etmek yokdur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. Bir de (Hacc seferinize yetecek mikdarda) azıklanın. Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekden, insanlara yük olmakdan) kaçınmakdır. Ey kâmil akıl saahibleri, benden korkun. Hac, malûm aylarda olur. Kim o aylarda hacca niyet ederse bilsin ki hacda ne kadınla buluşma vardır, ne kötülükte bulunma, ne de kavga ve dövüş. Hayra dair ne işlerseniz Allah bilir. Yol azığı hazırlayın. Şüphe yok ki azıkların hayırlısı da sakınıp çekinmedir. Ey aklı eren temiz kişiler, sakının benden.
2-Bakara Suresi

198.Ayet
Medine

2
30
لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْ ۚ فَإِذَا أَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللَّهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ ۖ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدَاكُمْ وَإِنْ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلِهِ لَمِنَ الضَّالِّينَ -198
(Leyse aleyküm cünahun en tebteğu fadlem mir rabbiküm* fe iza efadtüm min arafatin fezkürullahe ındel meş´aril haram* vezküruhü kema hedaküm* ve in küntüm min kablihı le mined dallın)
2-Bakara Suresi
198.Ayet
Medine
2
30
(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz. rabbınızın fazlından ticaret istemeniz size günah değildir, derken Arafattan ifaza ettiniz mi Meş´arı haram yanında Allahı zikredin hem onu size doğrusunu öğrettiği gibi zikredin, doğrusu siz bundan evvel cidden şaşırmışlardan idiniz Hac mevsiminde Rabbinizin fazlından ticaret istemeniz (alışveriş etmeniz) size günah değildir. Arafat’dan dönüşünüzde Meş’ari Haram nâmındaki yerde Allah’ı zikredin. O, size nasıl hidayet etti ise, siz de onu öylece anın. Doğrusu siz Bundan önce (Allah’ın hidayetinden evvel) cidden sapıklardandınız. Rabbinizden (ticaret amacıyla) kâr ve yarar istemenizde size bir günah yoktur. Arafat´tan akıp geldiğinizde Meş´ar-i Haram yanında Allah´ı anın. O sizi nasıl doğruya eriştirdiyse siz de O´nu öylece anın ; her ne kadar bundan önce sapık kimselerdendiniz (ama şimdi doğru yola eriştirildiniz). (Hacc mevsiminde ticâretle) Rabbinizden rızık istemenizde bir günâh yokdur. Arafatdan (orada «vakfe» den sonra, seller gibi) boşanıp (elbirlik) akdığınız zaman «Meş´ar-i haraam» ın yanında Allahı zikredin, O, size nasıl hidâyet etdiyse siz de Onu öylece anın. (Bilirsiniz ya) siz bundan evvel gerçek sapıklardandınız! Rabbinizden rızık fazlalığı isteyerek ticarette bulunmanızda bir beis yok. Arafat´tan seller gibi boşanıp hep berâber inince de Meş´ar-ül-Harâm´da Allah´ı anın. Hem de o, size doğru yolu nasıl gösterdi, onu anmanızı nasıl bellettiyse öyle anın. Bundan önce gerçekten de sapıklardandınız ya.
2-Bakara Suresi

199.Ayet
Medine

2
30
ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -199
(Sümme efıdu min haysü efadan nasü vestağfirullah* innellahe ğafurur rahıym)
2-Bakara Suresi
199.Ayet
Medine
2
30
Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. sonra nâsın ifaza eylediği yerden ifaza edin, ve Allahın mağfiretini isteyin, çünkü Allah gafur, rahîmdir Sonra insanların döndüğü yerden (Arafat’dan) siz de dönün ve Allah’ın mağfiretini isteyin. Allah çok mağfiret ve rahmet edicidir. Sonra insanların akıp geldiği yerden (İslâm birliğini, ´ Tevhîd İnancı´nın derin anlam ve hikmetini düşünerek) akıp gelin ve Allah´tan günahlarınızın bağışlanmasını dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayan ve cok merhamet edendir. Sonra insanların (elbirlik) döndüğü yerden siz de dönün. Allahdan (günâhlarınızı) mağfiret (buyurmasını) isteyin. Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcı, hakkıyle esirgeyicidir. Sonra insanların, hep birden Arafat´tan döndüğü yerden siz de dönün, Allah´tan yarlıganmak dileyin. Şüphe yok ki Allah suçları örter, rahîmdir.
2-Bakara Suresi

200.Ayet
Medine

2
30
فَإِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءَكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا ۗ فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ -200
(Fe iza kadaytüm menasikeküm fezkürullahe ke zikriküm abeküm ev eşedde zikra* fe minen nasi mey yekulü rabbena atina fid dünya ve malehu fil ahırati min halak)
2-Bakara Suresi
200.Ayet
Medine
2
30
Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur. nihayet menasikinizi bitirdiniz mi vaktiyle atalarınızı andığınız gibi hattâ daha şiddetli bir anışla Allahı anın, zikredin, çünkü nâsın kimisi «rabbena, der bize Dünyada ver» buna Ahırette kısmet yoktur Hac ibadetlerinizi bitirince, cahiliyet devrinde hacdan sonra, toplanıp atalarınızı anarak öğündüğünüz gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. Çünkü insanların kimi: “- Ey Rabbimiz, bize (nasîbimizi) dünyada ver.” der. O kimsenin âhirette bir nasibi yoktur. Hacc ile ilgili ibâdetinizi yerine getirince babalarınızı andığınız gibi ya da daha güçlü ve içli bir anışla Allah´ı anın.. İnsanlardan kimi, «Rabbimiz! bize Dünya´da ver» der. Artık onun için Âhiret´te bir nasîp yoktur. Menâsikinizi (hacca âit ibâdetlerinizi) bitirince (câhiliyyetde) atalarınızı (böbürlenerek) andığınız gibi, hattâ daha kuvvetli bir anışla Allahı anın. Artık o insanlardan kimi «Ey Rabbimiz, bize (nasibimizi) dünyâda ver» der ki onun âhiretden nasibi yokdur. Hacca ait ibadetlerinizi bitirince babalarınızı andığınız gibi, hattâ ondan da üstün bir sûrette Allah´ı anın. Çünkü insanlardan, Rabbimiz, bize dünyada ihsânda bulun diyenler vardır ki bu çeşit adama âhiretten nasip yoktur.
2-Bakara Suresi

201.Ayet
Medine

2
30
وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ -201
(Ve minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve fil ahırati hasenetev ve kına azaben nar)
2-Bakara Suresi
201.Ayet
Medine
2
30
Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır. kimisi de «rabbena bize dünyada bir güzellik ver Ahırette de bir güzellik ve bizi ateş azabından koru» der Kimi de: “Ey Rabbimiz, bize dünyada iyi hal ver ve âhirette merhamet ihsan et; ve bizi cehennem azabından koru” der. Kimi de, «Rabbimiz! bize Dünya´da da iyilik ve güzellik ver, Âhiret´te de iyilik ve güzellik ver ve bizi Cehennem ateşinden koru» der. Kimi de «Ey Rabbimiz bize dünyada da iyi hal ver, âhiretde de iyi hal ver ve bizi o ateş (cehennem) azabından koru» der. Öylesi de vardır ki Rabbimiz der, dünyada da iyilik, güzellik ver, âhirette de iyilik ve güzellik, bizi ateşin azâbından koru.
2-Bakara Suresi

202.Ayet
Medine

2
30
أُولَٰئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِمَّا كَسَبُوا ۚ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ -202
(Ülaike lehüm nasıybüm mimma kesebu* vallahü serıul hısab)
2-Bakara Suresi
202.Ayet
Medine
2
30
İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir. işte bunlar, bunlara kazandıklarından bir nasîb var, Allahın hisabı da çabıktır Onların kazandıkları hayır ve duâdan nasîbleri vardır. Allah, bütün mahlûkatın hesabını çok çabuk görendir. İşte bunlara kazandıklarından nasîp var. Allah ise hesabı çabuk görendir. İşte onların (o her iki kısmın hacda) kazandıklarından nâsib (ler) i vardır. Allah hesabı pek çabuk görendir. İşte kazançlarından nasibi olanlar bunlardır. Allah´ın hesap görmesi de pek tezdir.
2-Bakara Suresi

203.Ayet
Medine

2
31
وَاذْكُرُوا اللَّهَ فِي أَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍ ۚ فَمَنْ تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَنْ تَأَخَّرَ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ ۚ لِمَنِ اتَّقَىٰ ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ -203
(Vezkürullahe fı eyyamim ma´dudat* fe men teaccele fı yevmeyni fe la isme aleyh* ve men teahhara fe la isme aleyh* limenitteka* vettekullahe va´lemu enneküm ileyhi tuhşerun)
2-Bakara Suresi
203.Ayet
Medine
2
31
Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin. Bir de sayılı günlerde Allahı zikredin -tekbir alın- bunlardan iki gün içinde avdet için acele edene günah yok, teahhur edene de günah yok amma korunan için: Allaha korunun ve bilin ki siz ona haşrolunacaksınız Bir de sayılı günlerde (teşrîk günlerinde) Allah’ı tekbîr ile zikredin. Kim, iki günde (zilhiccenin on birinci ve on ikinci gününde) Mina’dan dönmek için acele ederse, ona günah yoktur. Mina’da geri kalana da günah yoktur. Fakat, bu günahın olmayışı takvâ sahibi içindir. Allah’dan korkun ve bilin ki, muhakkak hepiniz ona dönüp toplanacaksınız. Ve sayılı günlerde Allah´ı anın.. Kim iki günde (Minâ´dan ayrılmak için) acele ederse, ona hiçbir günah yoktur. Kim de geri kalırsa, ona da hiçbir günah yoktur. (Tabii bu) Allah´tan korkup günahlardan sakınan içindir. Artık Allah´tan korkun ve bilin ki herhalde siz O´na haşrolunacaksınız. Bir de sayılı günlerde Allahı zikredin (tekbîr alın). Kim iki günde («Minâ» dan dönmek için) acele ederse üstüne günâh yokdur. Kim de geri kalırsa ona da günah yokdur. (Fakat bu,) takva saahibi için (dir). Allahdan korkun ve bilin ki muhakkak (hepiniz) ancak Ona (varıb) toplanacaksınız. Sayılı hac günlerinde Allah´ı anın. İki gün içinde acele edip de dönmek isteyenlere suç yok. Geri kalanlara da suç yok ama sakınmak şartıyla. Allah´tan sakının ve bilin ki siz, şüphe yok onun tapısında haşr edileceksiniz.
2-Bakara Suresi

204.Ayet
Medine

2
31
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَىٰ مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ -204
(Ve minen nasi me yu´cibüke kavlühu fil hayatid dünya ve yüşhidüllahe ala ma fı kalbih* ve hüve eleddül hısam)
2-Bakara Suresi
204.Ayet
Medine
2
31
İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır. Nas içinden kimi de vardır ki dünya hayatı hakkında sözleri seni imrendirir bir de kalbindekine Allahı şahid tutar, halbuki o islâm hasımlarının en yamanıdır İnsanlardan bir kısmı vardır ki, onun bu dünya hayatına ait fasih sözü hoşuna gider ve sözü, kalbinde olana uygundur, diye yemin ederek Allah’ı şahid tutar. Halbuki o, düşmanların en şiddetlisidir. İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatı hakkındaki sözü beğenmene yol açar ve kalbinde olana Allah´ı şahit tutar. Halbuki o (din) düşmanlığı güdenlerin en azılısıdır. İnsanlardan öyle kimse vardır ki, onun (bu) dünyâ hayaatına âid sözü hoşuna gider ve o, kalbinde olana Allahı şahid getirir. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır. İnsanlardan öylesi var ki dünya yaşayışı hakkında söylediği söz, seni şaşırtır, imrendirir, kalbindekine de Allah´ı tanık tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanı, en inatçısıdır.
2-Bakara Suresi

205.Ayet
Medine

2
31
وَإِذَا تَوَلَّىٰ سَعَىٰ فِي الْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْفَسَادَ -205
(Ve iza tevella sea fil erdı li yüfside fıha ve yühlikel harse ven nesl* vallahü la yühıbbül fesad)
2-Bakara Suresi
205.Ayet
Medine
2
31
O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez. İş başına geçti mi yer yüzünde içine kadar fesad vermek ve hars-ü nesli helâk etmek için sa´yeder Allah da fesadı sevmez O, senin huzurundan ayrılıp gittiği zaman, yer yüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye koşar. Allah fesad çıkarmaya ve fenalık yapmaya razı olmaz. İş başına geçince de yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır. Allah bozguncuları hiç sevmez. O, yer yüzünde iş başına geçdi mi orada fesâd çıkarmıya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmıya koşar. Allah fesadı sevmez. Bir işe koyuldu mu yeryüzünde çalışır çabalar, orayı bozmak, ekini, soyu sopu helâk etmek için uğraşır. Allah´sa fesadı sevmez.
2-Bakara Suresi

206.Ayet
Medine

2
31
وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللَّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْإِثْمِ ۚ فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ ۚ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ -206
(Ve iza kıyle lehüttekıllahe ehazethül ızzetü bil ismi fe hasbühu cehennem* ve le bi´sel mihad)
2-Bakara Suresi
206.Ayet
Medine
2
31
Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! Ona «Allahdan kork» denildiği zaman da kendisini günah ile onur tutar, Cehennem de onun hakkından gelir, cidden ne fena yataktır o Ona: “Allah’tan kork” dendiği zaman, cahiliyyet duygusu izzeti onu günah işlemeye götürür. İşte buna cehennem kâfidir; ve o cehennem ne kötü bir yataktır. Ona, Allah´tan kork, denilince onur ve gururu tutar da kendisini günaha iter. Artık ona Cehennem yeter; orası ne kötü yataktır. Ona: «Allahdan kork» denildiği zaman izzet (-i nefsi, cahilane kibr) i kendisini (daha ziyâde) günâh işlemeye götürür. İşte öylesine cehennem yetişir. O, hakıykat ne kötü yatakdır!.. Ona, Allah´tan sakın, kork dendi mi suçla, günahla ululanmaya girişir. Cehennem gelir onun hakkından. Orası, gerçekten de ne kötü, ne pis yataktır.
2-Bakara Suresi

207.Ayet
Medine

2
31
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ -207
(Ve minen nasi mey yeşrı nefsehübtiğae merdatillah* vallahü raufüm bil ıbad)
2-Bakara Suresi
207.Ayet
Medine
2
31
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir. Yine nas içinden kimi de vardır ki, Allahın rızasına ermek için kendini feda eder, Allah ise kullarına çok refetlidir İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah’ın rızasını isteyerek nefsini Allah’a ibadet yolunda sarfeder. Allah ise kullarına çok merhamet edicidir. İnsanlardan öylesi de var ki, Allah´ın hoşnutluğunu dileyerek canını feda eder. Allah ise kullarına çok şefkatli ve çok merhametlidir.. İnsanlardan öyle kimse de vardır ki Allâhın rızasını isteyerek nefsini satın alır. Allah kullarına çok merhametlidir. İnsanların öylesi de var ki Allah rızasına nail olmak için âdeta kendisini satar, Allah rızasını alır. Allah kullarını pek esirger.
2-Bakara Suresi

208.Ayet
Medine

2
31
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ادْخُلُوا فِي السِّلْمِ كَافَّةً وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ ۚ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ -208
(Ya eyyühellezıne amenüdhulu fis silmi kaffeh* ve la tettebiu hutuvatüş şeytan* innehu leküm adüvvüm mübiyn)
2-Bakara Suresi
208.Ayet
Medine
2
31
Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. Ey o bütün iman edenler! kâffeten silme girin de Şeytan adımlarına uymayın çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır Ey müminler, hepiniz iç ve dışınızla sebat üzere islâma girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin açık bir düşmanınızdır. Ey imân edenler! Hep birden (Allah´a itaat ve O´na kul olmanın derin anlam ve hikmetini anlayarak) sulh ve selâmete girin.. Şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz ki o, sizin apaçık düşmanınızdır. Ey iman edenler, hep birden sulh-u selâma girin. Şeytanın adımları ardına düşmeyin. Çünkü o, sizin apaçık bir düşmanınızdır. Ey inananlar, hepiniz birden sulha, selâmete girin, Şeytan´ın izini izlemeyin; şüphe yok ki o, size apaçık bir düşmandır.
2-Bakara Suresi

209.Ayet
Medine

2
31
فَإِنْ زَلَلْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ -209
(Fe in zeleltüm mim ba´di ma caetkümül beyyinatü fa´lemu ennellahe azızün hakım)
2-Bakara Suresi
209.Ayet
Medine
2
31
Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Size bunca beyyineler geldikten sonra yine kayarsanız eyi bilin ki Allah çok onurlu bir hakîmdir Helâl ve harama ait hükümlerde size bu kadar aşikâr deliller geldikten sonra, eğer şeriat yolundan kayarsanız bilin ki, Allah muhakkak galibdir ve işinde hikmet sahibidir. Size bunca belgeler geldikten sonra kayarsanız, biliniz ki, Allah çok üstün ve çok güçlüdür; yegâne hikmet sahibidir. Size bunca aşikâr deliller geldikten sonra yine kayarsanız bilin ki şübhesiz Allah mutlak gaalibdir. (Sununda) tam hikmet saahibidir. Size bunca açık deliller geldikten sonra gene de ayağınız kayarsa artık bilin ki Allah, şüphesiz pek yüce ve üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2-Bakara Suresi

210.Ayet
Medine

2
31
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا أَنْ يَأْتِيَهُمُ اللَّهُ فِي ظُلَلٍ مِنَ الْغَمَامِ وَالْمَلَائِكَةُ وَقُضِيَ الْأَمْرُ ۚ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ -210
(Hel yenzurune illa ey ye´tiyehümüllahü fı zulelim minel ğamami vel melaiketü ve kudıyel emr* ve ilellahi türceul ümur)
2-Bakara Suresi
210.Ayet
Medine
2
31
Onlar (böyle davranmakla), bulut gölgeleri içinde Allah’ın (azabının) ve meleklerin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Hâlbuki bütün işler Allah’a döndürülür. Onlar sade gözetiyorlar ki Allah buluttan gölgelikler içinde meleklerle geliversin de kendilerine iş bitiriliversin. Halbuki bütün işler Allaha götürülür O, İslâma girmeyip şeytana tabi olanlar, yalnız gözetliyorlar ki, Allah buluttan gölgelikler içinde meleklerle geliversin ve kendilerine iş bitiriversin (onları helâk ediversin). Halbuki işlerin hepsi Allah’a döndürülür. Onlar Allah´ın buluttan gölgelikler içinde meleklerle gelivermesini ve işin hemen bitiriverilmesini mi bekliyorlar ? (Halbuki) işler (eninde sonunda) ancak Allah´a döndürülür. Onlar (İslama girmeyenler) ille Allanın, bulutdan gölgeler içinde meleklerle birlikde kendilerine gelivermesine ve işlerinin bitirilivermesine mi bakıyorlar? Halbuki (bütün) işler Allah´a döndürülür. Yoksa onlar, Allah´ın, bulutların gölgelerinde, meleklerle gelivermesini ve işlerinin olup bitivermesini mi gözetirler? Halbuki bütün işler, döner, Allah´a varır.
2-Bakara Suresi

211.Ayet
Medine

2
32
سَلْ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَمْ آتَيْنَاهُمْ مِنْ آيَةٍ بَيِّنَةٍ ۗ وَمَنْ يُبَدِّلْ نِعْمَةَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ -211
(Sel benı israıle kem ateynahüm min ayetim beyyineh* ve mey yübeddil nı´metellahi mim ba´di ma caethü fe innellahe şedıdül ıkab)
2-Bakara Suresi
211.Ayet
Medine
2
32
İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açık mucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. Beni İsraile sor: biz onlara ne kadar açık âyet vermiştik, fakat Allahın ni´metini her kim kendine geldikten sonra değişdirirse şüphe yok ki Allahın ıkabı şiddetlidir (Ey Rasûlüm), İsrailoğullarına sor; biz onların atalarına (Mûsâ peygamberin şânı hakkında) ne kadar açık mucizeler vermiştik (göstermiştik). Fakat mucizeler kendisine geldikten sonra kim Allah’ın hidayet nimetini küfür ile değiştirirse, şüphesiz ki Allah’ın (ona) azabı çok şiddetlidir. Sor İsrail oğullarına, onlara nice nice açık belge verdik. Kendisine Allah´ın nimeti geldikten sonra kim onu değiştirirse, şüphesiz ki Allah´ın azabı pek şiddetlidir. Sor israil oğullarına; Onlara nice açık âyet (ler) verdik. Kim Allahın ni´metini, o (nimet) kendisine geldikten sonra, (küfr ile) değişdirirse şübhesiz Allah, cezası pek çetin olandır. Sor İsrail oğullarına, onlara nice apaçık deliller getirdik. Kim Allah´ın nîmetini, ona nail olduktan sonra tebdil ederse yok mu. Şüphesiz ki Allah´ın azâbı ve mihneti pek çetindir.
2-Bakara Suresi

212.Ayet
Medine

2
32
زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَيَسْخَرُونَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا ۘ وَالَّذِينَ اتَّقَوْا فَوْقَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ وَاللَّهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ -212
(Züyyine lillezıne keferul hayatüd dünya ve yesharune minellezıne amenu* vellezınettekav fevkahüm yevmel kıyameh* vallahü yerzüku mey yeşaü bi ğayri hısab)
2-Bakara Suresi
212.Ayet
Medine
2
32
İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. Küfredenlere o dünya hayatı bezendi de iman edenlerle eğleniyorlar, halbuki korunan o mü´minler kıyamet günü onların fevkındadır, Allah dilediğine hisabsız ni´metler verir Dünya hayatı kâfirlere süslü göründü de iman edenlerle eğleniyorlar, (onların zenginleri, müminlerin fakirleri ile alay ediyorlar.) Halbuki takva sahibi (fakîr) müminler, kıyamet gününde onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. İnkarcılara dünya hayatı pek süslendi. İnananlarla alay ediyorlar. Oysa Allah´tan korkup günah ve kötülüklerden sakınanlar Kıyamet günü onların (birçok derecelerle) üstündedir. Allah dilediğine (nimetler kapısını açıp) hesapsız rızık verir. Küfredenler dünyâ hayaatı pek süslendi. îman edenlerden kimiyle (Bilâl, Ammar, Suheyb gibi fakirlerle) eğleniyorlar. Halbuki takvaaya eren (o mü´min) ler kıyaamet gününde onların üstündedirler. Allah kimi dilerse ona hesâbsız rızık verir. Kâfir olanlara dünya yaşayışı, süslü gösterildi de inananların bir kısmıyla alay ediyorlar. Fakat Allah´tan sakınan iman sahipleri, kıyamet gününde onlardan üstündür. Allah, dilediğine sayısız nîmet verir.
2-Bakara Suresi

213.Ayet
Medine

2
32
كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللَّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ وَأَنْزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ فِيمَا اخْتَلَفُوا فِيهِ ۚ وَمَا اخْتَلَفَ فِيهِ إِلَّا الَّذِينَ أُوتُوهُ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۖ فَهَدَى اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا لِمَا اخْتَلَفُوا فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِهِ ۗ وَاللَّهُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -213
(Kanen nasü ümmetev vahıdeten fe beasellahün nebiyyıne mübeşşirıne ve münzirıne ve enzele mealhümül kitabe bil hakkı li yahküme beynen nasi fımahtelefu fıh* ve mahtelefe fıhi illellezıne utuhü mim ba´di ma caethümül beyyinatü bağyem beynehüm* fe hedellahüllezıne amenu limahtelefu fıhi minel hakkı bi iznih* vallahü yehdı mey yeşaü ila sıratım müstekıym)
2-Bakara Suresi
213.Ayet
Medine
2
32
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir. İnsanlar tek bir ümmet idi. Ayrılmaları üzerine Allah rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere Peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile kitab indirdi ki nas arasında ıhtilâf ettikleri noktada hakem olsun, bunda da sırf o kitab verilenler kendilerine bunca beyyineler geldikten sonra tuttular aralarındaki ihtiras yüzünden ıhtilâfa düştüler, bunun üzerine Allah onların ıhtilâf ettikleri hakka izni ilâhîsiyle bu iman edenleri doğrudan doğru muvaffak buyurdu, öyle ya Allah dilediğini doğru yola çıkarır İnsanlar iman üzere bulunan tek bir ümmet idi; sonra kimi iman etmek, kimi küfre varmak suretiyle ayrılığa düştüler de Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi; ve insanlar aralarında ayrlığa düştükleri şeyde hak üzre hükmetmek için, o peygamberlerle kitap gönderdi. Halbuki kendilerine açık deliller geldikten sonra aralarındaki zulüm ve hasedlerinden ötürü, ihtilâfa düşenler, o kitab verilenlerden başkası değildir. Onların hak hususunda ayrılığa düştükleri şeyde, Allah, kendi izni ile (peygamberlere) iman edenleri doğru yola hidayet buyurdu (iletti). Allah dilediğini doğru yola iletir. İnsanlar tek bir ümmet idi. (Düşünce ve inanç ayrılıklarına düştükleri için) Allah, peygamberleri müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi ; insanların ayrılığa düştükleri konularda, aralarında hüküm vermek için beraberlerinde hak kitaplar indirdi. Ancak ne var ki kitap verilenler kendilerine açık belgeler geldikten sonra aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Bu nedenle Allah kendi izniyle inananları (diğerlerinin) ayrılığa düştükleri hak ve hakikate eriştirdi. Allah dilediği kimseyi doğru yola ulaştırır.. İnsanlar bir tek ümmetdi (kimi îmân etmek, kimi küfre sapmak suretiyle ihtilâfa düşdüler). Binâen´aleyh Allah (rahmetinin) müjdeciler (i, azabının) haberciler (i) olmak üzere (onlara) peygamberler gönderdi ve beraberlerinde — insanların ihtilâfa düşdükleri şeyler hakkında aralarında hüküm vermek için — hak (ve gerçek) kitablar da indirdi. Halbuki kendilerine apaçık deliller geldikden sonra birbirine karşı olan ihtiras ve hasedden ötürü ihtilâfa düşenler; o (Kitab) verilenlerden başkası değildir. İşte Allah (böylece) îman edenleri, kendi iradesiyle; hakkında ihtilâfa düşdükleri hakka (gerçeğe) ulaşdırdı. Allah kimi dilerse onu doğru yola iletir. İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeci ve korkutucu olarak peygamberler gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri şeylerde, aralarında dosdoğru hükmetmek üzere onlara kitap da indirdi. Onlara bunca açık deliller geldikten sonra da gene ancak ihtirasları yüzünden tuttular da ihtilafa düştüler. Halbuki Allah inananları, onların ihtilâfa düştükleri doğru şeye, kendi izniyle muvaffak etti, gerçeğe ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru ve düz yola çıkarır.
2-Bakara Suresi

