21-Enbiya Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 21-Enbiya Suresideki 112 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 21-Enbiya Suresideki 112 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
21-Enbiya Suresi

1.Ayet
Mekke

17
321
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَ -1
(İkterabe lin nasi hısabühüm ve hüm fı ğafletim mu´ridun)
21-Enbiya Suresi
1.Ayet
Mekke
17
321
İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler. Yaklaştı nâsa hisabları onlar ise hâlâ gaflette aldırmıyorlar İnsanların hesab vakti (kıyamet günü) yaklaştı. Onlar ise, halâ bundan gaflette, yan çizib aldırmıyorlar. İnsanların hesap verme (günü) yaklaştı; onlar hâlâ gaflet içinde (Hak´tan) yüzçevirirler. İnsanların hesâb (günleri yaklaşdı. Böyleyken onlar (haalâ) gaflet içindedirler, (bunu tefekkürden) yüz çeviricidirler. İnsanların hesap günü yaklaştı da hâlâ onlar gaflet içinde, yüz çevirmedeler.
21-Enbiya Suresi

2.Ayet
Mekke

17
321
مَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ -2
(Ma ye´tıhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhü ve hüm yel´abun)
21-Enbiya Suresi
2.Ayet
Mekke
17
321
(2-3) Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: “Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?” Rablarından kendilerine gelen her yeni ıhtarı mutlak eğlenerek dinliyorlar Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı, hep eğlenerek dinliyorlar. Rablarından kendilerine gelen her yeni uyarıyı mutlaka eğlenerek dinlerler. (2-3) Rablerinden kendilerine yeni bir ihtaar gelmeye dursun, onlar bunu ille istihza ederek ve kalbleri oyuna dalarak dinlemişlerdir. Zaalimler gizli fısıltı ile (şöyle) konuşdular: «Bu sizin gibi bir insandan başka mıdır? Kendiniz görüb (ve bilib) dururken şimdi sihre mi geleceksiniz»? Rablerinden, Kur´ân´a âit yeni bir âyet geldi mi onu alaya alarak dinlerler, oyun sanırlar.
21-Enbiya Suresi

3.Ayet
Mekke

17
321
لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ ۗ وَأَسَرُّوا النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُوا هَلْ هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ ۖ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنْتُمْ تُبْصِرُونَ -3
(Lahiyeten kulubühüm ve eserrun necvellezıne zalemu hel haza illa beşerum mislüküm e fete´tunes sıhra ve entüm tübsırun)
21-Enbiya Suresi
3.Ayet
Mekke
17
321
(2-3) Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: “Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?” Kalbleri hep oyunda hem onlar o zalimler şu gizli fısıltıyı sirleştiler: bu sırf sizin gibi, bir beşer artık göre göre sihire mi gidiyorsunuz? Kalbleri daima eğlencede (gaflette), hem o zalimler aralarında şu gizli fısıltıyı yaptılar: “- Bu, ancak sizin gibi bir insan. Artık göz göre sihre mi gidiyorsunuz? (Sihir ve yalanı mı tasdik ediyorsunuz, sizin gibi bir insan hiç peygamber olur mu?) Kalbleri (iyice) oyun ve eğlenceye dalmıştır. O zulmedenler gizli gizli görüşüp fısıldaşırlar: «Bu da sizin gibi ancak bir insandır. Siz görüp durduğunuz halde sihre büyüye mi gidiyorsunuz?» (derler). (2-3) Rablerinden kendilerine yeni bir ihtaar gelmeye dursun, onlar bunu ille istihza ederek ve kalbleri oyuna dalarak dinlemişlerdir. Zaalimler gizli fısıltı ile (şöyle) konuşdular: «Bu sizin gibi bir insandan başka mıdır? Kendiniz görüb (ve bilib) dururken şimdi sihre mi geleceksiniz»? Kalpleri de oyuna dalmıştır da o zâlimler, fısıltıyla konuşarak bu da sizin gibi bir insandan başka bir mahlûk mu ki, göz göre göre büyüye mi kapılacaksınız derler.
21-Enbiya Suresi

4.Ayet
Mekke

17
321
قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -4
(Kale rabbi ya´lemül kavle fis semai vel erdı ve hüves semiul alim)
21-Enbiya Suresi
4.Ayet
Mekke
17
321
Peygamber, onlara dedi ki: “Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” Dedi: rabbım söyleneni bilir: Gökte de Yerde de ve o öyle semî, öyle alîmdir (Hz. Peygamber, o müşriklere şöyle) dedi: “- Rabbim gökte ve yerde (söylenen) her sözü bilir. O, SEMÎ’dir = her şeyi işitir, ALÎM’dir = her şeyi bilir. (Onların bu tutumuna karşı Peygamber de şöyle) dedi: «Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir; O her şeyi işiten ve bilendir.» (Onlara) dedi ki: «Rabbim gökdeki, yerdeki (her) sözü bilir. O, hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir». Peygamber de, Rabbim der, gökte söylenen sözü de bilir, yeryüzünde söyleneni de ve odur duyan, bilen.
21-Enbiya Suresi

5.Ayet
Mekke

17
321
بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ -5
(Bel kalu adğasü ahlamim belifterahü bel hüve şaır felye´tina bi ayetin kema ürsilel evvelun)
21-Enbiya Suresi
5.Ayet
Mekke
17
321
Onlar, “Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu; hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse, önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin” dediler. Dediler: adgâsü ahlâm, yok onu uydurdu, yok o bir şâir, yoksa bize evvelkilerin gönderildikleri gibi bir âyet getirsin (Müşriklerden bir kısmı şöyle) dediler: “- Hz. Muhammed’in (a.s.) getirdiği bu ayetler, rüya saçmalarıdır, yok onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir. Böyle değilse, evvelki peygamberlerin getirdiği mucizeler gibi, o da bize bir mucize getirsin.” Onlar, «hayır, (Kur´ân ve Muhammed´in dedikleri) olsa olsa (şuur altında biriken) rüya saçmalarıdır. Hayır, O bunları uydurmuştur; hayır O şâirdir; değilse, bize önceki peygamberlere gönderildiği gibi bir mu´cize getirsin» derler. Dediler: «Hayır, (bunlar) saçma sapan rü´yâlardır. Hayır, onu kendisi uydurmuşdur. Hayır, o, bir şâirdir. (Bunlar değilse) o halde evvelki (peygamber) lere gönderildiği gibi o da bize bir mu´cize getirsin». Hattâ derler ki: Bu sözler, saçma sapan rüyadan ibâret, belki de kendisi uyduruyor bunları, hattâ o, bir şâir. Değilse neden evvelkilere gönderildiği gibi bize bir mûcize gösteremiyor?
21-Enbiya Suresi

6.Ayet
Mekke

17
321
مَا آمَنَتْ قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا ۖ أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ -6
(Ma amenet kablehüm min karyetin ehleknaha e fe hüm yü´minun)
21-Enbiya Suresi
6.Ayet
Mekke
17
321
Onlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler? Onlardan evvel ihlâk ettiğimiz hiç bir karye iyman etmedi şimdi onlar mı iyman edecekler? Mekke, müşriklerinden evvel helâk ettiğimiz hiç bir memleket halkı iman etmedi; şimdi onlar mı iman edecekler? Onlardan önce yok ettiğimiz hiçbir kasaba halkı imân etmemişti, bunlar mı inanacaklar? Onlardan evvel helak etdiğimiz hiç bir memleket (halkı helak olub gitdi), îman etmedi de (şimdi) bunlar mı îman edecekler? Onlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir şehir halkı inanmamıştı, şimdi bunlar mı inanacaklar?
21-Enbiya Suresi

7.Ayet
Mekke

17
321
وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ ۖ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -7
(Ve ma erselna kableke illa ricalen nuhıy ileyhim fes´elu ehlez zikri in küntüm la ta´lemun)
21-Enbiya Suresi
7.Ayet
Mekke
17
321
Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. Senden evvel de başka değil ancak kendilerine vahiy gönderdiğimiz bir takım ricâl gönderdik, haydin zikr ehline sorun bilmiyorsanız Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahy ettiğimiz bir takım (senin gibi) erkek peygamberler gönderdik. Haydin, kitab ehli olanların alimlerine sorun, eğer bilmiyorsanız. Senden önce ancak Kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. (Kadınlardan peygamber göndermedik). Eğer bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. Biz senden evvel de kendilerine vahy etdiğimiz erkeklerden başkasını (peygamber olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız ehl-i zikre sorun. Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erleri göndermiştik insanlara, bilmiyorsanız sorun kitap ehlinin bilginlerine.
21-Enbiya Suresi

8.Ayet
Mekke

17
321
وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ -8
(Ve ma cealnahüm cesedel la ye´külunet taame ve ma kanu halidın)
21-Enbiya Suresi
8.Ayet
Mekke
17
321
Biz, onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi. biz onları hem yemek yemez bir cesed yapmadık hemde mühalled değildiler Biz peygamberleri yemek yemez birer cesed olarak yaratmadık. Dünyada ebediyyen kalıcı da değildirler. Biz, o peygamberleri yemek yemiyen birer cesed kılmadık ve onlar (Dünya´da) ebedî de değillerdi. Biz onları yemek yemez birer cesed olarak yaratmadık. Onlar (bu dünyâda) ebedî de değillerdi. Ve onları yemek yemeyen bir kalıp olarak yaratmamıştık ve onlar, ebedî de değillerdi.
21-Enbiya Suresi

9.Ayet
Mekke

17
321
ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ -9
(Sümme sadaknahümül va&´de fe enceynahüm ve men neşaü ve ehleknel müsrifın)
21-Enbiya Suresi
9.Ayet
Mekke
17
321
Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helâk ettik. Sonra onlara olan va´de sadık olduk da kendilerini ve dilediklerimizi necata çıkarıp müsrifleri helâk ettik Sonra onlara olan vadimizi doğruya çıkardık da hem onları, hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık. Müşrikleri ise helak ettik. Sonra da onlara verdiğimiz sözü doğrulukla yerine getirdik. Onları ve dilediğimiz kimseleri kurtardık, (inkârda, sapıklık ve azgınlıkta) aşırı gidenleri ise yok ettik. Sonra biz onlara olan va´d (imiz) in doğruluğunu gösterdik de hem kendilerini, hem kimleri diliyorsak onları kurtardık. İftiracıları ise helak etdik. Sonra vaadimizi gerçekleştirmiştik onlara da onları da kurtarmıştık, dilediklerimizi de ve imansızlıkta ileri gidenleri helâk etmiştik.
21-Enbiya Suresi

10.Ayet
Mekke

17
321
لَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -10
(Le kad enzelna ileyküm kitkaben fıhi zikruküm e fe la ta´kılun)
21-Enbiya Suresi
10.Ayet
Mekke
17
321
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? Şanım hakkı için size bir kitab indirdik ki bütün şanımız onda? Hâlâ akıllanmıyacakmısınız? (Ey Kureyş topluluğu), size öyle muazzam bir kitap indirmişiz ki, (iman ettiğiniz kakdirde) bütün şerefiniz ondadır. Halâ akıllanmıyacak mısınız? And olsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki şeref ve itibarınız ondadır (onunla gerçekleşir). Hâlâ aklınızı kullanmıyacak mısınız ? Andolsun, size öyle bir kitab indirmişizdir ki (bütün) zikir (ve şeref) iniz ondadır. Haalâ akıllanmıyacak mısınız? Sonra size bir kitap indirdik ki o kitapta şerefiniz, yüceliğiniz anılmadadır, hâlâ mı akıl etmezsiniz?
21-Enbiya Suresi

11.Ayet
Mekke

17
322
وَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَأَنْشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا آخَرِينَ -11
(Ve kem kasamna min karyetin kanet zalimetev ve enşe´na ba´deha kavmen aharın)
21-Enbiya Suresi
11.Ayet
Mekke
17
322
Biz zulmetmekte olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik. Halbuki biz zulmetmekte olan nice memleket kırdık geçirdik ve arkasından diğerlerini başka bir kavm olarak neşet ettirdik Biz, kâfir olan nice memleket halkını kırıp geçirdik ve bunların helâkinden sonra da, başkalarını bir kavim olarak yarattık. Zâlim olan nice kasaba halkını kırıp geçirdik de onlardan sonra başka bir kavim yaratıp oluşturduk. Biz (küfür ve) zulmeden nice memleketi kırıb geçirdik, sonra ardından da diğer kavm (ler) i yaratdık. Zulmeden nice şehirleri helâk ettik de ondan sonra diğer toplulukları yarattık.
21-Enbiya Suresi

12.Ayet
Mekke

17
322
فَلَمَّا أَحَسُّوا بَأْسَنَا إِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَ -12
(Felemma ehassu be´sena izahüm minha yerküdun)
21-Enbiya Suresi
12.Ayet
Mekke
17
322
Onlar azabımızı hissedince, hemen oradan süratle kaçıyorlardı. Be´simizi hissettikleri vakit, hemen oradan üzengi depiyorlardı, Onlar azabımızın şiddetini duydukları zaman memleketlerinden kaçıyorlardı. Onlar, yok edici baskınımızı hissedince hemen oradan tabana kuvvet kaçmağa koyuldular. (Evet), onlar azabımızı his (ve müşahede) etdikleri zaman hemen oralardan harıl harıl kaçıyorlardı. Azâbımızı hissettiler mi hemen kaçmaya başlıyorlardı ondan.
21-Enbiya Suresi

13.Ayet
Mekke

17
322
لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُوا إِلَىٰ مَا أُتْرِفْتُمْ فِيهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْأَلُونَ -13
(La terküdu varciu ila ma ütriftüm fıhi ve mesakiniküm lealleküm tüs´elun)
21-Enbiya Suresi
13.Ayet
Mekke
17
322
Onlara, “Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız” denildi. yok, dedik: tepinmeyin, dönün o içinde şımartıldığınız şeylere ve meskenlerinize, ki sorguya çekileceksiniz (Melekler onlara şöyle dedi): “- Kaçmayın, içinde bulunduğunuz nimete ve evlerinize dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz.” Kaçmayın, refah içinde geçirdiğiniz nimetlere ve konaklarınıza dönünüz; çünkü elbette sorguya çekileceksiniz. (Onlara:) «Kaçmayın, içinde bulunduğunuz refaha, yurdlarında dönün, çünkü sorguya çekileceksiniz» (denildi). Kaçmayın, dönün sâhip olduğunuz mallara, nîmetlere ve evlere; çünkü sorguya çekileceksiniz.
21-Enbiya Suresi

14.Ayet
Mekke

17
322
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ -14
(Kalu ya veylena inna künna zalimin)
21-Enbiya Suresi
14.Ayet
Mekke
17
322
“Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik” dediler. Vay bizlere: bizler cidden zalimler idik dediler (Onlar kurtuluştan ümid keserek): “- Vay bizlere! Biz gerçekten zalimler idik.” dediler. (Kaçmakla kurtulamıyacaklarını anlayınca), vay yazık oldu bize! Doğrusu biz zâlimler idik, dediler. Dediler: «Ne yazık bize! Biz hakıykaten zaalimler idik». Yazıklar olsun bize derler, gerçekten de zulmetmiştik biz.
21-Enbiya Suresi

15.Ayet
Mekke

17
322
فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّىٰ جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ -15
(Fe ma zalet tilke da´vahüm hatta cealnahüm hasıyden haidın)
21-Enbiya Suresi
15.Ayet
Mekke
17
322
Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti. Artık bütün davaları bu oldu kaldı, nihayet onları öyle yapdık ki biçildiler, söndüler Biz, onları, sönmüş kül yığını olarak biçilmiş bir ekin haline getirinceye kadar, hep sözleri bu feryad olmuştur. Onların biçilmiş ot, sönüp bir yığın kül haline gelinceye kadar hayıflanıp söylenmeleri böyle oldu. Nihayet biz onları biçilmiş bir ot, ocakları sönmüş (bir kül yığını) haaline getirinceye kadar dâima feryadları bu (söz) olmuşdur. Onları kesilmiş bir ot, ateşi yanıp bitmiş bir kül yığını haline getirinciye dek sözleri, ancak budur işte.
21-Enbiya Suresi

