19-Meryem Suresi Ayet Mealleri KUR'AN-I KERİM 19-Meryem Suresideki 98 Ayeti Kerime ve Mealleri
    KUR'AN-I KERİM 19-Meryem Suresideki 98 Ayeti Kerime ve Mealleri  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
ARAPÇA
OKUNUŞU
SURE
AYET
CÜZÜ
SAYFA
DİYANET VAKFI ELMALILI ALI FIKRI YAVUZ CELAL YILDIRIM HASAN BASRI CANTAY ABDULBAKİ GOLPINARLI
19-Meryem Suresi

1.Ayet
Mekke

16
304
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ كهيعص -1
(Kef ha ya ayn sad)
19-Meryem Suresi
1.Ayet
Mekke
16
304
Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd Kâf - Hâ - Yâ - Ayn - Sâd. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Saad. Kâf hâ yâ ayn sâd.
19-Meryem Suresi

2.Ayet
Mekke

16
304
ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا -2
(Zikru rahmeti rabbike abdehu zekeriyya)
19-Meryem Suresi
2.Ayet
Mekke
16
304
Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. Rabbının rahmetini bir anış Zekerriya kuluna Bu sana okuyacağımız âyetler, Rabbinin kulu Zekeriyya’ya olan rahmetini bir anıştır. Bu, Rabbın rahmetini kulu Zekeriyyâ´ya artmasıdır. (Bu), kulu Zekeriyyâye Rabbinin rahmetini anışdır. Bu, kulu Zekeriyya´ya Rabbinin rahmetini anıştır.
19-Meryem Suresi

3.Ayet
Mekke

16
304
إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ نِدَاءً خَفِيًّا -3
(İz nada rabbehu nidaen hafiyya)
19-Meryem Suresi
3.Ayet
Mekke
16
304
Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı. O vakıt ki rabbına nida etmişti, gizli bir nida O, Rabbine gizlice yalvardığı zaman, Hani bir vakit o, Rabbine gizli bir seslenişle seslenmişti de, O, Rabbine gizlice niyaz etdiği zaman, Hani o, gizlice Rabbine niyâz etmişti de.
19-Meryem Suresi

4.Ayet
Mekke

16
304
قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُنْ بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا -4
(Kale rabbi innı vehenel azmü minnı veştealer ra´sü şeybev ve lem eküm bi düaike rabbi şekıyya)
19-Meryem Suresi
4.Ayet
Mekke
16
304
O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.” Demişti: yarab işte ben artık kemik gevşedi benden, ve baş bembeyaz alev aldı, sana duâ ile ise rabbım hiç bir zaman bedbaht olmadım Şöyle demişti: “-Ey Rabbim, doğrusu ben (o kimseyim ki), benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başımın saçı bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiç bir zaman mahrum olmadım. «Ey Rabbim ! Kemiklerim gerçekten iyice zayıfladı ve başımdaki saçlarım da aklaşıp alev alev tutuşurcasına ağardı. Rabbim ! Sana yalvarıp yakarmakta hiç de bedbaht olmadım. Demişdi ki: «Ey Rabbim, hakıykat ben... Benim kemiğim yıpradı. Başımın saçı tutuşdu. Ey Rabbim, ben Sana düâ etme (m neticesinde) etmişsem bedbaht (ve mahrum) olmadım». Demişti ki: Rabbim, kemiklerim bile incelip zayıfladı, saçım sakalım ağardı, parıl parıl parlamada başım sanki ve sana ne duâ etmişsem mahrûm olmadım ben.
19-Meryem Suresi

5.Ayet
Mekke

16
304
وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا فَهَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا -5
(Ve innı hıftül mevaliye miv veraı ve kanetimraetı akıran feheb lı mil ledünke veliyya)
19-Meryem Suresi
5.Ayet
Mekke
16
304
(5-6) “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!” Bu halimle ben arkamdan yerime kalacak taallûkattan endişedeyim, hatunum da akîm bulundu, onun için bana bir veliy ihsan eyle Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek vârislerden endişedeyim. Karım da kısır bulunuyor. Onun için bana bir çocuk ihsan buyur, (5-6) Ve doğrusu arkamdan yerime geçeçek yakınlarımdan endişeliyim. Karım da kısır bulunuyor. Artık sen kendi katından bana da, Yâkub ailesine de vâris olacak bir velî (işleri senin adına yürütecek bir erkek evlâd) bağışla. Hem Rabbim! Onu rızana lâyık gör.» Demişti. «Hakıykat ben, arkamdan (yerime gelecek) akrabamdan endîşeye düşdüm. Karım da kısırdır. Binâen´aleyh bana tarafından (ve kendi sulbümden) bir velî, oğul ihsan et». Benden sonra yerime geçecek, mîrâsıma konacak yakınlarımdan endişelenmekteyim, karım da kısır, sen bana katından bir oğul ihsân et de.
19-Meryem Suresi

6.Ayet
Mekke

16
304
يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ ۖ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا -6
(Yerisüni ve yerisü min ali ya´kube vec´alhü rabbi radıyya)
19-Meryem Suresi
6.Ayet
Mekke
16
304
(5-6) “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!” Ki hem benim mirasımı, hem Ya´kub henadanının mirasını ala, hem de onu rızaya mazhar kıl rabbım! Ki bana da mirascı olsun, Yâkub ailesine de mîrascı olsun. Rabbim, sen onu (söz ve hareketleriyle) rızâna kavuştur.” (5-6) Ve doğrusu arkamdan yerime geçeçek yakınlarımdan endişeliyim. Karım da kısır bulunuyor. Artık sen kendi katından bana da, Yâkub ailesine de vâris olacak bir velî (işleri senin adına yürütecek bir erkek evlâd) bağışla. Hem Rabbim! Onu rızana lâyık gör.» Demişti. «Ki bana da mîrascı olsun, Ya´kub haanedanına da mîrascı olsun. Rabbim Sen onu çok rızâ saahibi kıl». Bana da mîrasçı olsun, Yakup soyuna da mîrasçı olsun ve Rabbim, onu, rızânı kazanmışlardan et.
19-Meryem Suresi

7.Ayet
Mekke

16
304
يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَىٰ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا -7
(Ya zekeriyya inna nübeşşiruke bi ğulaminismühu yahya lem nec´al lehu min kablü semiyya)
19-Meryem Suresi
7.Ayet
Mekke
16
304
(Allah, şöyle dedi:) “Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.” Ey Zekeriyya! Haberin olsun biz sana bir oğul tebşir ediyoruz, adı Yahya, bundan evvel hiç bir adaş yapmadık ona (Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu); Ey Zekeriyya! Gerçekten biz sana bir oğul müjdeliyoruz ki, adı Yahya’dır; bundan önce ona hiç bir adaş yapmadık. (Allah), «Ey Zekeriyyâ ! Doğrusu biz seni Yahya isminde bir oğlanla müjdeliyoruz ki bundan önce bu adı kimseye vermedik.» (Allah buyurdu:) «Ey Zekeriyyâ, hakıykaten biz sana Yahya adında bir oğul müjdeleriz ki bundan evvel biz ona hiç bir (kimseyi) adaş yapmamışdık». Ey Zekeriyya, biz seni müjdelemekteyiz, bir oğlun olacak, adı da Yahya´dır ve ondan önce bu adla adlanmış hiç kimseyi yaratmadık.
19-Meryem Suresi

8.Ayet
Mekke

16
304
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا -8
(Kale rabbi enna yekunü lı ğulamüv ve kanetimraeti akırav ve kad belağtü minel kiberi ıtiyya)
19-Meryem Suresi
8.Ayet
Mekke
16
304
Zekeriyya, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Dedi: Yarab! benim için bir oğul nereden olacak: hatunum akîm bulunuyor ben de ihtiyarlıktan kağşamak derecesine geldim Zekeriyya dedi ki: “- Rabbim, benim nereden bir oğlum olacak? Hanımım kısır bulunuyor, ben de ihtiyarlığın son haddine vardım.” Zekeriyyâ dedi ki: «Rabbim ! Benim nasıl oğlum olabilir ki karım kısırdır, ben de yaşlılığın son kertesine gelmiş bulunuyorum ?!» Dedi: «Rabbim, benim nasıl oğlum olur ki? Karım bir kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son haddine vermişimdir». Rabbim dedi, benim nasıl oğlum olabilir ki karım kısır ve ben de ömrümün sonlarına vardım, tamâmıyla ihtiyarladım.
19-Meryem Suresi

9.Ayet
Mekke

16
304
قَالَ كَذَٰلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْئًا -9
(Kale kezalik kale rabbüke hüve aleyye heyyinüv ve kad halaktüke min kablü ve lem tekü şey´a)
19-Meryem Suresi
9.Ayet
Mekke
16
304
(Vahiy meleği) dedi ki: Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.” Buyurdu: öyle, fakat rabbın buyurdu ki: o bana kolaydır, bundan evvel seni yarattım! Halbuki hiç bir şey değildin (Cebrâil ona şöyle) dedi: “- Dediğin gibidir, fakat Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır. Bundan önce seni yarattım, halbuki hiç bir şey değildin.” Allah ona: «Bu böyledir. Rabbin buyurdu, o bana göre çok kolaydır; sen hiçbir şey değil iken bundan önce seni yarattım,» dedi. (Melek) dedi: «Öyledir. (Fakat) Rabbin buyurdu ki: — o, bana göre pek kolay. Daha evvel sen bir şey değilken seni yaratmışımdır». Böyledir bu dedi, Rabbine dedi, bu pek kolay ve sen yokken evvelce de seni yaratmıştım.
19-Meryem Suresi

10.Ayet
Mekke

16
304
قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً ۚ قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا -10
(Kale rabbic´al lı ayeh kale ayetüke ella tükellimen nase selase leyalin seviyya)
19-Meryem Suresi
10.Ayet
Mekke
16
304
Zekeriyya, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına) bir işaret ver”, dedi. Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun hâlde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi. Dedi: yarab! Bana bir alâmet yap, buyurdu ki: alâmetin, sapsağlam olduğun halde üç gece nasa söz söyleyememendir Zekeriyya şöyle dedi: (Ailemin hamlini anlamak hususunda) Rabbim bana bir alâmet ver. Allah buyurdu ki, senin alâmetin, sapasağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuşamaz hale gelmendir. Zekeriyyâ: «Rabbim ! O halde bana bir alâmet lütfet,» dedi. Allah ona: «Sağlığın tam yerindeyken insanlarla üç geçe konuşmaman (senin için alâmet)dır,» buyurdu. Dedi: «Rabbim, bana (bu hususda) bir nişan ver». Buyurdu: «Senin nişanın sapasağlam olduğun halde üç gece insanlarla konuşamamandır». Rabbim dedi, bana bir delil göster. Sıhhatin yerindeyken dedi, tam üç gece insanlarla konuşamayacaksın, işte bu, sana delildir.
19-Meryem Suresi

11.Ayet
Mekke

16
304
فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِ مِنَ الْمِحْرَابِ فَأَوْحَىٰ إِلَيْهِمْ أَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا -11
(Fe harace ala kavmihı minel mıhrabi fe evha ileyhim en sebbihu bükratev ve aşiyya)
19-Meryem Suresi
11.Ayet
Mekke
16
304
Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allah’ı tespih edin” diye işaret etti. Derken mihrabdan kavmine karşı çıktı da «Sabah ve akşam tesbih edin» diye onlara işaret verdi Nihayet (hanımına hamil vakti gelip de konuşamayınca) mihrabdan kavmine karşı (Zekeriyya) çıktı da, onlara: “- Sabah ve akşam namaz kılın.” diye işaret etti. Bunun üzerine Zekeriyyâ, mihrâbdan çıkıp kavmine, «sabah akşam tesbîh edin!» diye işarette bulundu. Derken (Zekeriyyâ) mescidinden kavminin karşısına çıkıb onlara: «Sabah akşam tesbîhde bulunun» diye işaret verdi. Zekeriyya, mihraptan çıkıp kavmine, sabah akşam onu tenzîh edin noksan sıfatlardan diye işâret etti.
19-Meryem Suresi