214.Ayet
Medine

2
32
أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ ۖ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّىٰ يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَىٰ نَصْرُ اللَّهِ ۗ أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللَّهِ قَرِيبٌ -214
(Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ye´tiküm meselüllezıne halev min kabliküm* messethümül be´saü ved darraü ve zülzilu hatta yekuler rasulü vellezıne amenu meahu meta nasrullah* ela inne nasrallahi karıb)
2-Bakara Suresi
214.Ayet
Medine
2
32
Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır. Yoksa siz kendinizden evvel geçenlerin mesel olmuş halleri hiç başınıza gelmeksizin Cennete girivereceksiniz mi sandınız? Onlara öyle ezici mihnetler, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öyle sarsıldılar ki hattâ Peygamber ve maiyetinde iman edenler «ne zaman Allah´ın nusratı?» diyeceklerdi. Bak işte Allahın nursatı yakın. Yoksa siz ey müminler, kendinizden evvel geçenlerin halleri hiç başınıza gelmeden (hemen) cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici sıkıntılar, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve maiyetinde iman edenler: “- Allah’ın yardımı ne zaman olacak?” diyesiye kadar... Bilin ki Allah’ın yardımı muhakkak yakındır. Yoksa siz, kendinizden önce gelenlerin benzer durumu başınıza gelmeden Cennet´e gireceğinizi mi sandınız ?! Onlara ezici üzücü sıkıntı ve zorluklar gelip dokundu da sarsıldıkça sarsıldılar, o kadar ki Peygamber ve Onunla beraber olan inanmışlar: «Allah´ın yardımı ne zaman ?!» diyecek duruma gelmişlerdi. Haberiniz olsun ki, Allah´ın yardımı elbette yakındır. (Ey mü´minler) yoksa siz, sizden evvel geçenlerin haali başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk (lar), ve sıkıntı (lar) gelib çatdı ve (çeşidli belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber (leri) maiyyetindeki mü´minlerle birlikde: «Allahın yardımı ne zaman?» diyordu. Gözünüzü açın: Allahın yardımı yakındır muhakkak. Yoksa sizden öncekilerin örnek olan, ibret veren halleri, başınıza gelmeden cennete giriveririz mi sandınız? Onlar yoksulluklara uğradılar, zararlara düştüler, çetin sıkıntılara çattılar. Öylesine sürçtüler, öylesine kaydılar, sarsıldılar ki peygamber ve onunla berâber bulunan iman ehli bile, Allah yardımı ne vakit dediler. Bilin ki şüphe yok, Allah´ın yardımı yakındır.
2-Bakara Suresi

215.Ayet
Medine

2
32
يَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنْفِقُونَ ۖ قُلْ مَا أَنْفَقْتُمْ مِنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ ۗ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ -215
(Yes´eluneke maza yünfikun* kul ma enfaktüm min hayrin fe lil valideyni vel akrabıne vel yetama vel mesakıni vebnis sebıl* ve ma tef´alu min hayrin fe innellahe bihı alım)
2-Bakara Suresi
215.Ayet
Medine
2
32
Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” Sana soruyorlar: neye infak edecekler? de ki: Verdiğiniz nefaka ana baba, en yakınlar, öksüzler, biçareler, yolda kalmışlar içindir, hayrolarak daha her ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir. Ey Rasûlüm, onlar neyi nafaka olarak vereceklerini sana soruyorlar. De ki: “- Maldan vereceğiniz şey, ana-babanın, akrabanın, yetimlerin, yoksulların, yolcunundur. Hayır olarak daha her ne yaparsanız. Cenâb-ı Allah onu bilir ve mükâfatını verir. Sana neyi harcayacaklarını soruyorlar, de ki: Hayırdan sarfedeceğiniz, ana baba, en yakınlar, yetimler, düşkünler ve yolda kalmışlar içindir. Hayırdan ne işlerseniz, şüphesiz ki Allah onu bilir. Onlar, hangi şey´i nafaka olarak vereceklerini sana sorarlar. De ki: «Maldan vereceğiniz şey (evleviyyetle) ananın, babanın, akrabanın, yetimlerin, yoksulların, yol oğlunun (müsâfirin hakkı) dır. Her ne hayır işlerseniz şübhesiz Allah onu çok iyi bilen (mükâfatını veren) dir. Ne gibi nafaka vereceklerini, mallarını nereye sarfedeceklerini soruyorlar sana. De ki: Hayra ait sarf edeceğiniz şey, anaya, babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlaradır. Hayra dair ne yaparsanız şüphe yok ki Allah onu bilir.
2-Bakara Suresi

216.Ayet
Medine

2
33
كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْ ۖ وَعَسَىٰ أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ ۖ وَعَسَىٰ أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ ۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -216
(Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhül leküm* ve asa en tühıbbu şey´ev ve hüve şerrul leküm* vallahü ya´lemü ve entüm la ta´lemun)
2-Bakara Suresi
216.Ayet
Medine
2
33
Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. kıtal üzerinize yazıldı, gerçi o size hoş gelmez fakat olur ki siz bir şey´i hoşlanmazsınız halbuki hakkınızda o bir hayırdır ve olur ki bir şey´i severseniz halbuki hakkınızda o bir şerdir siz bilmezken Allah bilir Ey müminler, hoşunuza gitmediği halde, din düşmanları ile savaşmak üzerinize farz kılındı. Olur ki, bir şey hoşunuza gitmezken, sizin için o hayırlı olur ve bir şeyi de sevdiğiniz halde o, hakkınızda şer olur. Allah bilir, siz bilemezsiniz. Savaş (insanî duygularınızın gelişmesinden ve ilâhî rahmeti yansıtan bir ümmet olmanızdan dolayı), hoşlanmadığınız halde, size farz kılındı. Umulur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olabilir; sevip hoşlandığınız bir şey de sizin için şerr olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Ey mü´mînler, tab´an) sizin hoşunuza gitmediği halde uhdenize, kıtal (düşmanlarla savaş) yazıldı (farz edildi). Olur ki´bir şey hoşunuza gitmezken o, sizin için hayırlı olur, bir şey´i de sevdiğiniz halde o da hakkınızda şer olur. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Hoşlanmazsınız, size ağır gelir ama düşmanlarla savaşmak, size farz edilmiştir. Bâzı şeyler vardır ki hoşlanmazsınız, fakat hayırlıdır size. Bâzı şeyler de vardır, hoşlanırsınız, şerdir size. Allah bilir, siz bilmezsiniz ki.
2-Bakara Suresi

217.Ayet
Medine

2
33
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ ۖ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ ۖ وَصَدٌّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِنْدَ اللَّهِ ۚ وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ ۗ وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىٰ يَرُدُّوكُمْ عَنْ دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا ۚ وَمَنْ يَرْتَدِدْ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ ۖ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -217
(Yes´eluneke aniş şehril harami kıtalin fıh* kul kıtalün fıhi kebır* ve saddün an sebılillahi ve küfram bihı vel mescidil harami ve ıhracü ehlihı minhü ekberu ındellah* vel fitnetü ekberu minel katl* ve la yezalune yükatiluneküm hatta yerudduküm an dıniküm inisteta* ve mey yertedid minküm an dınihı fe yemüt ve hüve kafirun fe ülaike habitat a´malühüm fid dünya vel ahırah* ve ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun)
2-Bakara Suresi
217.Ayet
Medine
2
33
Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır. sana hurmetli aydan ve onda kıtalden soruyorlar; deki onda bir kıtal büyük bir günahtır, maamafih Allah yolundan bir meni´ ve ona bir küfür ve Mescidiharamdan meni´ ve ehlini ondan çıkarmak Allah yanında daha büyük ve fitne katilden daha büyüktür, onlar güçleri yeterse sizi dininizden döndürmek için sizinle muharebe etmekten bir zaman geri durmazlar, sizden de her kim dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri Dünya ve Ahıret heder olmuştur ve artık onlar eshabı nardırlar, hep orada muhalled kalırlar Haram olan ayda savaşın hükmü nedir, diye sana soruyorlar. De ki: “- O ayda savaş yapmak büyük günahtır. Fakat küfür ve inkârla insanları Allah yolundan çevirmek, Mescid-i Harâm’da tavaf ve namazdan alıkomak, Peygamberi ve ashabını Mekke’den çıkarmak Allah katında daha büyük bir günahtır. Allah’a ortak koşmak fitnesi, Müslümanların haram ayda yaptıkları savaştan da beterdir. Ey müminler, kâfirlerin gücü yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmalarından geri durmazlar. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, bu gibilerin yaptığı iyi şeyler, dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir; ve onlar cehennem ehli olup orada ebedî olarak kalırlar. Sana hürmetli ay (Receb) den ondaki savaştan soruyorlar, de ki: Hürmetli ay´da savaş büyük bir günahtır. (Ama) Allah yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek ve Mescid-i Harâm´a girmelerine engel olmak, halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitne adam öldürmekten daha büyük (bir suç ve günah)tır. Onlar (Allah ve Peygamberini inkâr edenler, İslâm´ı din olarak kabul etmeyenler) güçleri yetse sizi dininizden döndürünceye kadar durmadan savaşırlar. Sizden kim dininden döner de kâfir olduğu halde ölürse, artık böylelerinin amelleri Dünya´da da, Âhiret´te de boşa gitmiştir ve işte cehennemlikler ve orada devamlı kalıcılar bunlardır! Sana haram olan o ayı, ondaki muhaarebeyi sorarlar. De ki: «Onda (o ayda) muhaarebe etmek büyük (günâh) dır, (insanları) Allah yolundan men´ etmek, onu inkâr etmek, (ziyaretçilerin) Mescid-i haraama gitmelerine mâni´ olmak, Onun halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük (günah) dır. Fitne katilden de beterdir. Kâfirler, güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmalarında devam edeceklerdir. İçinizden kim dininden döner de o, kâfir olarak ölürse onların (o gibilerin) yaptığı (iyi) işler dünyâda da, âhiretde de boşa gitmişdir. Onlar o ateşin (cehennemin) arkadaşlarıdır. Onlar orada (bir daha çıkmamak üzere) ebedî kalıcıdırlar. Sana, savaş haram olan ayda savaşı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan çıkarmak, onu inkâr etmek, halkı Mescid-i Harâm´dan menetmek ve mescit ehlini, oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitneyse adam öldürmeden de beterdir. Gücü yeterse sizi dininizden döndürmedikçe sizinle savaştan geri kalmaz onlar. Sizden birisi dininden döndü de kâfir olarak öldü mü işlediği hayırlı işler, dünyada da heder olup gitmiş demektir, âhirette de. Onlardır ateş ehli, orada da ebedîyen kalırlar.
2-Bakara Suresi

218.Ayet
Medine

2
33
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللَّهِ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ -218
(İnnellezıne amenu vellezıne haceru ve cahedu fı sebılillahi ülaike yercune rahmetellah* vallahü ğafurur rahıym)
2-Bakara Suresi
218.Ayet
Medine
2
33
İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. şübhesiz iman ederler ve Allah yolunda muhacir olub da mücahede edenler muhakkak bunlar Allahın rahmetini umarlar, Allah gafur, rahîmdir Allah’a ve Rasûlüne gerçek iman edenler ve vatanlarından hicret edip Allah yolunda savaşanlar (var ya!) İşte onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah pek çok mağfiret ve rahmet edicidir. Şüphesiz ki, imân edenler, Allah yolunda yurdunu terkedip bütün güçleriyle Allah yolunda savaşanlar yok mu, işte onlar Allah´ın rahmetini umarlar. Allah ise çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Hakıykat, iman edenler, bir de Allah yolunda (yurdlarından) hicret edib de savaşanlar (yok mu?) işte onlar Allahın rahmetini umarlar. Allah (mü´minleri) hakkıyle yarlığayıcı, (onları) cidden esirgeyicidir. İnananlar, Allah yolunda muhacir olanlar ve savaşanlarsa, onlar Allah rahmetini umarlar. Allah da suçları örtücüdür, rahîmdir.
2-Bakara Suresi

219.Ayet
Medine

2
33
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ ۖ قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَإِثْمُهُمَا أَكْبَرُ مِنْ نَفْعِهِمَا ۗ وَيَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنْفِقُونَ قُلِ الْعَفْوَ ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ -219
(Yes´eluneke anil hamri vel meysir* kul fıhima imün kebıruv ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef´ıhima* ve yes´eluneke maza yünfikun* kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun)
2-Bakara Suresi
219.Ayet
Medine
2
33
Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz. Sana hamr-ü meysirden soruyorlar, de ki bu ikisinde büyük bir günah bir de nasa ba´zı menfeatler var fakat günahları menfeatlerinden daha büyüktür, yine sana soruyorlar: Neyi infak edecekler? de ki sıkmayanını, böyle beyan ediyor Allah size âyetlerini ki düşünesiniz (Ey Rasûlüm), sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “- Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için bazı (ufak tefek) faydalar vardır. Fakat günahları faydalarından daha büyüktür; “Yine sana hangi şeyi nafaka verceklerini soruyorlar. De ki: “- İhtiyacınızdan geri kalanı harcayın.” Allah âyetlerini size böyle açıklıyor ki, düşünesiniz; Sana hamr (alkollü içki)" den ve kumardan soruyorlar. De ki: İkisinde de hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) faydalar vardır; ama günahları (ve zararları) yararlarından daha büyüktür. Ve Sana (Allah için, O´nun yolunda) neyi harcayacaklarını soruyorlar; de ki: Artanı... Böylece Allah (Dünya ve Âhiret hakkında) düşünesiniz diye size âyetlerini açıklıyor. (219-220) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için fâideler vardır. Günahları ise fâidelerinden daha büyükdür.» (Yine) sana hangi şey´i nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)». Allah size böylece âyetlerini (pek güzel) açıklar. Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret işinde de iyice düşünürsünüz. Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları yarar ve iyi bir haale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşierinizdir. Allah, (yetimlerin) salâhına çalışanlarla (onların mal ve haalinde) fesâd (ve fenalık) yapanları bilir. Eğer Allah dileseydi sizi muhakkak zahmete sokardı. Şübhesiz Allah mutlak gaalibdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir. Sana şarap ve kumarın hükümlerini soruyorlar. De ki: İkisinde de hem büyük günah var, hem insanlara faydalar var; fakat günahları, faydalarından daha çok. Sonra mallarından neyi vereceklerini soruyorlar. De ki: Kendilerini sıkmayanını, sıkıntıya düşürmeyenini, fazlasını. İşte Allah, delillerini size böylece bildirir, tâ ki düşünesiniz.
2-Bakara Suresi

220.Ayet
Medine

2
34
فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ ۗ وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْيَتَامَىٰ ۖ قُلْ إِصْلَاحٌ لَهُمْ خَيْرٌ ۖ وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ ۚ وَاللَّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِ ۚ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَعْنَتَكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ -220
(Fid dünya vel ahırah* ve yes´eluneke anil yetama* kul ıslahul lehüm hayr* ve in tühalituhüm fe ıhvanüküm* vallahü ya´lemül müfside minel muslıh* ve lev şaellahü le a´neteküm* innellahe azızün hakım)
2-Bakara Suresi
220.Ayet
Medine
2
34
Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz, diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Dünya ve Ahıret hakkında; bir de sana yetimlerinden soruyorlar, de ki: Onlar hakkında bir ıslâh karışmamaktan daha hayırlıdır, kendilerine de karışırsanız ıhvanınızdırlar, Allah muslihi müfsidden ayırır, eğer Allah dilese idi sizi mutlak sarpa sardırırdı, şüphesiz ki Allah azîzdir, hakîmdir Bir de dünya ve âhiret işi hususunda hakkınızda en iyi olan şeyi alasınız. (Ayrıca) sana, yetimlerin malından soruyorlar. De ki: “-Onların malını korumak ve durumlarını düzeltmek, sizin için, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onları koruyarak kendileri ile bir arada yaşarsanız, artık onlar kardeşlerinizdir. Allah, onların hallerini düzeltenlerle mal ve durumlarını perişan edenleri bilir. Eğer Allah Tealâ dileseydi, sizi muhakkak zahmete sokardı da yetimlerle bir arada yaşama kolaylığını ihsan buyurmazdı. Allah, şüphesiz ki bütün emirlerinde gâlip ve yaptıklarında hikmet sahibidir. Hem sana yetimlerden soruyorlar, de ki: Onlardan yana işleri düzeltmek (onların yararına hayırlı teşebbüslerde bulunmak) daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar kardeşlerinizdir. Allah (işlerini düzenleyip yetimleri yetiştirmeyi, faydalı birer insan yapmayı) bozanı düzeltenden ayırd edip bilir. Allah dileseydi sizi (bu hususta daha ağır bir sorumluluk altına sokup) sıkıntıya uğratabilirdi. Şüphesiz ki, Allah yegâne üstün ve sonsuz hikmet sahibidir. (219-220) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için fâideler vardır. Günahları ise fâidelerinden daha büyükdür.» (Yine) sana hangi şey´i nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)». Allah size böylece âyetlerini (pek güzel) açıklar. Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret işinde de iyice düşünürsünüz. Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları yarar ve iyi bir haale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşierinizdir. Allah, (yetimlerin) salâhına çalışanlarla (onların mal ve haalinde) fesâd (ve fenalık) yapanları bilir. Eğer Allah dileseydi sizi muhakkak zahmete sokardı. Şübhesiz Allah mutlak gaalibdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir. Dünyada da, âhirette de. Yetimleri de soruyorlar. De ki: Onların hallerini düzene koymak, işlerine karışmamaktan hayırlıdır. Onlara karışır, onlarla uzlaşırsanız sonucu onlar da kardeşlerinizdir sizin. Allah, onların işlerini bozanı, düzgün bir hale getirenden ayırt eder, bilir. Allah dileseydi işinizi sarpa sardırırdı sizin. Şüphe yok ki Allah pek üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2-Bakara Suresi

221.Ayet
Medine

2
34
وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتَّىٰ يُؤْمِنَّ ۚ وَلَأَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْ ۗ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِكِينَ حَتَّىٰ يُؤْمِنُوا ۚ وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ ۗ أُولَٰئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ ۖ وَاللَّهُ يَدْعُو إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ ۖ وَيُبَيِّنُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ -221
(Ve la tenkihul müşrikati hatta yü´minn* ve le emetüm mü´minetüm hayrum mim müşriketiv ve lev a´cebetküm* ve la tünkihul müşrikıne hatta yü´minu* ve le abdüm mü´minün hayrum mim müşrikiv ve lev a´cebeküm* ülaike yed´une ilen nar* vallahü yed´u ilel cenneti vel mağfirati bi iznih* ve yübeyyinü ayatihı lin nasi leallehüm yetezekkerun)
2-Bakara Suresi
221.Ayet
Medine
2
34
İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. Maamafih müşrikleri iman etmedikçe nikâh etmeyin, bir müşrike sizi imrendirse bile iman etmiş bir cariye her halde ondan daha hayırlıdır, müşrik erkeklere de nikâh ettirmeyin bir müşrik size hoş görünse bile, mü´min bir kul elbette daha hayırlıdır, onlar sizi ateşe da´vet ederler, Allah ise iznile Cennete ve mağfirete davet ediyor da âyetlerini insanlara beyan buyuruyor gerekki hatırda tutarlar Ey müminler, Allah’a ortak koşan (kâfir) kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. İmanı olmıyan (müşrike) bir kadın, sizi imrendirse bile, iman etmiş bir cariye elbette ondan daha hayırlıdır. (Bu yasak, Mâide Sûresi 5. âyeti ile kitap ehli olmıyan kâfirlere tahsis edilmiştir. Kitap ehli olanlarla evlenmek böylece câiz olmuştur. Celâleyn) Müşrik erkekler de iman etmedikçe, onlara mümin kadınları nikâhlamayın; bir kâfir size hoş görünse bile. Mümin köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah ise izniyle cennete ve mağfirete dâvet ediyor da âyetlerini insanlara beyan buyuruyor. Gerek ki düşünüp ibret alsınlar. Allah´a ortak koşup inkâr içinde bulunan kadınlarla —imân edinceye kadar— evlenmeyin. İnanan bir câriye, Allah´a ortak koşan bir kadından —bu sizi imrendirse bile— herhalde hayırlıdır. Allah´a ortak koşup inkâr içinde bulunan erkeklerle —imân edinceye kadar— Müslüman kadınları evlendirmeyin. Herhalde inanan bir köle —sizin hoşunuza gitse bile— Allah´a ortak koşan (hür) bir adamdan hayırlıdır. İşte onlar (sizi) ateşe çağırırlar. Allah ise kendi izniyle Cennet´e ve mağfirete (günahları temizleyip bağışlanmaya) çağırır da âyetlerini, ibret ve öğüt alsınlar diye insanlara (böylece) açıklar. (Ey mü´minler) Allaha eş tanıyan kadınlarla (müşriklerle), onlar îmana gelinceye kadar, evlenmeyin. İman eden bir câriye, müşrik bir kadından — bu, sizin hoşunuza gitse de — elbet daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de, onlar îman edinceye kadar, (mü´min kadınları) nikahlamayın. Mü´min bir kul müşrikden — o, sizin hoşunuza gitse de — elbette hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar, Allah ise, kendi iradesiyle, cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara âyetlerini apaçık söyler. Tâki iyice düşünüb ibret alsınlar. Allah´a şirk koşan kadınları, imana gelmedikçe nikâhlamayın. İman sahibi bir cariye bile sizi imrendiren bir müşrik kadından daha hayırlıdır. Şirk koşan erkeklere de kızlarınızı vermeyin. Müşrik, sizi imrendirse bile iman ehli bir kul, ondan hayırlıdır. Onlar, sizi ateşe çağırırlar, Allah´sa, izniyle cennete ve yarlıganmaya. Anarlar, hatırda tutarlar diye de insanlara delillerini apaçık bildirmededir.
2-Bakara Suresi

222.Ayet
Medine

2
34
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ ۖ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِي الْمَحِيضِ ۖ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّىٰ يَطْهُرْنَ ۖ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ -222
(Ve yes´eluneke anil mehıyd* kul hüve ezen fa´tezilün nisae fil mehıydı ve la takrabuhünne hatta yathurn* fe iza tetahherne fe´tuhünne min haysü emerakümllah* innellahe yühıbbüt tevvabıne ve yühıbbül mütetahhirın)
2-Bakara Suresi
222.Ayet
Medine
2
34
Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.” Sana hayızdan da soruyorlar, deki o bir ezadır, onun için hayız zamanı kadınlardan çekilin ve temizlenene kadar onlara yanaşmayın, iyi temizlendiler mi o vakit Allahın emrettiği yerden onlara varın, her halde Allah çok tevbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever Sana kadınların ay (âdet) hallerini de soruyorlar. De ki: “- O, nefret edilen bir pisliktir. Bunun için hayız (âdet) zamanında kadınlarınızdan ayrılın (cinsî münasebette bulunmayın) ve temizlenene kadar onlara yanaşmayın. Tam olarak temizlendikleri zaman, Allahın size emrettiği (Meşrû ve mübah) yerden onlara gidin (münasebette bulunun). Şüphesiz ki Allah çok tevbe edenleri de sever, pisliklerden pâk olanları da sever. Sana kadınların ay hâlinden de soruyorlar, de ki: O bir ezâ (kadını sıkıcı, erkeği tiksindirici, fakat kadın için yararlı) bir şeydir. Bu sebeple ay hâlinde iken kadınlardan uzak durun ; temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman Allah´ın size emrettiği yerden (üreme organından) onlara yaklaşın. Şüphesiz ki Allah çokça tevbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever. Sana kadınların ay haalini de sorarlar. De ki: «O bir ezadır (pislikdir). Onun için hayız zamanında kadınlar (ınızla cinsî münâsebet) den ayrılın, temizlendikleri vakta kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiler mi o zaman Allahın size emretdiği yerden onlara gidin. Her halde Allah hem çok tevbe edenleri sever, hem çok temizlenenleri sever. Sana hayız hakkında da soruyorlar. De ki: O bir pisliktir. Hayız vaktinde kadınlardan çekilin, temizleninceye dek onlara yaklaşmayın. Temizlendiler mi Allah size nasıl emrettiyse öylece yaklaşın. Şüphe yok ki Allah, adamakıllı tövbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever.
2-Bakara Suresi

223.Ayet
Medine

2
34
نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّىٰ شِئْتُمْ ۖ وَقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ مُلَاقُوهُ ۗ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ -223
(Nisaüküm harsül lemü fe´tu harseküm enna şi´tüm ve kaddimu li enfüsiküm* vettekullahe va´lemu enneküm mülakuh* ve beşşiril mü´minın)
2-Bakara Suresi
223.Ayet
Medine
2
34
Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele. kadınlarınız sizin için bir harsdir, o halde harsinize nasıl isterseniz varın ve kendileriniz için ileriye hazırlık yapın ve Allahdan korkun ve her halde onun huzuruna varacağınızı bilin, müjdele mü´minlere Kadınlarınız, çocuk yetiştiren ekin tarlanızdır. O halde tohum ekilen tarlanıza (ön tarafa), nasıl isterseniz öyle varın. Kendileriniz için ileriye hazırlık yapın, önceden iyi ameller gönderin. Allah’dan korkun ve muhakkak onun huzuruna varacağınızı bilin. Takvâ sahibi müminlere cenneti müjdele. Kadınlarınız sizin (ürün veren, insan yetiştiren) tarlanızdır; tarlanıza nasıl (ve ne zaman) isterseniz geliniz. Bir de kendiniz için önceden (güzel ve yararlı) amelleri sunun; Allah´tan korkun; O´na elbette kavuşacağınızı bilin. Ve Sen, inananları müjdele! Kadınlarınız sizin (evlâd yetişdiren) tarlanızdır. O halde tarlanıza, dilediğiniz gibi, gelin. Kendiniz için önden (iyi ameller) gönderin (hayırlı evlâdlar yetişdirin). Bir de Allahdan korkun ve bilin ki her halde siz ona kavuşacaksınız. îman edenlere müjdele. Kadınlarınız, tarlalarınızdır. Tarlalarınıza dilediğiniz gibi girin ve kendiniz için de önceden hazırlıkta bulunun. Allah´tan sakının ve bilin ki ona ulaşacaksınız. Müjdele inananları.
2-Bakara Suresi

