25-Furkan Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 25-Furkan Suresideki 77 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 25-Furkan Suresideki 77 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
25-Furkan Suresi

1.Ayet
Mekke

18
358
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَىٰ عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا -1
(Tebarakellezı nezzelel fürkane ala abdihı li yekune lil alemıne nezıra)
25-Furkan Suresi
1.Ayet
Mekke
18
358
Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah’ın şanı yücedir. «Tebarek» ne yüce (feyyaz)dır o ki bütün âlemine bir nezîr olsun diye kuluna fürkanı indirdi Bütün âlemlere, (insan ve cinlere) bir korkutucu (peygamber) olsun diye kuluna Kur’an’ı indiren Allah’ın şanı ne yücedir!... (1-2) Feyiz ve bereket, azamet ve kudret sahibi ne yücedir ki (hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, helâli haramdan ayıran) Furkan´ı, milletleri (tuttukları yolun tehlikesine karşı) uyarıcı olsun diye kulu (Muhammed´e) indirmiştir. O yüce kudret ki, göklerin ve yerin mülkü O´nundur. O, çocuk edinmemiştir; mülkünde hiçbir ortağı yoktur; her şeyi yaratıp düzene koymuş, belli ölçülere göre takdîr etmiştir. Furkaanı, aalemlerin (ilâhî azâb ile) bir korkutucusu olsun diye, kuluna indiren (Allahın şânı) ne yücedir! Ne yücedir şânı, Furkân´ı âlemleri korkutmak üzere kuluna indirenin.
25-Furkan Suresi

2.Ayet
Mekke

18
358
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا -2
(Ellezı lehu mülküs semavati vel erdı ve lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve haleka külle şey´in fe kadderahu takdira)
25-Furkan Suresi
2.Ayet
Mekke
18
358
O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir. O ki hep Göklerin, yerin mülkü onun, hem hiç bir veled edinmedi, hem mülkte ona hiç ortak da yok, her şeyi yarattı da bir takdir ile her birinin hadd-ü mıkdarını ta´yin ederek hepsinin mukadderatını hazırladı O Allah ki, göklerin ve yerin tasarrufu hep O’nun. Hiç bir çocuk edinmemiştir, mülkünde de O’nun hiç bir ortağı yok... Her şeyi yarattı da ona bir nizam verdi; onun mukadderatını tayin buyurdu. (1-2) Feyiz ve bereket, azamet ve kudret sahibi ne yücedir ki (hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, helâli haramdan ayıran) Furkan´ı, milletleri (tuttukları yolun tehlikesine karşı) uyarıcı olsun diye kulu (Muhammed´e) indirmiştir. O yüce kudret ki, göklerin ve yerin mülkü O´nundur. O, çocuk edinmemiştir; mülkünde hiçbir ortağı yoktur; her şeyi yaratıp düzene koymuş, belli ölçülere göre takdîr etmiştir. (O Allah) ki göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Onundur. Hiçbir evlâd edinmemişdir O. Mülkünde Onun bir ortağı da yokdur. O, her şey´i yaratıb ona bir nizâm vermiş, onun mukadderaatını ta´yîn etmişdir. Öyle bir mâbuttur ki onundur saltanatı ve tedbîri göklerin ve yeryüzünün ve hiçbir kimseyi evlât edinmez, saltanat ve tasarrufta ortağı yoktur ve her şeyi yaratmıştır da mukadderâtı takdîr etmiştir.
25-Furkan Suresi

3.Ayet
Mekke

18
358
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا -3
(Vettehazu min dunihı alihetel la yahlükune şey´ev ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darrav ve la nef´av ve la yemlikune mevtev ve la hayatev ve la nüşura)
25-Furkan Suresi
3.Ayet
Mekke
18
358
(İnkâr edenler), Allah’ı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilâhlar edindiler. Böyle iken andan başka bir takım ma´budlar edindiler ki hiç bir şey halk edemezler, kendileri halk olunup duruyorlar, kendi kendilerine, ne bir zarara ne de bir menfeate malik değiller, ne mevte mâlikler, ne hâyata ne de nüşûre Böyle iken kâfirler, Allah’dan başka bir takım ilâhlar (putlar) edindiler ki, onlar hiç bir şey yaratamazlar; kendileri yaratılmaktadırlar. Kendilerinden, ne bir zararı kaldırmağa, ne de bir menfaat kazanmağa sahib olamazlar. Öldürmeye, diriltmeye ve öldükten sonra tekrar diriltmeye de güçleri yetmez. (Öyle iken înkârcı sapıklar) O´nu bırakıp başka tanrılar edindiler ki, bunlar bir şey yaratamazlar, kendileri yaratılmışlardır; kendi kendilerine ne bir zarar, ne de bir yarara sahiptirler ; ne ölüme, ne dirime, ne de öldükten sonra yeniden dirilmeye güç getirebilirler. (Kâfirler) Onu bırakıb da bir takım Tanrılar edindiler ki bunlar hiçbir şey yaratmazlar. (Bil´âkis) kendileri yaratılıb durmakdadırlar. Onlar nefisleri için bile ne bir zarar (ı gidermiye), ne de bir fâide (yi celbe) muktedir olamazlar. Öldürmiye, diriltmiye, ölenleri yeniden diriltib kabirden çıkarmıya ise hiç güçeri yetmez, Onu bırakıp da o çeşit tanrılar kabûl etmişlerdir ki onlar, hiçbir şey yaratamazlar ve kendileri yaratılmıştır zâten ve kendilerinden bile bir zararı defedemezler, kendilerine bile bir fayda veremezler, ne öldürmeye güçleri yeter, ne yaşatmaya, ne de ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya.
25-Furkan Suresi

4.Ayet
Mekke

18
359
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ ۖ فَقَدْ جَاءُوا ظُلْمًا وَزُورًا -4
(Ve kalellezıne kefer in haza ila ifkünifterahü ve eanehu aleyhi kavmün aharune fe kad cau zulmev vezura)
25-Furkan Suresi
4.Ayet
Mekke
18
359
İnkâr edenler, “Bu Kur’an, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir” dediler. Böylece onlar haksız ve asılsız bir söz uydurdular. Ve o küfredenler «bu sırf bir iftira onu o, uydurdu, diğer bir kavim de buna karşı ona muavenette bulundu» dediler, doğrusu zulm-ü tezvire gittiler O küfre varanlar dediler ki: “- Bu Kur’an, ancak bir iftiradır ki, onu, O (Muhammed (s.a.v.)) uydurdu ve bu hususta O’na başka bir kavim yardım etmiştir. (Kur’an’ı, yabancılardan, Yahudilerden öğrenmiştir!).” Muhakkak bir zulüm (şirk) ve yalan meydana getirdiler de; Küfre sapanlar, «bu Kur´ân, Muhammed´in uydurduğu yalandan başkası değildir; bunu (düzmede) başka bir topluluk ona yardım etmiştir» dediler. Onlar cidden haksızlık ve yalanla geldiler. O kâfirler: «Bu (Kur´an) onun uydurduğu yalandan başka (bir şey) değildir. Bu hususda diğer bir zümre de ona yardım etmişdir.» dediler de muhakkak bir haksızlık ve tezvîr (meydana) getirdiler. Ve kâfir olanlar, bu dediler, ancak kendi uydurması ve bu hususta ona bir topluluk da yardım etmiştir; gerçekten de zulmettiler onlar ve yalan söylediler.
25-Furkan Suresi

5.Ayet
Mekke

18
359
وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَىٰ عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا -5
(Ve kalu esatıyrul evvelinektetebeha fe hiye tümla aleyhi bükratev ve esıyla)
25-Furkan Suresi
5.Ayet
Mekke
18
359
“(Bu Kur’an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır” dediler. «Ve o evvelkilerin esatıyrı, onları yazdırtmış da sabah akşam kendisine onlar okunuyor» dediler Şöyle dediler : “- Kur’an ayetleri, evvelkilerin masallarıdır. Onları (Muhammed (s.a.v.) yazdırtmış da, sabah akşam onlar kendisine okunuyor.” Yine onlar, «bu onun yazdırıp sabah akşam kendisine okunan eskilerin masallarıdır» dediler. (Şöyle) dediler: «(Bu âyetler) onun başkasına yazdırıb da kendisine sabah akşam okunmakda olan, evvelkilere aaid masallardır»! Ve bunlar, evvelce gelip geçmiş olanlara dâir masallar, onları başkasına yazdırıyor, sabah akşam ona okunup duruyor dediler.
25-Furkan Suresi

6.Ayet
Mekke

18
359
قُلْ أَنْزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ إِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا -6
(Kul enzelehüllezı ya´lemüs sirra fis semavati vel ard innehu kane ğafurar rahıyma)
25-Furkan Suresi
6.Ayet
Mekke
18
359
(Ey Muhammed!) De ki: “O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, çok merhamet edendir.” De ki: onu, o göklerde ve Yerde sirri bilen indirdi, hakikaten o, rahim bir gafûr bulunuyor (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “- Kur’an’ı, göklerde ve yerdeki bütün esrarı bilen Allah indirdi.” Gerçekten Allah Gafur’dur= çok bağışlayandır, Rahîm’dir= çok merhametlidir. De ki -. «Onu göklerdeki ve yerdeki gizliliği bilen (Yüce Kudret) indirmiştir. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.» (Onlara) de ki: «Onu göklerde ve yerdeki ğaybı bilen (Allah) indirdi.» Şübhesiz ki O, (bilhassa mü´minleri) çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. De ki: Onu, göklerde ve yeryüzünde gizli olanları bilen indirdi; şüphe yok ki o, suçları örter, rahîmdir.
25-Furkan Suresi

7.Ayet
Mekke

18
359
وَقَالُوا مَالِ هَٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ ۙ لَوْلَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا -7
(Ve kalu mali hazer rasuli ye´külüt taame ve yemşi fil esvak lev la ünzile ileyhi melekün fe yekune meahu nezıra)
25-Furkan Suresi
7.Ayet
Mekke
18
359
Dediler ki: “Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de, bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya!” Bir de «bu Peygambere ne oluyor? dediler: yemek yiyor ve çarşılarda yürüyor, ona bir Melek indirilse de maıyyetinde yaver bir savulcu olsa ya! Bir de şöyle dediler: “- Bu peygambere ne oluyor? Yemek yiyor, çarşılarda yürüyor. O’na bir melek indirilse de beraberinde bir davetçi olsa ya! (Meleğin O’nu tasdiki ile hak peygamber olduğunu bilsek ya). Hem dediler ki: «Bu peygambere ne oluyor ki yemek yiyor, çarşı-pazarlarda dolaşıyor ?! Ona bir melek indirilseydi de kendisiyle beraber uyarıcı olsaydı ya..» (Yine) dediler: «Bu, nasıl peygamber? (Bizim gibi) yemek yiyor, çarşılarda yürüyor! Ona bir melek indirilib de (bu suretle) maiyyetinde (kendisini tasdıyk eden) bir inzarcı (yasakçı) bulunmalı değil miydi»? Ve bu ne çeşit peygamber dediler, yemek yiyor, sokaklarda geziyor; ona bir melek indirilseydi de yanında bir korkutucu olsaydı ya;
25-Furkan Suresi

8.Ayet
Mekke

18
359
أَوْ يُلْقَىٰ إِلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا ۚ وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا -8
(Ev yülka ileyhi kenzün ev tekunü lehu cennetüy ye´külü minha ve kalez zalimune in tettebiune illa racülem meshura)
25-Furkan Suresi
8.Ayet
Mekke
18
359
“Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!” Zalimler, (inananlara): “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler. Veya ona bir hazîne bırakılıverse, yâhud güzel bir bağçesi olsa da ondan yese ya! hem o zalimler «siz, sırf büyülenmiş bir adama tabi´ oluyorsunuz» dediler Yahud O’na (gökten) bir hazine bırakılıverse (de onu harcasa, geçim derdinde olmasa), yahud güzel bir bahçesi olsa da ondan yese ya!” Hem o zalimler, müminlere dediler ki: “- Siz, ancak büyülenmiş bir adama tabi oluyorsunuz.” «Veya Ona bir hazine sunulsa, ya da kendisine ait bir Cennet olsa da ondan yese ya..» Bu zâlimler, (Muhammed´e inananlara): «Siz olsa olsa, büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz !» dediler. «Yahud ona (gökden) bir hazîne atılmalı, yahud onun, (meyvelerinden) yiyeceği bir bostanı bulunmalı değil miydi»? O zaalimler (kâfirler, mü´minlere) dedi ki: «Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına tâbi´ olmuyorsunuz»! Yahut ona bir defîne verilmeliydi, yahut da bir bahçesi olmalıydı da orada biten şeyleri yemeliydi ve zâlimler, siz dediler, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.
25-Furkan Suresi