12.Ayet
Mekke

16
305
يَا يَحْيَىٰ خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ ۖ وَآتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّا -12
(Ya yahya huzil kitabe bi kuvveh ve ateynahül hukme abiyya)
19-Meryem Suresi
12.Ayet
Mekke
16
305
(12-14) (Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. Ey Yahya! kitabı kuvvetle tut (dedik) ve daha sabiy iken ona hikmet verdik (Biz ona Yahya’yı ihsan ettik ve şöyle dedik): “- Ey Yahya! Kıtabı kuvvetle tut (Tevrat’da olan hükümlerle amel et).” Bir de daha çocukken ona hikmet verdik. (12-13-14) Ey Yahya ! Kitaba bütün gücünle sarıl, dedik. Biz ona henüz çocuk iken hikmet (ilim ve irfan) verdik. Ayrıca kendi katımızdan bir ince kalblilik, yufka yüreklilik ve paklık sunduk. O zaten (günah ve fenalıktan) sakınan, ana - babasına çok iyi davranan idi; o zorba ve isyankâr değildi. (12-13-14) (Yahyâyi ihsan etdik ve ona çocukluğunda:) «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut» (dedik). Henüz sabî iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günâhlardan) temizlik (verdik). O, çok müttekıy idi. Anasına, babasına da itaatkârdı. Bir serkeş ve aasî değildi. Ey Yahya, azim ve kuvvetle kitabı al. Ve ona çocukken peygamberlik verdik.
19-Meryem Suresi

13.Ayet
Mekke

16
305
وَحَنَانًا مِنْ لَدُنَّا وَزَكَاةً ۖ وَكَانَ تَقِيًّا -13
(Ve hananem mil ledünna ve zekah ve kane tekıyya)
19-Meryem Suresi
13.Ayet
Mekke
16
305
(12-14) (Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. Hem de ledünnümüzden bir rikkat ve bir pâklik, ki çok takvaşiar idi Hem de tarafımızdan bir merhamet ve günahlardan bir pâklik verdik. O çok takvâ sahibi idi. (12-13-14) Ey Yahya ! Kitaba bütün gücünle sarıl, dedik. Biz ona henüz çocuk iken hikmet (ilim ve irfan) verdik. Ayrıca kendi katımızdan bir ince kalblilik, yufka yüreklilik ve paklık sunduk. O zaten (günah ve fenalıktan) sakınan, ana - babasına çok iyi davranan idi; o zorba ve isyankâr değildi. (12-13-14) (Yahyâyi ihsan etdik ve ona çocukluğunda:) «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut» (dedik). Henüz sabî iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günâhlardan) temizlik (verdik). O, çok müttekıy idi. Anasına, babasına da itaatkârdı. Bir serkeş ve aasî değildi. Katımızdan ona bir kalb yumuşaklığı, bir temizlik ihsân ettik ve o, mabûdundan çekinirdi.
19-Meryem Suresi

14.Ayet
Mekke

16
305
وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّارًا عَصِيًّا -14
(Ve berram bi valideyhi ve lem yekün cebbaran asıyya)
19-Meryem Suresi
14.Ayet
Mekke
16
305
(12-14) (Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. Ve valideynine ihsankâr idi, cebbar, isyarkâr değil idi Ebeveynine de ihsankârdı, zorba ve isyankâr değildi. (12-13-14) Ey Yahya ! Kitaba bütün gücünle sarıl, dedik. Biz ona henüz çocuk iken hikmet (ilim ve irfan) verdik. Ayrıca kendi katımızdan bir ince kalblilik, yufka yüreklilik ve paklık sunduk. O zaten (günah ve fenalıktan) sakınan, ana - babasına çok iyi davranan idi; o zorba ve isyankâr değildi. (12-13-14) (Yahyâyi ihsan etdik ve ona çocukluğunda:) «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut» (dedik). Henüz sabî iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günâhlardan) temizlik (verdik). O, çok müttekıy idi. Anasına, babasına da itaatkârdı. Bir serkeş ve aasî değildi. Anasına babasına iyilik ederdi ve cebbar ve âsi değildi.
19-Meryem Suresi

15.Ayet
Mekke

16
305
وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا -15
(Ve selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve yevme yüb´asü hayya)
19-Meryem Suresi
15.Ayet
Mekke
16
305
Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selâm olsun! Selâm ona hem doğduğu gün, hem öleceği gün hem de diri olarak ba´solunacağı gün Ona selamet olsun: Hem doğduğu gün (şeytandan), hem öleceği gün (kabir azabından), hem de diri olarak kaldırılacağı gün (ateşten)... Ona (Allah katından) hem doğduğu gün, hem öleceği gün, hem de dirilip kalkacağı gün selâm olsun !. Dünyâye getirildiği gün de, öleceği gün de, diri olarak (kabrinden) kaldırılacağı gün de ona selâm olsun. Ve esenlik ona doğduğu gün, öldüğü gün ve diriltilerek kabrinden çıkarılacağı gün.
19-Meryem Suresi

16.Ayet
Mekke

16
305
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا -16
(Vezkür fil kitabi meryem izintebezet min ehliha mekanen şerkıyya)
19-Meryem Suresi
16.Ayet
Mekke
16
305
(16-17) (Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. Kitabda Meryemi de an, o vakıt ki ailesinden çekildi de şark tarafından bir mekâna (Ey Resûlüm) Kur’ân’daki Meryem kıssasını (onlara) oku. Hani o, ibadet için) ailesinden ayrılıp (evinin veya Beytü’l-Makdis’in) doğu tarafında bir yere çekilmişti. Kitapta Meryem´i de ân; hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafına çekilmişti. Kitabda Meryem (kıssasını) da an. Hani o, aailesinden ayrılıb şark tarafında bir yere çekilmişdi. Kitapta Meryem´i de an. Hani o, âilesinden ayrılmış, doğu tarafında bir yere çekilmişti.
19-Meryem Suresi

17.Ayet
Mekke

16
305
فَاتَّخَذَتْ مِنْ دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا -17
(Fettehazet min dunihim hıcaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren seviyya)
19-Meryem Suresi
17.Ayet
Mekke
16
305
(16-17) (Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. Onlardan öte bir perde çekti derken kendisine ruhumuzu gönderdik de düzgün bir beşer halinde ona temessül ediverdi Sonra ailesinin önlerinde bir perde kurmuştu. Nihayet ona ruhumuzu (Cebraîl’i) gönderdik de kendisine düzgün bir insan şeklinde göründü. Sonra da onlardan taraf bir perde tutup germişti. Biz de ona ruhumuzu (Melek Cebrail´i) göndermiştik de O, ona endamlı, yakışıklı bir insan şeklinde temessül edip görünmüştü. Sonra onların önünde bir perde edinmiş (çekmiş) di. Derken biz ona ruuhumuzu göndermişdik de o, kendisine hilkati tam bir beşer şeklinde görünmüşdü. Ve âilesiyle arasına bir perde germişti. Derken ona rûhumuzu göndermiştik de gözüne, âzası düzgün bir insan şeklinde görünmüştü.
19-Meryem Suresi

18.Ayet
Mekke

16
305
قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَٰنِ مِنْكَ إِنْ كُنْتَ تَقِيًّا -18
(Kalet innı euzü bir rahmani minke in künte tekıyya)
19-Meryem Suresi
18.Ayet
Mekke
16
305
Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi. (Meryem) ona ben, dedi: her halde senden rahmana sığınırım, sakınırsın eğer bir teki isen Meryem, bu insan kılığındaki Cebraîl’e) dedi ki: “- Doğrusu ben, senden Rahman’a sığınırım. Eğer mü’min ve takva sahibi isen (fenalık yapmazsın.) Meryem, «eğer (Allah´tan) korkup sakınan bir kimse isen, senden elbette Allah´a sığınırım» demişti. (Meryem ona) dedi ki: «Doğrusu ben senden esirgeyici (Allaha) sığınırım. Eğer sen fenâlıkdan bihakkın sakınan (bir insan) isen (çekil yanımdan). O, fenalıklardan çekinen bir adamsan demişti, rahmâna sığınırım senden.
19-Meryem Suresi

19.Ayet
Mekke

16
305
قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا -19
(Kale innema ene rasulü rabbiki li ehebe leki ğulamen zekiyya)
19-Meryem Suresi
19.Ayet
Mekke
16
305
Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi. (Ruh) dedi: haberin olsun ben sana gayet temiz bir oğlan vermek için sırf rabbının resulüyüm. Cebraîl: “- Gerçekten ben, sana temiz bir oğlan vermek için sırf Rabbinin gönderdiği elçisiyim.” dedi. Cibril ona : «Ben ancak sana tertemiz pâk bir oğlan bağışlamak için Rabbin elçisiyim,» demişti. (Ruuh da): «Ben ancak sana (günâhlardan) pâk bir oğlan verme (ye vesîle olmak) için (o istiaaze etdiğin) Rabbinin elçisiyim» dedi. Ruh, ben demişti, ancak Rabbinin bir elçisiyim, sana bir erkek çocuk vermeye geldim.
19-Meryem Suresi

20.Ayet
Mekke

16
305
قَالَتْ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا -20
(Kalet enna yekunü li ğulamüv ve lem yemsesnı beşeruv ve lem ekü beğıyya)
19-Meryem Suresi
20.Ayet
Mekke
16
305
Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Dedi: benim için bir oğlan nasıl olur? bana bir beşer dokunmadı, ben bir kahbe de değilim. Meryem dedi ki: “- Benim için, nasıl bir oğlan olur? Bana bir insan dokunmadı ve ben de iffetsiz bir kimse değilim.” Meryem de, «bana bir insan dokunmamışken bir oğlum nasıl olur ? Ben kötü ahlâklı bir kadın da değilim» demişti. O: «Benim nasıl bir oğlum olacakmış, dedi, (evlenib de) bana bir beşer dokunmamışdır. Ben bir iffetsiz de değilim.» Meryem, benim nasıl oğlum olabilir ki hiç bir kimse, henüz bana dokunmadı demişti, hem kötü bir kadın da değilim ben.
19-Meryem Suresi

21.Ayet
Mekke

16
305
قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ ۖ وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِنَّا ۚ وَكَانَ أَمْرًا مَقْضِيًّا -21
(Kale kezalik kale rabbüki hüve aleyye heyyin ve li nec´alehu ayetel linnasi ve rahmetem minna ve kane emram makdıyya)
19-Meryem Suresi
21.Ayet
Mekke
16
305
Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi. Dedi öyle, fakat rabbın buyurdu ki o bana göre kolay hem onu nasa kudretimizin bir bürhanı ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için, hem de o, bir kaza edilmiş emir bulunuyor Cebrail şöyle dedi: “- Evet, iş dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki, bu (baba olmaksızın çocuk vermek), bana çok kolaydır. Hem bunu, insanlara, kudretimize delâlet eden bir alâmet ve (İsa’yı da insanları hidayete götüren) tarafımızdan bir nimet yapacağız. Zaten (ezeldeki takdirimizde) bu iş olup bitmiştir. Cibril ona : «Öyle de olsa, Rabbin buyurdu: Bu bana göre pek kolaydır; hem onu insanlara (kudretimizin yüceliğine delâlet eden müstesna) bir belge ve bizden bir rahmet olarak sunacağız. Ve artık bu hükmedilmiş bir iştir ki olup bitmiştir.» demişti. (Ruuh) dedi: (Evet) öyledir. (Fakat) Rabbin buyurdu ki: — O, bana göre pek kolay. Çünkü biz onu insanlara bir âyet ve bizden bir rahmet kılacağız. Zâten iş olub bitmişdir. Böyledir bu demişti ruh, bu iş, Rabbin için pek kolay demişti. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve katımızdan bir rahmet olarak halkedecektik ve bu iş, zâten de mukadderdi, olup bitti.
19-Meryem Suresi

22.Ayet
Mekke

16
305
فَحَمَلَتْهُ فَانْتَبَذَتْ بِهِ مَكَانًا قَصِيًّا -22
(Fe hamelethü fentebezet bihı mekanen kasıyya)
19-Meryem Suresi
22.Ayet
Mekke
16
305
Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi. Bu suretle ona hamil oldu, ve bu hamlile uzak bir yere çekildi Nihayet (Cebrail’in üfürmesiyle Meryem) İsa’ya gebe kaldı ve bununla uzak bir yere çekildi. Meryem, oğluna gebe kaldı ve bu haliyle uzak bir yere çekildi. Nihayet ona (îsâya) gebe kaldıkda bununla (karnındaki bu çocuğu ile ailesinden) uzak bir yere çekildi. Sonunda ona gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekilip gitti.
19-Meryem Suresi

23.Ayet
Mekke

16
305
فَأَجَاءَهَا الْمَخَاضُ إِلَىٰ جِذْعِ النَّخْلَةِ قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَٰذَا وَكُنْتُ نَسْيًا مَنْسِيًّا -23
(Fe ecaehel mehadu ila ciz´ın nahleh kaletya leytenı mittü kable haza ve küntü nesyem mensiyya)
19-Meryem Suresi
23.Ayet
Mekke
16
305
Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi. Derken ağrı onu bir hurma dalına götürdü, ay dedi: nolaydım bundan evvel öleydim ve unutulmuş gitmiş olaydım Sonra doğum sancısı onu bir hurma ağacına dayanmaya götürdü: “- Ah nolaydım! Bundan önce öleydim de unutulmuş gitmiş olaydım.” dedi. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına çekip götürdü. «Ah keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim, (bu iş başıma gelmeseydi) !» dedi. Derken doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmıya) sevk etdi. «Keşki, dedi, bundan evvel öleydim, unutulub gideydim». Derken doğum sancısı, onu bir hurma ağacının dibine sevketti de keşke dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim.
19-Meryem Suresi