224.Ayet
Medine

2
34
وَلَا تَجْعَلُوا اللَّهَ عُرْضَةً لِأَيْمَانِكُمْ أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ -224
(Ve la tec´alüllahe urdatel li eymaniküm en teberru ve tetteku ve tuslihu beynen nas* vallahü semıun alım)
2-Bakara Suresi
224.Ayet
Medine
2
34
İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Bir de sözünüzde durmanız ve mütteki olmanız ve nasın arasını düzeltmeniz için Allahı yeminlerinize hedef veya siper edip durmayın Bir de sözünüzde durmanız, takva sahibi olmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için Allah’ı yeminlerinize hedef yapmayın. Allah kemaliyle işitici ve bilicidir. (Bir işi yapmak veya yapmamak hususunda Allah’ın adı ile yemin edipte Allah Tealâ’yı engel tutarak, yemininizi bozmayız diye, hayır yapmaktan geri kalmayınız. Yeminin bozulmasında hayır bulunan işi yapın ve keffaretini ödeyin.) İyilik etmeniz, Allah´tan korkup günah ve kötülükden sakınmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için Allah´ı yeminlerinizle engel yapmayın. Allah işiten ve bilendir. Allahı, yeminlerinizden dolayı, iyilik etmenize, (fenalıkdan) sakınmanıza, insanların arasını bulmıya engel yapmayın. Allah (her şey´i) hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. Ettiğiniz yeminlerden dolayı iyilik etmenize, sakınmanıza, insanların arasını bulmanıza Allah´ı engel etmeyin. Allah duyar ve bilir.
2-Bakara Suresi

225.Ayet
Medine

2
35
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ -225
(La yüahızükümüllahü bil lağvi fı eymaniküm ve lakiy yüahızüküm bi ma kesebet kulubüküm* vallahu ğafurun halım)
2-Bakara Suresi
225.Ayet
Medine
2
35
Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) Allah sizi yeminlerinizde bilmiyerek ettiğiniz -lağıv- le mü´ahaze etmez ve lâkin kalblerinizin irtikâb ettiği yeminlerle mü´ahaze eder ve Allah gafurdur, halîmdir Allah, sizi yeminlerinizdeki yanılmadan dolayı sorumlu tutmaz. Fakat sizi, kalblerinizin irtikâp ettiği yeminlerle sorumlu tutar da muahaze eder. Allah, yanılarak yemin edenleri bağışlayıcıdır, halîmdir (azâba hak kazananların azâbını geciktirmekle rızıklarını vericidir.) Allah sizi, bilmeyerek rasgele yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz. Ama kalblerinizin kasdettiği yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.. Allah, sizi yeminlerinizdeki «lâğv» dan dolayı sorumlu tutmaz. Fakat sizi kalplerinizin azmetdiği yeminler yüzünden muaahaze eder. Allah çok yarlığayıcıdır, halîmdir (kullarının günâhı sebebiyle azıklarını da kesici değildir). Allah, boş yere yemin ettiğiniz için sizi suçlu tutmaz, kalplerinizde, niyet yüzünden kazandığınız günah dolayısıyla sizi suçlu tutar. Allah suçları örter, ceza vermede acele etmez.
2-Bakara Suresi

226.Ayet
Medine

2
35
لِلَّذِينَ يُؤْلُونَ مِنْ نِسَائِهِمْ تَرَبُّصُ أَرْبَعَةِ أَشْهُرٍ ۖ فَإِنْ فَاءُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -226
(Lillezıne yü´lune min nisaihim terabbüsu erbeati eşhur* fe in fau fe innellahe ğafurur rahıym)
2-Bakara Suresi
226.Ayet
Medine
2
35
Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde) dönerlerse, şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Kadınlarından perhiz yemini (îlâ) edenler için dört ay beklemek vardır, şayed rücu´ ederlerse şüphesiz Allah gafur, rahîmdir Hanımlarına yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay beklemek vardır. Eğer bu müddet içerisinde erkekler yeminlerinden dönerek hanımlarına yanaşır da keffaret verirlerse, şüphesiz ki Allah bu şekilde yeminlerini bağışlaycıdır, esirgeyicidir. Kadınlarına cinsî yaklaşmada bulunmamaya yemin edenlere dört ay beklemek gerekir. Şayet erkekler (bu süre bitmeden keffaret verip karılarına) dönerlerse, şüphesiz ki, Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.. Kadınlarına yaklaşmamıya yemîn edenler için dört ay beklemek vardır. Eğer erkekler (o müddet içinde keffâret yaparak zevcelerine) dönerlerse şüphe yok ki Allah cidden yarlığayıcı, hakkıyle esirgeyicidir. Kadınlarına yaklaşmamak için yemin edenler, dört ay beklerler. Erkekler, bundan vazgeçerlerse şüphe yok ki Allah suçları örter, rahîmdir.
2-Bakara Suresi

227.Ayet
Medine

2
35
وَإِنْ عَزَمُوا الطَّلَاقَ فَإِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ -227
(Ve in azemüt talaka fe innellahe semıun aliym)
2-Bakara Suresi
227.Ayet
Medine
2
35
Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Yok eğer talâka azmetmişlerse şüphesiz Allah söylediklerini işidir, kurduklarını bilir Bu türlü yemin edenler eğer kadınlarını boşamaya karar verirlerse onu yerine getirirler. Şüphesiz Allah söylediklerini işidici (niyetlerini) gerçekten bilcidir. Yok eğer boşamaya azmederlerse, (o takdirde boşayabilirler.) Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve bilendir.. Eğer (o suretle yemîn edenler ric´at etmeyib de kadınlarını) boşamıya karar verirlerse (ayrılırlar). Şübhesiz Allah (onların sözlerini) hakkıyle işidici, (niyyetlerini) gerçekden bilicidir. Boşamayı kurmuşlarsa şüphe yok ki Allah duyar ve bilir.
2-Bakara Suresi

228.Ayet
Medine

2
35
وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ ثَلَاثَةَ قُرُوءٍ ۚ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ أَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللَّهُ فِي أَرْحَامِهِنَّ إِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۚ وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَٰلِكَ إِنْ أَرَادُوا إِصْلَاحًا ۚ وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ ۚ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ -228
(Vel mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru´* ve la yehıllü lehünne ey yektmne ma halekallahü fı erhamihinne in künne yü´minne billahi vel yevmil ahır* ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fı zalike in eradu ıslaha* ve lehünne mislüllezı aleyhinne bil ma7rufi ve lir ricali aleyhinne deraceh* vallahü azızün hakım)
2-Bakara Suresi
228.Ayet
Medine
2
35
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Ve tatlık edilen kadınlar kendi kendilerine üç âdet beklerler ve Allahın rahimlerinde yarattığını ketmetmeleri kendilerine halâl olmaz, Allaha ve Ahıret gününe imanları varsa ketmetmezler, kocaları da barışmak istedikleri takdirde o müddet zarfında onları geri almağa ehaktırlar, onların lehlerinde de aleyhlerindeki meşru´ hakka mümasil bir hak vardır, yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var, ve Allahın izzetvar hikmeti var Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç âdet müddeti beklerler ve Allah rahimlerinde yarattığı çocuğu saklamaları kendilerine helâl olmaz; eğer Allah’a ve âhiret gününe imanları varsa. Kocaları barışmak istiyorsa, bu bekleme (iddet) müddeti içinde (ric’î talâkta) onları geri almağa (nikâhlarında tutmağa) daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin (meşrû surette) kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler kadınlar üzerine (mehir ve nafaka bakımından) daha üstün bir dereceye sahiptirler. Allah izzet sahibidir, hikmet sahibidir. Boşanan kadınlar kendi kendilerine üç ay hali (ya da ay halinden üç temizlenme) beklerler. Allah´ın onların dölyatağında yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz ; Allah´a ve Âhiret gününe inanıyorlarsa bunu gizlemezler. Kocaları barışmak, arayı düzeltmek istiyorlarsa, belirlenen bekleme süresi (iddet) içinde eşlerini geri almaya daha haklıdırlar. Kadınların erkekler üzerinde, erkeklerin de kadınlar üzerinde örfe uygun denk hakları vardır. Ne var ki erkeklerin onlar üzerinde bir üstün derecesi mevcuttur. Allah elbette çok üstündür, çok güçlüdür ve hikmet sahibidir. Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler (beklesinler). Eğer onlar Allaha ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allahın, kendi rahimlerinde yaratdığını (söylemeyerek) gizlemeleri onlara halâl olmaz. Kocaları bu bekleme müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almıya (herkesden) çok lâyıkdırlar. Erkeklerin meşru´ suretde kadınlar üzerindeki (hakları) gibi kadınların da onlar üzerinde (hakları) vardır. (Yalnız) erkekler onlar üzerinde (daha üstün) bir dereceye mâlikdirler. Allah mutlak gaalibdir, gerçek hüküm ve hikmet saahibidir. Boşanan kadınlar, üç ay âdet beklerler. Allah´a ve son güne inanmışlarsa Allah´ın, rahîmlerinde yarattığını gizlemeleri helâl değildir. Kocaları, bu müddet içinde barışmak isterlerse tekrar kadınlarını almaya tam hakları vardır. Aşırı ve eksik olmamak üzere kadınlar, kendi aleyhlerine olduğu gibi, lehlerine de hak sahipleridir. Ancak erkekler, kadınlardan üstündür. Allah yüce ve üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2-Bakara Suresi

229.Ayet
Medine

2
35
الطَّلَاقُ مَرَّتَانِ ۖ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ ۗ وَلَا يَحِلُّ لَكُمْ أَنْ تَأْخُذُوا مِمَّا آتَيْتُمُوهُنَّ شَيْئًا إِلَّا أَنْ يَخَافَا أَلَّا يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ ۖ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا فِيمَا افْتَدَتْ بِهِ ۗ تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَعْتَدُوهَا ۚ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ -229
(Ettalaku merratani fe imsaküm bi ma´rufin ev tesrıhum bi ıhsarı* ve la yehıllü leküm en te´huzu mimma ateytümuhünne şey´en illa ey yehafa ella yükıyma hududellah* fe in hıftüm ella yükıyma hududellahi fe la cünaha aleyhime fımeftedet bih* tilke hududüllahi fe la ta7teduha* ve mey yeteadde hududellahi fe ülaike hümüz zalimun)
2-Bakara Suresi
229.Ayet
Medine
2
35
(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir. O talâk iki def´adır, ondan sonrası ya eyilikle tutmak ya güzellikle salmaktır, onlara verdiklerinizden bir şey almanız da sizlere halâl olmaz, meğer ki erkekle kadın Allahın çizdiği hudutta duramıyacaklarından korksunlar, eğer siz de bunların hududı ilâhiyeyi dürüst tutamıyacaklarından korkarsanız kadının ayrılmak için hakkından vaz geçmesinde artık ikisine de günah yoktur, bunlar işte Allahın tayin ettiği hududdur, sakın bunları aşmayın, her kim Allahın hududunu aşarsa işte onlar hep zalimlerdir Ric’i talâk(1) ikidir. Ondan sonra ya kadınları iyilikle tutmak, ya güzellikle salmak vardır. Kadınlarınıza verdiğiniz mihirleri geri almanız size helâl olmaz. Meğer ki, ikisi de aralarındaki (lüzumlu hak ve güzel geçim hususunda) Allah’ın emirlerine riayet edememek korkusunda olsunlar. (Ey hâkimler, bu şekilde) siz de onların, Allah’ın hükümlerini hakkıyle yerine getiremiyeceklerinden korkarsanız, kadının ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde, artık ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Onları çiğneyip aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını geçerse işte onlar hep zâlimlerdir. Boşama iki keredir. (Ondan sonra kadını) ya örfe uygun tutmak, ya da kendisine iyilikte bulunarak salıvermektir. Onlara (örf ve âdete uygun) verdiğinizden bir şey (geri) almanız size helâl olmaz. Ancak karı koca Allah´ın (evlilik hakkında) çizdiği sınırları yerine getirip ayakta tutamıyacaklarından korkar ve siz de onların bu sınırları koruyup ayakta tutamıyacaklarmdan endişe ederseniz, (bu durumda) kadının ayrılmak için (örfe uygun) hakkından vazgeçmesinde ikisi için de bir vebal yoktur. İşte bunlar Allah´ın koyduğu sınırlar (yasalar)dır; onları haksızlık yaparak aşmayın. Kim artık Allah´ın sınırlarını aşarsa, onlar evet onlar zâlimlerin kendileridir.. Boşama iki defadır. (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya güzellikle salmakdır. (Ey zevçler) onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şey´i (mehrî geri) almanız size halâl olmaz. Meğer ki erkekle kadın Allahın sınırlarını (evlilik haklarını) ayakda tutamayacaklarından korkmuş (ümidlerini kesmiş) olsunlar. Eğer bu suretle siz de onların (zevç ve zevcenin), Allahın sınırlarını hakkıyle muhaafaza ve îfâ edemeyeceklerinden korkarsanız o halde (kadının serbest boşanması îçin) fidye vermesinde (hakkından vaz geçmesinde) ikisi üzerinde de vebal yokdur. Bunlar Allahın sınırlarıdır. Onları (çiğneyib) geçmeyin. Kim Allahın sınırlarını aşarsa, işte onlar zaalimlerin ta kendileridir. Boşamak, iki defa olur. Ondan sonra ya güzellikle kadını tutmak gerek, ya hoşlukla bırakmak. Onlara verdiğinizden bir şey almak da helâl değildir. Fakat erkek ve kadın, Allah sınırlarını koruyamayacaklarından korkarlarsa o başka. Siz de onların Allah sınırlarını muhafaza edemeyeceklerinden korkarsanız kadının, hakkından vazgeçmesinde ikisi için de günah yok. Bunlar, Allah´ın tâyin ettiği sınırlardır, bunları aşmayın sakın. Kim Tanrı sınırlarını aşarsa o ve o çeşit adamlar, zâlimin ta kendisi olurlar.
2-Bakara Suresi

230.Ayet
Medine

2
35
فَإِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتَّىٰ تَنْكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُ ۗ فَإِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَنْ يَتَرَاجَعَا إِنْ ظَنَّا أَنْ يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ ۗ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ -230
(Fe in tallekaha fe la tehıllü lehu mim ba´dü hatta tenkıha zevcen ğayrah* fe in tallekaha fe la cünaha aleyhima ey yeteracea in zanna ey yükıyma hududellah* ve tilke hududüllahi yübeyyinüha li kavmiy ya´lemun)
2-Bakara Suresi
230.Ayet
Medine
2
35
Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir. Derken kadını bir daha boşarsa bundan sonra artık ona halâl olmaz ta başka bir kocaya varıncaya kadar; bu da onu boşarsa Allahın hududunu sağlam tutacaklarına ümid var oldukları takdirde evvelkilerin birbirlerine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar işte Allahın tayin ettiği hudud, ilim ehli olanlar için bunları beyan buyuruyor Eğer koca, karısını ikinci talâktan (boşamasından) sonra bir kere daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça (ve ondan da ayrılmadıkça) ilk kocasına helâl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah’ın emirlerini sağlam tutacaklarına ümitvâr oldukları takdirde evvelkilerin birbirine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar, anlayan bir kavim için Allah’ın açıkladığı hükümlerdir. (1)- Ric’i Talâk: Karı-koca arasında akdedilen nikâhta üç mânevi bağ vardır ve bunlara erkek sahiptir. Nikâh’ın tamamen kaldırılması için erkek, sahip olduğu üç defa boşamak hakkını kullanması icap eder. Eğer üç defadan az (Bir ve iki defa) karısını boşarsa, buna ric’i talâk denir. Bu durumda iddet müddeti olan üç hayız zamanı içinde karısına müracaat edebilir ve müracaat edince mevcut nikâh devam eder. Fakat iddet çıktıktan sonra nikâh kalktığından müracaat hakkı kalmaz. Ancak her iki tarafın rızâsıyla yeni bir akit yapılabilir, evlilik de devam eder. Şayet koca, üçüncü defa karısını boşarsa, nikâh tamamen kalkmış olur. Eğer koca, karısını (iki defa boşadıktan sonra üçüncü defa boşarsa), artık o kadın başka biriyle evlenmedikçe ona helâl olmaz. Bu ikinci koca da onu boşarsa, Allah´ın koymuş olduğu sınırları koruyup ayakta tutabileceklerini umarlarsa eski karı kocanın birbirine dönüp yeniden evlenmelerinde ikisine de bir günah yoktur. İşte bu, bilen bir topluluk için Allah´ın açıkladığı sınırlardır. Yine erkek, zevcesini (üçüncü defa olarak) boşarsa ondan sonra kadın kendinden başka bir ere nikahlanıp varıncaya kadar ona (o birinci zevcine) halâl olmaz. Bununla beraber, eğer bu (yeni) koca da onu boşar da onlar (birinci zevc ile aynı zevce) Allahın sınırlarını ayakda tutacaklarını (tatbik edeceklerini) zannederlerse (ıddet bitdikten sonra) tekrar birbirine dönmelerinde (evlenmelerinde) her ikisi hakkında da vebal yokdur. Bunlar bilir, anlar bir kavm için Allahın açıkladığı sınırlardır. Erkek, kadını bir kere daha boşayacak olursa bundan sonra kadın, başka bir kocaya varmadıkça eski kocasına helâl olmaz. Kadını almış olan adam, onu boşarsa o vakit Allah´ın sınırlarını koruyacaklarına ümitleri varsa kadının, eski kocasına dönmesinde, tekrar evlenmelerinde bir beis yoktur. İşte bunlar, Allah sınırlarıdır ki bilen kavme açıklanmadadır.
2-Bakara Suresi

231.Ayet
Medine

2
36
وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ ۚ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لِتَعْتَدُوا ۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ ۚ وَلَا تَتَّخِذُوا آيَاتِ اللَّهِ هُزُوًا ۚ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمَا أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِهِ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -231
(Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe emsikuhünne bi ma´rufin ev serrihuhünne bi ma´rufiv ve la tümsikuhünne dıraran li ta´tedu* ve mey yef´al zalike fe kad zaleme nefseh* ve la tettehızu ayatillahi hüzüvev vezküru nı´metellahi aleyküm ve ma enzele aleyküm minel kitabi vel hıkmeti yeızuküm bih* vettekullahe va´lemu ennellahe bi külli şey´in alıym)
2-Bakara Suresi
231.Ayet
Medine
2
36
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Hem kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya iyilikle salın, yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutmayın, bunu kim yaparsa nefsine zulmetmiş olur, Sakın Allahın âyetlerini şaka yerine tutmayın, Allahın üzerinizdeki ni´metini ve size va´zlar vererek indirdiği kitab ve hikmeti unutmayın düşünün, hem Allahdan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir Siz kadınları (Ric’î Talâkla) boşadığınız zaman, iddetlerini bitirmeye yakın, onları ya iyilikle tutun (ric’at edin) veya iyilikle boşayın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutmayın. Bunu kim yaparsa, nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın ayetlerini şaka yerine tutmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kur’ân’ı ve ondaki hikmeti düşünün. Allah’dan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi kemâliyle bilicidir. Bir de kadınları boşadığınızda şer´î bekleme süresini bitirmek üzere iken onları ya örfe uygun iyilik ölçüleri içinde tutun, ya da örfe uygun iyilik ölçüleri içinde bırakın; haklarına tecavüz için zararlarına (sakın) tutmayın. Kim böyle yaparsa, kendine yazık etmiş olur. Allah´ın size olan nimetlerini ve size öğüt vermek için üzerinize indirdiği Kitap ve hikmeti düşünün. Allah´tan korkun, bilin ki Allah her şeyi yeterince bilir. Hem kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, artık onları ya (kendilerine ric´atle) iyilikle tutun, ya iyilikle bırakın. (Fakat) onları, sırf zulmedebilmeniz için, zararlarına olarak, tutmayın. Kim böyle yaparsa muhakkak kendine yazık etmiş olur. Allahın âyetlerini (muhalefetle) oyuncak yerine koymayın. Allahın üzerinizdeki ni´metini ve size öğüd vermek için indirdiği kitâbı (Kur´ânı) ve (ondaki) hikmeti düşünün. Allahdan korkun ve bilin ki Allah her şey´i hakkıyle bilendir. Kadınları boşadınız da boşandıktan sonraki müddetlerini geçirdiler mi artık onları ya iyilikle tutun, yahut hoşlukla salıverin. Haklarında aşırı muâmelede bulunmak için zararlarına olarak onları zorla tutmayın. Bunu kim yaparsa ancak kendisine zarar eder. Allah´ın âyetlerini şaka sanmayın. Size verilen Allah nîmetlerini, öğüt vermek için indirdiği kitabı ve ondaki hikmeti anın. Sakının Allah´tan ve bilin ki o, her şeyi bilir.
2-Bakara Suresi

232.Ayet
Medine

2
36
وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ أَنْ يَنْكِحْنَ أَزْوَاجَهُنَّ إِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِ ۗ ذَٰلِكَ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۗ ذَٰلِكُمْ أَزْكَىٰ لَكُمْ وَأَطْهَرُ ۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -232
(Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe la ta´duluhünne ey yenkıhne ezvacehünne iza teradav beynehüm bil ma´ruf* zalike yuazu bihı men kane minküm yü´minü billahi vel yevmil ahır* zaliküm ezka leküm ve ather* vallahü ya´lemü ve entüm la ta´lemun)
2-Bakara Suresi
232.Ayet
Medine
2
36
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşru surette rızalaştıkları takdirde kendilerini kocalarına nikâh edecekler diye tazyık da etmeyin, bu işte içinizden Allaha ve Ahıret gününe iman etmiş olanlara verilir bir öğüttür, bu sizin hakkınızda daha hayırlı ve daha nezihtir, siz bilmezken Allah bilir Kadınları (Ric’î talâkla) boşadınız da iddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşrû bir şekilde anlaştıkları takdirde, ey veliler, artık kendilerini kocalarına nikâh etmelerine engel olmayın. Bu anlatılanlar, sizden Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olanlara verilen bir öğüttür. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah sizin menfaatinizi bilir, siz bilemezsiniz. Kadınları boşadığınızda şer´î bekleme süresi sona erince aralarında örfe uygun iyilik ölçüleri içinde anlaştıkları takdirde, kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. Bununla sizden Allah´a ve Âhiret gününe inananlara öğüt veriliyor. Bu sizin için daha uygun ve daha pâk ve nezîhtir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşru´ bir suretde anlaşdıkları takdirde, artık kendilerini kocalarına nikâh etmelerine engel olmayın, işte içinizden Allaha ve âhiret gününe îmân etmekde olan (lar) a bununla öğüd veriliyor. Bu sizin için daha fazıyletli ve daha temizdir. (Ondaki maslahatı) Allah bilir, siz bilmezsiniz. Kadınları boşadınız da zamanlarını geçirdiler mi aralarında güzellikle uzlaşırlarsa kocalarına varmalarına engel olmayın. Bu, içinizde Allah´a ve son güne inananlara verilmiş bir öğüttür. Bu, sizin için daha hayırlıdır, daha temiz bir iştir. Siz bilmezsiniz ama Allah bilir.
2-Bakara Suresi

233.Ayet
Medine

2
36
وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ ۖ لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ ۚ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ ۚ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ إِلَّا وُسْعَهَا ۚ لَا تُضَارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِهِ ۚ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذَٰلِكَ ۗ فَإِنْ أَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا ۗ وَإِنْ أَرَدْتُمْ أَنْ تَسْتَرْضِعُوا أَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِذَا سَلَّمْتُمْ مَا آتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِ ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -233
(Vel validatü yürdı´ne evladehünne havleyni kamileyni li men erade ey yütimmer radaah* ve alel mevludi lehu rizkuhünne ve kisvetühünne bil ma´ruf* la tükellefü nefsün illa vüs´aha* la tüdarra validetüm bi velediha ve la mevludül lehu bi veledihı ve alel varisi mislü zalik* fe in erada fisalen an teradım minhüma ve teşavürin fe la cünaha aleyhima * ve in eradtüm en testerdıu evladeküm fe la cünaha aleyküm iza sellemtüm ma ateytüm bih ma´ruf* vettekullahe va´lemu ennellahe bi ma ta´melune basıyr)
2-Bakara Suresi
233.Ayet
Medine
2
36
-Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse, onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. Valideler evlâdlarını emziğin tamamlanmasını istiyenler için iki bütün yıl emzirirler, evlâd kendisinin olana da emzirenlerin yiyecekleri, giyecekleri lâyıkiyle borc, maamafih herkes ancak vüsuna göre mükellef olur, ne yavrısiyle bir ana, ne de yavrısiyle bir baba ızrar edilmesin, varise düşen de aynı borc, eğer baba ve ana biribirlerinin müşavere ve rizalariyle memeden kesmek isterlerse kendilerine günah yok, ve şayed çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğinizi güzel güzel verdikten sonra yine size günah yok, bununla beraber Allahdan korkun ve bilin ki Allah her ne yaparsanız görür, basîrdır Anneler, (boşanmadan önce veya boşandıktan sonra doğan) çocuklarını tam iki yıl emzirsinler. Bu hüküm süt emzirmeyi tamamlamak istiyenler içindir. Annelerin yiyeceği ve giyeceği, orta hal üzere gücü yettiği kadar çocuğun babası üzerinedir. Hiç kimse gücünden ziyadesiyle mükellef tutulamaz. Ne bir anne, ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Babanın ölümü ile mirascı olan da, yiyecek, giyecek ve zarar hususlarında baba gibidir. Eğer ana ve baba, aralarında danışma ve rızâ ile iki sene dolmadan çocuğu memeden kesmeyi arzu ederlerse, ikisine de günah yoktur. Çocuklarınızı süt anneye vermek isterseniz, o süt annenin râzı olacağı ücretini teslim ettiğinizde yine size günah yoktur. Bununla beraber, Allah’dan korkun ve bilin ki, Allah her ne yaparsanız onu kemâliyle bilicidir, görücüdür. Analar çocuklarını, baba, süt emzirme süresinin tamamlanmasını istiyorsa, iki tam yıl emzirirler. Anaların yiyecek ve giyecekleri örfe uygun biçimde, çocuk kendisine ait olan babaya gerekir. Herkese ancak gücüne (malî yapısına) göre sorumluluk yüklenir. Ne anne çocuğundan dolayı, ne de çocuk kendisine ait olan baba çocuğundan dolayı zarara uğratılsın. Vârise düşen de aynı şeydir. Ana ile baba aralarında danışarak ve karşılıklı anlaşarak çocuğu (iki yıl tamamlanmadan) memeden kesmek isterlerse, kendilerine bir günah yoktur. Çocuklarınızı süt anne tutarak emzirmek isterseniz, emzirme ücretini örfe uygun ölçü ve miktarda verdiğiniz takdirde üzerinize yine bir vebal yoktur. Allah´tan (bu hususta da) korkun; bilin ki Allah elbette yaptıklarınızı görüp bilendir. Anneler çocuklarını iki bütün yıl emzirirler. (Bu hüküm) emmeyi tamam yapdırmak isteyen (ler) içindir. Onların (annelerin) ma´ruf vech ile yiyeceği, giyeceği; çocuk kendisinin olan (babaya) âiddir. Kimse taakatınden ziyadesiyle mükellef tutulmaz. Ne bir anne çocuğu yüzünden, ne de bir çocuk kendisinin olan (bir baba) çocuğu sebebiyle zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen (vazıyfe) de bunun gibidir. Eğer (ana ve baba) aralarında rızaa ve müşavere ile (bil´ittifak çocuğu iki sene dolmadan) memeden kesmeyi arzu ederlerse ikisinin üzerine de vebal yokdur. Çocuklarınızı (başkalarına) emzirtmek isterseniz meşru´ suretde verdiğiniz (emzirme ücretin) i teslim etmek (ödemek) şartıyle yine uhdenize vebal yokdur. Allahdan korkun ve bilin ki şübhesiz Allah, ne yaparsanız hakkıyle görendir. Analar, emzirme zamanını tamamlamak isterlerse tam iki yıl, çocuklarına süt verirler. Evlât sahibi olana da evlâdını emzirenin rızkını, elbisesini, örfe göre, vermesi borçtur. Kimseye gücünden fazla bir şey teklif edilemez. Ne ana evlâdından zarar görmeli, ne baba. Mîrasçıya da hüküm aynıdır. Anayla baba, birbirleriyle danışırlar da, razı olurlar, çocuğu memeden kesmek isterlerse beis yok. Çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğiniz şeyi güzelce, yollu yordamlı verdikten sonra artık size suç yoktur. Sakının Allah´tan ve bilin ki Allah, ne yaparsanız görür.
2-Bakara Suresi