16.Ayet
Mekke

17
322
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاءَ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ -16
(Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma laıbın)
21-Enbiya Suresi
16.Ayet
Mekke
17
322
Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Biz o Göğü ve Yeri oyunculuk etmek üzere yaratmadık Biz, gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık. Biz, göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri oyuncak olarak yaratmadık. Biz göğü de, yeri de, ikisinin arasında bulunan şeyleri de oyuncular (ın işi) olarak yaratmadık. Ve biz, göğü, yeryüzünü ve ikisinin arasında olanları, bir eğlence diye yaratmadık.
21-Enbiya Suresi

17.Ayet
Mekke

17
322
لَوْ أَرَدْنَا أَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّا إِنْ كُنَّا فَاعِلِينَ -17
(Lev eradna en nettehıze lehvel lettehaznahü mil ledünna in künna faılın)
21-Enbiya Suresi
17.Ayet
Mekke
17
322
Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık. Eğer bir eğlence ittihaz etmiş olsa idik onu kendi ledünnümüzden ittihaz ederdik, yapacak olsa idik öyle yapardık Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık. Eğer biz oyun eğlence edinmeyi dileseydik, elbette onu kendi katımızda (kudretimizin yüceliğine uygun anlamda) edinirdik. Ama biz böyle (gereksiz şeyleri) yapanlar da (hiç bir zaman) olmadık. Eğer biz bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi canibimizden edinirdik elbet. Biz (böyle) yapanlar da değiliz. Eğlence için bir kadın edinmek isteseydik kendi katımızdakilerden edinirdik, fakat biz, böyle bir şey yapmayız.
21-Enbiya Suresi

18.Ayet
Mekke

17
322
بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ ۚ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ -18
(Bel nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü mimma tesıfun)
21-Enbiya Suresi
18.Ayet
Mekke
17
322
Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. Allah’a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size! Hayır biz hakkı bâtılın tepesine fırlatırız da beynini parçalar, bir de bakarsın o anda mahvolmuştur, vay sizlere de o ettiğiniz vasıflardan Hayır, biz hakkı bâtılın tepesine atarız da onu parçalar. Bir de bakarsın, o anda (bâtıl) mahvolmuştur. (Allah çocuk edinmiştir, melekler Allah’ın kızlarıdır, gibi) Allah’a isnad ettiğiniz (noksan) vasıflardan ötürü size yazıklar olsun!... Hayır, biz hakkı bâtılın üzerine fırlatırız da onun beynini parçalar; bir de bakarsın ki bâtıl yok oluvermiştir. (Allah´a yakıştırmaya çalıştıkları) vasıflardan dolayı çok, hem çok yazıklar olsun size! Hayır, biz hakkı baatılın tepesine (indirib) atarız da o, bunun beynini parçalar. Bir de görürsünüz ki bu, yok olub gitmişdir. (Allaha karşı) vasf (ve isnâd) etmekde olduğunuz (iftiralar) dan dolayı yazıklar olsun size! Biz, gerçeği, aslı olmayan şeye karşı izhâr ederiz de onu tamâmıyla iptâl ederiz ve bâtıl, helâk olup gider o zaman. Ona isnâd ettiğiniz şeylerden dolayı yazıklar olsun size.
21-Enbiya Suresi

19.Ayet
Mekke

17
322
وَلَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ -19
(Ve lehu men fis semavati vel ard ve men ındehu la yestekbirune an ıbadetihı ve la yestahsirun)
21-Enbiya Suresi
19.Ayet
Mekke
17
322
Göklerde ve yerde kim varsa hep O’nundur. O’nun katındakiler, ne O’na ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar. Halbuki Göklerde Yerde kim varsa onundur, ve onun huzurundakiler ona ibâdetten ne çekinirler ne de yorgunluk duyarlar Göklerde ve yerde olan bütün varlıklar Allah’ındır. O’nun katındakiler (melekler), kendisine ibadet etmekten ne çekinirler, ne de yorulurlar. Göklerde ve yerde bulunan her şey O´nundur. O´nun huzurunda bulunanlar O´na ibâdet etmeyi (bir hafiflik sayıp) büyüklük taslamazlar ve bıkkınlık da duymazlar. Göklerde ve yerde bulunan kişiler Onundur. Onun huzuurundaki kişiler kendisine ibâdet etmekden asla kibirlenmezler, yorulmazlar da. Ve onundur ne varsa göklerde ve yeryüzünde ve onun katındakiler, ona kulluk etmekten çekinip ululanmadıkları gibi yorulmazlar, bıkmazlar da.
21-Enbiya Suresi

20.Ayet
Mekke

17
322
يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ -20
(Yüsebbihunelleyle ven nehara la yeftürun)
21-Enbiya Suresi
20.Ayet
Mekke
17
322
Hiç ara vermeksizin gece gündüz tespih ederler. Gece gündüz ona tesbih ederler, fütur getirmezler Gece gündüz, hep Allah’ı tesbih ederler, usanmazlar. Gece gündüz durmadan, dinlenmeden tesbîh ederler. Onlar gece gündüz ara vermeyerek (Onu) tesbîh (ve tenzîh) ediyorlar. Hiç durmadan gece gündüz onu noksan sıfatlardan tenzîh ederler.
21-Enbiya Suresi

21.Ayet
Mekke

17
322
أَمِ اتَّخَذُوا آلِهَةً مِنَ الْأَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ -21
(Emittehazu alihetem minel erdı hüm yünşirun)
21-Enbiya Suresi
21.Ayet
Mekke
17
322
Yoksa yerden, ölüleri diriltebilecek birtakım ilâhlar mı edindiler? Yoksa bir takım ilâhlar edindiler de Arzdan neşri onlar mı yapacaklar? Yoksa (Mekke halkı) bir takım ilâhlar edindiler de yerden ölüleri onlar mı diritecekler? Yoksa yeryüzünde bir takım ilâhlar edindiler de onlar mı ölüleri diriltip kaldıracaklar? Yoksa onlar yerden bir takım Tanrılar edindiler de (ölüleri) onları mı diriltecekler? Yoksa onlar, yeryüzünde, ölüleri diriltecek mâbutlar mı edindiler?
21-Enbiya Suresi

22.Ayet
Mekke

17
322
لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا ۚ فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ -22
(Lev kane fıhima alihetün ilellahü lefesedeta fe sübhanellahi rabbil arşi amma yasıfun)
21-Enbiya Suresi
22.Ayet
Mekke
17
322
Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. Yerde Gökte Allahtan başka ilâhlar olsa idi ikisi de fâsid olmuş gitmişti, rabbın o arşın rabbı Allah münezzeh sübhandır onların isnad ettikleri vasıflardan Eğer yer ile gökte Allah’dan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar, yok olurdu. O halde, Arş’ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden (bütün noksanlıklardan) berî ve yücedir. Eğer gökte ve yerde Allah´tan başka ilâhlar olsaydı gökle yerin düzeni bozulup altüst olurdu. Arş´ın Rabbı olan Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir. Eğer her ikisinde Allahdan başka Tanrılar olsaydı onların ikisi de muhakkak ki harab olup gitmişdi. Demek, arşın Rabbi olan Allah, onların vasf (ve isnâd) edegeldikleri şeylerden yücedir, münezzehdir. Gökte ve yerde, Allah´tan başka bir mâbut daha olsaydı gök de bozulup mahvolurdu, yer de. Şüphe yok ki arşın Rabbi Allah, onların söyledikleri şeylerden yücedir, münezzehtir.
21-Enbiya Suresi

23.Ayet
Mekke

17
322
لَا يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ -23
(La yüs´elü amma yef´alü ve hüm yüs´elun)
21-Enbiya Suresi
23.Ayet
Mekke
17
322
O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar. O yaptığından mes´ul olmaz onlar ise mes´uldürler Allah, yaptığından sorumlu olmaz; kullar ise sorumlu olurlar. O, yaptığından sorulmaz; onlar ise (yaptıklarından) sorulurlar. O, yapacağından mes´ûl olmaz, fakat onlar mes´ûl olurlar. Yaptığından sorulmaz ona, fakat onlardır sorumlu olanlar, sorguya çekilenler.
21-Enbiya Suresi

24.Ayet
Mekke

17
322
أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً ۖ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ ۖ هَٰذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ وَذِكْرُ مَنْ قَبْلِي ۗ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ الْحَقَّ ۖ فَهُمْ مُعْرِضُونَ -24
(Emittehazu min dunihı aliheh kul hatu bürhanekümv haza zikru mem meıye ve zikru men kablı bel ekseruhüm la ya´lemunel hakka fehüm mu´ridun)
21-Enbiya Suresi
24.Ayet
Mekke
17
322
Yoksa ondan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: “Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı (Hiçbirinde birden fazla ilâh olduğuna dair hiçbir delil yok). Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler.” Yoksa ondan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: haydi getirin bürhanınızı, işte benimle beraber olanların zikri ve benden evvelkilerin zikri, fakat çokları hakkı bilmezler de onun için ı´raz ederler Yoksa Allah’dan başka ilâhlar mı edindiler? (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “- (Putlara ibadete dair varsa) delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların kitabı (Kur’an) ve benden evvelki ümmetlerin kitabı! (Bu kitablarda Allah’a ortak koşulmamıştır).” Doğrusu, onların çoğu hakkı bilmezler (Kur’an ve Peygamberi tanımazlar) da onun için yüz çevirirler. Yoksa Allah´tan başka ilâhlar mı edindiler? De ki : Haydi getirin kesin hüccetlerinizi! İşte (bu Kur´ân) benimle beraber olanların zikri ve benden öncekilerin zikridir! Hayır, onların çoğu hakkı bilmezler de o sebeple yüzçevirirler. Ondan başka Tanrılar edindiler ha? Sen (onlara) de ki: «(Varsa) delilinizi getirin. İşte benimle beraber olan (müslüman) ların kitabı, (işte) benden evvel gelenlerin kitabı (da meydanda)». Hayır, onların çoğu hakkı bilmezler de bunun için yüz çeviricidirler onlar. Ondan başka bir mâbut mu kabûl ettiler? De ki: Getirin delîlinizi öyleyse. İşte benimle berâber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitapları. Hayır, onların çoğu, gerçeği bilmiyorlar ve bundan dolayı da yüz çeviriyorlar.
21-Enbiya Suresi

25.Ayet
Mekke

17
323
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ -25
(Ve ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhıy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa´düdun)
21-Enbiya Suresi
25.Ayet
Mekke
17
323
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir. Senden evvel hiç bir Resul göndermedik ki ona şöyle vahyetmiş olmıyalım: hakikat bu: benden başka ilâh yoktur, onun için hep bana ıbadet edin Senden önce hiç bir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmıyalım: “- Gerçek şu ki, benden başka İlâh yoktur. Onun için bana ibadet edin.” Senden önce gönderdiğimiz, istisnasız her peygambere şöyle vahyettik : Şüphesiz ki benden başka ilâh yoktur, artık bana ibâdet edin., Biz senden evvel hiç bir peygamber göndermedik (ya´ni hiç biri müstesna değildir) ki ille ona şu hakikati vahy etmişizdir: «Benden başka hiç bir Tanrı yok. O halde bana ibâdet «din». Ve senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona, benden başka yoktur tapacak, bana kulluk edin ancak diye vahyetmeyelim.
21-Enbiya Suresi

26.Ayet
Mekke

17
323
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا ۗ سُبْحَانَهُ ۚ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ -26
(Ve kalüttehazer rahmanü veleden sübhaneh bel ıbadüm mükramun)
21-Enbiya Suresi
26.Ayet
Mekke
17
323
(Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. Böyle iken dediler ki: Rahman veled ittihaz etti, tenzih o sübhana, doğrusu onlar ikram olunmuş kullardır Böyle iken (Mekke halkı) dediler ki: “- Rahmân (çok merhametli olan Allah) çocuk edindi. (Melekler Allah’ın kızlarıdır, dendi).” Allah bundan münezzehtir. Doğrusu melekler, (Allah’ın çocukları değil) ikram olunmuş kullardır. Rahman (olan Allah) çocuk edindi, dediler. O, (çocuk edinmekten) çok yücedir, münezzehtir. Hayır onlar, (o melekler) ikrama ermiş şerefli kullardır. «O çok esirgeyici (Allah) evlâd edindi» dediler. Onun şaanı bundan yücedir, münezzehdir. Hayır (evlâd dedikleri) onlar, ikrama mazhar edilmiş kullardır (meleklerdir). Derler ki: Rahman, kendisine evlât edinmiştir, hâşâ, yücedir, münezzehtir bundan, onlar, kadirleri yüceltilmiş kullardır.
21-Enbiya Suresi

27.Ayet
Mekke

17
323
لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ -27
(La yesbikunehu bil kavli ve hüm bi emrihı ya´melun)
21-Enbiya Suresi
27.Ayet
Mekke
17
323
Onlar Allah’tan önce söz söylemezler ve hep O’nun emriyle iş görürler. Onun sözünün önüne geçmezler hep onun emriyle hareket ederler Melekler, Allah’ın sözünün önüne geçmezler, hep onun emriyle hareket ederler. Sözleriyle O´nun önüne geçmezler ve ancak O´nun buyruğuyla amel ederler. Bunlar söz (leriy) le asla Onun önüne geçemezler. (Bil´akis) bunlar Onun emriyle hareket ederler. Onların sözleri, hep onun emrine uygundur ve onlar, dâimâ onun emrini yerine getirirler.
21-Enbiya Suresi

28.Ayet
Mekke

17
323
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ -28
(Ya´lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihı müşfikun)
21-Enbiya Suresi
28.Ayet
Mekke
17
323
Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar, O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusuyla titrerler. O onların önlerindekini arkalarındakini bilir ve onlar onun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun haşyetinden titrerler Allah, onların önlerindekinide, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir ve onlar, O’nun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat edemezler. Hepsi O’nun korkusundan titrerler. Allah onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ancak Allah´ın razı olacağı kimse için şefaat ederler ve onlar Allah korkusundan saygıyla titrerler. Önlerindekini de, arkalarındakini de O bilir. Bunlar, Onun rızâsına ermiş olandan başka kimseye şefaat etmezler. Bunlar Onun korkusundan titreyenlerdir. O bilir, onların önlerinde ve artlarında ne varsa ve Tanrı rızâsına mazhar olandan başkasına şefâat de edemezler ve onlar, onun korkusundan ürkerler.
21-Enbiya Suresi

29.Ayet
Mekke

17
323
وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّي إِلَٰهٌ مِنْ دُونِهِ فَذَٰلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ -29
(Ve mey yekul minhüm innı ilahüm min dunihı fe zalike neczıhi cehennem kezalike necziz zalimın)
21-Enbiya Suresi
29.Ayet
Mekke
17
323
İçlerinden her kim, “Allah’tan başka ben de şüphesiz bir ilâhım” derse, böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız. Ve içlerinden her kim ben ondan başka bir ilâhım derse biz ona Cehennemi ceza veririz, zalimleri biz böyle cezalandırırız İçlerinden kim: “- Ben, O’ndan başka bir ilâhım.” derse, biz ona cehennemi ceza olarak veririz. Zalimleri, biz böyle cezanlandırırız. Onlardan kim, «ben Allah´tan başka bir tanrıyım» derse, işte onu Cehennem ile cezalandırırız. Zulmedenleri de işte böylece cezalandırırız. Bunlardan kim «Tanrı O değil, ben im» derse onu cehennemle cezalandırırız. Biz o zaalimleri de böylece cezalandıracağız. Onlardan kim, ben de ondan ayrı bir mâbûdum derse onu cehennemle cezâlandırırız; zâlimleri böyle cezâlandırırız biz.
21-Enbiya Suresi