24.Ayet
Mekke

16
305
فَنَادَاهَا مِنْ تَحْتِهَا أَلَّا تَحْزَنِي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا -24
(Fe nadaha min tahtiha ella tahzenı kad ceale rabbüki tahteki seriyya)
19-Meryem Suresi
24.Ayet
Mekke
16
305
Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.” Derken ona altından nida etti: sakın mahzun olma, rabbın senin altında bir su arkı vücûde getirdi (Cebrail, yüksek bir yerde bulunan) Meryem’e aşağı tarafından şöyle çağırdı: “- Sakın üzülme, Rabbin senin alt yanında bir su arkı yarattı. (24-25) Altından bir ses şöyle dedi ona : «Üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı meydana getirdi, hurma dalını kendine doğru çekip silkele, üzerine taze hurma dökülsün.» (24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat´iyyen söz söylemeyeceğim.» Uzaktan bir ses geldi ona: Mahzûn olma, Rabbin, ayağının altından bir ırmak akıttı.
19-Meryem Suresi

25.Ayet
Mekke

16
305
وَهُزِّي إِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا -25
(Ve hüzzı ileyki bi ciz´ın nahleti tüsakıt aleyki rutaben ceniyya)
19-Meryem Suresi
25.Ayet
Mekke
16
305
“Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.” Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş tâze hurmalar dökülsün Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üzerine devşirilmiş taze hurmalar dökülsün. (24-25) Altından bir ses şöyle dedi ona : «Üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı meydana getirdi, hurma dalını kendine doğru çekip silkele, üzerine taze hurma dökülsün.» (24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat´iyyen söz söylemeyeceğim.» Hurma ağacını silk, sana terü tâze hurmalar dökülecek.
19-Meryem Suresi

26.Ayet
Mekke

16
306
فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا ۖ فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَٰنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنْسِيًّا -26
(Fe külı veşrabı ve karrı ayna fe imma terayinne minel beşeri ehaden fe kulı innı nezertü lir rahmani savmen fe len ükellimel yevme insiyya)
19-Meryem Suresi
26.Ayet
Mekke
16
306
“Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de. Artık ye, iç, gözün aydın olsun, bunun üzerine şayed beşerden birini görürsen ben, de: rahmana oruç adadım, onun için bu gün hiç bir inse söz söylemiyeceğim Artık ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen: “- Ben Rahman’a (Allah’a) bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiç kimseye asla söz söylemiyeceğim.” de. Ye, iç ; (doğuracağın oğlunla) gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görürsen de ki: Doğrusu ben Rahmân´a oruç (susup konuşmamayı) adadım ; o bakımdan bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım. (24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat´iyyen söz söylemeyeceğim.» Ye, iç, gözün aydın. Fakat seni birisi görürse ben de, bugün rahmân için oruç tutmadayım ve hiçbir kimseyle kesin olarak konuşamam.
19-Meryem Suresi

27.Ayet
Mekke

16
306
فَأَتَتْ بِهِ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُ ۖ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْئًا فَرِيًّا -27
(Fe etet bihı kavmeha tahmilüh kalu ya meryemü le kad ci´ti şey´en feryya)
19-Meryem Suresi
27.Ayet
Mekke
16
306
Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!” Derken onu yüklenerek kavmine getirdi, hey Meryem! Dediler: alimallah yumurcak bir şey getirdin Sonra ona (çocuğu İsâ’yı) yüklenerek kavmine getirdi. Ona dediler ki: “- Ey Meryem! Doğrusu, sen acaip bir şey (babasız çocuk) getirdin. Onu alıp kavmine getirdi. Dediler ki: A Meryem ! And olsun ki çok şaşılacak bir şey getirdin ! Derken onu yüklenerek kavmine getirdi. Dediler: «Hey Meryem, andolsun sen acâib bir şey yapmışsın». Çocuğunu kucağına alıp kavmine gelince ey Meryem dediler, gerçekte de pek büyük bir iş işledin.
19-Meryem Suresi

28.Ayet
Mekke

16
306
يَا أُخْتَ هَارُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ امْرَأَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّا -28
(Ya uhte harune ma kane ebukimrae sev´iv ve ma kanet ümmüki beğıyya)
19-Meryem Suresi
28.Ayet
Mekke
16
306
“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” Ey Harûnun hemşiresi, baban bir kötülük adamı değil idi, anan da bir kahbe değil idi Ey Harûn’un (soy itibariyle neslinden gelen) kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, anan da iffetsiz bir kadın değildi.” Ey Harun´un kız kardeşi! Senin baban fena bir kişi değildi, anan da iffetsiz ve hayâsız bir kadın değildi. «Ey Hâruunun kız kardeşi, senin baban kötü bir adam değildi. Anan da iffetsiz bir kadın değildi». Ey Hârûn´un kız kardeşi, baban, fena bir adam değildi, anan da kötü bir kadın değildi.
19-Meryem Suresi

29.Ayet
Mekke

16
306
فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ ۖ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا -29
(Fe eşarat ileyhi kalu keyfe nükelimü men kane fil mehdi sabiyya)
19-Meryem Suresi
29.Ayet
Mekke
16
306
Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler. Bunun üzerine ona işaret etti, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz dediler Bunun üzerine Meryem, (kendilerine cevap vermek için) çocuğu işaret etti. Onlar: “- Biz, beşikteki çocukla nasıl konuşuruz” dediler. Bunun üzerine Meryem çocuğa işaret ederek onu gösterdi. Onlar : Henüz beşikteki bir çocukla nasıl konuşalım ? dediler. Bunun üzerine (Meryem) ona (îsâya) işaret etdi. «Biz, dediler, henüz beşikde bulunan bir sabî ile nasıl konuşuruz»? Meryem, çocuğuna işâret etti. Nasıl olur da dediler, beşikteki çocuk konuşur?
19-Meryem Suresi

30.Ayet
Mekke

16
306
قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا -30
(Kale innı abdüllahi ataniyel kitabe ve cealenı nebiyya)
19-Meryem Suresi
30.Ayet
Mekke
16
306
Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.” O dedi ki: haberiniz olsun ben Allahın kuluyum, o bana kitab verdi ve beni bir Peygamber yaptı (Allah’ın bir mucizesi olarak İsa) dedi ki: “- Ben gerçekten Allah’ın kuluyum, bana kitap verdi ve beni bir Peygamber yaptı (bu tahakkuk edecektir). İsâ, «şüphesiz ki ben Allah´ın kuluyum, O bana kitap verdi ve beni peygamber kıldı; (Îsâ dile gelib) dedi ki: «Ben hakıykat Allahın kuluyum. O, bana kitab verdi. Beni peygamber yapdı». İsâ, Şüphe yok ki dedi, ben Allah´ın kuluyum, bana kitap vermiştir ve beni peygamber etmiştir.
19-Meryem Suresi

31.Ayet
Mekke

16
306
وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنْتُ وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا -31
(Ve cealenı mübaraken eyne ma küntü ve evsanı bis salati vez zekati ma dümtü hayya)
19-Meryem Suresi
31.Ayet
Mekke
16
306
“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.” Ve beni her nerede olsam mübarek kıldı ve berhayat olduğum müddetçe bana namaz ve zekât tavsıye buyurdu Beni, her nerede olsam mübarek (hayır öğreten) kıldı ve hayatta bulunduğum müddet, bana, namazı ve zekâtı emretti. Ve nerede olursam olayım beni mübarek eyledi. Yaşadığım sürece bana namaz kılmamı ve zekât vermemi tavsiye etti. «Beni her nerede olursam mübarek kıldı. Bana, hayatda bulunduğum müddetçe namaz (kılmam) ı, zekât (vermem) i emretdi». Ve nerede olursam olayım kutlamıştır beni ve diri oldukça namaz kılmamı, zekât vermemi emretmiştir bana.
19-Meryem Suresi

32.Ayet
Mekke

16
306
وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا -32
(Ve berram bi validetı ve lem yec´alnı cebbaran şekıyya)
19-Meryem Suresi
32.Ayet
Mekke
16
306
“Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.” Ve beni valideme hürmetkâr kıldı, bir cebbar şekıy kılmadı Beni, anneme ihsankâr kıldı ve beni azgın bir zorba yapmadı. Anama iyilikte bulunmamı emretti; O beni bedbaht bir zorba yapmadı. «Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni bir zorba, bir bedbaht yapmadı». Ve anama itâatli etmiştir beni ve cebbar, kötü kişi olarak yaratmamıştır beni.
19-Meryem Suresi

33.Ayet
Mekke

16
306
وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدْتُ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا -33
(Vesselamü aleyye yevme vülidtü ve yevme emutü ve yevme üb´asü hayya)
19-Meryem Suresi
33.Ayet
Mekke
16
306
“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).” Ve selâm bana hem doğduğum gün hem öleceğim gün, hem diri olarak ba´s olunacağım gün Hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem diri olarak (mezardan) kaldırılacağım gün, selâmet benim üzerimedir.” Doğduğum gün de, öleceğim gün de, dirilip kaldırılacağım gün de selâm (esenlik ve mutluluk) bana olsun !» dedi. «Doğduğum gün de, öleceğim gün de, diri olarak (kabrimden) kaldırılacağım gün de selâm (ve selâmet) benim üzerimdedir». Esenlik bana doğduğum gün, öleceğim gün ve tekrar dirilip kabirden çıkacağım gün.
19-Meryem Suresi

34.Ayet
Mekke

16
306
ذَٰلِكَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ ۚ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذِي فِيهِ يَمْتَرُونَ -34
(Zalike ıysebnü meryem kavlel hakkıllezı fıhi yemterun)
19-Meryem Suresi
34.Ayet
Mekke
16
306
Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur. İşte hakkında niza edip durdukları İsâ ibn Meryem hak sözü olarak budur İşte hakkında (Yahudilerle Hristiyanların) ihtilâf edip durdukları Meryem oğlu İsâ’ya dair Allah sözü budur. İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsâ, gerçek (yanıyla ve yönüyle) budur. (Veya O, hakkın kelimesidir, kün emriyle vücut bulmuştur). İşte hakkında şek (ve ihtilâf) etmekde oldukları Meryem oğlu îsâ Hak kavlince budur. İşte budur Meryemoğlu İsâ. Onların şüpheye düştükleri şey hakkında gerçek söz, budur.
19-Meryem Suresi

35.Ayet
Mekke

16
306
مَا كَانَ لِلَّهِ أَنْ يَتَّخِذَ مِنْ وَلَدٍ ۖ سُبْحَانَهُ ۚ إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ -35
(Ma kane lillahi ey yettehıze miv veledin sübhaneh iza kada emran fe innema yekulü lehu küm fe yekun)
19-Meryem Suresi
35.Ayet
Mekke
16
306
Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O, bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir. Allahın veled ittihaz etmesi hiç bir zaman olur şey değildir, tenzih o sübhana, o bir emri murad edince sade ona ´ol!´ der, oluverir Allah’ın çocuk edinmesi asla olmamıştır. O (çocuk edinmekten) münezzehtir. O, bir işi dileyince; sade ona: “Ol” der, o da oluverir. Allah´ın çocuk edinmesi olur şey değildir. O, (bu gibi beşerî sıfatlardan) çok yüce ve münezzehtir. O, bir şeyin olup yerine gelmesini irâde edince, ona ancak «ol!» der, o da oluverir. Allahın evlâd edinmesi (Hiç bir zaman) olmuş (şey) değildir. O, münezzehdir. O, bir işi (n olmasını) dileyince ona «Ol» der, o da oluverir. Evlât edinmesi, lâyık değildir Allah´a, noksan sıfatlardan münezzehtir o. Bir işin olmasını takdîr etti mi ona ancak ol der, oluverir.
19-Meryem Suresi

36.Ayet
Mekke

16
306
وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ -36
(Ve innellahe rabbı ve rabbüküm fa´büduh haza sıratum müstekıym)
19-Meryem Suresi
36.Ayet
Mekke
16
306
Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur. Hem o haberiniz olsun dedi: Allah benim de rabbım sizin de rabbınızdır, onun için hep ona ibadet ediniz işte yegâne doğru yol budur Muhakkak ki Allah, benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde O’na ibadet edin. Bu (size anlattığım) biricik doğru yoldur. Ve doğrusu Allah, benim de, sizin de Rabbimizdir; artık O´na ibâdet ediniz. Dosdoğru yol budur! «Şübhesiz ki Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde Ona kulluk edin. İşte biricik doğru yol budur». Ve şüphe yok ki Allah, Rabbimdir ve Rabbiniz, ona kulluk edin; budur doğru yol.
19-Meryem Suresi