234.Ayet
Medine

2
37
وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا ۖ فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ -234
(Vellezıne yüteveffevne minküm ve yezerune ezvacey yeterabbasne bi enfüsihinne erbeate eşhüriv ve aşra* fe iza belağne ecelehünne fe la cünaha aleyküm fıma fealne fı enfüsihınne bil ma´ruf* vallahü bi ma ta´melune habır)
2-Bakara Suresi
234.Ayet
Medine
2
37
İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. İçinizden vefat edib de arkalarına kadın bırakanların zevceleri nefsilerini dört ay on gün bekletecekler, ıddetlerini bitirdilermi artık kendi haklarında meşru´ olarak ıhtiyar edecekleri haraketten size mes´uliyet yok, Allah her ne yaparsanız habîrdir Sizden vefat edenlerin geride bıraktıkları zevceler, kendi kendilerine (süslenmeden) dört ay on gün beklerler (beklesinler). Bu müddeti doldurdukları zaman, meşru surette kendi başlarına (evlenmek için) süs takınmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptığınız her şeyden tamamıyla haberdardır. Sizden ölenlerin geriye bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler; bekleme süresini doldurunca artık kendi haklarında örfe uygun meşru biçimde yaptıkları şeylerden dolayı size günah ve sorumluluk yoktur. Allah ne yaparsanız bilir. İçinizden ölenlerin (geride) bırakdıkları zevceler kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. İşte bu müddeti bitirdikleri zaman artık onların kendileri hakkında meşru´ vech ile yapdıkları şeyden dolayı size günâh yokdur, Allah ne işlerseniz (hepsinden) hakkıyle haberdârdır. İçinizden biri ölür de arkasında kadın bırakırsa bu çeşit adamların kadınları dört ay, on gün beklerler. Bu müddeti geçirdikten sonra meşru bir sûrette kendiliklerinden dilediklerine varabilirler, bu hususta size bir suç yoktur artık. Allah, ne yaparsanız, hepsinden de haberdardır.
2-Bakara Suresi

235.Ayet
Medine

2
37
وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُمْ بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاءِ أَوْ أَكْنَنْتُمْ فِي أَنْفُسِكُمْ ۚ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلَّا أَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًا ۚ وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ -235
(Ve la cünaha aleyküm fıma arradtüm bihı min hıtbetin nisai ev eknentüm fı enfüsiküm* alimellahü enneküm se tezkürunehünne ve lakil la tüvaıdulünne sirran illa en tekulu kavlem ma´rufa* ve la ta´zimu ukdetem nikahı hatta yeblüğal kitabü eceleh* va´lemu ennellahe ya´lemü ma fi enfüsiküm fahzeruh* va´lemu ennellahe ğafurun halım)
2-Bakara Suresi
235.Ayet
Medine
2
37
(Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki, siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) Kadınlara namzedliği çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda da size bir beis yoktur, Allah biliyor ki siz onları mutlaka anacaksınız, ancak kendileriyle bir gizliye va´dleşmeyin yalnız meşru´ bir söz söylemeniz başka, Farzolan ıddet sonunu bulamadıkça da nikâhın akdine azmetmeyin, muhakkak Allah gönlünüzde ne varsa bilir, bunu bilin de ondan hazer edin, Hem de bilin ki Allah gafur, halîmdir Kocası ölen kadınları, iddetleri sona erdikten sonra nikâhlamaya niyyet ettiğiniz takdirde, daha iddet dolmadan onlara talip olduğunuzu işaret etmenizde (çaktırmanızda) veya böyle bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızda size bir beis yoktur. Allah biliyor ki, siz onları muhakkak anacaksınız. Yalnız onlarla gizlice anlaşıp nikâh ve münasebet kurmayın. Ancak meşru olan işaret ve çıtlatma sözler söyliyebilirsiniz. Takdir edilen iddet sona ermedikçe nikâh akdine azmetmeyin. Bilin ki Allah, gerçekten gönlünüzde ne varsa onu bilir. Artık ondan sakının ve bilin ki, Allah çok bağışlayıcıdır, halîmdir. Bu durumda olan kadınlara evlenme isteğinizi kapalı bir şekilde çıtlatmanızda, ya da içinizde gizli tutmanızda size bir vebal yoktur. Allah bilir ki onları herhalde anımsıyacaksınız; ama meşru sözler dışında kendileriyle gizlice söyleşmeyin; gerekli şer´î bekleme süresi sona ermeyince nikâh akdine kalkışmayın. Bilin ki, Allah içinizde olanları (içinizden geçenleri) bilir. Artık Allah´tan korkup sakının ve yine bilin ki, Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak ve incelik yansıtan sabır sahibidir. (Vefat ıddetini bekleyen) kadınları nikâhla isteyeceğinizi çıtlatmanızda, yahud böyle bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızda üzerinize bir vebal yokdur, Allah bilmişdir ki siz onları mutlakaa hatırlayacaksınız. Ancak kendileriyle gizlice va´dleşmeyin. (Çıtlatma suretinde) meşru´ bir söz söylemeniz ise başka. (Farz olan ıddet), sonunu buluncaya kadar da nikâh bağını bağlamıya azmetmeyin ve bilin ki Allah kalblerinizde olanı muhakkak biliyor. Artık ondan sakının ve yine bilin ki şübhesiz Allah çok yarlığayıcıdır, gerçek hilm saahibidir (cezada acele edici değildir). Alacağınız kadınlara, onları alacağınızı anlatmanızda, yahut da bunu gizlemenizde bir beis yok. Allah bilir ki siz, onları anacak, hatırlayacaksınız. Yalnız onlarla gizlice de sözleşmeyin, doğru ve yolunda bir söz söylerseniz o başka. Farz olan müddet geçmedikçe nikah bağını bağlamaya kalkışmayın. Şüphe yok ki Allah, gönlünüzdekini de bilir, bundan dolayı çekinin ondan. Bilin ki Allah suçları örter, cezada acele etmez.
2-Bakara Suresi

236.Ayet
Medine

2
37
لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِنْ طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ مَا لَمْ تَمَسُّوهُنَّ أَوْ تَفْرِضُوا لَهُنَّ فَرِيضَةً ۚ وَمَتِّعُوهُنَّ عَلَى الْمُوسِعِ قَدَرُهُ وَعَلَى الْمُقْتِرِ قَدَرُهُ مَتَاعًا بِالْمَعْرُوفِ ۖ حَقًّا عَلَى الْمُحْسِنِينَ -236
(La cünaha aleyküm in talaktümün nisae ma lem temessuhünne ev tefridu lehünne ferıdah* ve mettiuhünn* alel musiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuh* metaam bil ma´ruf* hakkan alel muhsinın)
2-Bakara Suresi
236.Ayet
Medine
2
37
Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’a verin. Bu, iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur. Eğer kadınları kendilerine el sürmeden veyahud bir mehir kesmeden boşadınızsa olmaz değil şu kadar ki onları müstefid edin, eli geniş olan kaderince, eli dar olan da kaderince ve güzellikle bir müt´a verin, bu, muhsinler üzerine borc bir haktır Kendilerine dokunmadığınız yahut kendilerine bir mehir tayin etmediğiniz kadınları boşadınızsa, bunda size günah yoktur. Şu kadar var ki, onları, zengin olan kudretine göre, fakir olan da gücü yettiği kadar güzellikle faydalandırsın. Bu, ihsan edenler üzerine borç bir haktır. Kendileriyle cinsel yaklaşmada bulunmadığınız ya da bir mehir takdir etmediğiniz kadınları boşarsanız, üzerinize bir günah ve sorumluluk yoktur. Eli geniş olan kendi ölçüsüne, eli dar olan da kendi ölçüsüne göre, örfe uygun bir fayda ile onlara yarar sağlayın. Bu (daha çok) iyilik sevenler, iyilikte bulunmak isteyenler üzerine bir haktır. Kendileriyle temas etmediğiniz, yahud kendilerine bir mehir ta´yin eylemediğiniz kadınları boşamışsanız (bunda) üzerinize vebal yokdur. Onları — zengin olan (ınız) kudretince, darda bulunan (ınız) da haalince (olmak üzere) — ma´ruf bir fâide ile fâidelendiriniz. Bu, iyilik etmek şiaarında bulunanların üzerine bir borcdur. Kadınları, onlara dokunmadan, yahut nikâh parası kesişmeden boşadınızsa beis yok. Ama onları da faydalandırın. Gücü yeten, gücü yettiği kadar, kudreti olmayan da kendi miktarınca ve örfe uygun olarak bir şey versin. Bu, ihsân sahiplerine bir borçtur.
2-Bakara Suresi

237.Ayet
Medine

2
37
وَإِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَرِيضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ إِلَّا أَنْ يَعْفُونَ أَوْ يَعْفُوَ الَّذِي بِيَدِهِ عُقْدَةُ النِّكَاحِ ۚ وَأَنْ تَعْفُوا أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ ۚ وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -237
(Ve in tallaktümuhünne min kabli en temessuhünne ve kad feradtüm lehünne ferıdaten fe nısfü ma feradtüm illa ey ya´fune ev ya ´füvellezı bi yedihı ukdetün nikah* ve en ta´fu akrabü littakva* ve la tensevül fadle beyneküm* innellahe bi ma ta´melune basıyr)
2-Bakara Suresi
237.Ayet
Medine
2
37
Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikâh bağı elinde bulunanın (kocanın, paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizin vazgeçmeniz takvaya (Allah’a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Ve eğer onları kendilerine el sürmeden boşar da mehir kesmiş bulunursanız o vakit borc o kesdiğiniz mıkdarın yarısıdır meğerki kadınlar afvetsinler veya nikâhın düğümü elinde bulunan erkek afvetsin, erkekler! sizin afvetmeniz takvaya daha yakındır, aranızdaki fazlı unutmayın şüphesiz ki Allah her ne yaparsanız görür. Eğer siz, onları, kendilerine dokunmadan önce boşamış da, daha evvel onlara mehir tayin etmişseniz, o vakit tayin ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Meğer ki, kendileri veya nikâh bağı elinde olan veli, mehri bağışlamış olsun. Ey erkekler, sizin bağışta bulunmanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti (ve birbirinize iyi muamele etmeyi) de unutmayın. Şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız onu hakkıyla görücüdür. Eğer cinsel yaklaşmada bulunmadan önce onları boşar ve kendilerine bir mehir de belirlememişseniz, bunun yarısı onların hakkıdır; meğerki kadınlar bu hakkı bağışlamış olsunlar veya nikâh akdi elinde bulunan erkek affetsin. Ama (ey erkekler !) sizin bağışlamanız takvaya daha yakındır. Bir de aranızdaki üstünlük ve iyiliği, fazîlet ölçüsünü unutmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı görüp bilendir. Eğer siz onları kendilerine temas etmeden önce boşar, (fakat daha evvelden) onlara bir mehir ta´yin etmiş bulunursanız, o halde ta´yîn etdiğiniz (o mehr) in yarısı onlarındır. Meğer ki kendileri vazgeçmiş olsunlar, yahud nikâh düğümü elinde bulunan kimse bağış yapmış olsun. (Ey erkekler) sizin bağışlamanız takvaâya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın. Şübhesiz Allah, ne yaparsanız hakkıyle görücüdür. Onlara dokunmadan boşarsanız nikâh parası kesmiş olduğunuz takdîrde kabul ettiğiniz paranın yarısını vermeniz gerek. Ancak kadın, hakkını bağışlar, yahut nikâhın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı bahşederse bu ayrı. Sizin bağışlamanız, takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın. Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı görür.
2-Bakara Suresi

238.Ayet
Medine

2
38
حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلَاةِ الْوُسْطَىٰ وَقُومُوا لِلَّهِ قَانِتِينَ -238
(Hafizu ales salevati ves salatil vüsta ve kumu lillahi kanitın)
2-Bakara Suresi
238.Ayet
Medine
2
38
Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun. Namazlara dıkkat edin hele orta namaza, ve kalkın Allah için divan durun. Farz namazlarının vakit ve erkânlarını gözeterek edasına devam edin, bilhassa orta (ikindi) namazına dikkat edin; ve Allah’a itaat ederek namaza durun. Namazlara, özellikle orta namaza (ya da daha üstün olan namaza) devam edin, onu gerektiği gibi koruyun ve Allah´a saygı ve korku dolu bir gönül ile el bağlayıp durun, Namazlara ve orta namaza (vakıflarında rükünleri ve şartları ile) devam edin. Allahın (dîvanına) tam huşu´ ve taatle durun. Koruyun namazları, hele orta namazına çok dikkat edin ve Allah´a itaat ederek namaz kılın.
2-Bakara Suresi

239.Ayet
Medine

2
38
فَإِنْ خِفْتُمْ فَرِجَالًا أَوْ رُكْبَانًا ۖ فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ -239
(Fe in hıftüm fe ricalen ev rukbana* fe iza emintüm fezkürullahe ke ma allemeküm ma lem tekunu ta´lemun)
2-Bakara Suresi
239.Ayet
Medine
2
38
Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın). Eğer bir korku halinde iseniz yaya veya süvari giderken kılın, emniyeti bulduğunuz vakit de böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi hemen Allahı zikredin Eğer (düşman veya yırtıcı hayvanlardan) korkarsanız, yaya, binekli iken (mümkün olan tarafa yönelerek) namazınızı kılın. Bu korkulardan emin bulunduğunuz zaman, böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi Allah’ı anın. Eğer (düşman ve benzeri bir tehlikeden korkar da belirlenen şekilde huzurda duramazsanız) yaya ya da süvari olarak (namazı kılın). Korkuyu atıp güvene kavuştuğunuzda, size bilmediğiniz şeyleri öğrettiği gibi Allah´ı anın, namazı yine (belirlenen şekilde) kılmaya devam edin. Fakat (muhaarebe, su baskını ve benzerleri gibi bir tehlikeden) korkar (ak hakkın dîvânına tam huşu´ ve taatle durmak imkânını bulamaz) sanız o halde (namazı) yürüyerek, yahud süvari olarak (Kıbleye veya her hangi bir semte karşı) kılın (bırakmayın). (Tehlikeden) emîn (ve salim) olduğunuz vakit ise yine Allahı, size bilmediğiniz şeyleri nasıl öğretdi ise, o vech ile, anın. Korkuyorsanız yürüyerek, yahut hayvana binmiş olduğunuz halde kılın. Emniyete çıktınız mı bilmediğiniz şeyleri size belleten Allah´ı anın.
2-Bakara Suresi

240.Ayet
Medine

2
38
وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا وَصِيَّةً لِأَزْوَاجِهِمْ مَتَاعًا إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ ۚ فَإِنْ خَرَجْنَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ -240
(Vellezıne yüteveffevne minküm ve yezerune ezvaca* vesıyyetel li ezvacihim metaan ilel havli ğayra ıhrac* fe in haracne fe la cünaha aleyküm fı ma fealne fı enfüsihinne mim ma´ruf* vallahü aziyzün hakiym)
2-Bakara Suresi
240.Ayet
Medine
2
38
İçinizden ölüp geriye dul eşler bırakan erkekler, eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Ve içinizden zevcelerini geri bırakarak vefat edecek olanlar, zevceleri için senesine kadar çıkarılmaksızın bir intifaı vasıyyet etmek var, bunun üzerine kendileri çıkarlarsa kendi haklarında yapdıkları meşru´ bir hareketten dolayı size bir mes´uliyet yoktur, maamafih Allah azîzdir, hakîmdir Sizden zevcelerini geride bırakarak vefat edenler, zevcelerinin bir seneye kadar evlerinden çıkarılmıyarak faydalandırılmalarını vârislerine vasiyyet etsinler. Bununla beraber onlar kendi arzularıyla çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru hareketten dolayı size günah yoktur. Allah, emrine aykırı hareket edenlerden intikam alıcı ve kullarının işlerine hükmedicidir. Sizden ölüp de kadınlarını geriye bırakanlar, kadınları için evlerinden çıkarılmaksızın yılına kadar geçimlerini karşılayacak bir intifa´ vasiyyet etsinler. Bununla beraber evlerinden çıkarlarsa kendi haklarında örfe uygun meşru biçimde yaptıklarından artık size hiçbir sorumluluk yoktur. Allah çok üstündür, çok güçlüdür ve hikmet sahibidir. Sizden zevceler (ini geride) bırakıb ölecek olanlar eşlerinin (kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar fâidelenmesini (bakılmasını) vasıyyet (etsinler). Bunun üzerine onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa artık onların bizzat yapdıkları meşru´ işlerden dolayı size mes´uliyyet yokdur. Allah (emr-ü nehyine muhaalefet ve ilâhî hududunu tecâvüz edenlerden intikam almakda) mutlak gaalibdir, (teşri´de ve hükümleri açıklamada da) yüce hikmet saahibidir. İçinizden ölüp de karısını geride bırakacaklara gelince, onlara, evlerinden çıkarmaksızın yılına kadar bir geçim vasiyet etmeleri gerek. Yok, eğer karıları evlerini bırakıp giderlerse yapacakları meşru bir şeyden dolayı size suç yok. Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2-Bakara Suresi

241.Ayet
Medine

2
38
وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ ۖ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ -241
(Ve lil mütallekati metaum bil ma´ruf* hakkan alel müttekıyn)
2-Bakara Suresi
241.Ayet
Medine
2
38
Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerinin sağlanması onların hakkıdır. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir borçtur. Mutallakaların (boşananların) da ma´ruf veçhile bir istifade haklarıdır ki ihkakı Allahdan korkanlara bir vazıfedir Boşanan kadınların da meşru bir şekilde faydalanmaları haklarıdır ki, bunun yerine getirilmesi, Allah’dan korkanlara bir vazifedir. Boşanan kadınlara da örfe uygun bir yarar sağlanması, Allah´tan korkup günah ve kötülüklerden sakınanlar üzerine bir haktır. Boşanan kadınların da meşru´ suretde fâidelenmeleri haklarıdır ki bu, Allahdan korkanlar için bir vazifedir. Boşanan kadınlar için de artık ve eksik olmamak üzere bir şey vermek gerek. Bu da sakınanlara bir borçtur.
2-Bakara Suresi

242.Ayet
Medine

2
38
كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ -242
(Kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm ta´kılun)
2-Bakara Suresi
242.Ayet
Medine
2
38
Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır. İşte akıllarınız irsin diye Allah size âyetlerini böyle beyan buyuruyor İşte akıllarınız ersin diye; Allah size âyetlerini böyle açıklıyor. Allah böylece size âyetlerini açıklıyor; ola ki aklınızı kullanırsınız. İşte Allah akıllarınız ersin diye size âyetlerini böyle açıklar. İşte Allah, aklınız ersin diye size âyetlerini böyle apaçık bildirir.
2-Bakara Suresi

243.Ayet
Medine

2
38
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَهُمْ أُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِ فَقَالَ لَهُمُ اللَّهُ مُوتُوا ثُمَّ أَحْيَاهُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ -243
(E lem tera ilellezıne haracu min diyarihim ve hüm ülufün hazeral mevti fe kale lehümüllahü mutu sümme ahyahüm* innellahe le uz fadlin alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun)
2-Bakara Suresi
243.Ayet
Medine
2
38
Binlerce kişi oldukları hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah, onlara “ölün” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler. Bakmaz mısın, o kimseler ki? binlerce kişi iken ölüm korkusiyle diyarlarından çıkdılar, Allah da kendilerine «ölün» dedi, Sonra da onlara bir hayat verdi, her halde Allah insanlara karşı, bir adil sahibi ve lâkin insanların pek çokları şükretmiyorlar (Ey Rasûlüm) binlerce kişi iken (vebadan) ölüm korkusu ile yurdlarından çıkanları görmedin mi ki; Allah onlara: “ölün” dedi de öldüler, sonra onlara hayat verdi. Şüphesiz ki Allah insanlara ihsan ve rahmet sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmez. Sayıları binlerce olduğu halde ölüm korkusuyla ülkelerinden çıkanları görmedin mi? O sebeple Allah onlara «Ölün!» dedi. Sonra da onları diriltti. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı merhamet, şefkat ve yardım edicidir. Ne var ki insanların çoğu şükretmezler. (Habîbim, sayıları) binlerce olduğu halde ölüm korkusiyle yurdlarından (bırakıb) çıkanları gör (müş gibi bil) medin mi? Allah onlara «Ölüm!» dedi, sonrada kendilerini diriltdi. Her halde Allah insanlara karşı fazl (-ü ınayet) saahibidir. Fakat insanların pek çoğu şükretmezler. Görmez misin ki binlerce kişi, ölümden çekinerek yurtlarından nasıl çıktılar da sonra Allah onlara ölün dedi, sonra da diriltti onları. Şüphe yok ki Allah, insanlara karşı ihsân sahibidir ama insanların çoğu şükretmez.
2-Bakara Suresi

244.Ayet
Medine

2
38
وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ -244
(Ve katilu fı sebılillah va´lemu ennellahe semıun alım)
2-Bakara Suresi
244.Ayet
Medine
2
38
Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. O halde Allah yolunda çarpışın ve Allahın semi´ alîm olduğunu bilin. Allah yolunda düşmanla savaşın ve bilin ki, Allah kemâliyle işiticidir, bilicidir. Allah yolunda savaşın, bilin ki Allah elbette işitir ve bilir. Allah yolunda muhaarebe edin. Bilin ki şübhesiz Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. Allah yolunda vuruşun, savaşın ve bilin ki Allah, şüphesiz duyar, bilir.
2-Bakara Suresi

245.Ayet
Medine

2
38
مَنْ ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ أَضْعَافًا كَثِيرَةً ۚ وَاللَّهُ يَقْبِضُ وَيَبْسُطُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -245
(Menzellezı yukridullahe kardan hasenen fe yüdaıfehu lehu ad´afen kesırah* vallahü yakbidu ve yebsut* ve ileyhi türceun)
2-Bakara Suresi
245.Ayet
Medine
2
38
Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. (Rızkı) Allah daraltır ve genişletir. Ancak O’na döndürüleceksiniz. Hani kim var Allaha bir karzı hasen arz edecek ki Allah ona bir çok katlarını katlayıversin, Allah hem sıkar hem açar, hep de döndürülüb ona götürüleceksiniz. Yalnız Allah rızâsı için gönül hoşluğu ile bir ödünç verecek kimdir ki, Allah ona kat kat mükâfatını versin? Allah kimini daraltır (da hayra koşmaz). Kiminin de kalbini genişletir (de ödünç vermeye koşar) Siz hesap vermek için ona döndürüleceksiniz. Kimdir ki Allah´a (faizsiz, karşılıksız) ödünç versin de, Allah onu kat kat artırıp çoğaltsın?! Allah (şaşmayan kanunu ve sünneti gereği) hem sıkıp daraltır, hem açıp genişletir ve ancak O´na döndürüleceksiniz. Kimdir o ki Allaha güzel bir ödünc versin de (Allah da) onu katkat, bir çok artırsın? Allah (kimini) daraltır, (kimini) genişletir. Siz (hepiniz) ancak ona döndürü (lüp götürü) leceksiniz. Kimdir o ki Allah´a güzel bir sûrette borç versin de Allah onu, o kimseye fazlasıyla ve kat - kat ödemesin? Allah daraltır da, ferahlatır da. Hepiniz de sonunda ona dönüp ulaşacaksınız.
2-Bakara Suresi