9.Ayet
Mekke

18
359
انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا -9
(Ünzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fe la yestetıy´une sebıla)
25-Furkan Suresi
9.Ayet
Mekke
18
359
(Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan) saptılar. Artık onlar doğru yolu bulamazlar. Bak senin hakkında ne kıyaslar, ne temsiller yaptılar da çıkmaza saptılar, artık hiç bir yol bulamazlar (Ey Rasûlüm) bak, senin hakkında ne temsiller yaptılar da haktan saptılar; artık hiç bir yol bulamazlar. Bir bak, sana nasıl misâller getirdiler de bu yüzden sapıttılar; yol bulmaya da güçleri yetmez. Bak, senin için ne misâller (kıyaslar) getirip sapdılar. Artık onlar (hidâyete) hiçbir yol bulamazlar. Bak da gör, senin için ne çeşit örnekler getirdi onlar da saptılar doğru yoldan ve artık gerçeğe varmak için hiçbir yol bulamaz onlar.
25-Furkan Suresi

10.Ayet
Mekke

18
359
تَبَارَكَ الَّذِي إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا -10
(Tebarakellezı in şae ceale leke hayram min zalike cennatin tecrı min tahtihel enharu ve yec´al leke kusura)
25-Furkan Suresi
10.Ayet
Mekke
18
359
Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana saraylar kurabilecek olan Allah’ın şanı yücedir. Öyle yücedir o ki dilerse sana ondan daha hayırlısını verir, Altından ırmaklar akar Cennetler, sana köşkler de yapar Ne yücedir O Allah ki, dilerse sana, bu dediklerinden (hazine ve bahçelerden) daha hayırlısını verir; ağaçları altından ırmaklar akan cennetler, sana köşkler de yapar. Feyiz, bereket ve rahmet kaynağı O Yüce Kudret, dilerse sana bundan daha iyi olan, altlarından ırmaklar akan Cennetleri verir ve sana köşkler meydana getirir. (Allahın şânı) ne yücedir ki O, dilerse sana bunlardan daha hayırlı olmak üzere (bu dünyâda dahi) altından ırmaklar akıb duran cennetler verir, senin için saraylar yapar. Ne yücedir şânı ki dilerse bunlardan daha da hayırlı cennetler verir sana, kıyılarından ırmaklar akar ve köşkler kurar senin için.
25-Furkan Suresi

11.Ayet
Mekke

18
359
بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا -11
(Bel kezzebu bis saati ve a´tedna li men kezzebe bis saati seıyra)
25-Furkan Suresi
11.Ayet
Mekke
18
359
Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi hazırlamışızdır. Fakat onlar saati tekzib ettiler, biz ise o saati tekzib edenlere öyle bir saıyr, çılgın bir ateş hazırladık Fakat onlar kıyameti de yalan saydılar. Biz ise o kıyameti yalanlayanlara çok şiddetli bir ateş hazırladık. Hayır, onlar Kıyâmet´i de yalan saydılar. Biz ise Kıyâmet´i yalanlayan kimseye çılgın bir ateş hazırlamışızdır. Onlar (yalınız o sözleri söylemekle kalmadılar) bil´akis o saati de yalan saydılar. Biz o saati tekzîb edenlere öyle çılgın bir ateş hazırladık ki, Hattâ onlar, kıyâmeti de yalanladılar ve biz, kıyâmeti yalanlayana, alev alev yanan ateşi hazırladık.
25-Furkan Suresi

12.Ayet
Mekke

18
360
إِذَا رَأَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا -12
(İza raethüm mim mekanim beıydin semiu leha teğayyuzav ve zefıra)
25-Furkan Suresi
12.Ayet
Mekke
18
360
Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler. Ki onları gördüğü vakıt ona mahsus bir hışımlanma, bir zefîr işitirler Öyle ki, bu ateş onları uzak bir yerden gördüğü vakit, onlar, bunun galeyan ve homurdanışını işitirler. O ateş bunları uzak bir yerden görünce, onun, öfkesinden köpürüp korkunç uğultusunu duyarlar, O, kendilerini uzak bir yerden gördüğü zaman onlar bunun o müdhiş gazablanışını ve uğultusunu duyacaklardır. Ateş, onları tâ uzaktan gördü mü duyacak onlar, ateşin şiddetli kızgınlığını ve harıl harıl yanarken çıkardığı sesi.
25-Furkan Suresi

13.Ayet
Mekke

18
360
وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا -13
(Ve iza ülku minha mekanen dayyikam mükarranıne deav hünalike sübura)
25-Furkan Suresi
13.Ayet
Mekke
18
360
Elleri boyunlarına bağlanmış, çatılmış olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman orada, yok olup gitmeyi isterler Ve çatılıp çatılıp onun dar bir yerine atıldıkları vakıt de orada helâke haykırırlar Elleri boyunlarına bağlı olarak, o ateşin dar bir yerine atıldıkları vakit, orada: “-Ey helâk, neredesin, yetiş!” diye bağırırlar. (Şeytanlarla birlikte) elleri boyunlarına bağlı bulunduğu halde ateşten daracık bir yere atıldıkları zaman orada yok olmayı dövünerek isterler. Elleri boyunlarına bağlı olarak onun en dar yerine atıldıkları vakit orada (Yetiş ey) helak (diye) bağırırlar. Elleri, boyunlarına zincirlerle bağlanarak ateşin dar bir yerine atıldıkları zaman da helâk olduk, bittik diye bağrışacaklar.
25-Furkan Suresi

14.Ayet
Mekke

18
360
لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا -14
(La ted´ul yevme süburav vahıdev ved´u süburan kesıra)
25-Furkan Suresi
14.Ayet
Mekke
18
360
(Kendilerine) “Bugün bir kere yok olmayı istemeyin, birçok kere yok olmayı isteyin!” (denir.) Bir helâke haykırmayın bugün çok helâke haykırın Onlara denir ki, bugün yalnız bir helâke çağırmayın, birçok helâklere çağırın (çünkü size türlü türlü azab vardır). Bugün bir tek defa dövünüp yok olmayı istemeyin, birçok defa dövünüp yok olmayı isteyin, (denilir). (Onlara denilir ki:) «Bu gün bir (kerre) helâle (olmayı) çağırmayın, birçok (defalar) helak (olmayı) çağırın»! Bugün, bittik, helâk olduk diye bir kere bağırmayın, birçok kere bağırın bittik, helâk olduk diye.
25-Furkan Suresi

15.Ayet
Mekke

18
360
قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ ۚ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاءً وَمَصِيرًا -15
(Kul e zalike hayrun em cennetül huldilletı vüıdel müttekun kanet lehüm cezaev ve mesıyra)
25-Furkan Suresi
15.Ayet
Mekke
18
360
De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dedilen ebedîlik cenneti mi?” Orası onlar için bir mükâfat ve varılacak bir yerdir. Ya o mı hayırlı, yoksa müttekilere va´dolunan Huld Cenneti mi? Ki kendilerine bir mükâfat, ve âkıbet varacakları bir me´va bulunuyor (Ey Rasûlüm, o Mekke kâfirlerine) de ki: “- Bu ateş mi hayırlı, yoksa takva sahiblerine vaad olunan ebedilik cenneti mi? O cennet ki, kendilerine bir mükâfat ve bir dönüş yeri bulunuyor. De ki: «Bu mu hayırlıdır, yoksa muttakilere (Allah´tan korkup küfürden, azgınlıktan, haramdan sakınanlara) va´dedilen sonsuz Cennet mi daha hayırlıdır ? Onlar için bir mükâfat, sonunda varacakları (mutlu) bir yer bulunuyordun De ki: «Bu mu hayırlı, yoksa muttakıylere va´d olunan ebedîlik cenneti mi? Ki bu, onlar için bir mükâfat, bir merci´dir. De ki: Bu mu daha hayırlıdır, yoksa çekinenlere vaadedilen ebedîlik cenneti mi? Bu, onlara bir mükâfattır ve dönüp varacakları yer.
25-Furkan Suresi

16.Ayet
Mekke

18
360
لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ خَالِدِينَ ۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ وَعْدًا مَسْئُولًا -16
(Lehüm fıha ma yeşaune halidın kane ala rabbike va´dem mes´ula)
25-Furkan Suresi
16.Ayet
Mekke
18
360
Ebedî olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va’didir. Onlar için orada ne isterlerse var, hem ebedî kalacakları, Rabbının uhdesinde bu «bir va´di mes´ul» bulunuyor Orada, onlar için, ne isterlerse var, hem ebedî olarak kalacaklar orada. Bu, Rabbinin üzerine, yerine getirilmesi istenen gerçekleşmiş bir vaaddir. Devamlı kalıcı oldukları halde, orada kendileri için diledikleri şeyler vardır. Bu da Rabbın üzerine istenilmeye lâyık, verilmiş bir sözdür.» Orada ne dilerlerse, kendileri de muhalled olarak, onların. Bu, Rabbinin üzerinde (incâzı) istenen (beklenen) bir va´ddir. Diledikleri gibi ebedîlik, onlarındır orada; bu, yerine getirilmesi istenen ve getirilecek olan bir vaadidir Rabbinin.
25-Furkan Suresi

17.Ayet
Mekke

18
360
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَيَقُولُ أَأَنْتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَٰؤُلَاءِ أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ -17
(Ve yemve yahşüruhüm ve ma ya´büdune min dunillahi fe yekulü e entüm adleltüm ıbadı haülai em hüm dallüs sebıl)
25-Furkan Suresi
17.Ayet
Mekke
18
360
Rabbinin, onları ve Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği ve (taptıklarına), “Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar” diyeceği günü hatırla. Hele o gün ki onları Allahdan başka taptıkları şeylerle haşredip de siz mi saptırdınız kullarımı yoksa kendileri mi yolu gaib ettiler diyeceği gün? Allah, müşrikleri (kıyamette hesaba çekmek için), Allah’dan başka taptıkları şeylerle bir araya toplayıp da putlara: “- Siz mi, şu kullarımı saptırdınız, yoksa kendileri mi yollarını şaşırdılar?” diyeceği gün, Onları ve Allah´ı bırakıp taptıkları şeyleri kaldırıp (hesap alanına) toplayacağı gün (Allah) onlara : Siz mi şu kullarımı saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan saptılar? der. (Rabbin) onları da, Allahdan gayri tapdıklarını da (mahşerde) bir araya toplayıb da: «Siz mi şu kullarımı sapdırdınız, yoksa kendileri mi yolu sapıtdılar?» diyeceği gün. O gün, onları da, Allah´tan başka kulluk ettiklerini de toplayacak da siz misiniz diyecek, kullarımı doğru yoldan saptıranlar, yoksa onlar mı doğru yoldan sapıttılar?
25-Furkan Suresi