37.Ayet
Mekke

16
306
فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ مَشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ -37
(Fahtelefel ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne keferu mim meşhedi yevmin azıym)
19-Meryem Suresi
37.Ayet
Mekke
16
306
(Fakat hıristiyan) gruplar, aralarında ayrılığa düştüler. Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kâfirlerin hâline! Sonra hizibler kendi aralarında ıhtilâfa düştüler, artık büyük bir günün görülecek hâilesinden veyl o küfredenlere Sonra fırkalar (Hristiyanlarla Yahudiler) kendi aralarında ihtilafa düştüler. Artık görülecek bir büyük günün (kıyametin) azabı, o küfredenlere olsun. (İsâ hakkında) kendi aralarında gruplaşanlar görüş ayrılığına düştüler. Artık o büyük güne şahit olacak o inkarcıların vay hâline ! Sonra fıkralar kendi aralarında ihtilâf etdi. Artık görecekleri büyük bir günün çetin azâbı o kâfirlerindir. Aralarından bölükler ayrıldı, ayrılığa / aykırılığa düştüler. Ulaşıp görecekleri büyük günün şiddetli azâbı kâfirlere.
19-Meryem Suresi

38.Ayet
Mekke

16
306
أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا ۖ لَٰكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -38
(Esmı´bihim ve ebsır yevme ye´tunena lakiniz zalimunel yevme fı dalalim mübın)
19-Meryem Suresi
38.Ayet
Mekke
16
306
Bize gelecekleri gün (gerçekleri) ne iyi işitip ne iyi görecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. Neler işidecek neler görecekler onlar bize gelecekleri gün, lâkin o zalimler bugün açık dalâl içindeler Onlar bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler, bugün açık bir sapıklık içindedirler. Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler ? Ama o zâlimler çok açık bir sapıklık içindedirler. Onlar bize gelecekleri gün neler işidecekler, neler görecekler! Fakat o zaalimler (buna rağmen) bugün (haalâ) apaçık sapıklık içindedirler. Neler duyacaklar, neler görecekler bize geldikleri gün; fakat zâlimler, bugün, apaçık bir sapıklıkta.
19-Meryem Suresi

39.Ayet
Mekke

16
307
وَأَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِيَ الْأَمْرُ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ -39
(Ve enzirhüm yevmel hasrati iz kudıyel emr ve hüm fı ğafletiv ve hüm la yü´minun)
19-Meryem Suresi
39.Ayet
Mekke
16
307
Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar. Onlar gaflet içinde iken, onlar iyman etmezlerken, o hasret gününün, o iş bitirildiği saatin dehşetini kendilerine haber ver, (Ey Resûlüm, Mekke’li) kâfirleri, iş bitirildiği (hesap görüldüğü) zamanın dehşeti ile, pişmanlık günü ile korkut. Onlar hâlâ gaflet içindedirler, onlar iman etmiyorlar. Onlar gafletteyken ve onlar imân etmezken işin bitirilmiş olduğu o hasret günü ile kendilerini uyar. (Habîbim) sen onları bulacağı vakt ile, emr (-i ilâhî) nin yerini hasret (ve nedamet) günü ile korkut. Onlar gaflet içindedirler, onlar haalâ îman etmiyorlar. Onları hasret günüyle korkut; iş olup biter o zaman ve onlar, şimdi gaflettedir ve onlar, inanmazlar.
19-Meryem Suresi

40.Ayet
Mekke

16
307
إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ -40
(İnna nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna yürceun)
19-Meryem Suresi
40.Ayet
Mekke
16
307
Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler. her halde Arza ve bütün üzerindekilere biz varis olacağız biz, ve hep onlar bize irca olunacaklar Gerçekten biz, arza ve bütün üzerindekilere varis olacağız, (Bizden başka kimse kalmıyacak). Onlar da hesap için hep bize döndürülecekler. Şüphesiz ki biz, yeryüzüne de, onda bulunanlara da vâris olacağız ve onlar ancak bize döndürüleceklerdir. Şübhe yok ki (bütün) arza ve onun üzerinde bulunan kimselere biz vâris olacağız biz. Onlar (nihayet) ancak bize döndürüleceklerdir. Şüphe yok ki biziz yeryüzünün ve yeryüzünde olanların mîrasçısı ve dönüp bizim tapımıza gelir onlar.
19-Meryem Suresi

41.Ayet
Mekke

16
307
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ ۚ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَبِيًّا -41
(Vezkür fil kitabi ibrahım innehu kane sıddıkan nebiyya)
19-Meryem Suresi
41.Ayet
Mekke
16
307
Kitap’ta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi. Kitabda İbrahimi de an, çünki o bir sıddık, bir Peygamber idi Kur’an’da İbrahîm’i de (kavmine) anlat. Çünkü o, doğruluğu çok olan bir peygamberdi. Kitapta İbrahim´i de an. Şüphesiz ki o doğruluk timsalidir; o peygamberdir. Kitabda Ibrâhîmi de an. Çünkü o, sıdkı bütün bir peygamberdi. Kitapta İbrâhim´i de an. Şüphe yok ki o, çok gerçek bir peygamberdi.
19-Meryem Suresi

42.Ayet
Mekke

16
307
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِي عَنْكَ شَيْئًا -42
(İz kale li ebıhi ya ebeti lime ta´büdü ma la yesmeu ve la yübsıru ve la yuğnı anke şey´a)
19-Meryem Suresi
42.Ayet
Mekke
16
307
Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” Bir vakıt babasına demişti: â babacığım! o işitmez görmez ve sana hiç faidesi olmaz şeylere niçin taparsın Bir vakit (İbrahim) babasına şöyle demişti: “- Ey babam! İşitmez, görmez ve sana hiç bir faydası olmaz şeylere niçin tapıyorsun? Hani bir zaman o babasına (şöyle) demişti: Babacığım, hiç işitmeyen, görmeyen ve sana hiç yararı olmayan şeylere niçin tapıyorsun ? Bir vakit o, babasına (şöyle) demişdi: «Ey babam, işitmez, görmez, sana hiç bir fâidesi olmaz şeylere neye tapıyorsun»? Hani o atasına ata demişti, ne diye taparsın duymaz, görmez, senden hiçbir şeyi gideremez şeylere?
19-Meryem Suresi

43.Ayet
Mekke

16
307
يَا أَبَتِ إِنِّي قَدْ جَاءَنِي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا -43
(Ya ebeti innı kad caenı minel ılmi ma lem ye´tike fettebı´nı ehdike sıratan seviyya)
19-Meryem Suresi
43.Ayet
Mekke
16
307
“Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim.” Â babacığım emin ol bana ilimden sana gelmiyen hakikat geldi, gel bana uy da seni bir düz yola çıkarayım Ey babam! Gerçekten bana, sana gelmiyen ilim gelmiştir (Allah’ı bilmişimdir). O halde, bana uy da, seni doğru bir yola ileteyim. Babacığım, şüphen olmasın ki ilimden sana gelmiyen bana gelmiştir; onun için bana uy ki seni dosdoğru bir yola götüreyim.. «Ey atam, bana muhakkak ki sana gelmeyen bir ilim gelmişdir. O halde bana uy da seni dümdüz bir yola çıkarayım». Gerçekten de ata, sence bilinmeyen bir bilgiye sâhip oldum ben, artık bana uy da seni dosdoğru yola ileteyim.
19-Meryem Suresi

44.Ayet
Mekke

16
307
يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ ۖ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ عَصِيًّا -44
(Ya ebeti la ta´büdiş şeytan inneş şeytane kane lir rahmani asıyya)
19-Meryem Suresi
44.Ayet
Mekke
16
307
“Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân’a isyankâr olmuştur.” Babacığım Şeytana tapma, çünki Şeytan rehmana âsi oldu Ey babam! Şeytana tapma, çünkü Şeytan Rahman’a (Allah’a) asi oldu. Babacığım, şeytana tapma ; çünkü gerçekten şeytan Rahmân´a baş kaldırıp karşı gelmiştir. «Ey babam, şeytana tapma. Çünkü şeytan, hakkıyle esirgeyen (Allah) a çok aasî olmuşdur». Ata, Şeytan´a kulluk etme, şüphe yok ki Şeytan, rahmâna âsîdir.
19-Meryem Suresi

45.Ayet
Mekke

16
307
يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِنَ الرَّحْمَٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا -45
(Ya ebeti ninı ehafü ey yemesseke azabüm miner rahmani fe tekune liş şeytani veliyya)
19-Meryem Suresi
45.Ayet
Mekke
16
307
“Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.” Babacığım ben cidden korkarım ki sana o rahmandan bir azâb dokunur da Şeytana yar olursun. Ey babam! Doğrusu ben korkarım ki, sana Rahman’dan bir azap dokunur da Şeytan’a (Cehennem’de) arkadaş olursun.” Babacığım, doğrusu ben. Rahmân´dan sana dokunacak bir azâbdan korkarım ; o takdirde şeytana dost ve arkadaş olursun. «Ey babam, hakıykaten korkuyorum ki çok esirgeyen (Allahdan sana bir azâb gelib çatar da şeytana yâr olmuş olursun». Ata, gerçekten de korkuyorum, sana rahmândan bir azap gelip çatar da Şeytan´a dost olursun.
19-Meryem Suresi

46.Ayet
Mekke

16
307
قَالَ أَرَاغِبٌ أَنْتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْرَاهِيمُ ۖ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ ۖ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا -46
(Kale erağıbün ente an alihetı ya ibrahım leil lem tentehi le ercümenneke vehcürnı meliyya)
19-Meryem Suresi
46.Ayet
Mekke
16
307
Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!” dedi. Sen dedi: benim mabudlarımdan geçmekmi istiyorsun ya İbrahim? yemin ederim ki eğer vazgeçmezsen seni muhakkak recm ederim, hem beni uzun müddet bırak git İbrahim’e babası dedi ki: “- Ey İbrahîm! Sen benim ilâhlarımdan (taptığım putlardan) yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer (onlara sövmekten) vaz geçmezsen, seni muhakkak taşla koğar öldürürüm. Uzun bir müddet benden ayrıl, git.” Babası ona : Ey İbrahim ! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? And olsun ki bundan vazgeçmezsen elbette seni taşlarım. Uzun bir süre beni terkedip uzaklaş, dedi. (Babası) dedi ki: «Ey İbrâhîm, sen benim Tanrılarımdan yüz mü çeviricisin? Andolsun ki vaz geçmezsen seni muhakkak taşlarım. Uzun bir müddet benden ayrıl, git». Atası, ey İbrâhim dedi, benim mâbutlarımdan yüz mü çevirmedesin? Bu işten vazgeçmezsen taşlarım seni, uzun bir zaman görünme, git, bırak beni.
19-Meryem Suresi

47.Ayet
Mekke

16
307
قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ ۖ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي ۖ إِنَّهُ كَانَ بِي حَفِيًّا -47
(Kale selamün aleyk se estağfiru leke rabbı innehu kane bı hafiyya)
19-Meryem Suresi
47.Ayet
Mekke
16
307
İbrahim, şöyle dedi: “Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır.” Dedi: selâm sana, senin için rabbıma istiğfar edeceğim, çünkü o bana çok lütufkârdır İbrahim şöyle dedi: “- (Benden sana fenalık gelmez, emniyet ve) selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lütufkârdır. İbrahim, babasına: Selâm sana, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz ki O benim hakkımda (sizden çok) lütuf ve kerem sahibidir. (İbrâhîm şöyle) dedi: «Üstüne selâmet. Senin için Rabbime istiğfar edeceğim. Çünkü O, bana çok lûtufkârdır». İbrâhim, esenlik sana dedi, Rabbimden yarlıganmanı dileyeceğim, şüphe yok ki o, pek lûtfeder bana.
19-Meryem Suresi

48.Ayet
Mekke

16
307
وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَىٰ أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاءِ رَبِّي شَقِيًّا -48
(Ve a´tezilüküm ve ma ted´une min dunillahi ve ed´u rabbı asa ella ekune bi düai rabbı şekıyya)
19-Meryem Suresi
48.Ayet
Mekke
16
307
“Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb’ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum.” Hem sizi Allahdan başka taptıklarınızla bırakıp çekilirim de rabbıma duâ ederim, umulur ki rabbıma duâ ile bedbaht olmam Ben, sizden ve Allah’dan başka taptıklarınızdan (putlardan) çekilip ayrılırım da, Rabbime dua (ibadet) ederim. Umulur ki Rabbime ibadet etmekle mahrum olmam (yaptığım ibadet, sizin putlara ettiğiniz ibadet gibi boşa çıkmaz.)” Sizi Allah´tan başka taptıklarınızla bırakıp çekilir, Rabbime duâ ederim ; umulur ki Rabbıma yapacağım duâ ile bedbaht olmam, (dedi). «Sizi ve Allahdan başka tapdıklarınızı bırakıb çekiliyorum. Rabbime düâ ediyorum. Umulur ki Rabbime düâ sayesinde (sizin gibi) bedbaht olmam». Ve sizi ve Allah´tan başka kulluk ettiğiniz şeyleri bırakıyor ve Rabbime duâ ediyorum, umarım ki duâmı kabûl eden, mahrûm etmez beni.
19-Meryem Suresi