30.Ayet
Mekke

17
323
أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا ۖ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ ۖ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ -30
(E ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey´in hayy e fe la yü´minun)
21-Enbiya Suresi
30.Ayet
Mekke
17
323
İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? Ya o küfredenler görmedilerde mi ki Semavât-ü Arz bitişik idiler de biz onları ayırdık, hayatı olan her şey´i sudan yaptık, hâlâ inanmıyorlar mı? O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı? İnkarcı sapıklar, göklerin ve yerin bitişik olduğunu, onları bizim ayırdığımızı ve her canlı olanı sudan yaratıp meydana getirdiğimizi görüp anlamıyorlar mı ? Hâlâ inanmıyorlar mı? Göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları birbirinden yarıb ayırdığımızı, her diri şey´i de sudan yaratdığımızı o küfr (ve inkâr) edenler görmedi (ler) mi? Haalâ inanmayacaklar mı onlar? Kâfir olanlar görmezler mi ki gerçekten de göklerle yer birdi de biz onları ayırdık ve her şeyi, sudan yarattık, hâlâ mı inanmazlar?
21-Enbiya Suresi

31.Ayet
Mekke

17
323
وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ -31
(Ve cealna fıha ficacen sübülel leallehüm yehtedun)
21-Enbiya Suresi
31.Ayet
Mekke
17
323
Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler, yollar meydana getirdik. Arzda da onları çalkalar diye baskılar oturttuk, hem onda bol bol açıklıklar yaptık ki doğru gidebilsinler Yeryüzünde, insanları çalkalamamak için sabit dağlar yarattık; dağlar arasında pek çok yollar yaptık ki, doğru gidebilsinler. Yeryüzü, insanları sarsıp çalkalar diye onda sabit dağlar oluşturduk (da sarsıntıyı önledik); doğru hareket edebilsinler (şaşırmadan varacakları yere varsınlar) diye onda yollar geçitler meydana getirdik. Yer (yüzün) de, onları (insanları) çalkalar diye, sabit sabit dağlar yaratdık. Aralarında da bol bol yollar açdık. Tâki (maksadlarına) ersinler. İnsanlarla berâber çalkalanmasın diye yeryüzünde metin dağlar yarattık ve yollarını bulsunlar, maksatlarına ersinler diye de orada geniş yollar açtık.
21-Enbiya Suresi

32.Ayet
Mekke

17
323
وَجَعَلْنَا السَّمَاءَ سَقْفًا مَحْفُوظًا ۖ وَهُمْ عَنْ آيَاتِهَا مُعْرِضُونَ -32
(Ve cealnes semae sakfem mahfusa ve hüm an ayatiha mu´ridun)
21-Enbiya Suresi
32.Ayet
Mekke
17
323
Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, (Allah’ın varlığını gösteren) delillerden yüz çevirmektedirler. Semayı da mahfuz bir sakıf yaptık, onlar ise onun âyetlerinden yüz çeviriyorlar Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Kâfirler ise, gökyüzünün alâmetlerinden (güneş, ay ve yıldızlarından = Allah’ın kudret ve azametine delâlet edişlerinden) yüz çeviriyorlar. Göğü de (bozulup dengesizliğe düşmekten) korunmuş bir tavan (gibi) yaptık. Halbuki onlar, bundaki belge ve delillerden yüzçeviriyorlar. Biz gök yüzünü de korunmuş bir tavan (gibi) yapdık. Onlar ise bunun âyetlerinden yüz çeviricidirler. Gökyüzünü, korunmakta olan bir tavan yaptık, onlarsa hâlâ delillerinden yüz çevirmedeler.
21-Enbiya Suresi

33.Ayet
Mekke

17
323
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ -33
(Ve hüvellezı halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekiy yesbehun)
21-Enbiya Suresi
33.Ayet
Mekke
17
323
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. Halbuki o, o hâlık ki geceyi, gündüzü ve Şems-ü Kameri yaratmış, bütün o ecram her biri birer felekte yüzüyorlar Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Bunların her biri kendi dairesinde dolaşmaktadır. Gece ve gündüzü; Güneş ve Ay´ı yaratan O´dur. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir. O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratandır ve bütün bunlar kendi dâiresi içinde yüzmekde (devr etmekde) dirler. O, öyle bir mâbut ki geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratmıştır, hepsi de gökte yüzüp durmada.
21-Enbiya Suresi

34.Ayet
Mekke

17
323
وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ ۖ أَفَإِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ -34
(Ve ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül halidun)
21-Enbiya Suresi
34.Ayet
Mekke
17
323
Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? Bir de biz senden evvel hiç biri beşer için huld nasîb etmedik, şimdi ser ölürsen onlar muhalled mi kalacaklar? Biz, senden önce de hiç bir insana ebedilik vermedik. Şimdi sen vefat edersen, onlar ebedi mi kalacaklar? (Senin ölmenle rahata kavuşacaklarını mı sanıyorlar?). Senden önce de hiçbir insana (Dünya´da) ebedîlik vermedik. Sen ölürsün de onlar ebedî mi kalırlar? Biz senden evvel de hiçbir beşere (dünyâda) ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen (sanki) onlar baakıy midirler? Senden önce de ebedî olarak yaşayacak hiçbir insan yaratmadık; sen ölürsen onlar ebedî mi kalacaklar?
21-Enbiya Suresi

35.Ayet
Mekke

17
323
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۗ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً ۖ وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ -35
(Küllü nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna türceun)
21-Enbiya Suresi
35.Ayet
Mekke
17
323
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz. Her nefis ölümü tadacak ve sizi bir imtihan olarak şer ve hayr ile mübtelâ kılacağız, hepiniz de nihayet bize irca´ olunacaksınız Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de, sonunda bize döndürüleceksiniz. Her canlı ölümü tadıcıdır ve sizi imtihan olsun diye iyilik ve kötülükle mübtelâ kılarız, (yaratılışınız bu iki şeyi işlemeye müsatddir). Sonunda bize döndürüleceksiniz Her can ölümü tadıcıdır. Sizi bir imtihan olarak hayr ile de, şer ile de deniyoruz. (Nihayet yine) ancak bize döndürüleceksiniz. Herkes, ölümü tadacak ve sizi, bir sınama olarak hayırla, şerle de denemedeyiz ve dönüp tapımıza geleceksiniz.
21-Enbiya Suresi

36.Ayet
Mekke

17
324
وَإِذَا رَآكَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكُمْ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ هُمْ كَافِرُونَ -36
(Ve iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm kafirun)
21-Enbiya Suresi
36.Ayet
Mekke
17
324
İnkâr edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. “Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan?” derler. Hâlbuki kendileri Rahmân’ın kitabını inkâr ediyorlar. O küfredenler seni gördükleri vakıt da seni alaya tutuyorlar, bu mu ilâhlarınızı anıp duran diyorlar, halbuki onlar hep rahmânın zikrine küfrediyorlar (Ey Rasûlüm), O inkâr edenler, seni gördükleri zaman da seni alaya alıyorlar ve: “- Bu mu, ilâhlarınızı ayıblayıp duran?” diyorlar. Halbuki onlar, Rahmân’ın Kur’an’ını inkâr ediyorlar. O küfredenler, seni gördükleri zaman alaya almaktan başka bir şey yapmazlar; «bu mu ilâhlarınızı diline dolayıp duran ?» derler. Rahmân´ın (indirdiği) Kur´ân´ı inkâr edip kâfir olanlar da ancak bunlardır. O küfr (ü inkâr) edenler seni gördükleri zaman, seni istihza (mevzuu) ndan başka bir şey edinmezler: «Sizin Tanrılarınızı diline dolayan bu mu?» derler. Halbuki çok esirgeyici Allahın (indirdiği) Kur´ânı inkâr ile kâfir olanlar onlardır, onların kendileridir. Kâfir olanlar, seni görünce ancak alaya alırlar, bu mudur derler, mâbutlarınızı anan, halbuki onlar rahmânı anmayı inkâr ederler.
21-Enbiya Suresi

37.Ayet
Mekke

17
324
خُلِقَ الْإِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍ ۚ سَأُرِيكُمْ آيَاتِي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ -37
(Hulikal insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa´cilun)
21-Enbiya Suresi
37.Ayet
Mekke
17
324
İnsan çok aceleci (tez canlı) yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele etmeyin. İnsan aceleden yaratıldı, yarın ben onlara âyetlerimi göstereceğim şimdi siz acele etmeyin İnsanda acelecilik yaratıldı. Yakında size (azaba dair) alâmetlerimi göstereceğim. Şimdi siz acele etmeyin. İnsan (karakteri gereği) aceleden (acele hareket etme duygusuyla) yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim, artık siz pek acele etmeyin. İnsan (lar sanki) aceleden yaratılmış. Size âyetlerimi göstereceğim. Benden onu acele istemeyin! İnsan, pek aceleci yaratılmıştır; delillerimi yakında göstereceğim size, acele etmeyin.
21-Enbiya Suresi

38.Ayet
Mekke

17
324
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -38
(Ve yekulune meta hazel va´dü in küntüm sadikıyn)
21-Enbiya Suresi
38.Ayet
Mekke
17
324
Bir de “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar. Bir de bu va´d ne zaman? Doğru iseniz, diyorlar Bir de (Mekke Kâfirleri): “- Doğru söyleyenler iseniz, bu va’d ne zaman?” diyorlar. Onlar size, «eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bu tehdidiniz ne zaman (gerçekleşir) ? derler. «Eğer doğrucular iseniz, derler, bu tehdîd (in tahakkuku) ne zaman»? Doğru söylüyorsanız derler, ne zaman yerine gelecek vaadiniz?
21-Enbiya Suresi

39.Ayet
Mekke

17
324
لَوْ يَعْلَمُ الَّذِينَ كَفَرُوا حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ -39
(Lev ya´lemüllezıne keferu hıyne la yeküffune av vücuhihimün nara ve la an zuhurihim ve la hüm yünsarun)
21-Enbiya Suresi
39.Ayet
Mekke
17
324
İnkâr edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler! Bilseler o küfredenler ne yüzlerinden ne arkalarından ateşi men´edemiyecekleri, ve hiç bir taraftan yardım olunmıyacakları o demi Peygamberi ve Kur’an’ı inkâr edenler, ne yüzlerinden, ne arkalarından ateşi men edemiyecekleri ve asla yardım olunamıyacakları vakti bir bilseler!... (Küfür üzere bulunmazlar ve azabı istemezlerdi.) O küfredenler, önlerinden ve arkalarından kendilerini saran ateşi men´edemiyecekleri ve yardım da göremiyecekleri anı bir bilselerdi.. O küfredenler yüzlerinden ve arkalarından (saran) ateşi hiçbir suretle meni´ edemeyecekleri, kendilerinin yardım da göremeyecekleri zamaanı bir bilse (ler) di. Bir bilselerdi kâfir olanlar önlerinden, artlarından kendilerini saran ateşi defedemeyecekleri ve hiçbir yardım da göremeyecekleri zamânı.
21-Enbiya Suresi

40.Ayet
Mekke

17
324
بَلْ تَأْتِيهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ -40
(Bel te´tıhim bağteten fe tebhetühüm fe la yestetıy´une raddeha ve la hüm yünzarun)
21-Enbiya Suresi
40.Ayet
Mekke
17
324
Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak. Doğrusu o onları bağdeten gelecek de kendilerini dondura kalacak, artık ne reddini güçleri yetecek ne de kendilerine mühlet verilecek Doğrusu bu azab (kıyamet), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. Hayır, o onlara aniden gelecek de kendilerini şaşırtacak ve artık onu geri çevirmeye güç getiremiyecekler ve onlara süre de tanınmıyacak.. Belki (bu), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacakdır. Artık onu redde muktedir olamayacaklar (ı gibi), onlara mühlet de verilmeyecekdir. Hattâ o gün, onlara birdenbire geliverecek de şaşırtacak onları ve onu reddetmeye güçleri yetmeyeceği gibi mühlet de verilmeyecek onlara.
21-Enbiya Suresi

41.Ayet
Mekke

17
324
وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -41
(Ve le kadistühzie bi rusülim min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı yestehziun)
21-Enbiya Suresi
41.Ayet
Mekke
17
324
Andolsun, senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey kuşatıverdi. Kasem olsun ki senden evvel bir çok Peygamberlerle istihzâ edildi de içlerinden alay edenleri o istihzâ ettikleri şey kuşatıverdi Yemin olsun ki, senden evvel bir çok peygamberlerle alay edildi de, içlerinden alay edenleri, o alay ettikleri şey (azab) kuşatıverdi. And olsun ki, senden önceki peygamberler de alaya alınmıştı da alaya alanları alay ettikleri şey (çepeçevre) kuşatmıştı. Andolsun, senden evvelki peygamberlerle de istihza (alay) edilmişdir de alay etmekde oldukları şeyler (kavmlerinin) içinden istihza eden o maskaraların kendilerini kuşatmışdır. Andolsun ki senden önceki peygamberlerle de alay edilmiştir de onlarla alayları yüzünden alay ettikleri azâba uğrayıvermişlerdir.
21-Enbiya Suresi

42.Ayet
Mekke

17
324
قُلْ مَنْ يَكْلَؤُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَٰنِ ۗ بَلْ هُمْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِمْ مُعْرِضُونَ -42
(Kul mey yekleüküm bil leyli vne nehari miner rahmanv bel hüm an zikri rabbihim mu´ridun)
21-Enbiya Suresi
42.Ayet
Mekke
17
324
(Ey Muhammed!) De ki: “(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân’ın azabından sizi kim koruyacak?” Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz çevirmekteler. De ki sizi: gece ve gündüz o rahmandan kim koruyabilir? Fakat onlar rablarının zikrinden sarfı nazar etmişlerdir (Ey Rasûlüm, kâfirlere) de ki: “- Sizi, gece ve gündüz o Rahmân’dan kim koruyabilir?” Fakat onlar Rablerinin kitabından yüz çevirmişlerdir. Geceleyin ya da gündüzleyin sizi Rahman (olan Allah)´dan (gelecek azâbdan) kim koruyabilir? Aksine onlar, Rablarının zikrinden (kitabından) yüzçevirirler. De ki: «Allah (ın) geceleyin, gündüzün (gelebilecek azabına karşı) o çok esirgeyici olan (Allahdan başka) sizi koruyabilir»? Hayır, onlar (korkmak şöyle dursun) Rablerini hatırlayıb anmakdan (bile) yüz çeviricidirler. De ki: Kim koruyabilir rahmandan sizi geceleyin ve gündüzün? Fakat onlar, Rablerini anmaktan yüz çevirirler.
21-Enbiya Suresi