18.Ayet
Mekke

18
360
قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ وَلَٰكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا -18
(Kalu sübhaneke ma kane yembeğıy lena en nettehıze min dunike min evliyae ve lakim metta´tehüm ve abaehüm hatta nesüz zikr ve kanu kavmen bura)
25-Furkan Suresi
18.Ayet
Mekke
18
360
Onlar, “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke giden bir toplum oldular” derler. Sübhansın, demişlerdir: Senden başka veliler ittihaz etmemiz (olunmamız ) bize yaraşır değildi ve lâkin sen onları ve atalarını zevka daldırdın, o kadar ki nihayet zikri unuttular ve helâke giden bir kavm oldular Putlar şöyle derler: “- Seni tenzih ederiz. Senden başka veliler edinmemiz bize lâyık olmaz (böyle iken, biz başkasına nasıl mabud olabiliriz?) Fakat sen onları ve atalarını zevk içine daldırdın, nihayet zikri (tevhidi ve sana ibadeti) unuttular ve helâke düşen bir kavim oldular.” Onlar (tapılan şeyler), «seni tenzîh ederiz, bize senden başka dostlar ve sahip edinmeler yakışmaz ; ne var ki ,sen onları ve babalarını nimetlerle zevke daldırdın, o kadar ki seni anmayı unuttular ve yok olmaya uğratılan bir millet oldular» derler. (görürsün ki) onlar (şöyle) demişlerdir: «Seni tenzîh ederiz. Seni bırakıb da başka velîler edinmemiz bize yakışmaz. Fakat (gerek) onları (n) ve (gerek) ataları (nın azâb müddetlerini) kendin uzatdın da nihayet zikri unutdular ve helak (e mahkûm) bir kavm oldular». Diyecekler ki: Tenzîh ederiz seni, senden başka dost ve yardımcı kabûl etmek bize yaraşmaz; fakat sen, onları da, atalarını da nîmetler vererek yaşattın, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke müstahak bir topluluk oldular.
25-Furkan Suresi

19.Ayet
Mekke

18
360
فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا ۚ وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا -19
(Fe kad kezzebuküm bima tekulune fe ma testetıy´une sarfev ve la nasra ve mey yazlim minküm nüzıkhü azaben kebıra)
25-Furkan Suresi
19.Ayet
Mekke
18
360
(İlâh edindikleriniz) söyledikleriniz konusunda sizi yalancı çıkardılar. Artık kendinizden azabı savmaya gücünüz yetmeyecek ve kendinize yardım da edemeyeceksiniz. Sizden kim de zulüm ve haksızlık ederse, ona büyük bir azap tattırırız. Demek sizi sözünüzde yalancı çıkarmışlardır, artık ne savmağa ne de bir yardıma çare bulamıyacaksınız ve içinizden her kim zulmederse ona büyük bir azâb tattıracağız İşte (ey kâfirler, taptıklarınız) sizi, sözünüzde yalancı çıkarmışlardır. Artık (azabı) ne savmağa, ne de bir yardım görmiye çare bulamıyacaksınız. Sizden kim zulüm yaparsa, ona büyük bir azab tattıracağız. Gerçekten, taptıklarınız, söyledikleriniz şeyler hakkında sizi yalanladılar. Artık bu durumda ne (azabı) savmaya, ne de bir yardım (görmeye) gücünüz yeter. Sizden kim haksızlık ederse, ona da büyük bir azâb tattırırız. İşte (tapdıklarınız) sizi, dedikleriniz hakkında, kat´î suretde yalancı çıkarmışlardır. O halde ne (azabınızı) döndürmiye, ne de (bu hususda) herhangi bir yardıma asla muktedir olamayacaksınız. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azâb tatdırırız. Gerçekten de söylediklerinizi reddedip yalanlar sizi ve sizden ne azâbı gidermeye güçleri yeter, ne size yardıma kudretleri var. Ve sizden kim zulmederse ona büyük bir azap tattırırız.
25-Furkan Suresi

20.Ayet
Mekke

18
360
وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ ۗ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ ۗ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا -20
(Ve ma erselna kableke minel murselıne illa innehüm le ye´külunet taame ve yemşune fil esvak ve cealna ba´daküm li ba´dın fitneh e tasbirun ve kane rabbüke besıyra)
25-Furkan Suresi
20.Ayet
Mekke
18
360
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir. Biz senden evvel de Peygamberleri başka türlü göndermedik, şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem çarşılarda geziyorlardı (sokaklarda yürüyorlardı) bir de ba´zınızı diğerine bir fitne kılmışızdır ki bakalım sabredecek misiniz? Maamafih rabbın basîr bulunuyor Biz, senden evvel de peygamberleri başka bir halde göndermedik; onlar da yemek yiyorlar, çarşılarda geziyorlardı. Bir de, hanginiz sabırlıdır, bilelim diye, bir kısmınızı diğer bir kısmınız üzerine bir imtihan vesilesi kıldık (zenginlere karşı, fakirleri, sabretmekle imtihan ettik). Senin Rabbin Basîr’dir= sabredenleri görür. Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de şüphesiz ki yemek yerler, çarşı-pazarlarda gezip dolaşırlardı. Bir kısmınızı bir kısmınıza deneme ve sınav vesilesi kıldık. Sabreder misiniz ? Rabbın ise yeterince bilip görendir. Biz senden evvel hiçbir peygamber göndermedik (ve hiç biri haaric değildi ki) muhakkak onlar da yemek yerlerdi, çarşılarda yürürlerdi. Sizin bir kısmınızı diğer bir kısım için bir ibtilâ (ve imtihan mevzuu) yapdık, sabredecek misiniz (diye). Rabbin (her şey´i) hakkıyle görendir. Senden önce de peygamberlerden hiçbirini yollamadık ki onlar, yemek yememiş, sokaklarda gezmemiş olsunlar ve biz, sizin bir kısmınızı, bir kısmınızla denedik, bakalım dayanacak mısınız? Ve Rabbin, her şeyi görür.
25-Furkan Suresi

21.Ayet
Mekke

18
361
وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَىٰ رَبَّنَا ۗ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْا عُتُوًّا كَبِيرًا -21
(Ve kalellezıne la yercune likaena lev la ünzile aleynel melaiketü ev nera rabbena le kadistekberu fı enfüsihim ve atev utüvven kebıra)
25-Furkan Suresi
21.Ayet
Mekke
18
361
Bize kavuşacaklarını ummayanlar, “Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!” dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler. Bununla beraber likamızı ümid etmiyenler dediler ki: «o melâike bizim üzerimize indirilse ya, yâhud rabbımızı görsek â» celâlime kasem ederim ki doğrusu nefislerinde kendilerini büyüksündüler, büyük azgınlık ettiler Bize kavuşmayı ummayanlar şöyle dediler: “- Üzerimize melekler indirilse ya (böylece verecekleri haber üzerine Muhammed’in (s.a.v.) hak peygamber olduğunu tasdik etsek), yahut Rabbimizi görsek (de O bize doğru haber verse).” Yemin olsun ki, onlar nefislerinde büyüklük ve inad tasladılar, büyük bir azgınlıkla hududu aştılar. Bize kavuşacaklarını ümit etmeyenler: «Üzerimize melekler indirilseydi ya, ya da Rabbimizi görmeli değil miydik» derler. And olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklük tasladılar da azgınlık ve taşkınlıkta hayli ileri gittiler. Bize kavuşmayı ümîd etmeyenler dedi (ler) ki: «Bizim üzerimize melekler indirmeli değil miydi, yahud Rabbimizi görmeli (değil mi) ydik»? Andolsun ki onlar nefislerinden kibir (ve azamet) saklamışlar, büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlar (küstahlığa kalkışmışlar) dır. Bize ulaşacaklarını ummayanlar, bize melekler inmeliydi, yahut da Rabbimizi görmeliydik dediler. And olsun ki onlar, kendi kendilerine ululanmadalar ve büyük bir azgınlığa ve inada düşmedeler.
25-Furkan Suresi

22.Ayet
Mekke

18
361
يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلَائِكَةَ لَا بُشْرَىٰ يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا -22
(Yevme yeravnel melaikete la büşra yevmeizil lil mücrimıne ve yekulune hıcram mahcura)
25-Furkan Suresi
22.Ayet
Mekke
18
361
Fakat melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. “Eyvah! Biz Allah’ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız” diyecekler. Melâikeyi görecekleri gün, mücrimlere o gün müjde yoktur, yasak yasak diyeceklerdir (O zalimler ölüm zamanında) Melekleri görecekleri gün, mücrimlere o gün müjde yoktur. Melekler onlara: “- Size müjde yasak, yasak!...” diyeceklerdir. Melekleri görecekleri gün, evet o gün suçlu günahkârlara hiçbir müjde (haberi) yoktur. Melekler de (müjde haberi size) iyice yasak, yasak ! diyecekler. (Azâb) melekleri (ni) görecekleri gün, (evet) o gün günahkârlara hiçbir sevinc haberi yokdur. (Melekler onlara: «Size) müjde yasak edilmişdir, yasak!» diyeceklerdir. Melekleri görecekleri gün, mücrimlere hiçbir müjde yok ve melekler, müjde sözü bile mücrimlere haram diyecekler.
25-Furkan Suresi

23.Ayet
Mekke

18
361
وَقَدِمْنَا إِلَىٰ مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاءً مَنْثُورًا -23
(Ve kadimna ila ma amilu min amelin fe cealnahü hebaem mensura)
25-Furkan Suresi
23.Ayet
Mekke
18
361
Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik. Hem varmışızdır da her ne amel işledilerse onu bir hebâi mensûre çevirmişizdir Hem biz, onlar (hayır diye dünyada) ne amel işledilerse, onu kasd edib saçılmış zerre haline getirmişizdir, (artık hiç bir kıymeti kalmamıştır). Onların işlediği her ameli karşılayıp dağılmış toz haline getiririz. Biz onların herhangi bir amel (ve hareket) yapdılarsa (hepsinin) önüne geçdik de bunları saçılmış (ve hiçbir değeri olmayan) zerreler yapdık. Ne yaptılarsa hepsini ele aldık da zerreler haline getirip dağıttık.
25-Furkan Suresi

24.Ayet
Mekke

18
361
أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا -24
(Ashabül cenneti yemeizin hayrum müstekarrav ve ahsenü mekıyla)
25-Furkan Suresi
24.Ayet
Mekke
18
361
O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir. Eshab-ı Cennettir ki o gün eğlendiği yer hayırlı, dinlendiği yer pek güzeldir O gün (kıyamette) cennet ehlinin duracakları yer çok hayırlı ve dinlenip barınacakları yer çok güzeldir. O gün Cennetlik olanlar en hayırlı eyleşecek. en güzel dinlenecek yerdedirler. O gün cennet yaranının eğlenib duracakları yer çok hayırlı, dinlenecekleri yer çok güzeldir. Cennet ehli, o gün, en hayırlı bir yurttadır, en güzel bir dinlenme yerinde.
25-Furkan Suresi

25.Ayet
Mekke

18
361
وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلَائِكَةُ تَنْزِيلًا -25
(Ve yevme teşekkakus semaü bil ğamami ve nüzzilel melaiketü tenzıla)
25-Furkan Suresi
25.Ayet
Mekke
18
361
O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir. Hem o, Semânın gamâm ile yarılacağı ve Melâikelerin peyderpey indirildiği gün Semanın, (gökten çıkacak) bulutla yarılacağı ve arkasından meleklerin (ellerinde kulların amel defterleri olduğu halde) arka arkaya indirildiği kıyamet günü. O gün gök beyaz bulutlar şeklinde (bir görünüm vererek) yarılıp dağılacak ; melekler grup grup indirilecek. O gün semâ, bulutlar (çıkıb), parçalanacak, melekler (ellerinde amel defterleri bulunduğu halde hesâb için) indirilecek, indirilecek. Ve o gün, gök yarılıp beyaz bir bulutla örtülecek ve melekler, boyuna indirilecek.
25-Furkan Suresi