49.Ayet
Mekke

16
307
فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا -49
(Felemma´tezelehüm ve ma ya´büdune min dunillahi vehebna lehu ishaka ve ya´kub ve küllen cealna nebiyya)
19-Meryem Suresi
49.Ayet
Mekke
16
307
İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince, ona İshak ile Yakub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. Vaktaki onları ve Allahtan başka taptıklarını bırakıp çekildi, biz de ona İshakı ve Ya´kubu bahşeyledik ve her birini birer Peygamber yaptık Ne zaman ki, kâfirleri ve Allah’tan başka taptıklarını, İbrahim terkedip (Babil’den Şam’a) çekildi; biz de ona İshak’ı ve Yakub’u ihsan ettik ve her birini birer Peygamber yaptık. İbrahim onları Allah´tan başka taptıkları şeyle başbaşa bırakıp çekilince, biz ona İshâk ile Yâkub´u bağışladık ve onların herbirini peygamber kıldık. İşte (İbrâhîm) onları ve Allahdan başka tapdıklarını bırakıb çekilince biz ona İshaakı ve Ya´kubu ihsan etdik ve her birini peygamber yapdık. Onları ve Allah´tan başka kulluk ettikleri şeyleri bırakınca ona İshak´ı ve Yakup´u verdik ve hepsini de peygamber ettik.
19-Meryem Suresi

50.Ayet
Mekke

16
307
وَوَهَبْنَا لَهُمْ مِنْ رَحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا -50
(Ve vehebna lehüm mir rahmetina ve cealna lehüm lisane sıdkın aliyya)
19-Meryem Suresi
50.Ayet
Mekke
16
307
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik). Ve bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik ve hepsine dillerde yüksek bir yad-ı sıdk verdik Hem bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik (çokca mal ve evlâd verdik). Hepsine de dillerde (bütün dinlerde) güzel ve yüksek bir övgü verdik. Onlara rahmetimizden sunduk ve onlar için çok yüce bir doğruluk dili verdik. Bunlara rahmetimizden (peygamberlik, mal ve evlâd) lûtfetdik. Onlar için çok yüce sadâkat dili de verdik. Ve onlara rahmetimizden ihsânlar ettik, gerçek şöhretlerini yaydık, adlarını yücelttik.
19-Meryem Suresi

51.Ayet
Mekke

16
307
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَىٰ ۚ إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا -51
(Vezkür fil kitabi musa innehu kane muhlesav ve kane rasulen nebiyya)
19-Meryem Suresi
51.Ayet
Mekke
16
307
Kitap’ta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi. Kitabda Musâyı da an, çünkü o bir muhlis idi ve bir Resul bir Peygamber idi Kur’an’da Mûsa’yı da an; çünkü o, ihlâs sahibi idi ve İsrail Oğullarına gönderilmiş bir Peygamberdi. Kitapta Musa´yı da an. Şüphesiz ki o, (Tevhîd Dininde) samimi ve katıksız İdi ve o bir resul bir nebî İdi. Kitabda Musâyi da an. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş (bir zât) di. Resul bir peygamberdi. Kitapta Mûsâ´yı da an; şüphe yok ki o, ihlâsa mazhar olmuş şeriat sâhibi bir peygamberdi.
19-Meryem Suresi

52.Ayet
Mekke

16
308
وَنَادَيْنَاهُ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا -52
(Ve nadeynahü min canibit turil eymeni ve karrabnahü neciyya)
19-Meryem Suresi
52.Ayet
Mekke
16
308
Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık. Hem ona Tûrun canibi eymeninden nidâ ettik, hem de onu makamı münacatta mertebei kurbe erdirdik Biz Mûsa’ya Tûr dağı yanında, sağ tarafından nida ettik; ve münacat ettiği halde kendisine yüksek mertebe verdik. Ona Tûr dağının sağ tarafından seslenmiş, konuşmak için onu yaklaştırmıştık. Biz onu «Tuur» un sağ yanından nida etdik. Onu çok münâcat eden bir kimse olarak yaklaşdırdık. Ona, Tûr´un sağ yanından nidâ ettik, bizimle konuşmak üzere tapımıza yaklaştırdık onu.
19-Meryem Suresi

53.Ayet
Mekke

16
308
وَوَهَبْنَا لَهُ مِنْ رَحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا -53
(Ve vehebna lehu mir rahmetina ehahü harune nebiyya)
19-Meryem Suresi
53.Ayet
Mekke
16
308
Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebî olarak kendisine bahşettik. Ve rahmetimizden ona biraderi Harûnu da bir Peygamber olarak ihsan eyledik Rahmetimizden de ona, kardeşi Harûn’u bir peygamber olarak ihsan eyledik. Ve rahmetimizden kardeşi Harun´u peygamber olarak ona (bir rahmet bağışı olarak) verdik. Onu, rahmetimiz cümlesinden, biraderi Hârunu da bir peygamber olarak ihsan etdik. Rahmetimizden bir lütuf olarak kardeşi Hârûn´u da peygamber ettik.
19-Meryem Suresi

54.Ayet
Mekke

16
308
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ ۚ إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا -54
(Vezkür fil kitabi ismaıyle innehu kane sadikal va´di ve kane rasulen nebiyya)
19-Meryem Suresi
54.Ayet
Mekke
16
308
Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi. Kitabda İsmaili de an, çünkü o cidden va´dinde sadık idi, ve bir Resul, bir Peygamber idi Kur’ân’da İsmaîl’i de an; çünkü o, vaadinde sadıktı ve kavmine gönderilmiş bir peygamberdi. Kitapta İsmail´i de an. Doğrusu o sözünde sâdık bir kimse; (aynı zamanda) bir resul ve nebî idi. Kitabda İsmâîli de yâdet. Çünkü o, va´dinde saadıkdı, resul bir peygamberdi. Kitapta İsmâîl´i de an; şüphe yok ki o, vaadinde gerçekti ve insanlara gönderilmiş olan bir peygamberdi.
19-Meryem Suresi

55.Ayet
Mekke

16
308
وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِنْدَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا -55
(Ve kane ye´müru ehlehu bis salati vez zekati ve kane ınde rabbihı merdıyya)
19-Meryem Suresi
55.Ayet
Mekke
16
308
Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb’inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. Ve hanedanına namaz ve zekât ile emrederdi ve rabbının ındinde merdıyy idi Ümmetine de namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi ve Rabbi katında rızaya kavuşmuştu. Ailesine ve yakınlarına namaz ve zekât ile emrederdi ve o, Rabbinin yanında beğenilmiş, hoşnutluğa erişmişti. Kavmine namaz (kılmayı), zekât (vermeyi) emr ederdi. Rabbi nezdinde rızâya ermişdi o. Ehline, ayâline namaz kılmalarını, zekât vermelerini emrederdi, Rabbinin katından da rızâsını kazananlardandı.
19-Meryem Suresi

56.Ayet
Mekke

16
308
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِدْرِيسَ ۚ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَبِيًّا -56
(Vezkür fil kitabi idrıse innehu kane sıddıkan nebiyya)
19-Meryem Suresi
56.Ayet
Mekke
16
308
Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o, doğru sözlü bir kimse, bir nebî idi. Kitabda İdrisi de an, çünkü o bir sıddık, bir Peygamber idi Kitabta İdrîs’i de an; çünkü o, çok sadık bir Peygamberdi. Kitapta İdrîs´i de an. Doğrusu o, doğruluğun timsali bir peygamberdi. Kitabda İdrîsi de an. Çünkü o çok saadık bir peygamberdi. An kitapta İdrîs´i de; şüphe yok ki o çok gerçek bir peygamberdi.
19-Meryem Suresi

57.Ayet
Mekke

16
308
وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا -57
(Ve rafa´nahü mekanen aliyya)
19-Meryem Suresi
57.Ayet
Mekke
16
308
Onu yüce bir makama yükselttik. Ve biz onu yüksek bir mekâna ref´ettik Biz onu yüce bir mevkiye (göklere veya Cennet’e) yükselttik. Biz onu yüce bir yere yükselttik. Biz onu pek yüce bir yere yükseltdik. Biz onu pek yüce bir mevkie yükselttik.
19-Meryem Suresi

58.Ayet
Mekke/Medine

16
308
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ مِنْ ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِنْ ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا ۚ إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَٰنِ خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا ۩ ۩ -58
(Ülaikellezıne en´amellahü aleyhim minen nebiyyıne min zürriyyeti ademe ve mimmen hamelna mea nuhıv ve min zürriyyeti ibrahıme ve israıle ve mimmen hedeyna vectebeyna iza tütla aleyhim ayatür rahmani harru süccedev ve bükiyya)
19-Meryem Suresi
58.Ayet
Mekke/Medine
16
308 ۩
İşte bunlar, Âdem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. İşte bunlar Allahın kendilerine in´am eylediği Peygamberlerden, Âdem zürriyyetinden ve Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ve İsrail zürriyyetinden ve hidayete erdirdiğimiz ve intihab eylediğimiz kimselerdendir. Kendilerine rahmanın âyetleri tilâvet olunduğu zaman ağlıyarak secdelere kapanırlardı İşte bu adları geçenler, Allah’ın kendilerine nimet ihsan ettiği peygamberlerden, Âdem soyundan ve gemide Nûh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahîm ve İsraîl neslinden, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz, kimselerdendir. Kendilerine Rahman olan Allah’ın âyetleri okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı. (*) İşte bunlar Allah´ın kendilerine nîmetler verdiği peygamberler; Âdem´in soyundan, Nûh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ile İsmail´in neslinden ve doğru yola erdirdiğimizdendirler. Rahmân´ın âyetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. İşte bunlar, Allahın kendilerine ni´metler verdikleri peygamberlerden, Âdemin zürriyetinden, Nuuh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrâhîm ile İsrâîlîn neslinden, hidâyete erdirdiğimiz ve seçdiğimiz kimselerdendir. Onlar çok esirgeyici (Allahın) âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. İşte bunlar, Âdem soyundan, Nûh´la berâber gemiye yüklediklerimizin soylarından, İbrâhim´in ve İsrâil´in soylarından gelen ve Allah tarafından kendilerine nîmetler ihsân edilen peygamberlerdendir, doğru yola sevk ettiğimiz ve seçtiğimiz kişilerdendir. Rahmânın âyetleri, onlara okundu mu ağlaya ağlaya hemen secdeye kapanırlardı.
19-Meryem Suresi

59.Ayet
Mekke

16
308
فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ ۖ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا -59
(Fe halefe mim ba´dihim halfün edaus salate yettebeuş şehevati fe sevfe yelkavne ğayya)
19-Meryem Suresi
59.Ayet
Mekke
16
308
Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır. Sonra arkalarından bozuk bir güruh halef oldu, namazı zayi´ ettiler ve şehvetleri ardına düştüler, bunlar da «Gayya» yı boylıyacaklar Sonra, bu peygamberlerle, salih kimselerin arkalarından (kötü) bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler, şehvetlerine uydular; bunlar da Cehennemdeki “Gayya” vâdisini boylayacaklardır. Bunların ardından (bozuk) bir nesil geldi, namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Onlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır. Sonra, arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki namazı bırakdılar, şehvetlerine uydular. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasına uğrayacaklardır. Onlardan sonra öyle bir soy geldi ki namazı zâyi etti onlar, şehvetlere uydular, azınlıklarının cezâsına pek yakında uğrayacak onlar.
19-Meryem Suresi

60.Ayet
Mekke

16
308
إِلَّا مَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا -60
(İlla men tabe ve amene ve amile salihan fe ülaike yedhulunel cennete ve la yuzlemune şey´a)
19-Meryem Suresi
60.Ayet
Mekke
16
308
(60-61) Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun va’di kesinlikle gerçekleşir. Ancak tevbe edip iymana gelen ve salih amel işliyenler müstesna, çünkü bunlar zerre kadar hakları yenmiyerek Cennete gireceklerdir Ancak tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenler müstesna; çünkü bunlar, zerre kadar zulme uğratılmayacaklar, Cennete gireceklerdir. Ancak tevbe edip imân eden ve iyi-yararlı işlerde bulunanlar müstesna.. Bunlar Cennet´e girecekler ve hiçbir haksızlığa uğramıyacaklar. Tevbe edenler ve iyi amel ve hareketde bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayarak cennete, Ancak tövbe eden, inanan ve iyi işlerde bulunan müstesna. Bu çeşit kişiler cennete girerler ve hiçbir hususta zulüm görmezler.
19-Meryem Suresi