43.Ayet
Mekke

17
324
أَمْ لَهُمْ آلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَا ۚ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ -43
(Em lehüm alihetün metneuhüm min dunina la yestetıy´une nasra enfüsihim ve la hüm minna yushabun)
21-Enbiya Suresi
43.Ayet
Mekke
17
324
Yoksa bizim dışımızda onları koruyacak ilâhları mı var? O ilâh edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım görmezler. Yoksa onlar için kendilerini önümüzden men´edecek ilâhlar mı var? Onlar kendi nefislerini bile kurtaramıyacakları gibi bizden sahabet de olunmazlar Yoksa onlar için, kendilerini azabımızdan menedecek, İlâhlar mı var? O taptıkları putlar ve İlâhlar, kendi nefislerini kurtaramıyacakları gibi, azabımızdan da kurtulamıyacaklardır. Yoksa kendilerini bizim (azabımızdan koruyup) engelleyecek bizden başka tanrıları mı vardır ? (Nerede ?..) O tanrılar kendilerine yardıma güç. getiremezler, bizden ise hiç dostluk ve yakınlık göremezler. Yoksa onların bize karşı müdâfaa edebilecek (başkaca) Tanrıları var mı? (Tapdıkları o nesneler) kendi nefislerine bile yardım etmiye güc yetiremezler. Bizden ise hiç sahaabet göremezler onlar. Onların, azâbımızı kendilerinden menedecek bir mâbutları mı var yoksa? O mâbutların, ne kendilerine yardım etmeye güçleri yeter, ne de bizden bir yardım görür kâfirler.
21-Enbiya Suresi

44.Ayet
Mekke

17
324
بَلْ مَتَّعْنَا هَٰؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ ۗ أَفَلَا يَرَوْنَ أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا ۚ أَفَهُمُ الْغَالِبُونَ -44
(Bel metta´na haülai ve abaehüm hatta tale aleyhimül umür e fela yeravne enna ne´til erda nenkusuha min atrafiha e fehümül ğalibun)
21-Enbiya Suresi
44.Ayet
Mekke
17
324
Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O hâlde, onlar mı galip gelecekler? Doğrusu biz, onları ve atalarını yaşattık hattâ o ömür onlara uzun geldi, fakat şimdi görmüyorlar mı o Arzı etrafından eksiltip duruyoruz, o halde galip onlar mı? Doğrusu biz, o kâfirleri ve atalarını yaşattık, hatta o ömür, onlara uzun geldi. Fakat şimdi görmüyorlar mı, kâfirlerin arazisini alıb etrafından (müslümanlara feth ettirmekle) azaltıyoruz. O halde galib gelenler onlar mı? Doğrusu biz, bunları da babalarını da geçindirdik de ömürleri uzayıp gitti. Yerlerine (yaşadıkları ülkelerine) gelip onu çevresinden yavaş yavaş eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelenler onlar mıdır? Evet, biz onları da, atalarını da — (bu dünyâda) ömür (leri) tepelerini aşıb uzayıncaya kadar — (yaşatıb) geçindirdik. Fakat şimdi görmüyorlar mı ki biz o arza gelib etrafından (tedricen) eksiltib duruyoruz. O halde gaalib olanlar onlar mı? Hattâ biz, onların da, atalarının da ömürlerini uzattık, ömürleri boyunca onları geçindirdik, fakat görmezler mi ki yerlerine, yurtlarına girip hâkim oldukları yerleri daraltıp azaltmadayız; hâlâ onlar mı üstün olanlar?
21-Enbiya Suresi

45.Ayet
Mekke

17
325
قُلْ إِنَّمَا أُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِ ۚ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَاءَ إِذَا مَا يُنْذَرُونَ -45
(Kul innema ünziruküm bil vahyi ve la yesmeus summüd düae iza ma yünzerun)
21-Enbiya Suresi
45.Ayet
Mekke
17
325
De ki: “Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum.” Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler. De ki ben sizi ancak vahyile inzar ediyorum, amma ne kadar inzar edilseler sağırlar da´veti işitmezler (Ey Rasûlüm, kâfirlere) de ki: “- Ben sizi ancak vahy ile (Kur’an’la) korkutuyorum.” Amma onlar ne kadar korkutulsalar (faydası yok, çünkü) sağırlar daveti işitmezler. De ki: Ben ancak sizi vahiy ile uyarıyorum. Ama ne kadar uyarılsalar da sağırlar uyarı davetini işitmezler. De ki: «Ben ancak vahy ile sizin başınıza gelecek tehlikeleri haber veriyorum». (Fakat) sağırlar inzâr (ve tehdîd) edilecekleri zaman duymazlar. De ki: Ben sizi vahiyle korkutup duruyorum ancak, fakat sağırlar, korkutuldukları zaman da kendilerini dâvet edenin sözünü duymazlar.
21-Enbiya Suresi

46.Ayet
Mekke

17
325
وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ -46
(Ve leim messethüm nefhatüm min azabi rabbike le yekulünne ya veylena inna künna zalimın)
21-Enbiya Suresi
46.Ayet
Mekke
17
325
Andolsun, onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak “Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik” diyeceklerdir. Maamafih kasem olsun rabbının azâbından onlara bir nefha dokunursa muhakkak diyeceklerdir ki vay bizlere! Bizler cidden zâlimler idik Yemin olsun ki, Rabbinin azabından az bir şey onlara dokunursa, muhakkak şöyle diyecekler: “- Vay bizlere! Biz gerçekten zalimlerdik.” Yemin ederim ki, Rabbın azabından onlara bir esinti dokunsa, elbette, «yazıklar olsun bize ! Doğrusu biz zâlimler idik» diyecekler. Andolsun ki Rabbinin azabından onlara ednâ bir şey dokunsa muhakkak: «Yazıklar olsun bize. Biz gerçekden zaalimlermişiz» diyeceklerdir. Fakat onlara Rabbinin azâbından bir koku bile esse derhal eyvahlar olsun bize derler gerçekten de biz zâlimdik.
21-Enbiya Suresi

47.Ayet
Mekke

17
325
وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا ۖ وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا ۗ وَكَفَىٰ بِنَا حَاسِبِينَ -47
(Ve nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemü nefsün şey´a ve in kane miskale habbetim min hardelin eteyna biha ve kefa bina hasibın)
21-Enbiya Suresi
47.Ayet
Mekke
17
325
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz. Biz ise Kıyamet günü için mizanlara adâleti koruz da hiç bir nefis, zerrece zulm edilmez, bir hardel tanesi ağırlığınca da olsa onu getirir koruz, hisabcı da biz yeteriz Biz, kıyamet günü için, (insanların amel defterlerini tartmak üzere) adalet terazileri koyacağız. Artık hiç kimse, en ufak bir zulme uğramıyacaktır. Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir tartıya koyarız. Hesap görenler olarak da, (şanı yüce olan) biz kâfiyiz. Kıyamet gününe has adalet terazileri koyacağız. Hiçbir kimse en az bir haksızlığa uğramaz. Hardal tanesi ağırlığında olsa bile (yapılan iyilik ve kötülüğü) getirip ortaya koyacağız. Hesapçılar olarak biz yeteriz. Biz kıyamet gününe mahsus adalet terazileri koyacağız. Artık hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayacakdır. (O şey) bir hardal dânesi kadar bile olsa onu getiririz (mîzâna koyarız). Hesabcılar olarak da biz yeteriz. Kıyâmet günü, adâlet terâzilerini kuracağız, hiçbir kimse hiçbir şeyde haksızlığa uğramıyacak, hattâ hardal tânesi ağırlığında bir işin bile karşılığını vereceğiz, bizim hesap görüşümüz yeter.
21-Enbiya Suresi

48.Ayet
Mekke

17
325
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَىٰ وَهَارُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَاءً وَذِكْرًا لِلْمُتَّقِينَ -48
(Ve le kad ateyna musa ve harunel fürkane ve dıyaev ve zikral lil müttekıyn)
21-Enbiya Suresi
48.Ayet
Mekke
17
325
Andolsun, biz Mûsâ ile Hârûn’a, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân’ı (Tevrat’ı) bir ışık ve öğüt olarak verdik. Celâlim hakkı için biz Musâ ile Harûna fürkan ve bir zıya ve bir zikir vermiştik, müttekıler için Yemin olsun ki, biz Mûsa ile Hârûn’a, takva sahipleri için bir nasihat ve bir nur olarak, hak ile bâtılı ayıran Tevrat’ı vermiştik. And olsun ki biz Musâ ile Harun´a hak ile bâtılı ayıran, Allah´tan korkup fenalıklardan sakınanlar için bir ışık, bir öğüt olan kitap verdik. Andolsun ki biz Musa ile Hâruunu bir zıyaa, takvaa saahibleri için de bir şeref olan fürkaanı verdik. Ve andolsun ki Mûsâ´ya ve Hârûn´a, hakkı bâtıldan ayıran ve çekinenlere ışık ve öğüt olan kitabı verdik.
21-Enbiya Suresi

49.Ayet
Mekke

17
325
الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَهُمْ مِنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ -49
(Ellezıne yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve hüm mines saati müşfikun)
21-Enbiya Suresi
49.Ayet
Mekke
17
325
Onlar, görmedikleri hâlde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de korkarlar. O müttekıler için ki rablarına gıyabda haşyet beslerler ve o saatten titrer dururlar Onlar, o takva sahibleridir ki, yalnızlıkta Rablerinden titrerler ve onlar, kıyamet azabından da korkarlar. O sakınanlar ki Rablarından gıyabında saygı ile korkarlar ve Kıyametin meydana geliş saatinden endişe içinde titreyip dururlar. (Öyle takvaa saahibleri) ki onlar tenhâda da Rablerine candan saygı gösterirler. Onlar kıyâmetden korkanlardır. O çekinenler, görmedikleri halde Rablerinden korkarlar ve kıyâmetten ürküp titrerler.
21-Enbiya Suresi

50.Ayet
Mekke

17
325
وَهَٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ أَنْزَلْنَاهُ ۚ أَفَأَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ -50
(Ve haza zikrum mübarakün enzelnah e fe entüm lehu münkirun)
21-Enbiya Suresi
50.Ayet
Mekke
17
325
İşte bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkâr ediyorsunuz? İşte bu (Kur´an) da bizim indirdiğimiz mübarek zikirdir şimdi siz bunu mu inkâr ediyorsunuz İşte bu Kur’an da, bizim indirdiğimiz mübarek bir zikirdir (İman edenler için rahmet ve feyiz kaynağıdır). Şimdi siz (ey Mekke halkı), bunu mu inkar ediyorsunuz? İşte bu (Kur´ân), indirdiğimiz mubarek bir kitaptır. Şimdi sız mı bunu inkâr ediyorsunuz ?! İşte bu (Kur´an) da bizim indirdiğimiz feyz kaynağı bir zikirdir. Şimdi siz mi bunu inkâr edicilersiniz? Ve bu da kutlu Kur´ân´dır, bunu da indirdik; inkâr mı edeceksiniz onu?
21-Enbiya Suresi

51.Ayet
Mekke

17
325
وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِهِ عَالِمِينَ -51
(Ve lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı alimın)
21-Enbiya Suresi
51.Ayet
Mekke
17
325
Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk. Şanım hakkı için bundan evvel de İbrahime rüşdünü vermiştik Azametim hakkı için, biz Mûsa’dan evvel de İbrahîm’e hidayetini vermiştik ve biz, buna (peygamberliğe) ehil olduğunu biliyorduk. And olsun ki, bundan önce de İbrahim´e rüşdünü (uygun olanı, doğru yolu, doğru düşünmeyi) vermiştik ve biz bunu bilenlerdik.. Andolsun ki biz daha evvel Ibrâhîme de rüşdünü verdik ve biz onu (n buna ehil olduğunu) bilenlerdik. Andolsun ki daha önce İbrâhim´e onu doğru yola sevkedecek delilleri vermiştik ve onun, buna ehil olduğunu da biliyorduk.
21-Enbiya Suresi

52.Ayet
Mekke

17
325
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَٰذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي أَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ -52
(İz kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha akifun)
21-Enbiya Suresi
52.Ayet
Mekke
17
325
Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti. O vakıt ki babasına ve kavmine ne bu başına toplanıb durduğunuz temasîl dedi O zaman, babasına ve kavmine şöyle demişti: “- Sizin tapmakta olduğunuz heykeller nedir?” Hani o bir vakit babasına ve kavmine, «nedir bu üzerine kapanıp durduğunuz heykeller?» demişti. O zaman o, babasına ve kavmine: «Sizin tapmakda olduğunuz bu heykeller nedir?» demişdi. Hani atasına ve kavmine, nedir bu tapıp durduğunuz heykeller demişti.
21-Enbiya Suresi

53.Ayet
Mekke

17
325
قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءَنَا لَهَا عَابِدِينَ -53
(Kau vecedna abaena leha abidın)
21-Enbiya Suresi
53.Ayet
Mekke
17
325
"Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk” dediler. Atalarımızı bunlara ıbadet ediyor bulduk dediler Onlar: “- Biz, atalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk.” dediler. Onlar da, «babalarımızı bunlara tapanlar olarak bulduk» demişlerdi. Onlar: «Biz atalarımızı bunların tapıcıları olarak bulduk» dediler. Biz dediler, atalarımızı bunlara tapıyor bulduk.
21-Enbiya Suresi

54.Ayet
Mekke

17
325
قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -54
(Kale le kad küntüm entüm ve abaüküm fı dalalim mübın)
21-Enbiya Suresi
54.Ayet
Mekke
17
325
İbrahim, “Andolsun, siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz” dedi. Kasem olsun ki dedi, siz de atalarınız da açık bir dalâl içindesiniz (Hz. İbrâhîm, onlara) dedi ki: “- Yemin olsun, siz ve atalarınız açık bir sapıklık içindesiniz.” O da, «yemin ederim ki siz de, babalarınız da çok açık bir sapıklık içindesiniz» demişti. (İbrâhîm) dedi: «Andolsun, siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz». O da andolsun ki demişti, siz de apaçık bir sapıklık içindesiniz, atalarınız da.
21-Enbiya Suresi

55.Ayet
Mekke

17
325
قَالُوا أَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ أَمْ أَنْتَ مِنَ اللَّاعِبِينَ -55
(Kalu ec´tena bil hakkı em ente minel laıbın)
21-Enbiya Suresi
55.Ayet
Mekke
17
325
“Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?” dediler. Dediler: ciddi mi söylüyorsun yoksa sen şakacılardan mısın Onlar: “- Sen bize (doğru mu söylüyorsun) hakikatı mı getirdin, yoksa sen şakacılardan mısın (bizimle mi eğleniyorsun)?” dediler. Onlar, «sen bize hakikati mi getirdin, yoksa sen şaka mı ediyorsun ?» demişlerdi. Onlar: «Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen şakacılardan mısın?» dediler. Onlar, bize bir gerçekle mi geldin demişlerdi, yoksa oyun oynayanlardan mısın?
21-Enbiya Suresi

56.Ayet
Mekke

17
325
قَالَ بَلْ رَبُّكُمْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ -56
(Kale ber rabbüküm rabbüs semavati vel erdıllezı fetarahünne ve ene ala zaliküm mineş şahidın)
21-Enbiya Suresi
56.Ayet
Mekke
17
325
İbrahim, dedi ki: “Hayır! Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir. O, bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim.” Doğrusu, dedi: rabbınız o Göklerin ve Yerin rabbıdır ki onları yaratmıştır ve ben buna şehadet edenlerdenim (İbrâhîm şöyle) dedi: “- Doğrusu sizin Rabbiniz, hem göklerin, hem de yerin Rabbidir ki, bütün bunları O yaratmıştır ve ben de size bu dediğime şahidlik edenlerdenim. İbrahim onlara, «bilâkis (ciddi söylüyorum). Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbıdır ki onları yokluk karanlığını yırtıp yaratmıştır ve ben de şâhid olanlardanım» demişti. O da: «Hayır, dedi, sizin Rabbiniz hem göklerin, hem yerin Rabbidir ki bunları O yaratmışdır ve ben de buna yakıyn haasıl edenlerdenim». O, hayır demişti, Rabbiniz, göklerin ve yeryüzünün Rabbidir, onları yaratmıştır ve ben de bu söze tanık olanlardanım.
21-Enbiya Suresi