26.Ayet
Mekke

18
361
الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ لِلرَّحْمَٰنِ ۚ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِرِينَ عَسِيرًا -26
(Elmülkü yevmeizinil hakku lir rahman ve kane yevmen alel kafirıne asıra)
25-Furkan Suresi
26.Ayet
Mekke
18
361
O gün gerçek hükümranlık Rahmân’ındır ve kâfirlere zorlu bir gün olacaktır. Mülk o gün elhak rahmânındır, kâfirlere ise o pek zorluklu bir gün olur O gün, mevcut olan bütün mülk Rahman’ındır. Kâfirlere ise, bugün, çok çetin bir gün olur. O gün gerçek mülk (ve hükümranlık bütünüyle) Rahmân´ındır. O gün kâfirler için pek sıkıntılıdır. O gün hak (ve sabit olan) mülk çok esirgeyen (Rabbin) dir. Kâfirler için ise o, pek yaman bir gün olmuşdur. O gün, saltanat ve tasarruf, gerçekten de rahmânındır ve kâfirlere, çok güç bir gündür o.
25-Furkan Suresi

27.Ayet
Mekke

18
361
وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَىٰ يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا -27
(Ve yevme yeadduz zalimü ala yedeyhi yekulü ya leytenit tehaztü mear rasuli sebıla)
25-Furkan Suresi
27.Ayet
Mekke
18
361
O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!” Hem o gün ki zalim ellerini ısıracak eyvah diyecek keşke Peygamberin maıyyetinde bir yol tutaydım Zalimlerden her biri (pişmanlığından) iki elini ısırdığı o günde, şöyle diyecektir: “ - Ne olurdu, ben, O Peygamberle beraber bir kurtuluş yolu edineydim!... O gün zâlim zorba, ellerini ısırıp «keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım !» diyecek. O gün (her) zaalim (nedametle) iki elini ısırıb: «Ne olurdu, ben o peygamberin maiyyetinde (Allaha) bir yol edineyim» diyecekdir. O gün zâlim, ellerini ısırıp duracak da ne olurdu diyecek, ben de Peygamberle aynı yolu tutsaydım.
25-Furkan Suresi

28.Ayet
Mekke

18
361
يَا وَيْلَتَىٰ لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا -28
(Ya veyleta leytenı lem ettehız fülanen halıla)
25-Furkan Suresi
28.Ayet
Mekke
18
361
“Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!” Eyvah keşke falanı dost tutmıyaydım Yazıklar olsun bana! Keşke (beni sapıtan) falanı dost edinmeyeydim. Eyvah, yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim. «Ne yazık bana! Keşki fülânı dost tutmayaydım». Yazıklar olsun bana, ne olurdu filânı dost edinmeseydim.
25-Furkan Suresi

29.Ayet
Mekke

18
361
لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءَنِي ۗ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنْسَانِ خَذُولًا -29
(Le kad edallenı aniz zikri ba´de iz caenı ve kaneş şeytanü lil insani hazula)
25-Furkan Suresi
29.Ayet
Mekke
18
361
“Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.” Vallahi o sapıttı beni zikirden, bana gelmiş iken, öyle ya Şeytan insana çok hızlânkâr bulunuyor Vallahi, o sapıttı beni zikirden, (Allah’ı anmaktan ve Kur’ân ahkâmına bağlanmaktan), bana Kur’ân gelmişken... Şeytan, insanı helâke düşürendir.” And olsun ki bana Kur´ân geldikten sonra o dost (dediğim kimse) beni saptırdı. Şeytan ise insanı aşağılık halde yapayalnız bırakandır. «Andolsun ki beni zikirden, hem o (bir devlet gibi) bana (Allah tarafından) geldikden sonra, o sapdırdı. Şeytan insanı (başına bir belâ gelince) yapayalınız ve yardımsız bırakandır». Andolsun beni Kur´ân´dan saptıran, hem de bana tebliğ edildikten sonra saptıran odur; ve Şeytan, insanı yardımcısız, hor hakir bir halde bırakıverir.
25-Furkan Suresi

30.Ayet
Mekke

18
361
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَٰذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا -30
(Ve kaler rasulü ya rabbi inne kavmit tehazu hazel kur´ane mehcura)
25-Furkan Suresi
30.Ayet
Mekke
18
361
Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi. Peygamber de «yarab, kavmim bu Kur´anı mehcur tuttular» demekte Peygamber de (o gün şöyle) demekte: “- Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’ân’ı metrûk bıraktılar (ondan yüz çevirdiler). Peygamber de dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz ki kavmim bu Kur´ân´ı (bir kenara itip) terkettiler. Peygamber dedi ki «Ey Rabbim, kavmim hakıykat şu Kur´ânı metruk (bir şey) edindiler». Ve Peygamber, yâ Rabbi dedi, bu kavmim, şu Kur´ân´ı ihmâl etti, terkedilmiş bir hale getirdi.
25-Furkan Suresi

31.Ayet
Mekke

18
361
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ ۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا -31
(Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvvem minel mücrimın ve kefa bi rabbike hadiyev ve nesıyra)
25-Furkan Suresi
31.Ayet
Mekke
18
361
Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter. Ve işte biz böyle her Peygamber için mücrimlerden bir düşman yapmışızdır, maamafih hâdi de rabbın yeter nasîr de İşte (Ey Rasûlüm, sana Mekke müşriklerini) böylece düşman yaptığımız gibi, senden önce de her peygamber için mücrimlerden bir düşman yaptık. Bununla beraber (düşmanların kahrından) koruyucu ve (onlara karşı) zafer verici olarak Rabbin sana yeter. İşte bunun gibi her peygamber için suçlu günahkârlardan bir düşman ortaya çıkardık. Doğru yolu gösterici ve yardım (elini) uzatıcı olarak Rabbin yeter. Biz her peygambere günahkârlardan böyle düşman (lar) peyda etdik. Hidâyet verici olarak da, hakıykî yardımcı olarak da senin Rabbin yeter. Ve biz böylece her peygambere, mücrimlerden düşmanlar halkettik ve doğru yolu göstermek için de Rabbin yeter sana, yardım etmek için de.
25-Furkan Suresi

32.Ayet
Mekke

18
361
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً ۚ كَذَٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ ۖ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا -32
(Ve kalellezıne keferu lev la nüzzile aleyhil kur´anü cümletev vahıdeh kezalike li nüsebbite bihı füadeke ve rattelnahü tertıla)
25-Furkan Suresi
32.Ayet
Mekke
18
361
İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. Biz, Kur’an’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk. Yine o küfredenler dediler ki: o Kur´an ona cümlesi birden indirilseydi ya! Biz onu gönlüne iyi tesbit edelim diye böyle ındirdik ve fevkal´âde bir tertil ile tertil eyledik Bir de kâfirler dediler ki: “- Kur’ân, O’na toptan indirilseydi ya!” Biz, onu kalbine iyice yerleştirelim diye böyle âyet âyet indirdik (topluca indirmedik); ve onu güzel bir şekilde beyan edip âyet âyet okuduk. İnkâra saplanıp kalanlar dediler ki: «Kur´ân O´na (Muhammed´e) bir defada bütünüyle indirilseydi ya..» Biz onunla senin kalbini iyice yatıştırıp pekiştirmek ve tane tane okuman için böylece (parça parça ve uzun sürede) indirdik. O küfredenler (şöyle) dedi (ler): «Ona Kur´an bir (hamlede), toplu bir halde indirilmeli değil miydi»? Biz onu senin kalbine iyice yerleşdirmek için böyle (yapdık). Onu (çok güzel bir nizaam ile) âyet âyet ayırdık (ve aheste aheste bildirdik). Kâfir olanlar, ona Kur´ân dediler, birden ve toplu olarak indirilseydi ya. Biz, onu, gönlüne iyice yerleştirmen için böyle indirdik ve onu âyet âyet ayırdık, birbiri ardınca indirdik.
25-Furkan Suresi

33.Ayet
Mekke

18
362
وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ إِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَأَحْسَنَ تَفْسِيرًا -33
(Ve la ye´tuneke bi meselin illa ci´nake bil hakkı ve ahsene tefsıra)
25-Furkan Suresi
33.Ayet
Mekke
18
362
Onlar sana hiçbir misal getirmezler ki (buna karşılık) sana gerçeği ve en güzel açıklamayı getirmiş olmayalım. Hem onlar sana her hangi bir mesel ile gelmezler ki mutlak biz sana hakkı ve tefsirin daha güzelini getirmiş olmıyalım (Ey Rasûlüm, müşriklerin) Sana getirdikleri tuhaf ve bâtıl bir soruları yoktur ki, hak olan cevabını ve en güzel tefsirini getirmiş olmıyalım. Sana bir misâl getirmezler ki mutlaka biz (ona karşılık) hakkı yorum ve açıklama cihetiyle en güzelini getirmiş olmayalım. Onlar sana bir misâl getirmeye dursunlar, biz sana hakkı ve tefsirin daha güzelini getirdik. Onlar, sana bir örnek getirdiler mi biz, gerçek olarak ve daha da güzel bir açıklıkla bir örnek veririz sana.
25-Furkan Suresi

34.Ayet
Mekke

18
362
الَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضَلُّ سَبِيلًا -34
(Ellezıne yuhşerune ala vücuhihim ila cehenneme ülaike şerrum mekanev ve edallü sebıla)
25-Furkan Suresi
34.Ayet
Mekke
18
362
Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötü, tuttukları yol itibariyle daha sapıktırlar. O yüzleri üstü Cehenneme haşrolunacaklar, onlar mevkı´ce çok fena, yolca da en sepıktırlar O yüzleri üstü cehenneme sürüklenenler, işte bunlar, yer bakımından çok fena, yolca da en sapıktırlar. Onlar ki toplanıp yüzükoyun Cehennem´e sevkedilirler, işte onlar yer cihetiyle daha şerli, yol cihetiyle daha sapıktırlar. O yüzleri üstü cehenneme (sürülüb) toplanacaklar (yok mu?) Onların yeri çok kötü, yolu çok sapıkdır. Yüzüstü sürünerek cehennemde haşredilenlerin yerleri de en kötü yerdir, yolları da en sapık yol.
25-Furkan Suresi

35.Ayet
Mekke

18
362
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا -35
(Ve le kad ateyna musel kitabe ve cealna meahu ehahü harune vezıra)
25-Furkan Suresi
35.Ayet
Mekke
18
362
Andolsun, Biz, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve kardeşi Hârûn’u da ona yardımcı kıldık. Celâlim hakkı için Musâya o kitabı verdik, biraderi Harûnu da maıyyetinde vezir yaptık Gerçekten Mûsa’ya o kitabı (Tevrat’ı) verdik ve ona kardeşi Harûn’u beraberinde vezir (yardımcı) yaptık. And olsun ki Musâ´ya kitap verdik ve kardeşi Harun´u maiyetinde (bulunmak üzere) vezîr yaptık. Andolsun biz Musâya o kitabı verdik. Biraderi Hârunu da maiyyetine vezîr yapdık. Andolsun ki biz Mûsâ´ya kitap verdik ve kardeşi Hârûn´u, ona vezîr ettik.
25-Furkan Suresi

36.Ayet
Mekke

18
362
فَقُلْنَا اذْهَبَا إِلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْمِيرًا -36
(Fe kulnezheba ilel kavmillezıne kezzebu bi ayatina fe demmernahüm tedmıra)
25-Furkan Suresi
36.Ayet
Mekke
18
362
Onlara, “Âyetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin” dedik. Nihayet o kavmi yerle bir ettik. Haydi âyetlerimizi tekzib eden o kavme gidiniz, dedik, binnetice o kavmi tedmir ederek helâk ettik “-Haydi âyetlerimizi yalanlıyan o kavme (Firavun’a ve kavmine) gidin.” dedik, (onlarda gittiler, tebliğ ettiler; fakat tekzip edildiler) nihayet onları, (Firavun ve kavmini) tamamen (boğarak) helâk ettik. Onlara, âyetlerimizi yalanlayan millete gidin, dedik. (O millet buna rağmen yalanlama ve inkârdan vazgeçmeyince) çok geçmeden onları fena halde yok ettik. «(Haydi) âyetlerimizi yalan sayan o kavme gidin» dedik, neticede onları tam bir helak ile imhaa etdik (edeceğiz). Derken delillerimizi yalanlayan topluluğa gidin dedik, sonucu, onları tamâmıyla helâk ettik.
25-Furkan Suresi