246.Ayet
Medine

2
39
أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلَإِ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ إِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلَّا تُقَاتِلُوا ۖ قَالُوا وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا وَأَبْنَائِنَا ۖ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْا إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ -246
(E lem tera ilel melei mim benı israıle mim ba´di musa* iz kalu li nebiyyil lehümüb´as lena meliken nükatil fı sebılillah* kale hel aseytüm in kütibe aleykümül kıtalü ella tükatilu* kalu ve ma lena ella nükatile fı sebılillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina* fe lemma kütibe aleyhimül kıtalü tevellev illa kalılem minhüm* vallahü alımüm biz zalimın)
2-Bakara Suresi
246.Ayet
Medine
2
39
Mûsâ’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?” demişti. Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir. Baksan â Beni İsrailin Musadan sonra yüze gelenlerine hani bir Peygamberlerine «bize bir melik gönder Allah yolunda muharebe edelim» dediler, nasıl dedi, üzerinize farz kılınırsa muharebe etmeyi verir misiniz? biz, dediler, neye muharebe etmiyelim? yurdlarımızdan çıkarıldık evlâdlarımızdan cüda edildik, vektaki bunun üzerine muharebe kendilerine farz kılındı fakat pek azından maadası dönüverdiler, Allah o zalimleri bilir (Ey Rasûlüm). Mûsâ’dan sonra İsrâiloğullarından ileri gelen bir topluluğun müşaveresine vâkıf olmadın mı? Hani onlar, peygamberlerine şöyle demişlerdi: “- Bize bir padişah gönder de onun yardımı ile Allah yolunda düşmanlarımıza karşı savaşalım.” O da: “- Ya üzerinize bir savaş farz kılınır da muharebe etmezseniz?” demişti. Onlar “- Niçin Allah yolunda savaşmıyalım? Yurdlarımızdan çıkarıldık, çocuklarımızdan uzak bırakıldık.” dedilerdi. Ne zaman ki üzerlerine savaş farz kılındı, içlerinden pek az kimseler müstesna, diğerleri savaştan yüz çevirdiler. Allah cihaddan geri kalan zâlimleri pek alâ bilicidir. Musa´dan sonra İsrail oğulları´nın ileri gelenlerini görmedin mi? Hani peygamberlerinden birine: «Bize bir hükümdar gönder (ta´yîn et) de Allah yolunda savaşalım,» demişlerdi. O da : «Ya bir de savaş size farz kılınır da savaşmayacak olursanız?!» demişti. Onlar: «Bize ne olmuş da Allah yolunda savaşmıyalım; gerçekten yurtlarımızdan çıkarılıp ailemizden ayrı bırakıldık» diyerek (bu hususta kararlı olduklarını bildirmişlerdi). Bunun üzerine savaş onlara farz kılınınca, pek azından başkası (savaşmaktan) yüzçevirdiler. Allah ise zâlimleri çok iyi bilir. Mûsâdan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerine bakmadın mı? Hani onlar, peygamberlerine : «Bize bir hükümdar gönder (ta´yîn et) de Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. O (da): «Ya üzerinize bir muhaarebe yazılıb (farz edilib) de savaşı tutmayıverirseniz?» demişdi. Onlar (şöyle) söylemişlerdi: «Allah yolunda neye savaşmayalım? Hem hakıykaten yurdlarımızdan çıkarıldık, hem evlâdlarımızdan (mahrum edildik)». Fakat vaktâ ki uhdelerine savaş yazıldı, içlerinden birazı müstesna olmak üzere, (muhaarebeden) yüz çevirdiler. Allah çok iyi bilicidir o zaalimleri. Görmez misin İsrailoğullarının ileri gelenlerini? Hani Mûsâ´dan sonra bir zaman geldi ki peygamberlerine, bize bir padişah gönder de ona uyup Allah yolunda savaşa girişelim demişlerdi. Peygamberleri, size savaş farz edilir de savaşmayıverirseniz demişti. Neden savaşmayacakmışız demişlerdi, yurtlarımızdan çıkarıldık, evladımızdan ayırdılar bizi. Fakat savaş farz edilince pek azı katlandı, öbürleri dönüverdiler. Allah bilir zâlimleri.
2-Bakara Suresi

247.Ayet
Medine

2
39
وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللَّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا ۚ قَالُوا أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ أَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِنَ الْمَالِ ۚ قَالَ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ ۖ وَاللَّهُ يُؤْتِي مُلْكَهُ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ -247
(Ve kale lehüm nebiyyühüm innellahe kad bease leküm talute melika* kalu enna yekunü lehül mülkü aleyna ve nahnü ehakku bil mülki minhü ve lem yü´te seatem minel mal* kale innellahestafahü aleyküm ve zadehu betaten fil ılmi vel cism* vallahü yü´tı mülkehu mey yeşa´* vallahü vasiun aliym)
2-Bakara Suresi
247.Ayet
Medine
2
39
Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberleri şöyle dedi: “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı.” Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Peygamberleri onlara işte, demişti: Allah size melik olmak üzere Talutu gönderdi, A! dediler, ona bizim üzerimize melik olmak nereden? melikliğe biz ondan daha lâyık iken; malce bir genişliğe de nail edilmiş değil, onu, dedi: sizin üzerinize Allah intihab etmiş ve ilimde, cisimde ona ziyade bir vüs´at vermiş, hem Allah mülkünü dilediğine verir, Allah vasi´dir alîmdir İsrailoğullarının peygamberi kendilerine şöyle dedi: “- Allah size Talût’u padişah gönderdi.” Onlar ise: “- Biz padişahlığa ondan daha münasip iken ve ona maldan da bir bolluk verilmemişken padişahlık nasıl onun olur?” dediler. Onlara şu cevabı verdi: “- Allah onu üstünüze beğenip seçmiş ve ona bilgi ile vücud kuvveti bakımından bir üstünlük vermiştir.” Allah mülkünü dilediğine verir, Allah’ın rahmet ve ihsanı geniştir; her şeyi kemâliyle bilicidir. Peygamberleri onlara : «İşte Allah size Tâlût´u hükümdar gönderdi !» dedi. «AA! ona bizim üzerimize hükümdar olma (yetki ve hakkı) neden ? Hükümdarlığa biz ondan daha çok hak sahibiyiz (ve lâyıkız); hem ona mal (ve servetçe) bir bolluk da verilmiş değil» dediler. Peygamber (onların haksız tepkisine karşı) dedi ki: «Şüphesiz ki Allah onu sizin üzerinize seçmiş ve ona bilgide ve vücutta bir gelişme ve üstünlük vermiştir. Allah mülkü (saltanat ve hükümranlığı) dilediğine verir. Allah (mülk ve kudret cihetlyle) çok geniştir; O her şeyi bilendir.» Onlara peygamberleri: «Hakıykat, Allah size bir pâdişâh olarak Taalût´u göndermişdir» dedi. Dediler ki: «Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık iken ve ona maldan da bir bolluk verilmemişken nasıl olur da bizim başımızda padişahlık onun olabilir?» (Peygamber) dedi: «Şübhesiz Allah onu sizin üstünüze beğenib seçmişdir. Ona bilgice, vücudca (kuvvetçe) de bir üstünlük vermişdir. Allah mülkünü kime dilerse ona verir. Allah (in rahmeti, ilmi her şey´e yaygın ve lutf-ü keremi) boldur. Gerçek bilicidir. Peygamberleri, Allah size padişah olarak Tâlût´u gönderdi dedi. Nasıl olur da dediler, bize buyruk yürütür o? Bizim ondan ziyade padişahlığa hakkımız var, malca da bizden üstün değil. Peygamberleri, şüphe yok ki dedi, onu Allah seçmiş sizden üstün etmiş, ona bilgi ve vücut bakımından üstünlük vermiştir. Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah´ın rahmeti boldur, her şeyi bilir.
2-Bakara Suresi

248.Ayet
Medine

2
39
وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِمَّا تَرَكَ آلُ مُوسَىٰ وَآلُ هَارُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلَائِكَةُ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ -248
(Ve kale lehüm nebiyyühüm inne ayete mülkihı ey ye´tiyekümüt tabutü fıhi sekınetüm mir rabbiküm ve bekıyyetüm mimma terake alü musa ve alü harune tahmilühül melaikeh* inne fı zalike le ayetel leküm in küntüm mü´minın)
2-Bakara Suresi
248.Ayet
Medine
2
39
Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Onun hükümdarlığının alameti, size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz, bunda şüphesiz sizin için kesin bir delil vardır.” Peygamberleri onlara şunu da söylemişdi: Haberiniz olsun onun melikliğinin alâmeti size o Tabutun gelmesi olacaktır, ki onda rabbınızdan bir sekîne ve ali Musa ile ali Harunun metrükâtından bir bakiyye vardır, onu Melaike getirecektir, elbette bunda size kat´î bir alâmet vardır, eğer mü´minlerseniz Peygamberleri onlara şunu da söylemişti: “- Talût’un, Mûsâ’ya verilen Tabut’u (sandığı) getirmesi padişahlığına alâmettir. O Tabut’da, Rabbiniz tarafından size mânevi bir kuvvet ve Mûsâ ailesiyle Hârun ailesinin arkaya bıraktıkları Tevrat levhalarından bakıyye (arta kalanlar) vardır. Melekler onu taşıyacaktır. Şüphesiz ki bu Tabut’un size gelmesi, peygamberin sözünün doğruluğuna delildir, eğer iman getirenlerdenseniz. Hem peygamberleri onlara dedi ki: «Onun hükümdarlığının alâmeti, T a b u t ´un size gelmesidir ki onda Rabbinizden bir gönül yatışkanlığı, Musa ve Harun hanedanından kalma bazı (tarihî) eşya vardır; melekler onu taşıyıp getirecektir. Şüphesiz ki bunda sizin için —eğer inanmış kimselerseniz— açık belge ve öğüt vardır.» Peygamberleri onlara (şöyle de) söyledi: «Gerçek, onun hükümdarlığının açık alâmeti size o Tâbutun gelmesi olacakdır ki içinde Rabbinizden bir sekînet ve Mûsâ haanedâniyle Harun ailesinin metrûkâtından bir bakiyye vardır. Meleklere onu yüklen (ib getir) ecekdir. Elbette bunda size kafi bir alâmet (ve ibret) vardır, eğer îman etmiş (kimse) lerseniz. Gene peygamberleri demişti ki: Onun padişahlığının apaçık alameti, Rabbinizden size itminan ve sükûn veren, içinde, Mûsâ ile Hârûn soyundan artakalanlar bulunan ve melekler tarafından taşınan tabutla gelmesidir. İnanmışsanız işte bunda, size kesin bir delil var.
2-Bakara Suresi

249.Ayet
Medine

2
40
فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُمْ بِنَهَرٍ فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَنْ لَمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي إِلَّا مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ ۚ فَشَرِبُوا مِنْهُ إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ ۚ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ قَالُوا لَا طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ ۚ قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلَاقُو اللَّهِ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ -249
(Fe lemma fesale talutü bil cünudi kale innellahe mübtelıküm bi neher* fe men şeribe minhü fe leyse minnı* vemel lem ya´amhü fe innehu minnı illa menığterafe gurfetem bi yedih* fe şeribu minhü illa kalılem minhüm* fe lemma cavezehu hüve vellezıne amenu meahu kalu la takate lenel yevme bi calute ve cünudih*kalellezıne yezunnune ennehüm mülakullahi kem min fietin kalıletin ğalebet fieten kesıratem bi iznillah* vallahü meas sabirın)
2-Bakara Suresi
249.Ayet
Medine
2
40
Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.” Vaktaki Talut ordu ile hareket etti, muhakkak, dedi: Allah sizi bir nehrile imtihan edecek, kim ondan içerse benden değil, kim onu tatmazsa işte o benden, ancak eliyle bir avuc alan müstesna, derken varır varmaz ondan içtiler, ancak içlerinden pek azı müstesna kaldılar, derken Talut ve maiyetinde iman edenler nehri geçtiler, o vakıt de «bizim bu gün Calut ile ordusuna takatımız yok» dediler, Allaha mülâki olacaklarına kani´ olanlar ise şu cevabı verdiler «nice az bir cemiyet, çok bir cemiyete Allahın izniyle galebe çalmışlar, Allah sabırlılarla beraberdir» Vaktaki Talût (Cihad yapmak için Kudüs’ten) askerleri ile ayrıldı, (ordusuna) şöyle dedi: “- Gerçekten Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan içmezse o benden (bana bağlı olanlardan) dır. Ancak eli ile alıp içenler müstesna (bu kadar içmelerine izin vardır). Nihayet nehire varır varmaz, askerlerden pek azı müstesna, ondan kana kana içtiler. Vaktaki Talût ile beraberindeki müminler o nehri geçtiler, beri tarafta kalıp nehri geçemiyenler: “- Bugün bizim Calût’a (zâlim düşman hükümdarına) ve ordusuna karşı koyacak tâkatımız yoktur” dediler. Ahirette Allah’ın rahmetine kavuşacaklarını kesin olarak bilen (o nehrin karşı tarafındaki Talût’a) bağlılar ise, şu cevabı verdiler: “- Allah’ın izniyle nice az bir topluluk, daha çok bir topluluğa üstün gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.” T â I û t orduyla beraber (işleri düzene koyup şehirden) ayrılıp çıkınca dedi ki: «Şüphesiz Allah bir ırmakla sizi deneyecektir; ondan su içen benden değildir; sadece ondan tatmayan bendendir. Ancak eliyle bir avuç alanlar müstesnadır (onlara izin vardır). Onlardan pek azının dışında diğerleri o sudan (doyasıya) içtiler. Ne vakit ki T â I û t ve beraberindeki mü´minler ırmağı geçtiler, (sağlam bir imân ve irfan sahibi olmayanlar), «Bugün C â I û t ´a ve ordusuna karşı (durup savaşacak) gücümüz yoktur» dediler. Allah´a kavuşacaklarını kesinlikle bilenler ise, «Nice az topluluk, çok topluluğa —Allah´ın İzniyle— üstün gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir» diyerek (teslimiyet ve tevekkül gösterdiler). Vaktaki Taalut ordusiyle ayrılıb çıkdı, dedi ki: «Şübhesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edicidir, işte kim ondan (kana kana) içerse benden değil, kim onu tutmazsa artık o benden. Eliyle bir avuç alanlar başka (onlara müsâade var)». Derken (ırmağa varır varmaz), içlerinden birazı müstesna olmak üzere ondan (bol bol) içdiler. Nihayet o (Taalut) ve mahiyyetindeki mü´minler vaktaki onu (ırmağı) geçdiler, (beri yanda kalanlar) dediler ki: «Bugün bizim Câluta ve ordusuna karşı (duracak) takatimiz yokdur». (Âhiretde) muhakkak Allâha kavuşacaklarını bilenler (ve itaatle ırmağı geçenler) ise «Nice az bir cem´iyyet, daha çok bir cem´iyyete Allanın izniyle galebe etmişdir. Allah sabır (ve sebat) edenlerle beraberdir» dediler. Tâlût, orduyla harekete geçince dedi ki: Allah sizi bir ırmakla sınayacak. Kim o ırmağın suyundan içerse benden değil, onu tatmayan benden. Yalnız eliyle bir avuç su alana söz yok. Irmağa gelince hemen hepsi içti, içlerinden pek azı içmedi. Tâlût ve onunla berâber bulunan inananlar, o ırmağı geçince, bizim bugün Câlût´la ordusuna karşı duracak takatimiz yok dediler. Allah´a kavuşacaklarını umanlarsa nice azlık taife vardır ki dediler, Allah´ın izniyle çokluk taifeye üst olmuştur, Allah sabredenlerledir.
2-Bakara Suresi

250.Ayet
Medine

2
40
وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُوا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ -250
(Ve lemma berazu li calute ve cünudihı kalu rabbena efrığ aleyna sabrav ve sebbit akdamena vensurna alel kavmil kafirın)
2-Bakara Suresi
250.Ayet
Medine
2
40
(Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.” Ve vaktaki Calut ve ordusuna karşı meydana çıktılar şöyle dediler «Ey bizleri yetişdiren rabbımız üzerlerimize sabır dök ve ayaklarımıza sebat ver ve bizi kâfirler kavmine karşı muzaffer buyur.» Talût’a bağlı bulunan müminler, Calût ve onun askerlerine karşı çarpışmak üzere çıktıkları zaman şöyle dua ettiler: “- Ey Rabbimiz, üzerimize bol bol sabır dök, ayaklarımıza kuvvet ve sebat ver ve bizi kâfirler kavmi üzerine muzaffer kıl.” Onlar (o teslimiyet gösteren mü´minler) Câlût´a ve onun ordusuna karşı (savaşmak üzere) çıkınca (şöyle duada bulunup) dediler ki: «Rabbimiz ! Üzerimize sabır (güç ve kudretini) boşalt (tıpkı bolca yağan yağmur gibi). Ayaklarımızı (savaş alanında, düşman karşısında) sağlam ve sabit tut ve bize, İnkâr ve haksızlık içinde bulunan millete karşı yardım et!» Onlar (Taaluta itaat eden mü´minler), Câlut ile askerlerine karşı çıkdıkları zaman (niyaz edib) dediler ki: «Ey Rabbimiz, üzerimize (yağmur gibi) sabır yağdır. Ayaklarımıza sebat ver (er meydanından kaydırma). Bu kâfirler güruhuna karşı bize yardım et». Câlût´la ordusuna karşı çıkınca da Rabbimiz dediler, sen bize sabırlar ver, ayaklarımızı diret, bizi kâfirlere üstün et.
2-Bakara Suresi

251.Ayet
Medine

2
40
فَهَزَمُوهُمْ بِإِذْنِ اللَّهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ وَآتَاهُ اللَّهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ ۗ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْأَرْضُ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ -251
(Fe hezemuhüm bi iznillahi ve katele davudü calute ve atahüllahül mülke vel hıkmete ve allemehu mimma yeşa´* ve lev la def´ullahin nase ba´dahüm bi ba´dıl le fesedetil erdu ve lakinnellahe zu fadlin alel alemın)
2-Bakara Suresi
251.Ayet
Medine
2
40
Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. Derken Allahın izniyle onları temamen bozdular, Davud Calutu öldürdü ve Allah kendisine mülk ve hikmet verdi ve daha dilediğinden ona ta´lim de buyurdu, Allahın insanları birbiriyle defetmesi olmasa idi Arz, mutlak fesad bulmuş gitmişti ve lâkin Allahın zevil´ukul âlemlerine bir fazlı var Nihayet Allah’ın izni ile kâfirleri bozguna uğrattılar. Müminler safında bulunan Dâvut (aleyhisselâm) da düşman hükümdarı Calût’u öldürdü. Allah, Dâvud’a padişahlık ve peygamberlik verdi ve ona dilediği şeyleri öğretti (Zırh yapmak, kuşlarla konuşmak ve güzel sesle okumak gibi...) Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile defetmeseydi (müminleri kâfirlere üstün kılmasaydı) yeryüzü fesad ve küfür karanlığına bürünürdü. Fakat Allah, âlemler üzerine ihsan ve rahmet sahibidir. Ve az sonra onları —Allah´ın izniyle— bozguna uğratıp dağıttılar. (İnanmışlar saftında yer alan) Dâvud ise Câlût´u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmeti (saltanat ve peygamberliği bir arada) verdi ve dilediğinden bazı şeyler ona öğretti. Eğer Allah insanların (azgınlık ve taşkınlığını) birbirleriyle savmasaydı, yeryüzünün düzeni herhalde bozulur, kargaşalık ortalığı kaplardı. Ama Allah milletlere karşı fazl-u kerem sahibidir. Derken (düşmanla karşılaşır karşılaşmaz) Allahın izniyle onları (düşmanlarını) bozguna uğratdılar (Mü´minlerin arasında bulunan) Dâvud da Câlutu öldürdü. Allah da ona (Eşmuîlin ve Taalutun vefatından sonra, bir arada) saltanat ve hikmeti (peygamberliği) verdi ve daha dilemekde olduğundan da ba´zı şeyler öğretdi. Eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile önleyib savmasaydı yer (yüzü) muhakkak fesada uğrardı. Fakat Allah, âlemlere karşı büyük fazi (-u inayet) saahibidir. Allah´ın izniyle onları bozdular. Dâvûd da Câlût´u öldürdü. Allah, kendisine saltanat ve hikmet ihsân etti, dilediği bâzı şeyleri de belletti. Allah insanları, birbiriyle savıp gidermeseydi yeryüzü mutlaka bozulup giderdi fakat Allah´ın âlemlere ihsânı var, lütfü var.
2-Bakara Suresi

252.Ayet
Medine

2
40
تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ ۚ وَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ -252
(Tilke ayatüllahi netluha aleyke bil hakk* ve inneke le minel mürselın)
2-Bakara Suresi
252.Ayet
Medine
2
40
İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin. İşte bunlar Allahın âyetleri, onları sana bihakkın tilâvet ediyoruz, muhakkak ki sen o gönderilen Resullerdensin İşte bunlar (anlatılan kıssalar) Allah’ın âyetleridir ki, onları ey (Rasûlüm) sana hak olarak okuyoruz; ve muhakkak ki sen gönderilen peygamberlerdensin. İşte bunlar Allah´ın âyetleridir ! Onları sana bütün gerçeğiyle okuyoruz. Şüphesiz ki sen gönderilen Resullerdensin. Bunlar Allahın âyetleridir ki onları (Habîbim) sana Hak olarak okuyoruz. Sen şübhesiz, muhakkak gönderilen peygamberlerdensin. İşte bunlar, Allah´ın delilleridir. Onları sana hakkıyla okumadayız ve muhakkak ki sen, gönderilenlerdensin, peygamberlerdensin.
2-Bakara Suresi

253.Ayet
Medine

3
41
تِلْكَ الرُّسُلُ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۘ مِنْهُمْ مَنْ كَلَّمَ اللَّهُ ۖ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍ ۚ وَآتَيْنَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ وَأَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ ۗ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا اقْتَتَلَ الَّذِينَ مِنْ بَعْدِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَلَٰكِنِ اخْتَلَفُوا فَمِنْهُمْ مَنْ آمَنَ وَمِنْهُمْ مَنْ كَفَرَ ۚ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا اقْتَتَلُوا وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ -253
(Tilker rusülü faddalna ba´dahüm ala ba´d* minhüm men kellemellahe ve rafea ba´dahüm deracat* ve ateyna ıysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs* ve lev şaellahü maktetelellezıne mim ba´dihim mim ba´di ma caethümül beyyinatü ve lakinıltelefu fe minhüm men amene ve minhüm men kefar* ve lev şaellahü maktetelu ve lakinnellahe yef´alü ma yürıd)
2-Bakara Suresi
253.Ayet
Medine
3
41
İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar. O işaret olunan Resuller, biz onların bazısını bazısından efdal kıldık, içlerinden kimi var Allah kelâmına Kelim etti, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı, Meryemin oğlu İsaya da o beyyineleri verdik ve kendisini Ruhul´kudüs ile te´yid eyledik, eğer Allah dilese idi bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o beyyineler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi, ve lâkin ıhtilâfa düştüler kimi iman etti kimi küfür, yine Allah dilese idi birbirlerinin kanına girmezlerdi ve lakin Allah ne isterse yapar Bu (sûrede sözü geçen) peygamberlerin bir kısmını, kendilerine verilen özelliklerle diğerlerinden üstün kıldık. O peygamberlerden, (arada vasıta olmadan) Allah’ın sözleştiği (Hz. Mûsâ gibi) peygamber var! ve bazılarını da derece bakımından Allah yükseklere çıkarmıştır. Meryem’in oğlu Îsa’ya o açık mûcizeleri verdik ve kendisini melek (Cebrâil aleyhisselâm) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, peygamberlerden sonra gelen ümmetler, kendilerine hidayete ulaştırıcı o apaçık mûcizeler ve deliller geldikten sonra birbirini öldürmezlerdi. Fakat ihtilâfa (ayrılığa) düştüler. Sonunda kimi iman etti, kimi de küfre saptı. Yine Allah dileseydi birbirinin kanına girmezlerdi. Fakat Allah dilediği şeyi yapar. İşte bu peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık ; onlardan, Allah´ın kendileriyle söyleştiği kimseler vardır ve bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa´ya açık belgeler verdik ve onu Rûhulkuds (Melek Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi bunların arkasından gelen (ümmet)ler kendilerine açık belgeler geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama (her şeye rağmen) ayrılıp sürtüştüler : Kimi imân etti, kimi küfre saptı; fakat Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ne var ki Allah dilediğini işler. (Bu sûrede zikredilen) o peygamberler (yok mu?) biz onların kimine kiminden üstün meziyyetler verdik. Allah onlardan biri ile söyleşmiş, birini de birçok derecelerle yükseltmişdir. Meryem´in oğlu İsa´ya o beyyineleri (açık âyetleri, burhanları, mu´cizeleri) biz verdik ve onu Ruhul kuds (Cebrâîl) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi onların arkasındaki (ümmet) ler, kendilerine o apaçık bürhanlar geldikten sonra, birbirini öldürmez (ler) di. Fakat ihtilâfa düşdüler. Binnetîce onlardan kimi îman etdi, kimi küfre sapdı. Eğer Allah dileseydi birbirini öldürmezlerdi. Şu var ki Allah ne dilerse yapar. O peygamberlerden bâzısını bâzısına üstün ettik. Onlardan Allah´la konuşan var, bâzılarının da derecelerini yüceltmiştir. Meryemoğlu İsa´ya apaçık deliller verdik, onu, Rûh-ul-Kudüs´le kuvvetlendirdik. Allah dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama gene de aykırılığa düştüler. İçlerinde inanan var, inanmayan var. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, fakat Allah dilediğini, dilediği gibi yapar.
2-Bakara Suresi

254.Ayet
Medine

3
41
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌ ۗ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ -254
(Ya eyyühellezıne amenu enfiku mimma rezaknaküm min kabli ey ye´tiye yevmül la bey´un fıhi ve la hulletüv ve la şefaah* vel kafirune hümüz zalimun)
2-Bakara Suresi
254.Ayet
Medine
3
41
Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir. Ey o bütün iman edenler size merzuk kıldığımız şeylerden infak edin: gelmeden evvel bir gün ki onda alım satım yok, dostluk da yok şefaat de yok kâfirler ise hep o zalimlerdir Ey iman edenler, ne bir alışverişin, ne bir dostluğun ve ne de bir şefaatın bulunmadığı bir gün (Hesap günü) gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayın. Kâfirler (yok mu), işte onlar zâlimdirler. Ey imân edenler! İçinde hiçbir alım-satım, içten dostluk ve şefaatin olmadığı gün gelmeden önce sizi rızıklandırdığımızdan (Allah için, Allah yolunda) harcayın. İnkarcılar ise hep o haksızlıkta bulunanlardır. Ey îman edenler, içinde ne bir alış veriş, ne bir dostluk, ne de bir şefaat (imkânı) bulunmayan bir gün gelmezden evvel size verdiğimiz rızıkdan (Hak yolunda) harcayın. Kâfirler zulmedenlerin ta kendileridir. Ey inananlar, sizi rızıklandırdığımız şeylerden bir kısmını yoksullara harcayın o gün gelip çatmadan ki o gün ne alış-veriş var, ne dostluk, ne şefaat. Kâfirlere gelince onlardır zâlimler.
2-Bakara Suresi