57.Ayet
Mekke

17
325
وَتَاللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَامَكُمْ بَعْدَ أَنْ تُوَلُّوا مُدْبِرِينَ -57
(Ve tellahi le ekıdenne asnameküm ba´de en tüvlelu müdbirın)
21-Enbiya Suresi
57.Ayet
Mekke
17
325
Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım. Ve tallahi siz dönüp gittikten sonra putlarınıza lâbüdd bir tedbir yapacağım Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüb (bayram yerinize) gittikten sonra muhakkak putlarınıza bir iş yapacağım (onları kıracağım).” Allah´a and olsun ki, siz arkanızı çevirip gittiğinizde elbette putlarınıza bir tuzak kuracağım, (diye kendi kendine fısıldamıştı). «Allaha yemîn ederim ki siz arkanızı dönüb gitdikden sonra ben putlarınıza elbette bir tuzak kuracağım». Ve andolsun Allah´a ki siz dönüp gittikten sonra ben, onlara yapacağımı yapacağım.
21-Enbiya Suresi

58.Ayet
Mekke

17
326
فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ -58
(Fe cealehüm cüzazen illa kebıral lehüm leallehüm ileyhi yarciun)
21-Enbiya Suresi
58.Ayet
Mekke
17
326
Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti. Derken onları parça parça etti, ancak bir büyüklerini bıraktı ki belki ona müracaat ederler Nihayet o putları paramparça etti, yalnız bunların büyüğünü bıraktı ki, belki ona müracaat ederler (de hadiseyi sorarlar). Derken İbrahim, onları parça parça etti; ancak dönüp başvururlar diye (putların) en büyüğünü kırmadı. Derken o, bunları parça parça etdi. Yalınız onların büyüğünü bırakdı, belki ona müracaat ederler diye. Onları paramparça etti, yalnız, ona baş vursunlar diye büyüklerini bıraktı.
21-Enbiya Suresi

59.Ayet
Mekke

17
326
قَالُوا مَنْ فَعَلَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ -59
(Kalu men feale haza bi alihetina innehu le minez zalimın)
21-Enbiya Suresi
59.Ayet
Mekke
17
326
Onlar, “Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir” dediler. Bunu bizim ilâhlarımıza kim yapmış? Her halde o zalimlerden biri dediler (Kâfirler bayram yerinden döndükleri zaman) dediler ki: “- Bunu, bizim İlâhlarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir.” İlâhlarımıza bu işi kim yaptı? O elbette zâlimlerdendir, dediler. Dediler: «Bunu bizim Tanrılarımıza kim yapdı? Her halde o, zaalimlerden biri (olacak)». Mâbutlarımıza kim yaptı bu işi dediler, şüphe yok ki o gerçekten de zâlimlerden.
21-Enbiya Suresi

60.Ayet
Mekke

17
326
قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ -60
(Kalu semı´na fetey yezküruhüm yükalü lehu ibrahım)
21-Enbiya Suresi
60.Ayet
Mekke
17
326
(İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler. Bir delikanlı işittik bunları anıyor adına İbrahim deniyormuş dediler (Yine kâfirlerden bir takımı) dediler: “- İşittik ki, bir delikanlı bunları kötülüyor, kendisine İbrâhîm deniyormuş.” Onlardan bir kısmı, «İbrahim denen bir gene bunları diline dolayıp duruyordu» dediler. Dediler: «İşitdik ki kendisine Ibrâhîm denilen bir gene bunları diline doluyordu». Bir genç duymuştuk dediler, İbrâhim deniyordu adına, onlardan bahsediyordu.
21-Enbiya Suresi

61.Ayet
Mekke

17
326
قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ -61
(Kalu fe´tu bihı ala a´yünin nasi leallehüm yeşhedun)
21-Enbiya Suresi
61.Ayet
Mekke
17
326
(Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler. Haydin dediler: getirin onu nâsın gözleri önüne belki şehadet ederler (Nemrud ve kavminin ileri gelenleri şöyle) dediler: “- Öyle ise, onu insanların gözleri önüne getirin, belki (yaptığı işe) şahidlik ederler.” Bunların şahitlik etmeleri ic!n onu halkın önüne getirin, dediler. Dediler: «O halde onu insanların gözleri önüne getirin. Olur ki onlar da (aleyhinde) şâhidlik ederler». Öyleyse dediler, onu halkın gözü önüne getirin de söylediği söze tanıklıkta bulunsunlar.
21-Enbiya Suresi

62.Ayet
Mekke

17
326
قَالُوا أَأَنْتَ فَعَلْتَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ -62
(Kalu e ente fealte haza bialihetina ya ibrahım)
21-Enbiya Suresi
62.Ayet
Mekke
17
326
(İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ey İbrahim” dediler. Dediler: sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ya İbrahim (Hz. İbrâhîmi huzura getirdikleri zaman ona şöyle) dediler: “- Sen mi bunu İlâhlarımıza yaptın, ey İbrâhîm?” Ey İbrahim! Bunu sen mi yaptın ilâhlarımıza ? dediler. «Ey Ibrâhîm, dediler, sen mi Tanrılarımıza bu işi yapdın?» Ey İbrâhim dediler, bu işi sen mi yaptın mâbutlarımıza?
21-Enbiya Suresi

63.Ayet
Mekke

17
326
قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ -63
(Kale bel fealehu kebiruhüm haza fes´eluhüm in kanu yentıkun)
21-Enbiya Suresi
63.Ayet
Mekke
17
326
Dedi ki: “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara sorun bakalım!” Belki dedi şu büyükleri yapmıştır, sorun bakalım onlara eğer söylerlerse İbrâhîm dedi ki: “Belki onların şu büyüğü bunu yapmıştır. Sorun bakalım onlara, eğer söylerlerse... İbrahim, «belki bu işi onların en büyüğü yapmıştır, eğer konuşabiliyorlarsa, onlara sorun» dedi. Dedi: «Belki bu işi onların şu büyüğü yapmışdır! O halde (başlarına geleni) onlara sorun, eğer söylerlerse»! O, belki de şu put yapmıştır bu işi dedi, büyükleri bu, söyliyebilirse sorun ona.
21-Enbiya Suresi

64.Ayet
Mekke

17
326
فَرَجَعُوا إِلَىٰ أَنْفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنْتُمُ الظَّالِمُونَ -64
(Fe raceu ila enfüsihim fe kalu inneküm entümüz zalimun)
21-Enbiya Suresi
64.Ayet
Mekke
17
326
Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler. Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de dediler: doğrusu siz haksızsınız Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de: “- Doğrusu siz haksızsınız.” dediler. Bunun üzerine kendi vicdanlarına dönüp: «Şüphesiz ki siz haksızlarsınız» dediler. Bunun üzerine vicdanlarına dönüb (birbirlerine) dediler ki: «Hiç şübhesiz (asıl) zaalimler sizsiniz, siz»! Birbirlerine dönüp de gerçekten de zâlimsiniz siz dediler.
21-Enbiya Suresi

65.Ayet
Mekke

17
326
ثُمَّ نُكِسُوا عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰؤُلَاءِ يَنْطِقُونَ -65
(Sümme nükisu ala ruusihim lekad alimte ma haülai yentıkun)
21-Enbiya Suresi
65.Ayet
Mekke
17
326
Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun, bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler. Sonra yine tepeleri üstü ters döndüler, sen cidden bilirsin ki bunlar söylemez dediler Sonra yine eski kafalarına (akıllarına) döndüler (ve Nemrud İbrâhîm’e şöyle dedi.) Sen gerçekten biliyorsun ki, bu putlar konuşamazlar. Sonra da başları üzerine döndüler de: «And olsun ki bunların konuşamıyacağını sen de bilirsin» dediler. Sonra yine (eski) kafalarına döndürüldüler; «Andolsun ki bunların söz söylemeyeceğini sen de bilirsin» dediler. Sonra başlarını eğdiler ve andolsun ki dediler, sen de bunların konuşmadığını bilirsin.
21-Enbiya Suresi

66.Ayet
Mekke

17
326
قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ -66
(Kale efeta´büdune min dunillahi ma la yenfeuküm şey´ev ve la yedurruküm)
21-Enbiya Suresi
66.Ayet
Mekke
17
326
İbrahim, şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?” O halde dedi: Allahı bırakıp da size hiç bir faide veremiyecek, zarar da edemiyecek nesnelere mi tapıyorsunuz? İbrâhîm: “- O halde Allah’ı bırakıb da size hiç bir fayda veremiyecek ve zarar da yapamıyacak şeylere mi tapıyorsunuz? İbrahim: «Siz Allah´ı bırakıp hiçbir şey ile size yarar ve zarar vermeyecek şeylere mi tapıyorsunuz ?! (Ibrâhîm) dedi: «Öyleyse Allâhı bırakıb da size hiçbir şeyle ne fâide, ne zarar yapamayacak olan (bu put) lara haalâ tapacak mısınız»? İbrâhim, peki dedi, öyleyse Allah´ı bırakıp da ne diye tapıyorsunuz size ne bir faydası dokunan, ne bir zararı gelen şeylere?
21-Enbiya Suresi

67.Ayet
Mekke

17
326
أُفٍّ لَكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -67
(Üffil leküm ve li ma ta´büdune min dunillah efela ta´kılun)
21-Enbiya Suresi
67.Ayet
Mekke
17
326
“Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” Yuf size ve Allahdan başka taptıklarınıza! hâlâ akıllanmıyacak mısınız? Yuh size ve Allah’dan başka taptıklarınıza! Hâlâ akıllanmıyacak mısınız?” dedi. Size de, Allah´tan başka taptıklarınıza da yuh olsun ! Hâlâ aklınızı kullanmıyacak mısınız ?» dedi. «Yuf size ve Allâhı bırakıb tapmakda olduklarınıza! Akıllanmayacak mısınız siz»? Yuh size de, Allah´ı bırakıp taptığınız şeylere de; akıl etmez misiniz ki?
21-Enbiya Suresi

68.Ayet
Mekke

17
326
قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ -68
(Kalu harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm faılın)
21-Enbiya Suresi
68.Ayet
Mekke
17
326
(İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin” dediler. Siz bunu, dediler: yakın da ilâhlarınızın öcünü alın, bir iş yapacaksınız (Nemrud ve kavmi şöyle) dediler: “- Bunu (İbrâhîm’i) yakın da İlâhlarınızın öcünü alın; eğer bir iş yapacaksanız...” Onlar, «eğer (İbrahim´e ceza olarak bir şey) yapacaksanız onu ateşte yakın da tanrılarınıza yardımcı olun» dediler. Dediler: «Ona yakın! (bu suretle) Tanrılarınıza yardım edin, eğer (bir iş) yapanlarsanız». Bir şey yapacaksanız dediler, yakın onu da mâbutlarınıza yardım edin.
21-Enbiya Suresi

69.Ayet
Mekke

17
326
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ -69
(Kulna ya naru kunı berdev ve selamen ala ibrahım)
21-Enbiya Suresi
69.Ayet
Mekke
17
326
“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik. Ey nâr, serin ve selâmet ol İbrahime dedik (Kudret sahibi olan) biz de dedik ki: “- Ey ateş! İbrâhîm’e karşı serin ve selâmet ol.” Biz de «ey ateş! Serin ve esenlik ol İbrahim´e» dedik. Biz de dedik: «Ey ateş, Ibrâhîme karşı serin ve selâmet ol». Ey ateş dedik, soğu İbrâhim´e karşı ve bir zarar verme ona.
21-Enbiya Suresi

70.Ayet
Mekke

17
326
وَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَخْسَرِينَ -70
(Ve eradu bihı keyden fe cealnahümül ahserın)
21-Enbiya Suresi
70.Ayet
Mekke
17
326
Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük. Ona bir dolab kurmak istediler, biz de daha ziyade kendilerini husrâna düşürdük İbrâhîm’e bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz, kendilerini daha ziyade hüsrana düşürdük. (üzerlerine sinek musallat ederek onları helâk ettik). İbrahim´e tuzak kurmak istediler. Biz de onları hüsrana uğrattık. Ona (böyle) bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz kendilerini daha ziyâde hüsrana düşenler (den) kıldık. Onlar, İbrâhim´e bir düzen kurmak istedilerse de biz, onları en büyük bir ziyâna uğrattık.
21-Enbiya Suresi

71.Ayet
Mekke

17
326
وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا لِلْعَالَمِينَ -71
(Ve necceynahü ve lutan ilel erdılletı birakna fıha lil alemın)
21-Enbiya Suresi
71.Ayet
Mekke
17
326
Onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık. Ve onu Lût ile beraber kurtarıp içinde âlemîne bereketler verdiğimiz Arza çıkardık Böylece İbrâhîm’i ve (kardeşinin oğlu) Lût’u, (Nemrud ve kavminden) kurtardık ve onları, içinde alemlere bereketler verdiğimiz arza (Şam’a) ulaştırdık. Hem ibrahim´i, hem Lût´u âlemler için mubarek kıldığımız ülkeye (ulaştırıp) kurtardık. Onu da, Lutu da — içinde âlemler için bereketler verdiğimiz arza (ulaşdırıb) — kurtardık. Onu da, Lût´u da kurtarıp âlemlere kutlu ettiğimiz yere ulaştırdık.
21-Enbiya Suresi

72.Ayet
Mekke

17
326
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ -72
(Ve vehebna lehu ishak ve ya´kube nafileh ve küllen cealna salihıyn)
21-Enbiya Suresi
72.Ayet
Mekke
17
326
Ona İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık. Ve ona İshakı ihsan ettik, fazla olarak Ya´kubu da ve her birini salihînden kıldık İbrâhîme (evlad olarak) İshak’ı, üstelik bir de Yakûb’u ihsan ettik ve her birini salih kimselerden yaptık. Ve ibrahim´e İshâk´ı, fazla olarak da Yâkub´u verdik ve hepsini de iyi yararlı kişiler kıldık. Ona (İbrâhîme) Ishaakı, üstelik bir de Ya´kuubu ihsan etdik ve (bunların) her birini saalih (zât) ler yapdık. Ve ona İshak´ı verdik, Yakup´u da istemeden ihsân ettik ve hepsini de temiz ve iyi kişiler kıldık.
21-Enbiya Suresi

73.Ayet
Mekke

17
327
وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءَ الزَّكَاةِ ۖ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ -73
(Ve cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı´lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena abidın)
21-Enbiya Suresi
73.Ayet
Mekke
17
327
Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi. Ve hepsini emrimizle yol gösteren imamlar ettik ve kendilerine hayırlar işlemeği, namaz kılmayı zekât vermeyi, vahyeyledik ve hep bize âbid idiler Ve hepsini (İbrâhîm’i, İshak’ı ve Yakûb’u) emrimizle doğru yol gösteren imamlar (önderler) yaptık. Kendilerine hayırlar işlemeği, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahy eyledik. Onlar hep bize ibadet ediyorlardı (asla putlara tapmıyorlardı). Onları emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler kıldık. Onlara hayırlı işleri işlemeyi, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Zaten onlar bize ibâdet eden kullardı. Onları emrimizle doğru yolu gösterecek rehberler kıldık, kendilerine hayırlı işler yapmayı, dosdoğru namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyetdik. Onlar bize ibâdet edicilerdi, Onları öyle rehberler ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevk ederler ve onlara hayırlı işleri, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik ve onlar, bize ibâdet eden kişilerdi.
21-Enbiya Suresi