37.Ayet
Mekke

18
362
وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً ۖ وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا -37
(Ve kavme nuhıl lemma kezzebür rusüle ağraknahüm ve cealnahüm lin nasi ayeh ve a´tedna liz zalimıne azaben elıma)
25-Furkan Suresi
37.Ayet
Mekke
18
362
Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık. Nuh kavmini de Resulleri tekzib ettikleri vakıt gark edib kendilerini insanlara bir ıbret kıldık: hazırladık da zâlimlere elîm bir azâb Nûh kavmini de, peygamberleri tekzib ettikleri zaman, boğduk ve kendilerini insanlara bir ibret yaptık. Biz, zalimlere çok acıklı bir azab hazırladık. Nûh kavmine de (uyarıcı peygamber) gönderdik; peygamberleri yalanlayınca onları (suda) boğduk ve kendilerini (geride kalan) insanlara bir öğüt ve ibret kıldık. Zâlimlere de elem verici bir azâb hazırladık. Nuuh kavmini de, (evet) peygamberleri tekzîb etdikleri vakit biz onları da (tufan ile) boğduk ve kendilerini insanlara bir ibret yapdık. Biz zaalimler için (dâima) acıklı bir azâb hazırladık. Nûh kavmini de, peygamberleri yalanladıkları zaman, sulara boğduk ve insanlara ibret olacak bir hale getirdik ve zalimlere, elemli bir azap hazırladık.
25-Furkan Suresi

38.Ayet
Mekke

18
362
وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَٰلِكَ كَثِيرًا -38
(Ve adev ve semude ve ashaber rassi ve kurunem beyne zalike kesıra)
25-Furkan Suresi
38.Ayet
Mekke
18
362
Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helâk ettik. Âdi de, Semûdu da, Eshabı ressi de bunların arasında daha bir çok kurunu da Âd kavmini de, Semûd kavmini de, (Şuayb’ın) Ress Ashabını da, bunların arasında geçen bir çok ümmetleri de helâk ettik. Âd´ı da, Semûd´u da, Ress (Yemame yöresindeki kasaba veya taşla örülmüş kuyu) halkını da ve bunlar arasında (gelip geçen) birçok nesilleri de (yine aynı sebeplerle) yok ettik. «Aad» i de, «Semuud» u da, «Ress ashaabı» nı da ve bunların arasında (geçen) bir çok (nesilleri) de (helak etdik). Âd´ı da helâk ettik, Semûd´u da, Ress ashâbını da ve bunların arasında daha birçok soyları da.
25-Furkan Suresi

39.Ayet
Mekke

18
362
وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْأَمْثَالَ ۖ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًا -39
(Ve küllen darabna lehül emsale ve küllen tebberna tetbıra)
25-Furkan Suresi
39.Ayet
Mekke
18
362
Bunların her birine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik. Ki her birine nasıyhat olarak emsal anlatmıştık ve her birini mahv-ü perişan ettik de ettik Bunlardan her birine (kendilerinden öncekilerin helâkine dair) nasihat olarak nice misaller anlattık. Fakat, iman etmediklerinden hepsini tamamen helâk ettik. Onların herbiri için (doğru yola dönerler diye) misâller verdik ve (sonunda) herbirini yıkıp belirsiz hale getirdik. Biz (onlardan) her birine (geçmişlerden) misâller irâd etdik. (Fakat peygamberlerini tekzîb etdikleri için) hepsini tam bir helak ile imhaa eyledik. Hepsine de örnekler getirdik, hepsini de kırıp geçirdik.
25-Furkan Suresi

40.Ayet
Mekke

18
362
وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ ۚ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا ۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا -40
(Ve le kad etev alel karyetilletı ümtırat metaras se´ e fe lem yekunu yeravneha bel kanu la yercune nüşura)
25-Furkan Suresi
40.Ayet
Mekke
18
362
Andolsun, senin kavmin, belâ yağmuruna tutularak yok edilen kente uğramışlardır. Yoksa onu görmüyorlar mıydı (ki ibret almadılar)? Hayır! (Görüyorlardı fakat) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı. Celâlim hakkı için o fenalık yağmuruna tutulan karyeye de vardılar, artık onu görüyor değiller miydi? Doğrusu nüşur arzu etmiyorlar, uyanmak istemiyorlardı Yemin olsun ki, (Kureyş kâfirleri ticaret için Şam’a giderken) fenalık (taş) yağmuruna tutulmuş olan o beldeye (Lut kavminin Sedûm şehrine) defalarca uğradılar; onu görüyor değiller miydi? (düşünüb te ibret almazlar, imana gelmezler mi?) Doğrusu onlar, öldükten sonra dirileceklerini ummazlar. And olsun ki onlar (inkarcı sapıklar) âfet yağmuruna tutulup (yok edilen) kasabaya varmışlardı, onu görmediler mi ? Hayır, yeniden dirilip kalkmayı ummazlar. Andolsun ki onlar (Mekkeliler) belâ (ve felâket) yağmuruna tutulan o beldeye uğramışlardır. (Peki) onu da görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar (öldükden sonra tekrar) dirilmeyi ummazlar. Andolsun ki onlar, uğramışlardır kötü bir yağmur yağdırılan o şehre, onu olsun görmüyorlar mı? Görüyorlar, fakat onlar, ölümden sonra dirileceklerini ummuyorlar.
25-Furkan Suresi

41.Ayet
Mekke

18
362
وَإِذَا رَأَوْكَ إِنْ يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا -41
(Ve iza raevke iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı beasellahü rasula)
25-Furkan Suresi
41.Ayet
Mekke
18
362
(41-42) Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilâhlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilâhlarımızdan uzaklaştıracaktı” (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler. Seni de gördükleri vakıt sırf bir eğlence yerine tutuyorlar, bu mu o Allah´ın Peygamber diye gönderdiği? diyorlar (Ey Rasûlüm, Mekke kâfirleri) seni gördükleri vakit, seni yalnız bir eğlence yerine tutuyorlar: “- Bu mu, Allah’ın peygamber diye gönderdiği?” diyorlar... Seni gördükleri zaman. «Allah´ın elçi olarak gönderdiği bu mudur ?» diyerek (ciddi hiçbir tavır takınmazlar), sadece alaya alırlar. Seni gördükleri vakit «Bu mu Allahın peygamber olarak gönderdiği?» (derler), seni bir eğlenceden başka bir şey edinmezler. Seni, gördükleri zaman da Allah bunu mu peygamber olarak gönderdi diye alaya alıyorlar.
25-Furkan Suresi

42.Ayet
Mekke

18
362
إِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَا ۚ وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا -42
(İn kade le yüdıllüna an alihetina lev la en saberna aleyha ve sevfe ya´lemune hıyne yeravnel azabe men edallü sebıla)
25-Furkan Suresi
42.Ayet
Mekke
18
362
(41-42) Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilâhlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilâhlarımızdan uzaklaştıracaktı” (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler. Sahi be! Az kaldı bizi ma´budlarımızdan sapıtacaktı, eğer üzerlerine sebat etmesekti! diyorlar, fakat ileride bilecekler, azâbı görecekleri gün: kimmiş o yolu daha sapık olan? (Senin için diyorlar ki) “- Az kalsın bizi, putlarımıza ibadet etmekten çevirecekti, eğer üzerlerine sebat (la ibadet) etmeseydik...” Fakat, ileride azabı görecekleri gün, yolca daha sapık kimdir, bilecekler. Tanrı edindiğimiz (putlara tapmakta) sabretmemiş olsaydık, neredeyse bizi saptıracaktı! derler. İleride bunlar azabı görünce kimin yol edinme bakımından daha sapık olduğunu bileceklerdir. (Şöyle derler): «Hakıykat, eğer üzerlerine (düşüb) sebat göstermeseydik bizi az kaldı Tanrılarımızdan sapdıracakdı o». Onlar azâbı görecekleri vakit kim yolca daha sapıkdır, yakında bilecekler. Kulluklarında sebât etmeseydik neredeyse bizi de mâbûtlarımızdan saptıracaktı derler ve yakında, azâbı gördüler mi, bilecekler onlar, kimin yolu, daha yabanda.
25-Furkan Suresi

43.Ayet
Mekke

18
362
أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا -43
(E raeyte menit tehaze ilahehu hevah e fe ente tekunü aleyhi vekıla)
25-Furkan Suresi
43.Ayet
Mekke
18
362
Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? Gördün mü o ilâhını hevâsı ittihaz edeni? Artık ona sen mi vekîl olacaksın (Ey Rasûlüm) gördün mü, o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona, sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?) Arzu ve hevesini tanrı edineni gördün mü ? Yoksa sen mi onun üzerine (koruyucu, kurtarıcı) vekîl olacaksın ? Gördün mü o hevâ (ve heves) ini Tanrı edinen kimseyi? Şimdi onun üzerine (Habibim) sen mi bekci olacaksın? Gördün mü dileğini mâbut yapanı? Sen mi koruyucu olacaksın ona?
25-Furkan Suresi

44.Ayet
Mekke

18
363
أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ ۚ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ ۖ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا -44
(Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya´kılun in hüm illa kel en´ami bel hüm edallü sebıla)
25-Furkan Suresi
44.Ayet
Mekke
18
363
Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar. Yoksa onların ekserîsini işitirler veya akıl ederler mi zannediyorsun? Onlar sırf hayvan gibi hattâ gidişçe daha sapkındırlar Yoksa (Ey Rasûlüm), onların çoğunu, hakkı işitiyorlar veya hakkı anlıyorlar mı zannediyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler. Doğrusu gidişçe daha sapıktırlar. Yoksa sen onların çoğunun işittiğini, ya da eklettiğini mi sanıyorsun ? Onlar ancak davarlar gibidirler, hayır onlar (yol) edinme bakımından daha da şaşkındırlar. Yoksa onların çoğunu hakıykaten (söz) dinlerler, yahud akıllanırlar mı sanıyorsun? Onlar, başka değil, dört ayaklı hayvanlar gibidir. Belki yolca daha sapıkdır. Yoksa çokları dinlerler ve akıllarını başlarına alırlar mı sanıyorsun? Onlar, ancak hayvanlara benzerler, hattâ yol yordam bakımından hayvandan da sapıktır onlar.
25-Furkan Suresi

45.Ayet
Mekke

18
363
أَلَمْ تَرَ إِلَىٰ رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا -45
(E lem tera ila rabbike keyfe meddez zıll ve lev şae le cealehu sakina sümme cealneş şemse aleyhi delıla)
25-Furkan Suresi
45.Ayet
Mekke
18
363
Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. Bakmaz mısın rabbına? Gölgeyi nasıl uzatmakta? Dilese idi elbet onu sâkin de kılardı, sonra nasıl Güneşi, ona delil kılmışız? Rabbinin kudretine bakmaz mısın (fecirle güneşin doğuşu arasında) gölgeyi nasıl yayıyor? (Ne karanlık var, ne de aydınlık). Dileseydi, o gölgeyi devamlı ve sabit yapardı (onu güneşle gidermezdi). Sonra biz, güneşi de, o gölge üzerine bir delil yaptık (güneşin varlığından gölge bilinir). Rabbin (kurduğu düzen, koyduğu kanun uyarınca) gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Dileseydi onu yerinde sakin bırakırdı. Sonra biz güneşi ona sebep ve delil yaptık. Rabbin (in sun´un) a bir bakmadın mı? Gölgeyi nasıl uzat (ıb yay) mışdır O? Eğer dileseydi onu elbet sakin de kılardı. Sonra biz güneşi ona bir delîl yapmışızdır. Rabbinin işini görmedin mi? Nasıl da gölgeyi uzattı, dileseydi onu sâkin eder, uzatıp kısaltmazdı; elbette, sonra güneşi, delîl ettik gölgeye.
25-Furkan Suresi