255.Ayet
Medine

3
41
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ ۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ ۚ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ ۚ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ ۖ وَلَا يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ إِلَّا بِمَا شَاءَ ۚ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۖ وَلَا يَئُودُهُ حِفْظُهُمَا ۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ -255
(Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te´huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya´lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve la yühıytune bi şey´im min ılmihı illa bi ma şa´* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym)
2-Bakara Suresi
255.Ayet
Medine
3
41
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür. Allah, başka tanrı yok ancak o, daima yaşıyan, daima duran tutan hayy-ü kayyum o, ne gaflet basar onu ne uyku, göklerdeki ve yerdeki hep onun, kimin haddine ki onun izni olmaksızın huzurunda şafaat edecek? Onların önlerinde ne var arkalarında ne var hepsini bilir, onlar ise onun dilediği kadarından başka ilm-i ilahîsinden hiç bir şey kavrıyamazlar, onun kürsîsi bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüb gözetmek ona bir ağırlık da vermez. O öyle ulu, öyle büyük azametlidir. Allah o Allah’dır ki, kendinden başka hiç bir ilâh (Tanrı) yoktur (Ondan başka ibadete müstahak mâbud yoktur). O ezelî ve ebedî hayat ile bizâtihi (kendiliğinden) diridir, (bâkidir). Zât ve kemâl sıfatlarıyla yaratıkların (mahlûkatın) bütün işlerinde hâkim ve kâimdir, her şey onunla kâimdir. Onu ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onun. Onun izni olmadıkça katında kim şefaat edebilir? O, bütün varlıkların (dünya ve âhirete ait) önlerinde ve arkalarındaki gizli ve aşikâr her şeyini bilir. Onlar (varlıklar-yaratıklar) ise, Allah’ın dilediği kadarından başka, ilâhî ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü (mülk ve saltanatı) gökleri ve yeri çevrelemiş, kaplamıştır. Gökleri ve yeri korumak, gözetmek, ona zorluk ve ağırlık vermez. O, çok yüce, çok büyüktür. Allah ki, O´ndan başka hiçbir ilâh yoktur, ancak O vardır; hep diridir O; yarattıklarını kudretiyle tedbiriyle tutup duran O; ne uyuklama tutar O´nu, ne de uyku...... Göktekiler ve yerdekiler O´nun. İzni olmaksızın O´nun katında şefaat edecek olan kim? Yarattıklarının önünde ne var, arkalarında ne var bilir. Onlar ise O´nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsü´sü (yüce kudret ve saltanatı) gökleri ve yeri kuşatıp kaplamıştır. Her ikisini görüp gözetmek O´na ağır gelmez. O, çok yüce ve çok büyüktür.. Allah (o Allahdır ki) kendinden başka hiç bir Tanrı yokdur. (O, zatî, ezelî ve ebedî hayaat ile) diridir (baakıydir). Zâtiyle ve kemâliyle kaaimdir. (Yaratdıklarının heran tedbîr-ü hıfzında yegâne haakimdir, her şey onunla kaaimdir). Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi onun. Onun izni olmadıkça nezdinde şefaat edecek kim miş. O (yaratdıklarının) önlerindekini, arkalarındakini, (yapdıklarını, yapacaklarını, bildiklerini, bilmediklerini, açıkladıklarını, gizlediklerini, dünyalarını, âhiretlerini, hülâsa her şey´ini, her şey´ini) bilir. (Mahlûkatı) onun ilminden yalnız kendisinin dilediğinden başka hiç bir şey´i (kaabil değil) kavrayamazlar. Onun kürsüsü gökleri ve yeri (kucaklamışdır, o kadar) vâsi´dir. Bunların nigehbanlığı Ona ağır da gelmez. O, çok yüce, çok büyükdür. Öyle bir Allah ki ondan başka yoktur tapacak. Diridir, her an yarattıklarını tedbîr ve tasarruf edip durur. Ne uyuklamaya kapılır, ne uykuya dalar. Onundur ne varsa göklerde ve yeryüzünde. Kimdir izni olmadıkça onun yanında şefaate kalkışacak? Önlerindekini de bilir, artlarındakini de. Onun bilgisinden, dilediği miktardan başka hiçbir şeyi kavrayamazlar. Kürsüsü gökleri de kaplayıp kucaklamıştır, yeryüzünü de. Göğü, yeri korumak, ona ağır da gelmez. O´dur çok yüce ve çok ulu.
2-Bakara Suresi

256.Ayet
Medine

3
41
لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ ۖ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ ۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىٰ لَا انْفِصَامَ لَهَا ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ -256
(La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy* fe mey yekfür bit tağuti ve yü´mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha* vallahü semıun alım)
2-Bakara Suresi
256.Ayet
Medine
3
41
Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Dinde ikrah yok, rüşd, dalâlden cidden ayrıldı, artık her kim Taguta küfredib Allaha iman eylerse o işte en sağlam tutamağa yapışmıştır, öyle ki onun için kopmak yok, Allah işidir, bilir Cizye vermeyi kabul eden kitap ehlini (kâfirleri), İslâm dinine girmek için zorlamak ve onlara cebretmek yoktur. İman ile küfür, kesin olarak meydana çıkmıştır. Artık kim, azgınlığa ve sapıklığa sevkedenleri tanımayıpta Allah’a iman ederse, o muhakkak ki, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuştur. Allah kemâliyle işitici ve bilicidir. (bazı müfessirlere göre bu âyeti kerimenin hükmü kıtal âyeti kerimesinin nâzil olmasıyla nashedilmiş, kaldırılmıştır.) Dinde hiçbir zorlama yoktur. Şüphesiz doğru eğriden, hak bâtıldan, hidâyet dalâletten, hayır serden, imân küfürden (ayrılıp) açıkça ortaya çıkmıştır. Artık kim Hakk´a yönelir de ilâhî sınırları aşan sapıklık ve bilgisizliği, azgınlık ve aşırılığı tanımıyarak Allah´a inanırsa, gerçekten o kopmak nedir bilmeyen en sağlam kulpa tutunup yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir. Dînde zorlama yokdur. Hakıykat, îman ile küfr apaçık meydana çıkmışdır. Artık kim şeytanı tanımayıp da Allaha îman ederse o, muhakkak ki kopması (mümkin) olmayan en sağlam kulpa yapışmışdır. Allah hakkıyle işidici, (her şey´i) kemâliyle bilicidir. Dinde zor yok. Gerçekten de doğru yolla azgınlık apaçık meydana çıkmıştır. Kim putları inkâr edip Tanrı´ya inanırsa şüphe yok, öyle sağlam bir kulpa yapışmıştır ki hiç kopmaz o ve Allah her şeyi duyar, bilir.
2-Bakara Suresi

257.Ayet
Medine

3
42
اللَّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ ۖ وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ ۗ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -257
(Allahü veliyyüllezıne amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur* vellezıne keferu evliyaühümüt tağutü yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat* ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun)
2-Bakara Suresi
257.Ayet
Medine
3
42
Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. Allah iman edenlerin velisidir onları zulümattan nura çıkarır, küfredenlerin ise velileri Taguttur onları nurdan zulümata çıkarırlar, onlar işte eshabı nar, hep orada kalacaklardır Allah, iman edenlerin yardımcısıdır. Onları dâlâlet karanlıklarından (kurtarıp) hidayet nûruna çıkarır. Kâfirlerin dostları ise şeytanlardır. Kendilerini nurdan (ayırıp) karanlıklara sokarlar, işte bunlar cehennemliktirler; orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Allah, İmân edenlerin dost ve yardımcısıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dost ve yardımcıları sapık azgınlardır, bâtılı temsîl edenlerdir. Onları aydınlık (hak dinin nûrun)dan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar Cehennem yaranlarıdır ve onlar orada ebedî kalıcılardır. Allah îman edenlerin yardımcısıdır. Onları karanlıklardan (kurtarıp) nura çıkarır. Küfredenlerin dostları ise şeytandır. O da kendilerini nurdan (ayırıb) karanlıklara çıkarır. Onlar cehennemin arkadaşlarıdır. Onlar orada, bir daha çıkmamak üzere, ebedî kalıcıdırlar. Allah, dostudur inananların. Onları karanlıklardan ışığa çıkarır. İnanmayanlarınsa dostları Şeytan´dır, onları ışıktan karanlıklara götürür. Onlardır ateş ehli, onlardır orada ebedî kalanlar.
2-Bakara Suresi

258.Ayet
Medine

3
42
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَاجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رَبِّهِ أَنْ آتَاهُ اللَّهُ الْمُلْكَ إِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّيَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ قَالَ أَنَا أُحْيِي وَأُمِيتُ ۖ قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللَّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ -258
(E lem tera ilellezı hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk* iz kale ibrahımü rabbiyellezı yuhyı ve yümıtü kel ene uhyı ve ümıt* kale ibrahımü fe innellahe ye´tı biş şemsi minel meşrikı fe´ti biha minel mağribi fe bühitellezı kefer* vallahü la yehdil kavmez zalimın)
2-Bakara Suresi
258.Ayet
Medine
3
42
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. Baksana ona: O, kendine Allah meliklik verdi diye İbrahime rabbı hakkında huccet yarışına kalkana, İbrahim ona «benim rabbım o kadirı kayyumdur ki hem diriltir hem öldürür» dediği vakit «ben diriltirim ve öldürürüm» demişti, İbrahim: «Allah güneşi Meşrıktan getiriyor, haydi sen onu Mağribden getir» deyiverince o küfreden herif dona kaldı, öyle ya: Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez Allah, kendisine saltanat ve mülk verdi diye (azarak) İbrahim ile Rabbi hakkında mücadele eden Nemrud’u görmedin mi? İbrahim ona; “- Benim Rabbim (kudreti ile) hem diriltir, hem öldürür.” dediği vakıt o Nemrud; “- Ben de diriltir, öldürürüm.” demişti. İbrahim (Aleyhisselâm); “- Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir” söyleyince, o küfreden Nemrud şaşırıp tutuldu. Allah zâlimler kavmini muvaffak etmez. (Nemrud öldürülmesi gereken bir kimseyi azâp edip, bir suçsuzu da öldürmek suretiyle, kendisinin gûya diriltmeye ve öldürmeye kâdir olduğunu Hazreti İbrahim’e karşı söylediği rivayet edilir.”) Kendisine Allah (kendi hikmet ve sünneti gereği) mülk verdi diye (ölçüsüzlük ve aşırılık göstererek) İbrahim ile Rabbi hakkında hüccet getirme yarışına kalkışıp tartışanı görmedin mi ? İbrahim ona : «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince, o: «Ben de diriltir ve öldürürüm» demişti. İbrahim bu defa : «Allah şüphesiz ki güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir» deyince, o küfreden sapık şaşırıp kalmış (cevap veremez olmuştu). Öyle ya, Allah haksızlık içinde olan milleti, doğru yolu bulmada başarılı kılmaz. Allah kendisine mülk (-ü saltanat) verdiği için (şımararak) İbrâhîm ile, Rabbi hakkında, çekişeni görmedin mi? Hani İbrahim: «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince o: «Ben de diriltir, öldürürüm» demişdi. İbrâhîm: «Allah güneşi doğudan getiriyor. Haydi sen de onu batıdan getir» deyince ise o kâfir şaşırıb (ve tutulub) kalmışdı. Allah zaalimler güruhunu muvaffak etmez. Kendisine Allah´ın saltanat verdiği kişinin, İbrahîm´le çekişmeye başladığını görmedin mi? O zaman İbrahîm, benim Rabbim diriltir, öldürür demişti. O, ben de diriltirim, öldürürüm dedi. İbrahîm dedi ki: Şüphe yok ki Allah, güneşi doğudan çıkarmada, sen batıdan doğdur. İnanmayan, bu söze şaşırıp kalmıştı. Allah zâlim kavmi doğru yola sevketmez ki.
2-Bakara Suresi

259.Ayet
Medine

3
42
أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَىٰ قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىٰ يُحْيِي هَٰذِهِ اللَّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا ۖ فَأَمَاتَهُ اللَّهُ مِائَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ ۖ قَالَ كَمْ لَبِثْتَ ۖ قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ ۖ قَالَ بَلْ لَبِثْتَ مِائَةَ عَامٍ فَانْظُرْ إِلَىٰ طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ ۖ وَانْظُرْ إِلَىٰ حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِلنَّاسِ ۖ وَانْظُرْ إِلَى الْعِظَامِ كَيْفَ نُنْشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا ۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -259
(Ev kellezı merra ala karyetiv ve hiye haviyetün ala uruşiha* kale enna yuhyı hazihillahü ba´de mevtiha* fe ematehüllahü miete amin sümme beaseh* kale kem lebist* kale lebistü yevmen ev ba7oda yevm* kale bel lebiste miete amin fenzur ila taamike ve şerabike lem yetesenneh* venzur ila hımarike ve li nec´aleke ayetel lin nasi venzur ilel ızami keyfe nünşizüha sümme neksuha lahma* fe lemma tebeyyene lehu kale a´lemü ennellahe ala külli şey´in kadır)
2-Bakara Suresi
259.Ayet
Medine
3
42
Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” Yahud o kimse gibi ki bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş ıpıssız yatıyor, «Bunu bu ölümünden sonra Allah nerden diriltecek?» dedi, bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü sonra diriltti, ne kadar kaldın? diye sordu «bir gün yahud bir günden eksik kaldım» dedi, Allah buyurdu ki: Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele merkebine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin canlı bir âyeti kılayım diyedir, hele o kemiklere bak onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et geydiriyoruz? Bu suretle vaktaki ona hak tebeyyün etti, şimdi biliyorum, dedi: Hakikaten Allah her şey´e kadir Yahud o kimseden haber almadın mı ki, binaların çatıları çökmüş, duvarları üstüne yığılmış tenha bir kasabaya uğrayarak şöyle demişti; “Bunu, bu ölümden sonra Allah nerden diriltecek?” bunun üzerine Allah o kimseyi yüz sene öldürdü (ölü bıraktı) sonra diriltti. Allah (kendisine melek vasıtasıyla); “- Ne kadar eğlendin kaldın?” diye sordu. O da;”- Bir gün yahud bir günden az kaldım” dedi. Allah ona; “- Hayır, yüz yıl ölü kaldın. Öyle iken bak yiyeceğine içeceğine henüz bozulmamış; hele merkebine bak! (nasıl çürümüş ve kemikleri kalmıştır.) Bunu yapmamız, seni insanlara ibret nişanesi kılmamız için ve kendin de bilesin diyedir. Merkebinin kemiklerine bak ki, onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz; sonra onlara nasıl et giydiriyoruz” buyurdu. O merkep dirilip eski haline geldiği ve her şey kendisine açıkça belli olduğu zaman, adam şöyle dedi: “- Artık biliyorum ki, Allah hakikaten her şey’e kadirdir.” Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? «Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek ?» demişti. Bunun üzerine Allah o kimseyi yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltmişti ve: «Ne kadar (ölü vaziyette) kaldın ?» diye sormuştu. O da : «Ya bir gün, ya da bir günden az bir zaman kaldım» diye cevap vermişti. Allah ona : «Hayır, yüz yıl kaldın ; öyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır; bir de merkebine dikkat et! Ve hem bunlar seni insanlara (canlı bir) ibret ve öğüt belgesi kılmamız içindir. Bir de o kemiklere bak, nasıl biraraya getirip yerli yerince düzene koyuyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz. Ne vakit ki (hakk) ona (bu suretle) apaçık (bir defa daha) belli oldu, dedi ki: «Artık biliyorum ki, Allah´ın gerçekten gücü her şeye yeter (kalbim iyice buna inanıp yatıştı).» Yahud o kimse gibisini (görmedin mi) ki (binalarının) çatıları çökmüş, dıvarları üstüne yıkılmış (kimsecikleri de kalmamış bir kasabaya uğramış. (Kendi kendine) : «Allah burasını ölümden sonra acaba nasıl diriltecek?» demiş. Allah da onu yüz yıl ölü bırakmış, sonra diriltmiş (kendisine) : «Ne kadar eğlendin?» demiş o da: «Bir gün, yahud bir günden az» diye söylemişdi. Allah (ona) : «Hayır, yüz yıl (ölü) kaldın, işte yiyeceğine, içeceğine bak, henüz bozulmamışdır. Bir de merkebine bak. (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret nişanesi kılmamız içindir. (Merkebin) kemikler (ine) de bak, onları nasıl birleşdirib yerli yerine koyuyoruz. Sonra da onlara et giydiriyoruz» dedi. O — (merkeb dirilib eski haaline geldiği ve her şey) kendisine apaçık belli olduğu zaman — (şöyle) söyledi: «(Artık şu müşahedemle de) biliyorum ki Allah şübhesiz her şey´e hakkıyle gücüyetendir». Bir de hani yapıları çökmüş, çatıları döşemelerinin üstüne yıkılmış şehre uğrayan, Allah bu şehri, ölümünden sonra nasıl diriltecek ki demişti. Allah, onu tam yüz yıl ölü bir halde bırakmış, sonra diriltmişti de demişti ki: Ne kadar yattın? O da bir gün, yahut günün birkaç saati kadar bir müddet demişti. Allah, tam yüz yıl yata kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak, henüz bozulmamış bile. Eşeğine de bak; bu iş seni, insanlara bir delil göstermek maksadıyla oldu; eşeğin kemiklerini nasıl birleştiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz, hele dikkat et demişti. Bu, ona apaçık belli olunca dedi ki: Bilirim, şüphe yok ki Allah´ın her şeye gücü yeter.
2-Bakara Suresi

260.Ayet
Medine

3
43
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَىٰ ۖ قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِنْ ۖ قَالَ بَلَىٰ وَلَٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْبِي ۖ قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا ۚ وَاعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ -260
(Ve iz kale ibrahımü rabbi erinı keyfe tuhyil mevta* kale e ve lem tü´min* kale bela ve lakil li yatmeinne kalbı* kale fe huz erbeatem minet tayri fe surhünne ileyke sümmec´al ala külli cebelim minhünne cüz´en sümmed´uhünne ye´tıneke sa´ya* va´lem ennellahe azızün hakım)
2-Bakara Suresi
260.Ayet
Medine
3
43
Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Bir vakıt da İbrahim: «yarabbi göster bana ölüleri nasıl diriltirsin?» demişti, «inanmadın mı ki? buyurdu, «inandım velâkin kalbim iyice yatışmak için» dedi, öyle ise, buyurdu: Kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra her dağ başına onlardan birer parça dağıt sonra da çağır onları sana koşa koşa gelsinler; ve bil ki Allah hakikaten azîzdir, hakîmdir. Bir vakit İbrahim şöyle demişti: “- Ey Rabbim, ölüleri nasıl diriltirsin? bana göster.” Allah: “-Ölüyü dirilttiğime inanmadın mı?” buyurdu. İbrahim: “- Evet, inandım, fakat kalbim tam yatışsın diye sordum.” dedi. Allahü (Tealâ) buyurdu ki, kuşlardan dört cins tut ve iyice gözden geçirdikten sonra kendi elinle parçala ve her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır; koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah, dilediği her şeyde gâlibdir, hikmet sahibidir. Bir vakit de İbrahim: «Rabbim ! Ölüleri nasıl diriltirsin, bana göster ?» demişti. Allah ona : «İnanmadın mı ?» buyurmuştu. O da : «Hayır, inandım (ve inanıyorum) fakat kalbim yatışsın diye (arzuluyorum)» demişti. Allah : (Öyle ise) kuşlardan dört tane tut da onları kendine alıştırıp çevir ve parçalayıp her parçasını bir dağın üzerine koy, sonra da onları çağır, koşarak sana gelirler. Bil ki Allah çok üstündür, çok güçlüdür ve yegâne hikmet sahibidir,» buyurmuştu. Hani İbrahim: «Ey Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster» demiş, (Allah, «Buna) inanmadın mı yoksa» demiş, o da «İnandım. Fakat kalbimin (gözümle de görerek) yatışması için (istedim» diye) söylemişdi. (Allah) dedi ki «Dört kuş tut. Onları kendine alışdır, sonra (kesib, hamur yapıp) her parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir». Bil ki şübhesiz Allah bir kaadir-i mutlakdır, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir. An o zamanı da, hani İbrahîm, Rabbim demişti, ölüyü nasıl diriltirsin? Allah, inanmıyor musun demişti de İbrahîm, evet, inanıyorum ama kalbim tam yatışsın, iyice anlayayım demişti. Allah da demişti ki: Dört kuş al, onları kesip paramparça et, parçalarını birbirine kat, sonra o karışık parçalardan her birini bir dağın üstüne koy, sonra da onları çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah, şüphe yok ki pek yücedir, hikmet sahibidir.
2-Bakara Suresi

261.Ayet
Medine

3
43
مَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍ ۗ وَاللَّهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ -261
(Meselüllezıne yünfikune emvalehüm fı sebılillahi ke meseli habbetin embetet seb´a senabihle fı külli sümbületim mietü habbeh* vallahü yüdaıfü li mey yeşa´* vallahü vasiun alım)
2-Bakara Suresi
261.Ayet
Medine
3
43
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Mallarını Allah yolunda infak edenlerin meseli bir tâne meseli gibidir ki yedi başak bitirmiş her başakta yüz tâne, Allah dilediğine daha da katlar, Allah vasi´dir alîmdir Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, her başağa yüz daneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah’ın ihsânı çok geniştir, her şeyi hakkıyla bilendir. Mallarını Allah yolunda harcayanların misâli, yedi başak bitiren, her başağında yüz tane bulunan bir tohuma benzer. Allah dilediği kimseye (feyiz ve bereketini) kat kat artırır. Allah bol bol cömertçe verendir ; her şeyi bilir. Mallarını Allah yolunda harcayanların haali yedi başak bitiren, her başakda yüz «tane» bulunan bir tek tohumun haali gibidir Allah kime dilerse ona katkat verir. Allah, ihsanı bol olan, hakkıyle bilendir. Mallarını Allah yolunda harcayanlar, her başağında yedi yüz tanesi olan ve tam yedi tane başak bitiren tek bir tohuma benzer. Allah dilediğine kat kat verir, arttırır. Allah´ın ihsânı boldur ve her şeyi bilir.
2-Bakara Suresi

262.Ayet
Medine

3
43
الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا أَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا أَذًى ۙ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ -262
(Ellezıne yünfikune emvalehüm fı sebılillahi sümme la yütbiune emvalehüm fı sebılillahi sümme la yütbiune ma enfeku mennev ve la ezel lehüm ecruhüm ınde rabbihim* ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun)
2-Bakara Suresi
262.Ayet
Medine
3
43
Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Fisebilillâh mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı gönül incitmeyi reva görmeyen kimseler, rabları indinde onların ecirleri vardır, onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun olmıyacaklardır. Mallarını, cihâd ve hayır işlerinde Allah için harcayanlar ve sonra harcadıklarının arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmiyenler (var ya!) İşte onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara hiç bir korku yoktur ve mahzun da olmayacaklardır. Onlar ki mallarını Allah yolunda harcar sonra da harcadıklarının arkasından başa kakmaz, gönül incitmezler, onlar için Rabları katında ecir vardır; onlara bir korku da yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.. Mallarını (Allah yolunda) harcayıb da sonra o harcadıklarının arkasından bir başa kakış ve bir eziyyet takıb katmayanlar (yok mu?) Onların Rableri yanında mükâfatları vardır. Onlara hiç bir korku yokdur, mahzun da olacak değillerdir onlar. Mallarını verip ardından da, verdiklerinin başlarına kakmayanların, onlara minnet yüklemeyen ve eziyette bulunmayanların ecri, Rableri katındadır. Onlara ne korku vardır, ne hüzün.
2-Bakara Suresi

263.Ayet
Medine

3
43
قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى ۗ وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ -263
(Kavlüm ma´rufüv ve mağfiratün hayrum min sadekatiy yetbeuha eza* vallahü ğaniyyün halım)
2-Bakara Suresi
263.Ayet
Medine
3
43
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). Bir tatlı dil, bir mağfiret arkasına eza takılacak sadakadan daha iyidir, Allah ganîdir halîmdir İyi ve güzel bir söz ile bir kusur bağışlamak, arkasına eza takılacak sadakadan daha hayırlıdır. Allah minnet ve eziyetle sadaka verenlerin sadakalarından müstağnidir; onların cezasını vermekte acele edici değildir (hâlimdir). Güzel tatlı bir söz ve bağışlama (kusur görmeme), peşine eziyet takılan bir sadakadan hayırlıdır. Allah (her şeyden) ganî (doygun)dir ve halîm (lütuf ile muamele edip incitmeyen, aceleci olmayan)dır. İyi (güzel ve tatlı) bir söz ve bir ayıb örtme; ardından eziyyet gelen bir sadakadan hayırlıdır. Allah (kullarının sadakalarından) müstağnidir, halimdir (ukuubetde acele edici değildir). Güzel söz ve suç bağışlama, ardında minnet olan sadakadan hayırlıdır. Allah müstağnîdir, ceza vermede acele etmez.
2-Bakara Suresi