74.Ayet
Mekke

17
327
وَلُوطًا آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَائِثَ ۗ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِقِينَ -74
(Ve lutan ateynahü hukmev ve ılmev ve necceynahü minel karyetilletı kanet ta´melül habis innehüm kanu kavme sev´in fasikıyn)
21-Enbiya Suresi
74.Ayet
Mekke
17
327
Biz, Lût’a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık (Allah’ın emrinden çıkan kimseler) idiler. Lût, ona da huküm, bir ılim verdik ve onu habasetler işliyen o karyeden kurtardık, hakıkat onlar kötü, fasık bir kavm idiler Lût’a da bir hikmet (peygamberlik) ve bir ilim verdik. Onu kötülükler yapmakta olan memleketten (Sedûm halkından) kurtardık. Gerçekten onlar, fâsık olan kötü bir kavim idiler. Lût´a da hüküm hikmet ve ilim verdik ve onu çok iğrenç işlerde bulunan kasabadan kurtardık. Şüphesiz ki onlar, kötü, doğru yoldan çıkmış ahlâksız bir kavim idi. Lûta, (evet) ona da bir hüküm, bir ilim verdik. Onu kötülükler yapmakda devam eden o memleketden kurtardık. Hakıykat onlar fena bir kavm idiler, fâsıkdılar. Ve Lût´a da peygamberlik ve bilgi verdik ve halkı, kötü işlerde bulunan şehirden kurtardık onu; gerçekten de onlar, kötü ve buyruktan çıkmış bir topluluktu.
21-Enbiya Suresi

75.Ayet
Mekke

17
327
وَأَدْخَلْنَاهُ فِي رَحْمَتِنَا ۖ إِنَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ -75
(Ve edhalnahü fı rahmetina innehu mines salihıyn)
21-Enbiya Suresi
75.Ayet
Mekke
17
327
Onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih kimselerdendi. Onu ise rahmetimize idhal eyledik, çünkü o cidden salihînden idi Biz, Lût’u rahmetimizin içine koyduk; çünkü o, cidden salih kimselerdendi. Lût´u rahmetimize aldık ; çünkü o, iyi yararlı kişilerden idi. Onu rahmetimizin ta içine koyduk. Çünkü o, saalihlerdendi. Ve rahmetimize ithâl ettik onu; gerçekten de temiz kişilerdendi o.
21-Enbiya Suresi

76.Ayet
Mekke

17
327
وَنُوحًا إِذْ نَادَىٰ مِنْ قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ -76
(Ve nuhan iz nada min kablü festecebna lehu fenecceynahü ve ehlehu minel kerbil azıym)
21-Enbiya Suresi
76.Ayet
Mekke
17
327
(Ey Muhammed!) Nûh’u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık. Nuhu da, zira mukaddemâ nidâ etmişti, biz de duâsını kabul ettik de kendisini ve ehlini büyük bir sıkıntıdan kurtardık Nûh’u da hatırla ki, daha önce o dua etmişti de, biz duasını kabul etmiştik. Böylece kendisini ve ona bağlıları, o büyük âfetten (Tufan’dan) kurtardık. Nuh´u da hatırla, hani o bir duâ etmişti de duasını kabul edip onu da, ev halkını da büyük bir felâket ve sıkıntıdan kurtardık. Nuuhu da (hatırla). Çünkü o, daha evvel düâ etmişdi de biz onu kabul eylemişdik. Nihayet kendisini de, ehlini de o büyük sıkıntıdan kurtardık. Ve Nûh da bundan önce hani nidâ etmişti de duâsını kabûl etmiştik, onu ve âilesini, yürekleri bile yakan pek büyük bir dertten kurtarmıştık.
21-Enbiya Suresi

77.Ayet
Mekke

17
327
وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ -77
(Ve nasarnahü minel kavmillezıne kezzebu bi ayatina innehüm kanu kavme sev´in fe ağraknahüm ecmeyın)
21-Enbiya Suresi
77.Ayet
Mekke
17
327
Âyetlerimizi yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekûn suda boğduk. Ve âyetlerimizi tekzib eden kavmden öcünü aldık, hakikat onlar kötü bir kavm idiler, biz de hepsini birden gargettik Bir de âyetlerimizi tekzip eden o kavimden Nûh’u kurtarıp öcünü aldık. Gerçekten onlar, kötü bir kavim idiler. Biz de hepsini birden boğduk. Ve âyetlerimizi yalanlayan kavme karşı ona yardım edip intikam aldık. Şüphesiz ki onlar kötü bir kavim idi; biz de hepsini olduğu gibi (tufanda) boğduk. Onun, âyetlerimizi yalanlayan kavminden, biz öcünü aldık. Hakıykat onlar kötü bir kavmdiler. Biz de işte topunu birden (suda) boğduk. Ve delillerimizi yalanlayan bir topluluğa karşı yardım etmiştik ona; gerçekten de kötü bir topluluktu onlar ve bu yüzden hepsini de sulara boğmuştuk.
21-Enbiya Suresi

78.Ayet
Mekke

17
327
وَدَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ إِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ إِذْ نَفَشَتْ فِيهِ غَنَمُ الْقَوْمِ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِدِينَ -78
(Ve davude ve süleymane iz yahkümani fil harsi iz nefeşet fıhi ğanemül kavm ve künna li hukmihim şahidın)
21-Enbiya Suresi
78.Ayet
Mekke
17
327
Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk. Davud ile Süleymanı da, o vakit ki ikisi de hars hakkında huküm veriyorlardı, o vakıt ki ekinde geceleyin kavmin davarı yayılmıştı, biz de hukümlerine şâhid idik Davud’u ve Süleyman’ı da hatırla. Hani onlar, ekin hakkında hüküm veriyorlardı. O vakit geceleyin, bir kavmin davarı ekin tarlasına yayılmıştı (zarar vermişti). Biz de onların verdiği hükme şahitler idik. (Rivayet edildiğine göre, bir adamın koyunları, gece vakti bir çiftçinin ekin tarlasına girmişler ve ekinleri ile bağlarını helâk etmişler. Nihayet, çiftçi zarar talebi ile Hz. Davud’un huzurunda koyun sahibi aleyhine dâva açmış. Zararın kıymeti, koyunların kıymetine denk geldiğinden, Davud A.S. koyunların ekin sahibine verilmesini emretti. Onbir yaşında olan oğlu Süleyman A.S. ise, ekin tarlasını, eski haline gelinceye kadar koyun sahibine vermeyi ve bu müddet içerisinde koyunların sütü ile yünlerinden istifade etmek üzere, koyunları da ekin sahibine vermeyi uygun buldu.) Dâvud ve Süleyman´ı da an, hani bir vakit bir kavmin koyunlarının yayıldığı ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı ve biz de onların hükmüne şâhidler idik. Dâvudu ve Süleymanı da (hatırla). Hani onlar ekin (yahud bağ mes´elesi) hakkında hüküm veriyorlardı. Hani kavmin davarı (geceleyin çobansız olarak ekinin, yahud bağın) içinde yayılmış (zarar yapmış) di. Onların (verdikleri) hükmün biz şâhidleri idik. Dâvûd´la Süleyman da, hani bir topluluğun koyunları, geceleyin birisinin tarlasına yayılmış, harâp etmişti de bu hususta hüküm vermişlerdi ve biz de hükümlerine tanık olmuştuk.
21-Enbiya Suresi

79.Ayet
Mekke

17
327
فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ ۚ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا ۚ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ ۚ وَكُنَّا فَاعِلِينَ -79
(Fe fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna faılın)
21-Enbiya Suresi
79.Ayet
Mekke
17
327
Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik. Derhal onu Süleymana anlattık, bununla berâber her birine bir huküm ve bir ılim vermiştik ve Davudun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı ve biz bunları yaparız Biz, o meselenin hükmünü Süleymân’a bildirdik. Bununla beraber her birine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Davud ile birlikte tesbih etmek üzere, dağları ve kuşları (ona) bağlı kılmıştık. Biz (bu gibi acaib işleri peygamberlere) yapanlarız. Biz onun (çözümünü gerektiren hükmü) Süleyman´a anlattık. Her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Dâvud´la beraber tesbîh etsinler diye dağlara ve kuşlara baş eğdirdik; (evet) biz idik (bunları düzenleyip) yapanlar.. Biz onu (n fetvasını) hemen Süleymana anlatmışdık. (Zâten) biz, her birine hüküm, ve ilim vermişdik. Dağları ve kuşları, Dâvud ile birlikde tesbîh etmek üzere, râm etmişdik. (Bütün bunları) yapanlar bizdik. O hükmü, biz anlatmıştık Süleyman´a ve hepsine de peygamberlik ve bilgi vermiştik ve berâberce Tanrıyı tenzîh etmek için dağları ve kuşları, Dâvûd´a râm ettik ve bunları yaptık, gücümüz yeter yapmaya.
21-Enbiya Suresi

80.Ayet
Mekke

17
327
وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْ ۖ فَهَلْ أَنْتُمْ شَاكِرُونَ -80
(Ve allemnahü san´ate lebusil leküm li tuhsıneküm mim be´siküm fe hel entüm şakirun)
21-Enbiya Suresi
80.Ayet
Mekke
17
327
Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz? Bir de ona sizin için sizi harbinizin şiddetinden korusun diye giyecek san´atı ta´lîm etmiştik, şimdi siz şükrüne eda ediyor musunuz? Bir de Davud’a, sizi harbin şiddetinden korumak için zırh-elbise sanatını öğrettik. şimdi siz, şükrünü yapıyor musunuz? Sizin için, sizi onun (savaşın) şiddetinden korumak için Davud´a giyilecek şekilde (zırh imâl etme) sanatını öğrettik; artık siz (bunca nimetlere) şükredenler misiniz? Biz ona sizin için, sizin muhaarebenizin şiddetinden korumak için giyecek (zırh) san´atını öğretdik. Şimdi siz (bundan dolayı) şükredenler misiniz? Ve ona, sizi savaşlarda koruması için zırh yapma sanatını öğrettik, hâlâ mı şükretmezsiniz?
21-Enbiya Suresi

81.Ayet
Mekke

17
327
وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ عَاصِفَةً تَجْرِي بِأَمْرِهِ إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا ۚ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِمِينَ -81
(Ve li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey´in alimın)
21-Enbiya Suresi
81.Ayet
Mekke
17
327
Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik. Rüzgâr, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz, her şeyi hakkıyla bileniz. Süleyman için de şiddetli rüzgârı ki o içine bereketler verdiğimiz Arza emriyle cereyan ediyordu ve biz her şeyi biliriz Süleyman’ın emrine de şiddetli rüzgârı bağlı kıldık ki, bu rüzgâr onun emriyle, kendisini içine bereketler verdiğimiz yere (Şam’a, civar yerlerden) götürürdü. Biz her şeyi bilenleriz. Süleyman´a şiddetle esen rüzgârı baş eğdirdik; onun emriyle, mübarek kıldığımız yere akıp eserdi ve biz her şeyi bilenleriz. Süleymana da şiddetli esen rüzgârı (müsehhar kıldık ki) bu kendisini içerisine (feyz-ü) bereket verdiğimiz yere onun emriyle akar götürürdü. Biz her şey´i bilenleriz. Ve Süleyman´a kasırga gibi esen rüzgârı râm ettik, emriyle, kutladığımız yere esip giderdi ve biz her şeyi biliriz.
21-Enbiya Suresi

82.Ayet
Mekke

17
328
وَمِنَ الشَّيَاطِينِ مَنْ يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلًا دُونَ ذَٰلِكَ ۖ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظِينَ -82
(Ve mineş şeyatıyni mey yeğusune lehu ve ya´melune amelen dune zalik ve künna lehüm hafizıyn)
21-Enbiya Suresi
82.Ayet
Mekke
17
328
Bir de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden bizdik. Şeytanlardan da onun için dalgıçlık edenleri ve daha başka amel için çalışanları teshır etmiştik ve hep onları zabteden biz idik Şeytanlardan da Süleyman için, (denizden inci çıkarmak üzere) dalgıçlık edenleri ve (binalar yapmak gibi) başka iş için çalışanları emrine bağlı kılmıştık. Hep o şeytanları, Süleyman’ın emrinden çıkmamak için koruyan bizdik. Şeytanlardan da onun için dalgıçlık edenleri ve daha başka işleri görenleri baş eğdirdik ; onun buyruğuna verdik ve onları koruyup disipline eden biz idik. Şeytanlardan onun için denize dalacak ve bundan başka iş (ler) görecek olan kimseleri de (teshîr etdik). Biz onların nigehbânı idik. Ve Şeytanlardan, onun için denize dalıp ona mücevherat çıkaranlar ve bundan başka daha ayrı işler yapanlar da vardı ve biz de onları korurduk.
21-Enbiya Suresi

83.Ayet
Mekke

17
328
وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ -83
(Ve eyyube iz nada rabbehu ennı messeniyed durru ve ente erhamür rahımın)
21-Enbiya Suresi
83.Ayet
Mekke
17
328
Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti. Eyyubu da, zira «enni messeniyed durru ve ente erhamur rahimîn» diye rabbına nidâ etti Eyyûb’u da hatırla, zira: “- Bana, gerçekten hastalık isabet etti. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” diye Rabbine dua etmişti. Eyyûb´u da an, hani bir vakit o, Rabbına şöyle (boyun eğip) seslenmişti : «Doğrusu dert ve maraz bana gelip sürtündü. Sen ise merhamet edenlerin en çok merhametlisisin.» Eyyubu da (hatırla.) Hani o, Rabbine: «Hakıykat, bana (bu) derd (gelib) çatdı. Sen esirgeyicilerin esirgeyicisisin» diye niyaz etmişdi. Ve Eyyub da hani Rabbine nidâ etmişti de gerçekten demişti, bana zarar dokundu ve sen, merhametlilerin en merhametlisisin.
21-Enbiya Suresi

84.Ayet
Mekke

17
328
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِنْ ضُرٍّ ۖ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرَىٰ لِلْعَابِدِينَ -84
(Festecebna lehu fe keşefna ma bihı min durriv ve ateynahü ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem min ındina ve zikra lil abidın)
21-Enbiya Suresi
84.Ayet
Mekke
17
328
Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik. Biz de duâsını kabul ettik de hemen kendisindeki durru açtık ve tarafımızdan bir rahmet ve âbidler için bir muhtıra olmak üzere ona ehlini ve beraberlerinde onların bir mislini de verdik Biz de duasını kabul edip hemen kendisindeki hastalığı giderdik. Tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için de bir hatıra olmak üzere, ona (diriltmek suretiyle) hem ailesini (çoluk çocuğunu), hem onlarla beraber daha bir katını verdik. Onun duasını kabul etmiş, kendisinden o dert ve marazı gidermiştik ve bizden bir rahmet, ibâdete gönül verip devam edenlere bir anı olmak üzere ona, ailesini, onlarla beraber (kaybettiklerinin) bir mislini de vermiştik. Biz de onu (n bu duasını) kabul etmiş, kendisindeki o zararı gidermiş, tarafımızdan bir rahmet ve ibâdet edenler için bir haatıra olmak üzere hem ailesini, hem onlarla beraber daha bir mislini ona vermişdik. Derken duâsını kabûl ettik de ne zarara uğradıysa giderdik ve katımızdan rahmet ve ibâdet edenlere ibret olmak üzere ona âilesini ve onlarla berâber daha da bir mislini verdik.
21-Enbiya Suresi

85.Ayet
Mekke

17
328
وَإِسْمَاعِيلَ وَإِدْرِيسَ وَذَا الْكِفْلِ ۖ كُلٌّ مِنَ الصَّابِرِينَ -85
(Ve ismaıyle ve idrıse ve zel kifl küllüm mines sabirın)
21-Enbiya Suresi
85.Ayet
Mekke
17
328
İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi. İsmaili de, İdrisi de, Zül´kıfli de; hepsi sabirînden İsmâil’i, İdrîs’i, Zü’l-Kifl’i de hatırla. Bunların her biri de sabredenlerdendi. İsmail, İdris ve Zelkifl´i de an, hepsi de sabredenlerdi. İsmâîli, Idrîsi, Zülfikü de (yâdet. Bunların) her biri de sabr (ve sebat) edenlerdendi. Ve İsmâîl de, İdris de, Zül-Kifl de, hepsi de sabredenlerdendi.
21-Enbiya Suresi