46.Ayet
Mekke

18
363
ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا -46
(Sümme kabadnahü ileyna kabday yesıra)
25-Furkan Suresi
46.Ayet
Mekke
18
363
Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik. Sonra nasıl tutıp onu azar azar kendimize almaktayız? Sonra (gölge yer yüzüne yayılıp da güneş doğmaya başlayınca) biz, bu gölgeyi azar azar bize doğru (dilediğimiz yere) alırız. Sonra da onu tutup kendimize doğru azar azar çekip (kısaltmaktayız). Sonra onu (uzanan o gölgeyi nasıl) azar azar alıb kendimize çekdik. Sonra da onu yavaş yavaş, gizlice kendimize çekip aldık.
25-Furkan Suresi

47.Ayet
Mekke

18
363
وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا -47
(Ve hüvellezı ceale lekümül leyle libasev ven nevme sübatev ve cealen nehar nüşura)
25-Furkan Suresi
47.Ayet
Mekke
18
363
O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır. Odur o ki size geceyi bir geygi yaptı, uykuyu bir ta´til de, gündüzü bir nüşur kıldı (yeni bir hayat ) O Allah’dır ki, geceyi size bir örtü, uykuyu da bir dinlenme yaptı; gündüzü ise, yeni bir hayat ve meşguliyet yaptı. O´dur ki size geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme (devresi), gündüzü yeni bir hayat (süresi) kıldı. O, geceyi sizin için (örtünecek) bir libas, uykuyu bir dinlenme, gündüzü de yeni bir hayaat (fa´âliyyet) yapandır. Ve öyle bir mâbuttur o ki geceyi bir libâs olarak yarattı size, uykuyu, bir dinlenme zamânı olarak ve gündüzü de, âdetâ yeni bir hayât olarak halketti.
25-Furkan Suresi

48.Ayet
Mekke

18
363
وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۚ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً طَهُورًا -48
(Ve hüvellezı erseler riyaha büşram beyne yedey rahmetih ve enzelna menis semai maen tahura)
25-Furkan Suresi
48.Ayet
Mekke
18
363
(48-49) O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik. Yine odur o ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci göndermekte ve semâdan pampâk bir su (bir mai tahur) indirmekteyiz. Yağmurun önünde, rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen O’dur. Biz gökten pâk ve temizleyeci bir su indirdik, (48-49) O´dur ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderdi ve ölü bir ülkeyi diriltmemiz ve yarattığımız davarları ve birçok insanları sulamamız için gökten tertemiz su indirdi. O, rahmetinin önünde rüzgârları bir müjde (ci) olarak gönderendir. Biz gökden tertemiz su indirdik. Ve öyle bir mâbuttur o ki rahmetinden önce bir müjde olarak rüzgârları göndermiştir ve biz, gökten tertemiz bir su olan yağmuru yağdırmadayız.
25-Furkan Suresi

49.Ayet
Mekke

18
363
لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا -49
(Li nuhyiye bihı beldetem meytev ve nüskıyehu mimma halakna en´amev ve enasiyye kesıra)
25-Furkan Suresi
49.Ayet
Mekke
18
363
(48-49) O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik. Diriltelim diye bununla ölü bir beldeyi ve sulayalım diye mahlûkatımızdan nice hayvan sürülerini ve bir çok insan kümelerini Ki onunla, bitkisiz ölü bir yeri diriltelim ve yarattığımız hayvanlarla bir çok insanlara su verelim. (48-49) O´dur ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderdi ve ölü bir ülkeyi diriltmemiz ve yarattığımız davarları ve birçok insanları sulamamız için gökten tertemiz su indirdi. Onunla ölü bir toprağa can verelim, yaratdığımız hayvanları ve bir çok insanları onunla sıvaralım diye. Onunla ölü şehri diriltelim, yarattığımız hayvanları ve insanların çoğunu suya kandıralım diye.
25-Furkan Suresi

50.Ayet
Mekke

18
363
وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا -50
(Ve le kad sarrafnahü beynehüm li yezzekkeru fe eba ekserun nasi illa küfura)
25-Furkan Suresi
50.Ayet
Mekke
18
363
Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler. Celâlım hakkı için onu aranızda evirip çevirmekteyiz düşünsünler ıbret alsınlar diye yine de nâsın ekserîsi dayatmakta nankörlükten başkasına yanaşmamakta Doğrusu, yağmuru, memleketler arasında taksim ettik ki, ibret alsınlar (şükretsinler). Yine de insanların çoğu yüz çevirdiler, ancak nimeti inkâr ettiler. And olsun ki, bu (tabiat olayını) öğüt alsınlar diye insanlar arasında çevirip dururuz. Bununla beraber insanların çoğu inad edip dayattılar da nankörlükten vazgeçmediler. Andolsun bunu, (insanların) ibret almaları için, aralarında çeşid çeşid suretlerde anlatmışızdır (yahud bu suyu evirib çevirmişizdir). Fakat insanların çoğu, ille nankörlük olmak üzere, dayardılar (inâdlarından dönmediler). Ve andolsun ki biz onu, bulundukları yerlere akıttık düşünüp ibret alsınlar diye, fakat insanların çoğu, ibret almaya yanaşmadı, nankör olup gitti.
25-Furkan Suresi

51.Ayet
Mekke

18
363
وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا -51
(Ve lev şi´na le beasna fı külli karyetin nezıra)
25-Furkan Suresi
51.Ayet
Mekke
18
363
Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik. Dilese idik elbet her köyde bir nezîr gönderir idik Eğer dileseydik, her memleket halkına bir peygamber gönderirdik (ve böylece senin yükünü hafifletirdik). İsteseydik her kasabaya (ve köye) bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik. (Öyle yapmadık, yalnız seni seçip bütün insanlara göndermeyi uygun bulduk). Eğer dileseydik muhakkak ki her kasabaya (fenalıkların aakıbetinden) korkutucu birer (peygamber) gönderirdik. Ve dileseydik her şehre, bir korkutucu gönderirdik.
25-Furkan Suresi

52.Ayet
Mekke

18
363
فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُمْ بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا -52
(Fe la tütııl kafirıne ve cahıdhüm bihı cihaden kebıra)
25-Furkan Suresi
52.Ayet
Mekke
18
363
Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur’an’la büyük bir mücadele ver. Mâdamki yalnız seni gönderdik o halde kâfirlere itaat eyleme de bununla onlara cihad et büyük cihad (Madem ki bütün faziletleri sende topladık ve yalnız seni gönderdik), o halde, kâfirlere boyun eğme ve onlara karşı bu Kur’ân ile büyük bir cihad olarak mücadele yap. O halde kâfirlere baş eğip uyma; onlarla büyük bir cihâd (ruh ve heyecanı) ile savaş. (Vazîfe yalınız senin üzerindedir). O halde kâfirlere boyun eğme de bununla (bu Kur´an ile) onlara karşı olanca savaşınla büyük bir mücâhede yap. Artık kâfirlere itâat etme ve onlara adamakıllı savaş.
25-Furkan Suresi

53.Ayet
Mekke

18
363
وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَحْجُورًا -53
(Ve hüvellezı meracel bahreyni haza azbün füratüv ve haza milhun ücac ve ceale beynehüma berzehav ve hıcram mahcura)
25-Furkan Suresi
53.Ayet
Mekke
18
363
O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır. O odur ki iki deryayı birbirine salmış: şu tatlı, yürek tazeler, şu tuzlu çorak, aralarına da bir berzah ve bir «hıcri mahcûr» koymuştur O Allah’dır ki, iki denizi (veya iki nehri birbirine komşu ve yakın olarak) salıverdi: Şu (birisi) tatlı, susuzluğu giderir, bu (beriki) tuzlu ve acıdır. Aralarında da kudretinden bir engel ve birbirlerine karışmağı önleyici bir perde koymuştur. (Birbirine yakın tuz gölü ile tatlı su gölü veya tatlı bir nehirle ona yakın olan suyu acı bir deniz gibi. Aralarında kudretten bir engel olup, biri diğerinin tadını bozmaz. ) O ki, iki denizi salıverip yaklaştırdı ; şunun suyu tatlı içimi kolay, bunun suyu tuzlu acı; aralarında da (birbirlerine karışmalarını önlemek için) bir engel, aşılması zor bir sınır koydu. O, iki denizi (birbirine) salıb katandır. Şu tatlı ve susuzluğu gidericidir. Bu ise tuzlu ve acıdır. (Allah) aralarına bir perde, (ihtilâfları) memnu olmak üzere bir sınır koymuşdur. Ve öyle bir mâbuttur o ki iki denizi akıtmıştır; bu, tatlı ve içilecek sudur ve şu, tuzlu ve acı su ve aralarında da bir sınır, birbirlerine karışmalarına imkân bulunmayan bir engel halk etmiştir.
25-Furkan Suresi

54.Ayet
Mekke

18
363
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا ۗ وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًا -54
(Ve hüvellezı haleka minel mai beşeran fe cealehu nesebev ve sıhra ve kane rabbüke kadıra)
25-Furkan Suresi
54.Ayet
Mekke
18
363
O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Odur o ki sudan bir beşer yarattı da onu bir neseb ve bir sıhir kıldı, rabbın kadîr bulunuyor Hem O Allah’dır ki, sudan bir insan yarattı da onu soy ve hısım diye ikiye ayırdı. Senin Rabbin her şeye kadirdir. O ki, sudan bir insan (türü) yarattı, onların arasında soy ve hısımlık meydana getirdi. Rabbın kudreti (her şeye) yeter. O, sudan bir beşer yaratıb da onu soy sop yapandır. Rabbin (her şey´e) kemâliyle kaadirdir. Ve öyle bir mâbuttur o ki bir katre sudan insanı yaratmış ve ona ana baba tarafından soy sop, karı koca tarafından akrabalık vermiştir ve Rabbinin, her şeye gücü yeter.
25-Furkan Suresi

55.Ayet
Mekke

18
363
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ ۗ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلَىٰ رَبِّهِ ظَهِيرًا -55
(Ve ya´büdune min dunillahi ma la yenfeuhüm ve la yedurruhüm ve kanel kafiru ala rabbihi zahıra)
25-Furkan Suresi
55.Ayet
Mekke
18
363
Onlar, Allah’ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. Kâfir, Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır. Böyle iken Allahı bırakıp da kendilerine ne menfeat ne zarar edemiyecek şeylere tapıyorlar ve kâfir o rabbının aleyhine zahîr oluyor Böyle iken kâfirler Allah’ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar vermiyecek şeylere tapıyorlar. Kâfir (Ebu Cehil) de Rabbinin aleyhinde şeytana yardımcı oluyor. Allah´ı bırakıp kendilerine ne yarar, ne de zarar veremiyen başka şeylere tapıyorlar. Zaten kâfir, Rabbına karşı (İblîs´e ve nefse) arka çıkar. (Böyle iken kâfirler) Allâhı bırakırlar da kendilerine ne fâide, ne zarar yapmayacak olan şeylere taparlar. Kâfir, Rabbinin aleyhine (şeytana) yardımcıdır. Allah´ı bırakıp da kendilerine ne bir faydası, ne bir zararı dokunan şeylere kulluk ederler ve insan, Rabbine karşı Şeytan´a yardımcıdır.
25-Furkan Suresi

56.Ayet
Mekke

18
364
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا -56
(Ve ma erselnake illa mübeşşirav ve nezıra)
25-Furkan Suresi
56.Ayet
Mekke
18
364
Biz, seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Halbuki seni mahzâ bir mübeşşir ve nezîr olarak gönderdik Halbuki biz, seni ancak, müminlere bir müjdeci, kâfirlere bir korkutucu olarak gönderdik. Biz seni ancak (rahmet, gufran ve ebedî saadet) müjdecisi ve (eğri yolun felâkete, bedbahtlığa gittiğini bildiren) uyarıcı olarak gönderdik. Biz seni (müminlerin) bir müjdeci (si), (kâfirlerin) bir korkutucu (su) olmakdan başka (bir sıfatla) göndermedik. Ve biz seni, ancak müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik.
25-Furkan Suresi