264.Ayet
Medine

3
43
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْأَذَىٰ كَالَّذِي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۖ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًا ۖ لَا يَقْدِرُونَ عَلَىٰ شَيْءٍ مِمَّا كَسَبُوا ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ -264
(Ya eyyühellezıne amenu la tübtılu sadekatiküm bil menni vel eza kellezı yünfiku malehu riaen nasi ve la yü´minü billahi vel yevmil ahır* fe meselühu ke meseli safvanin aleyhi türabün fe esabehu vabilün fe terakehu salda* la yakdirune ala şey´im mimma kesebu* vallahü la yehdil kavmel kafirın)
2-Bakara Suresi
264.Ayet
Medine
3
43
Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. Ey o bütün iman edenler! sadakalarınızı başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin: O herif gibi ki nasa gösteriş için malını dağıtır da ne Allaha inanır ne Ahıret gününe, artık onun meseli bir kaya meseline benzer ki üzerinde bir az toprak varmış, derken şiddetli bir sağanak inmişde onu yap yalçın etmiş bırakıvermiş: Öyleler kesiblerinden hiç bir şey istifade edemezler, Allah kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz Ey iman edenler, sadakalarınızı -insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah’a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi- başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Çünkü onun bu gösterişinin hâli, üzerinde az bir toprak bulunan bir kayanın hâline benzer ki, ona şiddetli bir yağmur isabet edince, üzerindeki toprağı temizleyip kendisini katı bir taş hâlinde bırakır. Onlar (gösteriş için âmel edenler) yaptıkları şeyden hiç bir sevap kazanamazlar. Allah kâfirler topluluğuna hidayet etmez... Ey imân edenler! Allah´a ve Âhiret gününe inanmayıp malını insanlara gösteriş için harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül incitmekle boşa çıkarmayın. Çünkü onun misâli, kaygan bir kayaya benzer ki, üzerinde azıcık toprak vardır, derken ona şiddetli bir yağmur dokunur da dazlak bırakır; işleyegeldikleri hiç bir şeye karşılık (bir sevap ve mükâfat) kazanmaya güç getiremezler. Allah inkarcıları doğru yola eriştirmez. Ey îman edenler, sadakalarınızı — malını insanlara gösteriş için harcayan, Allaha ve âhiret gününe inanmayan bir kimse gibi — başa kakmak ve incitmek suretiyle heder etmeyin. Çünkü onun haali, üzerinde bir toprak bulunub da kendine şiddetli bir yağmur isaabet eden, bu suretle o, kendisini kaskatı bir taş haaline bırakmış olan kaypak bir kayanın haali gibidir. Onlar (dünyâda) işledikleri hiç bir şeyden (sevab kazanmıya) muktedir olmazlar. Allah, kâfirler güruhuna hidâyet vermez. Ey inananlar, malını insanlara gösteriş için harcayan ve Allah´a, âhiret gününe inanmayan kişi gibi sadakalarınızı, başa kakmakla minnet ve eziyetle hiç verilmemiş bir hale getirmeyin. O çeşit adam, sanki şiddetli bir yağmur altında kalıp üstündeki toprağın kayarak sıvışmasıyla kaypak bir hale gelen kayadır. O çeşit adamlar, kazançlarından hiçbir sevap elde edemezler ve Allah, inanmayan kavmi doğru yola sevk etmez.
2-Bakara Suresi

265.Ayet
Medine

3
44
وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ وَتَثْبِيتًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ فَإِنْ لَمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -265
(Ve meselüllezıne yünfikune emvalehümüb tiğae merdatillahi ve tesbıtem min enfüsihim ke meseli cennetim bi rabvetin esabeha vabilün fe atet üküleha dı´feyn* fe il lem yüsıbha vabilün fe tall* vallahü bima ta´melune basıyr)
2-Bakara Suresi
265.Ayet
Medine
3
44
Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Allahın rızasını aramak ve kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda paydar kılmak için mallarını infak edenlerin meseli ise bir tepedeki güzel bir bağçenin haline benzer ki kuvvetli bir sağanak düşmüş de ona yemişlerini iki kat vermiştir, bir sağanak düşmezse ona mutlak bir çisenti vardır, Allah amellerinizi gözetiyor Allah’ın rızâsını istemek ve kendilerindeki imânı kökleştirip kuvvetlendirmek için mallarını harcıyanların hâli de, bir tepe üzerinde bulunan bir bahçenin haline benzer. Ona bol yağmur düşmüş de meyvalarını iki kat vermiştir. Ona bol bir yağmur düşmezse yine kendisinde bir çisinti ve nem bulunmakla ürününü verir. Allah, her ne yaparsanız hepsini hakkıyla görücüdür. Allah´ın hoşnutluğunu isteyerek ve kendilerini (imân ve İslâm, hürriyet ve bağımsızlık vadisinde) kökleştirip sağlam bir düzeye eriştirmek için mallarını harcayanların misâli, yüksekçe bir arazideki güzel bahçeye benzer ki, ona bol bol yağmur dokunmuş da yemişlerini iki kat vermiştir. Ona bol bol yağmur dokunmasa bile bir çisenti (dokunmak yeter). Allah işleye geldiklerinizi görüp bilendir. Allahın rızasını istemek ve ruhlarında olan (îman) ı kökleşdirib takviye etmek için mallarını harcayanların hali de bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir bağçenin haline benzer ki ona bir yağmur isaabet etmiş de meyvelerini iki kat vermişdir, ona bol bir yağmur düşmese de (hiç olmazsa onda) bir çisinti (bulunur) Allah, ne yaparsanız (hepsini) hakkıyle görücüdür. Mallarını, Tanrı rızasını kazanmak ve özlerindekini yerli bir hale getirip kendilerine mâl etmek için verenlerse bir tepedeki bahçeye benzerler; bol-bol yağan yağmur, o bahçenin meyvelerini iki misline çıkarır. Hattâ bu çeşit yağmur yağmasa bile mutlaka bir çisentiye kavuşur orası ve Allah, bütün yaptıklarınızı görür.
2-Bakara Suresi

266.Ayet
Medine

3
44
أَيَوَدُّ أَحَدُكُمْ أَنْ تَكُونَ لَهُ جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ لَهُ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَأَصَابَهُ الْكِبَرُ وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ ضُعَفَاءُ فَأَصَابَهَا إِعْصَارٌ فِيهِ نَارٌ فَاحْتَرَقَتْ ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ -266
(E yeveddü ehadükümen tekune lehu cennetüm min nehıyliv ve a´nabin tecrı min tahtihel enharu lehu fıha min küllis semerati ve esabehül kiberu ve lehu zürriyyetün duafaü fe esabeha ı´sarun fıhi narin fahterakat* kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun)
2-Bakara Suresi
266.Ayet
Medine
3
44
Herhangi biriniz ister mi ki, içerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu, içinden ırmaklar akan, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun; himayeye muhtaç çocukları var iken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın; derken bağı ateşli (yıldırımlı) bir kasırga vursun da orası yanıversin? Allah, düşünesiniz diye size âyetlerini böyle açıklıyor. Arzu eder mi hiç biriniz ki kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bağçesi, olsun, altından çaylar akıyor, içinde her türlü mahsulâtı bulunuyor, üstüne de ıhtiyarlık çökmüş ve elleri irmez, gücleri yetmez bir takım zürriyyeti var, derken ona ateşli bir bora isabet ediversin de o bağçe yanıversin? İşte Allah âyetlerini böyle anlatıyor gerek ki düşünesiniz Sizden biriniz arzu edermi ki, hurmalardan ve üzümlerden bir bahçesi olsun; ağaçları altından ırmaklar aksın ve kendinin her türlü meyvaları orada bulunsun; böylece ona ihtiyarlık çöksün de elleri ve güçleri yetmez yavruları olsun; derken o geçim vasıtaları olan bahçeye ateşli bir bora isabet ediversin de o, yanıversin? (İşte, insanlar görsün diye yapılan ameller veya başa kakıp eziyetle verilen sadakalar da böyledir; riya sahibi, kendisine fayda verecek amel yaptığını zanneder. Fakat bahçeye isabet eden felâket gibi, yaptığı ameller boşa çıkacaktır.) İşte Allah, size, âyetlerini böyle apaçık anlatıyor, gerek ki, düşünesiniz. Sizden biriniz ister mi ki, hurmalık ve üzümlükten güzel bir bahçesi olsun, içinden ırmaklar aksın ; orada kendisinin her çeşit meyvası bulunsun da yaşlılık gelip çatsın ve (iş göremez âciz) zayıf çocukları olsun, derken o bahçeye ateşli bir kasırga dokunuversin de bahçe olduğu gibi yansın ? İşte Allah iyice düşünesiniz diye size âyetlerini böylece açıklar. Sizden her hangi biriniz arzu eder mi ki hurmalardan, üzümlerden onun bir bağçesi olsun, altından ırmaklar aksın, orada kendisinin her çeşit meyveleri bulunsun, (fakat) ona ihtiyarlık çöksün, âciz ve küçük çocukları da olsun, derken (onun ve yavrularının biricik geçim vasıtaları olan) ona (o bağçeye) içinde bir ateş bulunan bir bora isaabet etsin de o, yanıversin? İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildirir. Olur ki iyi düşünürsünüz. Biriniz arzular mı ki onun bir hurma fidanlığı, bir üzüm bağı olsun, kıyısından ırmaklar aksın, o fidanlıkta, o bağda bütün meyveler yetişsin, kendisi de ihtiyarlığa düşsün, küçük ve âciz dölü-döşü bulunsun da tam bu çağda fidanlığına, bağına, yakıp kavurucu bir sam yeli gelip çatsın, bahçe ve bağ, yanıp mahvolsun? İşte Allah, düşünürsünüz diye size delillerini böyle açıklar.
2-Bakara Suresi

267.Ayet
Medine

3
44
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنْفِقُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ ۖ وَلَا تَيَمَّمُوا الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنْفِقُونَ وَلَسْتُمْ بِآخِذِيهِ إِلَّا أَنْ تُغْمِضُوا فِيهِ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ -267
(Ya eyyühellezıne amenu enfiku min tayyibati ma kesebtüm ve mimma ahracna leküm minel ard* ve la teyemmemül habıse minhü tünfikune ve lestüm bi ahızıhi illa en tüğmidu fıh* va´lemu ennellahe ğaniyyün hamıd)
2-Bakara Suresi
267.Ayet
Medine
3
44
Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır. Ey o bütün iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın ve gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın, kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız fenasını vermiye yeltenmeyin ve Allah´ın gani, hamîd olduğunu bilin. Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin (mahsüllerin) en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın (zekât ve sadaka verin). Kendinizin, ancak göz yumarak, alabileceği düşük ve bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın. Biliniz ki, Allah vereceğiniz sadakalardan müstağnîdir, her halde hamde lâyıktır. Ey imân edenler! Kazandıklarınızın iyi-temiz olanından ve yerden size çıkardıklarımızdan (Allah için muhtaçlara) harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız bayağı-kötü şeyleri vermeye kalkmayın. Allah´ın (her şeyden) doygun ve övülmeye lâyık olduğunu bilin.. Ey îman edenler, (Hak yolunda) infaakı (harcamayı) kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pek âdi, bayağı şeyleri vermiye yellenmeyin. Bilin ki şübhesiz Allah her şeyden müstağnidir, asıl hamde lâyık olan Odur. Ey inananlar, kazandığınız temiz şeylerden, yeryüzünden sizin için çıkardığımız nesneleri verin, görmemek için gözlerinizi yummadan ele alamayacağınız bayağı ve aşağılık şeyleri değil ve bilin ki Allah, müstağnîdir ve tam hamda lâyık olan odur.
2-Bakara Suresi

268.Ayet
Medine

3
44
الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُمْ بِالْفَحْشَاءِ ۖ وَاللَّهُ يَعِدُكُمْ مَغْفِرَةً مِنْهُ وَفَضْلًا ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ -268
(Eşşeytanü yeıdükümül fakra ve ye´müruküm bil fahşa´* vallahü yeıdüküm mağfiratem minhü ve fadla* vallahü vasiun alım)
2-Bakara Suresi
268.Ayet
Medine
3
44
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Şeytan sizi fakırlikle korkutub çirkin çirkin şeylere teşvık ediyor, Allah ise lûtfundan bir mağfiret ve fazla bir kâr va´d buyuruyor, Allahın kudreti geniş, ilmi çok Şeytan, sizi fakir olacaksınız diye korkutur; size cimrilik ve sadaka vermemekle emreder. Allah ise kendi lütfûndan size bir mağfiret ve fazla bir sevab vaad ediyor. Allah’ın kudreti geniştir, her şeyi kemâliyle bilendir. Şeytan sizi fakirlikle tehdîd edip korkutur, cimrilik ve hayâsızlığa teşvîk eder. Allah İse kendi katından bir mağfiret ve fazla (bir kâr) va´deder. Allah´ın lûtfu ihsanı boldur, O her şeyi bilir. Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur. Size cimriliği emreder. Allah ise (nafaka hususunda) size kendisinden bir yarlığama ve bir bolluk va´d ediyor. Allah (ihsanı) geniş olan, (her şey´i) hakkıyle bilendir. Şeytan, sizi yoksulluğa çağırır, size kötülüğü buyurur. Allah´sa yarlıgamasına, ihsânına davet eder ve Allah´ın ihsânı boldur, her şeyi o bilir.
2-Bakara Suresi

269.Ayet
Medine

3
44
يُؤْتِي الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا ۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ -269
(Yü´til hıkmete mey yeşa´* ve mey yü´tel hıkmete fe kad utiye hayran kesıra* ve ma yezzekkeru illa ülül elbab)
2-Bakara Suresi
269.Ayet
Medine
3
44
Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar. Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise çok bir hayır verilmiş demektir ve bunu ancak temiz akıllılar anlar Allah dilediğine faydalı bilgi (hikmet) ihsan eder. Kime ki hikmet verilmişse, muhakkak ona çok hayır verilmiştir. Bu âyet ve öğütleri ancak olgun akıl sahipleri düşünürler. Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, gerçekten ona çokça hayır verilmiştir. Bunu da ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. (Allah) hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse muhakkak ki ona çok hayır verilmişdir. Salim akıl saahiblerinden başkası iyi düşünmez. Dilediğine hikmet ihsân eder ve kime hikmet ihsân ederse şüphe yok ki o, çok hayra nail olmuş demektir, fakat bunu, aklı başında olanlardan başkaları düşünmez bile.
2-Bakara Suresi

270.Ayet
Medine

3
45
وَمَا أَنْفَقْتُمْ مِنْ نَفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُمْ مِنْ نَذْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُهُ ۗ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ -270
(Ve ma enfaktüm min nefekatin ev nezertüm min nezrin fe innellahe ya´lemüh* ve ma liz zalimıne min ensar)
2-Bakara Suresi
270.Ayet
Medine
3
45
Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur. Her ne nefaka verdiniz veya ne adak adadınızsa her halde Allah onu bilir fakat zalimlerin yardımcıları yoktur Nafakadan (Allah yolunda) her ne harcadınızsa ve adaktan ne adadınızsa, Allah onu bilir. (Nafakayı gösteriş ve fenalıkla verenler ve adaklarına sâdık olmayarak nefislerine) zulmedenlerin (kendilerini azabdan kurtaracak) hiç bir yardımcıları yoktur. Nafakadan ne harcadınız veya adaktan ne adadınızsa elbette Allah onu bilir. Zâlimlerin yardımcıları yoktur. Nafakadan ne harcadınız, yahud adakdan ne adadınızsa muhakkak Allah onu bilir. Zaalimlerin hiç bir yardımcıları yokdur. Ne sadaka verir ve ne adak adarsanız şüphe yok ki Tanrı, bilir onu ve zâlimlere hiçbir yardımcı yoktur.
2-Bakara Suresi

271.Ayet
Medine

3
45
إِنْ تُبْدُوا الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ ۖ وَإِنْ تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاءَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ ۚ وَيُكَفِّرُ عَنْكُمْ مِنْ سَيِّئَاتِكُمْ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ -271
(İn tübdüs sadekati fe niımma hı* ve in tuhfuha ve tü´tuhel fükarae fe hüve hayrul leküm* ve yükeffiru anküm min seyyiatiküm* vallahü bi ma ta´melune habır)
2-Bakara Suresi
271.Ayet
Medine
3
45
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Sadakaları açık veriseniz o, ne iyi ve eğer onları gizler de fukaraya öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına keffaret olur, hem Allah her ne yaparsanız haberdardır Eğer sadakaları aşikâre verirseniz, o ne güzel şeydir! (başkalarının yardım duygularını kamçılar ve Allah yolunda harcamalarına teşvikçi olur.) Eğer sadakaları gizler de onları öylece fakirlere verirseniz, bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah her ne yaparsanız ondan hakkıyla haberdardır. Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onu gizler de öylece fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve (Allah bu sebeple) günahlarınızdan bir kısmını örter (de bağışlar). Allah yaptıklarınızdan elbette haberlidir, (onları yeterince bilir).. Eğer sadakaları aşikâre verirseniz o, ne güzel. Eğer onları gizler, onları (bu suretle) fakirlere verirseniz işte bu, sizin için daha hayırlıdır. (Allah o sebeble) günâhlarınızdan bir kısmını yarlığar. Allah ne yaparsanız ondan hakkıyle haberdârdır. Sadakalarınızı açık verirseniz ne hoş, fakat gizlice yoksullara verecek olursanız bu, size daha hayırlıdır ve bu, günahlarınızın karşılığı olur; Allah ne yaparsanız hepsinden haberdardır.
2-Bakara Suresi

272.Ayet
Medine

3
45
لَيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۗ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَلِأَنْفُسِكُمْ ۚ وَمَا تُنْفِقُونَ إِلَّا ابْتِغَاءَ وَجْهِ اللَّهِ ۚ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَ -272
(Leyse aleyke hüdahüm ve lakinnellahe yehdı mey yeşa´* ve ma tünfiku min hayrin fe li enfüsiküm* ve ma tünfikune illebtiğae vechillah* ve ma tünfiku min hayriy yüveffe ilayküm ve entüm la tuzlemun)
2-Bakara Suresi
272.Ayet
Medine
3
45
Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir. Onların yola gelmesi senin üzerine değil velâkin Allahdır ki dilediğini yola getirir, ve hayır namına her ne infak ederseniz hep kendi lehinizedir, ancak sırf Allah yüzünü gözeterek verirsiniz, bu vechile hayra dair her ne verirseniz karşılığı size tamamen ödenir ve hiç hakkınız yenmez İnsanların yola gelmesi senin üzerine borç değil; (ancak sana düşen hidayete dâvettir.) Şu kadar var ki Allah, dilediğini yola getirir. Malınızdan hayır adına her ne harcarsanız hep kendi menfaatınız içindir. Zaten siz (müminler), ancak Allah rızasını gözeterek verirsiniz. Böylece hayra dair her ne verirseniz onun sevabı tam olarak size ödenir. Hakkınız yenmez ve size zulüm edilmez. Onları doğru yola iletip eriştirmek sana gerekmez, (senin görev sınırına girmez). Ama Allah dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. Hayır (ve iyilik)den ne harcarsanız bunun yararı kendinizedir. Zaten siz ancak Allah rızasını gözeterek harcarsınız. Hayırdan ne harcarsanız karşılığı tastamam verilir ve siz haksızlığa uğramış olmazsınız. (Habîbim) onları (İnsanları) hidâyete erdirmek senin üstüne borç değil. Ancak Allah hidâyeti kime dilerse ona verir (nasıyb eder). Infak edeceğiniz hayır (mal) kendi fâidenizedir. Zâten siz, (Ey mü´minler) Allahın rızaasını aramakdan başka bir suretle infak da etmezsiniz ya. (Allah yolunda) maldan harcedeceğiniz (in mükâfatı) size fazlasıyle ödenecekdir. Siz (bu hususda da) haksızlığa uğratılmayacaksınız. Onları doğru yola götürmek sana ait değil. Fakat Allah dilediğine doğru yolu gösterir. Hayra ait bir şey verirseniz bunun faydası size. Zâten yoksullara vermeniz de ancak Allah rızası içindir. Hayır yapmak için verdiğiniz şey, size fazlalaştırılır ve siz zulüm görmezsiniz.
2-Bakara Suresi

273.Ayet
Medine

3
45
لِلْفُقَرَاءِ الَّذِينَ أُحْصِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الْأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاءَ مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُمْ بِسِيمَاهُمْ لَا يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا ۗ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ -273
(Lil fükaraillezıne uhsıru fı sebılillahi la yestetıy´une darben fil erdı yahsebühümül cahilü ağniyae minet teaffüf* ta´rifühüm bi sımahüm* la yes´elunen nase ilhafa* ve ma tünfiku min hayrin fe innellahe bihı alım)
2-Bakara Suresi
273.Ayet
Medine
3
45
(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. Verin o fakırlere ki Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için bilmiyen onları zengin zanneder, onları simalarından tanırsın: Hakkı bizar etmezler, hem işe yarar her ne verirseniz hiç şüphesiz Allah onu bilir Sadakalarınızı o fakirlere verin ki, onlar, Allah yolunda çalışmaya koyulmuşlardır; öteye beriye koşup kazanamazlar. Dilenmekten çekindikleri için, tanımıyanlar, onları zengin zanneder. Ey Rasûlüm, sen onları sîmalarından tanırsın. Onlar, iffetlerinden ötürü insanları rahatsız edip bir şey istemezler. Siz malınızdan bunlara ne harcarsanız, muhakkak Allah onu hakkıyle bilicidir. (Sadakalarınızı), kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmiyen) fakirlere (verin) ki, onlar yüzsuyu dökmediklerinden, durumlarını bilmeyen, onları zengin sanır. Onları (siz Allah yolunda olanlar) çehrelerinden tanırsınız ; insanlardan yüzsüzlük ederek İstemezler. (Evet) hayırdan ne harcarsanız şüphesiz ki Allah onu bilir. (Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar yer yüzünde dolaşmıya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen; iffet ve istiğnalarından dolayı onları zengin (kimse) ler sanır. Sen (Habîbim) o gibileri sımalarından tanırsın. Onlar insanlardan yüzsüzlük edib de (bir şey) istemezler. Siz (Hak yolunda) ne mal harcarsanız şübhesiz Allah onu hakkıyle bilicidir. Verilen şeyler, kendilerini tamamıyla Allah yoluna vermiş olup yeryüzünde dolaşamayan yoksullara aittir. Bilmeyen kişi, onların istiğnalarını görüp zengin sanır, halbuki sen, yüzlerinden tanırsın onları. Yüzsuyu dökerek halktan bir şey istemez onlar. Hayır için ne harcarsanız şüphe yok ki Allah, onu bilir.
2-Bakara Suresi

274.Ayet
Medine

3
45
الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ -274
(Ellezıne yünfikune emvalehüm bil leyli ven nehari sirrav ve alaniyeten fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim* ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun)
2-Bakara Suresi
274.Ayet
Medine
3
45
Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra sarfeden kimseler, işte onların rablarının yanında ecirleri sırf kendilerinindir ve onlara bir korku yoktur ve mahzun olacak değildir onlar Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra harcayan kimseler var ya, işte onların, Rableri katında ecirleri (mükâfatları) vardır. Onlara hiç bir korku yoktur; ve onlar mahzûn da olmayacaklardır. Onlar ki. mallarını gece gündüz, gizli ve açık (hayır İşleyerek) harcarlar, işte onların ecir (karşılık verilecek mükâfat)ları Rabları katındadır. Onlar üzerine bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.. Mallarını gece gündüz, gizli aşikâr (Hak yolunda) harcayanlar (yok mu?), İşte onların, Rableri katında mükâfatları vardır, Onlara hiç bir korku da yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık harcayanlar yok mu, onların ecirleri, Rableri katındadır ve onlara ne korku vardır, ne de mahzun olurlar.
2-Bakara Suresi

275.Ayet
Medine

3
46
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا ۗ وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا ۚ فَمَنْ جَاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَانْتَهَىٰ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللَّهِ ۖ وَمَنْ عَادَ فَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -275
(Ellezıne ye´küluner riba la yekumune illa kema yekumüllezı yetehabbetuhüş şeytanü minel mess* zalike bi ennehüm kalu innemel bey´u mislür riba* ve ehalellahül bey´a ve harramer riba* fe min caehu mevızatüm mir rabbihı fenteha fe lehu ma selef* ve emruhu ilellah* ve men ade fe ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun)
2-Bakara Suresi
275.Ayet
Medine
3
46
Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır. Riba yiyen kimseler şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa öyle kalkarlar, bu işte onların «beyi´ tıpkı riba gibidir» demeleri yüzünden, halbuki Allah bey´i halâl kıldı ribayı haram, bundan böyle her kim Rabbı tarafından kendine bir öğüt gelir de ribadan vaz geçerse artık geçmişi ona ve hakkında hüküm Allaha aiddir, her kim de döner yeniden alırsa işte onlar eshabı nardırlar, hep orada kalacaklardır Fâiz yiyen kimseler, kendisine şeytan çarpmış olan nasıl kalkarsa, mezarlarından öylece kalkarlar. Bu halde olmaları; “-alış-veriş, aynen faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alış verişi halâl ve fâizi (ribâyı) haram kılmıştır. Bundan böyle kim kendisine Rabbinden bir öğüt gelip fâiz yemekten sakınırsa daha önce aldığı faiz ona bağışlanır; geri alınmaz ve bundan sonra onun işi (affedilişi) Allah’a aiddir. Kim de, haram olan bu ribâyı helâl diye yemeğe dönerse, işte onlar cehennemliktirler; o ateşte ebedî olarak kalacaklardır. Riba (= faiz) yiyenler, (kabirlerinden) ancak Şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar. Bu, onların «Alım-satım da faiz gibidir», demelerindendir. Halbuki Allah alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. Artık bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişi kendisine, işi hakkındaki hüküm ise Allah´a aittir. Kim de faize döner, önce olduğu gibi faizcilik yapmaya tekrar başlarsa, işte onlar Cehennemliktir, orada hep kalıcılardır. Ribâ (faiz) yiyenler kendilerini şeytan çarpmış (birer mecnun) dan başka bir halde (kabirlerinden) kalkmazlar. Böyle olması da onların: «Alım satım da ancak ribâ gibidir» demelerindendir. Halbuki Allah, alış verişi halâl, ribâyı (faizi) haram kılmışdır. (Bundan böyle) kim Rabbinden kendisine bir öğüt gelib de (faizden) vaz geçerse geçmişi ona, ve işi (hakkındaki hüküm) de Allaha âiddir. Kim de tekrar (faize) dönerse onlar o ateşin yaranıdırlar ki orada onlar (bir daha çıkmamak üzere) ebedî kalıcıdırlar. Faiz yiyenler, ancak Şeytan tarafından çarpılmış gibi bir hale geliverirler. Bu da onların, alış-veriş de faiz almaya benzer, onun eşidi demelerindendir. Allah, alış-verişi helâl etti, faizi haram. Rabbinden kendisine öğüt verilen, faizden vazgeçerse eskiden aldıkları ona aittir, işi de Allah´a ait. Fakat bundan sonra gene tutup faiz alanlar, ateş ehlidir, orada da ebedî kalırlar.
2-Bakara Suresi