61.Ayet
Mekke

16
308
جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ ۚ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا -61
(Cennati adninilletı veader rahmanü ıbadehu bil ğayb innehu kane va´dühu me´tiyya)
19-Meryem Suresi
61.Ayet
Mekke
16
308
(60-61) Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun va’di kesinlikle gerçekleşir. Rahmanın kullarına va´d buyurduğu Adn Cennetlerine, şüphe yok ki onun va´di icra olunagelmiştir Rahman’ın kullarına gıyabî olarak vaad ettiği “Adn” cennetlerine... Muhakkak ki Allah’ın vaadi yerini bulagelmiştir. Rahmân´ın kullarına gıyaben va´dettiği ÂDN Cennetlerine girecekler. Şüphesiz ki O´nun va´di yerine gelecektir. Çok esirgeyici (Allahın) kullarına gıyaben va´d buyurduğu Adn cennetlerine gireceklerdir. Onun va´di şübhesiz yerini bulacakdır. Ebedî Adn cennetlerine girerler ki rahman, kullarının gıyabında, onlara vaadetmiştir bu cennetleri. Şüphe yok ki onun vaadi, mutlaka yerine gelir.
19-Meryem Suresi

62.Ayet
Mekke

16
308
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا ۖ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا -62
(La yesmeune fıha bükratev ve aşiyya)
19-Meryem Suresi
62.Ayet
Mekke
16
308
Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) “selâm!” (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır. Orada hiç boş söz işitmezler, ancak bir selâm, rızıkları da vardır orada sabah, akşam Cennet’de bir boş söz işitmezler, ancak (meleklerden veya birbirlerinden) selâm işitirler. Rızıkları da oradadır, sabah ve akşam. Orada boş anlamsız bir söz değil, sadece «selâm» işitecekler. Onların orada sabah akşam rızıkları hazırdır. Orada selâmdan başka hoş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da (ayaklarına gelecekdir). Orada mânasız bir söz işitmeyecekler, ancak esenlik size sözünü duyacaklar ve sabah akşam, rızıkları gelecek onlara.
19-Meryem Suresi

63.Ayet
Mekke

16
308
تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِيًّا -63
(Tilkel cennetülletı nurisü min ıbadina men kane tekıyya)
19-Meryem Suresi
63.Ayet
Mekke
16
308
İşte bu, kullarımızdan Allah’a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir. O o Cennettir ki kullarımızdan her kim korunur takıyy ise ona miras kılarız Bu öyle bir Cennet’dir ki, biz ona kullarımızdan takva sahibi olanları varis kılarız. İşte bu Cennet´lere kullarımızdan (Allah´tan) korkup (fenalıklardan) sakınanları vâris kılacağız. O, öyle cennetdir ki biz ona kullarımızdan gerçekden müttakıy olan kişileri vaaris kılacağız. Öylesine cennettir ki kullarımızdan kim, bizden çekinirse ona mîras vereceğiz o cenneti.
19-Meryem Suresi

64.Ayet
Mekke

16
308
وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ ۖ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا -64
(Ve ma netezzelü illa bi emri rabbik lehu ma beyne eydına ve ma halfena ve ma beyne zalik ve ma kane rabbüke nesiyya (58. Ayet secde ayetidir.))
19-Meryem Suresi
64.Ayet
Mekke
16
308
(Cebrail, şöyle dedi:) “Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O’nundur. Rabbin unutkan değildir.” Bir de rabbının emri olmayınca biz (rabbının Resulleri) inemeyiz, önümüzdeki ardımızdaki ve bunun arasındaki hep onundur ve rabbın seni unutmuş değildir (Cenab-ı Hak’dan vahy getirmekte olan Cebrâil aleyhisselâmın bir aralık gecikmesinden endişelenen Rasûlüllah Efendimize, Cebraîl şöyle hitap etmiştir): “Biz, senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzdeki ve ardımızdaki (bütün geçmiş ve gelecek şeyler) ve bunların arasındakiler hep O’nundur. Rabbin de (seni) unutmuş değildir.” (*) Dikkat!... secde âyetidir. Biz görevli melekler ancak Rabbın buyruğuyla ineriz. Önünüzde, arkanızda ve bunun arasındaki her şey O´nundur. Senin Rabbin unutkan değildir. Biz (elçiler) senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde, ardımızda ve ikisinin arasında ne varsa Onundur. Senin Rabbin unutgan değildir. Biz melekler, ancak Rabbinin emriyle inebiliriz; onundur ne varsa ilerimizde ve ne varsa gerimizde ve ne varsa ikisi arasında ve Rabbin, hiçbir şeyi unutmaz.
19-Meryem Suresi

65.Ayet
Mekke

16
309
رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ ۚ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا -65
(Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma fa´büdhü vastabir li ıbadetih hel ta´lemü lehu semiyya)
19-Meryem Suresi
65.Ayet
Mekke
16
309
(Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu hâlde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun? O bütün Semavât-ü Arzın ve aralarındakilerin rabbı, binaenaleyh ona ıbadet et ve ıbadetine sebatle sabreyle, hiç sen ona bir adaş bilir misin? Allah bütün gökleri yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. O halde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmekte sabret. Hiç sen (ey Rasûlüm) Allah’ın ismini taşıyan başka birini bilir misin? O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbıdır. Artık O´na ibâdet et ve O´na ibâdetinde sabırlı olmaya çalış. O´na denk ve benzer olacak hiçbir şey bilir misin ? (O), göklerin, yerin ve onların arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O halde sen Ona kulluk et ve kulluğunda da iyice sebat et. Onun bir adaşı olduğunu bilir misin? (Hayır, yokdur). Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisi arasında ne varsa hepsinin, ona kulluk et ve dayan ona ibadet etmede, onun Adıyla anılan başka bir varlık bilir misin?
19-Meryem Suresi

66.Ayet
Mekke

16
309
وَيَقُولُ الْإِنْسَانُ أَإِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا -66
(Ve yekulül insanü e iza ma mittü le sevfe uhracü hayya)
19-Meryem Suresi
66.Ayet
Mekke
16
309
İnsan, “Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?” der. Böyle iken insan diyor ki: her ne zaman ölürsem ileride mutlak bir zîhayat olarak çıkarılacak mıyım? Halbuki insan şöyle der: “- Ben öldüğüm zaman, ileride gerçekten diri olarak (mezardan) çıkarılacak mıyım?” İnsafı der ki: Ben öldüğümde mi bir süre sonra diri olarak (kabrimden) çıkarılacağım ?! İnsan der ki: «Ben öldüğüm zaman mı, her halde diri olarak çıkarılacağım»? Ve insan der ki: Ben öleceğim de sonra dirilip kabirden mi çıkarılacağım?
19-Meryem Suresi

67.Ayet
Mekke

16
309
أَوَلَا يَذْكُرُ الْإِنْسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْئًا -67
(E ve la yezkürul insanü enna halaknahü min kablü ve lem yekü şey´a)
19-Meryem Suresi
67.Ayet
Mekke
16
309
İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? Ya o insan hiç bir şey değil iken bizim kendisini halketmiş olduğumuzu düşünmez mi? O insan, bundan önce hiç bir şey değilken, bizim kendisini yaratmış olduğumuzu düşünmez mi? Bu insan daha önce hiçbir şey değilken kendisini yarattığımızı düşünüp hatırlamaz mı ? İnsan düşünmez mi ki onu daha evvel ve O, bir şey değilken kendisini hakıykaten biz yaratdık. İnsan hiç mi düşünmez ki o hiçbir şey değilken daha önce biz yarattık onu.
19-Meryem Suresi

68.Ayet
Mekke

16
309
فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَالشَّيَاطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا -68
(Fe ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatıyne sümme le nuhdırannehüm havle cehenneme cisiyya)
19-Meryem Suresi
68.Ayet
Mekke
16
309
Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka haşredeceğiz. Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz. Evet rabbına kasem ederim ki biz onları ve o Şeytanları muhakkak ve muhakkak mahşere toplıyacağız, sonra onları muhakkak ve muhakkak dizleri üstü Cehennemin etrafına ihzar eyliyeceğiz Rabbine and olsun ki, biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) Şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak Cehennem’in etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki, Cennetlikleri görüp hasret çeksinler). Rabbına and olsun ki, onları şeytanlarla beraber mutlaka diriltipkaldıracağız ve biraraya getirip toplayacağız. Sonra da onları Cehennemin etrafında dizüstü hazır bulunduracağız. Binâen´aleyh Rabbine andolsun ki biz onları da, şeytanları da elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları behemehal cehennemin etrafında diz üstü haazır tutacağız. Andolsun Rabbine onları da, Şeytanları da haşredeceğiz de sonra onları, diz çökmüş bir halde cehennemin çevresine getireceğiz.
19-Meryem Suresi

69.Ayet
Mekke

16
309
ثُمَّ لَنَنْزِعَنَّ مِنْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا -69
(Sümme lenenzianne min külli şıatin eyyühüm eşeddü aler rahmani ıtiyya)
19-Meryem Suresi
69.Ayet
Mekke
16
309
Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız. Sonra her zümreden rahmana karşı en ziyade serkeşlik eden hangileri ise muhakkak ve muhakkak nez´edeceğiz Sonra her (kâfir) zümreden Rahman’a karşı en ziyade isyankâr hangileri ise muhakkak (bunları evvelâ Cehennem’e) ayırıp atacağız. Sonra da her topluluktan Rahmân´a en çok küstahlık yapıp başkaldıranları çekip (Cehennem´e atacağız). Sonra her ümmetden hangisi rahman olan (Allaha) karşı daha ziyâde aasî ve cür´etkâr olmuşsa muhakkak ve muhakkak (evvelâ onu) ayırıb atacağız. Sonra hangi tâife, rahmâna karşı en fazla azgınlıkta bulunduysa onu ayırıp önce cehenneme atacağız.
19-Meryem Suresi

70.Ayet
Mekke

16
309
ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِالَّذِينَ هُمْ أَوْلَىٰ بِهَا صِلِيًّا -70
(Sümme le nahnü a´lemü billezıne hüm evla biha sıliyya)
19-Meryem Suresi
70.Ayet
Mekke
16
309
Sonra, oraya girmeye en lâyık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz. Sonra elbette biz o Cehenneme yaslanmıya evlâ olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz: Sonra o Cehennem’e atılmaya lâyık olanların kimler bulunduğunu elbette biz daha iyi biliriz. Sonra, elbette biz o Cehennem´e girip yaslanmaya en lâyık olanları da daha iyi biliriz. Sonra biz ona (cehenneme) girib yanmıya daha çok lâyık olanları da elbet pek iyi bileniz. Sonra elbette biz daha iyi biliriz cehenneme girmeye daha lâyık olanı.
19-Meryem Suresi

71.Ayet
Mekke/Medine

16
309
وَإِنْ مِنْكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا ۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ حَتْمًا مَقْضِيًّا -71
(Ve im minküm illa varidüha kane ala kabbike hatmem makdıyya)
19-Meryem Suresi
71.Ayet
Mekke/Medine
16
309
(Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir. Hem içinizden hiç biri yoktur ki mutlak ona varacak olmasın ve bu rabbının uhdesine vacib kıldığı bir kazıyyei mahkeme olmuştur İçinizden hiç biri istisna edilmemek üzere mutlaka Cehennem’e varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür. (Ancak Cennetlikler yanmadan geçecekler, Cehennemlikler ise ateşe düşeceklerdir.) Hem sizden hiçbir kimse yoktur ki Cehennem´e uğramış olmasın. Bu, Rabbın yanında kesin hükme bağlanmıştır. Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrıyacakdır. Bu, Rabbinin üzerine kat´i olarak aldığı, kazaa etdiği (bir şey) dir. Sizden bir tek kişi bile yoktur ki oraya uğramasın; bu, Rabbinin takdîr ettiği bir şeydir.
19-Meryem Suresi

72.Ayet
Mekke

16
309
ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا -72
(Sümme nüneccillezınet tekav ve nezeruz zalimıne fıha cisiyya)
19-Meryem Suresi
72.Ayet
Mekke
16
309
Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız. Sonra müttakı olanlara necat veririz de zalimleri dizleri üstü bırakırız Sonra, Allah’dan korkup sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan Cehennem’de bırakacağız. Sonra da Allah´tan korkup fenalıklardan sakınanları kurtaracağız. Zâlimleri ise dizleri üstü Cehennem´de bırakacağız. Sonra takvaaya erenleri kurtaracağız. Zaalimleri ise orada diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız. Sonra çekinenleri kurtarırız, zâlimleriyse dizüstü çökmüş bir halde bırakırız orada.
19-Meryem Suresi