86.Ayet
Mekke

17
328
وَأَدْخَلْنَاهُمْ فِي رَحْمَتِنَا ۖ إِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِحِينَ -86
(Ve edhalnahüm fı rahmetina innehüm mines salihıyn)
21-Enbiya Suresi
86.Ayet
Mekke
17
328
Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi. Bunları da rahmetimize idhal eyledik, çünkü cidden salihîndendirler Bunları da rahmetimizin içine aldık; çünkü salihlerdendiler. Onları rahmetimize aldık. Şüphesiz ki onlar iyi yararlı kişilerdendi. Onları da rahmetimizin içerisine sokduk. Onlar hakıykaten saalihlerdendi. Ve onları rahmetimize ithâl ettik; gerçekten de temiz kişilerdendi onlar.
21-Enbiya Suresi

87.Ayet
Mekke

17
328
وَذَا النُّونِ إِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَىٰ فِي الظُّلُمَاتِ أَنْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ -87
(Ve zen nuni iz zehebe müğadıben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke innı küntü minez zalimın)
21-Enbiya Suresi
87.Ayet
Mekke
17
328
Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti. Zennunu da; hani öfkelenerek gitmişti de biz kendisini aslâ sıkıştırmayız zannetmişti, derken zulmetler içinde «la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimîn» diye nidâ etti Zü’n-Nûn’i (Balık sahibini = Yûnus’u) da hatırla. Hani o, (dinini kabul etmiyen kavmine) öfkelenerek gitmişti de, kendisini hiç bir zaman sıkıştırmıyacağımızı sanmıştı. Derken (yutulduğu balığın karnındaki) karanlıklar içinde: “- Senden başka hiç bir ilâh yoktur, seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben, haksızlık edenlerden oldum.” diye dua etmişti. Zünnûn´u da an, hani bir vakit o öfkelenerek gitmişti de kendisini hiç sıkıştırmıyacağımızı sanmıştı; ne var ki o karanlıklar içinde, «senden başka ilâh yoktur, seni tenzîh ederim ; doğrusu ben kendime haksızlık edenlerdenim» diye duâ etmişti. O balık saahibini de (hatırla). Hani o, (kavmine) öfkelenmiş olarak gitmişdi de bizim kendisini hiçbir zaman sıkışdırmayacağımızı sanmışdı. Derken o, karanlıklar içinde (kalıb): «Senden başka hiçbir Tanrı yokdur. Seni tenzîh ederim. Hakıykat ben haksızlık edenlerden oldum» diye (Allaha) niyaz etmişdi. Ve Zünnun da hani öfkelenip gitmişti de sanmıştı ki bizim gücümüz yetmeyecek ona; derken karanlıklarda nidâ ederek gerçekten de senden başka yoktur tapacak, tenzîh ederim seni ve şüphe yok ki ben, zâlimlerden oldum demişti.
21-Enbiya Suresi

88.Ayet
Mekke

17
328
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ ۚ وَكَذَٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِنِينَ -88
(Festecebna lehu ve necceynahü minel ğamm ve kezalike nüncil mü´minın)
21-Enbiya Suresi
88.Ayet
Mekke
17
328
Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız. Biz de duâsını kabul ile icabet ettik de kendisini gamden kurtardık ve işte mü´minleri böyle kurtarırız Biz de duasını kabul ettik, kendisini kederden kurtardık. İşte biz, müminleri böyle kurtarırız. Onun duasını kabul ettik de kendisini üzüntü ve sıkıntıdan kurtardık. İşte biz, mü´minleri böyle kurtarırız. Bunun üzerine biz de onu (n bu duasını) kabul etdik, kendisini gamdan selâmete erdirdik. İşte biz îman edenleri böyle kurtarırız. Derken duâsını kabûl etmiştik onun ve gamdan kurtarmıştık onu ve böyle kurtarırız insanları.
21-Enbiya Suresi

89.Ayet
Mekke

17
328
وَزَكَرِيَّا إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ -89
(Ve zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezernı fardev ve ente hayrul varisın)
21-Enbiya Suresi
89.Ayet
Mekke
17
328
Zekeriya’yı da hatırla. Hani o, Rabbine, “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” diye dua etmişti. Zekeriyyayı da; hani rabbına «rabbi la tezerni ferden ve ente hayrul varisin» diye nidâ etmişti Zekeriyyâ’yı da hatırla. Hani Rabbine: “- Rabbim beni yalnız (evlâdsız) bırakma. Sen vârislerin en hayırlısısın!” diye dua etmişti. Zekeriyyâ´yı da an, hani bir vakit o, «Rabbim, beni tek başıma bırakma ; sen ki vârislerin en hayırlısısın,» diyerek Rabbına duâ edip yalvarmıştı. Zekeriyyâyi de (an). Hani o, Rabbine: «Rabbim, beni yalınız başıma bırakma. Sen vârislerin en hayırlısısın» diye niyaz etmişdi. Ve hani Zekeriyya da Rabbine nidâ etmiş ve Rabbim demişti, beni yalnız bırakma ve sensin mîrasçıların en hayırlısı.
21-Enbiya Suresi

90.Ayet
Mekke

17
328
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَىٰ وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًا ۖ وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ -90
(Festecebna lehu ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh innehüm kanu yüsariune fil hayrati ve yed´unena rağabev ve raheba ve kanu lena haşiıyn)
21-Enbiya Suresi
90.Ayet
Mekke
17
328
Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi. Biz de duâsını kabul ile icabet ettik de kendisine Yahyâyı verdik ve onun zevcesini ıslâh eyledik, hakıkat bunlar hayrâtta müsaraat ve bize rağbet ve rehbetle duâ ederlerdi ve bizim için haşı´lerdi Bunun üzerine biz de duasını kabul edip kendisine (evlâd olarak) Yahyâ’yı verdik; ve zevcesini çocuk doğurur hale getirdik. Bütün bu peygamberler, hayırlara (ibadetlere) koşarlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize karşı çok itaatkârdılar. Onun duasını kabul ettik de Yahya´yı kendisine bağışladık; eşini de (gebe kalmaya) elverişli duruma getirdik. Şüphesiz ki onlar hayırlı işlerde birbirleriyle yarışıyorlar, ümit besleyerek için için saygı duyup korkarak bize duâ ediyorlardı. Hem bize içten derin saygı duyup (kalbleri) ürperenlerdi onlar.. Biz onu (n) da (bu duasını) kabul ve kendisine Yahyâyi ihsan etdik. Eşini (doğurmıya) saalih kıldık. Hakıykat (bütün) bunlar (bu peygamberler) hayır işlerinde yarışırlar, umarak ve korkarak bize düâ ederlerdi. Onlar bizim için derin saygı gösterenlerdi. Derken duâsını kabûl etmiştik onun ve ona Yahya´yı vermiştik ve karısının kısırlığını gidermiştik, doğurmaya kabiliyet vermiştik. Onlar, hayırlı işlerde koşuşurlar, yarışırlar ve umarak, korkarak bize duâ ederlerdi ve onlar, bize karşı gönül alçaklığı gösterirlerdi.
21-Enbiya Suresi

91.Ayet
Mekke

17
329
وَالَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِنْ رُوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ -91
(Velletı ahsanet ferceha fe nefahna fıha mir ruhına ve cealnaha vebneha ayetel lil alemın)
21-Enbiya Suresi
91.Ayet
Mekke
17
329
Irzını korumuş olan kadını da (Meryem’i de) hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere (kudretimizi gösteren) birer delil yapmıştık. Ve o dişiyi de ki ırzını muhkem korudu da kendisine ruhumuzdan nefhettik ve kendisile oğlunu âlemîne bir âyet kıldık Irzını helâl ve haramdan koruyan o Meryem’i de hatırla ki, biz ona (Cebraîl vasıtasıyla ve emrimizle meydana gelen) ruhumuzdan intikal ettirdik (de İsa’yı yarattık). Kendisini de, oğlunu da âlemlere bir ibret yaptık. İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan o kadını (Meryem´i) de an ki, biz ona ruhumuzdan üfledik; kendisini de oğlunu da âlemlere açık bir âyet (belirgin bir mu´cize) yaptık, Irzını (bir kala gibi) koruyan o kızı da (yâd et) ki biz ona ruuhumuzdan üflemiş, kendisini de, oğlunu da âlemlere ibret kılmışdık. Hani, bir de ırzını koruyan o kız vardı, onu da an; biz, ona rûhumuzdan üflemiştik ve onu ve oğlunu, âlemlere bir delil yapmıştık.
21-Enbiya Suresi

92.Ayet
Mekke

17
329
إِنَّ هَٰذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ -92
(İnne hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fa´büdun)
21-Enbiya Suresi
92.Ayet
Mekke
17
329
Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin. İşte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet, rabbınız da bir benim onun için hep bana kulluk edin İşte sizin dininiz olan bu İslâm dini (tevhid dini, bütün peygamberlerde) tek bir dindir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde yalnız bana ibadet edin, emirlerime itaat edin. Şüphesiz ki bu sizin dininiz ve şeriatınız tek bir din ve şeriattır ve ben de Rabbınızım. Artık bana ibâdet edin. Hakıykat, bu sizin ümmetiniz bir tek ümmetdir. (Şu tevhîd ve İslâm dîni, bir tek dîn olarak, sizin dîninizdir). Ben de sizin Rabbinizim. O halde (başkasına değil) bana kulluk edin. Hiç şüphe yok ki bir tek ümmetsiniz siz ve ben Rabbinizim, bana kulluk edin.
21-Enbiya Suresi

93.Ayet
Mekke

17
329
وَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ ۖ كُلٌّ إِلَيْنَا رَاجِعُونَ -93
(Ve tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna raciun)
21-Enbiya Suresi
93.Ayet
Mekke
17
329
(İnsanlar) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler. Onlar kumandalarını beyinlerinde parçaladılar, fakat hepsi bize rücu´ edecekler Geçen ümmetler, din işlerini aralarında parçaladılar, ayrılıklara düştüler; fakat hepsi bize döneceklerdir. (Ne var ki insanlar) kendi aralarında bölünüp parça parça oldular. (Ama sonunda) hepsi de bize döneceklerdir. (Muhaatablardan ba´zıları) aralarında, (din) işlerinde fırka fırka oldular. (Bununla beraber) hepsi yine ancak bize dönücülerdir. Dîne âit işlerinde, kendi aralarında bölük bölük oldu onlar ve hepsi de dönüp bizim tapımıza gelecek.
21-Enbiya Suresi

94.Ayet
Mekke

17
329
فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِهِ وَإِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ -94
(Fe mey ya´mel minas salihati ve hüve mü´minün fe la küfrane li sa´yih ve inna lehu katibun)
21-Enbiya Suresi
94.Ayet
Mekke
17
329
Şu hâlde, kim mü’min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız. İmdi her kim mü´min olarak salihattan bir amel işlerse onun sa´yine küfran yok ve her halde biz onun hisabına yazarız O halde, kim mümin olarak salih amellerden bir amel işlerse, onun yaptığı makbul olur (sevabdan mahrum bırakılmaz). Muhakkak biz, onun işini (melek vasıtasıyla amel defterine) yazarız. Artık kim mü´min olduğu halde iyi yararlı amellerde bulunursa, onun iş ve gayreti inkâr edilmiyecektir ve şüphesiz ki biz onları yazmaktayız. O halde kim mü´min olarak iyi (amel) lerden bir (şey) yaparsa onun sa´yinin (karşılığı şükran olacakdır), küfran (ve mahrumiyyet) değil. Biz onun hiç şübhesiz yazıcılarıyız. İnanarak iyi işlerde bulunanların çalışmaları, inkâr edilmez ve biz, şüphe yok ki onları yazmadayız.
21-Enbiya Suresi

95.Ayet
Mekke

17
329
وَحَرَامٌ عَلَىٰ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا أَنَّهُمْ لَا يَرْجِعُونَ -95
(Ve haramün ala karyetin ehleknaha ennahüm la yarciun)
21-Enbiya Suresi
95.Ayet
Mekke
17
329
Helâk ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri imkânsızdır. İhlâk ettiğimiz karyeye dahi haramdır ki rücu´ etmiyecek olsunlar Helâk ettiğimiz bir memleket halkına mümkün değildir, artık onlar tevbeye dönemezler. Yok etmemiz gereken kasaba halkının (yok olduktan sonra dünyaya dönmesi veya yok olma noktasına geldikten sonra pişmanlık duyup tevbe ederek) dönüş yapması haramdır, (mümkün değildir). Helak etdiğimiz bir memleket (ahâlisinin) hakıykaten (mahşere) dönmemeleri imkânsızdır. Helâk ettiğimiz bir şehir halkının, dönüp bizim tapımıza gelmemesine imkân yok.
21-Enbiya Suresi

96.Ayet
Mekke

17
329
حَتَّىٰ إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ -96
(Hatta iza fütihat ye´cucü ve me´cucü ve hüm min külli hadebiy yensilun)
21-Enbiya Suresi
96.Ayet
Mekke
17
329
Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler. Nihayet Ye´cûc ve Me´cûc açılıb da her tepeden saldırdıkları Nihayet Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddi açılıp da her tepeden saldırdıkları; Sonunda Ye´cûc ve Me´cûc (seddi) açılır da her bir tepeden sökülüp sür´atle inerler. (96-97) Nihayet Ye´cûc ve Me´cûc (un seddi) açılıb da her tepeden saldıracakları ve gerçek va´d olan (kıyamet) yaklaşdığı vakit, işte o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirib kalacak, «Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik. Hayır, biz zaalim kimselerdik» (diyecekler). Sonunda Ye´cüc ve Me´cuc´un seti açılınca ve onlar, her tepeden yeryüzüne saldırınca.
21-Enbiya Suresi

97.Ayet
Mekke

17
329
وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِنْ هَٰذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ -97
(Vakterabel va´dül hakku fe iza hiye şahısatün ebsarullezıne keferu ya veylena kad künna fı ğafletim min haza bel künna zalimın)
21-Enbiya Suresi
97.Ayet
Mekke
17
329
Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler. ve hak va´d yaklaştığı vakıt, o zaman işte o küfredenlerin derhal gözleri belerecek «eyvah bizlere biz bundan gaflet ettik, hayır kendimize zulmetmiş olduk» diyecekler Ve hak olan vaad (kıyamet) yaklaştığı vakit, işte o zaman, kâfir olanların gözleri hemen dikilecek: “- Vah bizlere! Biz bundan gaflet ettik, doğrusu kendimize zulmetmiş olduk.” diyecekler. Hak olan va´d (Kıyametin safhaları) yaklaşınca bir de bakarsın ki o inkâr edenlerin gözleri belerip kalır, «eyvah bize! Biz bundan gaflette bulunuyorduk; daha doğrusu biz zâlimler idik» derler. (96-97) Nihayet Ye´cûc ve Me´cûc (un seddi) açılıb da her tepeden saldıracakları ve gerçek va´d olan (kıyamet) yaklaşdığı vakit, işte o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirib kalacak, «Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik. Hayır, biz zaalim kimselerdik» (diyecekler). Ve gerçek vait yaklaşınca işte o zaman kâfir olanlar, gözlerini dikip kalacaklar ve yazıklar olsun bize diyecekler, bundan gafildik, hattâ zâlimdik biz.
21-Enbiya Suresi