276.Ayet
Medine

3
46
يَمْحَقُ اللَّهُ الرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ -276
(Yemhakullahür riba ve yürbis sadekat* vallahü la yühıbbü külle keffarin esım)
2-Bakara Suresi
276.Ayet
Medine
3
46
Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez. Allah ribayı mahveder de sadakaları nemalandırır, Hem Allah vebal yüklenici musırr kafirlerin hiç birini sevmez Allahü Tealâ faizle geleni mahveder ve sadakaları verilen malı artırır ve Allah ısrarla haram yiyen kâfirle, ziyade günahkâr hiç bir kimseyi sevmez. Allah faizi, bereketini gidererek hep azaltır; sadakaları ise bereketlendirip arttırır. Hem Allah çok inkarcı hiçbir günahkârı sevmez. Allah rıbânın bereketini tamaamen giderir, sadaka (sı verilen mal) lan ise artırır, Allah (haramı halâl tanımakda ısrar eden) çok kâfir, çok günahkâr hiç bir kimseyi sevmez. Allah faizi eksiltir, sadakalarıysa arttırır ve Allah, fazlasıyla inkâra düşüp çok suç işleyenlerin hiçbirini sevmez.
2-Bakara Suresi

277.Ayet
Medine

3
46
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ -277
(İnnellezıne amenu ve amilus salihati ve ekamüs salate ve atevüz zekate lehüm ecruhüm ınde rabbihim* ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun)
2-Bakara Suresi
277.Ayet
Medine
3
46
Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. İman edib eyi işler yapan ve namaz kılıb zekât veren kimselerin Rabları ındinde ecirleri şüphesiz kendilerinindir ve onlara bir korku yoktur ve mahzun olacak değildir onlar İman edip iyi ameller işleyen, namazı kılan ve zekâtı veren kimselerin, Rableri katında muhakkak mükâfatları (ecirleri) vardır; ve onlara hiç bir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir. Şüphesiz ki imân edip yararlı işlerde bulunan, namazı kılıp zekâtı verenlerin mükâfat ve sevapları Rabları katındadır. Hem onlara hiçbir korku da yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de. Îman eden, iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunan, namazı (nı) dosdoğru kılan, bir de zekâtı (nı) veren kimseler (in, evet), onların Rableri indinde mükâfatları vardır. Onlara hiç bir korku yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. İnananlara, iyi işler yapanlara, namaz kılanlara, zekât verenlere gelince: Onların ecirleri Rableri katındadır, onlara ne korku vardır, ne hüzün.
2-Bakara Suresi

278.Ayet
Medine

3
46
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ -278
(Ya eyyühellezıne amenüttekullahe vezeru ma bekıye miner riba in künüm mü´minın)
2-Bakara Suresi
278.Ayet
Medine
3
46
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. Ey o bütün iman edenler! Allahdan korkun ve riba hisabından kalan bakayayı bırakın eğer gerçekten müminlerseniz Ey müminler, Allah’dan korkun ve (cahiliyette işlediğiniz) fâiz hesabından arta kalanı bırakın (almayın), eğer gerçek müminler iseniz... Ey imân edenler! Allah´tan korkun, faizden arta kalanı bırakın eğer gerçekten inanmışsanız (Rabbinizin emrine uyun). Ey îman edenler, (gerçek) mü´minler iseniz Allahdan korkun, faizden (henüz alınmamış olub da) kalanı bırakın (almayın). Ey inananlar, Allah´tan sakının ve artık almadığınız faizleri bırakın inancınız varsa.
2-Bakara Suresi

279.Ayet
Medine

3
46
فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ ۖ وَإِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُءُوسُ أَمْوَالِكُمْ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ -279
(Fe il lem tef´alu fe´zenu bi harbim minallahi ve rasulih* ve in tübtüm fe leküm ruusü emvaliküm* la tazlimune ve la tuzlemun)
2-Bakara Suresi
279.Ayet
Medine
3
46
Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur. Yok eğer yapmazsanız o halde Allah ve Resulünden mutlak bir harb olunacağını bilin ve eğer tevbe ederseniz re´sülmallarınız sizindir, ne zalim olursunuz ne mazlûm. Yok, eğer bu fâizi terketmezseniz bilin ki, Allah’a ve peygamberinize karşı harbe girmişsiniz. Eğer ribâ almaktan tevbe ederseniz ana paranız sizindir; ve böylece ne zâlim olursunuz, ne de zulme uğramış bulunursunuz. Yok eğer böyle yapmazsanız, artık Allah´a ve Peygamberine karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe edip (faizcilikten vazgeçerseniz) ana sermayeniz sizindir. Artık ne haksızlık eder, ne de haksızlığa uğramış olursunuz. İşte (böyle) yapmazsanız Allaha ve Peygamberine karşı harb (e girmiş olduğunuzu) bilin. Eğer (tefeciliğe, mürâbehacılığa) tevbe ederseniz mallarınızın başları (sermâyeleriniz) yine sizindir. (Bu suretle) ne haksızlık yapmış, ne de haksızlığa uğratılmış olmazsınız. Bunu yapmazsanız bilin ki Allah´la ve Peygamberiyle savaşa giriştiniz. Tövbe ederseniz anamalınız sizindir, ne zulmedersiniz, ne zulüm görürsünüz.
2-Bakara Suresi

280.Ayet
Medine

3
46
وَإِنْ كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَىٰ مَيْسَرَةٍ ۚ وَأَنْ تَصَدَّقُوا خَيْرٌ لَكُمْ ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -280
(Ve in kane zu usretin fe nezıratün ila meyserah* ve en tesaddeku hayrul leküm in küntüm ta´lemun)
2-Bakara Suresi
280.Ayet
Medine
3
46
Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. Ve şayed borçlu sıkıntıda ise o halde bir kolaylığa intizar, bununla beraber tasadduk etmeniz hakkınızda daha hayırlıdır eğer bilirseniz. Eğer borçlu, darlık içinde ise, o halde ona genişlik vaktına kadar mühlet vermek var. Bununla beraber alacağınızı sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz... Eğer borçlu sıkıntıda ise, onu, bir kolaylık bulununcaya kadar beklemek (uygun olur). (Alacağınızı) sadaka olarak bağışlarsanız sizin için —eğer bilirseniz— daha hayırlıdır. Eğer (borçlu) darlık içinde bulunuyorsa ona geniş bir zamana kadar mühlet (verin). Sadaka oiarak bağışlamanız ise sizi niçin daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz. Borçlu dardaysa genişleyinceye dek mühlet verin ona. Borcunuzu sadaka olarak bağışlarsanız bu, bilseniz, sizin için daha hayırlıdır.
2-Bakara Suresi

281.Ayet
Medine

3
46
وَاتَّقُوا يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللَّهِ ۖ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ -281
(Vetteku yevmen türceune fıhi ilellahi sümme tüveffa küllü nefsim ma kesebet vehüm la yuzlemun)
2-Bakara Suresi
281.Ayet
Medine
3
46
Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. Hem korunun öyle bir güne hazırlanın ki döndürülüb o gün Allaha götürüleceksiniz, sonra herkese kazandığı tamamile ödenecek ve hiç bir zulme maruz olmıyacaklar. Öyle bir günden (kıyamet gününden) korkun ve sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese dünyada kazandığı amellerin karşılığı tamamen verilecek ve onlara asla haksızlık (zulüm) yapılmıyacaktır. Allah´a döndürüleceğiniz ve sonra da herkese kazandığının (karşılığı) eksiksiz verileceği günden (o gündeki hesaptan) korkun. Öyle bir günden sakının ki (hepiniz) o gün Allaha döndürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı tastamam verilecek, onlara haksızlık edilmeyecekdir. Sakının o günden ki dönüp Allah´a ulaşacaksınız, sonra da herkese kazancının karşılığı verilecek ve onlara zulmedilmeyecek.
2-Bakara Suresi

282.Ayet
Medine

3
47
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُ ۚ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ ۚ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللَّهُ ۚ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا ۚ فَإِنْ كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ ۚ وَاسْتَشْهِدُوا شَهِيدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْ ۖ فَإِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ أَنْ تَضِلَّ إِحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الْأُخْرَىٰ ۚ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَاءُ إِذَا مَا دُعُوا ۚ وَلَا تَسْأَمُوا أَنْ تَكْتُبُوهُ صَغِيرًا أَوْ كَبِيرًا إِلَىٰ أَجَلِهِ ۚ ذَٰلِكُمْ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ وَأَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَىٰ أَلَّا تَرْتَابُوا ۖ إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلَّا تَكْتُبُوهَا ۗ وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ ۚ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهِيدٌ ۚ وَإِنْ تَفْعَلُوا فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۖ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ ۗ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -282
(Ya eyyühellezıne amenu iza tedayentüm bi deynin ila ecelim müsemmen fektübuh* vel yektüb beyneküm katibüm bil adli ve la ye´be katibün ey yektübe kema allemehüllahü fel yektüb* velyümlilillezı aleyhil hakku vel yettekıllahe rabbehu ve la yebhas minhü şey´a* fe in kanellezı aleyhil hakku sefıhen ev daıyfen ev la yestetıy´u eyyümille hüve felyümlil hakku sefıhen ev daıyfen ev la yestetıy´u eyyümille hüve felyümlil veliyyühu bil adl* vesteşhidu şehıdeyni mir ricaliküm* fe il lem yekuna racüleyni fe racülüv vemraetani mimmen terdavne mineş şühedai en tedılle ıhdahüma fe tüzekkira ıldahümel uhra* ve la ye´beş şühedaü iza ma düu* ve la tes´emu en tektübuhü sağıyran ev kebıran ila ecelih* zaliküm aksetu ındellahi ve akvemü liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticaraten hadıraten tüdıruneha beyneküm fe leyse aleyküm cünahun ella tektübuha* ve şehidu iza tebaya´tüm* ve la yüdarra katibüv ve la şehid* ve in tef´alu fe innehu füsuküm biküm* vettekullah* ve yüallimükümüllah* vallahü bi külli şey´in alım)
2-Bakara Suresi
282.Ayet
Medine
3
47
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Ey o bütün iman edenler! Muayyen bir va´de ile borclaştığınız vakıt onu yazın, hem aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen yazsın, bir yazı bilen de kendisine Allahın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın; bir de hak kendi üzerinde olan adama söyleyib yazdırsın ve her biri Rabbı Allahı zülcelâlden korkun da haktan bir şey eksiltmesin; Şayed borclu bir sefih veya küçük veya kendisi söyleyip yazdıramıyacak ise velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın, erkeklerinizden iki hazırı şahid de yapın, şayed ikisi de erkek olamıyorsa o zaman doğruluğuna emin olduğunuz şahidlerden bir erkekle iki kadın ki biri unutunca diğeri hatırlatsın, şahidler de çağırıldıklarında kaçınmasınlar, siz yazanlar da az olmuş çok olmuş onu va´desine kadar yazmaktan usanmayın, bu, Allah yanında adalete daha muvafık olduğu gibi hem şahadet için daha sağlam, hem şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir, meğer ki aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret olsun, o zaman bunu yazmamanızda size bir beis yoktur, alım satım yaptığınız vakit de şahid tutun, bir de ne yazan ne şehadet eden zararlandırılmasın, eğer ederseniz o mutlak kendinize dokunacak bir fısk olur, hem Allahtan korkun Allah size ilim öğretiyor, ve Allah her şeyi bilir. Ey iman edenler, muayyen bir vâde ile birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın (sened yapın). Aranızda bir yazıcı da doğrulukla onu yazsın. Kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde (başkasına ait) hak olan kimse, borcunu ikrar ederek yazdırsın ve Rabbi olan Allah’dan korksun, o hakdan (borcundan) hiç bir şeyi eksik etmesin. Eğer üzerine hak bulunan kimse (borçlu), akılsız, bunamış olursa, yahud kendisi söyleyip yazdıramıyacaksa velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o halde, doğruluğuna güvendiğiniz şahitlerden bir erkekle iki kadın gerekir. Böylece o iki kadından biri unutursa, diğerine şâhitliği hatırlatsın. Şâhitler, şâhitlik yapmak için çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, hakkı vadesiyle beraber yazmaktan usanmayın. Bu hareket, Allah katında adâlete daha uygun, şahitlik için daha sağlam ve şüpheye düşmemenize daha da yakındır. Meğer ki aranızda hemen devredeceğiniz bir alışveriş (ticaret) olsun. O zaman bunu yazmamanızda size bir beis yoktur. Alış-veriş yaptığınız vakit de şâhit tutun. Yazana da, şâhitlik edene de zarar verilmesin. Eğer zarar verirseniz, o mutlaka kendinize dokunacak bir fısk (itaattan çıkış) olur. Allah’dan korkun, Allah size ilim öğretiyor. Allah her şeyi kemâliyle bilicidir. Ey imân edenler! Birbirinize belirli bir süreye kadar borçlandığınızda, onu yazın ; aranızdan doğrulukla tanınmış bir kâtip de kendisine Allah´ın öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Bir de üzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah´tan korksun, (borcundan ve vâdesinden) bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu (malını düşünmeden ya da bilmeden harcayan) bir bön veya zayıf ya da yazdıramıyacak kadar âcizse, velîsi doğruluk ölçüleri içinde yazdırsın ve erkeklerinizden iki de şâhid tutun ; eğer ikisi de erkek olarak bulunamıyorsa, o takdirde şâhidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unutunca diğerinin ona hatırlatması için iki kadın (tutun). Şâhidler çağrıldıklarında kaçınmasınlar. Borç az olsun çok olsun onu vâdesine kadar yazmaktan üşenmeyin. Bu, Allah katında adalet ölçü ve anlamına daha uygundur; şâhidlik için en sağlam ve şüpheye düşmemeniz için de en yakın olanıdır. Ancak aranızda hemen devredeceğiniz peşin bir ticaret (alım-satım) ise, o takdirde bunu yazmamanızda size bir vebal yoktur. (Yazmalarında ise bir sakınca söz konusu değildir). Alım satımda bulunduğunuzda da şâhid tutun, yazana da, şâhidlik edene de zarar verilmesin, (gerekirse ikisinin de mesâisi değerlendirilsin). Eğer zarar verirseniz, herhalde bu sizin doğru yoldan çıkmanız olur. Allah´tan korkun ; Allah size (en doğrusunu) öğretiyor. Allah her şeyi bilendir. Ey îman edenler, ta´yîn edilmiş bir vakta kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı da doğrulukla (onu) yazsın. Kâtib, Allahın kendisine öğretdiği gibi yazmakdan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın (borcunu ıkraar etsin). Rabbi olan Allahdan korksun, ondan (borcundan) hiç bir şey´i eksik bırakmasın. Eğer üstünde hak bulunan (bordu) bir beyinsiz veya bir zaîf olur, yahud da bizzat yazdırmıya (ve ıkraara) gücü yetmezse velîsi dosdoğru yazdırsın (ıkraar etsin). Erkeklerinizden iki de şâhid yapın. Eğer iki erkek bulunmazsa o halde raazî (ve doğruluğuna emîn) olacağınız şâhidlerden bir erkekle iki kadın (yeter. Bu suretle) kadınlardan biri unutursa öbürünün hatırlatması (kolay olur). Şâhidler (şehâdetî edâye) çağırıldıkları vakit kaçınmasın. Az olsun, çok olsun, onu va´desiyle beraber yazmakdan üşenmeyin. Bu, Allah yanında adalete daha uygun, şâhidlik için daha sağlam, şübheye düşmemenize de daha yakındır. Meğer ki aranızda (elden ele) devredeceğiniz ve peşin yaptığınız bir ticâret olsun. O zaman bunu yazmamanızda size bir vebal yokdur. Alışveriş erdiğiniz vakit da şâhid tutun. Yazana da, şâhidlik edene de asla zarar verilmesin. (Bunu) yaparsanız o, kendinize (dokunacak) bir fısk (ve isyan olur). Allahdan korkun. Allah size öğretiyor. Allah her şey´i hakkıyle bilendir. Ey inananlar, muayyen bir müddet için borçlandığınız vakit bunu mutlaka yazın. Aranızda bir yazıcı bulunsun ve bunu dosdoğru yazsın. Yazıcı, Allah kendisine nasıl bellettiyse öylece yazmaktan çekinmesin borçlanan da yazdırsın, onu geliştiren Allah´tan çekinsin de hiçbir noktayı eksik bırakmasın. Borçlu, akılsız biriyse, yahut aklı azsa, yazdırmaya gücü yetmezse velîsi, doğru olarak yazdırsın. Adamlarınızdan iki erkeği de bu muâmeleye tanık tutun. İki erkek olmazsa biri unuttuğu vakit öbürünün hatırlatması için razı olacağınız kimselerden bir erkekle iki kadın tanık olsun. Tanıklar da, çağrıldıkları vakit kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, muayyen müddete kadar verilen borcu yazmaktan üşenmeyin. Bu, Allah katında daha ziyade adâlete uyan, tanıklık için daha sağlam olan, tereddüde ve şüpheye düşmemenize daha ziyade yarayan bir şeydir. Ancak peşin alış-verişte bulunuyor, malı, aranızda elden ele devrediyorsanız onu yazmamakta bir suç yok size. Alış-verişte de tanık bulunsun, yazan da hiç zarar görmesin, tanık da. Zarar verirseniz bu, şüphe yok ki bir isyandır sizin için. Sakının Allah´tan, Allah size öğretmededir ve Allah, her şeyi tamamıyla bilir.
2-Bakara Suresi

283.Ayet
Medine

3
48
وَإِنْ كُنْتُمْ عَلَىٰ سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُوا كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَقْبُوضَةٌ ۖ فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ ۗ وَلَا تَكْتُمُوا الشَّهَادَةَ ۚ وَمَنْ يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ -283
(Ve in küntüm ala seferiv ve lem tecidu katiben ferihanüm makbudah* fe in emine ba´duküm ba´dan felyüeddillezi´tümine emanetehu velyettekıllahe rabbeh* ve la tektümüş şehadeh* ve mey yektümha fe innehu asimün kalbüh* vallahü bi ma ta´melune alım)
2-Bakara Suresi
283.Ayet
Medine
3
48
Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Rabbi Allah’tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. Ve eğer seferber iseniz bir yazıcı da bulamadınızsa o vakıt kabzedilmiş rehinler, yok birbirinize emin olmuşsanız kendisine inanılan adam Rabbı olan Allahtan korsun da üzerindeki emaneti te´diye etsin, bir de şehadeti ketmetmeyin, onu kim ketmederse mutlak onun kalbi vebal içindedir ve Allah her ne yaparsanız bilir Eğer seferde olup yazıcı (kâtip) bulamadınızsa, o takdirde borçludan alınmış rehinler kâfidir. Birbirinize emin bulunursanız, kendisine güvenilen kimse, üzerindeki emanet borcu sahibine ödesin ve Rabbı olan yüce Allah’dan korksun. Şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse muhakkak onun kalbi günah içindedir. Allah ne yaparsanız hakkıyle bilendir. Eğer yolculuk halinde iseniz ve bir kâtip de bulamıyorsanız, o takdirde alınan bir rehin yeter. Ama eğer birbirinize karşı güven besliyorsanız, güvenilen kimse üzerindeki emâneti (ve borcu) ödesin ; Rabbi olan Allah´tan korksun. Bir de şahitliği gizlemeyin. Onu kim gizlerse, herhalde kalbi günahkârdır. Allah işlediklerinizi bilir.. Eğer bir sefer üzerinde iseniz, bir yazıcı da bulamadınızsa o vakit (borçludan) alınmış rehinler (de yeter). Eğer birbirinize emîn olmuşsanız kendisine inanılan adam (borclu) Rabbi olan Allahdan korksun da emânetini tastamam ödesin. Şâhidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse hakıykat şudur ki onun kalbi bir günahkârdır. Allah ne yaparsanız hakkıyle bilendir. Eğer bir yolculuktaysanız, kâtip de bulamadınızsa alınan rehin de kâfi. Birbirinize emniyetiniz varsa emniyet edilen borçlu, kendisini geliştiren Allah´tan sakınsın da emanetini tamamıyla ödesin ve tanıklığı gizlemeyin, kim gizlerse şüphe yok, kalbi günaha batar ve Allah yaptıklarınızı tamamıyla bilir.
2-Bakara Suresi

284.Ayet
Medine

3
48
لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَإِنْ تُبْدُوا مَا فِي أَنْفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللَّهُ ۖ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -284
(Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* ve in tübdu ma fı enfüsiküm ev tuhfuhü yühasibküm bihillah* fe yağfiru limey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa´* vallahü ala külli şey´in kadır)
2-Bakara Suresi
284.Ayet
Medine
3
48
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. Allahındır hep göklerdeki ve yerdeki, siz nefislerinizdekini açsanız da gizlesiniz de Allah onunla sizi hisaba çeker sonra dilediğine mağfiret eyler dilediğine de azab, ve Allah her şey´e kâdirdir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Siz içinizde olan şeyi açıklasanız da, saklasanız da Allahü Tealâ sizi onunla hesaba çeker; nihayet dilediğini bağışlar ve dilediğine de azâp eder. Allah her şeye kâdirdir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah´ındır. İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah onunla sizi hesaba çeker, sonra da dilediğini bağışlar, dilediğine azâb eder. Allah´ın kudreti her şeye yeter. Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsi) Allahındır. Eğer siz içinizdekini açıklar, yahud, gizlerseniz Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra kimi dilerse onu yarlığar, kimi dilerse onu da azâblandırır. Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir. Allah´ındır göklerde ne varsa ve yeryüzünde ne varsa. İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah, onunla sizi hesaba çeker. Dilediğini yarlıgar, dilediğini azaplandırır ve Allah´ın her şeye gücü yeter.
2-Bakara Suresi

285.Ayet
Medine

3
48
آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ ۚ كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ ۚ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا ۖ غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ -285
(Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihı vel mü´minun* küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülih* la nüferriku beyne ehadim mir rusülih* ve kalu semı´na ve eta´na ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr)
2-Bakara Suresi
285.Ayet
Medine
3
48
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” Peygamber, Rabbından ne indirildi ise ona îman getirdi, mü´minler de, her biri «Allaha ve melâikesine ve kitablarına ve peygamberlerine: Peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız diye» iman getirdiler ve şöyle dediler: semi´na ve eta´na, gufranını dileriz ya rabbena! sanadır gidiş Peygamber (Aleyhisselâm) ve müminler, rabbisinden kendine indirilen Kur’âna iman ettiler; hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman eylediler. (Allah’ın) Peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırt etmeyiz, duyduk ve itaat ettik; Ey Rabbimiz, mağfiretini isteriz, dönüşümüz ancak sanadır, diye söylediler. Peygamber, Rabbinden indirilene imân etti; mü´minler de hepsi de Allah´a, O´nun meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar ve: «Peygamberlerinden hiç birini (diğerinden) ayırd etmeyiz» dediler ve «İşittik, itaat ettik ey Rabbimiz ! mağfiretini dileriz, varışımız ancak Sanadır» derler. O peygamber de kentlisine Rabbinden indirilene îman etdi, müminler de. (Onlardan) her biri Allaha, onun meleklerine, Kitablarına, peygamberlerine inandı. «Onun (Allanın) peygamberlerinden hiç birini diğerlerinin arasından ayırmayız (hepsine inanırız), dinledik (kabul etdik; emrine) itaat etdik. Ey Rabbimiz, mağfiretini (isteriz). Son varış (ımız) ancak Sanadır» dediler. Peygamber de kendisine Rabbinden indirilene inanmıştır, inananlar da. Hepsi de Allah´a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inanmıştır. Peygamberlerinden hiçbirini öbüründen ayırmayız, duyduk demişlerdir ve itaat ettik, Rabbimiz, yarlıganma dileriz senden, varacağımız yer, kapındır senin.
2-Bakara Suresi

286.Ayet
Medine

3
48
لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ ۗ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا إِنْ نَسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا ۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَا ۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهِ ۖ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا ۚ أَنْتَ مَوْلَانَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ -286
(La yükellifüllahü nefsen illa vüs´aha* leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* rabbena la tüahızna in nesına ev ahta´na* rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina* rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih* va´fü anna* vağfir lena* verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirın)
2-Bakara Suresi
286.Ayet
Medine
3
48
Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” Allah kimseye vüs´unden öte teklif yapmaz, herkesin kazandığı lehine yüklendiği aleyhinedir, ya rabbena! eğer unuttuk veya kasdımız bize bizden evvelkilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme, ya rabbena! hem de bize takatımız olmayanı yükletme, ve bizden günahlarımız afiv buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl, sensin mevlâmız, bizi mansur buyur artık seni tanımıyanlara karşı, kahrolsun kâfirler Allah bir kimseye, ancak gücü yettiği kadar teklif eder. Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendine ve yaptığı fenalığın zararı da yine onadır. Rabbimiz! Eğer unuttuk, yahut kasdimiz olmıyarak hata ettikse bizi (Ondan) hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin musibetler gibi, bize, ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Güç yetiremiyeceğimiz şeyi bize yükletme, bizden çıkan günahları affet, bizi bağışla, bize merhamet buyur. Sen mevlâmız, yardımcımızsın. Artık kâfirler topluluğu üzerine bize zafer ve yardım ihsan buyur. Allah her kişiyi ancak gücünün yeteceğiyle mükellef tutar; herkesin kazandığı (iyilik ve güzellik) kendi yararınadır; yüklendiği (kötülük ve vebal) kendi zararınadır. Ey Rabbimiz ! Unutacak ya da yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin ağır bir yükü yükleme. Ey Rabbimiz! Güç getiremiyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et.. Sensin Mevlâmız (yegâne sahibimiz, koruyucumuz ve yakın dostumuz).. Artık kâfir milletlere karşı bize yardım et. Allah hiç bir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez. (Herkesin) kazandığı (hayır) kendi fâidesine, yapdığı (Şer) kendi zararınadır. «Ey Rabbimiz, unutduk, yahud yanıldıysak bizi tutub sorguya çekme. Ey Rabbimiz, bizden evvelki (ümmet) lere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz, taakat getiremeyeceğimizi bize taşıtma. Bizden (saadır olan günahları) sil, bağışla, bizi yarlığa, bizi esirge. Sen mevlâmızsın bizim. Artık kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et». Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı sevap kendisine aittir, elde ettiği suç gene kendisine ait. Rabbimiz, bizi muaheze etme unuttuysak, yahut yanıldıysak. Rabbimiz, bize ağır yük yükleme bizden öncekilere yüklediğin gibi. Rabbimiz, yükleme gücümüzün yetmeyeceği şeyi. Bağışla bizi, yarlıga bizi, acı bize, sensin yardımcımız, artık yardım et bize inanmayanlara karşı.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021