57.Ayet
Mekke

18
364
قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَنْ شَاءَ أَنْ يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا -57
(Kul ma es´elüküm aleyhi min ecrin illa men şae ey yettehıze ila rabbihı sebıla)
25-Furkan Suresi
57.Ayet
Mekke
18
364
De ki: “Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum.” «Ben buna karşı sizden bir ecir değil, ancak rabbına bir yol tutmak istiyen kimseler istiyorum» de (Ey Rasûlüm), de ki: “-Ben bu yaptığım tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum, ancak Rabbine bir iman ve itaat yolu tutmak isteyen kimseler istiyorum.” De ki:Ben buna (hizmete) karşı sizden bir ücret istemiyorum ; ancak Rabbime doğru bir yol tutmak isteyeni arzuluyorum. De ki: «Ben bu (teblîğıma) karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ancak Rabbine (doğru) bir yol tutmayı dileyen adamlar (istiyorum). De ki: Ben, Kur´ân´ı tebliğ ettiğimden dolayı sizden bir ücret istemiyorum, ancak yolunu Rabbine doğrultan adamlar istiyorum.
25-Furkan Suresi

58.Ayet
Mekke

18
364
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ ۚ وَكَفَىٰ بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا -58
(Ve tevekkel alel hayyillezı la yemutü ve sebbıh bi hamdih ve kefa bihı bi zünubi ıbadihı habıra)
25-Furkan Suresi
58.Ayet
Mekke
18
364
Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et. O’nu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter! Ve o hayyi lâ yemuta tevekkül (ve ı´timad) kıl da ona hamd ile tesbiyh eyle, kullarının günahlarına onun habîr olması yeter Bir de, daima diri olup, hiç bir zaman ölmiyen Allah’a tevekkül et; ve O’na hamd ile (O’nu) yücelt. Kullarının günahlarından O’nun haberdar olması yeter. O hep diri olup hiç ölmeyecek Rabbine güvenip dayan ; O´na hamd ile tesbihte bulun. Kullarının günahlarından haberli olarak Allah yeter. Ölmek şanından olmayan O Baakıy (Tealâ) ya güvenib dayan, Ona hamd ite tesbîh (ve Onu tenzîh) et. Onun kullarının günâhlarından hakkıyle haberdâr olması yeter. Ve dayan o daimî diriye ki hiç ölmez ve ona hamd ederek şânını tenzîh et ve kullarının suçlarından haberdar olması yeter.
25-Furkan Suresi

59.Ayet
Mekke

18
364
الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ ۚ الرَّحْمَٰنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا -59
(Ellezı halekas semavati vel erda ve ma beynehüma fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşir rahmanü fes´el bihı habıra)
25-Furkan Suresi
59.Ayet
Mekke
18
364
Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş’a kurulan Rahmân’dır. Sen bunu haberdar olana sor! O hayyi lâ yemut ki Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde yarattı ve sonra Arşın üzerine istivâ buyurdu o rahmân, haydi ne diliyeceksen o habîrden dile O Allah’dır ki, göklerle yeri ve aralarında olanları altı günde yarattı; sonra Arş’ın üzerinde hükümran oldu. O Rahman’dır. Artık bu yaratma işlerini, her şeyi bilenden (Habîr’den) sor. O Allah ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri altı gün (devir)de yaratmış; sonra da Arş üzerine saltanat ve kudretini kurmuştur. O Rahmân´dır. Artık sen O´nu (O´ndan) haberli olandan sor. O, gökleri ve yeri aralarında olan şeyleri altı günde yaratan, sonra (emri) arş üzerinde hükümrân olandır. Rahmandır (rahmeti umumîdir). Bunu (Onun sıfatlarından) haberdâr olana sor. Öyle bir mâbuttur ki gökleri ve yeryüzünü ve ne varsa ikisinin arasında hepsini altı günde yaratmıştır da sonra arşa hâkim ve mutasarrıf olmuştur, rahmandır, artık haberi olana sor bunu.
25-Furkan Suresi

60.Ayet
Mekke

18
364
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَٰنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا ۩ ۩ -60
(Ve iza kıyle lehümüscüdu lir rahmani kalu ve mer rahmanü e nescüdü li ma te´müruna ve zadehüm nüfura)
25-Furkan Suresi
60.Ayet
Mekke
18
364 ۩
Onlara, “Rahmân’a secdeye kapanın denildiğinde “Rahmân da nedir? Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?” derler ve bu onların nefretini artırır. Maamafih «Rahmâna secde edin» denildiği vakıt onlara «Rahmân ne imiş? Bize emrediyorsun diye secde mi ederiz?» dediler ve daha ziyade vahşetlerini artırdı Kâfirlere: “- Rahmân’a secde edin.” denildiği zaman, derler ki: “- Rahman ne imiş, bize emrettiğin şeye secde mi ederiz?” (*) Rahmân’a secde emri de, büsbütün imandan uzaklaşmalarını artırdı. Onlara, haydi Rahmân´a secde edin, denilince, onlar, «Rahman da neymiş ? Bize emrettiğine secde mi ederiz ?» derler. Ve bu onların nefretini artırır. Onlara: «Rahmana secde edin» denildiği zaman «Rahman da neymiş? Senin bize emr edegeldiğine mi secde edeceğiz?» dediler ve (bu secde emri) onların (büsbütün îmandan) ürküb uzaklaşmalarını artırdı. Onlara, secde edin rahmâna dendi mi, rahmân da nedir ki derler, bize emrettiğine mi secde edeceğiz? Ve bu, ancak uzaklaşmalarını arttırır.
25-Furkan Suresi

61.Ayet
Mekke

18
364
تَبَارَكَ الَّذِي جَعَلَ فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُنِيرًا -61
(Tebarakellezı ceale fis semai bürucev ve ceale fıha siracev ve kameram münıra)
25-Furkan Suresi
61.Ayet
Mekke
18
364
Göğe burçlar yerleştiren, orada bir ışık kaynağı (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratanın şanı çok yücedir. ne yücedir o ki Semâda burclar yapmış, hem içlerinde bir kandil, bir de nûrlu bir ay asmış Ne yücedir O Allah ki, gökte burçlar (gezegenler) yaratmış ve içerisine bir kandil (güneş), bir de nurlu ay koymuştur. Ne yüce, ne mübarektir O Allah ki, gökte burçlar meydana getirmiş ve orada kandil (misâli bir Güneş) ve aydınlatıcı bir Ay var kılmıştır. Gökde burçlar yaratan, onların içinde bir çerağ ve nurlu bir ay barındıran (Allah) ın şânı ne yücedir! Ne yücedir şânı gökte burçlar yaratanın ve orada bir ışık ve aydınlatıcı bir ay halk edenin.
25-Furkan Suresi

62.Ayet
Mekke

18
364
وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يَذَّكَّرَ أَوْ أَرَادَ شُكُورًا -62
(Ve hüvellezı cealel leyle ven nehara hılfetel li men erade ey yezzekkera ev erade şükura)
25-Furkan Suresi
62.Ayet
Mekke
18
364
O, öğüt almak isteyen ve çok şükredici olmayı dileyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir. Yine odur ki tezekkür etmek veya şükreylemek istiyenler için gece ile gündüzü birbirine halef kılmıştır. Düşünüp ibret almak yahut şükretmek istiyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren yine O’dur. O ki, düşünüp öğüt ve ibret almak isteyenler veya şükretmeyi ar zu edenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirmiştir. O, iyice düşünüb ibret almak arzusunda bulunan kimseler, yahut şükretmek dileyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirendir. Ve öyle bir mâbuttur o ki anıp ibret almaya niyetlenen, yahut şükretmeyi dileyen kimse için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca gelmek üzere halketmiştir.
25-Furkan Suresi

63.Ayet
Mekke

18
364
وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا -63
(Ve ıbadür rahmanillezıne yemşune alel erdı hevnev ve iza hatabehümül cahilune kalu selama)
25-Furkan Suresi
63.Ayet
Mekke
18
364
Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler. Ve o Rahmânın kulları: onlar ki Arzın üzerinde mülayemetle yürürler ve cahiller kendilerine lâf attığı vakıt selâmetle... derler Rahmân’ın o kulları ki, onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler, cahiller kendilerine (hoşlanmadıkları bir) lâf attıkları zaman, “Selâm” derler (sözün doğrusunu söylerler ve onlarla çatışmazlar); O Rahmân´ın kulları (o kimseler)dir ki, yeryüzünde alçak gönüllü yürürler; câhiller onlara söz attığı vakit, «selâmetle» derler. O çok esirgeyen (Allah´ın haas) kulları, ki onlar yer (yüzün) de vekaar ve tevazu ile yürürler, kendilerine beyinsizler (hoşa gitmeyecek) lâflar atdığı zaman «Selâm (etle» de (yib geçe) rler. Ve rahmânın kulları, öylesine kullardır ki yeryüzünde gönül alçaklığıyla yürürler ve bilgisizler, onlara söz söyleyince sağlık, esenlik size diye cevap verirler.
25-Furkan Suresi

64.Ayet
Mekke

18
364
وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا -64
(Vellezıne yebıtune li rabbihim süccedev ve kıyama)
25-Furkan Suresi
64.Ayet
Mekke
18
364
Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. Ve onlar ki ya rablarına secdeler, kıyamlar ederek yatarlar Onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar yaparak (namaz kılarak) geceyi geçirirler. Onlar ki Rablarına secde ederek, ayakta durarak (namaz ve niyazda bulunarak) gecelerler. Onlar ki gecelerini Rableri için secdekârlar ve kaaimler olarak geçirirler. Ve öyle kişilerdir onlar ki, gecelerini Rablerine secde ederek, onun tapısında kıyamda bulunarak geçirirler.
25-Furkan Suresi

65.Ayet
Mekke

18
364
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ ۖ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا -65
(Vellezıne yekulune rabbenasrif anna azabe cehenneme inne azabeha kane ğaram)
25-Furkan Suresi
65.Ayet
Mekke
18
364
Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir!” Ve onlar ki ya rabbenâ, derler, sav bizlerden Cehennem azâbını, cidden onun azâbı belâyi mübremdir Onlar ki, şöyle derler: “- Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını sav, muhakkak ki onun azabı devamlı bir helâktır. Onlar ki «Rabbimiz bizden Cehennem azabını çevirip uzaklaştır. Şüphesiz ki onun azabı devamlı acı ve işkencedir» derler. Onlar ki: «Ey Rabbimiz, derler, bizden cehennem azabını sav. Gerçek onun azâbı daimî bir helâledir». Ve öyle kişilerdir onlar ki Rabbimiz derler, savuştur cehennem azâbını bizden; şüphe yok ki onun azâbı dâimîdir.
25-Furkan Suresi

66.Ayet
Mekke

18
364
إِنَّهَا سَاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا -66
(İnneha saet müstekarrav ve mükama)
25-Furkan Suresi
66.Ayet
Mekke
18
364
“Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.” Filhakıka o ne kötü makarr, ne kötü makam Doğrusu o, ne kötü bir karargâh, ne kötü makamdır!” Şüphesiz ki orası kötü bir karargâh ve fena bir eyleşim yeridir. «Hakıykat o, ne kötü bir karargâh ve ikaametgâhdır». Gerçekten de orası, karâr edilecek ne kötü yerdir, durulacak ne kötü yurt.
25-Furkan Suresi

67.Ayet
Mekke

18
364
وَالَّذِينَ إِذَا أَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَٰلِكَ قَوَامًا -67
(Vellezıne iza enfeku lem yüsrifu ve lem yaktüru ve kane beyne zalike kavama (60. Ayet secde ayetidir.))
25-Furkan Suresi
67.Ayet
Mekke
18
364
Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır. Ve onlar ki infak ettikleri vakıt israf etmezler, hısset de yapmazlar, ikisi arası denk giderler Onlar ki, harcadıkları zaman israf etmezler, sıkılık da yapmazlar; ve harcamalar bu ikisi arası ortalama olur; (*) Dikkat!... Secde âyetidir. Onlar ki (mallarını) harcadıkları zaman ne israf ederler, ne de cimrilik yaparlar, bu ikisi arasında dengeli ortalama (bir yol tutarlar). Onlar ki harcadıkları vakit ne israf, ne de sıkılık yapmazlar; (harcamaları) ikisi arası ortalama olur. Ve öyle kişilerdir onlar ki yoksullara bir şey verince ne isrâf ederler, ne de az verirler, ikisinin ortasını bulurlar.
25-Furkan Suresi