98.Ayet
Mekke

17
329
إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ -98
(İnneküm ve ma ta´büdune min dunillahi hasabü cehennem entüm leha varidun)
21-Enbiya Suresi
98.Ayet
Mekke
17
329
Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız. Haberiniz olsun ki siz ve Allahdan başka taptığınız nesneler hep Cehennem mermisisiniz, siz, ona vürud edeceksiniz Haberiniz olsun, siz (ey Mekke halkı) ve Allah’dan başka taptıklanınız (putlarınız) hep cehennem odunusunuz. Siz hep beraber cehenneme gireceksiniz. Şüphesiz ki siz ve Allah´tan başka taptıklarınız Cehennem odunusunuz ve siz oraya varacaksınız. Siz de, Allâhı bırakıb tapmakda olduklarınız da hiç şübhesiz ki cehennem odunusunuz. Siz oraya gireceksiniz. Şüphe yok ki siz de, Allah´ı bırakıp taptıklarınız da cehennem odunusunuz, siz, oraya gireceksiniz.
21-Enbiya Suresi

99.Ayet
Mekke

17
329
لَوْ كَانَ هَٰؤُلَاءِ آلِهَةً مَا وَرَدُوهَا ۖ وَكُلٌّ فِيهَا خَالِدُونَ -99
(Lev kane haülai alihetem ma veraduha ve küllün fıha halidun)
21-Enbiya Suresi
99.Ayet
Mekke
17
329
Eğer onlar ilâh olsalardı oraya varmazlardı. Hâlbuki hepsi orada ebedî kalacaklardır. Onlar ilâh olsalardı ona vürud etmezlerdi, halbuki hepsi onda muhalled kalacaklar O taptıklarınız (putlar), eğer ilâh olsalardı, cehenneme girmezlerdi. Halbuki hepsi ebedî olarak orada kalacaklardır. Eğer bu taptıkları (putlar) gerçek ilâhlar olsaydı, elbette Cehennem´e varmazlardı. Hepsi de orada devamlı kalıcılardır. Eğer onlar (tapdığınız o yalancı Tanrılar) ma´butlar olsalardı oraya girmeyeceklerdi. (Tapanların da, tapılanların da) hepsi orada ebedî kalıcıdırlar. Şunlar, mâbud olsalardı oraya uğramazlardı, halbuki hepsi de orada ebedîdir.
21-Enbiya Suresi

100.Ayet
Mekke

17
329
لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَهُمْ فِيهَا لَا يَسْمَعُونَ -100
(Lehüm fiha zefıruv ve hüm fıha la yesmeun)
21-Enbiya Suresi
100.Ayet
Mekke
17
329
Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler. Öyle ki onların orada bir zefîri var, bunlar da orada iken işitmiyecekler Öyle ki, o putlara tapanların, orada iniltileri vardır, ve onlar orada hiç bir merhamet sesi duymazlar. Onlara, orada ah, vah edip inlemek vardır ve orada bir şey de işitmiyeceklerdir. Orada (hakları) inim inim inlemekdir onların (tapılanların). Bunlar orada da (sağır olub bir şey) duymayacaklardır. Orada şiddetle inleyerek nefes alacak onlar ve onlar, orada hiçbir şey duymayacaklar.
21-Enbiya Suresi

101.Ayet
Mekke

17
329
إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُمْ مِنَّا الْحُسْنَىٰ أُولَٰئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ -101
(İnnellezıne sebekat lehüm minel husna ülaike anha müb´adun)
21-Enbiya Suresi
101.Ayet
Mekke
17
329
Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Şübhe yok ki haklarında bizden husnâ sebkedenler, bunlar, ondan uzaklaştırılmışlardır Şüphesiz ki, kendilerine bizden saadet icap etmiş olanlar, işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Şüphesiz ki bizden kendilerine en güzel (en doyurucu mutluluk) sözü verilmiş olanlar (var ya), işte onlar Cehennem´den uzak tutulmuşlardır. Şübhe yok ki kendileri için bizden en güzel (bir seâdet) sebk etmiş (takdîr edilmiş) olanlar, işte bunlar oradan (cehennemden) uzaklaşdırılmışlardır. Fakat kendilerine, tarafımızdan güzel bir vaitte bulunulan, haklarında iyilik takdîr edilen kimseler, oradan uzaklaşmışlardır.
21-Enbiya Suresi

102.Ayet
Mekke

17
330
لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا ۖ وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ -102
(La yesmeune hasıseha ve hüm fı meştehet enfüsühüm halidun)
21-Enbiya Suresi
102.Ayet
Mekke
17
330
Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. ve bunlar canlarının istediğinde muhalled kalacaklardır Cehennemden uzaklaştırılan o cennetlikler, cehennemin hışıltısını bile duymazlar ve bunlar canlarının istediği şeyler (çeşitli nimetler) içinde ebedi olarak kalıcıdırlar. Cehennem uğultusunu da duymazlar ve onlar canlarının çektiği nîmetler içinde ebedîdirler. Bunlar gönüllerinin dilediği (ni´metler) içinde ebedî (yaşamlarken onun (cehennemin) gizli sesini bile duymazlar. Orasının en hafif bir sesini bilmez duymaz onlar ve canlarının dilediği, arzuladığı şeylerin içinde ebedîdir onlar.
21-Enbiya Suresi

103.Ayet
Mekke

17
330
لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ -103
(La yahzünülümül fezeul ekberu ve tetelekkahümül melaikeh haza yevmükümüllezı küntüm tuadun)
21-Enbiya Suresi
103.Ayet
Mekke
17
330
En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar. O fezeı ekber bunları mahzun etmiyecek ve bunları Melekler şöyle karşılayacaklar: bu işte sizin o gününüz ki va´dolunuyordunuz O en büyük korku (Sûr’a son üfürülüş anı), bunları mahzun etmiyecek ve kendilerini melekler şöyle (demekle) karşılayacaklar: “- İşte bu, size dünyada vaad olunan (mutlu) gününüzdür!...” En büyük dehşet salan korku onları üzmez. Melekler onları karşılar da «bu size söz verilen gündür!» derler. O en büyük korku bunları asla tasaya düşürmez. Bunları melekler karşılayarak: «Bu, size (dünyâda) va´d olunan (mutlu) gününüzdür» (diye cennet kapıları önünde tebrik ederler). O en büyük korku, onları hüzünlendirmez ve melekler, onları karşılarlar da işte derler, size vaadedilen gün, bugün.
21-Enbiya Suresi

104.Ayet
Mekke

17
330
يَوْمَ نَطْوِي السَّمَاءَ كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِ ۚ كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُعِيدُهُ ۚ وَعْدًا عَلَيْنَا ۚ إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ -104
(Yevme natvis semae ke tayyis sicililli lil kütüb kema bede´na evvele halkın nüıydüh va´den aleyna inna künna faılın)
21-Enbiya Suresi
104.Ayet
Mekke
17
330
Yazılı kâğıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak yapacağız. O gün ki Semâyı kitablar için defter dürer gibi düreceğiz evvel başladığımız gibi halkı iade edeceğiz, uhdemizde bir va´d, şübhe yok ki biz yaparız O gün ki, semayı, kitabların sahifesini dürer gibi düreceğiz. (Mahlukatı) ilk yaratışa başladığımız gibi, yine onu iade edeceğiz; üzerimize aldığımız bir vaaddır ki, muhakkak (öldükten sonra) dirilmeyi yapacağız. O gün göğü, kitap (sahifelerini ya da formalarını) katladığımız gibi katlarız. İlk yaratmaya başladığımız gibi üzerimize gerekli bir va´d olarak tekrar (yaratıp) geri çevireceğiz. Şüphesiz ki biz (böyle) yaparız. (Yâdet) o günü ki biz göğü, kitabların sahîfesini dürüb büker gibi, düreceğiz. ilk yaratışa nasıl başladıksa, üzerimizde (hak) bir va´d olarak, yine onu iade edeceğiz. Hakıykatde faailler biziz. Biz o gün göğü, kitap sahîfelerini dürüp büker gibi dürüp bükeceğiz; önce nasıl yaratmaya başladıysak tekrar yaratacağız, bu, vaadimizdir bizim ve gerçekten de yapacağız bunu, gücümüz yeter yapmaya.
21-Enbiya Suresi

105.Ayet
Mekke

17
330
وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ -105
(Ve le kad ketabna fiz zeburi mim ba´diz zikri ennel erda yerisüha ıbadiyas salihun)
21-Enbiya Suresi
105.Ayet
Mekke
17
330
Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık. Şanım hakkı için zikirden sonra Zeburda da yazmıştık: ki her halde Arz, ona benim salih kullarım vâris olacaktır Celâlim hakkı için, biz Tevrat’dan sonra (Davud’a verilen) Zebûr’da yazdık ki: “- Muhakkak cennet arzına, salih kullarım varis olacaktır.” And olsun ki, Zikir ( = Levhi-mahfuz veya Tevrat) dan sonra Zebur´da da yeryüzüne iyi yararlı kullarım vâris olacak diye yazmışızdır. Andolsun, Tevrâtdan sonra Zebur da da yazmışızdır ki arza (ancak) saalih kullarım mîrascı olur. Andolsun ki biz, Tevrat´tan sonra Zebur´da da yazdık: Şüphe yok ki yeryüzü, temiz kullarıma mîras kalır.
21-Enbiya Suresi

106.Ayet
Mekke

17
330
إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَاغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ -106
(İnne fı haza le belağal li kavmil abidın)
21-Enbiya Suresi
106.Ayet
Mekke
17
330
Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır. Şübhe yok ki bunda âbid bir kavm için kâfi bir öğüd vardır Gerçekten bu Kur’ân’da (hususiyle bu sûrede), muvahhid kimseler için kâfi bir öğüd vardır. Şüphesiz ki bu (Kur´ân)da kendini ibâdete veren bir millet için amaca ulaşma ve yeterli öğüt (yolları) vardır. Şübhe yok ki bu (Kur´an) da âbidler zümresi için (umduklarına) ulaşma (çâreleri) vardır. Şüphe yok ki bu, kullukta bulunan topluluğa bir tebliğdir.
21-Enbiya Suresi

107.Ayet
Mekke

17
330
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ -107
(Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemın)
21-Enbiya Suresi
107.Ayet
Mekke
17
330
(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. Ve seni sâde âlemîne rahmet olarak göndermişizdir Seni de (ey Rasûlüm), ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. Biz seni acak önlemlere rahmet olarak gönderdik. Biz, seni (Habîbim) âlemlere (başka bir şey için değil) ancak rahmet için gönderdik. Ve biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
21-Enbiya Suresi

108.Ayet
Mekke

17
330
قُلْ إِنَّمَا يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَهَلْ أَنْتُمْ مُسْلِمُونَ -108
(Kul innema yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıd fe hel entüm müslimun)
21-Enbiya Suresi
108.Ayet
Mekke
17
330
De ki: “Bana ancak, ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?” De ki: bana sade vahyolunuyor ki: ilâhınız ancak bir ilâhdır, şimdi siz müsliman oluyor musunuz? De ki, bana ancak şöyle vahy olunuyor: “- İlâhınız, ancak bir İlâh’dır. Şimdi siz (ey müşrikler), müslüman oluyor musunuz?” De ki: Bana ancak ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Artık siz Müslüman olmuyor musunuz? De ki: «Bana sâde Tanrınızın ancak bir Tanrı olduğu vahy olunuyor. Artık siz (bu vech ile) müslüman oluyor musunuz»? De ki: Bana, mâbûdumuzun, bir tek mâbut olduğu vahyedildi ancak, Müslüman oluyor musunuz siz de?
21-Enbiya Suresi

109.Ayet
Mekke

17
330
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنْتُكُمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ ۖ وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَمْ بَعِيدٌ مَا تُوعَدُونَ -109
(Fe in tevellev fe kul azentüküm ala seva´ ve in edrı e karıbün em beıydüm ma tuadun)
21-Enbiya Suresi
109.Ayet
Mekke
17
330
Eğer yüz çevirirlerse, de ki: “(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.” Bunun üzerine aldırmazlarsa o halde de de ki: size düpedüz ı´lân ettim, ve bilmem bu size edilen va´d-ü vaîd pek yakın mı, yoksa uzak mı? Bunun üzerine, imandan yüz çevirirlerse, o takdirde de ki: “- Size (emredildiğim şeyleri) dosdoğru bildirdim. (Müslümanların galebesi veya kıyamet azabı ile) korkutulduğunuz an yakın mı, yoksa uzak mı, ben bilmem. Yüzçevirirlerse de ki: Size düpedüz bildirdim : Tehdîd edildiğiniz o şey yakın mı, uzak mı bilmem.. Eğer (Bu teklife karşı) onlar (yine) yüz çevirirlerse (o vakit da) de ki: «Size (hakıykatları) müsavat üzere bildirdim. Tehdîd edilmekde olduğunuz (o korkunç akıbet) yakın mı, yoksa uzak mı, ben bilmem». Eğer yüz çevirirlerse de ki: Aynı tarzda hepinize de bildirdim ve size vaadedilen yakında mı olacak, uzak bir zamanda mı, onu bilmem ben.
21-Enbiya Suresi

110.Ayet
Mekke

17
330
إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ -110
(İnnehu ya´lemü ma tektümun)
21-Enbiya Suresi
110.Ayet
Mekke
17
330
“Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir.” Şübhe yok ki o, söylenenden, açığa vurulanı da bilir gizlediğinizi de bilir Şüphe yok ki Allah, söylenen sözden açığa vurulanı da bilir, gizliliklerinizi de bilir. Şüphesiz ki O, sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir. «Hiç şübhesiz ki sözün açığını da O biliyor, gizlemekde olduğunuzu da O biliyor». Şüphe yok ki o, açık konuşulan sözü de bilir, gizlediğiniz sözü de.
21-Enbiya Suresi

111.Ayet
Mekke

17
330
وَإِنْ أَدْرِي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ -111
(Ve in edrı leallehu fitnetül leküm ve metaun ila hıyn)
21-Enbiya Suresi
111.Ayet
Mekke
17
330
“Bilmem! Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır.” Ve bilmem belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve vakta kadar bir istifadedir Bilmem, belki bu ceza vaadinin uzaması, sizin için bir belâdır ve bir zamana kadar faydalanmadır.” Bu (tehdîd edilen şeyin) geciktirilmesi sizin için bir sınav ve belki bir süreye kadar geçindirmek için midir bilmiyorum. «Ben bilmem. Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihandır, bir zamana kadar bir fâidelenmedir, (bir geçinmedir)». Ve bildirdiğim, sizi bir sınama ve bir zamana dek geçindirme de olabilir, onu da bilmem ben.
21-Enbiya Suresi

112.Ayet
Mekke

17
330
قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ ۗ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ -112
(Kale rabbıhküm bil hakk ve rabbüner rahmanül müsteanü ala ma tesıfu)
21-Enbiya Suresi
112.Ayet
Mekke
17
330
(Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi. Dedi: ya rabb! hakka hukmet ve rabbımız rahmandır ancak isnadlarınıza karşı sığınılacak müstean (Hz. Peygamber şöyle) dedi: “- Ey Rabbim! Benimle Mekke halkı arasında adaletle hüküm ver. Rabbimiz o rahmândır ki, isnad ettiğiniz (yalan) vasıflarınıza karşı yardımına sığınılan ancak O’dur.” (Peygamber) dedi ki: Ey Rabbim! Aramızda hakk ile hükmet. Rahman olan Rabbimiz, sizin vasfe degeldiğiniz şeylere karşı yardımı istenilendir. (Peygamber) dedi: «Yârab, sen (benimle o tekzîb edenlerin arasını) hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz; O çok esirgeyen (Allah) dır ki sizin vasf (-ü isnâd) edegeldiklerinize karşı (yegâne) sığınılan Odur». Dedi ki: Rabbim, gerçek olarak hükmet ve Rabbimiz olan rahmânın yardımını dileriz onun hakkında söylediğiniz aslı olmayan sözler yüzünden.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021