73.Ayet
Mekke

16
309
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَيُّ الْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا -73
(Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezıne keferu lillizıne amenu eyyül ferıkayni hayrum mekamev ve ahsenü nediyya)
19-Meryem Suresi
73.Ayet
Mekke
16
309
Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlara, “İki topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis ve mahfili daha güzeldir?” dediler. Âyetlerimiz kendilerine açık açık tecvid üzere okunduğu vakıt da o küfredenler dediler ki iyman edenlere: «bu iki ferikin hangisi makamca daha iyi ve meclis-ü mahfilce daha güzel?» Âyetlerimiz kendilerine açık olarak tecvid üzere okunduğu zaman, o inkâr edenler, iman edenlere dediler ki: “- Bu iki zümreden (mümin ve kâfirlerden) hangisi mevki bakımından daha iyi, meclis ve topluluk itibariyle daha güzeldir?” Âyetlerimiz kendilerine açık seçik okunduğu zaman o inkâr edenler, imân edenlere derler ki, «bu iki topluluktan hangisinin makamı daha iyi, meclis ve mahfilce daha güzeldir?» Kendilerine açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman küfr (-ü inkâr) eden o adamlar mü´minlere: «İki zümreden hangisi ikaametgâh i´tibariyle daha hayırlı, meclis ve topluluk bakımından daha güzeldir?» dediler. Onlara âyetlerimiz, apaçık okununca kâfir olanlar, iki bölükten dediler, hangisinin durağı daha hayırlı, meclisi daha güzel?
19-Meryem Suresi

74.Ayet
Mekke

16
309
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَاثًا وَرِئْيًا -74
(Ve kem ehlekna kablehüm min karnin hüm ahsenü esasev ve ri´ya)
19-Meryem Suresi
74.Ayet
Mekke
16
309
Biz onlardan önce, mal mülk ve görünümü daha güzel olan nice nesilleri helâk ettik. Halbuki biz kendilerinden evvel meta´ ve manzaraca daha güzel nice karınlar helâk etmişiz Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişçe daha güzel nice asırlar halkını helâk etmişiz. Oysa onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki malca da, gösterişçe de daha (güçlü ve) güzel idiler. Biz onlardan evvel nice asır (lar halkını) helak etdik ki onlar mal ve metâ´ca da, gösterişce de daha güzeldiler. Onlardan önce nice ümmetler helâk ettik ki mal bakımından da daha güzel mallara sahipti onlar, gösteriş bakımından da.
19-Meryem Suresi

75.Ayet
Mekke

16
309
قُلْ مَنْ كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَٰنُ مَدًّا ۚ حَتَّىٰ إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضْعَفُ جُنْدًا -75
(Kul men kane fid dalaleti felyemdüd lehür rahmanü medda hatta iza raev ma yuadune immel azabe ve immes saah fe seya´lemune men hüve şerrum mekanev ve ad´afü cünda)
19-Meryem Suresi
75.Ayet
Mekke
16
309
(Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler. De ki: kim dalâlette ise rahman onun istediği kadar meddini uzatsın, nihayet va´dolunacak şeyi gördükleri vakıt: ya azâb veya saat, o zaman bilecekler ki kimmiş o mevkıı daha fena ve iradesi daha zaıyf? (Ey Rasûlüm), onlara de ki: “Kim dalâlette (küfürde) ise, Rahman ona mal ve evlâdca ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet vaad olundukları azabı gördükleri vakit - Ya dünyada müslümanlar tarafından öldürülmeyi, yahut kıyamet günü Cehennem’i - artık bilecekler ki, kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış. De ki: Kim sapıklıkta bulunursa, Rahman (olan Allah) onun ipini uzattıkça uzatsın (ama) sonunda onlar kendilerine va´dolunan azabı ya da Kıyâmet´i görünce, kimin makamca daha fena, askerce daha zayıf olduğunu bileceklerdir. De ki: «Kim sapıklık içinde ise çok esirgeyici (Allah), onu (n dünyalığını ve ipini) uzatdıkca uzatır. Nihayet va´d olunageldikleri şeyleri — ya azabı, yahud kıyameti — gördükleri zaman artık kimin yeri daha kötü, kimin cemâati (ve yardımcıları) daha zaîf imiş, bileceklerdir. De ki: Kim sapıklıktaysa rahman, onun sapıklığını uzattıkça uzatır da sonunda azâp olsun, kıyâmet olsun, kendilerine vaat olunan şeyi görür bu çeşit adamlar ve görünce de bilirler kimin yurdu daha hayırlıymış ve kimin kuvveti daha zayıf.
19-Meryem Suresi

76.Ayet
Mekke

16
309
وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى ۗ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَرَدًّا -76
(Ve yezıdüllahüllezınehtedev hüda vel bakıyatüs salihatü hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrum meradda)
19-Meryem Suresi
76.Ayet
Mekke
16
309
Allah, doğruya erenlerin hidayetini artırır. Kalıcı salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç itibari ile de. Hidâyeti kabul edenlere ise Allah daha ziyade hidayet verir ve bâki kalacak olan salih ameller rabbının ındinde sevabca da daha hayırlı akıbetçe de daha hayırlıdır Allah, hidayeti kabul edenlere, ziyade hidayet verir. Bakî kalacak olan salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, akıbet bakımından da daha hayırlıdır.” Allah ise doğru yolu bulanların doğruyu bulma yeteneğini artırır. Baki kalacak iyi yararlı ameller ise Rabbın katında hemsevabça daha hayırlıdır, hem sonuçça daha hayırlıdır. Allah, hidâyeti kabul edenlerin feyzini artırır. Bekaa bulacak iyi ameller Rabbinin nezdinde sevabca da hayırlıdır, aakıbetce de hayırlıdır. Ve Allah, hidâyete erenlerin hidâyetini arttırdıkça arttırır ve ebedî kalacak iyi işler, Rabbinin katında sevapça da daha hayırlıdır, sonuç bakımından da daha hayırlı.
19-Meryem Suresi

77.Ayet
Mekke

16
310
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا -77
(E fe raeytellezı kefera bi ayatina ve kale leuteyenne malev ve veleda)
19-Meryem Suresi
77.Ayet
Mekke
16
310
Âyetlerimizi inkâr edip “Bana elbette mal ve evlat verilecek!” diyen kimseyi gördün mü? Şimdi şu küfredip de bana muhakkak mal ve veled verilecek diyen herifi gördün mü? Şimdi şu âyetlerimizi inkâr eden ve “Elbette bana mal ve evlâd verilecektir,” diyen adamı (As İbni Vail’i) gördün mü? (Ashabdan Habbab’ın (r.a.), kâfirlerden As İbni Vail’de alacağı vardı. Bu alacağını istemeğe gittiği zaman, As: “- Peygambere küfretmedikçe sana ödemem.” dedi. Habbab (r.a.) da “Ebediyyen ben ona küfretmem.” dedi. Bunun üzerine As: “- O halde, dirildiğim zaman, kıyamette bana gelirsin, orada benim malım ve evlâdım olacak, sana veririm.” söyledi. İşte geçen âyeti kerime, bu hâdise üzerine nâzil olmuştur.) Âyetlerimizi inkâr edip, «bana elbette mal ve çocuk verilecektir» diyeni gördün mü ? (Şu) âyetlerimizi (inkâr ile) kâfir olan ve «Bana elbette mal ve evlâd verilecekdir» diyen adamı gördün mü? Gördün mü delillerimizi inkâr edeni ve elbette bana mal da verilecek, evlât da diyeni?
19-Meryem Suresi

78.Ayet
Mekke

16
310
أَطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا -78
(Ettaleal ğaybe emittehaze ınder rahmani ahda)
19-Meryem Suresi
78.Ayet
Mekke
16
310
Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân’dan bir söz mü almış? Gaybe muttali´ mi olmuş? Yoksa rahmanın huzurunda bir ahid mi almış? O, gayba muttali mi olmuş, yoksa Rahman’ın huzurunda bir söz mü almış? Gaybı mı biliyor, yoksa Rahmân´ın katından bir söz mü almıştır? O, gayba mı vaakıf, yoksa çok esirgeyici (Allah) nezdinde bir ahid mi edinmiş? Gizli olan bir şeyi mi anlamış, yoksa rahmandan bir söz mü almış?
19-Meryem Suresi

79.Ayet
Mekke

16
310
كَلَّا ۚ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا -79
(Kella senektübü ma yekulü ve nemüddü lehu minel azabi medda)
19-Meryem Suresi
79.Ayet
Mekke
16
310
Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz, onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız! Hayır biz onun dediğini yazacağız ve kendisine azâbdan bir med çekeceğiz Hayır, öyle değil, biz onun dediğini yazacağız ve azabını da çoğalttıkça çoğaltacağız. Hayır, onun söylediğini yazacağız ve azabı ondan yana uzattıkça uzatacağız. Hayır, öyle değil. Biz onun söyleyegeldiği (sözü) yazar, azabını da uzatdıkca uzatırız. Hâşâ söylediğini yazarız onun ve azâbını uzattıkça uzatırız.
19-Meryem Suresi

80.Ayet
Mekke

16
310
وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا -80
(Ve nerisühu ma yekulü ve ye´tına ferda)
19-Meryem Suresi
80.Ayet
Mekke
16
310
Onun (ahirette sahip olacağını) söylediği şeylere biz varis olacağız ve o bize tek başına gelecek. Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o bize tek başına gelecek O söylediği (mal ve evlâd gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir. Onun söyledikleri şeye biz mîrascı olacağız ve o yalnız başına bize gelecektir. Onun söyler olduğuna biz mîrascı olacağız ve o, bize tek başına gelecekdir. Söylediği şeylere biz mîrasçı oluruz ve o bize yapayalnız gelir.
19-Meryem Suresi

81.Ayet
Mekke

16
310
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا -81
(Vettehazu min dunillahi alihetel li yekunu lehüm ızza)
19-Meryem Suresi
81.Ayet
Mekke
16
310
Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah’tan başka ilâhlar edindiler. Tuttular Allahtan başka ma´budlar edindiler ki kendilerine ızzet ve kuvvet olsunlar diye Mekke müşrikleri, tuttular Allah’dan başka putları ilâhlar edindiler ki, kendilerini azabdan kurtarsınlar ve yardımcıları olsunlar. Kendilerine azizlik ve şeref (vesilesi) olsunlar diye Allah´tan başka bir takım tanrılar edindiler. Onlar kendileri için bir izzet (ve kuvvet kaynağı) olsunlar diye Allahdan başka (düzme) Tanrılar edindiler. Onlar, kendilerine bir yücelik versinler, şefaatçi olsunlar diye Allah´tan başka mâbutlar kabûl etmişlerdir.
19-Meryem Suresi

82.Ayet
Mekke

16
310
كَلَّا ۚ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا -82
(Kella seyekfürune bi ıbadetihim ve yekunune aleyhim dıdda)
19-Meryem Suresi
82.Ayet
Mekke
16
310
Hayır! İlâhları, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve kendilerine düşman olacaklar. Hayır yarın ıbadetlerini inkâr edecekler de aleyhlerine zıdd olacaklar Hayır, zannettikleri gibi değil. O putlar, yarın onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine hasım olacaklar. Hayır, o tanrılar, onların ibâdetlerini inkâr edecekler ve onlara karşı düşman olacaklar. Hayır, öyle değil. O (Tanrıları) onların tapmalarına küfredecekler, onların aleyhine (yardımcı ve) düşman olacaklar. Hâşâ. Onların kulluğunu inkâr edecek o mâbut sandıkları şeyler ve onlara düşman kesilecek onlar.
19-Meryem Suresi

83.Ayet
Mekke

16
310
أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا -83
(E lem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafirıne teüzzühüm ezza)
19-Meryem Suresi
83.Ayet
Mekke
16
310
Kâfirlerin başına, onları durmadan (günaha ve azgınlığa) tahrik eden şeytanları gönderdiğimizi görmedin mi? Görmedin mi biz o Şeytanları o kâfirlerin üzerine salmışız onları kaynatıp oynatıp kıvrandırıyorlar Görmedin mi, biz, Şeytanları o kâfirler üzerine musallat ettik. Onları günaha teşvik edip duruyorlar. Kâfirlerin üzerine onları sürükleyip canlarını sıkan şeytanları gönderdiğimizi görmedin mi? Görmedin mi biz kâfirlerin başına, kendilerini alabildiğine (günaha tahrik ve) tehyîc eden, şeytanları gönderdik. Görmez misin, biz kâfirlere, onları boyuna taciz edecek Şeytanlar gönderdik.
19-Meryem Suresi