68.Ayet
Medine

18
365
وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ ۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ يَلْقَ أَثَامًا -68
(Vellezıne la yed´une meallahi ilahen ahara ve la yaktülunen nefselletı harramellahü illa bil hakkı ve la yeznun ve mey yef´al zalike yelka esama)
25-Furkan Suresi
68.Ayet
Medine
18
365
Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. Ve onlar ki Allahın beraberinde diğer bir tanrıya duâ etmezler, Allahın haram kıldığı nefsi haksız katleylemezler ve zinâ yapmazlar, her kim de bunları yaparsa ağır cezaya çarpar Onlar ki, Allah’la beraber başka bir İlâha ibadet etmezler; Allah’ın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler, zina yapmazlar; kim de bunları yaparsa, günahının cezasına kavuşur; Onlar ki Allah´la beraber başka bir tanrıya tapmazlar, haklı bir sebep dışında Allah´ın haram kıldığı canı öldürmezler; zina etmezler.. Kim bunları işlerse cezaya çarpılır. Onlar ki Allahın yanına başka bir Tanrı daha (katıb) tapmazlar. Allahın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlar (dan birini) yaparsa cezaya çarpar. Ve öyle kişilerdir onlar ki Allah´la berâber başka bir mâbuda kulluk etmezler ve haklı olmadıkça Allah´ın harâm ettiği bir cana kıyıp kimseyi öldürmezler ve zinâ etmezler ve kim, bunları yaparsa cezâya düşer.
25-Furkan Suresi

69.Ayet
Medine

18
365
يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِ مُهَانًا -69
(Yüdaaf lehül azabü yevmel kıyameti ve yahlüd fıhı mühana)
25-Furkan Suresi
69.Ayet
Medine
18
365
Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedî kalır. Kıyamet günü ona azâb katlanır ve onda muhakkar, muhalled kalır Kıyamet günü de azabı katmerleşir ve bu azab içerisinde hakîr olarak ebedî kalır. Kıyamet günü azabı kat kat olur ve azâb içinde aşağılanmış halde devamlı kalır. Kıyamet günü de azâbı katmerleşir ve o (azabın) içinde hor ve hakîr ebedî bırakılır. Kıyâmet günündeyse azâbı kat kat arttırılır ve hor hakir bir halde, ebedî olarak azapta kalır.
25-Furkan Suresi

70.Ayet
Medine

18
365
إِلَّا مَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُولَٰئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ ۗ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا -70
(İlla men tabe ve amene ve amile amelen salihan fe ülaike yübeddilüllahü seyyiatihim hasenat ve kanellahü ğafurar rahıyma)
25-Furkan Suresi
70.Ayet
Medine
18
365
Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ancak tevbe ve iyman edip salih bir amel işleyenler başka, çünkü bunların seyyiatını Allah hasenâta tebdil eder ve Allah gafûr, rahîm bulunuyor Ancak tevbe eden ve iman edib de salih amel işliyen kimse müstesnadır; çünkü bunların kötülüklerini Allah iyiliğe çevirir. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır. Rahîm’dir= çok merhametlidir. Ancak tevbe edenler, dosdoğ ru imân edip iyi-yararlı amelde bulunanlar müstesna. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayan, cok merhamet edendir. Meğer ki (şirkden) tevbe ve îman edib iyi amel (ve hareket) de bulunan kimseler ola. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. Ancak tövbe edip inanan ve iyi işler işleyen müstesna. O çeşit kişilerdir ki Allah, kötülüklerini iyiliklere tebdîl eder onların ve Allah, suçları örter, rahîmdir.
25-Furkan Suresi

71.Ayet
Mekke

18
365
وَمَنْ تَابَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَإِنَّهُ يَتُوبُ إِلَى اللَّهِ مَتَابًا -71
(Ve men tabe ve amile salihan fe innehu yetubü ilellahi metaba)
25-Furkan Suresi
71.Ayet
Mekke
18
365
Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. Ve her kim tevbe edip de salâh ile çalışırsa o muhakkak Allaha makbul olarak döner Kim tevbe eder de salih amel işlerse, muhakkak ki o, tevbesi makbul bir şekilde Allah’a döner. (Evet) kim tevbe edip iyi-yararlı amelde bulunursa şüphesiz ki o, Allah´a, tevbesi kabul edilmiş ve sevabına erişmiş olarak döner. Kim (günâhlardan) tevbe (ve rücû´) eder, güzel amel (ve hareket) de de bulunursa muhakkak o, Allaha — tevbesi makbul ve (Allahın) rızâsına erişmiş olarak — döner. Kim tövbe eder ve iyi işlerde bulunursa şüphe yok ki o, Allah´a, tövbesi kabûl edilmiş olarak döner.
25-Furkan Suresi

72.Ayet
Mekke

18
365
وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا -72
(Vellezıne la yeşhedunez zura ve iza merru bil lağvi merru kiram)
25-Furkan Suresi
72.Ayet
Mekke
18
365
Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. Ve onlar ki yalana şâhid olmazlar ve lâğve rastgeldikleri vakıt kerîmâne geçerler Onlar ki, yalana şahidlik etmezler ve boş söz konuşanlara rasgeldikleri zaman, bulaşmadan iyi bir şekilde yüz çevirir geçerler; Onlar ki yalan yere şâhidlik etmezler, boşanlamsız bir şeyle karşılaşınca sükûnet ve vakarla geçerler. Onlar ki yalan şâhidlik etmezler, boş ve kötü lâkırdıya rastladıkları vakit şerefli (insanlar) olarak (ondan yüz çevirib) geçerler. Ve öyle kişilerdir onlar ki yalan yere tanıklıkta bulunmazlar ve suç yapılan bir yere uğrarlarsa oradan, suç yapmadan ve yapılan suça râzı olmadan geçip giderler.
25-Furkan Suresi

73.Ayet
Mekke

18
365
وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا -73
(Vellezine iza zükkiru bi ayati rabbihim lem yehırru aleyha summev ve umyana)
25-Furkan Suresi
73.Ayet
Mekke
18
365
Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler. Ve onlar ki rablarının âyetleriyle va´z-u nasıhat edildikleri zaman üstüne kör, sağır yıkılıp yatmazlar Onlar ki, Rablerinin ayetleriyle kendilerine öğüt verilince, sağır ve kör olarak bunların üzerine düşmezler (hakkı işiterek ve doğruyu görerek Allah’ın ayetlerine bağlanırlar); Onlar ki Rablarının âyetleri kendilerine hatırlatılınca üstüne sağırlar, körler gibi kapanıp kalmazlar. Onlar ki kendilerine Rabbinin âyetleri okunduğu (yahud onlara va´z ve nasıyhat edildiği) zaman bunlara karşı (münafıklar gibi) kör ve sağır (yıkılıb) düşmezler. Ve öyle kişilerdir onlar ki Rablerinin delilleri anıldığı ve Kur´ân okunduğu zaman, sağır bir halde ve körü körüne yerlere kapanmazlar.
25-Furkan Suresi

74.Ayet
Mekke

18
365
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا -74
(Vellezıne yekulune rabbena heb lena min ezvacina va zürriyyatina kurrate a´yüniv vec´alna lil müttekıyne imama)
25-Furkan Suresi
74.Ayet
Mekke
18
365
Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir. Ve onlar ki ya rabbena! lûtfunla bizlere zevcelerimizden, zürriyyetlerimizden gözler süruru ihsan buyur ve bizi müttekıylere pişüva kıl derler Onlar ki: “- Ey Rabbimiz! Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin süruru (sevinci) olacak iyi kimseler ihsan et ve bizi takva sahiblerine imam (önder) yap.” derler. Onlar ki, ey Rabbimiz ! derler, bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözlerin aydınlığı (ölçüsünde) bağışla ve bizi (Allah´tan) korkup (fenalıklardan) sakınanlara önder ve lider eyle. Onlar ki «Ey Rabbimiz, derler bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözler (imizin) bebeği olacak (saalik insanlar) ihsan et. Bizi takvaa saahiblerine rehber kıl». Ve öyle kişilerdir onlar ki Rabbimiz derler, eşlerimizden, soylarımızdan, gözlerimizi aydınlatacak kişiler ihsân et bize ve bizi, çekinenlere rehber kıl.
25-Furkan Suresi

75.Ayet
Mekke

18
365
أُولَٰئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا -75
(Ülaike yüczevnel ğurfete bi ma saberu ve yülekkavne fıha tehıyyetev ve selam)
25-Furkan Suresi
75.Ayet
Mekke
18
365
İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır. İşte hep bunlar sabırlarına mukabil gurfe ile (Cennet şehnişini ile) mükâfatlanacaklar ve orada sağlık ve selâm ile karşılanacaklar İşte bütün bu kimseler, Allah yolundaki sabırlarına mukabil cennetin yüksek mevkileriyle mükâfatlanacaklar ve orada (melekler tarafından) sağlık ve selâmetle (dua ile) karşılanacaklardır. İşte bunlar sabrettiklerine karşılık Cennet´in gönül açıcı yüksek çardağıyla mükâfatlandırılmaya lâyık görülürler ve orada saygı ve selâm ile karşılanırlar. İşte (bütün) onlardır ki zorluklara katlanıb dayanmaları sesebebiyle gurfe (ler) le mükâfatlandırılacaklar, orada sağlık ve selâm ile karşılanacaklardır. Onlar, sabrettiklerinden dolayı, cennetin yüce dereceleriyle mükâfatlandırılır ve melekler, onlarla, sağlık, esenlik size diye buluşurlar.
25-Furkan Suresi

76.Ayet
Mekke

18
365
خَالِدِينَ فِيهَا ۚ حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا -76
(Halidıne fıha hasünet müstekarrav ve mükama)
25-Furkan Suresi
76.Ayet
Mekke
18
365
Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır! Orada ebedi kalacaklar, ne güzel makarr ne güzel makam Orada ebedî kalacaklar; o ne güzel bir karargâh ne güzel bir makamdır!... Orada devamlı kalıcılardır. Orası ne güzel karargâh ve ne güzel kalınacak yerdir. Orada ebedî kalıcıdırlar onlar. O, ne güzel bir karargâhdır, (ne güzel) bir ikaametgâhdır! Orada ebedî kalırlar; orası, karâr edilecek ne güzel bir yerdir, durulup kalınacak ne güzel bir yurt.
25-Furkan Suresi

77.Ayet
Mekke

18
365
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ ۖ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا -77
(Kul ma ya´beü bi küm rabbı lev la düaüküm fe kad kezzebtüm fe sevfe yekunü lizama)
25-Furkan Suresi
77.Ayet
Mekke
18
365
(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.” De ki rabbım size ne kıymet verir duânız olmasa? Demek ki tekzib ettiler, o halde yarın ceza yapışacak (Ey Rasûlüm, kâfirlere) de ki: “- Sizin ibadetiniz olmasa, Rabbim sizi ne yapacak (size ne kıymet verir?) Mademki (Allah’ı ve Rasûlünü) tekzibettiniz, o halde azab size çaresiz vacib olacaktır.” De ki: Eğer duanız (ve ibâ detiniz) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin. Siz (ey inkarcı sapıklar !) cidden (Hakk´ı) yalanladınız. Bunun cezası lüzumlu olup (sizi bırakmıyacaktır). De ki: «(Şedâid zamanlarında kendisine) düâ ve (iltica) nız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? (Fakat madem ki) şimdi (Onu da, resulünü de) muhakkak suretde tekzîb etdiniz, O halde (bu tekzibinizden dolayı size artık) yakın bir azâb lâzım oluyor (demekdir)». De ki: Sizi îmana dâvet etmeseydi ne değeriniz olabilirdi Rabbimin katında; ama siz gerçekten de yalanladınız tebliğ edilenleri, artık azaplandırmak gerekmekte sizi.

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021