84.Ayet
Mekke

16
310
فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ ۖ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا -84
(Fe la ta´cel aleyhim innema neuddülehüm adda)
19-Meryem Suresi
84.Ayet
Mekke
16
310
Ey Muhammed! Şu hâlde, onların azaba uğramalarını istemekte acele etme. Biz onlar için ancak (takdir ettiğimiz günleri) sayıp durmaktayız. Aleyhlerinde acele etme, biz onlar için ancak bir sayı sayıyoruz Bu itibarla aleyhlerine (azap istemekte) acele etme. Çünkü biz onların ecel günlerini sayıyoruz (bu muayyen bir müddettir.) O halde aleyhlerine acele etme; biz onların (günlerini) sayıyoruz. Binâen´aleyh sen onlara karşı (azâb istemekde) acele etme. Biz ancak onların (günlerini ve nefeslerini) sayıyoruz. Onların azâba uğraması için acele etme, biz ancak yıllarını, günlerini saymadayız onların.
19-Meryem Suresi

85.Ayet
Mekke

16
310
يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَٰنِ وَفْدًا -85
(Yevme nahşürul müttekıyne iler rahmani vefda)
19-Meryem Suresi
85.Ayet
Mekke
16
310
(85-86) Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevk edeceğimiz günü düşün! Müttekîleri vefd halinde (bir mes´us olarak) huzuru rahmana cem´edeceğimiz gün Takva sahiplerini, elçiler gibi Rahman’ın huzuruna toplayacağımız gün, O gün Allah´tan korkup kötülüklerden sakınanları Rahmân´a gönderilen konuk heyet olarak toplayacağız.. (85-86) Müttakıyleri O çok esirgeyici (Allahın) huzuruna (süvari elçiler gibi) toplayacağımız, günahkârları ise susuz olarak cehenneme süreceğimiz gün, O gün, çekinenleri bölük bölük, rahmânın huzurunda haşrederiz.
19-Meryem Suresi

86.Ayet
Mekke

16
310
وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وِرْدًا -86
(Ve nesukul mücrimıne ila cehenneme virda)
19-Meryem Suresi
86.Ayet
Mekke
16
310
(85-86) Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevk edeceğimiz günü düşün! Mücrimleri de susuz olarak Cehenneme sevkedeceğiz Mücrimleri de susuz olarak Cehennem’e süreceğiz. Suçlu günahkârları ise susuz bir vaziyette Cehennem´e sürüp götüreceğiz. (85-86) Müttakıyleri O çok esirgeyici (Allahın) huzuruna (süvari elçiler gibi) toplayacağımız, günahkârları ise susuz olarak cehenneme süreceğimiz gün, Ve mücrimleri susamış bir halde cehenneme sevk ederiz.
19-Meryem Suresi

87.Ayet
Mekke

16
310
لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا -87
(La yemlikuneş şefaate illa menttehaze ınder rahmani ahda)
19-Meryem Suresi
87.Ayet
Mekke
16
310
Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. Rahmanın nezdinde bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaate malik olamıyacaklar Rahman’ın katında bir ahd (iman edip söz ve izin) almış olan kimseden başkaları şefaat etmeye sahip olamıyacaklardır. Rahmân´ın yanında bir söz almış olandan başkası şefaate yetkili olmayacak.. Çok esirgeyici (Allahın) nezdinde ahd edinmiş olanlardan başkaları şefaat (hakkına) mâlik olmayacaklardır. Rahmandan ahd almış olanlardan başkaları şefaat de edemez.
19-Meryem Suresi

88.Ayet
Mekke

16
310
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا -88
(Ve kalittehazer rahmanü veleda)
19-Meryem Suresi
88.Ayet
Mekke
16
310
Onlar, “Rahmân, bir çocuk edindi” dediler. O rahman veled edindi dediler Yahudilerle Hristiyanlar: “- Rahman, çocuk edindi.” dediler. Rahman çocuk edindi, dediler. Dediler ki: «Çok esirgeyici (Allah) bir evlâd edindi». Ve dediler ki: Rahman, oğul edindi.
19-Meryem Suresi

89.Ayet
Mekke

16
310
لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا -89
(Le kad ci´tüm şey´en idda)
19-Meryem Suresi
89.Ayet
Mekke
16
310
Andolsun, siz çok çirkin bir şey ortaya attınız. Kasem olsun pek ağır pek şeni´ bir cür´ette bulundunuz Yemin olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz. And olsun ki, çok çirkin ve de büyük bir söz ortaya getirip attınız. Andolsun ki siz pek çirkin bir şey söylediniz. Andolsun ki pek çirkin bir söz söylediniz.
19-Meryem Suresi

90.Ayet
Mekke

16
310
تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا -90
(Tekadüs semavatü yetefettarne minhü ve tenşekkul erdu ve tehırrul cibalü hedda)
19-Meryem Suresi
90.Ayet
Mekke
16
310
(90-91) Rahman’a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir! Az daha ondan Gökler çatlıyacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecek Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlıyacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp yere düşecek. (90-91) Neredeyse Rahmân´a çocuk isnad etmelerinden dolayı gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp çökecek. (90-91) Onlar O çok esirgeyici (Allaha) bir evlâd iddia etdiler diye, bu (sözden) dolayı nerdeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıb çökecekdir. Öylesine bir söz ki neredeyse gökler parçalanacak ve yer yarılacak ve dağlar dağılıp çökecek.
19-Meryem Suresi

91.Ayet
Mekke

16
310
أَنْ دَعَوْا لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدًا -91
(En deav lirrahmani veleda)
19-Meryem Suresi
91.Ayet
Mekke
16
310
(90-91) Rahman’a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir! O rahmana veled iddia ettiler diye O Rahman’a çocuk iddia ettiler diye.. (90-91) Neredeyse Rahmân´a çocuk isnad etmelerinden dolayı gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp çökecek. (90-91) Onlar O çok esirgeyici (Allaha) bir evlâd iddia etdiler diye, bu (sözden) dolayı nerdeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıb çökecekdir. Rahmânın oğlu var demeleri yüzünden.
19-Meryem Suresi

92.Ayet
Mekke

16
310
وَمَا يَنْبَغِي لِلرَّحْمَٰنِ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا -92
(Ve ma yembeğıy lir rahmani ey yettehıze veleda)
19-Meryem Suresi
92.Ayet
Mekke
16
310
Hâlbuki Rahmân’a bir çocuk edinmek yakışmaz. Halbuki veled edinmek rahmana yaraşmaz Halbuki Rahman’a çocuk edinmek yaraşmaz. Oysa Rahmân´a çocuk edinmek yakışmaz, (O´nun ilâhlık vasfına uygun düşmez). Halbuki O çok esirgeyen (Allah) için bir evlâd edinmek asla yakışmaz. Rahmâna oğul edinmek yaraşmaz.
19-Meryem Suresi

93.Ayet
Mekke

16
310
إِنْ كُلُّ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَٰنِ عَبْدًا -93
(İn küllü men fis semavate vel erdı illa atir rahmani abda)
19-Meryem Suresi
93.Ayet
Mekke
16
310
Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman’a kul olarak gelecektir. Göklerde ve Yerde hiç bir kimse yoktur ki o rahmana kul olarak gelecek olmasın Göklerde ve yerde hiç bir kimse yoktur ki, Rahman’a kul olarak gelici olmasın. Göklerde ve yerde her kim ve ne varsa mutlaka Rahmân´a kul olarak gelirler. Göklerde ve yerde olan herkes, müstesna olmamak üzere, O çok esirgeyici (Allaha) mutlakaa kul olarak gelecekdir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi de rahmânın tapısına kul olarak gelir.
19-Meryem Suresi

94.Ayet
Mekke

16
310
لَقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا -94
(Le kad ahsahüm ve addehüm adda)
19-Meryem Suresi
94.Ayet
Mekke
16
310
Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır. Kasem olsun ki hepsini ihsa etmiş, hepsini sayı ile ta´dad buyurmuştur Yemin olsun ki, Allah hepsini kuşatmış, sayılarını ve işlerini bilmiştir. And olsun ki, O, onları birer birer sayıp hesaplamıştır. Andolsun ki O, bunları cem´iyyet olarak da saymış, ferdler olarak da saymışdır. Andolsun ki hepsini topluluk bakımından da saymıştır, tek tek de ve hepsini, hepsinin ahvâlini bilir.
19-Meryem Suresi

95.Ayet
Mekke

16
310
وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا -95
(Ve küllühüm atıhi yevmel kıyameti ferda)
19-Meryem Suresi
95.Ayet
Mekke
16
310
Onlar(ın her biri) kıyamet günü O’na tek başına gelecektir. Ve hepsi Kıyamet günü ona tek olarak gelecektir Kıyamet günü de, her biri O’na tek başına (malsız ve evlâdsız, yardımcısız) olarak gelecektir. Ve hepsi de Kıyamet günü O´na yalnız başına gelecektir. Onların her biri kıyamet günü Ona tek başına gelecekdir. Ve hepsi de kıyâmet günü, onun tapısına yapayalnız gelir.
19-Meryem Suresi

96.Ayet
Mekke

16
311
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَٰنُ وُدًّا -96
(İnnellezıne amenu ve amilus salihati se yec´alü lehümür rahmanu vüdda)
19-Meryem Suresi
96.Ayet
Mekke
16
311
İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır. İyman edip salih işler yapanlar muhakkak, rahman onlar için bir meveddet (bir sevgi) verecek gönüllere sevdirecektir İman edip salih ameller işleyenler var ya, Rahman bunlara bir sevgi verecek (onları gönüllere sevdirecektir.) İmân edip İyi yararlı amellerde bulunanları elbette Rahman (olan Allah) sevgili kılar. Hakıykat îman edib de iyi iyi işler yapanlar (yok mu?) çok esirgeyici (Allah) onlar için (gönüllerde) bir sevgi verecekdir. Şüphe yok ki inanan ve iyi işlerde bulunanlara karşı rahman, gönüllere bir sevgidir verir.
19-Meryem Suresi

97.Ayet
Mekke

16
311
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنْذِرَ بِهِ قَوْمًا لُدًّا -97
(Fe innema yessernahü bi lisanike li tübeşşira bihil müttekıyne ve tünzira bihı kavmel lüdda)
19-Meryem Suresi
97.Ayet
Mekke
16
311
Ey Muhammed! Biz, Allah’a karşı gelmekten sakınanları Kur’an ile müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile (indirip) kolaylaştırdık. Sırf o Kur´anı senin lisanınla şunun için müyesser kıldık ki onunla müttekîleri müjdeliyesin ınad edenleri de inzar edesin İşte biz, Kur’an’ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah’dan korkup sakınanları müjdeliyesin, inad edenleri de onunla korkutasın. Biz bu Kur´ân´ı Allah´tan korkup fenalıklardan sakınanları müjdelemen ve inâdçı bir topluluğu onunla uyarman için senin dilinle kolaylaştırdık. İşte biz onu (Kur´ânı) ancak onunla takva saahiblerini müjdeleyesin, (baatılda) mücâdele ve inâd edenleri korkutasın diye senin dilinle (indirerek) kolaylaşdırdık. Gerçekten de biz, ancak çekinenleri müjdelemen, düşmanlıkta inat ve ısrâr edenleri korkutman için Kur´ân´ı, senin dilinle indirerek kolaylaştırdık sana.
19-Meryem Suresi

98.Ayet
Mekke

16
311
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا -98
(Ve kem ehlekna kablehüm min karn hel tühussü minhüm min ehadin ev temeu lehüm rikza)
19-Meryem Suresi
98.Ayet
Mekke
16
311
Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun? Hem onlardan evvel nice karn helâk ettik, hiç onlardan birini hissediyor musun, yâhud gizli bir seslerini işitiyor musun? Hem onlardan (ey Rasûlüm, senin kavminden) önce nice asırlar halkını helâk ettik. Hiç onlardan birini hissedip görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun? Ve onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Onlardan birini olsun hissediyor musun veya onların bir fısıltısını duyuyor musun ? Biz onlardan evvel nice asırlar (halkını) helak etdik. (Şimdi) bunlardan hiç birini hissediyor (görüyor), yahud gizli bir sesini bile işidiyor musun? Onlardan önce nice ümmetleri helâk ettik. Onlardan bir kişiyi bile duyuyor musun, yahut bir tânesinin olsun, sesini işitiyor musun?

KUR'AN-I KERİM SURELERİNİ ALFABE SΙRASΙNA GÖRE SΙRALA

A  B  C  D  E  F  G  H  İ  K  L  M  N  R  S  Ş  T  V  Y  Z


KUR'AN-I KERİM MEALLERİ

Copyright © kuranmeali.name.tr, 2019-2021